Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Köşe Yazıları

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
devlet, siyaset, yardım

Devlet, Siyaset Ve Yardım

Eski 02-19-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Icon47

Devlet, Siyaset Ve Yardım



1950 öncesi CHP iktidarından kalma bir hikâyeyi bugün sizinle paylaşmak istiyorum…
Bu hikâyeyi rahmetli Asiye Teyze’den defalarca dinlemiştim
Asiye Teyze, bizim köylü bir garibandı Kocası genç yaşta ölmüş, dört kızı, annesi ve kaynanasıyla dul kalmıştı
Hiçbir geliri yoktu Küçücük tarlasına mısır ekiyor, birkaç inek besliyor, tereyağı-peynir satıyor, çocuklarını, mısır unundan yaptığı lapaya (bizim oralarda “papa” derler) ayran katarak beslemeye çalışıyordu
Gün geldi, Asiye Teyze’nin unu da bitti…
Devir yokluk devri, kıtlık devri, hicran ve zindan devriydi
Bakkallar da artık veresiye vermez olunca, çaresiz Belediye Başkanı İsmail Efendi’ye başvurdu
Öksüzleriyle ortada kaldığını anlattı ve yardım istedi
Aldığı cevap tek kelimelikti:
“Geberin!”
Arkasından ikinci yakıcı kelime geldi:
“Defolun!”
Asiye Teyze, Başkanlıktan korka korka, ürke ürke, çaresizlikten ve öfkeden titreye titreye çıktı…
Bir daha da resmi hüviyeti olan hiç kimseden yardım istemedi
Günlerce aç kaldı…
Aç uyudu…
Geceler boyu ağladı çaresizlikten
Köylüler yardım ediyordu, ama yokluk herkesi öylesine sarmış sarmalamıştı ki; verilenler yetmiyordu
Bereket versin, CHP iktidarı fazla sürmedi
1950’nin 14 Mayıs'ında devrilip gitti
İsmail Efendi’nin koltuğuna başka belediye başkanları oturdu İyi de oldu: Asiye Teyze’ye göre, şu “Yeni gelenler, garip-gurabaya, fakir-fukaraya ellerinden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyorlar”dı
En azından “geber” demiyorlardı
Ayrıca işler birkaç yıl içinde düzelmiş, ölümcül fakirlik ve açlık bile nefes aldırmaya başlamıştı Artık köylülerin kursağına ekmek giriyordu
Karakol-Jandarma korkusu, tahsildar ürküntüsü de kalmamıştı
“Bunlar Demokratlar” diyordu Asiye Teyze, “bunlar bizimkiler!
“Bizimkiler” bazı darbe şaşırtmalarına rağmen, yıllar boyu iktidarda kaldılar Ama tümüyle “muktedir” olamadılar! Çünkü muhalif kanat, bürokrasiyi arkasına alıp “bizimkiler”i her alanda ve her anlamda engellemeye çalışıyordu
Yerleşik kurallara göre Cumhurbaşkanı seçtirmiyordu… Anayasa'yı değiştirtmiyordu… Kıyafet özgürlüğünün önünü kapatıyordu… Kimi mahkemeleri harekete geçirip, kimi medyanın kızılca kıyamet koparmasını sağlayarak, hatta Ergenekon avukatlığına soyunarak topluma korku salıyordu
Öğrenci bursları bu havada güme gitti… (Belediyenin burs dağıtmasını engellediler) Erzak dağıtımı bu havada güme gitti… Kömür-soba dağıtımı bu havada güme gitti Son olarak Tunceli Valiliği'nin gerçekleştirdiği beyaz eşya dağıtımı da bu havada güme gitti…
Ramazanlarda kurulan iftar çadırlarını da çok engellemek istediler, ama çok şükür şimdilik başaramadılar
Diyorlar ki: “Belediyeler ve devlet-milletten topladıkları paralarla, fakir-fukaraya yiyecek-yakacak dağıtmamalı, bunun yerine bütçeye para koymalı, tam anlamıyla ‘sosyal devlet’ olmalıdır…”
İlk bakışta “doğru” gibi duruyor; ancak pratikte bir değer ifade etmiyor Devlet bütçesine giren parayı garibanlara dağıtmak çok kolay değil Neden derseniz, devletin öyle çok deliği-gediği var ki; eline geçen kaynakları oralarda kullanıyor Fakir-fukaraya da kala kala “kuru vaat” kalıyor
Tabiî karın doymuyor, derde deva olmuyor
Oysa biz “infak kültürü”nün çocuklarıyız! Osmanlı Devleti, tümüyle bir “şefkat, merhamet ve hamiyet” devletiydi… Vakıf müesseseler fakir-fukaranın, garip-gurabanın giyimini-kuşamını, yiyeceğini-içeceğini ve yatacağını sağlardı
Bu kurumlarda her muhtaç istediği kadar kalır, yer, içer, yatardı Harçlığını bile alır, insanca bir hayat yaşardı İmaretlerde her gün binlerce fakir, yüzlerce yolcu karnını doyururdu Vakıf anlayışı öylesine yaygınlaşmıştı ki; “Kimsesiz Çocukları Gezdirme Vakfı”, “Fakirleri Evlendirme Vakfı”, Kimsesiz Çocuklara Meyve Yedirme Vakfı” gibi ayrıntılar için bile vakıflar kurulmuştu
Şimdi lütfen hayâl etmeye çalışın… Diyelim ki; kömürünüz yok, alamadınız: Yaşlı ananızla babanız ve tabiî küçücük çocuklarınız evde soğuktan titreşiyorlar İçiniz kanıyor ama imkânınız yok…
Kara kara düşünerek uykusuz geçirdiğiniz bir gecenin sabahında zilinize basıldığını duyuyorsunuz Kapıyı açmaya çıktığınızda kömür yüklü bir arabanın (at arabası tabiî) kapınızın önünde beklediğini görüyorsunuz Arabacı, kömürlerin size ait olduğunu, kardeşiniz Abdullah tarafından gönderildiğini söylüyor
Bunun bir “din kardeşliği” olduğunu hemen anlıyorsunuz Karşı mahallenin zengini durumunuzu tespit etmiş ve yardımınıza koşmuştur Zengin kul ile fakir kul, “infak köprüsü”nde buluşmuş, yürekten yüreğe bir “kardeşlik” dünyası daha kurulmuştur
Muhalefete şunu söylemek isterim: Pompalanmak istenen etnik ayrımcılığın ve körüklenmek istenen sınıflar arası düşmanlığın kökünü kazımak istiyorsanız, yardımlaşma ahlâkını yeniden inşaa etmeye çalışın, en azından gölge etmeyin

Yavuz Bahadıroğlu/Vakit

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.