gülgüzeli
|
Himmet-Vesile- Mürşide Hürmet-4
HİMMET-VESİLE- MÜRŞİDE HÜRMET-4
ALPEREN GÜRBÜZER
BEYAT
Beyattan kasıt ister adına inabe, ister el alma, ister el verme, isterse tevbe etme diye telaffuz edilsin manevi bağ kurmak anlamını taşır Kadınlar beyatlarını lafzı olarak perde ya da kapı arkasından alırlar, mahremi olmayan kadınlar musafaha veya göz göze gelmezler caiz değildir çünkü Olsun bunda ne sakınca var, mürşid melek gibidir sözler yakışıksız olup, öyle olsaydı Rasulüllah hayatında uygulardı Hiç kimse velilerin derecesini ölçme yetkisi verilmemiştir, manevi makamının hangi aşamada olduğunu bilmekde üstümüze vazife değil Ki Allah Rasulü; ‘Vallahi sizin beni Allah’ın yücelttiğinden daha yükseğe çıkartmanızı sevmem’ diye buyuruyor
Mürşid-i kamile gidemeyenler mürşidin görevlendirdiği vekil vasıtasıyla inabe alabilirler, Rasulü Kibriya’nın Hz Ömer’i ve Hz Umeymi’yi görevlendirdiğinde olduğu gibi Yine beyatlaşmada cemaat kalabalık izdiham sözkonusu ise sarık ya da şeritle tevbe verilebilir, çünkü zaruret sözkonusu İntisapla sufi manevi şemsiye edinmiş olur, o artık manevi evladır, silsileyi şerifin bereketine kavuşmaya adaydır Son nefesimize kadar her şey garanti değil, ama Allah Rasulü; kalbinde zerre miskal imanı olanın cehennemde azap görsede sonunda cennete gireceğini müjdeliyor Önemli olan son nefeste bu dünyadan iman ile göçebilmektir
Mürşidi Kamil cennete giden yolu gösterir, cennete gideceğine dair garanti belgesi sunmaz Allah’a gidilen yolda önce samimiyet(ihlas) ve sabır gerekir Yani iman itaat, hizmet sonrada istiğfar, peşinden dua ve ümit, bundan sonrası Allah’ın hükmüne kalmış bir şey İllada garanti beklentisi varsa Mürşid sufisine; Allah ve Rasulünün yolunda gider, tavsiyelerimize harfi harfine uyarsan imanla şerefleneceğine kefil olurum der, işte emniyet bu Son nefes anında şeytan imanı çalmak için uğraş verirken, bir yandanda sekarat anında Mürşid müridini ruhaniyeti ile başı ucunda bulunarak imanla göç etmesine himmet eder Bu yardımdan bazen o ruhaniyetin sahibinin haberide olamayabilir, olması da gerekmez Rabbül Alemin sevdiği veli kullarına intisap edenleri ervahları ile destekler çünkü
Mümin sekarat anında yalnız değil, gerek melekler, gerekse Saadatlar tam tekmil yardımcı olmak için oradalar Sufinin mürşidin elinde gassal elinde (ölü yıkayıcısı) teslim olur gibi teslim olmalı düsturundan maksat bütün Allah’tan gayri şeytani esaretlerden kurtulup, hürriyetini ilan etmek demektir Kuran’ül Muciz’ül Beyanda; Peygambere itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur Ona isyan edende Allah’a isyan etmiş olur(Nisa/80) buyruluyor Yine Rabbül Alemin;
Ey İman Edenler! Allah’a itaat edin Peygambere ve içinizden işlerinizi yürüten önder ve idarecilerinize de itaat edin’(Nisa/59) diye beyan buyurarak itaatin Hak yolunda vesile olanlara teslim olmak anlamına geldiğine işaret ediyor
Rasulü Kibriya Efendimiz(s a v); başınızdaki kimse gözü kör, ayağı topal, rengi siyah bir kölede olsa sizi Allah’ın kitabına göre sevk ve idare ettiği sürece ona itaat edin(Buhari, Müslim,Nesai) buyuruyor Gafile uyanın kalbi kararır Mutlaka işin ehline gidip gösterdiği yoldan yürümeli, istikamet üzere yol aldıkça kalp nurlanarak zamanla gerçek mürşid sevgisine, Peygamber sevgisine ve en nihayet Allah sevgisine ulaşılır Bu durum bir ömürde sürebilir, kısa zamanda da gerçekleşebilir, müntesibin gayretine bağlı
Hiçbir mürşidin elinde sevap ya da günah yazma selahiyeti yoktur, çoğunlukla tavsiyeleri ve telkinleri vardır, yap veya yapma şeklinde ifadeler her daim emir anlamına gelmez Emir olarak algılanacak ifadeler ya teşvik ya da tavsiye niteliğinde olup, yapıp yapmamakta serbesttir Çok nadir bazı emirleri sufi için farz hükmündedir ki mutlaka gücü yettiği kadar yapılmalı Gavs-ı Bilvanisi bu yüzden; bir emir versek imanını kaybedecek çok sufi var, artık biz onlara mürid olmuşuz, sofiler ise mürşid olmuş diyerek günümüz gerçeğini ortaya koymuştur Rasulullah(s a v) Hac ile ilgili hutbe irad ederken bir adamın hersene mi Hac edeceğiz? sorusunu üç kez tekrarlaması sonucunda şu cevabı vermek zorunda kalmıştır: Ben size bir şey emrittiğim zaman onu gücünüz yettiği kadar yapınız Size bir şey yasakladığım zaman onu tamamen terk ediniz(Müslim,Nesai, İbnu Mace)
Anlaşıldığı üzere yapınız ile yapmayınız ibareleri arasında ince ayrıntı var O halde Mürşidin yapınız dediğinde mürid gücü ölçüsünde yapmaya çalışmalı, yapmayınız dediğinde de derhal terk etmelidir, aksi takdirde terki terk etmeyen terk edilir Bazen bir mürşid sufisini herhangi bir işlede görevlendirebilir, bu yüzden görev istenmez , verilir Görev verilince himmette arkasından gelir Verilen görevi layıkıyla yapmayanın elinden emanet alınır Mürşid sufisiyle iştişarede de bulunabilir, dünya işlerini genelde iş bilenin kılıç kuşananın anlayışıyla ehline havele eder Havale etmesi onun bilgisizliğine yorulmamalı bilakis, kendi görüşünün aksi fikirlere bile sevinirler, yeterki fikir serd ederken samimi ve güzel olanı hedeflemek amacı taşısın Ashabı Kiramda Allah Rasulüne Allah’a abd ve ibadet hususunda tam teslimiyet içerisinde idiler, fakat dünyevi konularda yani gerek ticaret gerek siyaset gerekse savaş gibi konularda görüş belirtmekten imtina etmezlerdi
İnsanlar çeşit çeşit, Peygamberlerde Velilerde aynı değil, beş parmağın beşi bir olmadığı gibi Bir insanın İman dairesine girmekle aslında velayetin ilk adımını atmış oluyor, Allahü Teala; Baksanıza biz insanların bir kısmını diğerine nasıl üstün kılmışızdır(İsra/20), yine Rabbül Alemin; Herkes için yapmış olduğu amellerden dolayı farklı dereceler vardır(Ahkaf/19) diye beyan buyuruyor Hak ve hakikat yolunda insanlardan kimi kimine göre üstün olabilir, velilik çünkü saltanata dayalı değil, Allah tarafından takdir edilen husus Rabbani alimler malumat sahibi değil; Allah’ı tanımak noktasında marifet ehlidirler Ki, Rabbül Alemin onlar için; ‘Allahtan ancak alim olanlar korkar’(fatir/2 buyurmuştur Yine; ‘Hiç bilenlerle bilmiyenler bir olur mu?’ (Zümer/9) ayetiyle avamdan farklı oldukları belirtilmiştir Ulu’l Emr işleri icra eden veya yürüten demek, bu iş dünya işide olabilir uhrevi de olabilir İşte Kamil Mürşidin asıl işi ebedi hayata yönelik iş noktasında Ulul Emrdir O halde ona müntesip olan Ulu’l Emr’ine itaat etmeli ki yol alabilsin Çünkü Onlar Ricalulluhdır, Sıddıktır, Muhsindir, Muttakidir, Ebrardır, Evliyaullahtır vs her şeyden öte Peygamber varisidir, Onları tanımak büyük bir nimettir, kiymetini bilene
Gerçekten insanlar içtenlikle Onları arasalardı, Evliyaullahı tanıma şerefine nail olurlardı, Allah dostlarını dağ taş, sulardaki balıklar bile haberdar ve Onun için kendi hal lisanı ile dua etmekten geri durmazlar Kainat zaten onların yüzü suyu hürmetine ayakta Çünkü Onlar Allah’ın canlı şahididirler Allah bir kulunu severde yaratılana bildirmez mi, ama insana doğrudan bildirmek adetullaha aykırı, insandan biraz arayış , birazda kıpırdama isteniyor diğer yaratılanlardan farklı olarak
__________________
|