02-26-2009
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Otizm
Otizm 'Yaygın Gelişimsel Bozuklar' olarak bilinen ruhsal bozukluklar içinde yer alan en yaygın gelişimsel bozukluktur İlk olarak 1943 yılında 'Bebeklik Otizmi' olarak tanımlanmıştır Otizm,uzun yıllar boyunca şizofreni ve başka bazı psikotik hastalıklarla karıştırılmıştır Ancak 1980 yılında 'Yaygın Gelişimsel Bozukluk' olarak sınıflandırılarak tanımlanması ve diğer bozukluklarla birlikte net olarak sınıflandırılması ise 1994 yılında yapılmıştır
Otizm,erkeklerde kızlara oranla daha sık görülmektedir Yapılan çalışmalara göre 4 ya da 5 otistik erkek çocuğuna karşın,1 kız çocuğu olduğu görülmüştür
Oluş sebepleri konusunda farklı görüşler bulunmakla birlikte tutarlı kanıtların ortaya koyduğu sonuçlara göre nörobiyolojik ve kalıtımsal faktörlerin etkisi olduğu anlaşılmaktadır Ancak yine de bir çocuğun otistik olmasına sebep olan kesin bir etken olmadığı gibi,net bir belirleyici de yoktur
Otistik çocukların incelenmeleri ve araştırmalar otizmde kalıtımsal etkenlerin büyük önem taşıdığına ve etkili olduğuna yönelik kanıtlar ortaya koymuştur
Aile yapısının,ailenin çocuğa olan ilgisizliğinin otizme neden olduğu ya da otizmi ortaya çıkardığı şeklindeki inanç yanlıştır Sadece yaygın gelişimsel bozukluğu olan bir çocuğa sahip olmak aile için gerçekten zorlayıcı ve sıkıntı vericidir Buradan kaynaklanan ailesel bir çökkünlük,moral bozukluğu normaldir Burada olması gereken böyle bir bozukluğa sahip olan çocuğu ve sorunu kabul etmek ve olabilecek en doğru çözümleri bulabilmektir
Otistik bir çocuğun genellikle en belirgin özelliği iletişim alanında yaşadığı sorunlardır Hem sözel hem de sözel olmayan iletişimde,ifade etmede çocuğun ciddi güçlükler yaşadığı görülmektedir Aileler tarafından bir uzmana götürülme sebebi ise özellikle konuşmalarındaki gerilikten kaynaklanan sorunlardır Oysa ki bu gerilik normal bir konuşma bozukluğu değil,doğrudan yaygın gelişimsel bozukluk olan otizmin kendisinden kaynaklanmaktadır Çocuk zaten çevresiyle iletişim kuramamaktadır Bu iletişim sorunu nedeniyle konuşmada yetersizlik ve gerilikler dikkat çekici hale gelmiştir
Otistik çocuklarda dikkat çeken bir diğer belirti,özellikle bebeklik döneminden başlayan 'göz teması' kuramama,kendisine dokunulmasından duyduğu rahatsızlık,isimleri söylendiğinde tepki vermeme gibi yine doğrudan iletişimle ilgili sorunların varlığıdır
Otistik çocuklar değişikliklerden son derece rahatsız olurlar ve aşırı tepkiler verebilirler Tek düze oyunlar oynarlar Aynı hareketleri bıkmadan usanmadan saatlerce yapabilirler Kendi etraflarında dönmekten, sallanmaktan çok hoşlanırlar Takıntılı bir yapıları vardır Bazı davranışları hep aynı sırayla törensel bir biçimde yaparlar
Arkadaş ihtiyacı duymazlar ve başka çocuklara ilgi göstermezler Kendi kendileriyle daha çok ilgilidirler
Otistik çocukların konuşmaları da tek düzedir Ses tonlarını ayarlamakta sorunları olduğu için ya çok bağırarak ya da fısıltı halinde konuşurlar Duygularını anlamak mümkün değildir,son derece donuk bir yüz ifadeleri vardır Mimik ve işaretler kullanmazlar
Değişik ve dar ilgi alanları vardır Belli araba markalarını,bütün kuş türlerini ezberlemek gibi Ayrıca beden hareketlerindeki kısıtlılıklar da dikkat çekicidir
Otizm ve diğer yaygın gelişimsel bozukluklarda sevindirici taraf,ebeveynlerin ilgili kurumlara daha erken başvuruyor olmalarıdır Dolayısıyla da erken tanı ve tedavi yaşanan sıkıntının boyutlarını hafifletmesi bakımından önemlidir Ailelerin duyarlılığının artmış olması,bu konuda yapılan çalışmalara ve araştırmalara da olumlu yansıyacaktır
Ayrıca belirtilerin erken farkedilerek tedaviye de erken başlanması bozukluktaki gidişatı olumlu yönde etkilemektedir Bu da bize otizmde erken tanının önemini net olarak ifade etmektedir
Erken tanı bu tip hastalıklar için çok önemli olmasına karşın her zaman doğru tanıya ulaşıldığını söylemek de mümkün olmuyor Burada da eldeki tanı yöntemlerinin otizm bozukluğunu ayırt etme konusunda her zaman yeterli oldukları söylenemez Otizme özgü belirtiler zaten yeterince karmaşıkken bir de bu bozukluğa eşlik eden ikincil bozukluk ya da sıkıntılar tanı konmasını zorlaştırmaktadır Özellikle 0-3 yaş dilimindeki çocuklarda tanı konusunda net yargılarda bulunmak hem doğru değildir,hem de mümkün olamaz
Maalesef günümüzde bu tip yaygın gelişimsel bozukluklar konusunda rahatlıkla ve tanı kesinleşmeden ailelere bazı bilgiler verildiğini ve yanlış bilgilendirildiklerini gözlemlemek üzücüdür Kesin tanı konmadan aileye bilgi verilmemelidir Otizm diğer yaygın gelişimsel bozukluklarla kolaylıkla karıştırılabilir Ayırıcı belirtiler bu nedenle çok iyi izlenmelidir
Küçük yaş çocuklarında,özellikle 3 yaş öncesinde dikkat edilmesi gereken farlı belirtiler vardır:
Sosyal iletişimde karşılıklı gülümseme ve göz temasının olup olmaması,isminin söylenmesine karşı tepkisizlik,el sallama ve baş baş hareketlerini yapıp yapmaması,çocuksu ifade yerine ağırbaşlı ve ciddi görünüm,aile bireylerini gördüğünde sevinç ve heyecanlı tepkiler verip vermediği,sembolik oyunlara geçip geçmediği,tanıdığı bireylere yabancılardan farklı davranıp davranmadığı,işaret dilini kullanıp kullanmaması, isteklerini ne yolla ifade ettii gibi pek çok özellik dikkatle incelenmelidir
Otizmin tedavisi konusunda son yıllarda çok önemli gelişmeler vardır Ancak yine de bozukluğu tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir tedavi bulunamamıştır Genel olarak tedavi iki aşamadan oluşur:
-Çocuğu otizm bozukluğundan çıkarmak,
-Var olan yeteneklerini kullanmasını ve çevreye uyumunu sağlamak
Tedavide kullanılan yöntemler davranışçı ve eğitsel yaklaşımlar olup,otistik çocuklarda en belirgin olan üç özellik üzerine kuruludur Bu özellikler,
Birincil Özellikler:Kendisine dokunulmasından hoşlanmazlar Kucaklanmaktan şiddetle kaçınırlar
İkincil Özellikler:Müzikle çok ilgilidirler En agresif oldukları anlarda bile müzik dinletildiklerinde sakinleştikleri görülür
Üçüncül Özellikler:Sallanmaktan,ritmik hareketlerden çok hoşlanırlar
Terapi ve tedavilerde çocukların bu özellikleri dikkate alınarak belirlenen yöntemler çok başarılı olmaktadır
Örneğin kendisine dokunulmasından hoşlanmayan çocuk,müzik dinletilerek kucağa alındığında ya da dokunulduğunda reddetme ve kaçınma davranışı göstermemektedir Kucaklama ve dokunulmaya olumsuz tepki vermemektedir Bu şekilde çocukta dokunma ve dokunulma duygusu yerleştirilebilmektedir Ayrıca çocuğun iletişim sıkıntısı yaşadığını göz önünde bulundurarak,sürekli bir iletişim halinde bulunacağı sosyal bir ortam hazırlanması da önemlidir Otistik çocuğun tedavisinde en önemli basamak,çocuğun yaşı ya da biyolojik gelişimini dikkate almak değil,bilişsel düzeyine hitap etmekten oluşur Otizmi olan çocukla çalışmanın bir diğer koşulu aile ile de çalışmaktır Aile de konuyla ilgili bilinçlendirilmeden başarı elde etmek çok zordur
Bu bozukluğun tedavisinde de önerilen, özel eğitim merkezleriyle çalışmak ve çocuğun tedavisinin sağlam programlar halinde düzenlenmesini sağlayarak takbini yapmaktır Otizmin kendisine yönelik ilaç tedavisi yoktur Belki sadece belirtilere yönelik bazı ilaçlar kullanılabilir
|
|
|