Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Bunları Biliyor Musunuz ?

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aspendos

Aspendos

Eski 03-10-2009   #1
aksel
Varsayılan

Aspendos



Aspendos, Antalya ili Serik ilçesinde bulunan Belkıs köyünde yer alan anfi tiyatrosuyla meşhur bir antik kenttir
Aspendos, Serik ilçesinin 8 kilometre doğusunda, Köprüçayı'nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde MÖ 10 yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş ve antik devrin mamur zengin kentlerinden biridir Buradaki Tiyatro MS 2 yüzyılda Romalı'lar tarafından inşaa edilmiştir Kent biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine kurulmuştur

Coğrafyacı Strabon ve Pamponrus Mela, Kentin Agruslularca kurulduğunu yazarlar Bölgeye MÖ 1200'den sonra Yunan göçleri olmuştur oysa Aspendos adının kaynağı Rumlardan önceki yerli Anadolu dilidir Önemli bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve Köprüçay Irmağı ile limana bağlandığı için Aspendos, her çağda ele geçirilmek istenen kentler arasında yer almıştır

Aspendos'un en önemli yapısı tiyatrosudur Antik tiyatrolar arasında en iyi şekilde korunanarak gelmiş bir açık hava tiyatrosudur Bu tiyatro Anadolu'daki Roma Tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve sağlam bir örneğidir Mimarı Aspendos'lu Theodorus'un oğlu Zenon'dur Antonius Piu zamanında yapımına başlanmış Marcus Aurelius zamanında tamamlanmıştır (138-164) Tiyatro, kentin yerli tanrıları ile imparator ailesine sunulmuştur

Aspendos her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir ve birkaç sene öncesine kadar konserler ve aktiviteler için kullanılmaktaydı
Bir de Aspendos Antik Tiyatrosunun küçük bir hikâyesi var Aspendos kralının o zamanlar çok güzel bir kızı vardır ve herkes onla evlenmek ister Fakat kral kimde karar kılacağını bilemediği için halka şöyle duyurur: kim halkımız, şehrimiz adına en yararlı ve güzel şeyi yaparsa kızımı ona vereceğim Bu durum üzerine de iki büyük eser çıkar bu iki eseri de iki ikiz kardeş ortaya koyar

Bu eserlerin birisi şehre kilometrelerce uzaktan, müthiş bir geometrik hesaplamanın sonucu olarak ortaya çıkarılıp inşa edilmiş kasabaya su getiren su kemerleri; diğeri ise orkestrasında yere metal para atıldığında en üst tarafından dahi o sesin duyulduğu dünyanın o zamanki ve günümüzün akustik olarak en iyi olan tiyatrosudur mimarı da Zenon'dur kral su kemerlerini gördükten sonra kızını su kemerlerini yapan mımara vermek ister fakat daha sonra da tiyatroya girdiğinde tiyatronun yukarı tarafında gezerken bir ses duyar ses kralın kızını ben almalıyım onu bana vermeli derbu akustiğe hayran kalan kral kızını mimar Zenon a vermekte karar kılar


__________________
Hayat mücadeleden ibarettir
Bundan dolayı hayatta
yalnız iki şey vardır;
galip olmak, mağlup olmamak


MKemak Atatürk
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Aspendos

Eski 09-08-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Aspendos



Aspendos






Köprüçay (Eurymedon) nehrinin yanında kurulmuş olan Aspendos, muhteşem antik anfi-tiyatrosuyla dünyaca tanınmaktadır


Yunan efsanesine göre, şehir Truva Savaşı’ndan sonra Pamphylia’ya gelen kahraman Mopsos liderliğindeki Argive kolonicileri tarafından kurulmuştur Aspendos bölgede kendi adına madeni para bastıran ilk şehirlerden biridir


Tarihi MÖ beşinci ve dördüncü yüzyıla uzanan bu gümüş sikkelerde şehrin adı yerel yazı ile Estwediiys olarak geçer 1947’de yapılan Adana yakınındaki Karatepe kazılarında bulunan MS sekizinci yüzyılın sonlarına ait hem Hitit hiyeroglifi hem de Finike alfabesi ile kazılmış olan iki dildeki yazıt, Danunum (Adana) Kralı Asitawada’nın kendi isminden türetilmiş Azitawadda adında bir şehir kurduğunu ve kendisinin Muksas ya da Mopsus hanedanı üyesi olduğunu belirtir “Estwediiys” ve “azitawaddi” isimleri arasındaki bu şaşırtıcı benzerlik Aspendos şehrinin Asitawada’nın kurduğu şehir olabileceğine işaret eder Aspendos eski çağlarda politik bir güç olarak önemli rol oynamamıştır Aspendos’un kolonileşme dönemindeki siyasi tarihi Pamphylia bölgesindeki akımlarla uyum sağlar Bu eğilim ile Aspendos, kolonileşme döneminden sonra bir süre Likya egemenliği altında kalmıştır Şehir, MÖ 546’da Pers hakimiyeti altına girmiştir Aspendos’un bu dönemde de kendi adında parasını basmaya devam etmiş olması, şehrin Pers egemenliği altında bile oldukça özgür olduğunu gösterir


MÖ 467’de devlet adamı ve askeri komutan Cimon ve onun 200 gemiden oluşan filosu, ani bir saldırıyla Eurymedon (Köprüçay) Nehri’nin ağzında konuşlanan Pers donanmasını yok etmiştir Cimon, Pers kara kuvvetlerini ezmek için, en iyi savaşçılarını daha önce ele geçirdiği tutsakların giysilerini giydirip kıyıya göndererek Persleri kandırdı Persler bu adamları gördüklerinde onların düşman tarafından serbest bırakılan yurttaşlar olduğunu düşündüler ve kutlama şenlikleri düzenlediler Bundan yararlanan Cimon, karaya çıkartma yaptı ve Persleri yok etti Bundan sonra Aspendos, Attika-Delos Deniz Birliği’nin üyesi oldu


MÖ 411’de Persler şehri tekrar ele geçirdiler ve üs olarak kullandılar Şehrin Peleponnes Savaşlarında kaybettiği prestijin bir kısmını yeniden kazanma çabası içindeki Atina komutanı, MÖ 389’da şehrin teslim olmasını garanti altına alabilmek için Aspendos kıyısına demir attı Yeni bir savaş istemeyen Aspendos halkı aralarında para topladılar ve topladıkları parayı Atina komutanına vererek herhangi bir zarara meydan vermeden geri çekilmesi için yalvardılar Komutan parayı aldığı halde, adamları bütün tarlalardaki ekinleri çiğneyerek Aspendosluları zarara uğrattı Öfkelenen Aspendoslular komutanı çadırında bıçaklayarak öldürdüler


Büyük İskender Perge’yi ele geçirdikten sonra MÖ 333’te Aspendos’a girdiğinde, daha önce Pers kralına haraç olarak çok sayıda at veren ve vergi ödeyen halk, İskender’in de bunları istememesini rica etmek için kendisine elçi gönderdi Anlaşmaya varıldıktan sonra İskender teslim olan şehirde bir garnizon bırakarak Side’ye gitti Sillyon üzerinden geri dönerken Aspendosluların kendi elçilerinin teklif ettiği anlaşmayı onaylamadıklarını ve kendilerini müdafaaya hazırlandıklarını öğrenen İskender, hemen şehre doğru ilerledi İskender’in bölükleriyle geri döndüğünü görünce acropolis’e çekilen Aspendoslular yeniden barış sağlayabilmek için elçi gönderdiler Ancak bu kez oldukça ağır koşulları kabul etmek zorunda kaldılar Bu anlaşmaya göre, bir Makedon garnizonu şehirde kalacak ve yıllık vergi olarak 4000 atın yanı sıra 100 talent (daha çok altın ve gümüş için kullanılan, Attica’da (şimdiki Yunanistan) 6000 drahmi, Suriye ve Filistin’de 3000 şekel karşılığı ağırlık birimi) altın vereceklerdi
İskender’in ölümünden sonra devam eden savaşlarda dönüşümlü olarak Ptolemilerin ve Seleucidlerin kontrolü altına giren kent, daha sonra MÖ 133’e kadar Pergamum Krallığı’nın eline geçirmiştir


MÖ 79’da Cicero’nun davayı Roma senatosuna sunmasından önce, Cilicia konsey yardımcısı Gaius Verres’in tıpkı Perge’de yaptığı gibi Aspendos’u da yağmaladığını biliyoruz Verres, halkın gözleri önünde tapınaklardaki ve meydanlardaki heykelleri almış ve onları at arabalarına yüklemiştir Öyle ki Verres, kendi evinde bulunan Aspendos’un ünlü harpçı heykelini bile almıştır


Aspendos diğer Pamphylia şehirleri gibi en parlak dönemine MS ikinci ve üçüncü yüzyıllarda ulaşmıştır Bugün hala bu bölgede görülebilen anıtsal mimarinin büyük bölümü bu altın çağda yapılmıştır Şehir kıyıda olmasa da, Eurymedon (Köprüçay) Nehri’nin kenarında bulunması gemilerin şehre ulaşımını mümkün kılmıştır Bu ulaşım imkanı, Aspendos’un arkasında yer alan verimli ova ve sık ormanla örtülü dağlarla birlikte şehrin gelişiminde belirleyici faktörler olmuştur Şehirde dokunan altın ve gümüş işlemeli duvar halıları, limon ağacından yapılmış mobilyalar ve heykelcikler, yakındaki Kapria Gölü’nden elde edilen tuz, şarap ve özellikle Aspendos’un meşhur atları, Aspendosluların ihraç ettikleri ürünler arasında en başta gelenlerdir Üzüm yetiştirmekle ve şarap tüccarlığı ile tanınmış olsalar da dini törenlerinde tanrılarına şarap sunmayan Aspendoslular, bunun sebebini “Eğer şarap yalnızca tanrılara ait olsaydı, kuşlar üzümleri yemeye cesaret edemezlerdi” diyerek açıklamışlardır


Tarihte adından söz ettiren birkaç Aspendoslu vardır Döneminde ünlü bir askeri komutan olan Andromachos, aynı zamanda Finike ve Suriye valisiydi Doğuştan filozof olan Diodorus’un eserleri hakkında bilinen azdır ancak uzun saçları, kirli giysileri ve filozof Cynic takipçilerinin simgesi çıplak ayakları, onun Pythagorus’tan etkilendiğini gösterir


13 yüzyılın başından itibaren, Aspendos, Selçuklu Türklerinin yerleşimlerinin izlerini taşımaya başlar Özellikle I Alaeddin Keykubat’ın hükümdarlığı sırasında tamamen restore edilen tiyatro, Selçuklu tarzında zarif çinilerle süslenmiş ve saray olarak kullanılmıştır
Antalya – Alanya karayoluna dönen yolun sonunda en görkemli, aynı zamanda işlevsel açıdan en iyi tasarlanmış ve en eksiksiz Roma tiyatrosu örneği ile karşılaşılır Yapı, Yunan geleneğine uygun olarak bir tepedeki bayıra yapılmıştır Günümüzde ziyaretçiler yapıya epey sonra inşa edilen ön cephedeki kapıdan girerler Aslında orijinal giriş, sahne binasının iki ucundaki tonozlu paradoslardandır


Caeva yarım daire şeklindedir ve geniş bir diazoma ile ikiye bölünmüştür Yukarda 21, aşağıda 20 oturma sırası vardır
Seyircilerin güçlük çekmeden yerlerine oturabilmesi için dolaşım kolaylığı sağlamak amacıyla giderek yayılan merdivenler yapılmıştır, aşağı bölümde orkestra seviyesinden başlayan merdiven sayısı 10 iken bu sayı yukarıda diazomanın üst başlangıcında 21’dir Daha sonraki bir tarihte yapıldığı düşünülen 59 kemerli galeri, üst caeva’nın bir ucundan diğer ucuna uzanır Mimari açıdan bakıldığında diazomanın tonozlu galerisi üst caeva’yı destekleyen bir alt yapıdır Protokolün genel kuralı olarak caeva’nın her iki tarafındaki girişlerin üzerinde bulunan localar imparatorluk ailesine ve kendilerini Roma’nın yürek tanrısı Vesta’ya adamış kutsal bakirelere ayrılmıştır


Orkestradan başlayıp yukarı çıkarak, ilk sıra senatörlere, yargıçlara ve büyükelçilere, ikinci sıra ise şehrin diğer ileri gelenlerine ayrılmıştır Diğer kısımlar tüm vatandaşlara açıktır Kadınlar genellikle galerinin altındaki üst sıralarda otururlardı Cavea’nın üst kısmındaki oturulacak belirli yerlere yontulmuş isimlerden buraların da belli kişilere ayrıldığı açıkça anlaşılmaktadır Tiyatronun oturma kapasitesini kesin olarak belirlemek imkansız olsa da 10000 – 12000 kişilik oturma kapasitesine sahip olduğu söylenir Son yıllarda düzenlenen Antalya Film ve Sanat Festivali kapsamında tiyatroda verilen konserlerde tiyatroya 20000 seyircinin alınabildiği görülmüştür




Hiç şüphesiz tiyatronun en dikkat çekici öğesi sahne binasıdır Yığma taştan yapılan iki katlı bu binanın alt katında, sanatçıların sahneye çıkışlarını sağlayan beş kapı vardır Ortada porta regia olarak bilinen büyük kapı ve bunun iki yanında da porta hospitales olarak bilinen iki küçük kapı vardır Orkestranın hizasındaki küçük kapılar ise, vahşi hayvanların saklı tutulduğu yerlere açılan uzun koridorlara aittir Kalan parçalardan, duvarlardaki nişler ve bina formundaki küçük yapıların içine üçgen ve yarım daire biçimindeki küçük süs çatılar (pediment) altında heykeller yerleştirildiği anlaşılmaktadır
Sütunlu üst kattın ortasındaki pediment’te şarap tanrısı, tiyatroların kurucusu ve koruyucusu olan Dionysos’un kabartması vardır Sahne binası cephesinin bazı bölümlerinde görülebilen beyaz sıvanın üzerindeki kırmızı zikzak motifler, Selçuklu dönemine aittir



Sahne binasının üst kısmı oldukça süslü ahşap bir çatı ile örtülmüştür
Aspendos’taki tiyatro olağanüstü akustiğiyle de meşhurdur Orkestranın ortasında çıkartılan en ufak bir ses bile en üst sıradaki galerilerden rahatça duyulabilir Zengin bir kültürel mirasın ortasında yaşayan Anadolu asilzadeleri şehirlerle ve onların etrafında bulunan anıtlarla ilgili hikayeler yaratmışlardır Kuşaktan kuşağa aktarılan bu hikayelerden biri Aspendos Tiyatrosu ile ilgilidir Buna göre; Aspendos Kralı, şehre kimin en fazla hizmet sunabileceğini görmek için bir yarışma düzenleyeceğini ve kazananın kızı ile evlenebileceğini ilan eder



Bunu duyan sanatkarlar son hız çalışmaya koyulurlar Nihayet karar günü geldiğinde, kral herkesin çabasını bir bir inceler ve iki aday seçer Bu adaylardan birincisi, şehre su kemerleri yolu ile çok uzak mesafelerden su getiren bir sistemi kurmayı başarmıştır İkinci aday ise tiyatroyu inşa etmiştir Kral birinci adaydan yana karar vermek üzere iken tiyatroya bir daha bakması istenir Tiyatronun en üst galerisi civarında gezinirken nereden geldiği belli olmayan bir sesin derinden ve defalarca “Kralın kızı bana verilmeli” dediğini duyar Büyük bir şaşkınlık yaşayan kral, sesin nereden geldiğini arar ancak kimseyi bulamaz Bu kişi, tabii ki, yarattığı şaheserin akustiği ile övünen ve sahnede çok kısık bir sesle konuşan tiyatronun mimarının ta kendisidir Sonunda güzel kızı mimar kazanır ve düğün töreni de bu tiyatroda yapılır


Güney parados’taki bir yazıttan, tiyatronun İmparator Marcus Aurelius (MS 161-180) döneminde Theodoros isimli bir Aspendoslunun oğlu mimar Zeno tarafından yapıldığını biliyoruz Bu yazıta göre, Aspendos halkı Zeno’yu takdir etmiş ve onu stadyumun yanında geniş bir bahçe ile ödüllendirmiştir Sahne binasının her iki tarafındaki girişlerin üzerinde bulunan Yunanca ve Latince yazıtlar, bize sahne binasının Curtius Crispinus ve Curtius Auspicatus isimlerinde iki kardeş tarafından hizmete sokulduğunu ve binayı tanrılara ve İmparatorun ailesine ithaf ettiklerini anlatır


Tiyatroda bir gösteri sergilemek için hiçbir ücret talep edilmezdi Gerekli prodüksiyon maliyetlerinin bir kısmı kamu kuruluşları tarafından karşılanırdı, ancak gösteri bittikten sonra elde edilen karın bir kısmı bu kuruluşlara geri dönerdi Genellikle, oyunları izlemek ya da yarışmalara girmek isteyen biri, ücret ödemek ya da bilet almak zorundaydı Biletler metalden, fildişinden, kemikten ya da çoğu zaman pişmiş kilden yapılır; bir yüzünde resim, diğer yüzünde ise oturma sırası ve numarası yazılırdı
Aspendos’un başlıca diğer kalıntıları tiyatronun arkasında, acropolis’in yukarısındadır Tiyatronun yanından başlayan bir patikadan ulaşılan acropolis’te karşılaşılan ilk yapı, 27X105 metre ölçülerindeki bazilikadır Bazilika, Romalılar tarafından icat edilen mimari bir yapıdır Roma bazilikaları farklı amaçlar için kullanılırdı ancak bunların hepsi toplumla ilgili meseleler olurdu Bu binalarda mahkemeler ve alışveriş pazarları kurulurdu Bazilikanın planı, etrafı odalarla çevrili geniş bir merkezi holden oluşur Merkez hol, binanın diğer bölümlerinden yanlarındaki sütunlarla ayrılır ve çatısı daha yüksektir Bazilikanın içinde yargıç kürsüsü vardır Bizans döneminde binada büyük değişiklikler yapılmış ve bina orijinal yapısını kaybetmiştir


Bazilikanın güneyinde, şehirdeki ticari, sosyal ve politik faaliyetlerin merkezi olan üç yanı evlerle çevrili agora vardır Batıya doğru gidildiğinde, az ileride, stoanın (gezinti caddesi) arkasında hepsi bir sırada olan eşit büyüklükte on iki dükkan vardır
Agoranın kuzeyinde, bugün sadece ön duvarı ayakta duran nymphaeum vardır Genişliği 325 metre ve yüksekliği 15 metre olan iki katlı bu cephenin her katında beş niş vardır Alt katta bulunan ortadaki niş diğerlerinden daha geniştir ve kapı olarak kullanılmış olduğu düşünülmektedir Duvarın dibindeki mermer zeminden, binanın orijinalinde sütunlu bir cephesi olduğu anlaşılmaktadır




Nymphaeumun arkasında alışılmadık planlı, ya konsey üyelerinin toplandıkları bir bouleterion (konsey odası) ya da (müzik konserleri verilen ya da tiyatro oyunları oynanan) odeon olarak kullanılan bir bina vardır


Aspendos’un gözden kaçırılmaması gereken bir diğer kalıntısı da su kemerleridir Kuzeydeki dağlardan şehre su getiren bir kilometre uzunluğundaki bu kemerler dizisi olağanüstü bir mühendislik becerisini ortaya koyar ve eski çağlardan günümüze kalan nadir örneklerdendir Su, kaynağından 15 metre yüksekliğindeki kemerlerin üzerinde, oyulmuş taş bloklardan oluşan bir kanal aracılığıyla şehre getirilirdi Su, kemerin bitim noktasının her iki tarafında bulunan 30 metre yüksekliğindeki kulelerde biriktirilir ve buralardan şehre dağıtılırdı


Aspendos’ta bulunan bir yazıt, su kemerinin Tiberius Claudius Italicus tarafından yaptırıldığını ve şehrin hizmetine sunulduğunu anlatır Mimari özellikleri ve yapılış teknikleri, su kemerinin MS ikinci yüzyılın ortalarına ait olduğunu gösterir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.