Priene (şimdiki ismi
Samsun Kale) Mycale Samsun Dağı eteklerinde kurulmuş bir İyon (Antik Yunan) şehridir
Şehir Menderes nehrinin 10 km kuzeyindedir
Şehir kurulduğunda deniz kıyısındaydı
Menderesin alüvyonu nedeniyle şehir şimdi kilometrelerce kara içerisindedir
Priene Anadolu’nun batı kıyılarında ki antiklerin en ilgi çekicilerindendir
Kalıntılar günümüze oldukça korunarak gelmiştir ve ziyaretçilerin yararına en uygun şekilde kazılmıştır
Priene küçük bir yerdir, yapıları da küçüktür
Çoğu kentin ilk dönemlerine aittir
Birçok ören yerinde rastlanan Roma yapılarıyla Priene’de karşılaşılmaz
Priene tam olarak bir Yunan kentidir
Priene’nin ilk yerleşim yeri kesinlikle bilinmemektedir
Priene, Atina’ yı daima ana kenti gibi görmüş ve ilk günden İon birliğine üye olmuştur
Bir izine rastlanamayan eski kent hiç kuşkusuz Büyük Menderes’in çamurları arasında gömülüdür
İki etken Priene’ ye önem kazandırır
Bunlardan biri antik çağın yedi bilgesinden biri olan Bias’ ın Priene’ de yetişmesidir
Bias’ın ünü Priene’ ye de ün katmıştır
İkinci etken , Panionion için seçilen yerin Priene toprakları içinde bulunması ve buranın yönetiminde de büyük hak sahibi olmasıdır
Panionion’ un kurulduğu kıyı şeridinde Samoslularda hak iddia etmişler, iki kent arasında ki anlaşmazlık yüzyıllar boyunca sürmüş ve her seferinde Priene üstün gelmiştir
Bu arada Maiandros ( Büyük Menderes ) her geçen gün kenti doldurduğu için Priene’nin yeri bugün kü kalıntılarının olduğu bölgeye taşınmıştır
Yeni kentin inşaatına Büyük İskender’ in M
Ö
334 yılındaki ziyareti sırasında başlanmıştır
İskender Athena Tapınağı’nın masraflarını ödeyecek , karşılığında ithaf hakkını kendisine almıştır
Priene deki ilk kazılarda bu ithaf yazıtı ortaya çıkartılmıştır
Ne yazık ki bugün bu yazıtlar Londra’daki British Museum’ da sergilenmektedir
Kent yüksek bir kayalığın eteğindeki eğim üzerine kurulmuştur
Yukarıda dağın tepesine antik çağdaki adı Telonia olan Akropolis kurulmuştur
Akropolis de bir garnizon görev yapmakta, komutanların dört aylık görev dönemleri olmakta ve bu dönem içinde hiç bir şekilde akropolisi terk edemezlerdi
Eski savunma duvarlarının bazı parçalarına günümüzde de rastlanmaktadır
Akropolis’ e dar bir patikadan çıkılmakta olup yukarıda muhteşem bir manzara sizi beklemektedir
Priene M

Ö

1200 yıllarında Batı Anadolu kıyılarına yönelik Dor göçü sırasında Atina Kralı Kodros’un torunlarından Aipytos tarafından kurulmuştur

Ancak Priene’nin ilk kurulduğu yerin nerede olduğu bilinmemektedir

İon yerleşmesinin başladığı yıllarda kurulan kentlerin başında da Priene gelmektedir

Şehir sonra Lidya lı Ardys tarafından alınır

MO 6

yy in ortalarında şehrin “Bilge”si Bias yönetiminde, şehir tekrar canlandı ve zenginleşti

MO 545 yılında Pers Kralı Cyrus (Kurash) tarafından ele geçirildi

Şehir Perslere karşı İyon Başkaldırısı na (MO 499) 12 gemi ile katildi

M

Ö

334’de Büyük İskender Perslere karşı savaşa giderken buraya uğramıştır

Yeni kentin yapımı Büyük İskender’in M

Ö

334’de İonla’ya gelişinden sonra büyük hız kazanmıştır

Büyük İskender burada yapılmakta olan Athena mabedinin yapımına maddi katkıda bulunmuş, bunea karşılık Prieneliler de mabedi ona ithaf etmişlerdir

Nitekim Priene kazılarında bunu açıklayan bugün British Museum ‘da olan bir ithaf yazıtında bu açıkça yazılıdır
Priene, M

Ö

II

yy

da Pergamon Krallığının yönetimine girmiştir

Bu yıllarda Kappadokia kralı Ariarathes, kardeşi Orophernos tarafından tahttan uzaklaştırılmıştı

Böylece Kappadokia Kralı olan Orophernos eline geçirdiği 400 talenti Priene’ye saklanması için göndermişti

Ne var ki, Ariarathes Bergama Kralı II

Athalos’un yardımıyla yeniden Kappadokia tahtına geçince,kardeşinin gönderdiği bu parayı Prieneli yöneticilerden istemiştir

Prienelilerin parayı ancak onlara veren kişiye iade edebileceklerini söylemeleri üzerine Ariarathes, Attalos’un da izniyle Priene topraklarına saldırmıştır

Prieneliler Roma’dan yardım istemelerinin yanı sıra fırsatını da bularak parayı Orophernos’a geri vermişlerdi

Bütün bu olaylar gelişirken Prieneliler epey güç günler geçirmişlerdir

Priene,Bergama krallığından sonra M

Ö

II

yy

da Romalıların egemenliğini tanımak zorunda kalmıştır

Ancak Maiandros nehrinin sürekli getirdiği toprak ve çamur birikimleri kentin denizden uzaklaşmasını gittikçe hızlandırmıştı
Bu arada kent halkı Roma’ya ödemek zorunda kaldığı vergilerden, Mitpridates zamanındaki savaşlardan büyük zarar görmüştür

Siyasi baskılardan Neulokhos limanını kullanamamış,komşusu Miletos’un güçlenmesi sonucu onunla ekonomik yönden rekabet edemeyince de önemini yitirmeye başlamıştır

Roma İmparatorluğunun sonlarına doğru çevresindeki kentlerin ilgisinden tümüyle uzaklaşan Priene Bizans çağında yalnızca bir piskoposluk merkezi olmasıyla yetinmiştir

Komşusu Samos (Sisam) ile ortaya çıkan anlaşmazlıklar ve Büyük İskender in ölümünün ardından çıkan karışıklar dolayısıyla şehir güçsüzleşti

Roma 155 yılında şehri, Bergama (Pergamon) ve Kapadokya krallarının elinden kurtarmak durumunda kaldı

Kapadokya kralının asi oğlu Orophernes, Romalıların şehri alması ile Priene’e gömdüğü hazinesine ulaştı ve adak olarak şehirdeki Athena tapınağını onardı

Roma ve Bizans yönetimi altında zengin bir şehir olarak kaldı

13

yyda şehir Türklerin eline geçti
İngiliz (sanat ve eski eser ticareti yapan ve Francis Dashwood tarafından kurulan) Dilettante Sosyetesi 1765 ve 1868 de, taraçalanmış planlı şehrin kalıntılarını araştırma ile görevli bir grup gönderdi

Bu grubun çalışmaları ve daha sonra Berlin Müzesinden Theodor Wiegand (1895-1899) ın çalışmalarından sonra şehrin tamamen soyulduğu ve harap edildiği görülüyor

Şehir, 4

yy da tekrar kuruldu

Şehrin yeni planı, yolların birbirini dik açı ile kestiği bir dikdörtkendir

Bu plan günümüzün modern şehir planı Grid in öncüsünü oluşturur

Şehrin üzerine kurulduğu dik yamaç güneye bakar

Şehrin Akropolis’i 230m yukarıdadır

Şehir güvenlik kuleleri olan 2 metre kalınlığında taş duvar ile çevrilidir

Şehre giriş, üç ana kapıdan yapılır
Akropolisin aşağısındaki yamaçta Demeter tapınağı bulunmakta idi

Şehrin, 7m genişliğinde doğu-batı doğrultusunda altı ana yolu ve buları dik kesen genişliği 3

5m olan 15 tali yolu vardır

Şehirdeki tüm kavşaklar arasındaki mesafe aynıdır

Dolayısıyla şehir 80 eşit alanlı bloğa ayrılmıştır

Özel evler, her bloğa sekiz ev seklinde düzenlenmiştir

Şehirde temiz su ve kanalizasyon yapıları açıkça görülebilir

Priene evleri ile eski Pompei evleri arasında benzerlikler vardır

Athena Polias tapınağı, şehrin bati yarısında, ana yolun kuzeyinde yüksek bir terasa kurulmuştu

Yüksek bir isçiliğin eseri bir merdivenle çıkılan bu tapınak ön yüzünde 6 kolonu bulunan (hexastyle) bir yapıya sahiptir

Ana yolun bir yanında, yüzü yola bakan bir seri toplantı binaları diğer yanında ise güzel bir alışveriş merkezi vardır

Kuzeyde, Belediye binaları, Roma tipi gymnasium ve iyi korunmuş bir tiyatro vardır

Şehir planının ortasındaki tüm yapılar gibi, Isis ve Asclepius tapınakları tamamen harap haldedir

Büyük bir stadyum, şehrin en alçak yerinde, güneyde duvarların içinde kurulmuştu ve İyon zamanından kalan gymnasium ile bağlantısı vardı
Athena Tapınağı
Priene’nin baş tapınağı Athena Tapınağı’dır

Ayakta durduğu dönemlerde tüm kente hakim bir durumda idi

Athena Polias tapınağı, şehrin bati yarısında, ana yolun kuzeyinde yüksek bir terasa kurulmuştu

Yüksek bir isçiliğin eseri bir merdivenle çıkılan bu tapınak ön yüzünde 6 kolonu bulunan (hexastyle) bir yapıya sahiptir

Tapınağın mimarı aynı zamanda Dünyanın Yedi Harikasından biri Mausoleumun da mimari Pytheostur

1870 te Athena heykelinin kaidesinin altında, Kapadokya tarafından yapılan restorandan kalması olası, Orophernes resimli gümüş yirmi-drahmiler ve bazi mücevherler bulunmuştur

1868 – 69 yıllarında ingiliz kazıcılar tapınak duvarlarının bir insan boyu korunageldiğini gözlemlemişlerdir Ancak sonraki yıllarda buradan taş alan köylülerin geriye bıraktıkları temellerden başka bir şey değildir

Tapınağın mimarı, daha önce Halikarnassos’taki Mausoleion’da çalışan Karialı Pytheos’tur

Pytheos tapınak inşaası konusunda Athena tapınağını örneklediği bir kitap yazmıştır

Bu kitapdan Roma döneminde bile yararlanıldığı bilinmektedir

Antik çağda tapınaklar, günümüz ibadethanelerinden farklı olarak, cemaatin toplanmasına yönelik değildi

Yapı tanrının barındığı bir yer olarak görülmüş ve sadece törenlerde rahipler ve özel görevli kişiler içeri giriyor, toplanan kalabalık dışarıda bekliyordu

Tapınak M

Ö

334 yılında İskender tarafından Athena’ya adanmıştır

Daha sonra ikinci bir ithaf Augustus’a yöneltilmiştir

Böylece aynı tapınakda Athena ve Augustus birlikte tapım görmeye başlamıştır
Hellenistlik Tiyatro
Priene’de erken zamanlara giden bir yapıdır, Roma dönemimde yapılan değişikliklere rağmen yunan özünü koruyan tiyatro, Hellenistlik tiyatro yapıları konusunda eşsiz bilgiler sunmaktadır

Tiyatroda yapılan etkinlikler öncesinde Dionysos’a kurban sunmak bir gelenekti

Sahne yapısı iki bölümden oluşmaktadır

Birinci bölüm malzeme ve soyunma odalarını kapsayan iki katlı bir yapıdır

İkincisi ise ileriye doğru taşan , tek katlı bir proskenionadır

Başka hiçbir yerde böylesine koruna gelmiş hellenistlik bir proskeniona rastlanmaz

Ön sıra orkhestranın çevresine aralıklarla dizilmiş beş adet mermer onur koltuğundan oluşur

Bu koltukların rahipler için ayrıldığı bilinmektedir

Beşinci sıranın ortasına önemli kişilerin oturduğu bir loca yerleştirilmiştir

Fakat bu locanın sonradan eklendiği anlaşılmaktadır
Stadion