![]() |
V-Y-Z Harfleri |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() V-Y-Z HarfleriV vaad: söz verme ![]() vaaz: dini konuşma ![]() vâbeste: bağlı ![]() vâcib: mecburi, farza yakın hüküm ![]() Vâcibülvücûd: varlığı zaruri olan Allah ![]() vâcid: zaruri varlık ![]() vâd: vaad, söz verme ![]() vâde: belirli süre ![]() vâdî: iki dağ arası uzun çukur ![]() vâesefa: esefler olsun, yazık! vâfi: tam, yeter ![]() Vâfî: vefalı, kendini seveni unutmayan, ilgisini kesmeyen ![]() vaftiz: Hıristiyanların dine gireni kutsal suya sokma merasimi ![]() vâha: çöl ortasında yeşillik ![]() vahamet: güçlük, tehlike ![]() vâhasretâ: ah özledim! vahdânî: "bir" olmakla ilgili ![]() vahdâniyet: Allahın "bir" olması ![]() vahdet: birlik, teklik ![]() vahdetişuhûd: görüşte birlik ![]() vahdetivücûd: varlıkta birlik ![]() Vahhabîlik: dinin bazı konularında aşırılıkları olan bir anlayış ![]() vâhî: mânâsız, saçma ![]() vâhib: bağış yapan, veren ![]() vâhid: yalnız, tek ![]() vâhidikıyâsî: birim, "metre" gibi ![]() vâhidiyet: birlik, teklik ![]() vahîm: korkutucu, tehlikeli ![]() vahîme: kuruntu veren his ![]() vahiy: Alah tarafından peygambere bildirilen kesin bilgi ![]() vahşet: ürkütücü yabanilik ![]() vahşetâbâd: korku veren yabani yer ![]() vahşetengiz: vahşet veren ![]() vahşetgâh: korkutucu yer ![]() vahşetzâr: vahşet yeri ![]() vahşî: yabanî, ürkek, merhametsiz ![]() vahşîyane: vahşice ![]() vahy: vahiy, ilâhî makamdan peygambere inen yüce mânâlar ![]() vaîd: cezalandıracağını söyleme ![]() vâiz: vaaz eden, öğüt veren ![]() vakâ: olup biten, hâdise ![]() vakâhat: arsızlık, utanmazlık ![]() vakahet: ibadet ![]() vakânüv ![]() resmî tarih yazarı ![]() vakar: ağırbaşlılık, ciddiyet ![]() vakayi: olaylar, vakalar ![]() vakf: alıkoyma, bağış ![]() vakfe: durak ![]() vakfetmek: Allah için vermek ![]() vakıa: olmuş, var olan ![]() vakıat: olanlar, olmuşlar ![]() vakıf: hayır kurumu, malı ![]() vâkıf: bilen, Allah için veren ![]() vâkıfane: derinlemesine bilerek ![]() vâki: olan, var olan ![]() vakit: zaman ![]() vakt: vakit, zaman ![]() vaktaki: ne zaman ki ![]() vakûr: ağırbaşlı ![]() vâlid: baba ![]() vâlide: ana, doğuran ![]() vâlideyn: ana ile baba ![]() vallâhi: Allah için ![]() varak: yaprak ![]() varaka: yaprak, kâğıt parçası ![]() vâreste: affedilmiş, kurtulmuş ![]() vârî: "gibi, benzer" mânâsında son ek ![]() vârid: erişen, gelen, gelir ![]() vâridât: gelirler ![]() vâr ![]() mirasa konan ![]() varta: uçurum, tehlike ![]() vasat: orta hâlli, normal ![]() vasatî: ortalama ![]() vasf: vasıf, sıfat, nitelik ![]() vasfetmek: özelliklerini saymak ![]() vasıf: sıfat, nitelik ![]() vâsıl: kavuşan, ulaşan, erişen ![]() vâsılîn: kavuşanlar, erişenler ![]() vâsıt: ortada bulunan ![]() vâsıta: araç ![]() vasî: geniş ![]() vasîa: genişçe ![]() vasiyet: kişinin öldükten sonra yapılmasını istediği şey ![]() vasiyetname: vasiyet yazısı ![]() vasl: kavuşma ![]() vassaf: özellikleri tanıtan ![]() vatan: yurt ![]() vatanperver: vatansever ![]() vâveyla: çığlık, yaygara ![]() vaz: koyma, bırakma ![]() vâz: vaaz, dinî öğüt ![]() vazetme: koyma, bırakma ![]() vazıh: açık, belli ![]() vazıhan: açık açık ![]() vazife: görev, yapılacak iş ![]() vazifedâr: vazifeli, görevli ![]() vazifedârâne: vazifeli gibi ![]() vazifeperver: görevini seven ![]() vazifeşinâs: görevini seve seve yapan ![]() vazifeten: görevli olarak ![]() vaziyet: durum, hâl, duruş ![]() vebâ: bir salgın hastalık ![]() vebâl: şiddet, ağırlık, günah ![]() vecd: ilâhî aşka dalarak kendinden geçme ![]() vech: vecih, yüz, tarz, ön, alın, sebep, ilgi ![]() veche: yan, taraf, yüz ![]() vecîbe: borç hükmünde vazife ![]() vecih: güzel, hoş, uygun ![]() vecih: yön, yüz ![]() veciz: zengin mânâlı kısa söz ![]() vecîze: zengin mânâlı kısa söz ![]() vêd: kız evladı diri diri toprağa gömüp öldürme âdeti ![]() vedâ: ayrılık ![]() vedânâme: veda yazısı ![]() vedîa: emanet ![]() Vedûd: çok sevilen, Allah ![]() Vedûdiyet: sevilir olma, kendini sevdirme ![]() vefa: sözünde durma, kendini seveni unutmama, ilgiyi kesmeme ![]() vefadâr: vefalı, dostluğu devamlı ![]() vefadârâne: vefalı olarak ![]() vefakâr: vefalı ![]() vefakârâne: vefa göstererek ![]() vefat: ölüm ![]() veffakakümüllah: Allah başarılı kılsın ![]() vefik: arkadaş, uygun ![]() vefiyât: vefatlar, ölümler ![]() vehâmet: güçlük, tehlike ![]() vehbî: Allah vergisi ![]() Vehhâb: çok ihsan eden, bağışlayan, Allah ![]() Vehhâbî: Vehhabilik anlayışından olan ![]() Vehhâbîlik: bazı konularda aşırılıkları olan dinî bir anlayış ![]() Vehhâbîyet: Allahın bol bol ihsan etmesi ve bağışlaması ![]() vehham: vehimli, kuruntulu ![]() vehim: belirsiz korku, kuruntu ![]() vehm: vehim, kuruntu ![]() vehmî: vehimle ilgili ![]() vehn: gevşeklik ![]() vekâlet: vekillik, bakanlık ![]() vekâleten: başkası adına ![]() vekâletnâme: vekil etme yazısı ![]() vekayî: vakalar, olaylar ![]() vekezâ: ve bu da öyle ![]() vekîl: başkası adına iş gören ![]() velâdet: doğma, dünyaya gelme ![]() velâyât: velîlikler ![]() velâyet: velîlik, ermişlik ![]() veled: oğul, yavru, çocuk ![]() velediyet: birinin çocuğu oluş, Hıristiyanların isa aleyhisselâma hata ile "Allahın oğlu" demeleri ![]() velehresân: şaşkınlık veren ![]() velev: olsa da, bile ![]() velhâsıl: sözün kısası ![]() velî: eren, ermiş, evliya ![]() velî: sahip, gözetici, koruyucu ![]() velîahd: padişah adayı ![]() velîme: düğün yemeği ![]() velînîmet: nimet veren ![]() velîyyullah: Allahın velî kulu ![]() velûd: pek verimli ![]() velvele: gürültü, patırtı, şamata ![]() verâ: günahtan şiddetle kaçınma hâli ![]() verâ: öte, arka, geri ![]() verâset: mirasçılık, irsiyet ![]() verese: varisler, mirasçılar ![]() vesâik: belgeler ![]() vesâil: vesileler, araçlar ![]() vesâir: ve diğerleri ![]() vesâit: vasıtalar, araçlar ![]() vesâyâ: vasiyetler, tavsiyeler ![]() vesâyet: başkası adına iş yapma ![]() Vesenî: yıldıza tapan ![]() vesika: belge, senet ![]() vesile: yol, hedefe ulaştıran şey ![]() vesm: damga, işaret, dağlama ![]() vesselâm: işte bu kadar! vesvas: vesvese veren ![]() vesvese: kuruntu, gereksiz kaygı ![]() veyl: vay hâline, yazık! vezaif: vazifeler, görevler ![]() vezin: ölçü, tartı ![]() vezir: padişah yardımcısı ![]() vezne: para alınıp verilen yer ![]() veznedâr: vezne memuru ![]() vicâhen: yüz yüze ![]() vicdân: insanın iyiyi kötüden ayırma hissi ![]() vicdânen: vicdan bakımından ![]() vicdânî: vicdanla ilgili ![]() vicdâniyat: vicdanla hissedilenler ![]() vicdânsûz: vicdanı rahatsız eden ![]() vifak: birbirine uyma ![]() vikaye: koruma ![]() vilâdet: doğuş ![]() vilâyât: iller ![]() vilâyet: il ![]() viran: yıkık, üzgün ![]() virâne: yıkıntı ![]() vird: devamlı okunan şey ![]() virdizebân: dil ile devamlı okunan ![]() visâl: kavuşma ![]() vizr: günah, hata, ağırlık ![]() vuhûş: yabanilik, yabaniler ![]() vukû: oluş, meydana gelme ![]() vukûât: oluşlar, hâdiseler ![]() vukuf: bilme, biliş ![]() vukufiyet: iyice bilme ve anlama ![]() vuslat: kavuşma ![]() vusta: orta ![]() vusûl: ulaşma ![]() vuzûh: açıklık, netlik ![]() vücûb: sınırsız gereklilik ![]() vücûd: vücut, varlık, gövde ![]() vücûdî: varlıkla ilgili, var olan ![]() vücûdpezir: var olma ![]() vücûh: vecihler, yüzler, yönler ![]() vükelâ: vekiller, bakanlar ![]() vürûd: geliş, gelme ![]() vürûd: toplardamarlar ![]() vüsât: genişlik ![]() vüskâ: sağlam ![]() vüsûk: sağlam inanç, güvenme ![]() vüsûl: kavuşma, erişme, ulaşma ![]() vüzerâ: vezirler ![]() Y yâ: ey, hey! yaban: çöl, sahra ![]() yabanî: alışmamış, yabansı ![]() yâb ![]() kuru ![]() yâd: anma, hatırlama ![]() yâdigâr: hatıra, hediye ![]() yafta: yakıştırma, damgalama ![]() yağız: esmer, yavuz, yaman ![]() yahu: ey falanca ![]() Yahudi: lânetli bir ırk ![]() yakaza: uyanıklık ![]() yakîn: kesin biliş ![]() yakînen: kesinlikle ![]() yakînî: kesin, kesin bilmekle ilgili ![]() yakînîyet: kesin olarak bilip inanma ![]() yaktin: bir tür bitki ![]() yakut: kıymetli bir süs taşı ![]() yakza: uyanıklık ![]() yakzan: uyanık ![]() yaldız: parlak sarı boya ile yapılan süs ![]() yâr: dost, sevgili ![]() yârabbenâ: ey Rabbimiz ![]() yârân: arkadaşlar, dostlar ![]() yâsub: arı beyi ![]() yatır: evliya mezarı ![]() yâve: boş söz, saçma ![]() yâver: yardımcı, memur ![]() Yâveriekrem: en kerim yaver, Peygamberimiz ![]() yavuz: şiddetli, pek sert ![]() Yêcüc-Mêcüc: Kurânda sözü edilen düzen tanımaz bir topluluk ![]() yed: el ![]() yedibeyzâ: beyaz el ![]() yedikudret: kudret eli ![]() yegâne: tek, bir ![]() Yehûd: Yahudiler ![]() ye ![]() ümitsizlik ![]() yek: bir ![]() yekçeşm: tek gözlü ![]() yekdiğer: bir başkası ![]() yeknesak: tekdüze, monoton ![]() yekpâre: tek parça ![]() yeksan: dümdüz, yerle bir ![]() yektâ: tek, eşsiz, yalnız ![]() yekûn: toplam ![]() yekvücud: tek varlık, bir kişi gibi ![]() yeldâ: uzun ![]() yelpez: yelpaze ![]() yemin: and, sağ, bereket, hayır ![]() yenabi: kaynaklar, çeşmeler ![]() yês: ümitsizlik ![]() yesar: sol el ![]() Yesrib: Medine ![]() yetim: babası ölmüş çocuk ![]() yetimane: yetim gibi ![]() yevm: gün ![]() yevmî: günlük ![]() yevmiye: gündelik ![]() Yezdan: Cenabı Hak ![]() yoldaş: yol arkadaşı ![]() yörük: göçer, göçebe ![]() Yunanî: Yunanlı ![]() Yunusvârî: Yunus alehisselâm gibi ![]() Yusûfiye: Yusuf aleyhisselâmın da hapis yatması ve mahpusların piri olması sebebiyle Bediüzzaman Hazretlerinin hapishaneye verdiği isim ![]() yümn: uğur, bereket ![]() yümün: uğur, bereket ![]() Yürîd: her fiilini kendi iradesiyle yapan Allah ![]() yüsr: kolaylık ![]() yütm: yetimlik ![]() Z zaaf: zayıflık ![]() zaafiyet: zayıflık ![]() zâbıta: emniyet görevlisi ![]() zabıtnâme: tutanak ![]() zâbit: subay ![]() zâbitân: subaylar ![]() zabt: alma, tutma, bağlama ![]() zabtiye: polis veya jandarma ![]() zabturabt: tutma ve bağlama, disiplin ![]() zâd: azık ![]() zâde: oğul, çocuk ![]() zâdegân: asil, soylu ![]() zâf: zayıflık, kuvvetsizlik ![]() zafer: başarma, üstün gelme ![]() zaferyâb: zafer kazanan ![]() zâfiyet: zayıflık ![]() zâhib: giden, gidici ![]() zâhid: din için dünyayı önemsemeyen ![]() zâhidâne: din için dünyayı önemsemeyen kimse gibi ![]() Zâhir: "bütün varlıkların dış yüzünü yaratan ve dışına da hükmeden" mânâsında ilâhî isim ![]() zâhir: görünen, belli ![]() zahîr: yardımcı, arka çıkan ![]() zahîre: ambardaki tahıl, azık ![]() zahiren: görünüşe göre ![]() zahirî: görünüşte ![]() zahirperest: dış görünüşe kıymet veren ![]() zahmet: sıkıntı, zor, güç ![]() zahr: arka, sırt ![]() zâid: artan, fazlalık ![]() zâif: güçsüz, zayıf ![]() zâife: zayıf, güçsüz ![]() zâifem: zayıfım, güçsüzüm ![]() zâika: tadma duygusu ![]() zâil: geçici, son bulan ![]() zâilât: zailler, gelip geçiciler ![]() zâkir: zikreden, Allahı anan ![]() zakkum: bir bitki türü, cehennem ağacı ![]() zalâm: karanlık ![]() zâli: eğri, eğimli ![]() zâlik: bu, şu, o, böylece ![]() zalil: gölgeli, koyu ![]() zâlim: zulmeden, haksız ![]() zâlimane: zâlimce ![]() zâlimiyet: zâlimlik ![]() zallâm: çok zulmeden ![]() zalûm: pek zâlim ![]() zalûmiyet: zâlimlik, zulmetme ![]() zam: ekleme, artırma ![]() zamanen: zaman olarak ![]() zamanî: zamanla ilgili ![]() zamir: ismin yerini tutan kelime ![]() zân: sanma, sezme ![]() zanî: zina eden, çiftleşen ![]() zânnıgalib: kuvvetli zan ![]() zann: sanma, sezme ![]() zann: sanan, zanneden ![]() zannî: zanla ilgili ![]() zapt: tutma, alma, yazma ![]() zaptiye: subaylık, subay ![]() zarâfet: incelik, kibarlık ![]() zarardîde: zarar gören ![]() zarf: kab, kılıf ![]() zarfiyet: zarf olma ![]() zâri: ağlayıp sızlama ![]() zarif: ince, nazik, narin ![]() zarûret: çaresizlik, yoksulluk, mecburiyet ![]() zarûrî: mecburiyetle, ister istemez ![]() zarûriyât: zarurî olanlar ![]() zarûrîye: zarurî olan ![]() zarûrîyet: mecburiyet, zorda kalma ![]() zât: hürmete lâyık kimse, kendi, asıl, öz ![]() zâten: esasen, aslında ![]() zâtî: zatla ilgili, özel ![]() zâtîye: kendisiyle ilgili ![]() zâviye: açı, tekke, dergâh ![]() zâyî: elden çıkan, yitik ![]() zayîât: kayıplar, zararlar ![]() zebân: dil, lisan ![]() zebânî: azap melaikesi ![]() zebed: köpük ![]() zeberced: kıymetli bir taş ![]() zebh: kesme, boğazlama ![]() zebîb: üzüm ![]() zebîha: kesilecek hayvan ![]() zebûn: güçsüz, aciz ![]() zebûnküş: düşkünü ezen ![]() Zebûr: Davud aleyhisselâma inen ilahi kitap ![]() zecirkârâne: zorlarcasına ![]() zecr: sakındırma, zorlama ![]() zecren: zorlayarak ![]() zede: "vurulmuş, çarpılmış, tutulmuş" mânâsında son ek ![]() zefir: hıçkırarak nefes verme, ağlama ![]() zehab: gitme, bir fikre kapılma ![]() zeheb: altın ![]() zehirbaz: zehirci, zehir yapan ![]() zehr: zehir ![]() zehrâ: parlak, berrak ![]() zehrâlûd: zehirle karışık ![]() zekâ: çabuk anlama kabiliyeti ![]() zekât: zenginlerin kırkta bir oranında fakirlere yaptığı yardım ![]() zekâvet: zekilik, anlayış çabukluğu ![]() zekî: çabuk anlayışlı, temiz ![]() zelîl: alçak, düşük ![]() zelîlâne: alçalarak, alçakça ![]() zelle: sürçme, yanılma ![]() zelzele: yer sarsıntısı, deprem ![]() Zemahşerî: Keşşaf isimli ünlü tefsiri yazan islâm âlimi ![]() zemân: zaman ![]() zembil: büyük sepet ![]() zemherir: zemheri, şiddetli soğuk devresi ![]() zemime: kötü hâl ve hareket ![]() zemîn: yer, yeryüzü ![]() zemm: kötüleme ![]() Zemzem: Kâbedeki mukaddes su ![]() zemzeme: hoş ses, nağme ![]() zenadıka: zındıklar, dinsizler ![]() zenav: havuz veya göl ![]() zenb: suç, günah ![]() zenberek: kurulan âlet ![]() zenberekvârî: zemberek gibi ![]() zencebîl: hoş kokulu bir baharat, zencefil ![]() zencî: siyah ırktan olan ![]() zendeka: dinsizlik ![]() zeneb: kuyruk ![]() zengâr: pas ![]() zer: ekme ![]() zerâfet: zariflik, incelik, güzellik ![]() zerdüşt: ateşe tapan ![]() zerk: hile, şırınga ![]() zerrât: zerreler, atomlar ![]() zerre: atom, molekül ![]() zerrece: zerre kadar ![]() zerrîn: altından yapılmış ![]() zevâhir: çiçekler, görünüşler ![]() zevâid: fazlalıklar ![]() zevâl: sona erme, silinme ![]() zevâlâlûd: zevalle karışık ![]() zevâlî: sonu ermesi yakın ![]() zevât: zatlar, kimseler ![]() zevc: koca, eş ![]() zevcât: zevceler, eşler ![]() zevce: kadın, eş, karı ![]() zevciyyet: karı kocalık ![]() zevil: sahibi, sahipler ![]() zevilervah: ruh sahipleri ![]() zevilhayat: hayat sahibi ![]() zevilidrâk: idrak sahibi ![]() zevilihsas: hissedebilen ![]() zevilukûl: aklı olanlar ![]() zevk: tatma, tad, haz ![]() zevkâlûd: zevkle karışık ![]() zevken: zevk olarak ![]() zevkî: zevkle ilgili ![]() zevkperest: zevke düşkün ![]() zevzek: geveze, münasebetsiz, hoppa ![]() zeyil: zeyl, ek ![]() zeyl: zeyil, ek, ilave, etek ![]() zeylen: ek olarak ![]() zeyn: süs, süsleme ![]() zeynab: gölcük ![]() zeyneb: gül ![]() zeyt: zeytin yağı ![]() zıd: zıt, aksi ![]() zıddeyn: iki zıt ![]() zıddiyet: zıtlık ![]() zıhar: kocanın karısına "sen anam gibisin" demesi ![]() zılâl: gölge ![]() zıll: gölge ![]() zıllî: gölgeli, gölge ile ilgili ![]() zıllîye: gölgeli ![]() zıllîyet: gölgelilik ![]() zımn: iç yüz, dolaylı anlatılan ![]() zımnen: dolayısıyle ![]() zımnî: saklı, gizli, örtülü ![]() zındık: dinsiz ![]() zındıka: dinsizlik ![]() zırh: savaş elbisesi ![]() zıvana: küçük boru ![]() zi: "den, dan" mânâsında ön ek ![]() zî: "sahibi" mânâsında ön ek ![]() zîakıl: akıl sahibi, akıllı ![]() zîb: kurt ![]() zibâ: güzel, süslü ![]() zîcemâl: güzellik sahibi ![]() zidergâh: dergahtan ![]() zifaf: gerdek ![]() zîfikir: fikir sahibi, düşünebilen ![]() zîhaşmet: haşmet sahibi, görkemli ![]() zîhayat: hayat sahibi, canlı ![]() zîhimmet: himmet sahibi ![]() zihin: "anlama, bilme, hatırlama, ezberleme" kabiliyeti ![]() zihniyyet: düşünce, anlayış ![]() zîidrâk: idrak sahibi, anlayabilen ![]() zikir: anmak, Allahı daima hatırlamak ![]() zikirhâne: zikir evi ![]() zikr: zikir, anma ![]() zikretmek: Allahı anmak ![]() zikriye: zikirle ilgili ![]() zikrullah: Allahı zikretmek, anmak ![]() zîkudret: kudret sahibi, güçlü ![]() zilâl: gölgeler ![]() zilhicce: Arabî onikinci ay ![]() zilkâde: Arabî onbirinci ay ![]() zillet: aşağılık ![]() zilliyet: bir malı elinde bulundurma hâli ![]() zimam: tercih, seçme ![]() zimmet: korumak zorunda kalma ![]() zimmî: anlaşma ile islâm ülkesinde yaşayan kâfir ![]() zinâ: nikâhsız cinsi münasebet, büyük bir günah ![]() zindân: karanlık yer altı hapishanesi ![]() zinde: dinç ![]() zînet: süs, bezek ![]() zinhar: sakın, asla ![]() zînnûr: nurlu, ışıklı ![]() zînnûreyn: iki nur sahibi ![]() zînur: nurlu ![]() zîr: alt, aşağı ![]() zîrâ: çünkü ![]() zirâ: kol uzunluğu, 75 santimetre kadar ![]() ziraat: tarım ![]() zîruh: ruh sahibi, ruhlu ![]() zîrüzeber: altüst, darmadağın ![]() zirve: doruk, tepe ![]() zîşân: şanlı ![]() zîşuûr: şuurlu, bilinci olan ![]() zîvücûd: vücut sahibi ![]() ziyâ: ışık, nur, aydınlık ![]() ziyâdâr: ışıklı, parlak ![]() ziyâde: artan, çok bol ![]() ziyâfet: bolca yedirip içirme ![]() ziyâfetgâh: ziyafet yeri ![]() ziyân: zarar ![]() ziyâret: görmeye gitme ![]() ziyâretgâh: ziyaret yeri ![]() ziyy: dış görünüş, kıyafet ![]() zuafa: zayıflar ![]() zuhr: öğle vakti ![]() zuhûr: görünme, ortaya çıkma ![]() zuhûrât: birden oluveren şeyler ![]() zulm: zulüm, haksızlık ![]() zulmânî: karanlık, sıkıntı ![]() zulmen: zulüm ile, haksız biçimde ![]() zulmet: karanlık ![]() zulüm: haksızlık, eziyet, işkence ![]() zulümât: zulmetler, karanlıklar ![]() zulümâtâbâd: karanlıklarla dolu ![]() zulümkâr: zulüm eden, zâlim ![]() zûm: yanlış zan ![]() zunûn: zanlar, sanmalar ![]() zurafâ: zarifler, kibarlar, nazikler ![]() zübde: öz, özet ![]() zübeyr: yazılı şey ![]() zücac: cam ![]() zücace: cam, şişe ![]() Zühal: bir gezegen ![]() zühd: din için dünyadan el etek çekme ![]() Zühre: Sabah Yıldızı, çiçek ![]() zührevî: frengi gibi hastalıklar ![]() zühûl: geciktirme, yanılma ![]() zühûr: çiçekler ![]() zükûr: erkekler ![]() zükûret: erkeklik ![]() zül: "sahibi" mânâsında ön ek ![]() zülâl: berrak, tatlı, güzel, soğuk, su ![]() zülcelâl: büyüklük sahibi ![]() zülcenaheyn: iki kanatlı, iki taraflı ![]() zülecniha: çok kanatlı, çok yönlü ![]() zülf: zülüf, saç lülesi ![]() Zülfikâr: Hazreti Alinin kılıcı ![]() Zülfikârmisâl: Zülfikâr gibi ![]() Zülkarneyn: eski bir hükümdar ![]() Zülkarneynmisâl: Zülkarneyn gibi ![]() züll: alçalma, horluk ![]() zümre: bölük, gurup ![]() zümrüt: bir süs taşı ![]() zünnâr: papaz kuşağı ![]() zünûb: günahlar, suçlar ![]() zürefâ: zarif kimseler ![]() zürriyet: soy, nesil ![]() |
![]() |
![]() |
|