Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adlı, dini, hasan, hikaye

Hasan Can Adlı Dini Hikaye

Eski 08-31-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hasan Can Adlı Dini Hikaye




Hasan Can Adlı Dini Hikaye



Yavuz' a yoldaş ve sırdaş olan nedim


Hafız Mehmet Akkoyunlu sarayının mescidine bakan kendi halinde bir müezzindir Ancak onda öyle bir ses vardır ki, bülbüller bile imrenir Kâh volkanlar gibi coşar, kâh akar sular gibi O yanık Kahire aksanı ile okumaya başladı mı, dinleyenler bir hoş olur Cemaatin gözleri dolar, yanaklardan sıcak damlalar kayar


Şah İsmail'in fitne kaynattığı günlerde doğu Anadolu'da cinayetler, baskınlar birbirini izler, halk canından bezer Geceleri kapı sürgüler, camlara kepenk çekerler Havada tarifi zor bir ağırlık vardır Hani sıkıntı, kasvet karışımı bir şey Kargaşa gitgide büyür ve gün gelir Akkoyunluları da sarar Öyle çok cami yıkılır ve öylesine mâsum katledilir ki, görenler haçlı geçti sanır


İşte Yavuz'un 'İslam âlemine birlik' parolasıyla yola çıktığı demlerde Hafız Mehmet Tebriz'e gider Büyük Veli Kemâleddin Erdebili'nin hizmetine girer


Çaldıran zaferinden sonra Erdebili Hazretleri'nin ziyaretine gelen Sultan'ın gözü onca insan arasında Hafız Mehmed ile oğlu Hasan'a takılır Bunlar isimsiz insanlardır, ancak yüzlerinde iç ferahlatan bir samimiyet vardır Birden kanı kaynar ve niye öyle yapar bilemez, onları İstanbul'a davet eder Hafız Mehmed'in işi bellidir: Müezzinlik! Hasan Can'ı ise yanına alır, nedim edinir İlerliyen günlerde yanılmadığını görür Bu genç sıradan biri değil, hem gönül ehli, hem âlimdir Bir çok lisan bilir İkisi arasında tarifsiz bir yakınlık başlar Sırdaş, yoldaş olurlar Hani o, beyninden geçenleri kafatasından saklayan Selim sadece ona açılır


BEKLENEN RÜYA


Yavuz'un Mısır seferine niyetlendiği günlerdir Evet Son Abbasi Halifesi Mütevekkilallah'ın gücü yoktur, ancak yine de onu incitmekten çekinir İbn-i Kemâl Paşa ve Zembilli Ali Efendi, Sultanı iknaya çalışırlar Evet bu seferin lüzumuna herkesten çok o inanır, ama yine de huzursuzdur Yemekten içmekten kesilir, uykuyu dağıtır Sabahlara kadar ibadet eder, buruşuk kağıtlara karışık şekiller çizer 'Ah!' der, 'Ah bir işaret gelse'


İşte uykusuz geçen bir gecenin ardından Hasan Cana sorar:

-Nerelerdeydin?

-Azıcık dalmışım efendim

-Öyleyse rüyanı anlat

-Dikkate değer bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum

-Olacak iş mi yani, bir insan uyusun da rüya görmesin İyi düşün görmen lâzımdı!


Hasan Can çıkar 'Tuhaf' der, 'Sultan bir işaret bekliyor ama ne?' Tam o sırada bir başka Hasan (Kapıcıbaşı Hasan Efendi) yaklaşır 'Ben' der 'garip bir rüya gördüm, ama şimdi bunu nasıl anlatmalı sultana?'


Hasan Can onu adeta aparır, koparır, çıkarır Yavuz'a Sultan 'buyur!' der, o başlar anlatmaya:

-Hünkârım akşam çadırınızın önünde nöbetteydim Bir ara içim geçti Ya da öyle olduğunu sanıyorum Zira mekân aynıydı ve ben ayaktaydım Baktım dört atlı çadıra yaklaşıyor Hemen davrandım, önlerine çıktım Güya 'Kimsiniz, necisiniz?' diye sorgulayıp çevirecektim onları Ancak vuruldum sanki Dondum kaldım Atlar çok asildi ve yere basmıyorlardı Süvariler hem çok heybetli, hem çok sevimliydiler Bırakın hesap sormayı, eteklerine kapanmak, ellerini öpmek için yanıp tutuşmaya başladım Esrarengiz ziyaretçiler hünkârımızı sordular Çadırdan ışık sızıyordu 'Meşgul olmalı' dedim Öndeki 'İyi' dedi, 'Rahatsız etme Sabahleyin geldiğimizi söylersin Biz Server-i Kâinatın eshabındanız Efendimiz Selim Han'a selâm söyledi ve buyurdular ki: Haremeynin hizmeti kendisine verildi!' Ve geldikleri gibi uzaklaştılar Bir anda ufukta kayboldular Sancakları ışıklı izler bıraktı Tam 'bunlar kim ola?' diye düşünüyordum ki bir ses 'Nasıl tanımazsın' dedi 'Öndeki Hazreti Ebubekir, yanındakiler, Ömer, Osman ve Ali! Radıyallahüanhüm ecmain


Yavuz heyecanlıdır Rüyayı tek kelimesini kaçırmadan dinler ve nedimine döner 'Bilir misin Hasan, biz emir olunmadıkça kıpırdamayız İşte şimdi tamam Artık çıkabiliriz yola'


SİNA DENEN BELA


Sina Çölü kelimenin tam mânâsı ile belâdır Yer sarıdır, gök sarı Güneş tepsi kadar iri, hava toz yüklüdür Kum dağları biteviye yer değiştirir ve klavuzlar dönektir Sonra çölün tek vahası yoktur Molalar ayrı derttir Sıcak kum vücudu kuşatır ama, kumun az altı yılan, çiyan kaynar Kunduralardan akrepler çıkar Kaypak zemin yorucudur Dahası toplar, çadırlar, hasırlar Yerinden kıpırdamayan ağırlıklar


İşte askerin tâkâtını zorladığı anlardan birinde Yavuz Selim atından atlar, yürümeye başlar Eh sultanın yürüdüğü yerde, hayvanına binmek kimin haddine? Bu işe mana veremeyen vezirler önceleri susmayı dener, yutkunup dururlar Yavuz'a tek kelime söyleyemezler ama, güçleri Hasan Can'a yeter Fırsatını bulup çevirirler 'Yetti gayri!' derler, 'Astırırsanız astırın, kestirirseniz kestirin! Ama itirazımız var!'

-Neye?

-Askeri yürütmenize!

Hasan Can mânâlı mânâlı güler Önce boynu bükük, gözleri yarı kapalı yürüyen sultanı gösterir, sonra vezirlerin kulağına eğilir 'Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem yaya olarak yol gösteriyor' der, 'eğer yakışır diyorsanız, binelim atlarımıza'


İnanın imdad-ı İlahi ortadadır Nitekim hiç olmadık şeyler olur Orduya kara kara bulutlar gölge yapar, sahraya görülmedik yağmurlar yağar Bu çölü 13 günde geçen ikinci bir ordu yoktur Anlaşılan o ki, halifelik İslam'ın zinde gücüne bahş olmaktadır Türk'e!


CEZA MI, CAİZE Mİ?


Bir gün Yavuz, Hasan Can'a 'Biliyor musun?' der, 'Bu gece Muhammed Bedahşi Hazretlerini gördüm Beyaz bir elbise giymiş, yolculuğa hazırlanıyordu' Hasan Can gayri ihtiyari 'Ahiret yolculuğu olsa gerek' der Yavuz'un bu cevaba canı sıkılır 'Sen bilmez misin?' der, 'Rüyalar tabire bağlıdır Eğer Şeyh'e bir hal olursa gözüme gözükme!'


Çok geçmez Muhammed Bedahşi hazretlerinin vefat haberi gelir Sultan Halimi Çelebi'ye döner: 'Şimdi ben bu Hasan'ı cezalandırmaz mıyım?' der Halimi Çelebi 'A be çocuk niye ağzını tutmazsın' gibilerden teessürle bakar Lâkin Hasan Can hâl ehlidir, rahattır 'Araştıralım efendim' der, 'Eğer benim tabirimden sonra vefat ettiyse, cezaya hazırım, ama önce vefat ettiyse sultanımız bu fakire bir caize (hediye) verse gerek'


Araştırırlar Hasan Can haklı çıkar Sultan çıkarır kaftanını, ona bağışlar Dahası keseler dolusu altın verir Hasan Can kaftanı sırtına alır, ama altınları fakir fukaraya dağıtır Sevabını bağışlar Bedahşi Hazretlerinin nurlu ruhuna


AKIBET HAYR


Biliyorsunuz hayatı muhteşem zaferlerle dolu olan Yavuz, genç yaşında küçücük bir çıbana boyun eğer Son nefesini verirken Hasan Can yanındadır

Yavuz sorar:

-Hasan bu ne hal?

-Şimdi Allah ile olacak zamandır sultanım

-Ah be Hasan Sen bunca zamandır, bizi kimle bilirdin?


Yavuz'un konuşmaya mecâli yoktur Mushaf-ı şerifi işaret eder Hasan Can o berrak sesiyle Yasin-i Şerif'e başlar Yine volkanlar coşar, sular akar Sultanın yüzünde huzurun izleri hâlelenir Sonra latif bir tebessüm yayılır Koca sultan ayan beyan güler, belki de ilk kez böyle güler


'Nasıl bre?'

Mısır seferine çıkacakları gün kayıkla Üsküdar'a geçerler Nedendir bilinmez Sultan, yoldaşına takılır 'Hasan Can kahvaltı yaptın mı?'

Hasan Can cevap verir 'Beli (evet) sultanım!'

-Yumurta seversin değil mi?

-Beli sultanım!


Aradan yıllar geçer Yollar, muharebeler, insanlar, şehirler Nihayet Mısır seferi biter, İstanbul'a gelirler Şimdi yine sandaldadırlar Ama bu kez yönleri Sarayburnu'nadır Sultan ansızın Hasan Can'a döner 'Nasıl bre?'

Cevap ışık hızıyla gelir: 'Rafadan sultanım!'

Birlikte düşünmek, beraber hissetmek 'Hemhâl olmak' denilen şey bu olsa gerek


Hasan Can Hazretleri Bursa Yeşil Türbe haziresinde medfûndur




Kaynak:

Huzura Doğru

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.