Prof. Dr. Sinsi
|
Güzel Ve Cirkin Huylar -2-

Şüphesiz ki, Allah; yumuşak huyludur ve yumuşak huyluluğu sever Ve sertlik üzerine vermediği şeyi yumuşak huyluluk üzerine verir "
Rıfk
Yumuşaklık, yavaşlık, nezaket ve tatlılıkla iş yapmak, sonu güzel olan bir şeye güzelce boyun eğmek anlamındadır Bunun karşıtı "Unf (şiddet), sertlik kabalık"dır ki, katı yürekli olmaktan, sertlik göstermekten, nezakete aykırı davranmaktan ibarettir İnsan, yumuşaklık sayesinde en güç neticeleri elde edebilir Düşmanca davranmak yüzünden de, elde edilmesi pek yakın olan şeyleri imkânsız bir hale getirmiş olur
Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:"Şüphesiz ki, Allah; yumuşak huyludur ve yumuşak huyluluğu sever Ve sertlik üzerine vermediği şeyi yumuşak huyluluk üzerine verir "
Diğer bir hadis-i şerifde de şöyle buyurmuştur:"Yumuşaklıktan yoksun olan, hayırdan da yoksun bulunur "
*********************************
Sa'y
Çalışmak, bir maksadın elde edilmesi için gereken gücü harcamaktır Karşıtı "Atalet, bataet, meskenet (gevşeklik, miskinlik, umursamazlık)"dır Bu İslâm ruhuna asla uygun değildir İnsan hak olan şeyleri elde etmek için düzenli bir çalışma ve gayret sahibi olmalıdır Bütün ilerlemeler gayret ve çalışmanın neticesidir
Kur'an-ı Kerimde buyurulmuştur:"İnsan için çalıştığından başkası yoktur "
*********************************
Ayıpları Örtmek
İnsanların kusurlarını örtmek, görmemezlikten gelmek, başkalarına açıklamamak demektir Karşıtı "Kusurları yayma"dır Başkalarının kusurlarını arkalarından söylemek gıybettir Öyle ki, bir kimsenin arkasından boyuna, elbisesine, yiyip içmesine, gezip yürümesine varıncaya kadar bir kusurunu dil göz veya el ile işaret ederek göstermek de bir gıybettir Çünkü bunları öğrenince üzüleceğinde şübhe yoktur Başkalarına, yapmadıkları kusurları yüklemek de iftiradır, buhtandır Bunlar İslâm terbiyesine aykırıdır, kesinlikle haramdır
Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur "Ne mutlu o kimseye ki, kendi kusuru kendisine, başkalarının kusurlarını görmeye zaman bırakmaz "
Onun için insan, kendi kusurunu görüp onu düzeltmeye çalışmalıdır Ancak uygunsuz işleri hiç çekinmeksizin yapıp duran günâhkar kimselerin bu çirkin hallerini arkalarından söylemek gıybet sayılmaz Bu söyleme ile çirkin işler kötülenmiş ve başkaları bundan korunmuş olur Bir İslâm toplumuna karşı, küstahça hareket ederek ahlâka uymayan şeyleri açıkca yapıp duran kimselerin bu rezaletini söylemek, toplumsal anlayışın güzel bir tepkisidir Yeter ki, bu söyleyiş şahsî bir kırgınlık neticesi olmasın
Gıybetin sorumluluğundan kurtulmak için, mümkünse gıybet edilen kimseden helallık dilemeli, özür dilemelidir Bazı alimlere göre, yapılan gıybetten pişman olup istiğfarda bulunmak yeterlidir Çünkü durumu haber verip gıybet edilen kimseden helallik dilemek, bir üzüntüye, bir dargınlığa sebebiyet vermiş olabilir Ancak o kimse bu gıybetten haberdar olmuşsa, o zaman kendisinden özür dileyerek helallık istemek gerekir İki dargının özür dilemek için musafaha yapması (görüşüp el sıkışması) helallaşmak sayılır
*********************************
Şecaât
Yiğitlik, kahramanlık, kalb metinliği, gereğinde tehlikelere atılabilme özelliği demektir Karşıtı "Cebanet (korkaklık)"dır Hak yolunda mukaddesatı korumak için gösterilen yiğitlik (şecaat), çok kıymetli bir huydur
*********************************
Şefkat
Korku ile karışık merhametten ileri gelen acıyıp esirgeme halidir Başkalarının başına gelen veya gelmesi düşünülen fena bir hal karşısında kendisini gösterir Bunun karşıtı merhamet ve yumuşaklık duygusundan yoksunluktur ki, pek kötü bir huydur Şefkat, temiz ve saf kalblerin bir özelliğidir İslâmda, "Yüce Allah'ın emirlerine saygı, yaratıklarına şefkat" büyük bir esastır
*********************************
Şükür
Görülen iyiliğe karşı, söz veya işle memnuniyet göstermek ve yapılan iyiliğin kıymetini bildirmektir Görülen bir iyiliği överek anmak da bir şükürdür Karşıtı "Küfran-ı nimet (nimeti inkâr)"dır Biz her an binlerce nimetlerine kavuştuğumuz Yüce Allah'a şükretmeğe borçlu bulunduğumuz gibi, iyiliğini gördüğümüz kimselere karşı da teşekkür etmeğe borçluyuz
Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:"İnsanlara şükretmeyen, Allah'a da şükretmez "
*********************************
Şehvet
İstek, nefse uygun olan bir şeyi istemek, hayat hareketi için insanların birbirlerine karşı olan doğal meyilleri demektir:Dinde yasak olmayan bir şey hakkında kararınca bir şehvet ve meyil iyidir Dinde yasak olan bir şey hakkında ise, şehvet hayvanî bir hal olduğundan pek kötüdür, zararlıdır Bundan kaçınmak gerekir Heva, boşuna arzu, meşru bir sebeb olmaksızın nefsin bir şeye meyletmesidir Heves de, bir şey üzerinde gösterilen ham ve noksan bir aşk ve sevda demektir Bunların ikisi de iyi değildir İnsanın feyiz ve şerefine engel olurlar
Peygamber Efendimiz şöyle dua ederlerdi:"Ya Rabbi! Beni ahlâkın çirkin olanlarından ve hevalardan uzak bulundur "
*********************************
Sabır
Acıya katlanmak, bedene uygun düşmeyen hallere telâş göstermeksizin karşı koymaktır Bunun karşıtı sabırsızlık (ceze') dir İnsan yaşadıkça birtakım acı olaylar karşısında kalır İşte bunlara karşı sabretmek gerekir
Bir âyet-i kerimede de:"Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir," buyurulmuştur
Sabrın sonu selâmettir, başarıdır Sabır acıdır; fakat sonucu tatlıdır Sabırsızlık ruhun gevşekliğinden ileri gelir Ancak, dine uymayan şeyler hakkında sabır caiz değildir Bunlara karşı kalben bir acı duyulması ve mümkün ise mücadele yapılması gerekir Savulması mümkün olan kötülüklere veya ihtiyaçlara katlanmak sabır değil, bir acziyet ve miskinliktir
Peygamber Efendimiz ( aleyhi ve sellem) buyurmuşlardır:"Allah'ım! Ben acziyetten ve tenbellikten sana sığınırım "
*********************************
Sadakat
Doğruluk, gerçeğe uygun olan doğru sözdür Garaz lekesinden temizlenmiş ve her yönden halis olan bir dostluk da sadakatdır Herhangi bir doğruluğa da sadakat denir Doğruluğun karşıtı yalandır Sadakatın karşılığı hiyanettir, doğruluktan yoksun olmaktır İnsanlara sıdk ve sadakat yakışır Yalancı bir kimseyi ne Allah sever, ne de kulları  Yalan haramdır Yalancı bir kimsenin insanlık bakımından hiç bir kıymeti olamaz Söylediği yalan sözleri ile insanları aldatan, yaptığı hile ve uydurmalarla ötekini berikini saptırmaya çalışan kimseler çok büyük günahkârdır
Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:"Bize hiyanet eden bizden değildir Hile ve aldatmayı yapanlar cehennemdedirler "
Sonuç olarak, insanın sözü de, özü de doğru olmalıdır Doğru olmayanlar için mutluluk kapıları kapalıdır İslâmiyet gibi, hikmet ve gerçek esasları üzerinde kurulmuş bir dinde doğruluğa aykırı bir şey asla yer bulamaz
*********************************
Salah
İyi hal, her hayrı kendinde toplayan faziletlerden ibaret yüksek bir vasıftır Karşıtı "Fesad ve Fücur"dur Bir millet, kendi ferdlerinin iyiliğine çalışmalıdır Çalışmazsa, fesadçıların eline esir düşer Bir müslüman din ve dünya görevlerini öğrenip güzelce uygulamadıkça iyi hal sahibi olamaz
*********************************
Sılâ-i Rahim
Akrabayı arayıp sormak, akrabanın kusurlarını bağışlamak muhtaçlarına yardım etmektir Akraba ile görüşmek, sohbette bulunmak, kendilerine selâm ve hediye göndermek sılâ-i rahim sayılır Yakın bulunan akrabayı, mümkün ise, bulundukları yerlere gidip ziyaret etmek, uzak akraba ile de mektuplaşmak gerekir Karşıtı "Kat-ı Rahîm (akrabayı unutup onlarla ilgiyi kesmek)"dir Böyle bir tutum, İslâm'ın öğütlediği ailevî ve içtimaî görevlere aykırıdır
Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:"Sılâ-i rahim, ömrü uzatır "
*********************************
Salabet
Metin olmak, kutsal varlıkları korumak için insanın sahib olduğu kalb kuvveti demektir Karşıtı, gevşeklik ve inanç bozukluğudur Salâbet çok kıymetli bir huydur Bazan salâbet yerine taassub da kullanılır Taassub, aslında âdet ve geleneklerde veya maddî ve manevî şeylerde fazla direnip taraftarlık yapmaktır Bu yönden iki türlüdür: Biri dine uygun olan taassubdur İnançlara ve din gerçeklerine gösterilen sebattır
Bu çok iyidir Diğeri ise, batıl ve faydasız âdetler, modalar, fikirler, yapılıp yapılmamasında dinî bir sakınca bulunamayan işler üzerinde gösterilen taassubdur ki, bu pek kötüdür Ne yazıktır ki, bazı kimseler, bu ikinci kısımdan olan asılsız şeylere dört elle sarıldıkları halde, mukaddesata ve din esaslarına bağlı kalan kimselere bir kusur olmak üzere taassub isnad etmekten kendilerini alamazlar Bu, cahilce bir görüşün sonucudur, bundan kaçınılmalıdır Gerçeği gerçek, batılıda batıl görmeye çalışmalıdır
*********************************
Zarafet
İncelik, kibarlık, ince zekâ eseri hoş söz ve işler ile vasıflanma huyudur Karşıtı, kabalık denilen bir haldır Bu, ruhlar üzerine fena tesir yaptığından kötüdür Yaratılışta olan zarafetler, ölçüyü taşırmamak şartıyla iyidir Fakat her işte ve her sözde zarafet göstermeye çalışmak, vakar ve ciddiyete aykırıdır, hafiflikten ibarettir Onun için bu hususta aşırı davranmamalıdır
*********************************
Adl, Adalet
Hakka yönelmek, haksızlıktan kaçınmak, her hakkı sahibine vermeye çalışmaktır Karşıtı "Zulüm, gadr"dır, insafsızlıktır Dünyanın bütün düzeni ve düzgünlüğü adaletle kazanılır Yüce Allah bize adaleti emrediyor Onun için insan, her davranışını bir ölçü ve adalet içerisinde yapmaya çalışmalıdır Görevinde adaleti gözetmeyen bir insan, kendisine de, vatanına da, bütün insanlığa da fenalık etmiş olur Herhangi bir hakkın kaybolmasına veya geciktirilmesine sebeb olmak bir zulümdür Her hangi kimseden haksız yere bir şey almak zulümdür Herhangi bir insana veya hayvana haksız yere eziyet vermek de bir zulümdür Zulmün sonucu ise, azabdır, felâkettir
Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:"Zulme uğramışın duasından kork; çünkü onunla Allah arasında perde yoktur "
*********************************
Azim
Bir işe kesinlikle niyet etmek, bir işi yapmaya kalbi bağlayarak yönelmektir Karşıtı, "Tereddüt ve Terahi (geciktirme)"dir Haklı gayeler uğrunda azimli olmak bir özelliktir Bir âyet-i kerime şu anlamdadır: "Azmedince de Allah'a tevekkül et, artık tereddüt etme, şübhe yok ki Allah Tealâ tevekkül edenleri sever "
*********************************
Aşk
Fazla sevgi ve ilgiden bir şey hakkında kalbin pek ziyade ilgi ve çekicilik kazanmasıdır İnsanlar, maddeten veya manen güzel ve lezzetli buldukları şeylere karşı kalblerinde bir meyil duyarlar Bu meyil ılımlı olursa "muhabbet", pek kuvvetli olursa "aşk" adını alır İnsanlar hoşlarına gitmeyen şeylere karşı da bir "nefret" duyarlar Bu nefret ılımlı olunca "buğz", pek kuvvetli olunca da "Makt (kin)" adı ile anılır
Mukaddesata karşı olan meylin bir aşk derecesinde bulunması pek sevimlidir Fakat ölümlü varlıklara, geçici güzelliklere karşı aşk derecesinde olan meyil, kalbin gevşekliğinden, düşüncenin noksanlığından ileri geldiği için kötüdür Mukaddesat hakkındaki aşka: "Gerçek aşk, Rahmanî aşk" denir Geçici ve nefsanî şeyler hakkındaki aşk da "mecazî aşk, himarî aşk" adını alır Onun için bu ikinci kısımdan kaçınmak, her faziletli insan için bir görevdir
*********************************
İsmet
Günahlardan kaçınma huyuna sahib olmak, Hak Tealâ'nın korkusu ile bütün çirkin şeylerden beri bulunmak demektir Fena şeylerden uzakta kalmak da, Yüce Allah'ın bir koruması olduğundan bir ismet sayılır İsmetin karşıtı; suçluluk ve günahkârlık halidir İnsanın asıl güzelliği ve şerefi kazandığı ismet sayesindedir
*********************************
İffet
Namus, perhizkârlık, nefsi hayvanî sarkıntılıklardan engellemek huyudur Karşıtı "Fuhuş"dur Namusa aykırı harekettir Ruhların temizliği iffetledir İffetsiz bir kimse, zehirli mikroplardan daha zararlı bir yaratıktır, kendisinden her halde uzaklaşmak gerekir
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:"Allah'ım! Ben senden dünyam, dinim, ehlim ve malım hakkında iffet dilerim "
*********************************
Af
Bağışlamak, suçtan geçmek, günahkâr kimse hakkında lâyık olduğu azarlamayı bir lûtuf olarak terk etmek anlamındadır Safh da bir meseleden dolayı göz yummak, başa kakmamaktır ki, af ile beraber kullanılır Af ve safh'ın karşıtı, intikam ve muahaza (azarlama) dır İntikam ki, acı çıkarmak, fena bir işe karşı göğüs ferahlığı için diğer bir fena iş yapmaktan ibarettir, bazı şartlarla caiz olabilir Fakat af ile muamele yapmak, şüphe yok ki daha iyidir Affın zevki, intikamın zevkinden daha çoktur
Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur:"Yüce Allah bir kula af sebebiyle, izzetten başka bir şey arttırmaz "
Bir şahsa karşı kalben tutulan bir buğz, öfke ve zarar verme arzusuna da "Kin" denir ki, bu da çok defa insanlığa uygun olmaz Yalnız mukaddesata düşman olanlara karşı, kalbde devamlı bir kin ve düşmanlık beslenmesi gerekir
*********************************
Ahd
Söz vermektir Gözetilmesi gereken sözleşmeye de "ahd" denir Ahdin (sözleşmenin) gereğine uymak vacibdir Verilen sözü yerine getirmemek bir zulümdür İnsanlar verdikleri sözde durmalıdırlar Bundan sorumludurlar Verilen bir sözde, haklı bir sebeb olmaksızın durmamak insanın kıymetini ayaklar altına alacak kadar büyük bir alçaklıktır
Bir hadis-i şerifde şöyle buyurulmuştur:"Ahdin güzelliği (verilen sözün yerine getirilmesi) imandandır "
|