Evrak Sahtekarlığının Osmanlı'daki Cezası |
11-30-2008 | #1 |
Şengül Şirin
|
Evrak Sahtekarlığının Osmanlı'daki CezasıEvrak sahtekarlığının Osmanlı'daki cezası Bu sahtekarlığı eskiden yapsalardı kelleleri gitmişti! Erhan AFYONCU yazdı Evrak sahtekârlığını önceden yapsalardı kelleleri gitmişti Geçtiğimiz günlerde Antalya'da Osmanlı döneminden kalma tapularla evrak sahteciliği yapılarak arazilerin devredildiği ortaya çıktı Evrak sahteciliğine Osmanlı döneminde de rastlanılır, ancak idamla bile cezalandırılırdı Türkiye'de arazilerin ve evlerin tapuları hâlâ tartışmalıdır Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü Osmanlı döneminden kalma kayıtlara bakarak durumu inceler Mahkemeler de bu kayıtlara göre karar verir Osmanlı döneminden kalma evrak önemli olduğu için zaman zaman özellikle köylerin yayla meseleleri için sahte Osmanlıca belgeler ortaya çıkar Geçtiğimiz günlerde Antalya'nın Korkuteli ilçesi Duraliler yaylasındaki alanlara ait Osmanlıca tapuların, 1996 ile 2002 yılları arasında, Antalya il merkezindeki Duraliler köyünde bulunan hazine ve ormana ait arazilerin şahıslara devri için kullanıldığı ortaya çıktı Evrak sahteciliğine Osmanlı döneminde de rastlanılırdı OSMANLI MEMURLARI Osmanlı döneminde memurlar çok itibarlıydılar ve iyi de gelirleri vardı Memurların bir kısmına timar (bir bölgeden devletin toplayacağı verginin bir devlet görevlisine tahsisi) verilirken bir kısmına ise maaş verilirdi Ancak memurların çoğu devletten maaş veya timar almazlardı Bürokrat ve memurların asıl gelirleri çalıştıkları devlet dairelerinde yaptıkları işler karşılığında iş sahiplerinden aldıkları harçlardan idi Bürolarda yapılan işlerden alınacak miktarlar devlet tarafından kanunla belirlenmişti Bürokratlara ve kıdemli memurlara bahsettiğimiz gelirlerin dışında elbise, et, ekmek, buz, odun, atları için ot, arpa vs gibi birçok ihtiyaç maddesi de devlet tarafından verilirdi Önemli miktarda gelirleri olmasına rağmen memurların zaman zaman fazla para kazanmak için çeşitli suiistimallere karıştıkları ve devlet dairelerinde işi olan kimselerin işlerini geciktirdikleri (bugün git yarın gel) görülmektedir İstanbul'daki devlet dairelerinde işi olanlar, yol yordam bilmeyen cahil insanlar ise günlerce çile çekmelerine rağmen işlerini halledememekteydiler EVRAK SAHTECİLİĞİ Osmanlı bürokrasisinde vazife yapan çeşitli görevlilerin zaman zaman kendi işleriyle ilgili hususlarda suiistimallere karıştıkları görülmektedir Örneğin, 1590 yılında Divân-ı Hümâyûn ve Mâliye dairelerindeki bir kısım memurların sahte belgeler hazırladıkları, İran seferleri için serdarlara gönderilen tuğrası çekilmiş boş fermanları ele geçirerek, onlarla istedikleri gibi sahte evrak hazırladıkları, hatta yazıldıktan bir müddet sonra silinen mürekkep kullanarak, yazısı silinen belgeler ile sahte emirler yazdıkları, yapılan teftiş sonucunda ortaya çıkarılmıştır Bu suiistimalleri yapanlardan ikisi idam edilmiş, altısının birer elleri kesilmiş, yedisi ise gemilerde kürek çekmeye gönderilmiştir Bu tip hadiselere özellikle devlet gelirlerinin dağıtımı ile memuriyet evrakını hazırlayan dairelerde daha sık rastlanılmaktadır Defterhâne-i Amire, yani Osmanlı döneminin Tapu Müdürlüğü bu açıdan suiistimale uygun kalemlerden birisi olduğu için kalem kâtipleri, yani memurları da zaman zaman bu tür sahte evrak düzenlemişlerdir Özellikle bazı Defterhâne kâtiplerinin taşradaki görevlilerle yakınlık kurdukları ve onlarla haberleşerek usulsüz arzlar ile boş belgeleri ele geçirip timar gelirlerini kanunlara aykırı olarak istedikleri şekillerde tasarruf ettikleri görülür 1783'de Defterhâne kâtiplerinden Yesrî'nin taşradaki görevlilerle haberleşerek sahte vesikalar düzenlediği anlaşılmış, memur devlet hizmetinden atılarak, diğerlerine ibret olsun diye Bozcaada'ya sürülmüştür Haksız kazanç elde etmek için evrak sahteciliğinin yapılması her dönemde rastlanan bir husustur Ancak Osmanlı döneminde suiistimali yapan görevliler işledikleri suça göre kalemden çıkarılma, sürgün, kürek cezası, el kesme ve idam gibi ağır cezalara çarptırılmışlardır iNGiLiZ FiŞLERiNDE TÜRK DEVLET ADAMLARI Yeditepe yayınlarından çıkan Bülent Özdemir'in "Fişlenen Türkiye" isimli kitabı Osmanlı'nın son dönemindeki devlet adamlarımız, aydın ve gazetecilerimiz hakkında ilginç bilgiler içeriyor İngilizler, uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu topraklarında görev yapan konsolosları veya askeri ataşeleri gibi resmi görevlilerinin topladıkları bilgilerin yanı sıra istihbarat çalışmaları sonucu elde edilen bilgileri bir araya getirerek 1917 ve 1919'da Türk devlet adamları ve önemli şahsiyetler hakkında iki önemli rapor hazırlamışlar Bülent Özdemir'in kitabı bu raporları ihtiva ediyor İngiliz elçilik personelinin Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan önemli şahsiyetler hakkındaki fişlerinde dikkat çeken en önemli husus, kişilerin psikolojik tahlillerinin yapılmış olması Özellikle kişisel zaafları, korkuları, evhamları, dostlukları ve düşmanlıkları, siyasî görüşleri ve ailevî sorunları dikkatle not edilmiş ve bu bilgileri kullanacak olan görevlilerin hizmetine sunulmuş Tahta geçmesi beklenirken intihar eden Yusuf İzzettin Efendi, "Sultan Abdülaziz'in oğlu Sinirli karakterli bir zavallı Sağlığı hakkında sürekli yaşadığı halüsinasyonların kurbanı Alelade bir zekâya ve sessiz bir yapıya sahip" diye anlatılırken tarihimizin en tartışmalı isimlerinden o dönemde şehzade olan Sultan Vahdettin "Mahcup ve az bilinen bir şehzadedir Bir zamanlar İttihat ve Terakki karşıtlarını desteklediği için Cemiyet tarafından kendisine güvenilmez Hükümdar ailesinin yaşlı üyeleri arasında tek karakter sahibi adam olarak bilinir" diye değerlendiriliyor Halide Edip Adıvar ise İngiliz fişlerinde "Türk kadınının oy kullanma hakkını savunan bir Yahudi Cemiyet yanlısı Tanin'de yazmakta Çok iyi bir romancı" şeklinde geçiyor Osmanlı'nın son döneminin en önemli şahsiyetlerinden yaklaşık 500 kişi hakkında İngilizler'in neler düşündüğünü öğrenmek isteyenlere bu kitabı tavsiye ediyoruz MEMUR AMiR EL ELE SAHTEKARLIK YAPTILAR 1620'li yıllarda çok büyük bir evrak sahteciliği ortaya çıkarılmıştır Bu sahteciliğe memurlarla birlikte iki büyük bürokrat da karışmıştı Defter emini Abdi Efendi ve Reisülküttâb Hamza Efendilerin, boşta kalan timarları üzerlerine geçirip sonradan kendi adamlarına ferâgat ettikleri anlaşılmış, bunun üzerine Reisülküttâb Hamza Efendi idam edilmiş, Abdi Efendi ise görevden alınmıştır |
|