Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kala, sona

Sona Son Kala

Eski 12-16-2008   #1
gülgüzeli

Sona Son Kala



Mecid Hoca (alıntı)

Bismillahirrahmanırrahim

KIYAMETİN EŞİĞİNDE

Binlerce yıldır dünyaya gelen ve insanlara gönderilen her peygamber, çağdaşı olan insanlara kıyameti bildirmiş ve saatin yaklaştığını haber vermiştir Nitekim ondört asır önce,
Rasulullah (s) de, Müslümanlara hutbe verirken söz kıyamete geldiğinde gözleri kızarır, korkuyla titreyen sesi yükselir ve şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yaklaştırarak ‘Ben size, kıyamet şu iki parmak kadar yakınlaşmış olduğu bir zamanda gönderildim’ derdi
Efendimiz (s)’in bu sözlerini duyan, onun iman dolu gözlerini ve birbirine yaklaşmış parmaklarını gören asr-ı saadet müslümanları, sur’a hemen üfürüleceği ve kıyametin her an kopacağı duygusuna kapılırlardı
İyi ama sizler, sizler nasıl karşılıyorsunuz bu haberi?
Allah’a Rasulüne ve kitaba iman ettiğinizi söylemenize rağmen Kur’an’ı kerim’deki kıyamet ayetleriyle karşılaştığınız zaman ne hissediyor neler hissediyorsunuz? Az da olsa bir korkuya, az da olsa bir endişeye kapılıyor musunuz? Yeni aldığınız bir evin bir arabanın, henüz borcunu ödeyemeden yok olacağını hiç düşünüyor musunuz? Yeni doğan bir bebeğinizin bu dünyada çok kısa bir ömür sürebileceği hiç aklınıza geliyor mu?
Allah için, kendinizi aldatmadan ve aldatılmazı aldatmaya çalışmadan lütfen açıkça cevap verin Gönlünüzün bir yerinde, çok tenha bir yerinde sizler yaşarken kıyametin kopacağına dair küçücük bir ima değil, ciddiye aldığınız ufacık bir zannınız veya endişeniz var mı?
Peki rabbiniz, Rabbiniz hakkındaki zannınız nedir?
Allah’a kulluğa davet edilmelerine rağmen ve sünnetullah ile tehtid edilmelerine rağmen inkar ve küfürlerinden vazgeçmeyen Nuh, Ad, Semud, Lut kavmini, Medyen ve Eyke halkını, Firavun ve ordusunu helak eden Allah sizin rabbiniz değil mi?

YAŞLANAN DÜNYANIN BİYOLOJİK VE FİZYOLOJİK DURUMU

Dünya üzerindeki her insan, nasıl ki nefes ala ala eceline yaklaşıyorsa, üzerinde yaşadığımız bu dünya da döne döne kendi eceline yaklaşmaktadır Çünkü imtihan aleminde fani olan her varlık gibi dünyanın ve göklerin bir eceli bulunmakta, bunlarda kendileri için taktir edilmiş olan ecele, yani kıyamete doğru ilerlemektedirler
Cin ve insanlardan önce yaratılan, yaratıldığından bu yana yaşayan ve yaşlanan dünya, hiç kuşkusuz ki artık eskisi gibi değildir Binlerce yıldır bu dünyada yaşayan insanlar, özellikle son yüzyılda dünyanın üzerinde zararlı bir haşera ve parazit durumuna gelmişler, dünyanın kendine özgü dengelerini değiştirmeye başlamışlardır
Hak ve hakikatın değil, emperyalist amellerin, kapitalist tüketimin ve fuhşiyat kültürünün kuşatmasına maruz kalarak küreselleşen günümüz dünyası ölümcül bir virüse yakalanmış insan gibi, doğal tepkisini vermekte ve ateşi yükselen bir hasta gibi eceline yaklaşmaktadır Daha açık bir ifade ile küfrün kuşatması altında küreselleşme kültürünü ve tüketim anlayışını kabullenmediği için, küresel ısınma ile küresel felakete doğru ilerlemeye başlamıştır
Evet, son yıllarda hızla gelişen olaylar göstermektedir ki, yaşayarak yaşlanan ve küresel ısınma ile ateşi yükselen bir hasta durumuna gelen bu dünya, her geçen gün artan bir ivme ile biyolojik sonuna yaklaşmaktadır Bu bilimsel realiteyi gören fakat kendi hallerine kendi yaşantılarına, kendi yönelişlerine hiç bakmadan dünyadaki bu olumsuz gelişmelerden kaygılanan tüm insanlara, Kur’an’ın bize verdiği bir gönül rahatlığı ile ‘dünya için üzülmenize dünya için kaygılanmanıza hiç gerek yoktur’ diyoruz
Sonuç olarak olumsuz ve umutsuz bütün bu gelişmeleri dikkate aldığım zaman her sözümün, her kelimemin, her harfimin başına ‘Allah-u alem’ ‘Allah bilir’ demekle birlikte, bugünün bebelerinin dede olabileceğini bile düşünemiyorum Çünkü meselenin ciddiyet ve vehametini sizler yeterince görmezseniz ve fark etmezseniz de, yaşlı dünyanın yorgun adımları sona yaklaşmakta, zulüm, sömürü ve fuhşiyyatta birbirleriyle yarışan insanlıktan semaya yükselen haykırışlar, küfrü helak anlamında olan kıyameti çağırmaktadır

İNSANLARIN VE İNSANLIĞIN DURUMU

‘Size isabet eden her musibet, ellerinizin kazanmakta olduğu dolayısıyledir Çoğunu da affetmektedir (42/30)
Bu nedenle şimdiye kadar kıyametin kopmaması (Allah’ın rahmet ve merhametiyle beraber) insanların genel durumuyla ve yönelişleriyle ne kadar ilgiliyse; kıyameti hak eden toplumların üzerine kıyametin kopması da, bu toplumları oluşturan insanların genel durum ve yönelişleriyle o kadar ilgili olacaktır Dolayısıyle günümüz insanlığının genel durum ve yönelişini bilmemiz, bizlere bu insanların sünnetullah açısından kıyamete ne kadar yakın veya uzak olduklarını da gösterecektir

AHLAKİ DURUM

Bir insan için ne kadar önemli ise, toplumlar içinde ahlak en az o kadar öneme sahiptir Bir toplumun iyilikleri güzel, kötülükleri çirkin görmesi, o toplumun benimsediği ahlaki değerlerin bir sonucudur
Kur’an’ı Kerim’de beyan edildiği gibi hem iyiliğe hem kötülüğe meyyal olarak yaratılan insan nefsi, kendi haline bırakıldığı zaman doğruca kötülüğe yönelmektedir İnsan nefsinin dizginlenmesinde veya disipline edilmesinde en zor düzlem ise cinsel ilişkiler düzlemidir İnsanları cinsel düzlemdeki sapıklıklardan alı koyacak iki şey, kişilerin sahip olduğu ahlaki ilkeler ve toplumsal çevrenin ahlakı baskısıdır Bir insanın cinsel sapıklığa yönelmemesi için sahiplendiği ahlaki ilke başlı başına yeterli olmasına rağmen toplumsal çevrenin ahlakı baskısının da büyük önemi vardır
Ancak insanlar ahlaki ilkelerini yitirirler ve toplum düzeninde de böyle sapıklıklar hoşgörüyle karşılanırsa, bu rezaletin çığ gibi büyüdüğü görülecektir
Ve bunları, bütün bunları düşündükten sonra azbı ve helakı muğlâk, kıyameti ise uzak görüyorsanız, gülümseyerek uyumaya ve esneyerek yaşamaya devam ediniz

YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARIN DURUMU

Ayeti kerimelere dikkat ettiğimiz zaman insanların farklı dillerde veya renklerde yaratılması, farklı milletlere ve kabilelere ayrılması Allah’a ait hikmetli bir iş ve ayet olarak belirtilmesine rağmen bu farklılıkların manasında ‘din’ zikr edilmemiş ve dini ayrılıklar Allah’a nisbet edilmemiştir Çünkü Nuh (as)’dan Muhammed (sas)’e kadar her peygambere ‘dini dosdoğru ayakta tutun ve ondan ayrılığa düşmeyin’(42/13) buyuran Rabbimiz dinde ayrılığı tasvip etmediği gibi insanlarıda fıtraten tek bir din üzerine yaratmıştır
‘Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır Allah’ın yaratışı için hiçbir değişme yoktur İşte dimdik ayakta duran din budur Ancak insanların çoğu bilmezler (30/30)
Ancak ayeti kerimede belirtildiği gibi her insan, Allah’ı birleyen tek bir din üzerine yaratılmıştır Bu fıtri ve ilahi gerçekliğe rağmen günümüz insanlığı içinden çıkılması imkansız gözüken bir sapıklığa ve karanlık bir gaflete sürüklenmişlerdir Peygamber gibi bir rehber ve önderden yoksun olan insanlar fıtratlarında bulunan bir yaratıcının varlığı duygusundan hareketle yaratıcıyı yaratılmışlar arasında aramışlar ve yegane yaratıcı olan Allah’a ait vasıfları değişik isimdeki gizli güçlere nisbet etmişlerdir Bunlardan farklı ve bir adım önde gözüken hıristiyanlar veya museviler ise tarihi süreçte beşerileşen bin ilah ve ilahlaşan bir beşer vakasıyla karşılaşmşlardır
Akılları karıştıran bu durum karşısında özellikle düşünen hıristiyanlar Allah’a iman ile dine teslimiyeti birbirinden ayrı değerlendirmişler ve dinsiz bir hayatı daha realist ve kabul edilebilir görmüşlerdir! meseleye geleneksel bir taassubla yaklaşan azınlıkları hariç tutarsak, hıristiyan aleminin büyük bir çoğunluğu Allah’a iman eden dinsizler olarak yaşamaktadırlar Çünkü ilahi emir ve nehiylerle bir hayat tarzı olması gereken hıristiyanlık ilahi bir din vasfını kaybetmiş ve bazı sembolik törenlerin yaşandığı geleneksel bir kültür haline gelmiştir Affetme ve bağışlama yetkisinin rahiplere verildiği bu anlayışla, Allah’ın neleri, nasıl ve hangi şartlarda affedip-affetmeyeceğini hiç dikkate almayan din adamları insanları günahtan engellemek yerine günah parkurunda engelsiz koşan insanların günahlarını çıkartmakla ve (Lut kavmini helak eden) Allah adına eşcinselleri nikahlamakla meşkuldürler!
Allah ise cedelleşmeyi ve çetin pazarlıklarda bulunmayı bir kulluk gereği olarak algılayan museviler ise, semavi dinleri ret etmek veya bu dinden vazgeçmek yerine bu dini kendilerine göre tarif ve tahrif etmeyi tercih etmişlerdir

DÜNYA MÜSLÜMANLARININ DURUMU
Günümüz dünyasımda milyonlarca müslümanın varlığından bahsedilmesine rağmen Kur’ani bir kimlikle doğrulan ve dünya insanlarına Kur’nı kerimin apaçık davetine götüren müslümanlar belki de yok denecek kadar azdır Peygamberin olmadığı dönemlerde, peygamberi görevi yerine getirmesi gereken bu müslümanların yokluğu ne yazıkki her düzlemde kendisini göstermekte ve hak adına batıl çalışmalara neden olmaktadır
Dünya insanları için bir umut ve insanlık için bir ışık olması gereken müslümanlar, neden ve nasıl böyle bir duruma düştüler? Kur’anı kerim gibi muhteşem ve muntazam bir kitaba sahib olmalarına rağmen şeytan aleyhillane ne yaptı ve nasıl olduda bu müslümanlar böylesine derin bir şaşkınlık ve asırlardır devam eden bir gaflet içine sürüklendiler!

ZORAKİ GÜNDEM ‘KUR’AN VE KEHF SURESİ’NİN ÖNEMİ’
Müslümanım diyen kitleler Kur’an’ı gerçeklikten uzak bir konum ve yaşantı içindedirler! İşte bu nedenle şaşırıyor ve ‘müslümanım diyen kitleler ile Kur’an’ı kerim’den uzakken Kur’an’ı kerim’i rafa kaldırılmış veya alimlere terk edilmiş bir kitap durumuna getirmişken çok yüce olanbu ilahi kitap dünya insanlarının gündemine nasıl girecektir? Sorusunu soruyoruz Bu önemli sorunun ne yazıkki genel düzlemde bizlerle biz müslümanların hali ile, yaşantısıyla ve olumlu katkılarıyla ilgili bir cevabı yoktur Daha açık bir ifade ile Kur’an’ı kerim dünya insanlarının gündemine girecek ve gündemin baş köşesine oyuracaksa; bu bizlerin biz müslümanların katkılarıyla değil, Kur’an’ı kendisine özgü mucizevi yönüyle ve ayetlerinin açıklık kazanmasıyla gerçekleşecektir Hiçbir kuşkunuz ve kuşkumuz olmasın ki, Rabbimizin izniyle Kur’an’ı kerim ‘de asırlar önce bildirilen bazı ayet ve alametler kıyamete son kala tecelli edecek, insanlar isteseler de istemeseler de dünyanın zoraki gündemi Kur’an olacaktır Rahman’dan korka korka ve ona sığına sığına bunları ifade etmemiz, elbetteki gayba taş atmak veya kehanette bulunmak değildir Bunları söylememizin ve ‘Hakka Şahitlik’ sorumluluğuyla söylemek zorunda kalmamızın önemli nedenleri, Kur’an’a iman etmemizden ve tecellisi beklenen birçok ayet ve alameti Rabbimizin lutfuyla Kur’an’da görmeye başlamamızdan kaynaklanmaktadır
Söz buraya geldiği zaman, efendimiz (s)’in birçok hadis kitabında yer alan önemli bir nasihati hatırlatmak istiyoruz Rasulallah (s)özellikle ahir zamanda Kehf süresinin çokça okunmasını nasihat etmekte ve bu süreyi çokça okuyan müslümanların, Deccalin şerrinden emin olacağını bildirmektedir Kur’an’a uygun olduğu gibi birçok mezheb ve meşrep tarafından da muteber karşılanan bu nebevi nasihat ne yazık ki ümmet-i Muhammed tarafından sadece manevi bir korunma vesilesi olarak algılanmıştır Nitekim arapça bilmeyen yüzbinlerce müslüman, böyle bir itikad ile her gün kehf süresini okumakta ve manevi bir korunmaya girdiklerini düşünmektedirler
Tabiki bu samimi müslümanların boş bir uğraşı içinde olduklarını söylemiyor ve ‘Allah ecirlerini versin ve umduklarını nail etsin’ diyoruz
_________________

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.