09-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Çanakkale Zaferi Anıları
Çanakkale Savaşının Anıları
Milli mücadele yıllarının en dehşetli savaşı Çanakkale Savaşı ile ilgili hatıralar dan bazıları;
Pusulada ki not;
Kocadere köyünde büyük bir sargı yeri kuruluyor Kimi Urfalı , kimi Bosnalı , Kimi Adıyamanlı , Kimi Gürünlü, Kimi Halepli
çok sayıda yaralı getiriliyor  
Bunlardan biri Lapsekinin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır Zor nefes alıp vermektedir Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından
"Ölme ihtimalim çok fazla  Ben bir pusula yazdım  Arkadaşıma ulaştırın  " Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
"Ben  Ben köylüm Lapseki'li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç aldıydım  Kendisini göremedim Belki ölürüm Ölürsem
söyleyin hakkını helal etsin"
"Sen merak etme evladım" der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar
Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözüde
"söyleyin hakkını helal etsin" olur  
Aradan fazla zaman geçmez Oraya sürekli yaralılar getiriliyor Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit
düşüyor Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor İşte yine bir künye ve yine bir pusula Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine nede göz yaşlarına engel olamaz  
PUSULADAKİ NOT:
"Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim Kendisi beni göremedi Biraz sonra taarruza
kalkacağız Belki ben dönemem Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim "
Vatan Vazifesi-Bekir Çavuş;
“Reşit Paşa vapuruna bir gün Bekir Çavuş isminde bir ağır yaralı getirdik Onun cephenin ön saflarında bulmuştuk Bir ayağı kangren olmuştu Hemen Reşit Paşa vapurunda ameliyat masasına yatırdık
Ayağını kestik Bir tek ayağı ile kalmıştı ama vaziyeti çok tehlikeli idi Kangren çok ilerlemişti Aynı zamanda pek fazla kan kaybetmişti Adeta ölmesini bekliyorduk
O gece sabaha karşı kamaramın kapısı hızlı hızlı vuruldu Kalktım dışarıda bir ses:
Çanakkale Menzil Hastanesi’ndeki Türk yaralıları…
— Başhemşire… Başhemşire… diye bağırıyordu…
Hemen giyinip fırladım, genç bir Alman hastabakıcısı:
— Hani ayağını kestiğimiz yaralı yok mu?
— Bekir Çavuş mu?
— Evet
— Ne oldu peki?
— Kendisine bir hal geldi hemşire, tek bacağıyla ayağa kalktı Odanın içinde dolaşmak istiyor
Hemen koştum Bekir Çavuş yaralarından kanlar aka aka ayağa kalkmıştı Yanına koştum Bileğinden tuttum, müthiş ateşi vardı
— Aman Bekir Çavuş dedim, Ne yapıyorsun? Bu hal ile ayağa kalkılır mı?
Bekir Çavuş kendini kaybetmiş bir halde idi
— Aman dedi, Ne diyorsun? Emir geldi, emri yerine getirmek lazım Tabii kalkacağım
Ve sabaha karşı Bekir Çavuş kollarımız arasında dünyaya gözlerini büsbütün kapadı Bu adamcağız son dakikasına kadar kumandanın emrini, kendisine verilen vatan vazifesini yapmaktan başka bir şey düşünmüyordu Son dakikasında bile ne annesini ne sevdiğini düşünüyordu
Kansız beyaz dudaklarından çıkan en son cümle:
— Emri yapamadım, oldu
Anzaklı Ömer;
Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar ( 1957) lisanım pek o kadar iyi değil newyork'da Medical Center Hospital adlı bir hastahanede görev almıştım Fakat vazifem kan almak,kan vermek,serum takmak,elektrokardiyoğrafi çekmek gibi işler Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direk olarak hasta muayenesine ,tedavisine verilmiyıor Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum
Bir hastaya gittim Yaşlıca bir adam Tahminen yetmiş beş yaşlarında tabii kendisi ile ingilizce konuşuyorum
- Kan vereceğim kolunuzu açar mısınız?
Çünkü adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı Elimde kan torbası da var tabii ki pazusunu açtım Baktım pazusunda dövme şeklinde bir Türk bayrağı var Çok ilgimi çekti benim Kendisine sormadan edemedim
- Siz Türk müsünüz?
Kaşlarını yukarıya kaldırarak " Hayır "manasına işaret yaptı Ama ben hala merak ediyorum:
- Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?
Aldırma işte öylesine bir şey dedi Ben yine ısrarla dedim ki:
- Fakat benim için bu bayrak çok önemli Dikkatimi çekti Çünkü bu benim milletimin bayrağı,benim bayrağım  
Bu söz üzerine gözlerini açtı Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:
- Siz Türk müsünüz?
- Evet Türk'üm   
İhtiyar gözlerime bakarak tanıdık bir göz arıyor gibiydi Anlatmaya başladı:
- Yıl 1915 Sen hatırlamasın o yılları Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı Ben Anzak'tım Avustralya Anzaklarından   
İngilizler bizi toplayıp dediler ki: "Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda birlik olup üzerine gideceğiz Bu savaş çok önemlidir " Biz de inandık sözlerine vaadetlerine  Savaşmak isteyenler arasına katıldık
Avustralyalı Anzak ihtiyar anlatmaya devam ediyordu:
- Bizim beynimizi yıkayan İngilizler,Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale'ye sevkediyorlarmış Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler o zaman Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük Atış talimi ondan sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler
Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor,gökyüzünde havai fişekler ,geceyi gündüze çeviriyordu zaman zaman  
Her taaruzunda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan gördükçe şaşırıyorduk Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar Meğer barbarlıktan değil,kalplerinde ki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş bunu nereden anladığımı söyleyeyim
Biz karaya çıktık Taarruz edemiyoruz Bizi püskürtüyorlar Tekrar taaruz ediyoruz Bizi tekrar püskürtüyorlar Tekrar taaruz ediyoruz Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim darbeyle kendimden geçmişim
Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralyalıyı dinliyorum Savaşın dehşetli anılarını anlatırken hastalığına rağmen tir tir titremeye başlamıştı Devam etti:
-Gözlerimi açtığımda kendimin yabancı insanların arasında gördüm Nasıl korktuğumu anlatamam Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar,vahşi kimseler olarak tanıttı ya  
Ama dikkat ettim Yaralarımı sarmışlar Bana hiç de öfkeli bakmıyorlar Kendime geldim iyice bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı Şoke oldum doğrusu Dedim ki; kendi kendime:
- Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürdüler Ama öldürmüyorlar  Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı
Bu duygularla "Yazıklar olsun bana" dedim "Böyle asil insanlarla niye ben savaşıyorum ben Niye savaşmaya gelmişim Bu İngiliz milleti ne yalancıymış ne kadar Türk düşmanıymış"diyerek pişman oldum Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki  Bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce    
Nihayet bize serbest bıraktılar Memleketime döndüm İşte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu dövme Türk bayrağını yaptırdım Bu bayrağın esrarı bu işte
Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:
- Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarıma iyileştirerek ,sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir Türk  
Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim Size minnettarım Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız Bizi hep kandırmışlar  Buna bütün kalbimle inanıyorum
Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz? Dedi "Ömer" cevabını verdim Gayet merakla tekrar sordu:
- Peki niçin Ömer ismin, vermişler sana ?
- Babam müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş
- Yahu senin adın müslüman adı mı ?
Ben "Evet, Müslüman adı" deyince yüzüme baktı baktı,birden doğrulmak istedi Ban mani olmak istedim Israr etti
Ama niye ısrar ediyordu?
İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim Gözleri dolu soluydu Yüzüme bakarak dedi ki:
- Senin adın güzelmiş Benim adım şimdiye kadar Mr Josef Miller idi Şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun
- Olsun
Peki doktor beni müslüman eder misin?Müslüman olmak zor mu ?
Şaşırdım Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar gelmişti Meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı için ,soramadığı için konuşamıyormuş 
- Tabii dedim müslüman olmak çok kolay
Sonra kendisine imanın ve İslamın şartlarını anlatırım Kabul etti Hem kelime-i şahadet getiriliyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu
Yaşlılık bir yandan,hastalık bir yandan bir de yıllardan beri içinde kavuşmak isteyip de bilemediği için kavuşamadığı İslamiyet'e olan hasretin sona ermesi bir yandan bu yaşlı gönlü duygulanmıştı   Mırıldandı:
- Siz müslümanlar tesbih çekersiniz bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?
Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakkı'ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş Neyse uzatmayayım hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim
Hasta yatağında tesbih çekiyor,biz de gerektiğinde tedavisiyle ilgileniyorduk Fakat benim için o daha bir başkalamıştı Müslüman olmuştu
Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica ettim
- Beni yalnız bırakma olur mu?
- Ne gibi Ömer amca ?
- Ara sıra gel de bana İslamiyeti anlat!sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor
O günden sonra her gün yanına gittim Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım Fakat günden güne eriyip tükeniyordu
Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum "Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin!"
Sağ elinde tesbih açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı,göğsünde imanı ile ,koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu
Hemen başucuna oturdum Kendisine kelime-i şehadet söylettirdim O şekilde kucağımda Ruhunu teslim etti   
Bir Çanakkale gazisi görmüştüm Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu
Attached Thumbnails
Attached Images
|
|
|