Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hikmetin, nazım, paris, yılları

Nâzım Hikmet'in Paris Yılları...

Eski 01-18-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Nâzım Hikmet'in Paris Yılları...



Nâzım Hikmet'in Paris yılları

Nâzım Hikmet’in doğumunun 105 yılı bugün Paris’te “ablam” ya da “sevgili jandarmam” dediği Güzin Dino’nun da katılacağı bir toplantıyla kutlanacak Konuşmacılardan biri de Şehmus Güzel O, De Gaulle’ü protesto eden Parislilerin arasına katılan, Vera’yla kenti keşfe çıkan, imza gününde hayranlarıyla söyleşen şairi anlatacak


Nâzım Hikmet “gülüm” adını taktığı Fransa’nın başkentiyle mayıs 1958’de tanıştı O günlerde General Charles de Gaulle’ün şaibeli bir biçimde başbakanlığa atanmasına muhalefet eden ve bunu protesto etmek isteyen Fransız Komünist Partisi (FKP) ile Genel İş Konfederasyonu (CGT)’nun düzenlediği on binlerce emekçinin katıldığı görkemli bir gösteriye bile katıldı, eşinin/doktorunun yasaklamış olmasına ve Güzin’in sert sert bakmasına rağmen Eşi doktor Galina şairle Paris’e gelememişti, ama kalp sorunlarıyla karşılaşmaması için bir sayfa kadar tutan “önerilerini” okunaklı bir biçimde yazıp göndermişti Ve Güzin bunların harfi harfine uygulanmasını denetlemek için kendi kendine yetki vermişti Ve Nâzım da fena halde “yanmıştı” Ne içki, ne istediği anda sokakta dolaşmak ne de bilhassa merdiven çıkmak! Hiçbir şeyden çekmedi Nâzım, Güzin’den çektiği kadar(!) ama uysal bir çocuk gibi “ablasının” uyarılarına katlandı (Nâzım, Abidin ve Güzin’e mektuplarında Güzin’i bazen “abla”, bazen “sevgili jandarmam” gibi nitelemelerle anıyor ve hafif tarafından yükleniyor Artık o kadarı da olur; yılların arkadaşları ne de olsa) Ama arada bir kaçamak yaptı Araştırmalarım sonucunda buldum: Örneğin Güzin’in denetim için gelmesinden çok önce kalkıp hemen otelinin dibindeki ve Saint-Michel bulvarı üzerindeki küçük ama bir görseniz bayılırsınız cinsinden şirin kahvede bir sabah erken saatlerde kahve içtiği Fransız polis raporlarına kayıt edildi Bunun şaka olduğunu hemen belirtmeliyim Yarısı şaka ama Polis kayıtlarında bu konuda iz var mı henüz bilemiyorum, ama Nâzım’ın arada bir sabah erkenden çıkıp aşağıdaki kahvede bir kahve içip iki croissant/çörek yediğini biliyorum Çünkü bu “suçunda”, Güzin’e asla “çaktırmadan”, onunla işbirliği içinde olan Abidin Dino nam ressamın “ifadesinde” yazılı bunlar Fakat Nâzım bunu doğrulamaktan kaçındı!
O gün, o gösteri günü yani, Nâzım Hikmet, Abidin Dino ve birkaç yoldaşıyla birlikte Republique Meydanı’na kadar yürüdü Sonra yoruldu ve Abidin’in de ısrarı üzerine, “çünkü işin artık şakaya gelir yanı kalmamıştı”, şair gösterinin sonrasını bir arkadaşının (Charles Dobyznski isimli yoldaşı, sevimli arkadaşımız, “Vitamin Dede” bana bizzat anlattı bunları) evinin balkonundan izledi Çok heyecanlandı şair Ne demek yani koskoca Fransa işçi sınıfı değil miydi sokakları, caddeleri, bulvarları ve meydanları dolduran Bu kızıl bayraklar yoldaşlarım, bu sloganlar arkadaşlar ne demek oluyor? İhtilal yürüyüşte değil mi?
Ve o günden itibaren ve hatta biraz öncesinden bile başlayarak birikmiş/biriktirilmiş hasretini gidermek için Nâzım Baba dolaştı durdu başkentte Şurası Seine değil mi? Şurası Eyfel Şurası Père Lachaise mezarlığı Şurası komünarların tepesi; Louise Michel demek burada çarpıştı, elinde tüfek Evet, elinde tüfek Demek kadınlar cephenin en önündeydiler “Bravo!” Demek çocuklar da savaştı Demek burjuvazi katliamı burada yaptı Şurada yatan Marx’ın o güzelim kızı değil mi? Söyleyin bana yoldaşlarım bu yürüyüş nereye böyle, söyleyin ne olur
Nâzım, bu ilk gelişinde, üç hafta kadar kaldı Paris’te Pek çok şiir yazdı 1949 ve 1950’de özgürlüğüne kavuşması için basın toplantısı, şiirlerinin Fransızcaya çevrilmesi, imza kampanyası ve daha birçok iş için koşturan Tristan Tzara başta, bütün dostlarına teşekkür ziyaretleri yaptı Aragon ve Elsa ile tanıştı Fransız Komünist Partisi’nin isimleri az bilinen, ama sapına kadar ihtilalci militanlarından Direniş Haraketi’nin isimsiz yıldızları Jean Marcenac, Pierre Biro (Pierre ille “Nâzım’ın koruyuculuğunu yapacağım” diye tutturdu ve yaptı Pierre bana anlattı bunları, uzun uzun) ve daha niceleriyle tanıştı Paul Eluard’ı da çok tanımak isterdi Nâzım, ama Paul bu, şiir defterlerini bırakıp çokkkktan ayrılmıştı aramızdan Şiir defterleri kaldı bize, bir de unutulmaz anıları: “Okul defterlerimin üstüne / sınıfta sırama ve sokakta ağaçlara / kuma ve kara / yazıyorum ismini” Eluard’ın şiirinin çevirisi daha farklı olabilir, fakat ille biraz katkı yapmak istedim ve bir-iki sözcük ekledim, fazlası yok, ama “ana fikir” bu
Paris’te coştu Nâzım ve coşturdu Mavi gözlü dev bu kardeşlerim Gözlerinde çakan şimşekleri gördünüz mü hele? Yakasında kızıl karanfil, başında kasketi İstanbul’un afilli delikanlısıdır kolkola yürüdüğümüz Hani İstanbul sokaklarının ifadesini alan, arkasındaki, önündeki ve bilhassa hep sağındaki “aynasızları”, “gölgelerini”, “silik ve silinmeye elleri mahkûm herifleri” sobeleyen ve onlardan birkaçına şiirlerini ezberleten delikanlı Anımsıyor musunuz? İşte o Nâzım yoldaşlarım, Paris’i böyle teslim aldı: Şiirleriyle Paris de zaten bunu bekliyordu ve bırakıverdi kendini şairin kollarına Gülüm benim, Paris’im, iki gözüm sen de al beni kollarının arasına, al beni Bu caddeler, bu kaldırımlar, bu sokak, meydan ve bulvarlar bizim Louise Michel değil mi şu geçen? Maurice Thorez konuşmuyor mu bu gece “Université Nouvelle”de Haydi çocuklar oraya evet evet hep beraber oraya gidiyoruz Duclos da gelmiştir mutlaka Marty de Yoldaşlarla halaya durmak için tam zamanıdır Haydi hep beraber
Nâzım bu, kalbi arada bir tekleyebilir, hayattır bu ve şair önemsemez Ama bir sarışın görsün, kalbinin tiktakları hız kazanır ve “usta bir dakka bu bizdendir” işaretini verir ve Vera Tulyakova ile evlenir Nâzım İki kere iki dört eder ve bal-ayını gençyaşlı (yazımda hata yoktur) ama yüzde yüz özgür çift Paris’te geçirir Kimileri çatlar Çatlasınlar, patlasınlar! Paris kırk gece, kırk gün sürer Vera giyim kuşama meraklıdır Nâzım deri ayakkabılara ve ipek çoraplara Abidin ve bilhassa Güzin ile mağazalar dolaşılır Zamanını yazmadım mı? Tamam işte yazıyorum, Nisan 1961’deyiz ve Nâzım’ın Paris, Ma Rose’u kitabevlerinin vitrinlerini süslüyor Malatya gülü sanırsınız Bu konuyu Zeynep’e ve Başak’a da sormalı sırası ve yeri gelince Malatyalı gülünü tanımaz mı? Tanır elbette Nâzım kitabının tanıtımı için Le Divan nam kitabevinde imza gününe katılır Duyan gelmiştir, duyan koşmuştur ve tıklım tıklımdır kitabevi “Gölgeleri” bile sıkışır, sıkışır ve bir duvar dibinde ezilmekten kurtulurlar belki, ama yine de eriyip, yerin dibine girip yiterler, biterler Yoldaşlarım şenlik bugün Paris’tedir Nâzım Hikmet halayı sürüyor Mendil halaybaşı Abidin’in elindedir Sonra gün gece, gece gün olur ve saati gelince Nâzım Vera’sını Paris’te bırakır, Havana’ya “uçar” Dünya Barış Kurulu adına Fidel’e “Barış Ödülü”nü vermek üzere randevusu vardır Hem Fidel’le ve Küba ile, hem de T büyük harfle Tarih’le Küba’daki devrimci çoşku, devrimci gençler, kadınlar, kızlar ve erkekler, yaşlılar ve gördüklerinin tümü şairi son derece mutlu eder Nâzım’ın Havana Röportajı’nı okumadıysanız, videosunu görmediyseniz hiç geçikmiş sayılmazsınız ve bizde kardeşlerim, geç kalanlara da yer ayrılır Gönül sofrasıdır bizimki Buyurun sizi de şöyle alalım Nâzım konuşmaya başlamak üzere
Akan zaman, duran zaman Gel zaman, git zaman
Kasım 1962’de Nâzım’ın Leonardo da Vinci ile randevusu vardır İtalya Mamma Mia ile Mamma Roma ile Ama önce Milano ve Floransa’ya gitmek, sanat eserlerine yüzünü sürmek ister Nâzım Yanında gittikçe güzelleşen Vera, her zaman Ama bu kuru fasulye ve pilav, balık ve pilaki, imambayıldı (ille bayıltacak imamı yemeden önce, Nâzım’dır bu ve bunun esbab-ı mucibesi de sual edilemez Şairdir ve şaire şiiri soru-l-amaz!) ve rakı mis kokuları, tatları nereden geliyor? Paris’ten evet Nâzım’ın “Benim Türkiye’m” dediği mekândan; Abidin ve Güzin’in ev-atölyesinden İşe bakın, o gün Abidin’lere İstanbul’dan uçakla, evet evet uçakla bir sepet dolusu nevale gelmiştir ve Nâzım ile Vera’nın varışı ile Karaköy, Kumkapı, Beyoğlu, İstiklal Caddesi, Cadde-i Kebir diye yazar bizim defterler, pat diye 13 Quai Saint-Michel’deki ev-atölyenin işine düşerler Pat diye, evet Pata pat, pata pat diye
Bilmem Nâzım’ın Vera, Abidin, Güzin, Jean, Charles ve daha birçok yoldaşıyla o yılbaşı gecesini Paris’te Doktor Hershel ve iki dirhem bir çekirdek eşi Dora’nın evinde geçirdiğini yazmam acımızı biraz azaltabilir mi? Bilemiyorum Ama yazıyorum çünkü Nâzım o gece çok mutluydu Bıraksanız, ince uzun bacakları üzerinde yaylanarak iki adım da İstanbul’a atlayabilir, oradan Bursa’ya uzanıp “taştan tayyare” ile geri dönebilirdi Bırakmadılar Ama şair yerinden bile kıpırdamadan iç yolculuğunu tamamladı ve döndü Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim! dedi Nâzım Hikmet, kendisine ayrılan zaman içinde yaşamanın ve yaşam aşkının tadını çıkardı, her şeye rağmen Kötülük adamlarına inat!
4 Ocak 1963’te, yanında eşiyle Moskova’ya döndü Nâzım
Evet, Şair Baba birkaç kez geldi Paris’e Gitti Paris’ten Evet geldi, gitti Geldi, gitti Oysa buraya yerleşmeyi ne kadar çok istediğini çoğumuz veya birkaçımız biliyoruz
Sil gözyaşlarını Zeyno, Başak, sil gözyaşlarını Salih, Gül, Nuri, Şair Baba, Usta, Mavi Gözlü Dev, saçları rüzgârda kızıl bayrak, göğsünde orak ve çekiç Nâzım Hikmet 107 yaşında ve hep bizimle çünkü

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.