![]() |
Osmanlı Fetih Politikası |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Fetih PolitikasıOsmanlı Fetih Politikası ve Alınan Yerler Rumeli'ye Geçiş Bir kısım Osmanlı kuvvetleri daha evvelden, yani 1321'de Mudanya'yı aldıktan sonra çapul maksadiyle Marmara'dan Doğu Trakya sahiline geçerek oralarda on sekiz ay kadar dolaşarak tekrar Anadolu tarafına dönmüşlerdi; bu ilk geçiş onlara dolaştıkları mıntıka hakkında bir fikir vermiş ve bu Türk akını İmparator ikinci Andronikos'u epey telâşa düşürmüştü ![]() ![]() ![]() ![]() 1341'de III ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() Kantakuzen asıl imparator ve onun validesi Anna dö Savua ile uğraşırken bu vaziyetten istifade etmek isteyen Bulgar ve Sırplarla da uğraşmak tehlikesine mâruz kalmasiyle Orhan Bey'den istediği yardım mukabilinde üs olarak Osmanlılara Gelibolu yarımadası’ndaki Çimpe (Tzympe)'yi vermeği vadetti ![]() ![]() Kantakuzen'e bu yardımdan geri dönen Süleyman Paşa, Osmanlılar’a terk edilmiş olan Çimpe veya Çimpi kalesine bir miktar kuvvet bırakmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı Türklerinin Gelibolu'da, yerleşmeleri Avrupa'nın dikkatini çektiyse de Balkan devletlerinin birbirleriyle uğraşmaları Türkleri o cihetten tehlikeli duruma sokacak mahiyette olmadığından süratle ilerleyip Balkan yarımadasına yayılmak tasavvuru esas program icabı idi ![]() ![]() ![]() Fetih sahasını daha kuzeye götüren Süleyman Paşa, Gelibolu yarım adasının en dar yeri olan Eksamiliye berzahını aştı ve bu suretle Doğu Trakya'ya ayak bastı ![]() ![]() ![]() Rumeli ve Doğu Trakya’da faaliyette bulunmakta olan Süleyman Paşa'nın 761 H ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hadiseden beş sene sonra 763 H ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durumdan istifade eden Bizanslılar, Burgaz’ı ve Çorlu ile Malkara'yı geri aldıkları gibi sahil şehirlerini de elde etmeğe çalışıyorlardı; fakat bu sırada Osmanlı kuvvetlerine kumanda etmekte olan Lala Şahin Paşa ile Hacı İlbey ve Evrenuz Bey telâş göstermeyerek yeni hükümdarın Anadolu vaziyetini düzeltip avdetine kadar müdafaayı soğuk kanlılıkla idare etmeleri burada olması muhtemel bir paniğin önüne geçmişti ![]() ![]() ![]() Orhan Gazi'nin yerine devlet işlerinde nüfuzları olan Ahilerin karariyle büyük oğlu Murad Bey geçti; yeni hükümdar evvelâ kendisine muhalefete kalkışmış olan kardeşlerini bertaraf etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Balkanlar'da Osmanlı Fütuhatı Yeni Osmanlı hükümdarı I ![]() ![]() ![]() Osmanlı kuvvetlerinin sol koluna kumanda eden Evrenuz ve Hacı llbeği kuvvetlerinden birincisi Malkara ve İpsala'yı ve Hacı llbeği de güneye yani sahile inerek Dedeağacı kasaba ve limanını aldı ve daha sonra da Didimatihon denilen Dimetoka'yı aldı ![]() Evrenuz ve Hacı îlbeyi yukarıda gösterilen yerleri elde ettikleri sırada bütün kumandanların davetiyle Lüleburgaz mevkiinde toplanan bir harb meclisinde verilen karar üzerine beylerbeyi Lala Şahin Paşa mühim bir kuvvetle Edirne üzerine sevkedildi ![]() Dimetoka'nın batısına doğru sevkedilerek müdafaa tertibatı alındı; nihayet Babaeski ile Pınarhisar arasında Sazlıdere mevkiine kadar gelmiş olan Rum ve Bulgar kuvvetleri ile yapılan kat'î bir meydan muharebesinde düşman bozuldu ve bunun neticesinde Edirne zabtedildi (764 H ![]() ![]() ![]() Edirne'deki Rum kumandanı Meriç nehrinin kabarmasından istifade ederek maiyyetinin bir kısmiyle bir kayığa atlayıp Enez'e kadar inerek oradan Sırp ülkesine kaçtı ![]() Sultan Murad, Edirne vaziyetini yoluna koyduktan sonra beylerbeyi Lala Şahin Paşa'yı burada bırakarak kendisi Dimetoka'ya gitti ve bir müddet için orasını kendisine karargâh yaptı; orada bir cami ile kendisine bir saray yaptırdı |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı Fetih Politikası |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Fetih PolitikasıBu muvaffakiyetlerden sonra Osmanlı kuvvetleri Vardar nehri vadilerine girerken karşılarında mukavemet edecek kuvvet kalmamıştı; böylece bir buçuk iki sene içinde Vardar’ın doğusundaki yerler Osmanlı hâkimiyeti altına geçmiş ve akıncı kuvvetleri Balkan yarımadasının batısına akın yapmağa başlamışlardı ![]() Bulgar kralı Şişman'ın Samakov'deı Makedonya Sırp kraliyle birlikte mağlup olmasından sonra Köstendil’in elden çıkması tabiî bir hal almıştı ![]() ![]() Osmanlılar'ın Makedonya'yı işgal ederek Köstendil’e gelmeleri Yukan Sırbistan despotu Lazar Grebliyanoviç'i Sultan Murad'la anlaşmaya mecbur etti; Lazar da Osmanlılara vergi ile beraber asker vermeği de kabul etmekte idi ![]() ![]() ![]() Sultan Murad'ın cülusundan sonra ve savaş devam ettiği sırada bazı malî ve askerî ihtiyaçlara dayanarak teşkilât yapılmıştı; devletin bir hazinesi olması ve onun için vergiler ihdası zarurî olduğundan o tarihte kazasker bulunan Çandarlı Kara Halil ile ulemadan Molla Rüstem'in tavsiyeleriyle harpte alınacak her bir esire yüz yirmi beş akçe kıymet takdir olunarak bunun beşte biri olan yirmi beş akçe veyahut beş esirde bir esir alınması kanun oldu ve buna pencik kanunu denildi ve kumandanların yanlarına bunları tahsil için kadılar tâyin edildiği gibi Gelibolu iskelesine de pencikçi ismiyle bir memur oturtuldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı ordusu kumanda heyeti muharebenin tatili münasebetiyle sonradan yapacağı harekât için yeni bir program hazırlamak istedi, birbirlerine müthiş rakip ve hattâ düşman olan Cenevizlilerle Venedikliler arasındaki Bozcaada meselesinden dolayı vukua gelen muharebe ve kuzey İslavlarının Macarlara karşı olan nefretleri, Bulgaristan'ın karışık vaziyeti Osmanlılara karşı yeni bir ittifak veya tecavüz tehlikesi olmadığını göstermekte idi ![]() ![]() ![]() Yine bu barış devresinde Murad'ın büyük oğlu Yıldırım Bayezid ile Germiyan hükümdarı Süleyman Şah'ın kızı Devlet Hatun'un nişanları yapıldı ve az sonra da düğünleri oldu (780 H ![]() ![]() ![]() ![]() Bayezid'in düğününden sonra Kütahya'ya gelen Sultan Murad'ın, kendi üzerine geldiğini zanneden Hüseyin bey, Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç ve rivayete göre Isparta’yı seksen bin altın mukabilinde sattı, bu suretle Osmanlılar Karamanoğulları beyliğinin batısındaki şehirleri almış oluyorlardı; şu halde Karaman beyliği hem Kuzey ve hem batıdan Osmanlılarla sınır komşusu oluyordu ![]() Güneydoğu Avrupa'ya Göçmen Nakli Osmanlı tarihlerinde Rumeli denilen Balkan yarımadasına yerleştirilmek üzere aileleriyle beraber Türk göçmenlerinin nakli Osmanlı beyliğinin bu kıtayı benimsediğini açıkça gösteren siyasî bir olaydır ![]() ![]() îşte Batı Anadolu'daki bu fetih hareketleri sırasında maddî ve manevî gayret ve hizmetleri görülen Gazi Eren denilen bu mücahidlerin ileri gelenlerine Anadolu beyleri tarafından zaviyeler yapılarak vakıflar tesis edilmiş olduğunu eski tapu tahrir defterlerinde gördüğümüz gibi aynı suretle diğer zümrenin topraklı sipahi olarak bu defterlerde isimlerini ve oğul ve torunlarına intikal etmiş olan tımarlarını görmekteyiz ![]() Osmanlılar’ın Rumeli'ye geçişlerinden itibaren bu kıtadaki yerleşmeleri de iki şekilde olmuştur ![]() ![]() Osmanlı beyliği bu tarzdaki şuurlu ve isabetli hareketleriyle geliştirdiği fütuhatı için geride bırakacağı yerlere Türk göçmenleri iskân etmek suretiyle gerisini emniyet altına alarak Rumeli'de yerleşmeğe karar vermiş olduğunu meydana koymuş ve Bizans İmparatorluğu'nun bu fetihleri eskileri gibi geçici addetmek hususundaki zan ve tahmininin boş olduğunu göstermiş oluyordu ![]() Fütuhata iştirak eden diğer kısım ise aşiret kuvvetleriyle tabiî olarak canları pahasına ganimet malı elde etmek için gaza niyetine gelen yiğitlerden teşekkül ediyordu ![]() ![]() Osmanlı beyliği taazzuva başladığı zaman yani yaya ve müsellem ve yeniçeri teşkilâtı yapıldığı sırada Rumeli'de vücuda getirilen tımar teşkilâtı üzerine bu kuvvetlerin tımarlı sipahi ve diğer kısmı yürük teşkilâtı olarak ayrılarak bir kısmı da Evrenoz Gazi kumandası altında akıncı olmak suretiyle askerî sınıflar vücuda geldi ve Manisa ve havalisinden naklolunan yürük aşiretleri Serez'e naklolunmak suretiyle hudut kuvvetlerini teşkil ettiler ![]() Daha sonraki tarihlerde fütuhatın Trakya'dan başka Makedonya ve Bulgaristan taraflarına doğru ilerlemesi üzerine buralarda İslâm ve Türk nüfusunu arttırmak üzere zaman zaman Anadolu'nun muhtelif yerlerinden Rumeli'ye sürgünler gönderildi, aynı zamanda işgal edilen bazı yerlerdeki halk da Anadolu'ya naklolundu ![]() ![]() ![]() Osmanlı Devletinin bu sistemli göçmen nakli teşkilâtı on beşinci asrın ikinci yarısı ile on altıncı asrın ilk yansında da devam etmiştir; meselâ Sırbistan ve Macaristan'ın alınması sırasında Türk şehirlerinden —Rumeli'deki Türkleşmiş yerler de dahil— bu yeni elde edilen yerlere göçmenler nakledildikleri gibi oralarda nüfusu kesif yerlerdeki tehlikeli Hıristiyan halkından bir kısmı da Selânik'e, İstanbul civarındaki yerlere ve Yedikule civarına tehcir edilmişlerdir ![]() ![]() ![]() Osmanlı istilâsındaki muvaffakiyetlerin manevî sebebleri Osmanlı beyliği daha kurulurken askerî, adlî teşkilâtla işe başlamış ve bilhassa askerî işlere fazla ehemmiyet verilerek muvaffakiyetin sebepleri hazırlanmıştı; fakat bu zahirî kudret tamamen ayrı dinde olan yabancı bir bölgede yani Balkanlarda göz kamaştıran hızlı ve şuurlu bir yayılma ve yerleşme için kâfi değildi; bunun birtakım manevî ve ruhî sebepleri vardı ![]() Osmanlı beyliği daha Anadolu'daki yayılması sırasında hiçbir siyasî fırsatı kaçırmadığı gibi aldığı yerlerdeki halkla kaynaşarak onların dinî ve içtimaî işlerine karışmayarak vicdan hürriyetine hürmet etmiş ve ağır vergiler altında ezilmiş olan yeni tebaasından muayyen bir vergi (cizye) almakla iktifa ederek mevcut kanunlara aykırı olarak hiçbir keyfî muameleye müsaade eylememiştir; bundan dolayı Osmanlı Türklerinin süratle ilerlemelerinin ve fethedilen yerlerin halkının Türk idaresini kendi idarelerine tercih etmelerinin sebebini anlamak kolaydır; ve bu hususta ilk Osmanlı vekayi-namelerinde (Âşıkpaşa-zade ve Neşrî) malûmat vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlılar Anadolu'da nasıl Hıristiyan varlıklarını ve idare tarzlarını bozmayarak onları kendi nüfuzları altına aldılarsa bu müsaadeyi Rumeli'de de daha geniş suretle ve onların eski varlıklarını muhafaza etmek üzere tatbik etmişlerdir ki bunu Osmanlı tahrir defterlerinde bir çok misalleriyle görmekteyiz ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarıdaki sebeplerden başka Balkan fethinin sür'atle geliş¬mesinde ve istikrarında, asırlarca evvel Balkanlara gelerek yerleşen ve daha sonra Hıristiyanlığı kabul etmiş olan Peçenek, Kuman, Gagavuz ve Fardar'ların da aynı ırktan bulunmaları sebebiyle bunların fethi kolaylaştırmakta etkili olmaları da ihtimal dahilindedir ![]() ![]() Türklerin Balkanlardaki bu âdilâne, pek şuurlu ve halkı memnun bırakmış olan hareketleri meydanda dururken, sür'atle ilerlemiş olan Balkan fethini bir türlü hazmedemeyen bazı garazkâr tarihçilerin taassup tesiriyle kaleme alınmış yazılarını bir tarafa bırakarak Türk istilâsı esnasında insaflı tarihçiler tarafından yazılmış olan eserleri tetkik edecek olursak, kendi tarafımızdan hiçbir delile hacet kalmadan o eserlerin kayıtlariyle vaziyetin, Osmanlı Türklerinin lehine olduğunu bütün çıplaklığıyle görürüz ![]() Osmanlı istilâsının en bariz vasfı, gelişigüzel sergüzeşt ve çapul şeklinde değil, bir program altında şuurlu bir yerleşme halinde tecelli etmiş olmasındadır; bu da işgal edilen yerlerdeki halkın hoşnutluğuna ve yeni idareden memnun olmalarına istinad ettirilmiştir, işgal programının ilkelerinden biri de yeni elde edilen stratejik yerlere ve büyük, mühim şehir ve kasabalara Anadolu'dan göçmenler getirtilerek yerleştirmek olmuş ve elde edilen topraklar da mîrî (devlete ait) mülk ve vakıf suretiyle muhtelif kısımlara ayrılıp şehir ve kasabalarda derhal ilmî ve içtimaî müesseseler vücuda getirilmiştir ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görülüyor ki yeni doğan Osmanlı devletinin süratle genişlemesinde, denizi aşarak Balkanları işgalinde yalnız fütuhatın ve devletler arasındaki ihtilâflardan istifadenin ve siyasetteki maharetin değil, aynı zamanda yukarıda gösterdiğimiz manevî sebeplerin de tesirleri vardır ![]() ![]() XV ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunları söyleyen seyyah, ahlâk bakımından da Türklerin Balkanlılardan üstün olduklarını şöyle anlatıyor: " ![]() ![]() ![]() "Gerek şehirde, gerek köyde Türkler kuvvetli, cengâver, kanaatkar işçi, namuslu tüccar, sadık arkadaş ve himaye edici efendilerdir; kısaca, doğru ve samimî kimseler ![]() ![]() ![]() ![]() İşte Balkanları istilâya başlayan küçük Osmanlı Devletinin manevî ve içtimaî cephesi de böyle idi; bu karakter ve manevî cephe, devletin şuurlu siyaseti ve azim ve irade kudretiyle bir ahenk teşkil edince bunun neticesinin ne olabileceğini yine Osmanlı tarihi gösteriyor ![]() ![]() İstanbul'a Göçmen Nakli İstanbul'a evvela Türk nüfusu yerleştirmek için Anadolu'ya hükümler yollanarak arzu eden muhtelif san'at erbabının nakilleri emrolunmuştur; fakat bu suretle nakil işinin herkesin arzusuna bırakılması olumlu bir sonuç vermediğinden bunun üzerine arzuya bakılmayarak zengin ve iş ehli olan her zümreden muhtelif şehir ve kasabalardaki Türklerin aileleriyle birlikte derhal İstanbul'a nakledilmeleri emredilerek bu sayede Anadolu'dan bir hayli sanatkâr başkente gönderilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı Fetih Politikası |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı Fetih Politikasıİstanbul sur içindeki şehirlerin en büyüklerinden biri ve belki birincisi olduğundan kolay kolay kalabalıklaşmıyordu; bundan başka Türklerin buraya yerleşmelerine karşı Rumların teşvikiyle bazı engeller de çıkarılmakta idi ![]() ![]() "Atan ve deden nice memleketler fethetti; hiç birine mukataa vaz'etmedi" diyerek yapılan yanlışlığı düzelttirdi ve bu suretle İstanbul'a gelen ve getirilen göçmenler mülk sahibi oldular ve tabiî olarak îmar faaliyeti arttı ![]() ![]() ![]() Fatih Sultan Mehmet, bu suretle Müslüman ve Hıristiyanlardan bir kısmını İstanbul'a göç ettirmekle kalmadı; fetihten sonra etraf şehir ve kasabalara çekilmiş olan ilim ve fikir adamlarını birbir arattırıp İstanbul'a getirterek bunları sur dahilinde iskân ettirdi ![]() ![]() Kültürel ve sosyal müesseseleler Bir taraftan İstanbul nüfusunu çoğaltmak, ticari ve iktisadi faaliyeti arttırmak için çalışırken diğer taraftan da yeni Türk eserleriyle şehrin kültürel ve sosyal sahada inkişafına gayret edilmekte idi; bunun için başta pâdişâh ile vezirleri oldukları halde kudreti müsait olanlar tarafından istanbul'un muhtelif semtlerinde, cami, medrese, imaret, han, hamam, hastahane bedesten vesaire gibi eserler vücuda getirilmiştir ![]() ![]() Fatih Sultan Mehmed fetihten on sene sonra yani 867 H ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fatih Sultan Mehmed sûr dahilinde ilk defa Ayasofya odalarını medreseye çevirdiği gibi sûr haricinde de bugün Eyyüp dediğimiz mahalde peygamberimizin eshabından Halid ibn-i Zeyd Ebu Eyyüb Ensârî'nin kabrinin yanına bir cami ile bir de medrese yaptırarak az zamanda buranın sür'atle îmarını temin etmiş, dini bir kudsiyetle Eyyüp semti kısa bir müddet içinde bir şehir haline almış ve Havass-ı Kostantiniyye ismiyle burası Eyyub kadılığı olmuştur ![]() Sakız'ın Alınması Osmanlılar denizde hâkim vaziyete geldikten sonra Akdeniz adalarının mühim bir kısmını işgal etmişler, fakat Anadolu sahiline pek yakın olmasına rağmen Cenevizlilerin elinde bulunan Sakız adasını işgal etmeyerek bir miktar vergi ve bir ticaret anlaşmasıyla burayı nüfuzları altına almakla yetinmişlerdi ![]() ![]() ![]() Sakız Cumhuriyeti, son zamanda yani üç dört seneden beri vergisini tamamen ve muntazaman vermeyip bir hayli yazıp çizmelere sebebiyet vermekte olduğundan başka Malta muhasarasında Şövalyelere yardımcı kuvvetler göndermek suretiyle düşmana casusluk ettiğinden dolayı hükümetin emniyetini kaybetmişti ![]() Sultan Süleyman son seferi olan Zigetvar'a giderken Piyale Paşa kumandasındaki donanma da Akdenize çıkmış ve Sakız'ın sessizce işgali kaptan paşanın dirayetine bırakılmıştı ![]() Cezayir beylerbeyi ve kaptan-ı derya olan Piyale Paşa 5 Ramazan 973/1566 Nisan ihtidalarında yetmiş parça kadırgadan oluşan donanma ile Akdeniz'e çıkıp evvelâ Çeşme limanına girmiş ve orada kendisini ziyarete gelen Sakız beylerini tevkif eyleyerek sonra adayı işgal ile buranın muhafızlığına Kırşehir sancak beyi Muzaffer Bey'i tayin edip kalesine asker, mühimmat ve cephane koyduktan sonra ayrılmıştır ![]() Sakız beyleri, kaptan paşa baştardesinde tevkiften sonra verilen emir üzerine evvelâ Kefe'ye gönderilmişler ve beyzadelerden on ilâ on iki yaşlarındaki çocuklardan münasip olanları Enderun-ı hümâyun için yetiştirilmek üzere İbrahim Paşa Sarayı'na alınmışlardır ![]() Kefeye gönderilen on iki âza, sonradan tekrar Sakıza iade olunmuşlarsa da görülen mahzur üzerine 976 H ![]() ![]() ![]() Piyale Paşa Sakız’ı işgal ettikten sonra Güney İtalya sahillerinde faaliyette bulunup ordunun Zigetvar'dan avdetle İstanbul'a, girmesinden bir kaç gün evvel devlet merkezine gelmiş ve Sakız hazinesinden alınan külliyetli hazine ile Kapıkulu ocaklarına cülus bahşişi ve terakki verilmiştir ![]() ![]() (alıntı) |
![]() |
![]() |
|