![]() |
Onat Kutlar İn Şiirleri |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Onat Kutlar İn ŞiirleriOnat Kutlar Şiirleri Onat Kutlar Şiir Onat Kutlar en güzel şiirler Onat Kutlar - Bulutlu Bir Günde Doğan Çocuğa Baban bu toprağın en delikanlı boğasıydı bir nevruz şenliğinde kestiler Ne tuhaf sen kirli yeşil eylül bulutları altında ve aylardan temmuz onun gelinciklerinden doğdun Burcunda yıldız görünmüyor Ölümün kapısını aralayan güz çok sürmez Yeniden vurur dallara bahar İşte sana mavi gökyüzü ve mavi deniz defteri üstelik tertemiz El koymanın tam zamanıdır ufukta kargalar henüz görünmüyor Onat Kutlar - Cezayir Ağacı Sevgilim Cezayir beyaz bir duvar Bir yani akdeniz öbür yani nar Senin nar ağacın benim denizim ve duvar Bir yasemin senin gibi Cezayir Ve de zakkum benim gibi zehir Aures’ten rüzgar senin kokunu bana getirir Bütün gece Kabylie berberileri Hurma dallarından denize geçti Ama nice yıllar göremedim bile senin düşlerini Kurşun kanatlarıyla tarihin Derin ovasında uçuyor Konstantin Ve göğsümü bir zeytin dalıyla okşayan yüreğin Bu şiiri sevgilime adadım Hadj Ali, Benzine ve öteki dostlarım Kanlı bir gül çizgisiyle ayrılırken haziran Mor perdelerle Otel Aletti Bir ateş ağacı gibi yandı gitti Sevgilim ayrılık canıma yetti… Onat Kutlar - Unutulmuş Kent Vermeme olanak yok bana verdiklerini Ama ayrılırken bir hesaplaşma da gerekli Geçmiş bunca güzellikten bir anı olarak Ben seni alayım istersen sen de beni… Onat Kutlar - Orman Şiiri Kendine esen rüzgarla derinleşen yüzü bir adamın durur ve ormana bakar, bu benim ![]() Damarların ugultusunu duyar bir sarnıçtan gizli bir kente döşenmiş su yollarının Ağaçların sararmış yaprak uçları dalarken gökyüzünün karanlık denizine kökler büyülü bir ışıkla aydınlanır ve toprak yabancı bir mimariye açılır, bana ait olan ![]() Yalnızlık, doğunun bildik çarşısı kendi alışverişiyle canlanır, yeni bir ırkın kölesi masmavi bir adam haber bekler, benden yabancı bir tapınağın tanrıçasına ![]() Ötmeyen soyu tükenmiş kuşun saati alacakaranlığı gösterir, gündüze mi geceye mi gideceği belirsiz bir yolcu gibi ![]() ![]() Anılar biter ve bir cumhuriyetin sınırları silinir ![]() Çekilirken bir çınarın burcuna yüzünün gölgesi olan güneş bayrağı, bir adam çam iğnelerinden bir çelenk koyar kayanın dibine, bir gençlik anıtı olan kayanın ![]() Sonra ağır ağır ağaca dönüşür Geleceğe ve sonsuzluğa uzatır yapraklarını sürgünde bir kıral gibi, ülkesi olmayan Bırakır kılıcını toprağa rüzgar ve büyüyle gelen adam Geriye uzak bir uğultu kalır ve kimsenin yak basmadığı bir orman Onat Kutlar - Sadece Senin Yüzün Yeraltında bir bizans sarnıcı gibi loş Kuyularda körlerin durağan bakışlarını Tedirgin bir çocuğun önsezileriyle Bozmadan geçerken hiç düşünmemiştim YUkarda bembeyaz bir güvercinin Mavi bir balkonun bulutlarından Benim toprağımı aradığını Karşıda tepelerin hayal perdesini Bir sardunya ağacı hışırdatıyor Koyunlar sessiz bir yılan bir güneş Bir kısrağı her yıl aşan kırların Azgın tanrısı Pan’dan doğma yabansı Ve inatçı bir keçi gibi Gavvino Bir zincirlemeyle geçiyor çocukluğumun Kısa pantolonlu kara gözlü yoksulluğuna Sanki Pera’nın bindokuzyüzden Art nouveau pencerelerden baktığı Tirşe haliç ve loş kumrular oteli Birbirinden habersiz iki odada Seni de salıyor düşlere ve beni Tanrım görmeden tedirgin ve kızgın Gümüş bir asansör çıkarırken seni Kara bir ağırlık gibi iniyorum boşluğa Sakalının koyu meşe dallarıyla Kapatınca karanlık bulutlar Göklerdeki hâsin ve eski ahitten Bir mezmurla isyan eden babamız Dilsiz ve korkulu ve yoksul Sıkı toprağı delip güneşe doğru Alınyazısı yırtan ufacık tohum Benim geçmiş tarlalardan arkadaşım Kemik saplı kaçamak bir çakıyla Kurak hayalgücümü kanatıyor Sanki bir sayım günü ya da sikiyönetim Issız sokaklarında surdiplerinin Birbirine rastlamadan dolaşan İki serüvenci gezgin gibiyiz Bomboş bir sinemanın koltuklarında Kapkara bir perdeyle ayrılmış gözlerimiz Bir kuzunun boğazına saplanan hançer Birden gürültülere boğuyor kenti Kanlı sokaklarında gondollar yüzdüren Bir venedik dişarda bu bozgun bizans Çocukları hançerleyip öldürüyorlar Kırik bir akordeon gibi yüzleri Sanki erken rönesansın bir sarayında Sesleri sarmaşıklar gibi bir madrigalin İki sağır şarkıcı gibiyiz Şiirimiz sarılıyor usanmaksızın Birbirine ve biz sarılamıyoruz Gölgeli kümeslerde yeniyetmeler Kucağında fısıldaşan tavuklar Kara gözlü sıpalar ve soluk soluğa Evreni sevişmenin kuşlarıyla dolduran Gelinler metresler ------lar melekler Ağaçların ve rüzgarın ve tüm denizlerin Seslerine karışan su azgın hayat Sanki seni ve beni Boğazın çok derin akıntılarında Ters yöne habersiz yelken kaldıran İki çağdışı ve şaşkın balık gibi Bir doyumsuz hasrete tutsak ediyor Perdede şimdi kocaman bir hayal Sadece senin yüzün… |
![]() |
![]() |
|