Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Aşk & Sevgi - Bayanlar, Erkekler > Aşk & Sevgi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gece, geçtiğim, kadarım, kendimden

Bu Gece Kendimden Geçtiğim Kadarım..

Eski 08-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bu Gece Kendimden Geçtiğim Kadarım..




Bu gece kendimden geçtiğim kadarım


Hazırdım aslında ama açmak için zamanını bekleyen çiçeklere özenmiş küçük bir yürek taşıyordum göğüs kafesimde


Biriktirdiğim iyiliklerimi bedelsiz veriyorum şimdi köşedeki eskiciye Deri kaplı bir defterin sararmış sayfaları kadar toza bulanmış gibiyim üzerimde eskimiş satırlardan aşk mektupları


Şaire özenip artık demir almak günü gelmiştir diyorum kendime usul usul yol alıyorum


Yaptığım hiçbir yolculuğa benzemeyecek bu hissediyorum Aşka gitmişliğim çoktur gidip gidip kapıda kalışlarımı okudunuz defalarca parmak uçlarımdan


Ey yâr!


Ne zaman sana gitmeye kalksam bütün yollarım sokağına çıkıyordu gitmek denildiğinde bildiğim tek adres kapın oluyorsa bundandır


Şimdi kapılarına astığım bütün mevsimleri doldurup ceplerime kendime gidiyorum haber vermeden kimselere


Azık ediyorum kendime satırlarımı bütün cevapları ve bütün soruları


Altına imzalar attığım mağlubiyetlerimi iliştirip dudaklarımın kenarına gamzeme komşu yapıyorum


Kadınımm bu gece kendime kalıyorum


Hayallerini toplayıp alt alta yoktan var etmelerimi izledim gecelerce Hani bazen sigaramın dumanıydın nefes nefes içime çektiğim bazen bir mumun alevi oluyordun soluksuz seyrettiğim


Bilirsin yokluğun daha tanıdıktır suretinden ama şikayet etmedim Tanrı saklasın beterinden!


Bu gece yokluğunu bırakıp avuçlarına elimde kaldığın kadarı ile gidiyorum kendimi bulmaya


Ey hayat! Söyle hükmün nereye kadar?


Gül dedin güllere inanıp sensiz nefes aldım Bırak dedin azad ettim kanayan yanlarımı Özgürlük onlarında hakkı Gidene dön demek düşmedi dilimden duran olmadı Dur dedin döndüm durdum sebep sormadan Şimdi içimde bir gemi her yer biraz mavi Aynaya baktığım zaman ne kusur kalıyor ne de gecenin rengi


Madem ki zaman karaya vurma vaktidir gitmeden sana çıkıyor yollarım bu gece


Hadi ben denizinde bir balığım Çekinme güzelim rastgele


Hayattan sana kadardır yollarım Her durağında biraz hüzün biraz ümit ekleyip sana teşekküre geldi mısralarım


Şimdi ister al koynuna ister beklet kapında


Ben senden habersiz büyüttüm içimde sana dair senden kalan ne varsa


Çok değil bir kaç dakika sonra düşerim sayfana Biriktirdiğim tüm mısraların gizli öznesine methiyeler düzerim satır aralarımda Hangi virgül hangi nokta sanadır hangisi senden kalmadır umursamadan


Ey yâr!


Git dediğinde gider mi sanırsın benden bu sevda Ben ki yüzünü gözüme nefesini nefesime kazımışım Geçip bütün renklerin cümbüşünden ıssız bir mavinin serinliğinde ıslanmışım


Sorma sakın hiçbir yakamoz senin mavine yakıştığı kadar yakışmadı hiçbir maviye Hiçbir gece sana kaldığım gecelerin yerini tutmadı o ıssız sahilde


Seni düşünüp içtiğim sigaranın yerini alamadı nefes diye içime çektiklerimin hiçbiri


Şimdi sus sakın konuşma


Bana gitmekten söz etme gidip dönememeyi çıkar aklından Beni çıkarıp yerime koyduğun hangi hayat sarar seni hangisi tutar yerimi Söyle hangisi görür gördüklerimi


Gelemem diyorsun inanmak istemiyorum


Gelmeyeceğini düşündükçe kendime sığmıyorum Yürek çok geliyor bedene ruh uzun zamandır terk-i diyarda


Ey yâr!


Adın çoktur anlamın tek Seviyorum seveceğim demiştim sonsuza dek


Şimdi ne zaman gitmekten söz etsen bunlar gelsin aklına tek tek


Adımladığın yolların yolum olsun bilmeyerek öylece adres sorar gibi gel bana Biraz mahçup biraz utangaç mesela


Elinde benden bir iki mısra kime sorsan söyler nasıl olsa


Bıraktığın adam bıraktığın kumsalda Biraz eksik biraz yarım olsa da





Gece

Bir hesaplaşmadır çoğu zaman

Gideni gelenden çok olan

Gece

Tek başınalıktır çoğu zaman

Kaybettikçe yalnızlaşan

Gece

Hayatın ta kendisidir çoğu zaman

Onunla bitip onunla başlayan


* Yazının bir kısmı MB sayfasında güzaltı'na yorum olarak yazılmıştır





Ben en lâl zamanlarımda sevdim seni


Ne zaman benden uzaklaşan bir gölge görsem eksilir tükenmez sandığım umutlarım


Her gidiş beraberinde götürür avuç dolusu zamanı her gidenin ardından küçülür insanın yaşı Yokluk en çok solundan gelir insana en çok soluna iner apansız acılar Dil bildiğini unutur ya hani ben en lâl zamanlarımda sevdim seni Söylemediğim sözümdün yutkunup dudaklarımın arasından çıkaramadığım tükenmez sandığım kalemlerin yazamadığı ilk mısramdın


Şimdi seni ne kadar sevsem diyorsun ya tek söz etmeden bir romanı anlatır gibi sev beni Sayfa sayfa işlesin sessizliğin yüreğime noktasına virgülüne dokunursam adam değilim Gecenin karanlığında mavi mavi sev beni boğulmaktan korktuğum derin suların olsun mabedim Kulaç kulaç sana yüzsün kendini bilmez yüzsüz sevdam ıslak dudaklarında son bulsun bu eşsiz maceram


Şimdi yazmayan kalemleri bırakıp bir kenara gözümün yaşı ile düşerim notlarımı beni ne kadar sevdiğini umursamadan göz kırpıyorum sırtındaki yakamoza Eski bir ölüydün sanırmısın ki kışım döner yaza


Uzaklardan geliyor şehrime bu soğuk En az ellerin kadar yabancısıyım öyle salına salına düşen kar tanelerinin Nasıl da güzel görünüyorlar halbuki bir önceki gecenin ayazından haberleri var mı acaba ? Penceremi yalayan rüzgarın sesini duymuşlar mıdır o köpük köpük bulutların arasında ?


Ya da dudakların susup yüreklerin ezbere söylediği şarkıların hangisinden haberdar olurlar o kadar yukarda iken ?


Şimdi makamsız şarkıların öznesiz sözlerine özeniyorum Üzerimi örten geceyi takıp koluma sensizliğe seni anlatıyorum Kırıp dizlerimi odanın uzak köşesinde duvarlarımdaki gölgelere senli hayallerimi sunuyorum tok satıcı edası ile


Fonda yine bir gitar sesi hafızamın tozlu raflarından indirdiğim bir şarkının esiri oluyorum


Gece gibi sevsen beni diyorum farkında olmadan itiraf ediyorum en yasaklı yanlarımı Günün hükmünü sona erdiren gece gibi düşsen üzerime Senden öncekilerin girdabında boğulmalarımı unutup sığ sularında tadına varsam diyorum Sırtındaki yakamozu izlesem ıslak kirpiklerinin arasındaki gözlerinden


Gece


Ne çok yakışıyor gözlerine


Ne varsa sana yakışan güzel görünüyor gözlerime İmlasını kaybetmiş mısralarım sen okuyunca buluyor yolunu öznesiz kalmıyor hiçbir cümlem En gizli anlamlarım açığa çıkıyor dudaklarının arasında


Sen konuşuyorsun ben çözülüyorum


Sen susuyorsun ben düğümleniyorum


Tek kaçışım mısralarım oluyor sonra alıp kalemi elime seni sana yazmaya başlıyorum yine Gözlerine yakışan geceyi bırakıp bir kenara sırtına yakamozun düştüğü suların rengi ile yazıyorum sana Gecenin bir yarısı mavi boncuklar dağıtıyorum her noktanın ardından Satır başlarım şenlikli oluyor cümle adınla başladığında havada uçuşan harflerim kendiliğinden diziliyor adeta


Sevdiğin bir şarkı açıyorum sonra Sayfamın kenarından taşıyor heyecanım Çocuksu bir hevesle gelişlerine kuruyorum saatlerimi umulmadık zamanlarda


Yenik düştüğüm heyecanlarımı toparlayıp satır aralarında yeniden karşına çıkıyorum yalınayak öylece Adıma inat küçük bir umuda bel bağlayıp tutunmaya çalışıyorum büyük boylu harflerime Gidişlerini gizleyip gözlerine yakışan gecenin karanlıklarına derin bir mavinin içinden gelmelerini bekliyorum


Gel diyorum avazımın çıktığı kadar susmalarım ile Bilirim duyarsın ne kadar uzağımda olsan bile Küçük bir yüreği yükleyip yüzdürdüğüm kağıt gemiler gibi rüzgarın ceplerinde ulaşır sana sesim Yollar uzar mevsimler değişir kimene Bir ses bir soluk olur düşerim yollarına yine


Zordu kimbilir belki imkansız diyen bile olmuştu Ama aşktı bu hamuru acı ile beraber yoğrulmuştu


Şarkıları satırları geceyi ve maviyi yükleyip heybeme sana geliyorum


İstersen sustur şarkıları satırları sil yazıldığı yerden Geceyi sakla göğün göğsüne ve mavi sonsuza kadar görünmesin gözümüze ne çıkar


Aşktır bu aşkın tadı seninle çıkar


Yenik düşen heyecanlarımı kaldırıyorum yerinden


Unutma tek sözüne bakar


Başla dersin bıraktığın yerden başlar




Meğer ne kadar çok bırakmışsın bende kendini!


Gece




Fonda sensizliğe inat senli bir şarkı duvarlarımda hayalinin gölgeleri Cama vuran yağmur damlaları eşlik ediyor bu kez ay ve yıldızlar çoktan aldı yerini Kağıdım kalemime hasret nicedir Ne beni yazabildim sana son günlerde ne de bende ki seni




İstanbul soğuğa teslim birkaç gündür Rüzgar şiddetleniyor ara ara bulutlar yaramaz çocuklar gibi bir orada bir burada Yakamdan sızıyor içime yokluğunun o soğuk hali içim ürperiyor Bir atkı bir bere çaredir diyorum ne var ne yok kuşanıyorum




Sensizlik yüreğe ağır gelir sanırdım ilk günlerde ne kadar safmışım




Sanki sadece yüreğe gizlemişim seni bir orası acır sanıyorum olmadığın anlarımda




Ey yâr!




Adının anlamını bilemezsin kadar İçinde gizlediğin ne varsa aldım ezbere Ne zaman düşse gölgeler duvarlarıma başlarım gözlerim kapalı tekrarlamaya Önce adının geçtiği şarkılar dolanır dilime sonra adının baş harflerinden kafiyesiz şiirler karalarım elime geçen kağıda deftere




Zaman bana baktığın anların toplamını ifade eder sadece




Ne gün hesaplanır sen varken ne de gece Varsın isteyenin olsun haftalar aylar yıllar Çağlar açılıp kapansın birer ikişer ne çıkar Varlığın en büyük keşif kanımca varsa bir asr-ı saadet o da senin yanında




Sensizlik tuhaf şey aslında




Yokluğunda kurulan hayalleri kırılan kalemleri uzayan geceleri bir kenara bıraksak


Canımın çekilmelerini unutsam mesela yastıktaki çukuru yatağın soğukluğunu




Eksilirsin zannederdim Baktığım her yerde gördüğüm şey yokluk olursa gidersin zamanla bitersin sanırdım Birinin yokluğu varlığının gücü kadar yakarmış insanın canını




Ne kadar varsan o kadar yakarsın yani




Meğer ne kadar çok bırakmışsın bende kendini!




Hayatın herkes için tüm sıradanlığı ile devam etmesini hayretle izliyorum




İstanbul sanki seni dün gece aldattığım şehir değilmiş gibi karşılıyor sabahında güneşini Vapurlar martılar dalgalar Hep aynı herşey aynı




Bir ben yetmiyorum kendime bir ben eksiliyorum




Giden sensin halbuki biten ben oluyorum




Ey yâr!




Aşkının en yasak halini topladım satır aralarında An geldi varlığın yokluğuna yenildi


Şimdi ipe sapa gelmez hallerdeyim Dilimde sitem gözümde nem var




Tenim tenine yangınlarda Okyanusları boşaltsalar üzerime nafile




Bilirim en kurak yerlerimde bıraktın izmaritini Nefes gibi içime çektim senden geleni Yaktın erittin beni




Bu gece varlığına oynadım son eli Ne var ne yoksa koydum masaya hepsini İster yine erit yine yak beni Ama bil aklından çıkarma Okyanus istemem senden gelsin tek bir damla yeter







Gittin gidebileceğini zannettin


Gittin gidersen biter zannnettin


Gittin yokluğun varlığını yener zannettin


Gittin bitmeyeceğini akıl edemedin






Belki Bir Melek


Yazmak insanın kendini bulması değil midir aslında Etrafında ki tüm insanlardan gizlediği o kırılgan yanlarını dile getirmenin en kolay ve anlaşılır yolu mesela

İyi misin diye soranlara sadece nefes alabildiği için iyi olduğunu söylerken içinde kopan fırtınalardan bihaber olmalarına aldırmamak nasıl açıklanabilir ki başka türlü

Kendince aşkların en güzelini yaşayıp hasretlerin en çekilmez olanını çektiğine kendini inandırması bundandır aslında Bilir yazdığı kendisinden başkası değildir ve kendisini ondan daha iyi kaleme alacak biri daha yoktur

Güz olur eser rüzgar İnsan kendini hazırlar baharın sonuna Mevsimlerin en hüzünlüsüdür kimine göre kimisi hiç hoşlanmaz kışın kendini böyle maskeler altına gizlenerek usul usul göstermesine

Sarı yaprakların hayranıdır kimisi Düşen her yaprak ömür takviminden kopan sayfalar misali yakar canını

Aşkları gelir gözünün önüne dalından düşen o sarı yapraklar misali zaman içinde yüreğinden kopup gidenleri hatırlar

Mevsim hüzün mevsimidir nasıl olsa Ağlamak mevsimin şanından sayılır hüzün kolumuza takıp yürüdüğümüz görünmez bir yoldaş olur çoğu zaman

Kimi zaman yağmur altında bir bankta gelir mıhlanır aklına insanın o terk ediliş kimi zaman cama hayali parmaklarla yazılan elvedalara takılır kalır

Herkes kendi yağmurunda ıslanır bu mevsimde Yürekler yokluğun hasretin acısı ile nemlenirken kirpiklerinin arasından bırakır sicim gibi yaşlarını yanaklarına

Yüzü gözü içi dışı sırılsıklamdır artık Bilir o her zaman sırılsıklam bir aşık olmuştur Değişen mevsimidir sadece başka değil

Mevsimler gibi farklı farklı kimliklere bürünmüştür kimi zaman Bazen aşkın bin bir halini yaşayan tutkulu bir sevgili olurken bazen yalnızlığın girdabında bulur kendini Gitmeler kalmalar hüzünler kederler Tüm bunların arasında en çok yokluk olur canını yakan

Bir gidişin bir tercihin ardından bürünülen kimlik yokluk olunca bir anda anlamını kaybeder etrafındaki her şey Sesler yüzler kişiler Hepsi aynı anda silinir insanın belleğinden

Kalabalıklar arasında tek başınalığı o anlara denk gelir Farkında olmadan yalnızlaşır yavaş yavaş

Geçmişinden kalanlara yakalanmamak için gizler kendini duvarların arasına

Daha önceleri ürkütücü gelen karanlık artık bir zırh gibi kaplar bedeniyle beraber ruhunu Derin bir sessizliğin koynunda yalnızlığına ortak ettiği karanlık ile sarar yaralarını

Artık uzun uzun susmaların tek failidir Her suskunluğun ardından biriktirdiği kelimeleri ile düşer parmaklarının uçlarından beyaz kağıtların üzerine

Bilir halbuki kitap aralarında kelimeler kurutmuştur ona Her birinin anlamı aynı iken suskunluğuna kurban etmiştir yavaş yavaş hepsini

Susmaların ardından mısralar uzun bir veda cümlesini andırır çoğu zaman İçinde barındırdığı o tuhaf hüzün ve çaresizlik ile harfleri sıralarken arka arkaya bir ses bir soluk olmak her geçen gün biraz daha zorlaşır

Eskitir mısraları satır aralarını yoklukla doldurmuştur Ne umuda yer bırakmıştır ne vuslata

Yokluk içini doldurabildiği tek anlam hüzün parmaklarının ucundan dökülenlerin en iyisi olmuştur

Zamanın o akılalmaz devinimleri arasında yosun tutamayan taşlar misali sağa sola savrulan bir yüreğin harap bitap bir halde çaresizliğin ellerinde tükenişini izler insan Umutların tükendiği gücün bittiği andır Artık daha kötüsü yoktur Dibe vurmuş olmanın verdiği tuhaf bir rahatlık vardır parmak uçlarında

Bugüne dek mısra mısra gelişleri hayal edip fütursuzca yazan parmakları artık kendisi için bir iki satır karalayacaktır

Duvarlarındaki geçmişi silip artık gizlenecek herhangi bir yüz bırakmamak en iyi başlangıç olabilir mesela Tanıdık tüm satırları tüm şarkıları unutmak fena fikir değil gibidir

Camları mı açsak acaba Evime sinen bu yalnızlığı nasıl çıkartabilirim ki

Karanlık gecenin hükmü olsun bundan sonra bir mum alevi yetsin mesela karanlığımı yırtmaya

Eskiye dair ne varsa değiştirsem bir eskici ile Hiç pahasına çıkartsam elimdekileri

Bir nota bir satır ile tanıklık etmeyi bırakıp tüm yaşananlara taze umutlar yeşertsem mesela çıkmaz denilen yerlerden

Ne gerekir ki mesela

Bir çift söz taze bir nefes

Kimbilir belki bir melek




Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.