![]() |
Kalbteki Çıban 'Kibir Ve Gurur' |
![]() |
![]() |
#1 |
meLankoLik_asaLet
|
![]() Kalbteki Çıban 'Kibir Ve Gurur'Kalbdeki Çıban Kibir ve Gurur Cenâb-ı Hak dünyâ hayâtını bir imtihan âlemi olarak yaratmış, bu yüzden insanoğlunu hayra da şerre de temâyül edebilecek bir kâbiliyet ile techîz etmiştir ![]() ![]() ![]() Bu ilâhî yardıma rağmen, insanların pekçoğu gafleti bertaraf edemedikleri için yaratılışlarındaki nefsânî arzuları azgınlaştıracak bir yol tutarlar ![]() ![]() Kibir, kendinden başkasını hor ve hakir görmek; ucub ise, kendini beğenmek ve şahsını başkalarından üstün bilmektir ![]() ![]() ![]() ![]() Kibir ve ucub sâhibi kişi, herkesi küçük görme illetine müptelâ olduğu için "gayz, kin, yalan, iftirâ ve öfke" gibi her türlü nefsânî kötülüğü sînesinde barındırır ve netîcede rûhuna zehir saçar ![]() ![]() ![]() Ashâb-ı kirâmdan Hazret-i Câbir -radıyallâhu anh- diyor ki: Birgün Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e gittim ve kapısını çaldım ![]() "-Kim o?" diye sordular ![]() "-Benim!" diye cevap verdim ![]() Bunun üzerine Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: "-Benim, benim!" diye tekrar etti ![]() ![]() Ârifler sultânı Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh-, bu hadîs-i şerîfteki nükteleri gönül lisânıyla şöyle şerh eder: "Birisi geldi, bir dostun kapısını çaldı ![]() "-Ey güvenilir kişi, kimsin?" diye seslendi ![]() Kapıyı çalan: "-Benim ![]() "-Öyleyse git! Senin için henüz içeri girme zamanı değildir ![]() ![]() ![]() Ham kişiyi, ayrılık ve firak ateşinden başka ne pişirebilir? Nifaktan, iki yüzlülükten onu ne kurtarabilir? O zavallı adam kapıdan döndü, tam bir sene yollara düştü, dostunun ayrılığı ile yandı, yakıldı ![]() ![]() ![]() "-Kapıyı çalan kimdir?" diye seslendi ![]() Adam: "-Ey gönlümü almış olan! Kapıdaki de sensin ![]() ![]() Dostu: "-Mâdemki şimdi "sen" "ben"sin ![]() ![]() ![]() ![]() Demek ki seven, sevdiğinin hâliyle hâllenip onunla aynîleşme yönünde belli bir kıvâma gelmeden, gerçek bir dost olamaz ![]() "-Kim o?" suâline: "-Bir ben ki, baştan başa sen!" ifâdesiyle karşılık vererek, dostuyla hemhâl oluşun makbûl olan seviyesini elde ettiğini bildirmiş olmaktadır ![]() Hazret-i Mevlânâ şöyle devam eder: "Ey nefsindeki benliği alt eden kişi! Gel, içeri gir ![]() Nefsini alçak gören kişiye ne mutlu ![]() ![]() ![]() Bahtsızın biri bu zehirli iksirden içerse neşe ile bir an başını sallar ![]() ![]() Ey aklı başında kişi! Şunu iyi bil ki; kılıç, boynu olan kişinin boynunu keser ![]() ![]() ![]() Ey doğruluktan sapmış kişi! Büyüklük taslamak, kibre, gurura ve ucba kapılmak, odunun üzerine ateş koymak gibidir ![]() Dikkatle bak da gör, yerle bir olan gölgeler hiç oklara hedef olabilir mi? Yerden başını kaldırıp varlık gösteren, böbürlenen kişi ise oklara hedef olur ![]() ![]() Âyet-i kerîmelerde buyrulur: "Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme! Ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Zîrâ Allâh, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri aslâ sevmez! Yürüyüşünde tabiî ol! Sesini alçalt! ![]() ![]() "Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma ![]() ![]() Birgün, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular: "Kalbinde hardal tanesi kadar îmân olan hiçbir kimse cehenneme girmez ![]() ![]() Ebedî saâdet için kalbdeki îmânın ne büyük bir cevher olduğunu, buna mukâbil insanın rûhunu zehirleyen kibrin de ne kadar vahim bir âhiret felâketi olduğunu vurgulayan bu nebevî beyân üzerine ashâbdan biri: "-Yâ Rasûlallâh! İnsan elbisesinin, ayakkabısının güzel olmasını istemez mi?" deyince, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şu karşılığı verdi: "-Şüphesiz ki Allâh güzeldir; güzelliği sever ![]() ![]() Yine Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, katı kalpli, kaba, cimri kimselerle birlikte, kurularak yürüyen kibirli insanların da cehennem ehlinden olduğunu belirtmiş2 ve: "Elbisesini kibirle yerde sürüyen kimseye Allâh merhamet nazarıyla bakmaz ![]() ![]() Kibir ve ucbun ne ağır bir cürüm olduğunu tebârüz ettiren diğer hadis-i şerîflerde de şöyle buyrulmuştur: "Vaktiyle kendini beğenmiş bir adam, güzel elbisesini giymiş, saçını taramış, çalım satarak yürüyordu ![]() ![]() ![]() "Cennet ile cehennem münâkaşa ettiler ![]() Cehennem: "-Bende zorbalar ve kibirliler var ![]() ![]() Cennet: "-Bende zayıflar ve yoksullar var ![]() ![]() Bunun üzerine Allâh Teâlâ onların çekişmesini şöyle hâlletti: "-Ey cennet! Sen benim rahmetimsin, dilediğime seninle merhamet ederim ![]() ![]() ![]() ![]() "Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zâlimler gürûhuna kaydedilir ![]() ![]() Kibir ve ucub târihi, iblisten başlayarak Nemrudlar, Firavunlar, Kârunlar ve Ebû Cehiller gibi nice ahmakların âleme ibret olan âkıbetlerini sergilemektedir ![]() ![]() Kur'ân-ı Kerîm'de kibrin ilk temsilcisi olarak iblis gösterilmektedir ![]() ![]() "…Böbürlendin mi, yoksa gerçekten yücelmiş olanlardan mısın?" (Sâd, 75) buyurmak sûretiyle de, onun secde etmeyişinin gerçek yücelikle bir alâkasının bulunmadığını ve sadece büyüklük kuruntusundan kaynaklandığını beyân etmiştir ![]() Demek ki "ben" iddiâsı, mânevî yolun bir nevî kanseridir ![]() ![]() Nemrud da, Hazret-i İbrâhîm'in "tevhid dâvâsı" karşısında kibre kapılarak: "Ben, İbrâhîm'in söylediği semâların Rabbine harp îlân ediyorum ![]() ![]() ![]() Ebû Cehil ve emsâlleri de Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in nübüvvetini vicdânen kabul ettikleri hâlde, nefsâniyetleri sebebiyle inkâr etmişlerdi ![]() "…Bu Kur'ân, iki şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı?" (ez-Zuhruf, 31) diyecek kadar kibir ve ucbun gayyâlarına düşmüşlerdi ![]() Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in saâdet rehberliğini ve getirdiği istikbâl haberlerini teşekkürlerle, minnetlerle karşılayacakları yerde -ne hazindir ki- kibir ve gururları sebebiyle çok çetin bir inatla, yüz kızartıcı menfîliklerle, alay, hakaret ve iz'âclarla karşılamışlardır ![]() Firavun da, vezîri Hâmân'a: "-Bana tuğla pişirip yüksek bir kule yap ki, şu Mûsâ'nın Rabbini araştırayım ![]() ![]() Bu ahmaklar silsilesinin yakın tarihimizdeki temsilcilerinden Rus astronot Gagarin'in: "-Ben gökyüzünde Allâh'a rastlamadım ![]() ![]() Gönüllerin îmân güzellikleri ve ahlâkî fazîletlerle tezyîn edilebilmesi, ancak "kibir ve ucub"dan temizlenmesiyle mümkündür ![]() ![]() ![]() Dünyâ ve âhiret hayâtına bu derecede zarar veren kibir ve ucub da, diğer menfî temâyüller gibi -mutlak sûrette değilse de- kontrol altına alınarak bertaraf edilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca, rûhunu tasfiye ederek mânen yücelmiş kimselerle berâber olmaya da dikkat edilmelidir ki, onların rûhâniyetinden istifâde edilebilsin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede: "Ey îmân edenler! Allâh'tan korkun ve sâdıklarla berâber olun!" (et-Tevbe, 119) buyurmaktadır ![]() ![]() Diğer taraftan insanda fıtrî bir sermâye olarak bulunan kibir duygusu, iki ağızlı bir bıçak gibi hayra da şerre de kullanılmaya müsâittir ![]() ![]() Zîrâ fıtrî bir sermâye olan kibir temâyülünü kullanmanın câiz, hattâ gerekli olduğu durumlar da vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Yine İslâm'a karşı mütecâviz bir durumda olan inançsızlara ve fâsıklara karşı İslâm'ın izzet ve haysiyetini muhâfaza etmek için yapılan tekebbür de makbûl sayılmıştır ![]() ![]() Vakar da, tevâzû gibi ahlâk-ı hamîdedendir ![]() "(O sâlih kullar), yalan yere şâhitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler ![]() ![]() Nasıl ki tevâzûnun gerekli olduğu durumlarda kibir göstermek, çirkin ve iğrenç ise, vakar vasfındaki tekebbürün câiz ve hattâ gerekli olduğu durumlarda tevâzû göstermek de zillettir ![]() Yâni yaratılıştaki bütün istîdatları lâyık olduğu ölçüde tutmak ve onları İslâm'ın çizdiği hudutlar çerçevesinde kullanmak lâzımdır ![]() ![]() ![]() Velhâsıl, ebedî saâdet için, hayatı, sonsuz ilim sâhibi olan Hak Teâlâ'nın emirleri istikâmetinde yaşamak ve bu emirlerin -tâbir câizse- mantığını kavrama husûsunda büyük bir hassâsiyet göstermek şarttır ![]() Cenâb-ı Hak, ilâhî intikam ve kahrını celbeden iğrenç vasıflardan lâyıkı vechile sakınabilmeyi cümlemize nasîb eylesin ![]() "O Rahmân'ın (has) kulları ki, yeryüzünde mütevâzî olarak dolaşırlar…" (el-Furkân, 63) âyet-i kerîmesinden lâyıkıyla hissedâr olan kullarından eylesin! Âmîn Osman Nuri Topbaş |
![]() |
![]() |
|