Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Şiir Cenneti

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
güzel, mevlananın, sözleri

Mevlananın En Güzel Sözleri

Eski 09-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mevlananın En Güzel Sözleri



Mevlana’nın Sözleri
Mevlananın en sevilen sözleri
Mevlananın Anlamlı Sözleri
Hz Mevlanadan özlü sözler

Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol,
öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol

Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır

Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazaretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş

Aşk altın değildir, saklanmaz Aşıkın bütün sırları meydandadır

Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir

Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok

Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki

Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?

İsa’nın eşeğinden şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir

Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır

Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır

Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir,helvadır

Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?

Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır

Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir

Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?

Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar

Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir

O beden testisi ab-ı hayatla dopdolu, bu beden testisi ise ölüm zehiri ile İçindekine bakarsan padişahsın, kabına
bakarsan yolu yitirdin

Genişlik, sabırdan doğar

Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü, inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü

Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur Kıskançlık ateşten meydana gelir

Dünya tuzaktır Yemi de istek İstek tuzaklarından kaçının

Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok

Gürzü kendine vur Benliğini, varlığımı kır gitsin Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer

Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler

Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder

Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir

Oruç tutmak güçtür, çetindir ama Allah’ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından, bir derde uğratmasından daha iyidir

Ayın, geceye sabretmesi, onu apaydın eder Gülün, dikene sabretmesi, güle güzel bir koku verir Arslanın, sabredip
pislik içinde beklemesi, onu deve yavrusu ile doyurur

Zahidin kıblesi, lütuf, kerem sahibi Allah’tır Tamahkarın kıblesi ise altın torbası

Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur

Sarhoş, cinayeti yapar da sonra “özrüm vardı, kendimde değildim”der Kendinde olmayış, kendiliğinden gelmedi sana,
onu sen çağırdın

İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır

Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz Suyu başına döksen, başı kırılmaz Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan, toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek

Yoldaki bir tepecik seni bunaltmış,oysa önünde yüzlerce dağ var

Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır

Adalet nedir? Her şeyi yerine koymak Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak,başka yere koymak

Hiçbir kafire hor gözle bakmayın Müslüman olarak ölmesi umulur çünkü

Şu deredeki su,kaç kere değişti,yıldızların akisleri hep yerinde

Yol kesenler olmadıkça ,lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça,sabırlılar ,gerçek erler,yoksulları doyuranlar nasıl belirir,anlaşılır?

Oyun ,görünüşte akla uymaz ama çocuk oyunla akıllanır

Anlayış,edep şehirlilerdedir Ziyafet,garip konaklamak da köylülerde

Resimler ister haberleri olsun,ister olmasın,hepsi de ressamın elindedir,o elden çıkar

Alışsan güvercin sallanan kamıştan kaçar mı hiç?O kamıştan göklere uçan yere alışmamış olan güvercin ürker,kaçar

Mal, sadakalar vermekle hiç eksilmez Hayırlarda bulunmak,malı yitmekten korur

Çalınmış kumaş,devamlı kalmaz insanda Hırsızı da darağacına götürür

Ağlayışın,feryat edişin bir sesi,sureti vardır Zararınsa sureti yoktur Zararda insan elini dişler ama zararın eli yoktur

Her korkuda binlerce eminlik vardır,göz karasında onca aydınlık mevcut

Verdiğini geri alan kişi, köpek gibi kusmuğunu yemiş olur

Şarap kadehtedir ama kadehten meydana gelmemiştir ki Ağzını,şarabı verene aç

Ekme günü gizlemek toprağa tohumu saçmak günüdür Devşirme günüyse tohumun bittiği gündür,karşılığını bulma günüdür

Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır

Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?

Meyve ekşi bile olsa, olmadıkça ona ham derler

Çayırlıktan, çimenlikten esip gelen yel, külhandan gelen yelden ayırt edilir

Dünya malı, bedene tapanlara helaldir

Gerçek kokusuyla, ahmağı kandıran yalan sözün kokusu, miskle sarımsak kokusu gibi, söz söyleyenin soluğundan anlaşılır

Her dil, gönlün perdesidir Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır

Ahlaksızların bağırışıyla, yürekli yiğitlerin naraları, tilkiyle arslanın sesi gibi meydandadır

Kötü nefis, yırtıcı kuştur

Hırsın yemdir, cehennemse tuzak

Doğan, avdan av getirir, fakat kendi kanadıyla uçar da avlanır Padişah da bu yüzden onu keklikle, çil kuşuyla besler

Dil, tencerenin kapağına benzer Kıpırdadı da kokusu duyuldu mu ne pişiyor anlarsın

Yemekle dolu karın, şeytanın pazarıdır

Sözle anlatılan şey, yalan bile olsa, kokusu, gerçek olduğunu da haber verir, yalan olduğunu da

Canım bedenimde oldukça, kulum, köleyim, seçilmiş Muhammet’in yolunun toprağıyım Birisi sözlerimden bundan başka söz
naklederse, o kişiden de bezmişim ben, o sözden de

Sevgiden, tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir Sevgiden, dertler şifa bulur Sevgiden, ölüler dirilir Sevgiden, padişahlar
kul olur Bu sevgi de bilgi neticesidir

Mumundur karanlık veren sana Anlatırdım bunu ama, gönlünün beli kırılıverir Gönül şişesini kırarsan artık, yaşamak fayda vermez

Rüşvet alan para pul padişahı değiliz Paramparça olmuş gönül hırkalarını diker, yamarız biz

Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de

İki parmağının ucunu gözüne koy Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir
Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte

İnsan, gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir Göz ise ancak dostu görene denir

A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın, tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme

Bir gömlek derdine düşeceksin ama belki o gömlek kefen olacaktır sana

Dün geçti gitti Dün gibi, dünün sözü de geçti Bugün yepyeni bir söz söylemek gerek

Saman çöpü gibi her yelden titrersin Dağ bile olsan, bir saman çöpüne değmezsin

O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme

Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da nedir bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra

Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin

Nefsin, üzüm ve hurma gibi tatlı şeylerin sarhoşu oldukça, ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?

Ağzını kapa ve altın dolu avucunu aç Ceset cimriliğini bırak da cömertliği seç

İnanmışsan, tatlı bir hale gelmişsen, ölüm de inanmıştır, tatlılaşmıştır Kafirsen, acılaşmışsan, ölüm de kafirleşir, acılaşır sana

Doğruluk, Musa’nın asası gibidir Eğrilik ise sihirbazların sihrine benzer Doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğrilikleri yutar

Bir kötülük yaptıktan sonra pişmanlık hissetmek Allah’ın inayet ve muhabbetine mazhar olmanın delilidir

Sıkıntı ve huzursuzluk mutlaka bir günahın cezası, huzur ise bir ibadetin karşılığıdır

Üzerinde pek çok meyveler bulunan bir dalı, meyvalar aşağı doğru çeker Meyvasız bir dalın ucu ise, servi ağacı gibi
havada olur

Topluluk bizim yanımıza geliyor Susacak olsak, incinirler Bir şey söyleyecek olsak, onlara göre söylemek lazım geldiğinden o zaman da biz inciniriz

Ümit, güvenlik yolunun başıdır

Kuş seslerini öğrenen kimse, kuş olmadığı gibi aynı zamanda kuşların düşmanı ve avcısıdır

Dert, insana yol gösterir

İman, namazdan daha iyidir Çünkü namaz beş vakitte, iman ise her zaman farzdır

İki canlı kuşu birbirine bağlasan, dört kanatlı oldukları halde uçamazlar, çünkü ikilik mevcuttur

Sokak köpeğine ister altın, ister yünden tasma tak, yine sokak köpeği olmaktan kurtulamaz

Cübbe ve sarık ile alimlik olmaz Alimlik, insanın zatında bulunan bir hünerdir

Değil mi ki gönül mutfağında yemekler tabak tabak, peki ne diye aşağılık kişilerin mutfağına kase tutacakmışım?

Hangi tohum yere ekildi de bitmedi, ne diye insan tohumunda böyle bir şüpheye düşüyorsun?

Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu, testiler her an ona gelmeye can atar

Sus artık yeter! Sır perdelerini pek o kadar yırtma Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır

Altın aramıyorum, altın olmaya yeteneği olan bakır nerede?

Varlık peteğini ören arıdır Arıyı vücuda getiren mum ve petek değildir Arı biziz Şekil sadece bizim imal ettiğimiz mumdur

Dünya köpüktür Tanrı sıfatlarıysa denize benzer Fakat şu cihan köpüğü, denizin arılığına, duruluğuna perdedir

Sözün içini elde etmek için harf kabuğunu yar Saçlar da sevgilinin yüzünü, gözünü örter

Burnuna sarımsak tıkamışsın, gül kokusu arıyorsun

Biz, tulumla, küple, testilerle tatmin olmayız Bizi çekip ırmağınıza götürün

Dünyaya demir atmış Karun’u, yer çekti, yuttu Ulular ulusu İsa’yı gökyüzü çekti, yüceltti

Ekmek, beden hapishanesinin mimarıdır

Gübre olup bostanın gönlüne giren pislik, yok olur gider de pislikten kurtulur, kavunun, karpuzun lezzetini arttırır

Avlanmak istedik mi uçup gittiğimiz yer Kafdağı’dır Akbaba gibi leş avlamayız biz

Bir köpeğin önüne bir çuval şeker koysan bile, onun gönlü yine leş peşindedir Şekerden ne anlar o?

Allah ile birleşmek demek, senin varlığının O’nunla birleşmesi demek değildir Senin yok olmandır

Küfürle iman, yumurtanın akıyla sarısına benzer Onları ayıran bir berzah var, birbirine karışmazlar

Köpekler gibi kızmayı bırak, arslanların gazabına bak Arslanların gazabını görünce de var, bir yaşına girmiş koyun gibi
yavaş ol

Din evinde haset faresi bir delik açar ama kedinin bir miyavlaması ile ürker kaçar

Kadınlar, aklı olanlara, gönül sahiplerine pek üstün olurlar Cahillere gelince, onlar, kadına üstündür Çünkü tabiatlarında
hayvanlık vardır Sevgi ve acımak, insanlık vasıflarıdır Hiddet ve şehvet ise hayvanlık vasıfları

Mümin bir kopuza benzer Madem ki inanan kişi feryat edip ağlamada kopuzdur, kopuz kendisine mızrap vuran
olmadıkça feryat etmez

Madem ki, akıl babandır beden de anan, oğulsan babanın yüzüne bak

Yeryüzü ile dağda aşk olsaydı, gönüllerinde bir ot bile bitmezdi

Kuş, kafeste kaldıkça başkasının buyruğu altındadır Kafes kırıldı da kuş uçtu mu, nerede ona geçecek buyruklar?

Bal çanağının ağzı kapalı Sen ise, üstünü, yanını yalayıp duruyorsun Çanağı yere çal,

İnsana bütün korku içinden gelir fakat insanın aklı daima dışarıdadır

Dil, anlamlara bir oluktur adeta, fakat nereden sığacak oluğa deniz?

O kadar çok koşmayın, o kadar yorulmayın, şu yerin altında çırak ne olmuşsa usta da o olmuştur

Bir lağımın pis kokusunu koklamak, ruhu kokuşmuş zenginlerle sohbetten yüz misli iyidir

Sen, yeni bir çocuk doğurmadıkça, kan tatlı süt haline gelmez

Hırsızlara, kötülere, alçaklara acımak, zayıfları kırıp geçirmektir

Aşk, davaya benzer Cefa çekmek de şahide Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki

Tohum yerde gizlenir de, o gizlenmesi bağın, bahçenin yeşermesine sebep olur

Yazı yazılırken eli görmeyen kişi, yazı kalemin oynamasıyla yazılıyor sanır

Gül solup, gül bahçesi harap olduktan sonra gülün kokusunu nereden duyabiliriz? Gülsuyundan!

Firavun, yüzbinlerce çocuk öldürttü, aradığıysa evinin içindeydi

Geminin içindeki su, gemiyi batırır Geminin altındaki suysa, gemiye arka olur

Aynanın berraklığını yüzüne karşı söylersen, ayna hemen buğulanır, seni göstermez olur

Eşek, suyun kadrini bilseydi, ayak yerine baş koyardı ırmağa

Aklın deveciye benzer, sense devesin Aklın seni ram eder, ister istemez dilediği yere çeker götürür

Eğer parça buçukta bütünle beraberdir, ondan ayrılmaz diyorsan, diken ye, diken de gülle beraberdir

Gümüşün dışı aktır, berraktır ama onun yüzünden el de kararır, elbise de

Ateşin kıvılcımlarıyla al al bir yüzü vardır Ama yaptığı kötü işe bak, karanlığı seyret

Yoksul, cömertliğin aynasıdır

Peygamberler insanları Allah’a ulaştırmak için gelmişlerdir İnsanların hepsi bir bedense, kulla Allah birleşmişse kimi kime ulaştıracaklar?

Bir mumdan yakılan mumu gören, gerçekten de asıl mumu görmüştür Düşünenlerin düşündürdükleri…

Sabır, genişliğin anahtarıdır

Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen varlığını yaka dur

Ana karnındaki çocuğa doğmak, dünyadan göçmektir

Somuna benzer bir şey düzsen, emdin mi, şeker gelir ondan, ekmek tadı değil

Terazide arpa altınla yoldaş olur ama bu, arpanın da altın gibi değerli olmasından değildir

Koruktaki su ekşidir ama koruk üzüm olunca tatlılaşır, güzelleşir Derken küpte yine acır, haram olur fakat sirke olunca
ne güzel katıktır

Ay, yıldızlardan utanır ama yine de cömertliği yüzünden yıldızların arasında bulunur

İnanan, inananın aynasıdır

Sen şekillerde kalırsan puta tapıyorsun demektir Her şeyin şeklini bırak, manasına bak

Rengi kara bile olsa, bir kişi seninle aynı maksadı güdüyorsa, ona ak de, senin rengindedir

Hacca gideceksen, bir hac yoldaşı ara İster Hint’li olsun, ister Türk, ister Arap Şekline, rengine bakma, maksadı ne,
ona bak

Yokluk, varlığın aynasıdır

Arslanın boynunda zincir bile olsa, bütün zincir yapanlara beydir arslan

Zıddı meydana çıkaran, onun zıddı olan şeydir Bal, sirkeyle belirir

Kasırga pek çok ağaçlar yıkar fakat yeşermiş bir ota ihsanlarda bulunur

Dostların ziyaretine eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmektir

Herkes güneşi görebilseydi, güneşin ışıklarına delalet eden yıldızlara ne ihtiyaç vardı?

Hiç köpeğin havlaması, ayın kulağına değer mi?

Huzurunda bulunmayanlara bile böyle elbiseler, böyle yiyecekler verirse, kim bilir konuğun önüne ne nimetler koyar

Hıristiyanların bilgisizliğine bak ki, asılmış Tanrı’dan medet umuyorlar

Resim, ressama, beni kusurlu yaptın diye söz mü söyleyebilir?

İnsanoğlu, dilinin altında gizlidir Dil, can kapısının perdesidir Yel, perdeyi kaldırdı mı ne var, belirir bize

Sen de sağ eline bir sopa aldın ama senin elin nerede, Musa’nın eli nerede

Akıllı birisinden gelen cefa, bilgisizlerin vefasından iyidir

Kara odun ateşe eş oldu mu, karalığı gider, tümden ışık kesilir

Bağış, kine merhemdir

Tahta içinde yaşayan kurt, o tahtanın fidan olduğu vakit ki halini bilir mi hiç?

Madem ki hırsızsın, bari o güzelim inciyi çal, madem ki gebe kalıyorsun, bari yüce bir çocuğa gebe kal

Korukla üzüm birbirine zıttır ama, koruk olgunlaştı mı güzel bir dost olur

Tanrı yüzünü çirkin yaratmışsa, kendine gel de, hem çirkin yüzlü hem çirkin huylu olma bari

Aynada bir şekil görürsün hani, senin şeklindir o, aynanın değil

Satrançta piyon yola çıkar da, sonunda yüce vezir olur

Kibir kokusu, hırs kokusu, tamah kokusu, söz söylerken soğan gibi kokar

Sonsuzun iki yanı da yoktur, ortası nasıl olabilir?

Dosttan, yakınlardan gelen bir cefa, düşmanın üçyüzbin cefasına bedeldir

Bal yiyen arısından gocunmaz

Güneşin ışığı pisliğe vursa bile pislenmez, ışıktır o

Başın ırmağın suyuna daldı mı, suyun rengini nasıl görebilirsin?

Davud’un elinde mum oluyor, senin elindeyse mum, demire dönüyor

Sabır, insanı maksadına en tez ulaştıran kılavuzdur

Yılan yumurtası da serçe yumurtasına benzer ama aralarında ne kadar fark var

Bilginin, iki kanadı vardır, şüphenin tek

İkiyüz batman bala, bir okka sirke döksen, balın içinde erir, gider Balı tattın mı sirkenin tadını bulamazsın fakat tartarsan bir okka fazla gelir Demek ki sirke, hem yok olmuştur, hem vardır

Bir kuyudan her gün toprak çeker, her gün orayı kazar, eşersen, sonunda arı duru suya ulaşırsın

Denizden bile yerine su koymadan devamlı su alsan, bu işin denizleri çöle çevirir

Sen, yerdeki yeşillik gibisin, ayağın bağlı Bir yel esti mi, tam inanca ulaşmadan başını sallarsın

Oltandaki et lokması, balık avlamak içindir Öyle lokma ne bağıştır ne cömertlik

Sözün eğri olsa da, anlamı doğru bulunsa, sözdeki o eğrilik, Tanrı’ya makbuldür

İçen akıllıysa, aklının parlaklığı daha da artar, fakat kötü huyluysa daha beter olur Ama halkın çoğu kötü olduğundan,

beğenilmez huylara sahip bulunduğundan, içki herkese haram edilmiştir

Eşeğin ardını öpmekte bir tat, tuz yoktur Faydasız yere, sakalını, bıyığını kokutur

Pirlik, saçın sakalın ağarması ile elde edilmez İblisten daha ihtiyar kim var?

Tavus kuşu gibi sadece kanadını görme, ayağını da gör

İnci de denizin dibinde, taşlarla beraberdir Övünçte, ayıpların arasındadır

Pirenin ısırışından meydana gelen yanış, seni yılan soktu mu yok olur gider

Öküz, ansızın Bağdat’a gelir, şehri bir baştan öte gezip, dolaşır Bütün o zevki, hoşluğu, tadı, tuzu görmez de göre göre
karpuz kabuğunu görür

Hani bir hayvan vardır, porsuktur adı Dayak yedikçe semirir, büyür, köteği yedikçe daha iyileşir, sopa vuruldukça
semirir, insan da gerçekte porsuktur, çünkü o da dert, mihnet sopasıyla büyür, semizleşir

Uçan kuş, yeryüzünde kalsa tasalanır, derde düşse ağlayıp inlemeye koyulur Fakat ev kuşu, kümes hayvanı, yeryüzünde
sevinçle yürür, yem toplar, neşeyle koşar durur

Ölülerle savaşıp gazilik elde edilmez

Hoş, güzel ömür, yakınlık aleminde can beslemektir Kuzgunun ömrü ise fışkı yemeye yarar

Kin, sapıklığın da aslıdır, kafirliğin de

Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker

İnciyi sedefin içinde ara, hüneri de sanat ehlinden iste

İnsan bir ağaca benzer, kökü, ahdinde durmaktır

Susmakla canın özü, yüzlerce gelişmeye ulaşır Ama söz, dile geldi mi, öz harcanır

Ömür de Allah’la hoştur, ölüm de Allah’a kavuşmadıktan sonra, ab-i hayat bile ateştir ALLAH

Hiç ay, yeryüzünde ev sahibi olur mu?

Hırs, çirkinlikleri bile güzel gösterir

Padişahın adamlarından biri, zindanın burcunu yıksa, zindancının gönlü bu yüzden kırılır mı hiç?

Hiçbir şeyden haberi olmayan cansızlardan, gelişip boy atan bitkiye, bitkiden yaşayış, derde uğrayış varlığına, sonra
güzelim akıl, fikir, ayırt ediş varlığına geldin

Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur

Demirciliği bilmiyorsan, demirci ocağından geçerken sakalın da yanar, saçın da

Taş, taşlıktan çıkıp yok olmadıkça, mücevher olup yüzüğe takılır mı hiç?

Padişah, töhmet altına alınanı Karun’a çevirir Artık suçsuzu ne hale kor, onu sen düşün

Eğri ayağın gölgesi de eğridir

Tam inanç aynası kesilen kişi, kendini görse bile, Tanrı’yı görmüş olur

Bilgiye ulaştı mı ayak, kanat olur

Göz olgunlaştı mı, temeli, özü görür Ama kişi şaşı oldu mu parça buçuğu görür ancak

Sınama, deneme yolunda bilgi, tam inançtan aşağıdır, zindansa yukarı

Can, doğan kuşuna benzer, beden ona bir tuzak


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.