Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
araf, suresi, sûresi or araf

A'râf Sûresi/Araf Suresi

Eski 09-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A'râf Sûresi/Araf Suresi



A'RÂF SÛRESİ/Araf Suresi


Mekke döneminde inmiştir 163-170 âyetlerin Medine döneminde indiğini söyleyen âlimler de vardır 206 âyettir Sûre adını, 46 ve 48 âyetlerde geçen


Bismillahirrahmanırrahim



1 Elif Lâm Mîm Sâd


2 Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü'minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın


3 Rabbinizden size indirilene uyun Onu bırakıp başka dostlara uymayın Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!


4 Nice memleketleri helak ettik Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat halinde iken gelmişti


5 Azabımız kendilerine geldiğinde, "(Biz bunu hak ettik) Gerçekten biz zalimler olmuştuk" demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı


6 Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağızPeygamberlere de elbette soracağız


7 Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız Çünkü biz onlardan uzak değiliz


8 O gün amellerin tartılması da haktır Kimlerin sevabı ağır basarsa işte onlar kurtuluşa erenlerdir


9 Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır


10 Andolsun, size yeryüzünde imkan ve iktidar verdik Sizin için orada birçok geçim imkanları da yarattık Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!


11 Andolsun, sizi yarattık Sonra size şekil verdik Sonra da meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" dedik İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler O, saygı ile eğilenlerden olmadı


12 Allah, "Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?" dedi (O da) "Ben ondan hayırlıyım Çünkü beni ateşten yarattın Onu ise çamurdan yarattın" dedi


13 Allah, "Şimdi in aşağı oradan Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın" dedi


14 Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver"


15 Allah da, "Sen süre verilenlerdensin" dedi


16 Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım"


17 "Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın"


18 Allah dedi ki: "Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum"


19 "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın Dilediğiniz yerden yiyin Fakat şu ağaca yaklaşmayın Yoksa zalimlerden olursunuz"


20 Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı"


21 "Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim" diye de onlara yemin etti


22 Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar Rableri onlara, "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?" diye seslendi


23 Dediler ki: "Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz"


24 Allah dedi ki: "Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan) Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır"


25 Allah dedi ki: "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız"


26 Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik Takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır Bu (giysiler), Allah'ın rahmetinin alametlerindendir Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik)


27 Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır


28 Çirkin bir iş işledikleri vakit, "Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti" derler De ki: "Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez Siz bilmediğiniz şeyleri Allah'ın üzerine mi atıyorsunuz?"


29 De ki: "Rabbim adaleti emretti Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun Dini Allah'a has kılarak ona ibadet edin Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz"


30 Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı


31 Ey Ademoğulları! Her mescitde ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin) Yiyin için fakat israf etmeyin Çünkü o, israf edenleri sevmez


32 De ki: "Allah'ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında mü'minler içindir Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz"


33 De ki: "Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır"


34 Her milletin belli bir eceli vardır Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler


35 Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah'a karşı gelmekten sakınır ve halini düzeltirse, artık onlara korku yoktur Onlar üzülecek de değillerdir


36 Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir Onlar orada ebedi kalacaklardır


37 Kim, Allah'a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, "Hani Allah'ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?" derler Onlar da, "Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular" derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler


38 Allah şöyle der: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin" Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, "Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar Onlara bir kat daha ateş azabı ver" derler Allah der ki: "Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır Fakat bilmiyorsunuz"


39 Öncekiler sonrakilere, "Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın" derler


40 Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız


41 Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız


42 İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir Onlar orada ebedi kalıcıdırlar


43 Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık Altlarından da ırmaklar akar "Hamd, bizi buna eriştiren Allah'a mahsustur Eğer Allah'ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler" derler Onlara, "İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!" diye seslenilir


44 Cennetlikler cehennemliklere, "Rabbimizin bize va'dettiğini biz gerçek bulduk Siz de Rabbinizin va'd ettiğini gerçek buldunuz mu?" diye seslenirler Onlar, "Evet" derler O zaman aralarında bir duyurucu, "Allah'ın laneti zalimlere!" diye seslenir


45 Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir Onlar ahireti de inkar edenlerdir


46 İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A'râf üzerinde de bir takım adamlar vardır Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar Cennetliklere, "Selam olsun size!" diye seslenirler Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar


47 Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, "Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma" derler


48 A'râftakiler simalarından tanıdıkları bir takım adamlara da seslenir ve şöyle derler: "Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!"


49 "Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez' diye yemin ettikleriniz şunlar mı?" (Sonra cennetliklere dönerek) "Haydi, girin cennete Size korku yok Siz üzülecek de değilsiniz" derler


50 Cehennemlikler de cennetliklere, "Ne olur, sudan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın" diye çağrışırlar Onlar, "Şüphesiz, Allah bunları kafirlere haram kılmıştır" derler


51 Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkar edip durdularsa biz de onları bugün öyle unuturuz


52 Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik


53 Onlar ise ancak, ("Görelim bakalım!" diyerek) Kur'an'ın bildirdiği sonucu (te'vilini) bekliyorlar Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?" Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir (İlah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır


54 Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş'a1 kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah'tır Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O'na mahsustur Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın şanı yücedir


55 Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin Çünkü O, haddi aşanları sevmez


56 Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın Allah'a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin Şüphesiz, Allah'ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır


57 O, rüzgarları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir Nihayet rüzgarlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde (yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız İşte ölüleri de öyle çıkaracağız Ola ki ibretle düşünürsünüz


58 (Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar (Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz Şükredecek bir toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz


59 Andolsun, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin için O'ndan başka hiçbir ilah yoktur Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum" dedi


60 Kavminin ileri gelenleri, "Biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz" dediler


61 (Nûh onlara) şöyle dedi: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok Aksine ben, Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim"


62 "Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum"


63 Sizi uyarması ve sizin de Allah'a karşı gelmekten sakınıp rahmete ulaşmanız için, içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir (vahiy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı?


64 Derken kavmi onu yalanladı Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler


65 Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u peygamber olarak gönderdik Onlara, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" dedi


66 Kavminin ileri gelenlerinden inkar edenler dediler ki: "Şüphesiz, biz seni akıl kıtlığı içinde görüyoruz Biz senin mutlaka yalancılardan biri olduğuna inanıyoruz"


67 Hûd şöyle dedi: "Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim"


68 "Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım"


69 "Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz"


70 Onlar, "Sen bize tek Allah'a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir" dediler


71 Hûd, "Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir Allah'ın, haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler (düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!" dedi


72 Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık Âyetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik


73 Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i Peygamber olarak gönderdik Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin için ondan başka bir ilah yoktur Gerçekten size Rabbinizden (benim peygamber olduğumu gösterecek) açık bir delil geldi İşte size bir mucize olarak Allah'ın şu devesi Bırakın onu da Allah'ın mülkünde yesin, içsin Sakın ona bir kötülük etmeyin Yoksa sizi elem dolu bir azap yakalar"


74 "Hatırlayın ki Allah Âd kavminden sonra, sizi onların yerine getirdi ve sizi yeryüzünde yerleştirdi Yerin ovalarında köşkler kuruyor, dağları oyup evler yapıyorsunuz Artık Allah'ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın"


75 Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, küçük görülüp ezilen inanmışlara, "Siz, Salih'in, Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu (sahiden) biliyor musunuz?" dediler Onlar da, "Biz şüphesiz onunla gönderilene inananlarız" dediler


76 Büyüklük taslayanlar, "Şüphesiz biz sizin inandığınız şeyi inkar edenleriz" dediler


77 Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve "Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir" dediler


78 Derken, onları o kuvvetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar


79 Artık Salih onlardan yüz çevirdi ve "Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz" dedi


80 Lût'u da Peygamber olarak gönderdik Hani o kavmine şöyle demişti: "Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?"


81 "Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz"


82 Kavminin cevabı ise sadece, "Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla temiz tutan insanlar!" demek oldu


83 Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık Karısı ise azab içinde kalanlardan oldu


84 Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık" Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu


85 Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın İnsanların mallarını eksiltmeyin Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır"


86 "Bir de, tehdit ederek Allah'ın yolundan O'na iman edenleri çevirmek, Allah'ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere her yol üstüne oturmayın Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de o sizi çoğalttı Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?"


87 "Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır"


88 Şuayb'ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: "Ey Şuayb! Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da mutlaka seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız" Şuayb, "İstemesek de mi?" dedi


89 "Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz Rabbimiz Allah'ın dilemesi olmadıkça sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır Biz yalnız Allah'a tevekkül ettik Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın"


90 Şuayb'ın kavminden inkar eden ileri gelenler dediler ki: "(Ey ahali!) Andolsun ki eğer Şuayb'a uyarsanız o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz"


91 Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar


92 Şuayb'ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı Şuayb'ı yalanlayanlar var ya, asıl ziyana uğrayanlar onlar oldu


93 (Şuayb) onlardan yüzçevirdi ve dedi ki: "Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım Size nasihat de ettim Şimdi ben, inkarcı bir topluluğa nasıl üzülürüm?"


94 Biz hiçbir memlekete bir peygamber göndermedik ki (karşı çıkmaktan vazgeçip) yalvarıp yakarsınlar diye ora halkını yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım


95 Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): "Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı" dediler Biz de, farkında değillerken onları ansızın yakaladık


96 Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (in kapılarını) açardık Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik


97 Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?


98 Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?


99 Yoksa Allah'ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah'ın tuzağından emin olamaz


100 Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler


101 İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi Allah kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler


102 Biz onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulmadık Ama gerçekten onların çoklarını yoldan çıkmış kimseler bulduk


103 Sonra onların ardından Mûsâ'yı, apaçık mucizelerimizle Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına peygamber olarak gönderdik de onları (mucizeleri) inkar ettiler Bak, bozguncuların sonu nasıl oldu


104 Mûsâ dedi ki: "Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim"


105 Bana, Allah'a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır Ben size Rabbinizden açık bir delil (mucize) getirdim Artık İsrailoğullarını benimle gönder


106 Firavun, "Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru söyleyenlerden isen" dedi


107 Bunun üzerine Mûsâ asasını yere attı Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha


108 Elini (koynundan) çıkardı Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş


109 Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: "Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır"


110 "Sizi yerinizden çıkarmak istiyor" Firavun ileri gelenlere, "Öyle ise siz ne düşünüyorsunuz?" dedi


111 Onlar şöyle dediler: "Mûsâ'yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla"


112 "Bütün usta sihirbazları (toplayıp) sana getirsinler"


113 Sihirbazlar Firavun'a geldiler "Galip gelenler biz olursak mutlaka bize bir mükafat vardır, değil mi?" dediler


114 Firavun, "Evet Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan olacaksınız" dedi


115 (Sihirbazlar), "Ey Mûsâ!" Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım" dediler


116 (Mûsâ), "Siz atın" dedi Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar Büyük bir sihir yaptılar


117 Biz de Mûsâ'ya, "Elindeki değneğini at" diye vahyettik Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor


118 Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı


119 Artık orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi


120 Sihirbazlar ise secdeye kapandılar


121 "Âlemlerin Rabbine iman ettik" dediler


122 "Mûsâ ve Hârûn'un Rabbine"


123 Firavun, "Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!" dedi "Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır Göreceksiniz!"


124 "Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım"


125 Dediler ki: "Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz"


126 "Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al"


127 Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: "Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ'yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?" Firavun, "Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?" dedi


128 Mûsâ kavmine, "Allah'tan yardım isteyin ve sabredin Şüphesiz yeryüzü Allah'ındır Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar Sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır" dedi


129 Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da" Mûsâ, "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizi bu yerde (Mısır'da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır" dedi


130 Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık


131 Fakat onlara iyilik geldiği zaman, "Bu bizimdir, (biz çalışıp kazandık)" derler Eğer başlarına bir kötülük gelirse Mûsâ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı İyi bilin ki onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır Fakat çokları bilmezler


132 Dediler ki: "Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz"


133 Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşerât), kurbağalar ve kan gönderdik (Hiçbirinden ders almadılar) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular


134 Üzerlerine azap çökünce, "Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte elbette göndereceğiz" dediler


135 Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini bozarlar


136 Bu yüzden onlardan intikam aldık Âyetlerimizi yalanlamaları ve onları umursamamaları sebebiyle kendilerini denizde boğduk


137 Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, onların sabretmeleri karşılığında gerçekleşti Firavun ve kavminin yaptıklarını ve (özenle kurup) yükselttiklerini yerle bir ettik


138 İsrailoğullarını denizden geçirdik Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar İsrailoğulları, "Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilahları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilah yapsana" dediler Mûsa şöyle dedi: "Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz"


139 Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkumdur Yapmakta olduklarının hepsi batıldır"


140 "Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah'tan başka ilah mı araştırayım size?"


141 Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı Bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı


142 Mûsâ'ya otuz gece süre belirledik, buna on (gece) daha kattık Böylece Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı Mûsâ kardeşi Hârûn'a, "Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol Sakın bozguncuların yoluna uyma" dedi


143 Mûsa, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin” dedi Rabbi dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi Mûsâ da baygın düştü Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim Ben inananların ilkiyim” dedi


144 (Allah) "Ey Mûsâ! Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım Öyleyse sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol" dedi


145 Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve ona şöyle dedik: "Şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret Onları en güzeliyle alsınlar (uygulasınlar) Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim"


146 Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler Doğru yolu görseler onu yol edinmezler Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen)yol edinirler Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir


147 Âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını çekerler


148 Mûsâ'nın kavmi onun (Tur'a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilah) edindiler Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? (Böyle iken) onu (ilah) edindiler de zalim kimseler oldular


149 İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz" dediler


150 Mûsâ, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?" dedi (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı (Kardeşi) "Ey anamoğlu" dedi, "Kavim beni güçsüz buldu Az kalsın beni öldürüyorlardı Sen de bana böyle davranarak düşmanları sevindirme Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma"


151 (Mûsâ), "Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla Bizi kendi rahmetine sok Sen merhametlilerin en merhametlisisin" dedi


152 Buzağıyı ilah edinenlere mutlaka (ahirette) Rablerinden bir gazab, dünya hayatında ise bir zillet erişecektir İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız


153 Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman (larında sebat) edenlere gelince şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir


154 Mûsâ'nın öfkesi dinince (attığı) levhaları aldı Onların yazısında Rableri için korku duyanlara bir hidayet ve bir rahmet vardı


155 Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti Onları sarsıntı yakalayınca (bayıldılar) Mûsâ, "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helak ederdin Şimdi içimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı edeceksin? Bu sırf senin bir imtihanındır Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin Sen bizim velimizsin Artık bizi bağışla ve bize acı Sen bağışlayanların en hayırlısısın" dedi


156 "Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik" Allah şöyle dedi: "Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım"


157 Onlar, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir


158 (Ey Muhammed!) De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın hepinize gönderdiği peygamberiyim O'ndan başka hiçbir ilah yoktur O, diriltir ve öldürür O halde Allah'a ve O'nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız"


159 Mûsâ'nın kavminden (insanları) hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk da vardı


160 Biz onları on iki kabile halinde topluluklara ayırdık (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) kavmi Mûsâ'dan su istediğinde biz ona, "Asânı taşa vur" diye vahyettik (Vurunca) taştan on iki pınar fışkırdı Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi Üzerlerine bulutu da gölgelik yaptık ve onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin" (dedik) Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı


161 O zaman onlara denilmişti ki: "Şu memlekete yerleşin Orada dilediğiniz gibi yiyin ve ‘Hıtta (Ya Rabbi, bizi affet)' deyin Kentin kapısından eğilerek tevazu ile girin ki biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım İyilik edenlere daha da fazlasını vereceğiz"


162 Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine gökten bir azab gönderdik


163 Ey Muhammed ! Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor Hani onlar Cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşıyorlardı Zira tatil yaptıkları Cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk


164 Hani onlardan bir topluluk demişti ki: "Siz Allah'ın helak edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?" Onlar da, "Rabbinize bir mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah'a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)" demişlerdi


165 Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık Zulmedenleri yoldan çıkmaları sebebiyle, şiddetli bir azapla yakaladık


166 Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara "aşağılık maymunlar olun" dedik


167 Hani Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü tattıracak kimseleri göndereceğini bildirmişti Şüphesiz Rabbin, elbette cezayı çabuk verendir Şüphesiz O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir


168 Biz onları yeryüzünde parça parça topluluklara ayırdık Onlardan iyi kimseler vardır İçlerinden öyle olmayanları da vardı Belki dönüş yaparlar diye de onları güzellikler ve kötülükler ile sınadık


169 Derken, onların ardından yerlerine Kitab'a (Tevrat'a) varis olan (kötü) bir nesil geldi Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve "(nasıl olsa) biz bağışlanacağız" derlerdi Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap'ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Halbuki Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır Hiç düşünmüyor musunuz?


170 Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükafatını zayi etmeyiz


171 Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı (Onlara "Size verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız" demiştik


172 Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" demişti Onlar da, "Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)" demişlerdi Böyle yapmamız kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir


173 Yahut, "Bizden önce babalarımız Allah'a ortak koşmuşlar Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz Şimdi bâtılcıların işlediği yüzünden bizi helak mı edeceksin?" dememeniz içindir


174 Hakka dönsünler diye işte âyetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz


175 Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat


176 Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik Fakat o dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler


177 Âyetlerimizi yalan sayan ve ancak kendilerine zulmeden bir kavmin durumu ne kötüdür!


178 Allah kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan Kimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir


179 Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar İşte bunlar gafillerin ta kendileridir


180 En güzel isimler Allah'ındır O'na o güzel isimleriyle dua edin ve O'nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır


181 Yarattıklarımızdan, hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır


182 Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz


183 Ben onlara mühlet veririm Şüphesiz benim tuzağım çetindir


184 Onlar düşünmediler mi ki (çok iyi tanıdıkları, kendileriyle içiçe yaşamış olan) arkadaşlarında (Peygamber'de) delilikten eser yoktur O ancak apaçık bir uyarıcıdır


185 Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama, Allah'ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?


186 Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur Allah onları azgınlıkları içinde bırakır, bocalayıp dururlar


187 Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar De ki: "Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır O göklere de, yere de ağır basmıştır O size ancak ansızın gelecektir" Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar De ki: "Onun bilgisi sadece Allah katındadır Fakat insanların çoğu bilmiyorlar"


188 De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim Eğer ben gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim"


189 Allah sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah’a, “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette şükredenlerden olacağız” diye dua ederler


190 Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı bir çocuk verince de, Allah'ın kendilerine verdiği çocuk konusunda ona ortaklar koşarlar Allah onların ortak koştukları şeylerden yücedir


191 Hiçbir şeyi yaratamayan, kendileri yaratılan şeyleri Allah'a ortak mı koşuyorlar?


192 Halbuki onlar (edindikleri ilahlar) ne onlara yardım edebilirler, ne de kendilerine yardım edebilirler


193 Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar Onları çağırsanız da, sussanız da sizin için birdir (sonuç alamazsınız)


194 Allah'ı bırakıp tapındıklarınızın hepsi sizin gibi(yaratılmış) kullardır Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi hemen onları çağırın da size cevap versinler (duanıza icabet etsinler)


195 Onların yürüyecek ayakları mı var? Yahut tutacak elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var, ya da işitecek kulakları mı var? De ki: "Haydi, çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun da bana göz açtırmayın bakalım!"


196 Çünkü benim velim, Kitab'ı (Kur'an'ı) indiren Allah'dır O, bütün salihlere velilik eder


197 Allah'tan başka taptıklarınızın ise size yardım etmeğe güçleri yetmez Onlar kendilerine de yardım edemezler


198 Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler Sen onların sana baktıklarını görürsün, halbuki onlar görmezler


199 Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir


200 Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah'a sığın Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir


201 Şüphe yok ki Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah'ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar


202 Şeytanlara kardeş olanlara gelince, şeytanlar onları azgınlığın içine çekerler, sonra da bundan hiç geri durmazlar


203 (Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: "Onu (da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya" De ki: "Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım Bu (Kur'an âyetleri) Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır) İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir"


204 Kur'an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin


205 Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma


206 Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler O'na ibadet etmekten büyüklenmezler O'nu tespih ederler ve yalnız O'na secde ederler











Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.