Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
burdur, tanıtımı, şehir

Burdur Şehir Tanıtımı

Eski 09-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Burdur Şehir Tanıtımı





TARİHÇE
İlin Tarih Öncesi Çağları

İlimizin tarihi; Neolotik Çağa kadar inmektedir1957-1960 yılları arasında ProfJMellaart tarafından Hacılar’da yapılan kazılarda Neolitik kültürün bütün ayrıntılarını ortaya çıkarmıştır Bu bulgular MÖ7000 yıllarına inmektedir Yine 1978-1988 yılları arasında Kuruçay Höyükte ve 1989-1992 yılları arasında Bucak Höyücek Höyükte ProfDrRefik DURU tarafından yapılan kazılarda da Neolitik çağın kültürüne rastlanılmıştır Bu çağın en önemli özelliği: İnsanların,hayvanları evcilleştirmesi,çanak-çömlek yapımını öğrenmiş bulunmasıdır Anadolu’nun ilk heykelcikleri olarak bilinen ANA İLAHE’yi temsil eden pişmiş toprak figürünler ve süs eşyaları Neolitik Çağda Hacıların en önemli eserleridir

Kalkolitik Çağ; Neolitik çağdan sonra gelen M:Ö5400-3000 yılları arasındaki çağdır Bu çağda taş,kemik ve ağaç aletlerin yanısıra,madenin de kullanılmaya başlamış olması en önemli özelliğidir Kuruçay Höyükte bulunan madeni keskiler,ok uçları gibi aletler çağın özelliğini yansıtırlar Ayrıca Uğurlu Höyük,Kızılkaya Höyük,Karamanlı Çamur Höyük,Tefenni Beyköy Höyükte bu çağı destekleyen malzemeler elde edilmiştirMÖ 3000-2000 yılları arasına tarihlenen Eski Tunç Çağında,medeniyet daha gelişmiş,taş aletlerin yerini tunçtan yapılan aletler almıştır Çağın özelliklerini yansıtan bir başka grup da,pişmiş toprak ve mermerden yapılmış keman tipi idollerdir İlimizde Yassıgüme Höyük,Burdur Höyük,İncirdere Höyük,Tepecik Höyük gibi yerleşim yerlerinde eski tunç çağı malzemesi yaygın olarak tespit edilmiştirİlimiz,Antik çağlarda bugünkü sınırları ile Isparta ve Antalya illerini de içine alan antik PİSİDİA bölgesinde kalmaktadır Bu bölge Pers döneminin ortalarına kadar karanlıkta kalmış,henüz aydınlatılamamıştır Bölge, MÖ 2000 yıllarında ARZAVA konfederasyonunun siyasi merkezi olmuştur Bu durum M:Ö 1000 yılına kadar çeşitli toplumların yerleşmesiyle devam ederMÖ 8yy’da Pisidia’nın batı bölgesi Friglerin hakimiyetine girmiştir Yarışlı Gölü’ndeki yerleşim yerinde Frig keramiklerinin bulunması bu aaai desteklemektedir MÖ 696-676 Frig devletini yıkan Lidyalıların bölgeye hakim olduğunu görüyoruzMÖ 546 yılında Lidyalıları yenen Persler,bölgeyi ele geçirmişlerdir MÖ 334’te Büyük İskender,Biga Çayı kenarında Persleri mağlup eder ve Anadolu’ya yönelir Önce Bodrum,Milet ve Phaselis’i alır Daha sonra Perge,Side,Aspendos’u alır ve MÖ333’te de Sagalassos ve Kremna’yı da zapteder Büyük İskenderin MÖ 323 yılında ölümü,imparatorluğun paylaşılmasına sebep olur

Bölgeye, MÖ 321 yılında komutan Antigonos hakim olurFakat MÖ301 yılında İpsos Savaşında Selefkoslulara yenilince ülkesini kaybeder Selefkoslardan sonra bölge,Bergama krallığına ve daha sonra da Roma’ya bağlanır Bu durum,MS 395 yılına kadar devam eder Bu yıl Roma İmparatorluğu ikiye bölünür;bölge Doğu Roma(Bizans) idaresine girer Bu durum MS Xl yy sonlarına kadar devam eder ve bu tarihten itibaren Türk hakimiyeti başlar Roma çağında Psidia’nın her tarafında kesif bir yerleşme vardır Bir çok yeni şehir kurulmuş, eski merkezler yeniden onarılmıştır

Burdur’un Türk Tarihi Dönemi

1071 Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra ise bölge; sırasıyla Selçuklular, Hamitoğulları ve Osmanlıların hakimiyeti altına girmiştir

Anadolu’ya yayılan Oğuz boyları muhtemelen 1075’lerde o zaman Psidia diye adlandırılan bölgeye ve Burdur’a yerleşmeye başladılar İlk yerleşim yerleri Şekerpınarı-Hamam bendi mevkii olmuştur Çoğunluğu Kınalı aşiretinden olan Türkmenler, en az 2000 çadırdan meydana gelen bir toplulukla yerleşim yerleri kurmaya başladılar Başlangıçta kendi başlarına hiçbir devlete bağlı olmadan ve komşuları olan Bizanslılarla mücadele ederek varlıklarını sürdürdüler Bu mücadelelerin en önemlisi Dinar yakınlarında Bizanslı Manüel Kommenos komutasındaki orduyu yenmeleridir

Bilhassa Haçlı Seferleri döneminde Selçuklu Hükümdarı I Mesut ve II Kılıçarslan'ın Erle ovasında bu orduyu yenilgiye uğratması Selçuklu Hakimiyetini bu bölgede kolaylaştırdı Selçuklu Hükümdarı II İzzeddin Kılıçarslan Denizli, Uluborlu, Burdur ve Antalya'ya kadar olan bölgeyi ve Türkmen aşiretlerini idaresi altına aldı

Fakat Türkmen aşiretleri üzerinde tam bir otorite sağlayamadı Bölge; 1219 ve 1236 yıllarında tekrar I aaakavus ve Alaaddin aaakubat tarafından alındı Böylece, bölge kesinlikle Selçuklu hakimiyetine girmiş oldu 1257 yılında Selçuklu Devleti üç kardeş arasında pay edildi Fakat II Alaaddin aaakubat ölünce, IIİzeddin ve IV Rukneddin Kılıçarslan arasında paylaşıldı Ama iki kardeş arasında çıkan şavaşta Rukneddin yenildi ve Burdur kalesine hapsedildi 1259 tarihinde hapisten çıkarak Selçuklu tahtına oturdu Rukneddin Kılıçarslan hapis dönemi olaylarının intikamını almaya başladı Bu yüzden huzursuzluk arttı Bu arada Baba İlyas ve Baba İshak isyanları da devletin otoritesini sarstı Ve nihayet Selçuklu Devleti 1303 yılında tamamen ortadan kalktı

Bu otorite boşluğundan istifade eden Selçukluya bağlı aşiret ve oymakların "Uç" Beyleri de kendi başlarına hükümet kurmaya başladılar

Antalya ve Denizli'nin Türk hakimiyetine girmesinden sonra akın akın gelen aşiret ve oymaklar, bilhassa Kayı, Avşar, Bayındır, Büğdüz, Yazır, Yiva ve diğerlerinin toplamı 200 bin çadıra ulaşmıştı Bu türkmen nüfusunun merkezi de Burdur olmuştur Celaleddin Harzemşah'ın komutanlarından ve Yomut kabilesinden olan Hamit Bey, Selçukluların döneminde Burdur ve Çığralı'ya kadar olan bölgenin sınır beyiydi Selçuklunun yıkılma dönemine denk gelen Hamitoğulları Beyliğinin esas kurucusu Hamit Bey'in torunu olan Felekeddin Dündar Beydir Bir "Uç" beyi olan Dündar Bey, beyliğini Burdur'da ilan ederek, beyliğini dedesinin adına hürmeten "Hamitoğulları" olarak duyurdu Hamitoğullarının en parlak dönemi Dündar Bey'in zamanıdır Beyliğin sınırları genişlemiş, Antalya, Gölhisar ve Korkuteli beyliğe katılmıştır Burdur ili, dönemin en önemli merkezi olmuştur Sanat, ticaret ve nakliye gelişmiştir

İlhanlılar Anadolu’ya geldiğinde diğer beylikler gibi Hamitoğulları da bağlılıklarını Başvezir Emirçoban’a bildirerek, İlhanlı fırtınasını kazasız atlatma yoluna gitmiştir Emirçobanoğlu Timurtaş’ı (Demirtaş), Anadolu Valisi olarak atamıştır Timurtaş Anadolu’daki beylikleri tek tek ortadan kaldırmaya başlamıştır Hamitoğulları'nın da üzerine yürüdü Dündar Beyi 1323 yılında Antalya’da öldürdü ve Hamitoğullarının toprağını ilhak etti Bu durum karşısında Dündar Beyin oğulları memleketten kaçtılar Bu hakimiyet 1327 yılına kadar devam etti Oğlunun yaptıklarını tasvip etmeyen Emirçoban, Anadolu’ya gelerek oğlunu ortadan kaldırmak istedi Timurtaş Mısır’a kaçtı, fakat orada öldürüldü

Dündar Beyin oğlu Hızır Bey Eğirdir’e gelerek Hamitoğulları'nın topraklarının bir kısmında hakimiyet kurdu

Hızır Beyin ölümünden sonra yerine, Dündar Beyin diğer oğlu İshak Bey geçti İshak Beyin Beyşehir ve Akşehir’e kadar beyliğin sınırlarını genişlettiğini görüyoruz

İshak Beyin 1335’te ölümünden sonra yerine oğlu Muzafereddin Mustafa Bey geçti Onun da yerine oğlu Hüsameddin İlyas Bey 1349’da başa geçti İlyas Bey Karamanoğullarıyla savaştı fakat, topraklarını kaybetti Germiyanoğullarının yardımıyla topraklarını geri aldı

Yerine geçen Kemaleddin Hüseyin Bey, Karamanoğulları’nın saldırısına uğradı Ama Osmanlılar ve Germiyanoğulları’nın yardımıyla kurtuldu

Bu sırada Anadolu’nun Söğüt Bölgesinde gittikçe büyüyen ve kuvvetlenen ve Osmanoğulları tarafından kurulan Osmanlı Devleti dikkat çekiyordu Osmanlı padişahı Murat Hüdavendigar Kosova’da şehit olunca yerine oğlu Yıldırım Beyazıt geçmişti Yıldırım Beyazıt’ın hükümdarlığını başta Karamanoğulları olmak üzere diğer beylikler de tanımadılar Yıldırım Beyazıt Anadolu’ya geçerek bu beylikleri teker teker ortadan kaldırdı Hamitoğulları Beyliğini de ortadan kaldırarak Anadolu Beylerbeyliğinin merkezi olan Kütahya’ya bağladı (1391)

Böylece Hamitoğulları ve diğer beylikler ortadan kalkmış ve Anadolu’da Türk Birliği sağlanmıştır Hamitoğullarının son beyi Kemaleddin Hüseyin Beyin oğlu Mustafa Bey, Osmanlı komutanı olarak görev almıştır Böylece Burdur’un Osmanlı Dönemi başlamıştır

Osmanlı Şehzadelerinden I Beyazıt ve ll Selim Kütahya’da Beylerbeyi olarak bulundular ll Beyazıt zamanında Şah Kulu ayaklanması ortaya çıkmıştır Şah Kulu Şehzade Korkut’un Antalya’dan Manisa’ya giden hazinesini yağmalamış, Antalya, İstanos, Elmalı, Burdur ve Keçiborlu’yu basarak, buraların kadılarını ve bir çok insanı öldürmüştür Şah Kulu sonunda İran’a sığınmış ve böylece tehlike ortadan kalkmıştır

XVl yy'a kadar Burdur'da önemli olaylar olmamıştır 1522’de de Burdur Tirkemiş İlçesi merkezi durumundadır Bu dönemde şehir eskiye nazaran daha gelişmiştir

XVl yy'ın sonuna doğru şehir biraz daha büyümüştür Ekonomi canlanmıştır Bu bakımdan verilen vergiler fazlalaşmıştır

1839 Tanzimat hareketinden sonra Burdur, Kütahya ilinden ayrılarak Konya ilinin Isparta kaymakamlığına bağlandı 1850 yılına kadar bu bağımlılık sürdü

Daha sonra başta Saden oğlu Hacı İsmail Ağa olmak üzere Burdur’un Sancak olması için uğraşmışlar ve 1872 yılında Burdur sancak olmuştur Burdur’un ilk sancakbeyi Mehmet İzzet Paşadır

Osmanlı Devleti 1914’de 1 Dünya Savaşına katılınca bütün yurtta seferberlik ilan edilmiş ve aynı yıl Burdur’da şiddetli bir deprem olmuş, yaklaşık 4000 kişi ölmüş ve şehrin önemli dini yapıları bu depremde yıkılmıştır

Her iki felaket birleşmiş ve Burdurlular birkaç yıl bu kötü şartlar altında yaşamışlardır

1920 yılında müstakil mutasarrıflık olan Burdur, doğrudan hükümet merkezi olan İstanbul’a bağlanmıştır 1Dünya Savaşının yenilgi ile neticelenmesinden sonra İtalyanlar Antalya’ya asker çıkardılar Burdur’a gelerek merkez komutanlığı kurdular Burdur düşmanın yurttan atılmasından sonra kurulan yeni Türkiye Cumhuriyetinde 1923 yılında İl olarak yerini almıştır

Kültür ve Turizm

Batı Akdeniz, Ege ve Orta Anadolu Bölgeleri arasında iklim,jeolojik yapı bakımından bir geçit alanı olan Burdur İl’i; tarihi hadiselerde de, bilhassa Pisidia, Roma ve Selçuklular devrinde de bir geçit alanı olmuştur Mevcut antik şehirler ve hanlar, daha çok yerleşimden ziyade, Ege kıyılarında bulunan Efes ve Bergama gibi büyük tarihi yerleşim yerleri ile, Side, Aspendos gibi Batı Akdeniz sahilinde bulunan büyük ve tarihi yerleşim yerleri arasında gerek savaşlar, gerek idari yönden ve gerekse o zamanın sportif temasları yönünden de bir geçit alanıdır
Selçuklular devrinde de ilin, bilhassa Bucak İlçesi civarı, Akdeniz’de bulunan Alanya ve Antalya’nın, Konya ile bağlantısı bakımından bir geçit alanı olmuştur Bundan dolayıdır ki, Burdur İli; folklorunda, kültüründe, sosyal yaşantısında, hatta ekonomisinde olduğu gibi, bugün de önemli bir transit merkezidir Batıdan, Orta Anadolu’dan,Akdeniz’e, hatta Fethiye gibi güney Ege sahillerine giden bütün yollar Burdur İlinden geçer

Doğal ve tarihi zenginlikler, iklim, folklor, tarım, tabiat gibi turizm unsurları, Burdur’a bir çok bölgemizden daha fazla avantaj sağlamaktadır Türkiye turizminde önemli bir yeri olan Akdeniz, Ege ve Orta Anadolu bölgeleri arasında tabiat güzellikleri, tarihi zenginlikleri ve folklor olmak üzere üç önemli turizm unsuru burayı bir turistik cazibe merkezi haline getirmektedirBurdur, Göller Bölgesi'nin karakteristiğini en güzel şekilde aksettiren ilimizdir

Kış aylarında Eşeler Dağında kayak yapmaya, yaz aylarında ise bilhassa Burdur, Salda, Yarışlı, Karataş ve Gölhisar Gölleri ile, Yapraklı ve Karacaören Baraj Gölleri; yüzmek, avlanmak ve su sporları yapmaya son derece elverişli yelerdir Bu göllerin etrafında bulunan dağ ve tepeler ormanlarla kaplıdır Bu ormanlar içerisinde çoban çeşmeleri, en eski medeniyet kalıntıları, göl kıyılırında temiz kumsallar, bozulmamış doğa, en leziz Türk yemekleri, Türk motifleri ile işlenmiş kilim ve halılar, şifalı sular, kıvrak Teke Yöresi musikisi ve Burdur folkloru ile, tabiat harikası İnsuyu Mağarası gibi tabiatın Burdur iline turizm yönünden bağışladığı güzelliklerdir Salda gölü yurt içi ve yurt dışından gelen gençlere ucuz tatil imkanı sağlayan tesis ve kamp merkezlerine sahiptir

Alıntı Yaparak Cevapla

Burdur Şehir Tanıtımı

Eski 09-03-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Burdur Şehir Tanıtımı



İnsuyu Mağarası

Hacılar Höyüğü

Şehir Merkezi


Alıntı Yaparak Cevapla

Burdur Şehir Tanıtımı

Eski 09-03-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Burdur Şehir Tanıtımı



DOĞAL GÜZELLİKLER

İNSUYU MAĞARASI

Burdur İnsuyu Mağarası, Burdur-Antalya Karayolu üzerinde, Burdur’a 15 km uzaklıkta bulunan ve ülkemizde turizme ilk açılan mağaradır 597 m Uzunluğundadır Su yüzeyine paraleldir İçinde akarsular ve göller bulunmaktadır
Mağara ilk kez mağarabilimci Jeolog Dr Temuçin AYGEN tarafından bulunmuş ve dönemin Valisi Vefik KİTAPÇIGİL’in çabalarıyla 1966 yılında turizme açılmıştır
597 metrelik bölümü gezilebilen mağaranın içinde birbirleriyle bağlantılı irili ufaklı dokuz göl vardır Bunlardan "Büyük Göl" adıyla anılanı 512 m2’lik alanıyla Türkiye’nin en büyük yer altı gölüdür
Oluşumu 10 milyon yıl öncesine dayanan mağara, yukarıdan damlayan kireçli suların katılaşmasıyla oluşan kolonlar ve tavandan aşağıya sarkan kalker birikintileriyle bir saray görünümündedir Dilek Gölü’nde bulunan dikit, 6 metrelik boyuyla Türkiye’nin en büyük dikiti ve bir doğa harikasıdır
Son yıllarda yörede etkili olan kuraklığın ve yapılaşmanın etkisiyle İnsuyu Mağarası, güzelliğinden çok şeyler yitirdi Gölleri kurudu, sarkıt ve dikit oluşumu durdu Ancak mağara gizemli havasıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeyi sürdürüyor
Bu arada gerçekte 6 km uzunlukta olduğu sanılan mağarada 2 km’lik yeni bölümleri bulundu Büyük Göl’den başlayan gizemli yolculuk sonucunda ilginç kalsit kristallerinin oluşturduğu "Kristal Bahçesi", sarkıt ve dikitlerin süslediği galeriler, koridorlar, göller ve görkemli mağara oluşumları ortaya çıkarıldı Mağaranın turizme açılmayan bu bölümleri, mağarabilimcileri ve macera turizmine ilgi duyanları bekliyor
Mağara suları analiz ettirilmiştir Bu suların mide rahatsızlıklarına, diyabet, egzama, nefrit, artrit guatr, hemoroit, ulaus, saç dökülmesi ve kepeklenmesi, kolit, gastrit, meteorizma, diyabetik retinit, körlük, prostat, kabızlık ve çeşitli kaşıntılara şifa olduğunu ortaya çıkarmıştır
İnsuyu Mağarası, Kültür Bakanlığı, Gayri menkuller Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 09071976 gün ve A 113 sayılı kararı ile 1derece Doğal Sit olarak onaylanmıştır
İnsuyu Mağarasının işletilmesi ve bakımı, Burdur İl Özel İdaresi ve Burdur Merkez Belediyesi işbirliği ile kurulmuş olan "BURDUR İLİ, İNSUYU MAĞARASI TESİSLERİ KORUMA ve YAŞATMA BİRLİĞİ" tarafından yürütülmektedir
İnsuyu ve Mağarasındaki, Mağara Araştırma çalışmalarına da devam edilmektedir Son çalışmalar 17-18081993 tarihleri arasında bir Dağcılık ve Mağaracılık Ekibi tarafından yapılmıştır Bu araştırma ile mağaranın devamı olan yeni galeriler olduğu saptanmıştır Bu kısma İnsuyu 2 adı verilmiştir Bu araştırma ile elde edilen galeriler ve diğer bulgular 1/1000 ölçekli kroki üzerinde işlenmiştir Daha sonraki tarihlerde bu mağara araştırmalarına devam edilmiş, mağara galerilerinin daha ilerilere doğru ilerlemekte olduğu da saptanmıştır Doğal olarak yeni bulunan galerilerin, ziyarete açılmaları daha hassas incelemelerin ve gerekli önlemlerin alınmasından sonra olabilecektir Bu yeni galeriler, ancak bilimsel araştırmalar bittikten ve gerekli önlemler alındıktan sonra gezilebilecektir
1kısma, 2kısmın ve daha ileride ortaya çıkarılacak galerilerin eklenmesi ile İnsuyu Mağarasının dünyanın en ilginç ve en büyük mağaralarından birisi haline gelebileceği söylenebilir
Yakın bir gelecekte, önerilen tüm önlemlerin projelendirilmesi ve uygulanması ile İnsuyu Mağarası ve Çevresi, Burdur için turizm bakımından bugünkünden çok daha önemli bir yer haline gelecektir Ayrıca, yeni bulunan galerinin de emniyetli ve sağlıklı bir biçimde devreye girmesi ile bu konu daha da fazla değer kazanmış olacaktır

COĞRAFİ DURUM

Yeryüzü Şekilleri ve Engebeleri; İl bütünü ile bir plato manzarası göstermektedir Bu yüzden İl topraklarını oluşturan platonun coğrafi karakterini üç bölümde incelemek mümkündür
Çevre dağlar ve bunların arasında kalan göl ve ovalardır Kuzey, kuzeybatı ve güneydeki dağlar, bu dağlar arasına sıkışmış verimli ovalar ile küçük tarım alanları, göllere dökülen akarsuların beslenme havzaları bu bölüme girer Bu ilk bölüme “deprasyon bölge” diyebiliriz
İl merkezinin güney ve güneydoğusuna doğru gidildikçe yükselti fazlalaşır Bu bölümde ova, yayla, plato ve dağlar yer almaktadır
İl topraklarının güneybatı kesimlerini içine alır Yüzey şekilleri bakımından bu bölüm yumuşak yapıdadır Bu bölüm bütünüyle arızalı bir yayla görünümündedir

Dağları ; Yaklaşık olarak il topraklarının %61’ini kaplamaktadır İlin en önemli dağları arasında Söğüt, Kestel ve Katrancık, Rahat, Koçaş ve Eşeler gösterilebilir

Ovaları ; Burdur İli çevresinde sıralanan dağlar arasında geniş düzlükler bulunmaktadır Ovalar birbirinden dar ve derin boğazlarla ayrılmaktadır Bu durum ova tabanlarının eskiden bir göl yatağı olduğunu göstermektedir Doğal Görünümleri bozkır karakterindedir Ovalar İl topraklarının yaklaşık olarak %19’unu kaplar Bunlar;
Merkez İlçede; Burdur Ovası, Hacılar, Yazıköy, Yarıköy, Eğneş, Kozluca, Elmacık, Kılavuzlar, Çine, Kuzköy, Çeltikçi Ovaları
Ağlasun’da; Ağlasun, Başköy, Öteyüz ovaları
Bucak’da; Bucak, Kestel, Keçili, Ambahan, Ürkütlü, Kızılkaya, Yuva, Karapınar Ovaları
Gölhisar’da; Gölhisar, Yamadı, Çavdır, Haravza, Söğüt Ovaları
Tefenni’de; Tefenni, Hasanpaşa, Başpınar, Beyköy Ovaları
Yeşilova’da; Akçaköy, Erli Ovaları
Karamanlı’da; Karamanlı, Kağılcık Ovası

Yaylaları; İlimizdeki yaylalar daha çok dağlar üzerindedir Başlıca yaylalar arasında Kocayayla, Başpınar Yaylası, Bayındır Yaylası, Menekşeli Düz ve Eğneş Yaylaları, Eşeler Yaylası gösterilebilir

Akarsuları; Burdur İlindeki gölleri besleyen ve ziraat sahalarının sulanmasında etkinliği olan bir çok akarsu vardır Bunlar;
Merkez İlçe; Alakır, Burdur, Arvallı, Gıravgaz, Çeltikçi, Askeriye ve Çerçin Çayları,
Ağlasun İlçesi; Başköy Çayı,
Tefenni İlçesi; Karamusa, Hasanpaşa, Tefenni Çayları,
Gölhisar İlçesi; Horzum, Acel, Dalaman Çayları,
Yeşilova İlçesi; Salda, Ulupınar, Armut, Niyazlar, Doğanbaba, Köpek, Yarışlı, Düğer Çayları,
Bucak İlçesi; Kestel ve Aksu Çayları

Gölleri; Burdur’da sularla dolu çöküntü çanakları, vadiler, mağaralar, inler ve dehlizler bölgenin doğal oluşumları arasındadır Yöre, bu doğal oluşuma bağlı olarak aynı zamanda “GÖLLER BÖLGESİ” adını da almaktadır
İlin belli başlı gölleri şu şekilde sıralanabilir
Burdur Gölü, Pınarbaşı (Eğneş) Gölü, Karaevli Gölü, Bereket Gölü, Mamak Gölü, Salda Gölü, Karataş Gölü, Yazır (Gölçük) Gölü, Gölhisar Gölü, Söğüt Gölü
Bölgenin en büyük gölleri Burdur Gölü ve Salda Gölüdür

Burdur Gölü; Kendi adını taşıyan çöküntü alanının en çukur yerini kaplayan Burdur Gölü, oldukça geniş bir havzanın içinde bulunmaktadır Yapısı bakımından tektonik bir göldür Gölün kuzeydoğusu ve kuzeyi ovalarla çevrilidir Doğusu ve kuzeybatısı ise hemen yükselen dağlarla sınırlanmıştır
Göl havzaya düşen yağmur ve kar sularından başka, gölün içindeki ve çevresindeki kaynaklarla da beslenmektedir Tuzlu göller türüne girmektedir Göl; kış ve ilkbahar aylarında yükselmekte; yazın çekilmektedir
Burdur Gölü şehre çok yakındır Uzunluğunun 34 km, yüzölçümünün 186 km2 ve en derin yerinin 110 metreyi bulmakta olduğu dikkate alınırsa, ileride ufak tonajlı bir vapurun da çalıştırılması düşünülebilir Böylece göl kenarında ya da yakınındaki köylerle kestirme yoldan bağlantı kurulmuş olacak; Göl kıyısı kumsallarının değerlendirilmesi yoluyla da Burdur’un ekonomik ve turistik cazibesi artırılmış olacaktır
Salda Gölü; Yeşilova ilçe merkezine 4 km uzaklıktadır Doğanbaba, Salda, Eşeler Dağları ve Kayadibi Köyü önünde oluşmuştur Tektonik yapılıdır 1193 metre yükseltisi olan göl, oldukça yuvarlak bir görünümdedir İçinde balık yaşayan, suyu tatlı, derin göllerden biridir 47 km2’lik bir alanı kaplar Çevresi ormanlıktır

Bitki Örtüsü; Burdur İli, arazi yönünden engebelidir İlde ormanlar daha çok dağlık alanlar ve dik yamaçlarda yer almaktadır Eşik kısımlarda ise, maki ve sert yapraklardan oluşan bir bitki örtüsü vardır

Burdur Ormanları; Özellikle Karaçam, katran, akçam, ardıç ve meşe ağaçlarından oluşmaktadır Bu ormanlardan başka ilin çeşitli yerlerinde kitre yetişmekte, bu yer fundalıklar halinde yayılmaktadır Burdur İlinde ve kenarlarında kavak ağaçları ile çeşitli meyve ağaçları yetiştiren bahçeler bulunur

İklimi; İl toprakları Akdeniz iklimi etkisinden uzakta kaldığından ve il topraklarının güneybatı yönünde mevcut yükseltiler nedeniyle kışlar soğuk, yazlar da sıcak geçer Yıllık yağışın büyük bir kısmı kış aylarında yağmur ve kar biçiminde olur
Yıllık yağış ortalaması 398-804 mm arasında değişir En yüksek sıcaklık 26C 30C, en düşük sıcaklık –16C -20C, yıllık ortalaması ise 11C 13C dolaylarındadır

Nüfusu; Burdur ili sürekli bir artış göstermekle birlikte, Türkiye genelinde oldukça yavaş bir büyüme gözlenmektedir İlin Nüfusu 1927’de yapılan ilk nüfus sayımında 83000 iken; 1980’de 235000’e, 1985 yılında ise 248000’e ulaşmış bulunmaktadır 1990 yılında yapılan sayıma göre ise 225215 olarak görülmektedir
Ülke geneliyle karşılaştırmalı olarak ilin nüfus yoğunluğuna bakıldığında; Burdur’un nüfus yoğunluğunun her zaman ülke ortalamasının altında kaldığı görülmektedir 1960’dan itibaren doğurganlık düzeyinin düşüklüğü ve çevre illere göçlerin sonucunda nüfus artış hızında önemli bir azalma görülmüştür

CAMİLER ve TÜRBELER

SELİMZADE CAMİSİ : Kentin doğusundadır Yapım tarihi bilinmemekle birlikte 1889’da yapılan türbeden daha eski olduğu sanılmaktadır Duvarlar moloz taştandır Alt sıradaki pencereler yuvarlak taş kemerlidir Yapının kuzeyinde ahşap direkler üzerinde son cemaat yeri bulunmaktadır İzlerden önceleri burada sundurmalı bir son cemaat yeri bulunduğu anlaşılmaktadır Minare tabanı taştandır Taş gövde 1914 depreminde yıkılınca yeniden ahşap olarak yapılmıştır
Caminin kuzeyindeki son cemaat yerine açılan taçkapı taştandır Dar ve yuvarlak kemerli, tek kanatlı ve dikdörtgen çerçeve içinde oluşu bu kapının önemli özelliğidir Kapı kemerinin yanlarındaki iki küçük rozet de yapıya gerçek bir görünüm kazandırmaktadır

TEPE CAMİSİ : Tepe mahallesindedir Mescitken sonradan camiye dönüştürülmüş bir karkas yapıdır Üstü oluklu çinkoyla örtülüdür Minaresi ve yazıtı yoktur

KAYIŞOĞLU CAMİSİ : Burdur’un en eski yerleşme yerlerinden Kuyu mahallesindedir Taş temel üstünde yükselen ahşap bir minaresi vardır Yapının 1872’de onarıldığı bilinmektedir Kapıdaki yazıtında Kınalızade Emin Bey adı geçmektedir

MUSTAFA HOCA CAMİSİ : “Kuyu Camisi” adıyla da anılmaktadır Çatısı kiremitle örtülüdür Caminin kubbemsi tavanının ortası süslemelidir Ahşap gövdeli minaresi saçla kaplanmıştır

HECİN CAMİSİ : Eski yazıtına göre 1875 yılında yapılmış, 1914 depreminde yıkılmış, 1930’da yeniden yapılmıştır Ahşap ve karkas caminin üstü oluklu çinko ile örtülüdür İlk yapımında ahşap olan minaresini, yıkıldıktan sonra 1900’de Hacı Hacer yeniletmiştir

SELİMOĞLU CAMİSİ : Yazıtına göre Arap Selimoğlu yaptırmıştır 1914 depreminde yıkılmış, Kahya oğlu Hacı Osman ve kardeşi Hacı Hüseyin’ce yeniden yaptırılmıştır Bağdadi karkas biçimli olan yapı, sıvalıdır Üstü oluklu çinko ile örtülüdür Minaresi, eski taş temeli üstüne, Kağıtçı Hacı Süleyman Efendi tarafından yeniden ahşap olarak yaptırılmıştır

GAZİ CAMİSİ : Gazi Caddesindedir 1914 depreminde yıkılmış, yeniden yaptırılmıştır Taş temel üstünde, ahşap karkasdır Kiremitle örtülüdür Minaresi yerli ustalarca kesme Burdur taşından yapılmıştır

ÇEŞMEDAMI CAMİSİ : Çeşmedamı mahallesindedir 1842 tarihli bir vakıfnamede camiden “Muallimhane” olarak söz edilmektedir 1914 yılında yıkılmayan birkaç yapıdan biridir Üstü kiremitle örtülüdür Minaresi, yazısı ve kadınlar bölümü yoktur

NURCAMİ : Eski Hıristiyan mahallesindedir 1953’de hayırseverlerce yaptırılmıştır İç duvarları betonarme, dış kaplamaysa kesme Burdur taşındandır Burdur’un tek kubbeli camisidir Minaresi yerli ustalarca ve Burdur taşından işlemeli biçimde yapılmıştır Özellikle tekniği açısından başarılıdır

TAŞCAMİ (TAŞDEMİR CAMİSİ) : Yenice mahallesindedir 1782’de Hacı Molla yaptırmıştır 1914’deki depremde yıkılmış, ahşap olarak yeniden yapılmıştır 1971 depreminden sonra onarılmıştır Yıkılan minaresi yeniden kesme taştan yapılmıştır

DİVANBABA CAMİSİ : Değirmenler mahallesindedir Yapım tarihi bilinmemektedir Ancak, minarenin yazıtında 1775’de Tilurizade Hacı Süleyman’ca yaptırıldığı belirtilmektedir 1971 depreminden sonra onarılmıştır

ŞEYH SİNAN CAMİSİ : Sinan mahallesindedir 1776’da Çelik Mehmet Paşa tarafından medreseyle birlikte yaptırılmıştır Burdur kesme taşından ince görünümlü minaresi 1914 depreminde yıkılmıştır

ULUCAMİ : Pazar mahallesindeki Pazar düzlüğünde, yüksek bir tepededir Vakıf kayıtlarına göre Hamit Oğlu Dündar Bey yaptırmıştır 1914 depreminde yıkılan minaresinin yazıtında 1300’de yaptırıldığı yazılıdır Çelik Mehmet Paşa 1749’da onartmıştır Depremden sonra 1919’da ahşap karkas olarak yapılmıştır
Doğu kuzey ve batısında üç kapısı vardır İçten yarım kubbelidir Kuzey kapısı yönündeki ikinci cemaat yerini, üç kubbe örtmektedir 1971 depreminde zarar görmüşse de Vakıflar İdaresince onartılmıştır

Ayrıca Tabak, Taş, Karasenir Saden (Aşağı Dilbaba), Manastır, Eskiyeni, Çakmakçı, Recep, Ağıl (Hacı Bayram), Kazancıoğlu camileri sayılabilir

Bunların yanında Nur, Bahçelievler, Kasaboğlu, Şirinevler, Kameriye, Marangozlar Sitesi, Yeni Pazar, Hilal ve Gölhisar’da Dengere camileri de yeni yapılan camilerdir

SELİMOĞLU TÜRBESİ : Selimoğlu Camisinin kuzeybatısındadır Minare tabanına bitişiktir Kesme taştan kare planlıdır Yazıtına göre 1889’da Hacı İsmail yaptırmıştır Kapısı yuvarlak kemerli olup, mekan küçük bir kubbeyle örtülmüştür

HIDIRLIK TÜRBESİ : Kesme taştan yaptırılmıştır XIV ya da XV yy’da yapılmış olan türbe, Hıdrellez (Hıdırlık) denen bahçeler arasındadır Kare planlı türbenin kapı eşiğinden yukarısı, sekizgen bir biçim alır Büyükçe bir bölümü toprağa gömülü ve yıkıktır Sekizgen bölüm daha yüksektir, pahlı silmeyi izleyen üçgen çatılı bir külahla örtülüdür Dış kenarlarında zeminin dolması ile tüm kenarlar aynı yükseklikte görünmektedir Zeminden dört taş sırası (Yaklaşık 150 cm) yüksekte olan kapıya duvarlardan konsol biçiminde dört basamak merdivenle çıkılmaktadır Kapı önünde küçük bir sahanlıkla kırık basamaklar vardır İki bölümlü yapının altı mezarlıktır Bölümler ahşap bir döşemeyle ayrılmaktadır Duvarlar kesme taş ve sıvasızdır Doğu yanındaki pencere içte üst üste iki kemerlidir Güney yüzde, nişler içinde üstü mukarnas dolgulu mihrap vardır Mekanın içten kubbeyle örtülü olduğu sanılmaktadır

ONACAK TÜRBESİ : Halen Yeşilova ilçesine bağlı Yeşilova’ya 31, Burdur’a 50 km uzaklıkta Erli Ovası’nda küçük bir köydür Köyün ismi olan “Onacak” kelimesi "Onmak"tan gelmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Burdur Şehir Tanıtımı

Eski 09-03-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Burdur Şehir Tanıtımı



Resmi Küçültmek İçin Buraya TıklayınResmi Küçültmek İçin Buraya TıklayınResmi Küçültmek İçin Buraya TıklayınResmi Küçültmek İçin Buraya TıklayınResmi Küçültmek İçin Buraya TıklayınResmi Küçültmek İçin Buraya TıklayınResmi Küçültmek İçin Buraya TıklayınResmi Küçültmek İçin Buraya Tıklayın
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.