Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
tarihi, turkiyemizin, yerleri

Turkiyemizin Tarihi Yerleri

Eski 08-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Turkiyemizin Tarihi Yerleri





EFES
Efes harabeleri Lysimachos’un MÖ IIIYüzyılda yaptırdığı surların üzerindeki Magnesia kapısından girildiğinde Ephesos’un ünlü kişilerinden filozof Flavius Domianus’un yaptırdığı doğu gymnasionu ile karşılaşılır Burası hamamı palaestrası geniş avlu ve ders salonlarıyla komple bir yapıdır Biraz ilerde ‘’Lukas Mezarı’’ diye tanınan yuvarlak bir mezar anıtı yer alır Bunun ilerisinde iki çeşme kalıntısı bulunur



Celsus Kitaplığı:
İki katlı olan kütüphanenin cephesi sütunlarla süslenmiş bu sütunla arasında da heykeller konmuştur İçerisinde papirüs rulolarının konması için dikdörtgen nişlerin yer aldığı yapı 1092/1672m ebadındadır Ortada bilim koruyucusu Athena’nın heykeli bulunuyordu



Aya suluk Tepesi:
Hıristiyan Efsanesine göre St John MS 50 yıllarda bu tepe üzerinde yaşamış bura da ölmüş buraya gömülen StJohn’a MS IV Yüzyılda ahşap çatılı bir kilise yapılmıştır İustianos zamanında ise halen kalıntıları görülen kubbeli bazilika inşa edilmiştir

Artemision:
Kuşadası yolundan Artemision bulunduğu yola sapılacak olursa dünyanın yedi harikasından biri olan Ephesos Artemis Tapınağı’nın bulunduğu Artemis kutsal yerine ulaşırız Bugün o eski muhteşem tapınaktan Yalnızca tek bir sütun ayaktadır

Yamaç Evleri:
Hadrian Tapınağı karşısında Bülbül Dağı eteklerinde zenginlere ait yamaç evleri bulunmaktadır MS i Yüzyılda yapılan ve üç-dört kata kadar ulaşan bu özel evlerde son yıllarda yapılan kazılarda mozaikler freskler heykeller ve daha birçok buluntu ele geçmiş evler restore edilerek ziyarete açılmıştır



Devlet Agorası:
Efes Harabeleri’nin ilerisinde 160 / 56m ölçülerindeki Devlet Agorası’nın bulunduğu yere gelinir MÖ II Yüzyılda mevcut olduğu anlaşılan agoranın ortasında bugün temelleri görülebilen MÖiyüzyılda Mısır Tanrıçası İsis adına yapılmış bir tapınak bulunmaktadır Agorayı kuzey ve güneyden iki portiko çevirmekte kuzeyden sınırlayan portiko bazilika niteliğini taşımaktaydı Bu bazilikanın ortasında odeon bulunur Burası 1400 kişiyi alabilecek kapasitede olup P Vedius Antonius tarafından MS 150 yılında odeon (müzik salonu) veya bouleuterion (meclis salonu) olarak yaptırılmıştır

Devlet Agorası’nın güneybatı köşesinde MS80 yılında GLaecanius Bassus tarafından yaptırılmış olan bir çeşmenin caddeye bakan yüzünü süsleyen birçok heykel bugün müzededir



Tiyatro:
Mermer cadde üzerinde Panayır Dağı’na yaslanmış 24000 kişilik Tiyatro Hellenistik Dönemde inşa edilmeye başlanmış daha sonra imparator Claudius zamanında genişletilmiş Traian döneminde de tamamlanmıştır Roma Çağı’nda şüphesiz çok güzel görüntü veren bu yapının kalıntıları hala göz alıcıdır Tiyatronun ön kısmında da Hellenistik döneminden kalma bir çeşme dikkati çeker



Küretler caddesi:
Memmius Anıtı’ndan başlayarak Celsus Kütüphanesi’ne doğru inen cadde Küretler CaddesidirMSIV yüzyılda yapılmış iki kabartmadan ibaret Herakles Kapısından geçip aşağıya inilince sağda bulunan Traian Çeşmesi kitabesine göre MS 102-114yılları arasında İmparator Trian şerefine yapılmış olup iki katlıdırÇeşmenin orta nişi içinde imparator Trian’ın heykeli bulunmaktaydıKüretler Caddesi üzerinde diğer ilginç bir yapı da Korinth düzeninde bir cella veHadrian Tapınağı’dır Hadrian Tapınağı’nın arkasında Scholastika Hamamları yer alır

surlarkulelerçanak çömlekbıçaklar ve bakır İğnelerdokuma tezgahı buluntuları sütunlu avlulu saray; çark yapımı çanak çömlekpişmiş topraktan ağırşakkubbeli fırınlarsarnıçlarküp mezarlarAthena Tapınağıtiyatro gibi eserler ortaya çıkarıldı

Yerleşim merkezinde MÖ3000’den MS400 kadar uzanan zaman dilimini aydınlatıcı buluntular ele geçmiş oldu

VII tabaka sı olarak adlandırılan şehrin tahta at hilesi ile ele geçirilen ve yıkılıp yakılan Priamos ‘un Troya sı olduğu belirlenmiştir Kazılar sırasında bu katın yakılmış olduğu kalın kül tabakasından anlaşılmışsokaklarda bulunan ok ve mızrak uçları da Homeros’un öyküsünde anlattığı savaşın bu tabakada geçtiğini ispatlamıştırOn sene süren savaş Yunanistan da zorlaşan hayat şartları nedeniyle zengin Troya nın alınması için çıkmıştır
Kahramanlıkla alınmayan Troya neticede bir tahta at hilesi ile alınarak yakılıp yıkılmıştır bu Troya’dan kurtulanlardan bir kısmı Aeneas komutasında İtalya’ya gitmiş bir kısmı ise Yıkılan bu şehrin üzerine tekrar yeni şehirlerini kurmuşlardır


APHRODISIAS

ayaktaki eserleriyle etkileyici bir görünüme sahip olup ziyaretçileri kendine hayran bırakacak niteliktedir

Üzerindeki Ceyre Köyü’nün başka yere kaldırıldığı bu antik kentte yapılan kazılarda 10000 kişilik tiyatro 30000 kişilik stadion odeion ve sebasteion gibi yapılar ortaya çıkarılmıştırTiyatroya giderken sağda son yıllarda bulunan müzenin hemen önüne rastlayan yerde Sebasteion’un kalıntıları ortaya çıkarılmıştırTiyatro meydanının yanında tiyatro hamamının kalıntıları görülebilirHamamlarının güney inde ise gymnasion ve iki peristyl avlulu Bizans evinin kalıntıları yer alır Aphrodisias’ın göz alıcı bir yapısı da agoranın yanında yer alan odeiondur II yüzyılda yapılan odeion 1700 kişiliktir Odeiondan Aphrodite Tapınağı’na gidelim Bugün peristatisinde 14 sütunu ayakta görülen tapınak Arkaik bir tapınak üzerine Geç Hellenistik dönemde MÖ I Yüzyılda yapılmıştır Aphrodisias’ın en kuzeyinde stadion bulunmaktadır Geç devirde stadionun doğu ucu gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri için bir arena haline getirilmiştir Stadyumunun doğusundaki kalıntı Roma Çağı mezarlarıdır

Burada yapılan kazılardan çıkan eserler Aphrodisias Müzesinde sergilenmektedir Bunlar arasında Zoilos frizlerindeki kabartmalar birbirinden güzel Aphrodite başları Herakles ait heykeller dikkati çeker



Amfiteatrlar ve Arenalar



Roma'da Coliseum veya Flavianus amfiteatrı Milattan sonra 1 yüzyılda yapılmıştır 100 000 kadar seyirci alırdı

Amfiteatron veya amfiteatr denilen bu yapı Romalıların buluşudur Eski Yunanlılara özgü değil Romalılar tarafından gladyatör dövüşlerini mümkün olduğu kadar çok sayıda seyirciye sunma amacıyla yapılmıştır Taştan çok büyük ve öylesine sağlam yapılardır ki bunların birçoğu bugüne kadar kalabilmiştir Roma'da Coliseum bunların en önemlisidir Fransa İtalya ispanya Türkiye Yunanistan'da da güzel örnekleri vardır

Amfiteatrlarda ortada dövüşçülere ayrılan kumla kaplı arena bulunur Bunun çevresinde sahanlıklarla bölünmüş kat kat basamaklar yükselir Aşağıda dolaşmak için galeri haline getirilmiş üzeri örtülü koridorlar bulunur Amfiteatrın tepesinde ise bir platform vardır; seyircileri güneşten ve yağmurdan koruyacak büyük bir örtü (velarium) buraya tutturulur

Hemen her zaman yenik düşenin öldürülmesiyle sonuçlanan ve Etrüsk kökenli vahşi gösteriler olan gladyatör dövüşleri MÖ III yydan itibaren Roma'da başladı Gladyatörler bu iş için özellikle eğitilmiş köleler ve tutsaklardı Grup halinde veya ikişer ikişer dövüşürlerdi Biri yere düşecek olursa halk; eğer onun bağışlanmasını istiyorsa başparmağını yukarı kaldırırdı; öldürülmesini isteyecek olursa da başparmağını aşağıya doğru çevirirdi İmparatorlar için bu tür eğlenceler düzenlemek halkın sevgisini sağlayacak ve halkın dikkatini devlet işlerinden başka konulara uzaklaştıracak birer fırsat sayılıyordu


Akropolis

Atina'da Eskiçağ dünyasının en ünlü mimarlık yapıtlarından birinin yükseldiği tepe

Akropolis Atina'nın tam ortasında yükselen tepesi tabak gibi düz sarp bir kayalığa verilen addır Eski Yunan dilinde bu sözcük yukarı kent anlamına gelir Çok eski çağlarda Akropolis Eski Yunanlıların oturduğu ve buradan çevre köylere egemen olduğu gerçek bir kaleydi aynı zamanda bir din merkeziydi Bir ara Persler tarafından yıkılmış sonra Perikles'in öncülüğüyle MÖ 450 yıllarına doğru yeniden yapılmıştı O çağların ünlü heykeltıraşı Pheidias ve başka güçlü sanatçılar bu işte çalıştılar

Akropolis'in batı yamacında anıtsal kapılarıyla ziyaretçileri karşılayan ilk yapı Proplyleia'dır Yapının çok büyük boyutlarda olan kemerleri ince mermerden yapılmıştır Bunun az ötesinde Athena Nike'rim küçük tapınağı vardır Daha sonra mat altın rengindeki mermerleri ve kusursuz sütunlarıyla görkemli Parthenon Tapınağı gelir

Yüzyıllara karşı koyabilmiş son anıt Erekhteion'dur Adını Eski Yunan'ın efsane krallarından ilki olan Erekhteios'tan almıştır Burada sütunların yerini kadın heykelleri alır Bunlar kimi gülümseyen kimi somurtan hepsi mağrur altı Karyatid Kızı'nın heykelidir



Parthenoıı Tapınağı Akropolis'in doruğuna dikilmiş bir zafer anıtıydı; Atinalıların savaş başarılarını kutluyordu Vaktiyle bu tapınakta kentin koruyucu tanrıçası olan Athena'nın dev bir heykeli yer alırdı
Artemis Tapınağı

Bizanslı Philon "Babil'in asma bahçelerini Olimpos'taki Zeus Heykelini Rodos Kolossusu'nu yüksek piramitlerin kudretli işçiliğini ve Mausoleus'in mezarını gördüm Ama bulutlara doğru yükselen Efes'teki tapınağı gördüğümde diğerlerinin tümünün gölgede kaldığını hissettim" diye yazmıştı

Tanrıça Artemis adına ilk türbe MÖ800'lü yıllarda Efes'teki nehrin yakınındaki bataklık kıyıya yapılmıştı Bazen Diana da denen Efes tanrıçası Artemis Yunan Artemis'iyle aynı değildi Yunan Artemis'i av tanrıçasıydı Efes Artemis'i ise belinden omuzlarına kadar birçok göğüsle resmedildiği gibi verimlilik bereket ve doğurganlık tanrıçasıydı

Bu eski tapınakta muhtemelen Jüpiterden düşen bir meteorit olduğu düşünülen kutsal birtaş vardı Tapınak sonraki yüzyıllarda birkaç kez tahrip olmuş ve yeniden inşaa edilmiştir MÖ600'lerde Efes şehri büyük bir ticaret limanı haline geldi ve Chersiphron adlı bir mimar yüksek taş kolonları olan yeni ve büyük bir tapınak inşaa etti

Lidya kralı Croesus MÖ550'de Efes'i ve Anadolu'daki diğer Yunan şehirlerini fethetti Bu savaş sırasında mabet tahrip oldu Croesus mimar Theodorus'a daha öncekilerin hepsini gölgede bırakan yeni bir mabet yaptırdı Yeni tapınak öncekinin 4 katı büyüklükte 90 metre yükseklikte ve 45 metre genişlikteydi Masif bir çatı yüzden fazla taş sütunla destekleniyordu

MÖ 356'da Herostratus adlı biri tarafından çıkarılan bir yangında yanarak tahrip oldu Bundan kısa bir süre sonra o günün en ünlü heykeltraşı olan Scopas'lı Paros tarafından yeni bir mabet yapıldı Romalı tarihçi Pliny'ye göre yeni tapınak 130 metre uzunlukta ve 68 metre genişlikteydi Tavanı yükseklikleri 18 metre olan 127 adet sütun destekliyordu İnşaat 120 yıl sürmüştü Büyük İskender MÖ333'de Efes'e geldiğinde tapınağın inşaası hala devam ediyordu

MS 57'de St Paul hristiyanlığı yaymak için Efes'e geldi O kadar başarılı oldu ki bundan şehrin demircisi ve tapınaktaki heykellerin sahiplerinden birisi olan Demetrius büyük bir korkuya kapıldı Çünkü Demetrius tapınaktaki heykellerin bir kısmının sahibiydi ve her yıl tapınağa hacca gelenlerden iyi bir geliri vardı ve insanların dinini değiştirmesi demek onun geçimini kaybetmesi anlamına geliyordu Birlikte ticaret yaptığı diğer kişileri de yanına alan Demetrius heyecan verici ve "Yaşasın Efesliler'in Artemisi" diye biten bir söylev yaptı ve halkı galeyana getirdi Hemen sonra St Paul'un yardımcılarından ikisini tutukladılar Bunu bir isyan takip etti Sonuçta St Paul tutuklanan yardımcılarıyla şehri terketti ve Makedonya'ya geri döndü

262'de Gotların bir akını sırasında büyük Artemis tapınağı yakılıp yıkıldı Bir yüzyıl sonra Roma İmparatoru Constantine şehri yeniden inşaa ettirdi Fakat hristiyan olduğu için tapınağı restore ettirmediConstantin'in çabalarına rağmen Efes eski günlerine dönemedi Çünkü gemilerin demirlediği liman yokolmuştu Nehrin taşıdığı alüvyonlar tarafından deniz şehirden uzaklaşmıştı Zamanla şehir sakinleri kenti terkettiler Mabetin kalıntıları başka yapıların ve heykellerin yapılmasında kullanıldı

British Museum'dan John Turtle Wood 1863'de tapınağı araştırmaya başladı 1869'da 6 metre derinlikte çamurların içinde tapınağın temellerini buldu Bulduğu heykelleri ve bazı kalıntıları British Museum'a ***ürdü 1904'de yine aynı müzeden DG Hograth'ın liderliğindeki bir ekip kazılara devam ettiler ve sitede birbirinin üzerine inşaa edilen 5 tapınak olduğunu keşfettiler Bugün gelen ziyaretçilere tapınağın yerini belli etmek için bataklık halinde olan bölgeye sadece bir tek sütun dikilmiştir




Avebury Dairesi

Avebury dairesi Stonehenge kadar iyi bilinmemesine karşın daha ünlü kuzeninin boyut ve yapı olarak cüceleşmış hali olarak algılanabilir 1665 yıllarında yazmış olan antik bilimci John Aubrey Avebury için "bir katedralle karşılaştırıldığında köy kilisesi neyse Stonhenge'in yanında Avebury de öyledir" demiştir MÖ2700 yıllarında inşa edilmiş olan bu yer yaklaşık 1153 hektarlık bir alanı kaplar ve çapı çeyrek mildir; etrafına tekinin ağırlığı doksan tona yaklaşan Sarsen taşları dizilmiştir

Sarsen Wiltshire bölgesinde raslanan kaya blokları ve geniş kütleler şeklinde görülen taşlardır Avebury daireleri ve caddelerinde 600'ün üzerinde büyük taşlar vardı Ama şimdi sadece birkaçı kaldı Modern yapılanma Avebury'nin orijinal görkeminin yerini alan bir şeyler koydu ama kayıp taşlara rağmen hâlâ görülmeye değer etkileyici bir yerdir

Böyle taş daireler İngiltere'nin hemen her yerine dağılmış olmasına karşın genellikle ülkenin batı tarafında yer almaktadırlar İlki yaklaşık MÖ 3000 yıllarında inşa edilmiştir İçinde etrafında hendekler bulunan dairesel setler vardır ve bunlar da savunma amacı yönünden yararsız kılmaktadırlar Bu yüzden dini amaçla inşa edilmiş olmaları daha muhtemeldir

Çoğu durumlarda set ve hendek birkaç fitten yüksek olmaz Ama hâlâ yeryüzü şekilleriyle ünlü Avebury'de hendeğin derinliği yaklaşık 10 metre civarındadır ve set de yaklaşık 6 metre yüksekliğindedir Aubrey Burl Prehistoric Avebury adlı kitabında hendekten 90000 metreküp toprak kazıldığını tahmin etmiştir ki bunun da anlamı hendeğin genişliğinin bir kilometreden fazla olduğudur Bu MÖ 2494-2345 yılları arasında Mısır'da 5 Hanedanlık firavunlarının yaptırdığı piramitlerin hacmi kadardır; Avebury'deki dairenin yapıldığı zamanlara yakın

Hesaplamalara göre Avebury'deki sadece set ve hendeğin yapımı için 250 kişinin en az yirmi yıl çalışmışlardır Bu o zamanlarda bölgede yaşadığı tahmin edilen küçük topluluklar için çok önemli bir rakamdır

Sarsen taşlarının dikilmesinin de aynı şekilde gerçekleştiği sanılmaktadır Bu dev taşlar dikilmeden önce kilometrelerce uzaklıktan çekilmiş olmalılar 1934'de deneyimli bir usta ve oniki işçi nispeten ufak olan sekiz ton ağırlığındaki bir taşı büyük dairenin üzerinde bulunan iki caddeden birinin başına diktiler Bu tam beş gün sürdü

Avebury'deki yapı tamamlandığında İngiltere'deki en önemli megalitik yapılardan biri oldu ve bugüne kadar geldi

Avrupa Megalitleri

MÖ üçüncü binyıla ait taş daireleri ve dev anıtlar İngiltere'ye özgüdür Ancak Fransa'nın kuzeybatısındaki Karnak'da bulunan antik taş sıralarının da tarihi aynıdır MÖ 3000 yıllarından önceki birçok yüzyıl boyunca batı Avrupa'nın hemen her yanında mezar yapıları inşa edilmiştir Karnak bölgesinde çok sayıda örneğe ratlanmaktadır Örneğin Menec'de l000 metreden uzun paralel taş sıraları görülmektedir ve her birinin ucunda İngiltere'deki gibi taş dairelerine ait kanıtlar vardır Profesör Thom bunları dikkatle incelemiş ve Megalitik Metre dediği ölçünün ikibuçuk katına denk gelen Megalitik Çubuklar adını vermiştir

Büyük Brise Menhiri de Karnak bölgesinde bulunmaktadır 20 metre yüksekliği ve 340 tondan fazla ağırlığıyla bilinen en büyük dikili taştır Thom bunun 1861 yıllık aydönümü üzerinde çalışmak için dikilmiş bir taş olduğunu söylemiştir Ancak ne yazık ki ondokuzuncu yüzyılda taş devrilerek dört parçaya ayrıldığından Thom'un teorisini kanıtlamak mümkün değildir

Fransa'nın bu bölgesinde birkaç taş dairesi örneği vardır Ancak hiçbiri İngiliz anıtlarının ihtişamına sahip değildir Yine de o zamanlar İngiltere ve batı Fransa arasında bir kültür bağı olduğu yönünde söylentiler vardır Fakat mezarlarda bulunan sanat eserleri Kanal yoluyla bir ticaret olduğunu göstermektedir

Alman Çeşmesi


Sultanahmet-Eminönü

Sultanahmet Meydanı`nda Sultan I Ahmed Türbesi`nin karşısındadır Alman İmparatoru II Wilhelm`in 1898 yılında İstanbul`a gelişinin ikinci yıldönümü hatırasına ithaf edilen bu çeşme Almanya`da inşa edilmiş ve 1900 yılında parçalar halinde İstanbul`a getirilerek bugünkü yerine kurulmuştur
Sultanahmet’in ilginç yapılarının başında mimari yönden çevresiyle uyum sağlayamamakla beraber meydan ile bütünleşen Alman Çeşmesi gelir


Alman İmparatoru ve Prusya Kralı II Wilhelm (1888-1918) uzun hükümdarlık yıllarında İsveç Danimarka İtalya İngiltere Yunanistan gibi bir çok Avrupa ülkesini dolaşmış ve Türkiye’ye de üç kez gelmiştir Sultan II Abdülhamid zamanında 1889 ve 1898 yıllarında yaptığı bu dostluk ziyaretlerinin amacı Almanya’nın doğuya uzanma arzusundan kaynaklanıyordu II Wilhelm ilk ziyaretinde Almanların yaptıkları tüfeklerin Osmanlı ordusuna satışını sağlamış ikincisinde ise İstanbul-Bağdat demiryolunun Alman firmalarına verilme vaadini almıştır Sultan Reşat (1914-1918) zamanında I Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru (1917) üçüncü kez İstanbul’a gelmiştir


II Wilhelm’in 1898 yılındaki İstanbul’a ziyaretinin anısına Alman hükümeti Alman Çeşmesi’ni yaptırmıştır Çeşmenin tasarımı imparatorun bir deseninden yola çıkılarak düzenlenmiştir Planlarını Kaiser’in özel danışmanı Mimar Spitta çizmiş yapımını Mimar Schoele üstlenmiştir Ayrıca Alman mimarı Carlitzik’le İtalyan Mimar Joseph Antony’de bu projede çalışmışlardır


Alman hükümeti önce hipodrom alanını düzenlemiş meydanın ağaçlandırılması yapıldıktan sonra Almanya’da hazırlanan çeşme buradaki temeller üzerine oturtulmuştur Mermerleri ile değerli taşları Almanya’da işlenmiş ve parçalar halinde gemi ile İstanbul’a getirilmiştir Yapımına 1899 başlanan çeşmenin açılışı Sultan II Abdülhamid’in 25cülus yıldönümü olan 1 Eylül 1900’de düşünülmüşse de yapımı bu tarihe yetiştirilememiştir Bunun üzerine II Wilhelm’in doğum günü olan 27 Ocak 1901 de çeşme görkemli bir törenle açılmıştır Osmanlı ve Alman İmparatorluklarını simgesi olan politik amaçlı bu çeşmeyi Evkaf Nezareti’nce teslim alınmıştır


Alman Çeşmesi üstü açık heykellerle bezeli Avrupa meydan çeşmelerinden farklı bir görünümdedir Ayrıca Osmanlı meydan çeşmelerinden de farklı bir tasarımdır Daha çok Alman Neorönesansını anımsattığı gibi Osmanlı şadırvanlarına da benzediği ileri sürülmüştür


Alman Çeşmesi sekizgen planlı olup yüksek bir taban üzerine oturtulmuştur Su haznesinin üzerine de sekiz sütunun taşıdığı bir kubbe yerleştirilmiştir Sütunları birbirine bağlayan kemerlerin arasındaki pandandiflere daireler halinde birer madalyon konulmuştur Bunlardan dördünün içerisine yeşil zemine Sultan II Abdülhamid’in tuğrası diğer dördünede prusya mavisi üzerine imparator Wilhelm’in simgesi olan "W" yerleştirilmiştir Ayrıca "W" harfi üzerine bir taç altına da (II) sayısı konulmuştur
eyi taşıyan sütunlar ile su haznesinin bulunduğu renkli taşlı geometrik motifli zemin bir platform şekline sokulmuştur Kenarlara da şimdiye kadar bir başka örnekte rastlanmayan mermer oyma kanepeler yerleştirilmiştir Su haznesi silindirik bir taban üzerine kubbemsi bir kapakla örtülmüş tunç döküm çemberlerle kuşatılmıştır Ne yazık ki bu çemberler sonraki yıllarda yerlerinden sökülerek çalınmıştır


Alman Çeşmesi’nin en görkemli yeri koyu yeşil renkte somaki kolonların taşıdığı yeşil renkli kubbesidir Mozaik tekniğinde altın mozaiklerle kaplı kubbenin ortasına iç içe geçmiş yuvarlak motiflerin oluşturduğu çok renkli bir göbek yapılmıştır


Çeşmenin tunç kitabesinde Almanca şu sözler okunmaktadır: "Wilhelm II deutscher Kaiser stiftete diesen Brunnen in dark baren Erinnerung ain seinen Besuch bei seinet majestat dem Kaiser der Osmanen Abdul-Hamid II im Herbst des Jahres 1898" (Alman Kaiser’i Wilhelm II 1898 yılı sonbaharında Osmanlıların hükümdarı haşmetlü Abdülhamid II nezdinde ziyaretinin şükran hatırası olarak bu çeşmeyi yaptırdı)


Bunun yanı sıra çeşmede bir Osmanlıların kitabesi yer almaktadır Osmanlı Seraskerlik Dairesi’nden aynı zamanda edebiyatçı olan Ahmet Muhtar Paşa’nın beytini İzzet Efendi de sülüs yazıyla yazmıştır:
Hazreti Abdülhamid Hanın muhibbi halisi
Ziveri eklili haşmet kayser alitebir
Ya’ni alman imparatoru hükümdarı güzi
Hazreti Wilhelmi Sani kamuranı nizigar
Padişahı ali Osmani ziyaret kasdidüb
Mahdemiyle eyledi İstanbulu pirayedar
Bu mülakatı muhabbet perveri tezkar içün
Eyledi bu çeşmesarı saha piray-i karar
Sübesü cari olan abı safa teşkil eder
Abi safii müsafata misali abdar
Vakfa giri hayret eyler çeşmi ehli dikkati
Tarzi inşaasındaki hissi bedii zernigar
Rükni ak’vai hayatoldukça abi canfeza
Payidar olsun bu te’sisi muhabbet üstüyar
Bi bedel tarihi caridir lisanı luleden
Oldu bu çeşme mülakate ne dicu yadigar (1316)

haritadaki yeri




Anadolu Hisarı




Adres: Beykoz

Boğaz’ın Anadolu yakasında Göksu Deresi’nin denize döküldüğü yerde adını hisardan alan semtte bulunmaktadır Bu hisar Osmanlılar’ca Boğaz’da yapılan ve geçişleri kontrol altına almayı hedefleyen ilk hisardır İstanbul’u fethetmek isteyen ve kuşatan Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından Karadeniz’den Bizans’a gelecek yardımlara engel olmak için 1394’te yaptırılmıştır Bu yapıya II Mehmed (Fatih) Devrinde "Hisarpeçe" depo ve bazı ikametgah amaçlı yapılar eklenmiştir 1928 yılında Kandilli Belediyesi tarafından bazı küçük onarımlar yapılmıştır 1991-1993 yılları arasında Kültür Bakanlığı tarafından bazı onarımlar yapılmıştır Bugün Anadoluhisarı Beykoz Belediyesi sınırları içinde yer almaktadır Hisarda taşınır kültür varlığı bulunmamaktadır

BoluGerede tarihi eserleri


TARİHİ ESERLER

İlçedeki eşsiz tabii güzelliklerin yanında hatırlatılmayı tanıtılmayı keşfedilmeyi bekleyen ve her biri kendi döneminin özelliklerini devam ettirmek için inatla direnen ve ne yazık ki birçoğu bilinçsizce yapılan tamir ve yenilemelerle yozlaşan tarihi mekanların bir kısmı ve sayıları birkaç tane kalan fakat bakımsızlıkları nedeniyle harap hale gelen ahşap evler bu güzellikleri tamamlar niteliktedir


Kitirler Mahallesinde Saraç Emin Evi

1 CAMİLER

Hacı Emin Efendi Camii : 1957 yılında ahşap çark örtü tarzında yeniden yapılmıştır Demirciler Mahallesindedir

Yıldırım Bayezid Camii : Şehir merkezinde Seviller Mahallesi sınırları içindedir 1395’te Sultan Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış 1944 yılı depremiyle yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir

Yukarı Tekke Camii : Kabiller Mahallesindedir Kitabesine göre 1267 H tarihinde Abdullah Efendi tarafından yaptırılmıştır Cami ker*** olup dikdörtgen planlıdır Şeyh Hüseyin Efendi Camii Yapım yılı bilinmiyor 1957 de yeniden ahşap çark örtü tarzında yapılmıştır

Çataklı Camii : 1974 yılında ahşap yapı tarzında olan cami betonarme olarak yeniden yapılmıştır Seviller Mahallesindedir

Aşağı Tekke Camii : 1957 yılında yıkılarak yeniden imal edilmiştir Seviller Mahallesindedir


Aşağı Ovacık Köyü Camii

2ÇEŞMELER


Hacı Ayenler Çeşmesi

- Kadınlar Panayırı Çeşmesi -? (Seviller Mahallesi)
- Mahdı (Mehdi) Çeşmesi –1696 (Seviller Mahallesi)
- Hacı Ahmet Ağa Çeşmesi –1792 (Demirciler Mahallesi –Çayboyu Sok)
- Hacı Ahmet Ağa Çeşmesi –1792 (Demirciler Mahallesi-Santral Sok)
- Karapınar Çeşmesi -1824 (Demirciler Mahallesi)
- Bosnalı(Bosnavi) Çeşmesi -1824 (Orta Mahalle)
- Hacı İpekoğlu Çeşmesi -1844 (Kitirler Mahallesi-Dispanser Arkası)
- Oruçlar Çeşmesi (Kitirler Mahallesi)
- Hacı Ayenler Çeşmesi –(Kitirler Mah)
- Figani Baba Çeşmesi (Kabiller Mahallesi-Figani Baba Sok)
- İlyas Pınarı Çeşmesi (Kabiller Mahallesi-Kaya Sok)
- Boyacı Pınarı Çeşmesi -? (Seviller Mahallesi)
- Çataklı Çeşmesi -?-Yenilendi (Sevilller Mah)
- 5 Filkeli Çeşme 1298-1299 (Karacadağ Demirciler Köyü Semerciler Mah)
- Sapanlı Köyü Çeşmesi -?
- 1 Afşar Köyü Çeşmesi –1320
- 2 Afşar Köyü Çeşmesi –1320
- 2Afşar Köyü Yolunda Çeşme -?
- Dağkara Köyü Çeşmesi - 1231

3 DİĞER TARİHİ ESERLER


Asar Kalesi

Asar Kalesi : Asar Kalesi Kesin tarihi bilinmemektedir İlçe merkezine yaklaşık 20 km mesafede Çağış Akçaşehir Ertuğral Çalışlar köyleri yolu üzerinde her yöne hakim kayalık bir tepe üzerindedir Tepenin doğu tarafına inşa edilmiş olan kalenin iç kısmında şimdi girişleri kapalı olan kaya içi odalar bulunmaktadır Tamamen kayalık bir alan olan tepenin kuzey ve batı yönleri doğal sur halinde olup kaleye buradan çıkmak imkansız görünmektedir Gerek yapı tarzı gerek hakkında aşağıda anlatılan hikaye kaleyi oldukça ilginçleştirmektedir Çevreye olan hakimlik ve çevredeki mükemmel tabiat güzellikleri bilhassa fotoğraf meraklılarının ilgisi olacaktır

Hikayeye göre kale ile kalenin doğusunda bulunan kalenin bulunduğu tepeden den daha alçak olan tepe arasında “Ulusu” deresi altında bir geçitle bağlantı bulunmaktadır Aslında halk bu küçük tepede kurulu şehirde yaşamakta ve bir düşman saldırısı anında dere altındaki geçit vasıtasıyla Asar Kalesine çıkarak kendisini savunmaktadır


Keçi Kalesi

Keçi Kalesi : Keçi Kalesi Şehrin kuzeyinde Arkut dağı tepesindeşehre 5 km uzaklıktadır Bitinyalılar zamanındandır 1995’de restore edilmiştir

Şu hikaye rivayettir Bir düşman saldırısı üzerine şehir halkı mal ve hayvanları ile kaleye sığınır (veya zaten kale içinde yerleşiktirler) Etrafa hakim bir büyük tepe üzerine yapılmış olan kale Geredeliler tarafından uzun süre istilacı düşmana karşı savunulur Düşman tabii yapı ve Geredelilerin izin vermemesi üzerine kale etrafına yerleşmiş ve kaleyi almak için gündüzleri saldırmakta fakat muvaffak olamamaktadır Bu nedenle onlarda bıkkınlık meydana gelmiştir Zamanla kalede yiyecek sıkıntısı başlar şartlar Geredeliler için ağırlaşmaktadır Bir gece kaledeki tüm keçilerin boynuzlarına mumları takarak yakıp kalenin dışına salıverirler ve hayvanları düşman karargahına sürerler Düşman bir anda neye uğradığını şaşırır Karanlıkta ellerinde ateşlerle çok büyük bir ordunun üzerlerine geldiğini sanarak bozguna uğrayıp kaçışırlar dağılıp giderler Geredeliler keçileri sayesinde istiladan kurtulmuştur Hikayeye göre kalenin ismi artık Keçi Kalesi olarak anılmaya başlar

Not: Bazı kaynaklarda bu hikayede kaledekiler Rumlar kaleyi kuşatanlar ise Türklerdir


Kiliseli Tüccar Hanı

Kiliseli Tüccar Hanı : Kiliseli Han Bizanslılardan kalma konaklama hanıdır (Bizans döneminde kilise olarak kullanılmış olması yapı şekli ve kullanma alanı nedeniyle kuvvetle muhtemeldir) Kitirler mahallesinin çarşı bölümünde bulunan yapı iki katlı olup alt katı hayvan barınağı alışveriş merkezi ve kahvehane bölümünü üst katı ise konaklama odalarını kapsar Binaya güneyde at arabası ve suvari girecek kadar büyük bir kapıdan girilerek Üstü açık büyük bir avluya geçilir Avlu etrafında alt kat batı ve kuzey cepheleri taş doğu cephesi ahşap sütunlarla çevrili odalar halindedir Bu bölüm dinlenme ve alış veriş yapmaya müsait tarzdadır İki ahşap merdivenle çıkılan üst katta ise yatak odaları bulunmaktadır

Esentepe Hamam ve Köprü Kalıntıları : Tarihi bilinmeyen bu yapıların bugün sadece temel kalıntıları mevcuttur

Yıldırım Bayezid Hamamı : Yıldırım Bayezid Ankara savaşı sırasında buradan geçerken burada bir takım kişilerin hayvan derileri ile uğraştıklarını bunların tabak esnafı olduğunu görür ve şehre bir hamam ve köprü yaptırır Esentepe arkasındaki hamam ve köprü kalıntılarıYıldırım Bayezid zamanında yaptırılan hamam gibi yapılar Gerede’nin Eski İpek yolu olarak anılan Bağdat yolu üzerinde bir konaklama yeri olduğunuyine Fuat Köprülü’nün Köprülüler devrinde Gerede’de iki tane kervansaray olduğundan bahsetmesi bu görüşü desteklemektedir

Aşağı Hamam : Kitirler mahallesi Bolu caddesinde yer alan hamamın 14 Yüzyıl sonlarına ait olduğu sanılmaktadır Moloz taştan imal edilmiş ve sıcaklık ılıklık soğukluk bölümleri vardır(Bolu 1998 Yıllığı)

Not: Yazarın kanaatine göre Aşağı Hamam’la ilgili Bolu 1998 Yıllığı’ndan alınan bu bilgi dışında aslında bu hamamın Yıldırım Bayezid Camii Batısında şu anda bulunan iş hanının yerinde var olan bir hamam olduğu bu nedenle asıl Aşağı Hamam’ın şu anda mevcut olmayan hamam olmasının muhtemeldir


Çalar Saat ve Kulesi

Çalar Saat ve Kulesi : Çalar Saat ve Kulesi Kitirler Mahallesinin Şehir merkezi bölümünde 1882’de Ahmet Usta tarafından yapılmıştır Yapı ahşap kare planlı bir kule şeklinde olup cumhuriyet devrinde zaman zaman tamir edilmiştir Şu anda çalışmayan saati çalışır hale getirilirse tarihi özelliğini göstermeye devam edecektir


Çoğullu Köyü Kemer Köprüsü

Çoğullu Köyü Kemer Köprü (1207) : Çoğullu Köyü Kemer Köprü Kesme taştan yapılmıştır Yapı özelliğini korumaya devam etmektedir

Salur Köyü Köprüsü : Muhtemelen Çoğullu köprüsünün yapıldığı yıllarda yapılmıştır Fakat kendine has özelliği üzerine sonradan yapılan beton ilave ile bozulmuştur

Salur Köyü Mağaraları : İçinde eski insanların yaşantılarını tasvir eden figür ve şekillerin var olduğu anlatılmaktadır

Danişmentler Köyü Medrese Kalıntıları : Temel kalıntıları dışında bilgi yoktur

Aşağı Ovacık Köyü Konağı : 1316’da mabeyn ser marangozu El Hac İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır


Rize İl Merkezi ve İlçelerindeki Tarihi Eserler


Rize Atatürk Müzesi (Mataracı Mehmet Efendi Evi)

Müftü Mahallesi'nde yer alır Kuzeyinde geniş bir bahçesi vardır 20 yy'ın başlarında yapılmıştır İç sofalı planlı üç katlı bir evdir İkinci katta kuzeydoğudaki oda Atatürk'ün kaldığı odadır
Atatürk 1924 yılı Eylül ayında "Atatürk'ün Sonbahar Gezisi" olarak bilinen birkaç ay süreli bir geziye çıkmış bu gezi sırasında Karadeniz illerini ziyaret etmiştir İşte bu gezi günlerinde Atatürk beraberinde eşe Latife Hanım birkaç milletvekili olduğu halde 17 Eylül 1924 gürü Trabzon'dan Hamidiye Vapuru ile Rize'ye gelmiş Rize de coşkun gösterilerle karşılanmıştır O geceyi Rize'de Mataracı Mehmet Bey'in evinde geçiren Atatürk ertesi günü şehirde bazı ziyaretlerde bulunmuş incelemeler yapmış saat 1630'da ayni vapurla Giresun'a hareket etmiştir

Çatısı ile birlikte 3 katlı olan ev 1902 yılında Mataracı ailesi tarafından yaptırılmıştır Rize'de Atatürk'ün bir gece konuk olduğu ev daha sonra sahibi Mehmet Mataracı'dan yeğeni Osman Mataracı'ya geçmiştir Atatürk'ün 100 Ölüm yıldönümü dolayısı ile Atatürk Müzesi yapılmak üzere Osman Mataracı evini Rize Özel İdaresine bağışlamıştır Mataracı Mehmet Efendi Evi restore edilmiş ve müze olarak 27121985 tarihinde ziyarete açılmıştır Evin bir bölümü de Kültür Merkezidir Zemin katta Rize İl merkezinden toplanan kitabeler ve mezar taşları birinci katta ise bazı ahşap oymalı mimari parçalar dokuma araç gereçleri etnografik eserler sergilenmektedir İkinci katta ise Atatürk zamanından kalan eşyalar Atatürk'e ait giysiler Kurtuluş Savaşı ve Atatürk'e ait fotoğraflar bulunmaktadır

Rize Müzesi
Rize Müzesi Müdürlüğü 1984 yılında Atatürk evi olarak hizmet vermeye başlamıştır Kültür Bakanlığı tarafından şehir merkezinde restorasyonu tamamlanan iki adet eski eser yapıdan sarı ev olarak adlandırılanın teşhir ve tanzimi tamamlanarak 27061998 tarihinden itibaren müze olarak parçalanmış olup zemin kat kafeterya bölümü ve ikinci kat ise yöresel yemeklerin sunulduğu lokanta olarak hizmet vermektedir Rize müzesinde 52 arkeolojik 1014 etnografik 594 sikke 17 Mühür ve mühür baskısı ve 3 arşiv vesikası 17 el yazması olmak üzere toplam 1695 envanterli eser bulunmaktadır




KALELER

Rize Kalesi
Şehir merkezinin güneybatısında yer alır İç Kale ve Aşağı Kale'den meydana gelmektedir Yoğun yerleşme sebebiyle Aşağı Kale tamamen yok olmuş batı tarafından bazı sur parçaları ve kuleleri günümüze gelebilmiştir

Kız Kalesi
Pazar İlçe merkezinin batısında küçük bir yarımada üzerinde kurulmuştur Kayaklık bir zemin üzerinde bulunan kalenin kara ile bağlantısı kesilmiştir Yaklaşık 7x7 m boyutlarındaki kalenin duvarlarında muntazam taş işçiliği görülür Giriş kapısı batıdandır Güney surlar yıkılmıştır Sağlam kalan duvarlarda mazgal pencereleri ve yuvarlak kemerli üst kat pencereleri yer almaktadır Kız Kalesi'nin kesin olarak kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir 13-14 yüzyıllarda Trabzon Devleti zamanında yapıldığı sanılmaktadır Kale Osmanlı döneminde onarılarak kullanılmıştır

Cihar Kale
Sahilden 7 km içeride Yücehisar Köyü sınırları içinde Hemşin Deresi'nin doğusunda yer alır Ana plan yuvarlaktır Surların taş işçiliği muntazam değildir Kapısı kuzeydoğudadır ve iki kule ile desteklenmiştir Ortada yarım daire planlı bir kule bulunmaktadır


Bozuk Kale
İl merkezinin 10 km doğusunda Gündoğdu'da aynı adla anılan derenin kenarında yer alır Denizden 30 m yükseklikte kurulmuş küçük bir gözetleme kulesidir Karadeniz sahillerinde sık görülen küçük orta çağ kalelerinden biridir

Zil Kale
Bölgenin en dikkate değer eserlerinden birisidir İlçe merkezinin 15 km güneyinde Fırtına Deresi'nin batı yamaçları üzerinde kurulmuştur Kalenin üzerinde inşa edildiği sarp kaya kütlesi denizden 750 m dere yatağından yaklaşık 100 m yüksekliktedir Kale; dış surlar orta surlar ve iç kaleden meydana gelmektedir Kale doğal bir kaya kütlesi üzerinde kurulmuştur Dış kalenin kapısında kuzeybatı yönündeki patika bir yolla ulaşılır Kuzeydeki kapının söğe taşları sökülmüştür Bir teras yardımıyla orta surlar seviyesine çıkılır Buradan ikinci kapı yardımıyla kale içerisine girilir Orta kale içerisinde üç önemli yapı bulunmaktadır Bunlar muhafız binası şapel ve başkuledir Kulenin dört katlı olduğu duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden anlaşılmaktadır İçerisinde ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak vardır Duvarlar üzerinde doğu yönünde kemerli pencereler diğer taraflarda mazgal delikleri bulunmaktadır Kulenin üstünün dendanlı bir teras şeklinde olduğu belirlenmiştir Duvarlar içerisinde dikey uzanan boru yuvaları belki de kapanmış sarnıçları su akıtıyordu

Kale-i Bala (Yukarı Kale)
Çamlıhemşin İlçesi'ne 40 km uzaklıkta Hisarcık Köyü sınırları içerisinde Fırtına Deresi'nin kaynaklarına hakim bir noktada kurulmuştur Kaynaklarda geçen bir diğer adı da Varoş Kale'dir Kalenin ana planı dikdörtgen olarak tanımlanabilir Doğusu güneyi ve kısman kuzeyi sarp kayalıktır Batı tarafı eğimli bir arazi üzerindedir Giriş kapısı kuzeybatıdadır Kalenin kurulduğu yer ve duvar işçiliği bakımından Zil Kale ili ilişkisi açıktır Zil Kale ile aynı tarihlerde yapılmış olmalıdır

Şehitler Çeşmesi
İslampaşa Mahallesi'nde eski Güneysu yolu üzerinde 1917 yılında yapılmıştır Dairevi kemerli bir cepheye sahiptir Tek lülelidir ve lülesi üzerinde taslığı vardır Çeşme 1916 yılında şehrin savunması sırasında şehit olan askerlerimizin gömüldüğü bir yerde yapılmıştır İşgal sırasında Ruslar bu şehitlikten yol geçirmek için kazı yapınca şehitler buradan nakledilmiştir Bu nakil sırasında şehit askerlerin çürümüş elbiselerinden çıkan paralarla halk bu çeşmeyi yaptırmıştır Çeşmenin üzerinde Latin harfli kitabe metni ünlü şair Bayburtlu Hicrani tarafından yazılmıştır



EVLER

Eski Rize Evleri
Şehir merkezinde çok az sayıda eski ev koruma altına alınmıştır Bunların da iki üç tanesi korunup yaşatılmaktadır Rize evlerinin yapımında geleneksel yapı malzemeleri ve teknikleri kullanılmıştır Bu evler yığma taş ve dolma göz tekniğinde yapılmış duvarlar dört yana eğimli kiremitle kaplı çatılara sahiptirler Şehir evleri genellikle iki veya üç katlıdır Zemin katta ahır kiler gibi servis hacimleri kullanılır 1katta mabeyn sofa ve odalar bulunmaktadır Mabeynde (esas yaşanılan alan)Bulunan ocakta yemek pişirilir Odalar geleneksel olarak tasarlanmışlardır ve bazıları ahşap süslemelidirler

Tuzcuoğulları Evi
Rize'nin en eski evlerinden birisidir 18 yy olarak tarihlenebilir Üç katlı olarak yapılmış mabeynli bir evdir İçerisinde de çok sayıda oda hela ve banyo bulunmaktadır Evin dışında ayrıca bir mutfak ve konak hamamı yer almaktadır

Çağlayan Mustafa Hacaloğlu Evi (Fındıklı)
Köyün girişindemahallenin batısında mahallenin batısında yer alır Beş katlı geleneksel ev ve serenderin oluşturduğu yapı Bölgenin en eski ve tipinin en iyi örneklerinden birisidir

Hurşit Bey Evi (Fındıklı)
1849 yılında Mehmet Usta tarafından yapılmıştır İki katlı hayatlı tipte bir evdir Zemin kat ahır birinci kat esas yaşama alanıdır Zemin kat yonu taş birinci kat dolma göz duvarlara sahiptir Evin esas planı mabeyne (hayat) bağlı bir iç hayat ve etrafındaki odalardan oluşmaktadır Odaların kapı kanatları yüklükleri tavanlar ahşap süsleme bakımından zengindir Taş ocakların alınlıkları yaşmakları üzerinde bitkisel süslemeler ve kitabeler yer alır Evin süslemeli odası batıdaki baş odadır Burada yan duvarlar üzerinde bazı büyük yapıları cami saray gemi tren top arabası gibi tasvirler yer almaktadır Evin giriş katındaki yarım daire merdiven ve eve su girişini sağlayan taş yalaklar ilginç özellikler taşırlar




KÖPRÜLER

Şenyuva Köprüsü (Çamlıhemşin)
Eski adıyla Çinçiva Köprüsü bölgenin taş köprülerinden birisidir Tek bir kemerle Fırtına Deresi geçilmiştir Ayrıca korkuluk duvarı tamir edilerek üzerine demir bir kısım ilave edilmiştir Köyün yaşlıları 1699 tarihli bir kitabesinin 1946 yılındaki bir selde kaybolduğunu kaydederler Eğer bu doğru ise yapı bölgenin en eski köprülerinden birisidir

Köprüköy Köprüsü (Çamlıhemşin)
Fırtına Deresi üzerinde kurulu taş köprülerinden birisidir Köprünün batı ayağına küçük bar tabliye kemeri ilave edilmiştir Tabliyesi iki yandan dik olan köprünün korkuluk duvarları kısmen yıkılmıştır Köprünün 19 yüzyıl sonlarında Türk ustalar tarafından yapıldığı bilinmektedir

Çağlayan Köprüsü (Fındıklı)
Köyün merkezinden geçen Abu Deresi üzerinde kurulmuştur Bölgedeki yaygın taş köprülerden birisidir Tek bir kemer gözünden oluşur Son yıllarda kullanılmayan köprünün korkulukları yıkılmıştır Yapıldığı tarih bilinmemektedir

Güneyce Köprüsü (İkizdere
Güneyce'nin merkezinden geçmekte olan İyidere Suyu üzerinde yapılmış tek gözlü taş köprüdür 1901 yılında inşa edilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.