Prof. Dr. Sinsi
|
Allah Sizin Suretlerinize Bakmaz
Allah sizin suretlerinize bakmaz
“Allah sizin sûretlerinize bakmaz, gönlünüze bakar ”
- Peygamber Efendimiz; “Allah sizin sûretlerinize bakmaz, gönlünüze bakar
Bu sebeple bir gönül sâhibi arayınız” diye buyurdu (83)
- Cenâb-ı Hakk; “Ben secdenin şekline de bakmam, altın bağışlamana da
Ben sana bir gönül sâhibinin gözü ile bakar, görürüm” diye buyurdu
- Sen kendi gönlünü gerçek gönül sandın da, gönül sâhibi ârifleri aramayı bıraktın

- Gönül öyle bir varlıktır ki, şu yedi kat gök gibi, yedi yüz gök orada kaybolur, görünmez olur

- Bu çeşit gönül kırıntılarına, gönül döküntülerine gönül deme! Sebzvar’da Ebubekir’i arama!
- Gönül sâhibi, altı yüzlü ayna gibidir
Allah, altı yöne de o aynadan bakar (84)
- Ama altı yönde bulunanlara, Allah o gönül sâhibi, yâni kâmil insan olmadıkça bakmaz

- Eğer Cenâb-ı Hakk, birinin istediğini reddederse, o gönül sâhibi için reddeder
Kabul eyleyecek olursa, yine o gönül sâhibi için kabul eder
- Cenâb-ı Hakk, o olmadıkça hiç kimseye nimet vermez
Ben Hakk’a ulaşan, kavuşan kişinin hâlinden pek az bir şey söylüyorum
- Allah iyiliği, ihsânı, bağışı onun avucuna koyar da, acıdığı kişilere, onun avucu ile verir

- O gönül sâhibinin avucu ile, Allah’ın rahmet denizinin bağlantısı vardır
Fakat o bağlantı, o birleşme neliksiz niteliksizdir, münezzehtir ve anlatılamaz bir kemâl hâlindedir
- Bu öyle bir bağlantı, öyle bir birleşmedir ki, anlatılamaz, târif edilemez
Bunu söylemeye ve anlatmaya çalışmak, boş yere zahmete katlanmaktır, boş yere kendini yormaktır
- Ey zengin! Sen Allah’ın huzûruna yüz çuval altın götürsen, Cenâb-ı Hakk buyurur ki
“Ey getirdiği yükler altında iki büklüm olan kişi, Bana gönül getir, gönül…” (85)
- Eğer o gönül senden râzı ise, ben de senden râzıyım
Ama gönül senden yüz çevirmişse, ben de senden yüz çeviririm
- Ben sana bakmam, gönüle bakarım
Ey cân! Armağan olarak bana gönül getir (86)
- Gönül, seninle nasılsa ben de öyleyim
Cennetler anaların ayakları altındadır Evlâtlar annelerinin gönüllerini kırmazlar, onlara saygı gösterirlerse, onların hürmetine cennete gireceklerdir ”
- Halkın anası da, babası da, aslı da gönüldür
Ne mutlu o kişiye ki, bedene bakar da gönlü görür (87)
- Sen dersin ki: “Allah’ım işte şuracıkta, sana gönlümü getirdim ya
 ” Cenâb-ı Hakk da sana; “Ey kulum!” diye buyurur “Böyle gönüllerle şehir dopdolu, böyle gönül herkeste var
- Sen bana âlemin kutbu olan gönlü getir
İşte insanın canının canının canının canı, o gönüldür ” (88)
- O gönüller sultânı olan Allah, nûrla, hayırla dopdolu olan gönlü beklemektedir

- Sen günlerce Sebzvar şehrinde dolaşsan, gezsen, yine o çeşit bir gönül bulamazsın

- Sonunda solmuş, canı pörsümüş, çürümüş bir gönül bulur da, onu teneşir tahtasına yatırıp Hakk’a doğru götürürsün

- “Pâdişahım!” dersin, ”Sana gönül getirdim, Sebzvar’da bundan daha iyi gönül olamaz
”
- Cenâb-ı Hakk da sana buyurur ki: “Ey küstah, burası mezarlık mıdır ki, ölü bir gönül getiriyorsun?
- Yürü git, pâdişah huylu bir gönül getir
Öyle bir gönül getir ki, “varlık Sebzvar’ı” onun yüzünden amana kavuşsun
- Sanki o gönül, bu dünyada gizlenmiştir
Çünkü karanlık aydınlığın zıttıdır İkisi bir arada bulunamaz
- Cenâb-ı Hakk’tan bütün rûhlara: “Elestü bi-Rabbiküm” (=Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) diye seslendiği günden beri, tabiat Sebzvar’ı o gönüle düşmandır
Bu düşmanlık ona mirâs kalmıştır
- Çünkü o gönül sâhibi, doğan kuşu gibidir
 bu dünya ise kargalar şehridir Bir cinsten olmayanın, kendi cinsinden olmayanı görmesi, onu yaralar Gönlünü dağlar Aynı şehirde oturan dinsizlerin, imanlı kişileri sevmemeleri, onların aleyhlerinde uğraşmaları da bu yüzdendir
- İnsan kendi cinsinden olmayanla uyuşmuş gibi görünürse de, o hâl sahici değildir
Bir çeşit münâfıklık, iki yüzlülüktür Onu uyuşmuş gibi görünmesi, bir menfaat, bir şey elde etmek içidir
- O münâfık evet dese bile, bu onu tasdik ettiğinden, gerçek bildiğinden değildir
Öğüt verenin öğüdünü kısa kesmek içindir
- Çünkü bu leş arayan aşağılık karganın, yüz binlerce, kat kat hilesi vardır

- Münâfıklığı, yâni iki yüzlülüğü kabul ederse kurtulur
Münâfıklığı kendisine fayda verecek bir doğruluk olur
- Çünkü o muhterem gönül sahibi, bizim dünya pazarımızda, doğru yola sokmak, ıslah etmek için ayıplı olanları satın alıcıdır
(89)
- Ey Hakk yolcusu, eğer sen, cansız, yâni taş ve kaya gibi rûhsuz ,duygusuz değil isen, gönül sâhibini ara
Eğer hakîkat sultanına zıt tabiatta değilsen gönülle aynı cinsten olmaya bak Yâni bir gönül sahibi bul, tavsiyelerini can kulağı ile dinle
- Gösterişi, yüzüne gülüşü, dalkavukluğu hoşuna giden kişi, sence senin dostun ama, o Hakk’ın dostu değildir

- Senin huyuna uyan arzu ve tabiatına göre yaşayan kişi sana velî, hatta peygamber görünür

- Yürü nefsânî istekleri bırak da, mânevî bir koku al, o güzelim amber kokusunu duymaya çalış

- Hevâ ve hevesine uyar, şehvet peşinde koşarsan, beynin kokmuş olur
Burnun mânevî güzel kokuları almak hassasını kaybederse, o zaman misk ile amber kokusu belki sana kötü, hiç işe yaramaz hâle gelir Mânevî kokular almak istiyorsan, bir velîye uy
- Velî görünüşte insandır ama, onun içinde insanların kötü huylarını yiyen, yok eden mânevi bir aslan gizlidir

- O aslan yâni velî, kabiliyetli bir müridi güzelce yer, yâni onu kötü huylarından arındırır
Tortusunu süzer, onu saf bir hâle getirir
- O Hakk yolcusu, aşk derdi yüzünden, yân Allah’a karşı duyduğu aşk derdi ile, bütün dünyevî ve cismânî dertlerinden kurtulur, ayağını Sühâ yıldızının üstüne kor

|