Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgi, fuzuli, hakkında, kimdir

Fuzuli Kimdir- Fuzuli Hakkında Bilgi

Eski 09-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fuzuli Kimdir- Fuzuli Hakkında Bilgi



Fuzûlî, Irak'ın Hille kasabasında 1494 yılında doğdu Soyca Türk Bayat aşiretindendir Hille Müftüsü Süleyman'ın oğludur Asıl adı Mehmet'tir Ömrünü Bağdat ve Kerbelâ'da geçirip Irak'tan dışarı çıkmadı Hazret-i Hüseyin'in türbesinin kandilciliğiyle geçinirdi Hocası Rahmetullah Efendi'nin kızı Rahime ile evlendi ve Fazlullah adında bir oğlu oldu En tanınmış eseri, Doğunun efsane dolu aşk hikayesi olan Leyla ile Mecnun'dur Bu değerli eser pek çok dile çevrilmiştir Fuzuli 1555'te Kerbela'da vebadan öldü Türbesi halen oradadır

Mehmet, o kadar alçak gönüllü bir insandı ki, şiirlerinde Fuzûlî (fazlalık) adını kullanırdı Neden böyle yaptığı sorulduğunda; "Herkes başkasının şiirini kendi malı gibi gösteriyor İsmim bu olunca kimse benimkilere tenezzül etmez, ya da başkasının şiiri benim sanılmaz" diye karşılık vermiştir

Fuzûlî son derece bilgili ve çalışkan bir insandı Oğlu Fazıl'ın da öyle olması için çok çalışmıştı Ama, olmadı Çünkü Fazlullah, gayet tembel, kabiliyetsiz bir çocuktu Bunun üzerine zamanın şairlerinden biri Farsça: Fazlî peder ü püser Fuzûlî Yani, asıl erdemli olan babası, oğlan tamamıyla fazlalık, mısraını söylemişti

Bütün şiirlerinde kendini Tanrı aşkına adamış olan Fuzûlî, geçim sıkıntısı içinde kahroluyordu Bağdat'ı Kanunî fethedince, onun komutanına, padişah için kasideler, övgü şiirleri sundu Bu sayede Bağdat vakıflarının ziyadesinden, yani vakfa harcadıktan sonra artakalan paradan günde dokuz akçe maaş bağladılar

Zavallı Fuzulî, hiç bir zaman bu parayı alamadığı için sonunda, Bağdat'ta barınamadı Biraz daha dış mahalle kabul edilen Hille'ye çekildi Hazret-i Hüseyin Türbesi'nin bekçiliğiyle geçinmeye çalıştı

Ancak, Kanunî'nin fermanlarına tuğra yapan Nişancıbaşı Celâlzâde Mustafa Çelebi'ye de Şikâyetnâme adıyla ün yapmış, dokunaklı bir eleştiri örneği olan mektubunu yollamadan edemedi Bu eser, o zamanın resmî dairelerinde insanların nasıl çalışmadıklarını gösteren dili sanatlı, edebiyat değeri yüksek bir belgedir

Bu şikayetnamedeki "Selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar" sözü, hala yaşayan bir gerçektir

Fuzûlî daha önce, Safevî Hükümdarı Şah İsmail Bağdat'ı zaptedince, ona Beng ü Bâde (Afyon ve içki) adlı bir mesnevi sunmuştu Fuzûlî, bu eserde afyonla şarabı konuşturur ve bunlardan her biri, kendini över Fuzulî'nin bu mesneviyi yazmasındaki amaç, aslında Yavuz ile Şah İsmail arasındaki mektup düellosuna bir edebî şekil kazandırmaktır Bu bakımdan semboller yerini bulmuştur: Şah İsmail, eserde afyonla, Yavuz ise şarapla temsil edilmiştir

Kerbelâ olayını anlatan Hadîkatü's-Süedâ adlı eserinden başka, şairin en önemli eseri "Leylâ vü Mecnun" mesnevîsidir İslâm dinini kabul etmiş toplumların edebiyatlarında ortak konular çok görülür Nitekim XV yüzyılda Ali Şir Nevâî gibi gerek Türk, gerek Arap veya İranlı birçok şair bu konuyu işlemiştir Ama hiç birisi, Fuzulî'nin ulaştığı "Neoplatonik aşk" anlayışına, tasavvuf görüşüne ve ifade lirizmine ulaşamamıştır

Denilebilir ki, dünya edebiyatında Fuzulî'nin Leylâ ve Mecnun'u tektir:

Git, derdime sen devâ değilsin

Bigânesin, âşina değilsin

Gördü ki bir avcı dâm kurmuş

Dâmına gazâller yüz urmuş

Bir âhu esir-i dâmı olmuş

Kan yâşı karâ gözüne dolmuş

Boynu burulu ayağı bağlu

Şehlâ gözü nemlü cânı dağlu

Sayyâd sakın cefa yamandır

Bilmezsin mi ki kana kandır?

gibi mısraları bu eseri baştan başa şiir hâline getirir

Fuzûlî, Dîvân'ının önsözünde "Şiirsiz ilim, esası yok duvar gibidir" der

Fuzûlî şiirleriyle aşkı yüksek ve ilahi bir düzeye ulaştırdı Ona göre şiirin kaynakları ilahidir Tanrı vergisi ve yardımı olmadan şiir söylenemez

"Aşk imiş her ne var alemde, ilim bir kil-ü-kal imiş ancak" mısraları da aşkı her şeyden üstün tuttuğunu gösterir

Ona göre ruh, ıstırap, elem ve hicranla yoğruldukça olgunluğa doğru yönelir Bu hal içinde yaşadığı halkın daimi acılar, yoksulluklar ve değişimler çekmelerinden ileri gelir

Aynı asırda İstanbul'da yaşayan Baki'nin şiirlerinde ihtişam, gurur, büyüklük ve renk vardır Daha sonra yine İstanbul'da yaşayan Divan edebiyatımızın üçüncü zirvesi Nedim'in şiirlerinde de hayat, neşe, renk ve cümbüş bulunur Fuzûlî'nin şiirlerinde ise çöllerin hasretle dolu enginliği, hayal dolu ıssızlığı, yakıcılığı ve yoksulluğu yaşar

Büyük şairimiz Fuzûlî'yi, zaman zaman Araplar ve İranlılar kendilerine maletmek istemişlerdir Oysa o, özbeöz Türk'tür Oğuzlar'ın Bayat kabilesinden gelir Farisî divanının giriş bölümünde, kendisinin hâlis Türk olduğunu gayet açık bir dil ile belirtmiştir Fuzulî, bu girişte şöyle der:

"Aslım Türk, ana dilim Türkçe'dir Arapça'yı ilmî mübahaseler esnasında, Farisi'yi de arzu ettiğim zaman kullanırım Çocukluğumdaki şiirlerim, daima ana dilimle, yani Türkçe sâdır olmuştur"

Fuzûlî, devrinin fen ve tıp ile ilgili bilgilerini de iyi öğrenmişti Nitekim, onun Ruhnâme yahut Sıhhat ve Maraz isimli risalesi şairin hekimlik ilmiyle de uğraşmış bulunduğunu gösterir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.