Prof. Dr. Sinsi
|
Başariya Ulaşmada Mimar Sinan Örneği
BAŞARIYA ULAŞMADA MİMAR SİNAN ÖRNEĞİ
Başarısızlıklarımızı imkansızlıklarla izah etmeye çalışırız Ama imkansızlıkları yenerek başaran öyle çok isim var ki,örnek alınmayı beklerler
Öncelikle peygamberler öyledir;Hz Adem ilk kez gördüğü vahşi dünyanın şartlarıyla boğuşarak Hz Havva’ya ulaşmıştır
Hz Nuh tufanla boğuşmaktan yılmamıştır Hz İbrahim Nemrut ateşine,Hz Yusuf atıldığı kuyudaki olumsuzluklara ve umutsuzluklara,Hz Musa Firavun’a,Hz İsa Roma despotlarına ve Hz Alişan Efendimiz(s a v ) Ebu Cehil’in kontrol ettiği şartlara meydan okumuşlar,sonunda da başarmışlardır
Yaratıcı Kudret isteseydi,peygamberlerin kendilerini kabul ettirebilecekleri şartları,onları göndermeden önce bir güzel oluşturur,ondan sonra gönderir,böylece zahmet çekmelerini önlerdi İstemedi Çünkü her peygamber bir başka yönüyle ümmete örnek olacaktı En bariz vasıfları ise şartlara teslim olmamaları,hedefleri istikametinde çabalamalarıydı Şartları hazır bulmadılar,umutla çalışıp çabalayarak şartları da Yaradan’ın rahmetini hak etmeye çalıştılar
Bizim ıskaladığımız galiba bu…İlahi tecelliyi hesaba katmadan,her sorunu kendi gücümüzle aşacağımızı zannediyoruz Halbuki böyle bir gücümüz yok Sorunları sadece aşmaya çalışabiliriz Gösterdiğimiz çana ilahi rahmetin tecellisine vesile olursa,ortada sorun diye bir şey kalmaz Tüm engeller aşılıp başarıyla kucaklaşılır Buradaki sihirli formül “elden geleni yapmak”tır
Mimar Sinan, “elinden geleni yapma”ya güzel bir örnek teşkil ediyor Hedefini belirledikten sonra çabalayan insanın,olumsuz şartlara rağmen,neler yapabileceğini gözteriyor
1490 yılında Kayseri’nin Kesi nahiyesine bağlı Ağrınas köyünde fakir bir ailenin oğlu olarak hayata gözlerini açtı(görünüşte talihsiz doğdu),ama devrinin en büyük devletinin(Osmanlı) “Mimarbaşı” sı olarak (talihi nasıl da değişti) dünyadan göçtü (8Nisan 1588)
İkisinin arasındaki zaman dilimi,Sinan’ın talihini kovaladığı,elinden gelen her şeyi eksiksiz yaptığı bir zaman dilimidir
Sinan bir “devşirme” kafilesiyle Kayseri’den İstanbul’a getirildi Atmeydanı’ndaki (Sultan Ahmed Meydanı) İbrahim Paşa Sarayı’nda bulunan,Acemioğlan Mektebi’ne verildi Burada Sinan dülgerlik ve yapıcılık öğrendi Çok zeki,Çok meraklı ve dikkatliydi Sürekli okuyor,çalışıyor,kendini geliştiriyordu Kısa süre içinde öğretmenlerinin dikkatini çekmiş,özel ilgi görmeye başlamıştı
Çabalarıyla,Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi’ne katılmayı hak etti Ordunun uğradığı Sivas,Erzurum,Amasya ve Tebriz gibi şehirlerde bulunan mimari eserleri inceleme fırsatı buldu
Talihi Bağdat seferinde açıldı…Van Glü’nden asker geçirmek için,Veziriazam Lütfi Paşa’nın ihtiyacı olan kayıkları yapıverince,çok takdir gördü Bu çabası onu padişahla(Kanuni) tanıştırdı Bir süre sonra Sinan kahraman ordu ile birlikte Boğdan yolundaydı Prut Nehri geçilemeyince iş yine Sinan’a düştü Nehir üzerine 13 gün içinde mükemmel bir köprü yapmayı başardı 1529 yılında Başmimar Acem İsa ölünce,Sadrazam Lütfi Paşa’nın teklifi üzerine Mimar Sinan,Mimarbaşılığa getirildi Ölünceye kadar da bu görevde kaldı
Yavuz Sultan Selim devrini gördüğü gibi,Kanuni Sultan Süleyman,Sultan 2 Selim ve Sultan 3 Murad devirlerinde hizmet etti Altı yüzden fazla mimari eser inşa etti
Çeşitli kaynaklara göre,Sinan,aralarında Selimiye ve Süleymaniye gibi dünyanın en muhteşem abideleri kabul edilen eserlerinin de bulunduğu 84 cami,52 mescid,57 medrese,7 okul ve darülkurra,22 Türbe,17 kervansaray,35 köşk ve saray,6 ambar ve mahzen,48 hamam olmak üzere,sayılamayanlarla birlikte,350’yi aşkın eser inşa etti
Büyük şöhretine ve maharetine rağmen,öldüğünde hiç parası yoktu Çünkü bütün parasını hayra harcamıştı
Sinan’ın mühendislik dehası su yollarıyla köprülerle ortaya çıkar Bunlarda zamanını aşan mühendislik bilgilerini uygulamıştır Toplam uzunluğu 635,5 metreyi bulan Büyükçekmece köprüsü ile,”sağlam ve güzel bir eser”olduğu için övmüş,ama kendisi hiç övünmemiştir İçinde yaşadığı toplumun aynası gibidir,son derece mazbut yaşamıştır
Ne var ki 350’yi aşkın mutena eseriyle,”bizden biri” olarak yaşamasının kimliğini yeterince açıklamadığını düşünenler,Cumhuriyetin ilk yıllarında düşülen ”Türkçülük hareketi”nin etkisiyle “Mimar Sinan Türk müdür,değil midir?” tartışması açıldı ”Türk kafatası” taşıyıp taşımadığını anlamak için mezarından kafatasını çıkardılar Kumpasla ölçülmesi için Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesine gönderdiler Sonunda “bizden biri” olduğu anlaşıldı,ama maalesef kafatası tekrar mezarına konmadı
O gün bugündür,Muhteşem Süleyman’ın muhteşem mimarı,Süleymaniye’deki türbesinde salt bedeb olarak ebediyeti uyuyor
--Biz Osmanlıyız—
--Yavuz BAHADIROĞLU--
|