Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahireti, unutmayalım

Ahireti Unutmayalım

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahireti Unutmayalım




Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Rabblerinden korkarak titreyenler, Rabblerinin ayetlerine inananlar, Rabblerine eş koşmayanlar, Rabblerine dönecekleri için kalbleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar" (Mü'minun; 57-61) İnsan bir insanın yanında bir iş yaptığı zaman dikkat ediyor: "Ben ona iş yapıyorum Dikkat edeyim, işimi iyi yapayım" diyor Oysa o da nihayet bir kuldur Asıl dikkat edilmesi gereken iş; Allah-u Zülcelal için yapılan iştir Ama Allah-u Zülcelal'i hakkıyla tanısak, ne kadar kudret ve azamet sahibi olduğunu bilebilsek, meselenin ehemmiyetini o zaman daha iyi anlayacağız

Biz ahirete inanıyoruz Sırat köprüsüne, mizana, Allah-u Zülcelal'in huzuruna gidip arada bir tercüman olmaksızın bizimle hesap göreceğine inanıyoruz Ama halen gaflet ve rahatlık içerisindeyiz O halde bunlara inanıyorsak, bunların neticesi olabilecek Allah'ın azabına da inanmamız lazımdır Uzun söze ne hacet, bunları hep biliyor ve öyle olduğuna da katiyyen inanıyoruz

Mesela birisi: Bu yol tehlikelidir, yolda eşkiyalar vardır, dese, o adama inandığımız için o yoldan gidemiyoruz Peygamberin bize bildirdiği yola da inanmamız lazım, inanmazsak bu küfürdür İnandığımız zaman da bunun icabı neyse yerine getirmemiz lazımdır Yok eğer hem inanıyoruz diyor, hemde inandığımız şeylerin gereğini yapmıyorsak, hiç yalan söylemeyelim, demek ki biz kendi nefsimizi aldanıyoruz

Bizim ahir zamanda geceler de yumuşak yataklarda yatarak değil, tevbe ederek hizmet etmeye ihtiyacımız var İnsan için hayat dört kısma ayrılıyor Bir hacı adayının, otobüsle yada uçakla gidecek olduğu halde (eskiden hayvanlarla gidilirdi) hazırlık telaşı yaptığı gibi, biz de kabre öyle telaşla hazırlanmalıyız Onun hac telaşı gibi, biz de kabre hazırlık yapmalıyız Bizim bu dünyadan ayrılmamız, o hacının hac için evden ayrılması gibidir Yola çıktıktan sonra nasıl ki, yolcu istirahat edip, bir şeyler içip yine yoluna devam ediyor; işte kabirdeki hayatımız da aynen öyledir

Nitekim, Hz Peygamber (SAV) ve ashab-ı kiram, bindörtyüz küsür senedir kabr-i şeriftedirler Yine ebedü'l-ebed hayata nazaran, bindörtyüz senelik kabir hayatı da, hacca çıkan yolcunun dinlenmesi gibidir Yani bir istirahat süresi kadardır Daha sonra ise haşir geliyor Haşir de, hacda, hacıların tavaf yaptığı ve Arafat dağına gittikleri zaman gibi öyle izdihamlıdır

Her taraftan insanlar oraya geliyorlar, nasıl ki hac da birkaç gün ibadetlerini yerine getirdikten sonra memleketlerine dönüyorlar, haşir de aynen öyledir Bütün insanlar biraraya gelecek, herkesin amel defterleri, ameline göre verilecek; cehenneme giden cehenneme, cennete giden cennete olmak üzere herkes dağılacaktır Dağıldıktan sonra da ebedü'l-ebed olan hayat başlayacak Hiç bitmeyecek olan hayat başlayacaktır Dünya hayatı, kabir hayatı, haşir hayatı; bunların hepsi, ebedü'l-ebed hayata nazaran kıymetsiz bir şeydir Ebedi hayatımızda rahat etmek için birbirimize nasihat edelim

Hepimiz biliriz ki, fasıklara, günahında ısrar edenlere, ne anlatırsan anlat onun kulağına girmez Bakınız Allah-u Zülcelal ne buyuruyor: Vaaz, nasihat mü'minlere fayda verir Demek ki, burada bize Allah-u Zülcelal tarafından bir emir vardır ki, mü'min sıfatıyla bu nasihatlerden faydalanmamız gerekmektedir Bazı insanlarda olduğu gibi hiç kulağına girmemek, bir kulağından girip diğer kulağından çıkmak ya da duyup da tatbik etmemek şeklinde olmamalıdırTatbik edilmeyen kararın hiç bir faydası yoktur Bunun için vaaz-larda anlatılanları tatbik etmek lazımdır Söylenen emir ve nehiyleri yerine getirmek lazımdır Elden geldiğince nefis ve şeytanla mücadele ederek o vaazları tatbik etmeye çalışmalıdır Buna ek olarak insan; kalbine, ruhuna, sırrına, Allah ile kendi arasındaki duruma daima dikkat etmelidir Çünkü kalp çok önemlidir

Ebu Hureyre radıyu anh'ın rivayet etmiş olduğu bir hadis-i şerifte Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde üç sınıf insan vardır Onlar amellerinde Allah rızasını gözetmeyip, insanlara gösteriş yaparlar Onlardan birincisi; ateşe ilk olarak atılacak insanlar onun için "Alimdir" desinler diye Kur'an okuyup, insanlara öğreten kişidir İkincisi; insanlar ona "Cömerttir" desinler diye, malını dağıtıp, sadaka veren kişidir Üçüncüsü; insanlar ona "Cesurdur" desinler diye, ölün-ceye kadar cihad edip savaşandır İşte bu üçler var ya üzerlerine cehennem ateşi tutuşturulacak olan ilk insanlardır " (Müslim, Tirmizi, Nesai)

Takva da; dış görünüşte faydaları olsa bile, esasında kalbi bir ameldir Bunun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "İşte böyle; Kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu kalplerin takvasındandır" (Hac; 32)

Hz Peygamber (SAV) göğsüne işaret ederek: "İşte takva buradadır" şeklinde söylemiştir Öneminden dolayı da bunu üç kez tekrar etmiştir (Müslim) Onun için insanın kalbini, ruhunu, sırrını, kendisiyle Allah arasındaki durumu düzeltmesi Allah'ın yanında çok makbuldur Bir kimse, bir olay üzerine, Hz Ömer (RA)'a: "Ya Ömer! Allah'tan kork!" demiş ve o kimse öyle dediğinde Hz Ömer (RA), yanında Allah'ın ismi anıldığı için Allah'ın mübarek ismine hürmet etmek için mübarek yanaklarını yere sürmüş, o şekilde saygıda ve ta'zimde bulunmuştur

Yine anlatıldığına göre, Harun Reşid ordusuyla atlı olarak bir yere giderken, yolda birisi ona: "Ya Harun! Allah'tan kork!" dedi Bunun üzerine Harun Reşid ve ordusundaki bütün askerleri, Allah-u Zülcelal'e ta'zim ve hürmet göstermek için atlarından inmişlerdir İşte bu insanlar, manevi olarak nefislerini temizlemiş kimselerdir Şimdi sen her hangi bir müslümana: "Allah'tan kork!" desen: "Sen kendine bak!" diyecektir Oysa bakınız, anlattığımız kimseler emirü'l-müminin, yani devlet başkanı oldukları halde, o söze nasıl karşılık verdiler

Onlara: "Allah'tan kork!" denildiğinde, nasıl karşılık veriyorlardı? Onlar ne kadar tevazu sahibi, ne kadar da alçak gönüllüydüler Onlarda; kibir, riya, ucub, nefis yoktu Bunlar bizim için çok büyük bir örnektir Denildiği gibi zamanımızda, bir kimseye: "Allah'tan kork!" deseniz, hemen: "Sen kendine bak, ben korkuyorum!" veya: "Sen kendine bak, bana karışma!" diyecektir Dikkat edin! Bu söz çok büyük bir günahtır Çünkü bu, kardeşinin nasihatini kabul etmemektedir Oysa Allah Zülcelal: "Vaaz nasihat mü'minlere fayda verir" buyurmaktadır Demek ki öyle cevap veren bir kimsede mü'min sıfatı yoktur Buna çok dikkat etmemiz lazımdır

Olur ki, bir arkadaşımız bize nasihat ettiğinde: "Başım gözüm üstüne, hay hay senin dediğini yaparım, senin dediğin benim ebedi saadetimi kazanmama sebeptir" diye düşünerek kabul etmemiz ve ona karşı çıkmamamız lazımdır Çünkü ayette buyurulduğu gibi mü'minler nasihatten faydalananlardır Mü'min kardeşin sana nasihat ettiğinde niçin ona kızacaksın ve: "Sen kendine bak, beni kendi halime bırak!" diyeceksin Böyle davranmak, ayete karşı gelmek, ona ters hareket etmektir Onun için güzel sıfat olan uyarıya, nasihate açık olmaya çalışalım

Keşke mü'min kardeşimiz bize her fırsatta: "Bak gaflete düştün, hemen zikir yap, şu günahı yapma!" dese Keşke her zaman bize böyle seslenseler Niçin? Çünkü bu ebedi saadetimizi kazanmaya sebeptir Bizden öncekiler niçin daima kendilerine nasihat edilmesini istiyorlar, hatta üzerine para veriyorlardı? Demek ki onlar, ayet-i kerimenin hakkını vermeye gayret ediyorlardı

Kişi, bir kimse kendisine nasihat ettiği zaman, bilecek ki, o nasihat eden kimse, beni mü'min kardeşi olarak gördüğü, beni sevdiği için bana nasihatte bulunmaktadır Çünkü mü'minlerin arasında muhabbet ve sevgi bağı vardır Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz mü'minler kardeştir" (Hucurat;10) Kişi düşünecek ki; bu benim mü'min kardeşim olduğu için bana nasihatte bulundu ve hemen kabul edecek Allah için birbirini sevmek Allah indinde çok makbuldür ve birbirini sevenlere kıyamet gününde çok büyük bir mükafat verecektir

İbrahim bin Ethem bildiğiniz gibi, malını mülkünü bırakıp fakirlik içinde yaşadı Bir gün o fakir haliyle, bir camiye gitti Namazını kıldıktan sonra, müezzin camiyi kapatmak için onu dışarıya çıkarmak istedi O: "Benim kimsem yok, ben garibim, yabancıyım, bu gece burada kalayım" dediyse de müezzin: "Hayır, yabancılar camiyi soyuyorlar, hırsızlık yapıyorlar, ben kimseyi içeride bırakmam" dedi İbrahim bin Ethem: "Ben nereye gideyim, tanıdığım kimse yok, hava soğuk, bu gece burada kalayım" diye yalvardı Müezzin onca yalvarmaya kulak asmayarak, kabul etmedi ve onu eliyle çekip, yüzüstü sürükleyerek dışarı çıkardı

İbrahim bin Ethem kapının önüne konulunca, ilerde ateşi yanan bir fırın gördü Fırının kapısına gelerek oraya girmek istedi ve fırının ateşini yakan kimseye selam verdi Fırıncı selamını almadı, yalnız eliyle 'otur' diye işaret etti İbrahim bin Ethem oturdu, fakat adamın haline hayret etti Çünkü adam bir sağa, bir sola bakıyordu İbrahim bin Ethem, bu adam beni öldürecek mi, ne yapacak acaba, selamımı da almadı, diye düşünmeye başladı Adam işini bitirdikten sonra: "Ve Aleyküm Selam" dedi İbrahim bin Ethem ona: "Ya mübarek! Niçin selamımı verdiğim zaman almadın?" diye sordu Adam: "Ben burada ücretle çalışıyorum, işimle meşguldüm Bunun için, işimi bitireyim de sonra selama cevap vereyim diye düşündüm" dedi İbrahim bin Edhem: "Peki, o sağa-sola bakmak neydi?" diye sorunca adam: "Ben bir sağa bakıyorum, bir sola bakıyorum, bilmiyorum ki Azrail canımı hangi taraftan gelip alacak! Bu şekilde her an ölümü bekliyorum" dedi Ve devamla: "Ben Allah için İbrahim bin Ethem'i öyle seviyorum, ona öylesine aşığım ki: "Ya Rabbi! Onu bir görsem de öyle canımı alsan, diye dua ediyorum" dedi Bunun üzerine, İbrahim bin Ethem: "Eyvah! Allah beni senin yanına nasıl getirdi biliyor musun? Yüzüstü sürünerek senin yanına geldim, Allah senin duanı nasıl kabul etmez! Öyle kabul etti ki, yüzüstü sürünerek geldim Sana müjdeler olsun, ben İbrahim'im!" dedi Ve birbirleriyle candan kucaklaştılar

O sırada adam dua etmeye başladı: "Ya Rabbi! Benim isteğim yerine geldi, emanetini al!" dedi ve hemen oracıkta İbrahim bin Ethem'in kucağına yığılıverdi İşte bakınız, onlar Allah için birbirlerini böyle seviyorlardı Oysa, dünya için birbirini sevmenin faydalı bir neticesi yoktur İnsanlar birbirlerini dünya için sevdikleri zaman, birinin dünyalığı almadığında, sevgi ve muhabbetleri de sona eriyor Ama Allah için olan muhabbet ise kıyamete kadar devam ediyor, hatta haşir meydanında, ahirette de devam ediyor Evet, insan daima nefis ve şeytanla mücadele etmelidir Çünkü Allah-u Zülcelal hak yoldan çıkarma görevini şeytana vermiştir İnsanları imtihan etmekte onu kullanmaktadır Allah-u Zülcelal; kulum şeytana mı uyacak, kendi keyf ve sefasını mı tercih edecek, yoksa benim rızamı mı isteyecek diye bizleri imtihan ediyor

Birbirimize sahip çıkalım İslam ahlakına uygun bir şekilde, kardeşliğin gereği olarak, birbirimize yumuşak bir dille iyiyi ve güzeli, hakkı tavsiye edelim Kötü hal ve davranışları olan kardeşlerimizi nefsi ve şeytanıyla baş başa bırakmayalım Bu ahir zamanda, öyle cahil insanlar vardır ki; eğer tevbe edersem ve tekrar günaha düşersem, bir daha iflah olmam, çarpılırım, gibi vesveseler, uydurmalar içerisinde hem cinnî şeytanlara hem de insî şeytanlara uymaktadırlar

Tabi ki şeytanlar da birbirlerini böyle hoşnut ediyorlar Allah, bu ümmeti, insî ve cinnî şeytanların şerrinden muhafaza eylesin "Gel kardeşim, bak biz böyle yapıyoruz, şunları yapmıyoruz, Allah-u Zülcelal bunu yasaklamıştır" diyelim Hep birlikte, el ele vererek, Allah'a doğru yürüyelim�İnsan, Allah-u Zülcelal'in sadık kullarıyla beraber bulunur (Allah'ın dostları, veli kulları) onlarla oturup kalkarsa, onlar insanda ki bütün kötü huyları kesip alır İnsanı ahlaken düzelterek, Allah-u Zülcelal'e çekerler

Allah dostlarını sevmek bize ne kazandıracak denirse: Onlar Allah ve Resulünün sevgisini kazandırırlar Allah'ı sevmek için, önce Resulünü sevmek lazım Resulünü sevmek için de varislerini sevmek lazımdır Varisleri sevmek için de müridlerini sevmek lazımdır Şunu hepimiz bilmeliyiz ki, Hz Peygamber Birbirimize sahip çıkalım İslam ahlakına uygun bir şekilde, kardeşliğin gereği olarak, birbirimize yumuşak bir dille iyiyi ve güzeli, hakkı tavsiye edelim Kötü hal ve davranışları olan kardeşlerimizi nefsi ve şeytanıyla baş başa bırakmayalım Allah ve Resulünün sevgisinin farz olduğuna ittifak edilmişdir Bunun için, önce sevginin, sonra da itaatin olması gerekmektedir Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "İman edenler Allah'ı her şeyden daha çok severler" (Bakara; 165)

Bu ayet-i kerime, muhabbeti ve muhabbetin farklı olduğunu isbat eden delildir Hz Peygamber (SAV) bir çok hadis-i şerifte, muhabbeti, imanın şartı olarak bildirmiştir Allah ve Resülüne olan muhabbet ve sevgi, mü'min kulların, özellikle tasavvuf erbabının, birbirlerine olan muhabbetinden meydana gelir Ebu Eyyub el-Ensari (RA)'ın rivayet ettiğine göre, Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştur: "Bir mü'min için, mü'min kardeşine üç günden fazla darılması helal değildir Öyle ki, karşılaştıklarında birisi (yüzünü) şu tarafa, diğeri öbür tarafa çevirir Dargınların en hayırlısı, ilk önce selam verendir" (Buhari)

Şunu da unutmamak lazım ki, iki dargını barıştırana, Allah, söylediği her söz için bir köle azad etmiş gibi sevap verir

Allah-u Zülcelal kendi fazlı, keremi ve ihsanı ile, bizleri kendi dostlarıyla hem bu dünyada hemde ahirrette beraber olmayı nasip etsin�lt;/font>

Alıntı Yaparak Cevapla

Ahireti Unutmayalım

Eski 08-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahireti Unutmayalım




Azabdan kurtulanlar

Bir millete peygamber gönderilmemişse, yahut bir millet peygamberi duymamışsa cezalandırılmayacaktır Kur'an-ı kerimde mealen, (Biz, peygamber göndererek bildirmeden önce azab yapıcı değiliz) buyuruluyor (İsra 15)
Peygamber gönderilenlere, müslümanlığı duyanlara mutlaka hesap sorulacaktır Kur'an-ı kerimde mealen, (Rabbin hakkı için, onların hepsine yaptıklarının hesabını elbette soracağız) buyuruluyor (Hicr 92-3)
Her insanda bulunan kiramen katibin melekleri, insanların yaptığı bütün işlerin resmini çekmekte, her anını filme almaktadır İnsanların yapacağı işleri Allahü teâlâ ezelde bildiği için levh-i mahfuza da kaydetmiştir En ufak bir yanlışlık ve haksızlık olmıyacaktır Kur'an-ı kerimde mealen, (Hiç kimseyi gücünün yettiğinden fazlası ile yükümlü kılmayız Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır Hiç kimse haksızlığa uğratılmaz) [Müminun 62]
Milyarlarca insanın hesabı çok kısa bir zamanda yapılacaktır Kur'an-ı kerimde "Vü seriulhisab" ifadeleri geçmektedir (Allah, hesabı çok çabuk görür) demektir
Herkes hesaba hazırlanmalıdır!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.