08-24-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İnfak Ve Yetimler
İnfak ve Yetimler
Allah Teâlâ buyuruyor:
«  Bir de sana neyi infâk edeceklerini sorarlar De ki: “Afv etmek İşte Allah size âyetlerini böylece açıklar Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret hususunda da iyice düşünüp öğüd alasınız ” Bir de Sana yetimleri sorarlar De ki: “Onları ıslâh eylemek, yararlı bir hâle getirmek çok hayırlıdır Şâyed kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir Allah bir işin salahına çalışanlarla, fesâdına çalışanları bir tutmaz Eğer Allah dilese idi sizi muhakkak zahmete sokardı Muhakkak ki Allah her şeye mutlak gâlibdir, her işinde hüküm ve hikmet sahibidir ” (Bakara sûresi, 219-220)
* * *
Cenâb-ı Hak Teâlâ Hazretleri, neyi infâk edeceklerini soranlara da afvı infâk edin buyuruyor Afv, kolaylık, zorluğu kolaylaşdırmak demekdir Buna göre mânâ: «Kolay geleni ve elde olanı infâk et, infâkı zor gelmeyeni infâk et» demekdir Mala göre infâk, infâkı kolay olan maldan infâk et demek olur Cehd ise infâkı zor olanı infâk demekdir
Ömer İbnü’l-Hattab -radıyu anh- anlatıyor: «Bir gün Rasûlullah - aleyhi ve sellem- bize, elimizde olanlardan tasadduk etmekliğimizi emretti Bu da yanımda mal bulunduğu bir güne rastladı Kendi kendime dedim ki: “Bari bu gün Ebû Bekir’i geçeyim ” Ve elimde verilebilecek ne varsa yarısını tasadduk etdim Rasûl-i Ekrem - aleyhi ve sellem- sordu:
– Evine ne bırakdın?
– Elimdekinin yarısını, dedim Ebû Bekir’e:
– Sen evine ne bırakdın? diye sorunca Ebû Bekir:
– Allah’ı ve Resulünü bırakdım, diye cevâb verdi
Ben de kendi kendime: “Bundan sonra hiç bir işde seninle yarışmam yâ Ebâ Bekir” dedim Sonra Nebîyy-i Ekrem bize dönüp:
– “Aranızdaki fark, söylediklerinizin arasındaki fark kadardır”buyurdular
`
Yine âyet-i celîlede buyurulduğu veçhile yetimlerle meşgul olup onların ıslâhına çalışmak yüksek ahlâk sahibi kimselerin ahlâkındandır Bunun bilhassa yetimle meşgul olup onu ıslâha çalışana daha büyük fâidesi vardır Nebîyy-i Ekrem - aleyhi ve sellem-:
– “Kim yetimin başını şefkat ve merhametle okşarsa elinin değdiği her bir saçı adedince hasene kazanır” buyurmuşdur
Hadis-i şerifde buyurulmuşdur ki:
«Üç zümre vardır ki kıyamet gününde arşın gölgesi altındadır:
Birincisi: Kocası ölüp de yetimleri kalan, sonra başkaları tarafından istendiği halde varmayıp: “Şu yetimler ve ben ölmedikçe vi bunları yetiştirinceye kadar bunlara bakacağım” diyen kadın
İkincisi: Zengin olup da yemek yapan ve yaptığı güzel yemeğe yetim ve miskinleri çağıran ve yediren kimse
Üçüncüsü: Sıla-i rahmi ihmâl etmeyen
Bu kimselerin rızıkları artar, ömürleri uzatılır, kıyamet gününde de arşın gölgesi altında olurlar »
Yetimin vasîsi bulunan kişi, yetimi, kendi çocuğunu nasıl terbiye ediyorsa öyle terbiye edecektir Kıyamet gününde bundan sorumludur Onun durumunu düzeltecektir Terbiye etme: tehdîd, dövme, menfaatlerini kısma, ihsân ve iyilik gibi çeşitli şekillerde olabilir Zirâ insanlar kabiliyet bakımından farklıdır Bazıları, kabalık ve sertlikle terbiye edilir, yumuşak ve iyilik bunları bozar Bazıları da aksinedir Cenâb-ı Allah, kulların yapmış olduğu kötülüklerin, ölçüsüne göre had ve tâzir cezâları koymuştur Hür ve soylu insanların terbiyesi sultanlara, (devlet idarecilerine) köleler ve çocukların terbiyesi de efendiler ve babalara âiddir Bunlar, terbiyeden sorumlu ve bunu yerine getirmelerinden dolayı da me’cûr olacaklardır
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
«Ey îman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem âteşinden kendinizi ve ailenizi koruyun » (Tahrim sûresi, 6)
Hadis-i şerifte:
– «Hepiniz çobansınız, emriniz altında bulunanlardan mes’ulsûnuz»buyurulmuştur
Bakara Sûresi Tefsiri, M Sami Ramazanoğlu, s 277-280
|
|
|