Prof. Dr. Sinsi
|
Allah'ı Unutmanın İlk Alameti ...
İnsan bir yolcu Yolu belli, gideceği yer belli Yola koyulup yolda olmak gerek
Oyalanıp yolu uzatmak anlamsız Unutup yoldan çıkmak bir felaket Vaktin de bir sınırı var Mühlet dolmadan menzile varmak lazım
Yol kenarında şu bizi oyalayıp duran çarşı-pazarların, panayırların en güzelleri yolun sonunda kurulu Dostlar, ahbaplar da orada, sohbet, muhabbet meclisleri de orada
Yol kesicilere uymak, çığırtkanlara kulak vermek büyük zarar Maksadı unutturacak, geri bıraktıracak, yolu uzatacak her şey boş ve anlamsız Mâlâyani
Boş işleri bırakıp, yol bilenlerin kervanına katılıp yol almalı
Yoksa yol bitmeden ömür bitecek
Bu dünyaya " 'a kulluk edelim" diye gönderildik Fakat bazen bu en temel yükümlülüğümüzü ihmal ettiğimiz, zaruret de olsa bazı işleri gereğinden fazla önemseyip kulluk vazifemizin üstüne çıkardığımız, boş ve manasız meşguliyetlere kapıldığımız oluyor İslâm terminolojisinde "mâlâyani" deniliyor bütün bunlara
Mâlâyani bir nisyanın; yani insanın 'ı, kendisini ve vazifesini unutmasının, "kendini kaybetmesi"nin ilk işareti Bu sebeple mâlâyani sayılan müşahhas (gözle görülür) tutum ve davranışlardan ziyade, mâlâyaninin zeminindeki "nisyan hali" daha tehlikeli
Fakat mesele bir "kavram" olarak değil de, "sû-i misâl" olarak dondurulup kaynağından koparılarak anlaşıldığı için bu tehlikeyi yeterince ciddiye alamıyoruz
Mâlâyaniyi bir de "kavram" olarak ele alıp kavramaya çalışalım
Manasızlığı nasıl anlamalı?
"Manası olmayan şey" demiştik mâlâyani için İnsanlar daha çok "maksadı" ve "faydası" olmayan tutum yahut davranışları "manasız" bulur Tarifi biraz daha genişletip "manası, maksadı ve faydası olmayan fiiller" şeklinde ifade edebiliriz öyleyse
İyi de, mâlâyani bile olsa hemen her davranış için pekala bir gerekçe bulunabilir Size göre manasız olan bir şey başkaları için manalıdır Hiçbir şey yapmamak, boş boş oturmak pekala birisinin maksadı olabilir Diyelim ki sizin mâlâyani saydığınız bir televizyon programını bir başkası çok faydalı bulabilir
Şu halde öncelikle mana, maksat ve fayda kavramları üzerinde anlaşmak gerekiyor Hemen kısaca şunu söyleyelim: İman esaslarını referans almayan hiçbir fiilin, faili neyi iddia ederse etsin, manası, maksadı ve faydası yoktur
Bir kişi küfür, şirk ve diğer kebairden salim olarak dahi dünyaya, "ahirette hasat edilecek bir ürünü ekmek üzere tarafından kira gibi, geçici süreliğine bahşedilmiş bir tarla" manasından başka bir mana yüklerse, dünya o kişi için mâlâyani haline gelir İnsanın maksadı 'ın rızasını ve ebedi hayattaki saadeti kazanmak olmalıdır
Bu nihai maksada götürmek kaydıyla yoldaki menziller mesabesindeki ara hedefler de meşrudur Nihai hedeften inhiraf (başka tarafa yönelme) zaten dalalettir Dalalet kapsamına girmeyen ama rıza-yı ilâhiyi de gözetmeyen ve cenneti geciktiren emeller ise maksatsızlık yani mâlâyanidir
Nihayet "fayda" dediğimiz, "ahiretteki hasenat hasılası"ndan başka bir şey değildir Bu hasılatı çoğaltmaya matuf her şey faydalı, azaltan yahut daha da çoğaltma imkanı varken bunu kullandırtmayan her şey zararlıdır
Bazen, "ben şu işi yapıyorum; tamam, bir faydası yok ama zararı da yok" türü savunmalara şahit oluruz Müslüman mantığına uymayan bir gerekçedir bu İslâm fayda ile zarar arasında orta bir noktayı kabul etmez Bir şey ya faydalıdır, ya zararlı "Ne zararı var?" sorusu yanlış bir sorudur "Bir faydası var mı?" diye sormak gerekir Faydası olmayan her şey zarar hanesinde yer alır
Lehviyyat mâlâyanidir
Daha önce belirtildiği gibi mâlâyani hadislerden çıkarılan bir terimdir Kur'an-ı Kerim'de geçmez Kur'an'da "abes", "lağv", "la'b" ve "lehv" tabirleri kullanılır ki birbirine yakın bu kavramları birçok müfessir mâlâyani kapsamında düşünmüştür
? Abes, "boş işlerle uğraşmak, lüzumsuzluk etmek, oyun oynamak" manasına gelir
? Lağv ise daha çok sözle alakalıdır Boş ve çirkin sözler, laf kalabalığı, seviyesiz konuşmalar, hep bir ağızdan bağırıp çağırmalar, rastgele yemin etme lağv'dır
? La'b, alay etmek, dalga geçmek için oynanan oyunlar ile eğlenceyi ifade eder
? Bunların içinde mâlâyaniyi tam olarak karşılayan tabir "lehv"dir ki temelde "hiçbir fayda sağlamayan meşguliyet, oyalanma, faydalı olandan alıkoyan veya vazgeçiren şey" demektir
Bilgi çağı değil mâlâyani çağı
Asr-ı Saadet'te insanları Rasullah s a v 'in tebliğ ve terbiyesinden uzak tutmak için müşriklerin değişik çarelere başvurduğu malum Bu "müşrik çözümleri"nden biri de kitlelere hitap eden genç ve güzel cariyeler Nadr b Hâris'inki şarkı söylüyor, İbnü Hatal'ınki argo konuşmalar, fıkralarla, taklitlerle Kureyşlileri başına toplayıp eğlendiriyor, güldürüyor
Bugün bizi hangi müşrik ya da fasığın cariyesi yahut televizyonu, bilgisayar oyunu, sineması, sporu, tatil eğlencesi, sun'i gündemi Peygamber s a v 'in tebliğinden uzak tutuyor dersiniz?
Evet, sayıp dökmeyelim Ölçü şu: Zararsız, hatta zaruri gibi görünen ama bizi ibadetimizden, daha faydalı işlerden, ahiret için daha kârlı bir yatırımdan alıkoyan her şey mâlâyanidir
|