Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
devleti, kültür, medeniyeti, osmanlı

Osmanlı Devleti Kültür Ve Medeniyeti

Eski 08-31-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Kültür Ve Medeniyeti








Osmanlı Devleti Kültür ve Medeniyeti
A DEVLET VE MEMLEKET YÖNETİMİ

1 Merkez Yönetimi
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren merkeziyetçi ve mutlak bir idare ile yönetilmekteydi 1876'da ise Kanuni Esasi (anayasa) hazırlanıp meşrutiyet yönetimine geçilmiştir Halk kısmen yönetime katılma hakkını elde etmiştir

Osmanlı Devleti'nde egemenlik hakkı emirleri kanun sayılan hükümdara aitti Hükümdarlar ülkeyi keyfi bir şekilde değil; kanunlara, töreye ve İslami kurallara göre yönetirler, önemli devlet adamlarına da danışırlardı Ancak son söz yine padişaha aitti

Hükümdarlar bey, gazi, hünkar, sultan, han, padişah gibi unvanlar kullanırlardı Para bastırmak, hutbe okutmak hükümdarlık alametleriydi Hükümdarlar başkentte otururlardı Ülkeyi yönetmek, orduya komuta etmek, savaş ve barışa karar vermek, önemli devlet adamlarını atamak, gerektiğinde Divanıhümayun toplantılarına başkanlık etmek hükümdarın görevleri arasındaydı

Hükümdarlık hakkı hanedana mensup bütün şehzadelere tanınmıştı Ancak genelde babadan oğula geçerdi Bu nedenle şehzadelerin yetişmesine önem verilirdi Şehzade ya da çelebi denilen padişah çocukları lala denilen deneyimli hocalar gözetiminde küçük yaşta sancaklara vali olarak atanırlardı

Böylece hükümdar adaylarının yönetimde tecrübe kazanması, halkı ve devlet kurumlarını tanıması sağlanırdı I Ahmet döneminde bu durum kaldırıldı Yine I Ahmet döneminde akıllı olmak şartıyla en yaşlı şehzadenin hükümdar olması kural haline geldi Bununla taht kavgalarının ve şehzadelerin öldürülmesinin engellenmesi amaçlandı Ancak bu durum şehzadelerin yönetim deneyimi kazanma imkanını ortadan kaldırdı

Divanıhümayun: Osmanlı Devleti'nde yönetim, askerlik, maliye adalet gibi önemli konular Divanıhümayun adı verilen bir kurulda görüşülürdü Orhan Bey zamanında oluşturulan Divanıhümayun toplantılarına başlangıçta padişahlar başkanlık ederlerdi Fatih zamanında Divan toplantılarının başkanlığı veziriazamlara bırakıldı Divanıhümayun yaptığı işler bakımından bugünkü Bakanlar Kurulu'na benzerdi Yalnız aldığı kararlar padişah tarafından onaylanırsa yürürlüğe girdiğinden bir danışma meclisi özelliği gösterirdi Ayrıca Divanıhümayun önemli davalara da baktığından yüksek yargı organı gibi de çalışırdı Divanıhümayun toplantılarına veziriazam, vezirler, kazasker, defterdar ve nişancı katılırdı Gerekli durumlarda kaptanıderya ve şeyhülislam da toplantılara katılırdı

Veziriazam (Sadrazam): Padişahın vekili sayılırdı Önemli devlet adamlarını atamak ya da görevden almak, padişah katılmadığı zamanlarda orduya komuta etmek, Divanıhümayun toplantılarını yönetmek başlıca görevleriydi

Vezirler: Bilgili ve yetenekli devlet adamları arasından seçilirler, veziriazamın verdiği görevleri yaparlardı Bugünkü devlet bakanlarına benzerdi

Kazaskerler: Divanda büyük davalara ve askeri davalara bakarlar, kadı ve müderrislerin (medrese hocaları) atama ve görevden alma işlerini yaparlardı Bugünkü Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığı’nın görevlerini yaparlardı

Defterdarlar: Devletin bütün gelir ve giderlerinden sorumluydular Bugünkü Maliye Bakanı’nın görevlerini yapardı

Nişancı: Kanunları iyi bilir, gerektiği zamanlarda Divanda açıklamalarda bulunurdu Padişah fermanlarına ve mektuplara padişahın tuğrasını (imzasını) çekerdi Ayrıca fethedilen toprakları tapu defterlerine kaydeder, dirliklerin dağıtımını yapardı

Şeyhülislam: Divanıhümayun’da alınan kararların İslamiyet'e uygun olup olmadığına dair fetva verirdi

Kaptanıderya: Donanma komutanıydı İstanbul'da olduğu zamanlarda Divan toplantılarına katılır, donanma ve tersaneler hakkında bilgi verirdi

19 yüzyılda II Mahmut tarafından Divanıhümayun kaldırıldı Yerine bugünkü anlamda bakanlıklar diyebileceğimiz nazırlıklar kuruldu Bunlara danışmanlık yapmak üzere adli, idari ve askeri danışma meclisleri oluşturuldu I Meşrutiyetin ilanıyla da Âyan ve Mebuslar Meclisi oluşturuldu

2 Ülke (Taşra) Yönetimi
Osmanlı Devleti'nde başkentin dışındaki yerlere taşra denirdi Ülke beylerbeyilerin yönettiği eyaletlere ayrılmıştı Ülke sınırları genişledikçe eyalet sayısı da artmıştır Eyaletler idare bakımından üçe ayrılmıştı Bunlar;

Merkeze Bağlı Eyaletler: Anadolu ve Rumeli eyaletleri idi Bu eyaletlerin başında beylerbeyi bulunurdu Eyaletler sancakbeyi tarafından yönetilen sancaklara, sancaklar da kazalara ayrılmıştı Kazalarda belediye ve adalet işlerine kadı, askerlik işlerine subaşılar bakardı Kazalar da nahiye ve köylere ayrılmıştı

Özel Yönetimli Eyaletler: (Trablusgarp, Mısır, Tunus vb)

İmtiyazlı Eyaletler: (Kırım, Eflak, Boğdan, Erdel gibi)

19 yüzyılda eyalet yönetiminde değişiklikler oldu II Mahmut zamanında bugünkü il sistemine benzer bir yönetim kuruldu

3 Toprak Yönetimi
Devlete Ait Topraklar (Miri Arazi); Osmanlılarda fethedilen topraklar devletin malı sayılırdı Bu topraklar tapu defterlerine kaydedilir, yıllık gelirine göre sınıflandırılırdı Toprağı kullanma hakkı üzerinde yaşayan halka verilmişti Halk bu toprağı istediği gibi ekip biçerdi Toprağını iyi ekip biçmeyen ya da üst üste üç yıl boş bırakanlardan topraklar geri alınır, başkasına verilirdi Böylece tarımda üretimin sürekliliği sağlanırdı

Devlete ait toprakların önemli bir kısmını dirlik toprakları oluştururdu Bu topraklarda yaşayanlar devletin kiracısı olarak kabul edilirlerdi Bu nedenlede topraktan elde ettikleri gelirin bir kısmını devletin gösterdiği kişilere vergi olarak verirlerdi Bu kişiler asker ya da memur olabilirdi Bunlar devletten maaş almazlar, elde ettikleri bu gelirle geçinirlerdi

Dirlikler yıllık gelirine göre has, zeamet ve tımar olarak üçe ayrılırdı Has; veziriazam, vezirler, beylerbeyi gibi büyük devlet adamlarına verilirdi Zeamet; kadı, subaşı gibi orta dereceli memur ve askerlere verilirdi Tımar ise; savaşta yararlık gösteren askerlere ve bazı küçük devlet memurlarına verilirdi

Dirlik sahipleri topladıkları vergilerle hem kendi geçimlerini sağlarlar, hem de gelirlerine göre atlı asker beslerlerdi Bunlara tımarlı askerler denirdi Bu askerler barış zamanında asayiş ve güvenliği sağlar, üretimin sürekliliğini denetler, bir savaş zamanında da subaşı ve sancakbeylerinin komutasında sefere çıkarlardı

Devlete ait topraklardan sınır boylarındaki akıncılara verilenlere yurtluk, kale muhafızları ve tersane giderlerine ayrılanlara ocaklık denirdi Geliri doğrudan hazineye aktarılan topraklara mukataa denirdi

Vakıf Toprakları: Bu toprakların gelirleri cami, medrese, kervansaray, aşevi, hastane gibi sosyal kurumların giderlerine harcanırdı Bu topraklar satılamaz, miras bırakılamazdı Devlet bu topraklardan vergi almazdı

Mülk Topraklar: Genelde padişah tarafından kişilere mülk olarak verilen topraklardı Bu toprak sahipleri topraklarını istedikleri gibi kullanırlar, miras bırakabilirler, isterlerse satabilirlerdi

18 yüzyılda tımar sistemi bozuldu Bu durum ordu ve maliyeyi olumsuz yönde etkiledi 1858'de çıkarılan arazi kanunnamesi ile uzun süre bir toprağı kullananlar toprağın sahibi sayıldı

4 Maliye
Osmanlı Devleti'nde maliyenin başında defterdar bulunuyordu Osmanlı hazinesinin başlıca gelir kaynakları; Müslüman halktan alınan öşür vergisi ile Müslüman olmayan halktan alınan haraç ve cizye vergileri, Gümrük, maden, orman ve tuzla gelirleri, Savaşlarda elde edilen ganimetlerin beşte biri, Bağlı beyliklerden ve yabancı devletlerden alınan vergi ve hediyelerdir

18 yüzyıldan itibaren savaş ganimetleri ile bağlı beyliklerin ödediği vergiler ortadan kalkmıştır Ayrıca kapitülasyonlar nedeniyle gümrük gelirleri de azalmıştır

Osmanlılarda ilk parayı Osman Bey bastırmıştır Fatih'e gelinceye kadar Osmanlı paraları gümüş akçe iken Fatih zamanında ilk kez altın para bastırılmıştır

18 yüzyılda maliye bozulmuştur Kaybedilen savaşlar, ödenen ağır savaş tazminatları, kapitülasyonlar ve Sanayi İnkılâbı bunda etkili olmuştur

Osmanlı Devleti ilk kez Kırım Savaşı sırasında Avrupalı devletlerden borç almıştır (1854) Ancak bir süre sonra alınan borçların faizleri bile ödenemez olmuş, Osmanlı maliyesi iflâs etmiştir Avrupa devletleri, alacaklarını tahsil edebilmek için “Düyun-u Umumiye” adı verilen Genel Borçlar İdaresi'ni kurmuşlar (1881) Devletin önemli vergi gelirlerine el koymuşlardır

5 Ordu ve Donanma
Orhan Bey zamanında özellikle kuşatmalarının sürdürülebilmesi için Yaya ve Müsellem (atlı) adıyla ilk düzenli ordu kurulmuştur l Murat devrinde “kapıkulu ordusu” kuruldu

Osmanlı kara ordusu Yükselme Dönemi'nde dünyanın en güçlü ordusu durumundaydı Bu dönemde kara ordusu; kapıkulu askerleri, eyalet askerleri ve yardımcı kuvvetler olmak üzere üç ana bölüme ayrılmıştır

Kapıkulu Askerleri
Bunlar doğrudan padişaha bağlı ve üç ayda bir maaş (ulufe) alan askerler olup ayrı bir kanunla özel olarak yetiştirilirlerdi Barış zamanında İstanbul ve çevresinde oturur, buraların güvenliğini sağlarlardı Savaş zamanında da ordunun merkezinde yer alırlardı Kapıkulu askerleri Piyade (yaya) ve Süvari (atlı) olmak üzere ikiye ayrılırlardı

Kapıkulu Piyadeleri: Acemi Oğlanlar, Yeniçeriler, Topçular, Humbaracılar Cebeciler ve Lağımcılardan oluşurdu

Kapıkulu Süvarileri: Bunların tamamı atlı olup savaş sırasında padişahı, hazineyi ve ordunun ağırlıklarını korurlardı altı bölükten oluşurdu

Eyalet Askerleri: Bunların başında Tımarlı askerler gelirdi Bunlar merkeze bağlı eyaletlerde dirlik sahiplerinin besledikleri atlı askerlerdir Bu sınıf tamamen Türklerden oluşup, kuruluş ve yükseliş devirlerinde Osmanlı ordusunun asıl askerî gücünü oluşturmuştur Tımarlı sipahiler, barış zamanında bulundukları yerlerin güvenliklerini sağlar, savaş zamanında ise savaşa katılırlardı

Akıncılar: Sınır boylarında otururlardı sınırları korumak, düşman topraklarına akınlar düzenlemek, orduya rehberlik etmek ve düşman hakkında istihbarat bilgileri toplamak başlıca görevleriydi

Yardımcı Kuvvetler
Kırım, Eflak, Erdel, Boğdan gibi Bağlı beylik ve eyalet askerlerinden oluşurdu

Donanma
Osmanlı Devleti'nde ilk denizcilik faaliyetleri Orhan Bey devrinde Karesi Beyliği'nin alınmasıyla başlamıştır İlk Osmanlı tersanesi Yıldırım Bayezid devrinde Gelibolu'da kurulmuştur Osmanlı denizciliği Fatih zamanında büyük gelişmeler göstermiş, Kanuni zamanında ise altın çağını yaşamıştır Bu dönemde Osmanlı donanması tüm Avrupa donanmasıyla baş edebilecek güçte idi Barbaros Hayreddin, Piri Reis, Burak Reis, Turgut Reis, Seydi Ali Reis, Kemal Reis Yükselme Dönemi'nin ünlü denizcileridir

B HUKUK SİSTEMİ - SOSYAL ve EKONOMİK HAYAT

Hukuk
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren adalete büyük önem vermiştir Din dil ırk ayırımı yapılmamış, herkes kanun önünde eşit sayılmıştır 19 yüzyıla kadar kaynağı İslamiyet olan Şeri hukuk ile kaynağı Türk töresi olan Örfî hukuk kuralları uygulanmıştır Osmanlılarda eyaletlerdeki davalara kadılar bakardı Yüksek devlet görevlileri ile askeri davalara ise kazaskerler bakardı Yargı tam anlamıyla bağımsızdı Kadıların verdiği kararlardan memnun kalmayanların davalarına kazaskerler tarafından divanda bakılırdı Müslüman olmayanların davaları (ceza davaları hariç) kendi din kurallarına göre kendi kilise veya havralarında çözümlenirdi

Fatih zamanında hukuk kuralları “Kanunname-i Âli Osman” adıyla yazılı hale getirilmiştir Bu kanunlara Kanuni zamanında eklemeler yapılmıştır 19 yy'da Avrupa hukuk kurallarına benzer yeni hukuk kuralları yapılmıştır 1876'da ilk Türk anayasası olan Kanun-i Esasi hazırlanmıştır Bütün bunların dışında azınlıklar için de ayrı hukuk kuralları yapılmıştır Bu durum hukuk kargaşasına yol açmıştır

Sosyal Hayat
Osmanlı Devleti'nde halk siyasî bakımdan; yönetenler (askerîler) ve yönetilenler (reaya) olarak ikiye ayrılabilir Dinî bakımdan; Müslümanlar ve Gayrimüslimler olarak (Hristiyan ve Musevî) ikiye ayrılırlar Ekonomik faaliyetler bakımından ise; çiftçiler, esnaflar, tüccarlar ve göçebeler olarak dörde ayrılabilir Osmanlı Devleti'nde sosyal açıdan tam bir özgürlük vardı Müslüman olmayan halk kendi geleneklerine göre yaşardı Ancak herkes devletin koyduğu kurallara uymak zorundaydıforumsinsinet

Ekonomik Hayat
Osmanlılarda ekonominin temelini tarım, hayvancılık ve ticaret oluştururdu Devlet bu alanlardaki gelişmeleri desteklerdi Özellikle tarımın gelişmesine önem verilirdi Tımar sistemi tarımın gelişmesine önemli bir katkı sağlamıştır Osmanlılar ticarete de büyük önem vermiştir Ticaretin gelişmesi için yollar üzerinde hanlar, kervansaraylar yapılarak hem tüccarların rahat etmesi amaçlanmış, hem de yolların güvenliği sağlanmıştır Osmanlı Devleti'nde el işçiliği (zenaat) gelişmiştir Denizli'nin dokumaları, Bilecik'in kadifeleri, Diyarbakır'ın ipekli kumaşları ünlü idi Silah ve cephane Edirne'de imal edilirdi

18 yy'da Sanayi İnkılabı'ndan sonra Avrupalı tüccarlar ürettikleri malları kapitülasyonların sağladığı imkanlardan yararlanarak Osmanlı pazarlarına satmaya başladılar Bu durum Osmanlı sanayisini ve ekonomisini çökertmiştir

C EĞİTİM, ÖĞRETİM, BİLİM ve SANAT

1 Eğitim ve Öğretim
Medreseler: Osmanlı Devleti'nde en önemli eğitim kurumlarıydı İlk, orta ve yüksek öğreniminin verildiği kurumlardır Buralarda ders veren hocalara “Müderris” denirdi En önemli medreseler Fatih ve Süleymaniye Medreseleridir İlk Osmanlı medresesi Orhan Bey zamanında İznik'te açılmıştır Medreselerde hem Kur'an, hadis, fıkıh gibi dini ilimler, hem de matematik, astronomi, tıp, felsefe gibi pozitif bilimler okutulurdu

Enderun Mektebi: Devlet memuru yetiştiren bir tür saray okulu idi

Bunların dışında 18 yüzyıldan itibaren eğitim ve öğretimde önemli değişiklikler yapılmış, pek çok askeri, sivil ve teknik okul açılmıştır 19 yüzyılda eğitim - öğretime verilen önem artmış, rüştiyeler (ortaokul), idadiler (lise) ve Darülfünun (üniversite) açılmıştır Ayrıca azınlıklara ve yabancılara da okul açma izni verilmiştir Ancak devlet eğitim kurumları üzerinde denetim kuramamış, bu durum eğitim karmaşasına yol açmıştır

2 Bilim, Sanat, Mimari
Bilim: Osmanlı padişahları, bilim adamları ve sanatçıları koruyup desteklemişlerdir Kuruluş Devri'nde Suriye ve Mısır medreselerine öğrenci gönderilirken Yükseliş Dönemi'nde Türkistan, Mısır, Suriye ve İran'dan bilim adamı ve öğrenciler gelmiştir Bunlar arasında en ünlüsü Fatih zamanında Türkistan'dan gelen, astronomi ve matematik bilgini Ali Kuşçu’dur Piri Reis Denizcilik ve harita alnında eserler vermiştir Evliya Çelebi ve Kâtip Çelebi seyahatname yazmışlardır 17 yüzyıldan itibaren Osmanlılardaki bilimsel çalışmalar gerilemiştir

Sanat ve Mimari: Osmanlılarda en çok gelişen sanat dalı mimari idi Mimaride cami ve türbe gibi dini yapıların yanında, medrese, aşevi, hastahane, köprü, kervansaray, saray gibi eğitim, sağlık, askeri, ticari ve sosyal amaçlı yapılar da yapılmıştır

18 ve 19 yüzyıllarda mimaride Avrupa'nın etkisi görülmüştür Dolmabahçe Sarayı ile Yıldız Sarayı en önemlileridir Osmanlılarda minyatür, çinicilik, hattatlık, oymacılık, nakkaşlık, ciltçilik de önemli sanat dalları arasında yerini almıştır Resim ve heykelin İslamiyet'te yasak olması, bu alandaki gelişmeleri engellemiştir

3 Yazı, Dil ve Edebiyat
Osmanlılar Arap alfabesini kullanmışlardır Resmi dil Türkçedir Türkçeye, Arapça ve Farsça birçok kelimenin katılmasıyla Osmanlıca ortaya çıkmıştır Osmanlılar edebiyata da önem vermiştir Karacoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu gibi halk ozanları yetişmiştir Saray ve çevresinde yaygın olan Divan edebiyatının en önemli temsilcileri Nedim ve Fuzuli'dir 19 yüzyılda Avrupa edebiyatı Osmanlı toplumunu da etkilemiştir Bu dönemde Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa gibi edebiyatçılar yetişmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Devleti Kültür Ve Medeniyeti

Eski 08-31-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Kültür Ve Medeniyeti



Osmanlı Toprak Hukuku
Osmanlı Devleti zamanında beş türlü toprak vardı:

1 Milletin mülkü olan topraklar olup, pek azı haraçlı, pek çoğu öşürlüydü Mülk olan toprak dört kısımdı Birincisi; köy, şehir içindeki arsalar veya köy yanında olup, yarım dönümü geçmeyen ve öşürlü veya haraçlı olan yerlerdi İkincisi, halifenin izniyle millete satılan ve mahsulünden öşür verilen mîrî tarla ve çayırlardı Üçüncüsü öşürlü, dördüncüsü haraçlı topraklar olup, bunlar yarım dönümden büyük tarlalardı

Bu dört çeşit toprağı, sahibi satabilirdi Vasiyet edebilirdi ve vârislerine, ferâiz bilgisine göre taksim olunurdu Halbuki mîrî toprakları peşin para verip tapuyla kullanan kimseler ölürse, bu toprakların parasından borcu ödenmez Vasiyet edemez Vârislerin malı olamaz Bu topraklar kurban nisabına katılmaz Satılmaz Yalnız, izinle, para karşılığı, başkasına devir olunabilir Mîrî toprağı kiralayan kimse, her şey ekebilir veya kirayla başkasına ektirir Üç sene boş bırakılan toprak başkasına verilir Kiracı, mîrî toprağa ağaç, asma gibi şeyleri izinsiz dikemez İzinsiz, bina da yapamaz Meyyit gömülmez Mîrî toprak, tapuyla kiralamış olanın mülkü olamaz Bu kimseler kiracıdırlar Bu kimse vefat edince, toprağın vârisine kiraya verilmesi âdet olmuştur Bu, vârisin şer’i hakkı olmayıp, devletçe yapılan bir ihsandır

2 Vakıf topraklar olup, öşürlüydü
3 Umuma terk edilen meydanlar, çayır ve benzerleriydi
4 Beytülmal'in ve hiç kimsenin olmayan dağlar, ormanlar gibi yerler olup, buraları işletip mahsul alan Müslüman öşür verirdi
5 Mîrî topraklar Memleketin çoğu böyle olup, kiraya verilirdi Sonraları çoğu millete satıldı Öşürlü toprak oldu

Dirlik sistemi
Mîrî topraklar, Osmanlı Devleti döneminde oldukça ilgi çekici bir sistemle işletilmiştir Dirlik sistemi denilen bu usul şöyle doğmuştur:
İslâmiyet'in doğuşundan beri fethedilen arazinin rekâbesi (mülkiyeti) Devlet Hazinesine “Beytülmâle” kalıyordu Hükümet bu arazinin sadece kullanılmasını fertlere bırakabiliyordu Osmanlı Hükümeti, toprakların fertler aracılığıyla işletilmesini “dirlik sistemi” ile hâlletmiştir Bu şekilde teşekkül eden dirlikler beş kısımdı:

1 Hâs: Senelik hasılatı, 100000 akçeden fazla olan dirlik Padişaha mensup büyük zevatla vezirlere ve beylerbeylerine ait olurdu Her hâs sahibi, her 5000 akçe için bir cebeli, yani savaşa hazır mücehhez (teçhizatlı) asker çıkarmakla mükellefti

2 Zeâmet: Hasılatı, 20000’den 100000 akçeye kadar olan dirlik Her 5000 akçe için bir cebeli çıkarmakla mükellefti

3 Timar: Hasılatı, 3000 akçeden 20000 akçeye kadar olan dirlik İlk 3000 akçe müstesna, her 3000 akçe için bir cebeli yetiştirmekle mükellefti

4 Yurtluk: Tersane mensuplarının, yahut bir kalenin muhafızlarının veya bir kasaba veya şehir memurlarının açıklarını karşılamak için verilen dirliklerdi Sahibinin, iki veya daha çok bölgenin öşrünü tahsil yetkisi vardı

5 Ocaklık: Asıl itibariyle yurtluktan farklı olmayıp, ocaklık sahibi, öşür vergisi yanında gümrük gibi bazı resim ve vergilerin de toplanmasına yetkiliydi

Gerek yurtluk ve gerekse ocaklık verilmesi, hudutları muhafaza ve bilhassa âni savaşta, ordu gelinceye kadar mücadele veya asıl ordu yetişince, ona iltihak ederek onunla beraber nihaî zafere kadar harbe iştirakten ibaretti

Dirlik sahiplerinin yetkileri
Dirlik teşkilâtında hak sahiplerine “sâhib-i ard” yani toprak sahibi denirdi Bunlar, o dirliğe dahil olanlardan biri arazisini satacak olursa, bu satışta tapu memuru vazifesini görürdü Sâhib-i ard, öşrü kendisine tahsis edilen toprakları, reâyânın (bu toprakları ekip biçen halkın) vazifesini yapmadığı zaman hükümdara vekâleten onun elinden alıp, başka birisine verebilirdi

Dirliklerin çöküşü ve ilgâsı
Devlete büyük faydaları olan Dirlik Teşkilâtı, Üçüncü Sultan Mehmed Han devrinden itibaren zayıflamaya başladı Bunun sebebi, dirlik sahiplerine normal (asker) yetiştirme külfeti dışında başka mükellefiyetler yüklenmesi olmuştur Bu çok önemli müessesenin ıslahı yoluna gidilmişse de bir türlü düzeltilemedi Nihayet 1839 tarihli Tanzimat Fermanı ile bütün dirlikler kaldırıldı Bu fermanla, memur maaşlarının hazineden verileceği ilân olundu ve mevcut dirliklerin sâhib-i arzlarını mağdur etmemek için, dirliklerin hasılatı, kayd-ı hayat şartıyla, onlar lehine gelir olarak maaş şeklinde bağlandı

Daha sonra 1858 (H 1274) tarihli “Arazi Kanunu” çıkarılmıştır Bu kanundan önce, Hicrî 892 senesinde hazırlanmış olan “Hüdâvendigâr Livâsı Kanunnâmesi”, Hicrî 922 tarihli “Biga Livâsı Kanunu”, Hicrî 935’te hazırlanmış olan “Aydın Livâsı Kanunu” ve Hicrî 935 senesinde yürürlüğe konulan “Kütahya Livâsı Kanunu” vardı

1858 tarihli Arazi Kanunnamesi hazırlanırken, 1849 tarihli Ahkâm-ı Mer’iyyeden oldukça istifade edilmiştir 1858 tarihli Arazi Kanunnâmesi, Osmanlı Devleti dönemindeki beş sınıf toprak rejimini aynen almıştır Bunlar; mülk topraklar, mîrî topraklar, vakıf topraklar, metruk (terkedilmiş) topraklar ve ölü topraklardır

1858 Arazi Kanunnâmesi’nin yanında daha sonra birçok kanun çıkarılmıştır Bu kanunlar doğrudan doğruya toprak kanunu sayılmamakla beraber, toprak konusuna ilişkin bazı hükümler ihtiva ediyorlardıforumsinsinet

Osmanlıda Toprak İdaresi
Arazinin Bölünmesi: Osmanlida toprağın bölünmesine ilişkin meseleleri düzenleyen kurallar ancak belirli olaylara çözüm şekli getiren fetvalarda ortaya konuluyorduBunların en tanınmışları şeyhülİslam Ebussuud Efendi tarafından hazırlanan Maruzatı Ebussudda yer alır1858 tarihli arazi kanunu Osmanlı Devletinde daha önce uygulanmakta olan toprak türlerini bir sistem halinde düzenlemiştiBuna göre topraklar bağlı olduğu hukuki rejim ve statüsüne göre 5 kısma ayrılırdı Genellikle Osmanlı Tarihiyle ilgili eserlerde bu toprakların 3e ayrıldığı görülür(Öşri,Haraci ve miri) Mali,iktisadi, ve sosyal ilişkiler yönünden elverişli sayılabilecek bu sınıflandırma mülkiyet tasarruf ve topraktan yararlanma şekilleri bakımından eksik kalmaktadırArazinin hukuki yönü bakımından topraklar şu bölümlere ayrılıyordu

-Mülk Topraklar
-Metruk Topraklar
-Ölü Topraklar
-Vakıf Topraklar
-Miri Topraklar

Mülk Topraklar: Mülkiyet suretiyle tasarruf edilirdiArazi sahipleri topraklarını hiçbir izne bağlı olmadan diledikleri gibi kullanabilirdiMülk topraklar dört çeşittir:

Arazii Öşriyye: Yeni fethedilen bir ülkenin halkı müslümansa ya da bu yere müslümanlar yerleştirilirse böyle yerler öşri arazi olarak kabul edilirdi

Arazii Haraciyye: Harac-ı Muvazzaf ve Harac-ı Mukasseme adıyla ıkı ceşit vergı toplanırdı Öşri ve haraci arazi sahibi olanlar eğer vasiyet vermeden ölürlerse araziye devlet el koyardı

Daha önce devlet malı olan toprakların hazine ihtiyacı ya da gelirlerinin giderlerini karşılayamaması durumunda mülkiyet ve tasarrufunun şahıslara devredildigi araziler

Köy ve kasaba sınırları içinde bulunan arsalara,oturulan yerlerin tamamlayıcısı sayılan yarım dönüm kadar olan arsalar

Metruk Topraklar: Kullanma ve yararlanma hakkı kamuya bırakılan topraklarBu tür araziler ikiye ayrılırdı

Genel yollar, pazarlar, panayırlar, namazgah, iskele
Bir veya birkaç köyle kasaba halkının yararlanmasına ayrılan mera,yaylak ve kışlaklar

Ölü Topraklar: Kasaba ve köylerden yarım saat uzaklıkta zıraata elverişsiz topraklardıOsmanlı hukukuna göre ölü toprakların tarıma elverişli hale getirilmesi izne bağlıydı Kanunlar bu imkanı herkese tanıyordu

Vakıf Topraklar: Vakıf mahiyetindeydi ve tarım yönünden büyük önem taşıyorduYolların köprülerin meydanların okulların ve çeşmelerin yapım ve narım görevlerinin maddi külfetini üslenirlerdiVakıflar ikiye ayrılırdı:
Doğrudan doğruya aynlarından yararlanılan vakıflar
Yanlız sağladıkları gelirlerden faydalanılanlar
Vakıf idaresi sadece vakfın mülkiyetine sahiptiBu tür vakıfları kiralayanlar ölünce yararlanma hakkı mirasçılarına geçebiliyordu

Miri Topraklar: Osmanlıda ziraat yapılan toprağın büyük bir kısmını kapsıyorduBu topraklarda mülkiyet devlette kalır, geniş ölçüde yararlanma hakkı ve tasarruf hakları da kişilere ait olurdu Osmanlılar ele geçirdikleri yerleri düzenli bir şekilde kayda alırlardıBu kayıtları nişancı adlı görevli yapardıBu tespiti yapılan araziler bir çok bölüme ayrılıyorduBunların büyük parçalar halinde olanları şunlardı:

Havası Hümayun: Devlet hissesi olarak ayrılan ve geliri direk hazineye ait olan araziler

Has: Devletin yüksek memurları için ayrılırdıBunların gelirleri 100 000 akçenin üstündeydi

Paşmaklık: Geliri padişahın annesi kız kardeşi ve zevcelerine ayrılan araziydi

Malikhane Arazi: Kişiye hayatı boyunca işletmek için verilirdiFakat satamaz ve miras bırakamazdı

Vakıf Arazi: Geliri kamu yararına olan arazidir

Arpalık Arazi: Yüksek rütbeli görevlilere çalışırken ek gelir emekli olduktan sonra da emekli aylığına benzer bir gelir oluşturması için verilen araziler

Yurtluk ve Ocaklık: Bir ülkenin fethi sırasında bazı ümeyraya yararlılıkları karşılıgında verilirdi

Zeamet: Hizmet karşılığı tasarrufu verilen arazilerdiYıllık gelirleri 20 000 ila 100 000 arasında olana denilirdi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.