Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
osmanlıda, ramazan

Osmanlı'da Ramazan

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı'da Ramazan




On bir ayın sultanı olan Ramazan-ı Şerifin Osmanlı toplum hayatında apayrı bir yeri vardır Ramazan-ı Şerif Kuran-ı Kerim’de ismi geçen yegâne aydır Yine bu ayda Kuran-ı Kerim nâzil olmaya başlamıştır Bu sebeple Osmanlı toplumu Ramazan’da Kuranla ilişkisini artırırdı Özellikle selâtin camilerin her bir köşesinde mukabeleler okunur, tefsir dersleri yapılır, halka yönelik dini vaazlar verilirdi Sarayda da Ramazana has “huzur dersleri” yapılırdı Tefsir konulu olan bu derslerde pek çok âlim, padişahın huzurunda daha önceden tespit edilmiş bazı ayeti kerimeleri müzakere ederdi Ramazan’ın on beşinde padişah, Topkapı sarayında muhafaza olunan ve Efendimizin Kab bin Zübeyr’e hediye ettiği Hırka-yı saadeti ziyaret eder, ardından da yeniçerilere baklava ikramında bulunurdu Hırkayı Şerif camiinde bulunan ve Efendimizin Veysel Karani’ye hediye etmiş olduğu mübarek hırkaları ise Ramazan’ın ilk haftasından arefe gününe kadar halkın ziyaretine açık tutulurdu Hırka-yı şeriften başka insanlar Ramazan boyunca farklı camileri ve türbeleri de ziyaret ederlerdi
Dini sahada görülen bu canlılık sosyal hayatta da görülürdü Ramazanda geceler gündüz, gündüzler gece olurdu Cami minarelerinde yanan kandiller ve insanların ellerindeki fenerler sokakları ışıl ışıl ederdi Gece geç saatlere kadar ortaoyunu, meddah, karagöz-hacivat gibi oyunlar icra edilir, insanlar selâtin camilerin avlularında açılan sergileri gezerlerdi Bu sergilerde çeşitli ülkelerden getirilen kumaşlar, baharatlar, birbirinden leziz şekerlemeler, tesbihler, ağızlıklar gibi pek çok ürün satılırdı Bu faaliyetler şehrin ticari hareketliliğine de katkı sağlardı Her türlü ürünün ve emeğin pahasını belirleyen Şehremaneti (Belediye) Ramazandan önce iftariyelik gıdaların da fiyatlarını belirler, Ramazan boyunca da denetimlerini sıkı sıkıya yaparak karaborsacılara fırsat vermezdi
Osmanlı toplumunda Ramazana has gelenekler oluşmuştu Bunlardan birisi de yemek kültürü idi Güllaç ve pide Ramazanın vazgeçilmez iki tadı idi Ramazanda tatlıcılar çeşit çeşit tatlıları uygun fiyatlara satıp sürümden kazanıyorlardı İftar, öncelikle iftariyeliklerle açılır, ardından akşam namazı eda edilir, daha sonra da asıl yemek yenilirdi Yemekten sonra teravih namazı için camiye gidilirdi Cami çıkışında hayır ehli kimseler, cemaate mevsimine göre çeşitli ikramlarda bulunurdu Yazın soğuk şerbetler, kışın sahlep gibi sıcak içecekler ikram edilirdi Bir infak medeniyeti olan Osmanlı’da padişahından tebasına kadar bütün insanlar imkânları nispetinde infak ve ikram gayretinde olurlardı Halk, elinden geldiği kadar medreselere, tekkelere yardımda bulunur, buralarda kalan talebeleri ve dervişleri evlerine davet ederek bir mümine iftar ettirebilme heyecanını ve sevincini yaşardı Saraydan da padişahın özel ikramı olmak üzere Ramazan boyunca her gün on bin kişilik yemek dağıtılırdı Yalnızca etli pilav için günde 50 koyun, 4 sığır kesilirdi 60 aşçıbaşı, 200 kadar yamak ve bir o kadar da hizmetli bu iş için görev yapardı Padişahtan başka vezirler ve zenginler de infak yarışına girerlerdi İftar vakti konaklarının kapısını açık tutarlar, davetli davetsiz her gelene iftar ettirirlerdi Yine hayır ehli kimseler büyük camilerin avlularında iftariyelikler dağıttırırdı Osmanlı’da özellikle Ramazan’da bir kimsenin aç kalması ve iftar edememesi mümkün değildi Üstelik köşklere ve konaklara iftar için giden kimse talebe yahut gariban birisi ise ona diş kirası adı altında para da takdim edilirdi Sırf diş kirası geleneği bile Osmanlı insanının ne kadar ince ruhlu olduğunu göstermeye kâfidir Zenginler, davetlerine icabet eden fakir ve garibanlara teşekkür hisleri içinde olup, “Siz lutfedip bizim yemeğimizi yediniz, dişleriniz eskidi Bu ikramımız da eskiyen dişlerinizin kirasıdır” manasına gelen diş kirasını büyük bir incelik ve nezaketle takdim ederlerdi Bir Osmanlı Beyefendisi olan Musa Topbaş (ks), bu güzel âdeti Cumhuriyet döneminde de devam ettirenlerden birisidir O mübarek insan, Sultantepe’deki köşküne farklı meslek ve meşrepteki insanları davet eder, iftardan sonra da önceden hazırlamış olduğu zarfları diş kirası olarak büyük bir incelikle takdim ederdi Bir gün çöpçüler, diğer bir gün bahçıvanlar, bir başka gün talebeler, bir başka gün hademe-i hayrat mensupları hep bu ikramlardan ve o mübarek insanın engin gönül dünyasından istifade etmişledir
Hayatı bir şiir gibi derin ve estetik boyutta yaşayan ecdadımız, Ramazan adetlerini de bu minvalde oluşturmuştur Nitekim mahalle bekçileri ve davulcular, insanları sahura kaldırmak için kuru kuru davul çalmazlar, Ramazan manîleri de okurlardı Eskinin bekçisi, davulcusu bile güzel bir söz üretme ve bir mesaj taşıma derdindeydi Divan şairleri de bu ayın faziletini ve yüceliğini anlatan ve edebiyatımıza Ramazaniyye adıyla girmiş kasideler yazarlardı Musikişinaslarımız ise Ramazan ilahileri bestelerler, camilerde veya tekkelerde kılınan teravih namazlarının her 4 rekatından sonra bu ilahileri okurlardı Hangi arada hangi makamda ilahi okunacağı bilinirdi Ramazanın ilk günleri “Hoş geldin”, “Merhaba ya şehri Ramazan” nakaratlı güftelerle Ramazanın gelişinden duyulan sevinç terennüm edilirken son günleri “Elveda” nakaratlı ilahilerle Ramazan’a veda edilirdi Minareler arasına asılan mahyalar haftada bir değiştirilir, mümin gönüllerin coşkusu gökyüzüne ışıl ışıl yazılırdı
Müminler, infaklarını ve ikramlarını artırırlar, ağızlarını boş sözlerden temizleyip Kuran ikliminde daha çok yaşama gayretinde olurlar, böylece bu aya hürmet ederlerdi Gayri müslimler de açıktan açığa yemek yemezler, onlar da bu aya ve müslümanlara hürmet gösterirlerdi Hatta yakın zamanlara kadar Ramazan’da meyhanelerin kapıları kilitli olurdu Günümüzde bu hassasiyetler giderek azalmakta ve özellikle büyük şehirlerde Ramazana gereken hürmet gösterilmemektedir Buna mukabil belediyelerin organize ettiği iftar çadırları ve Ramazan şenlikleri eski Ramazanları bir nebze de olsa bize hatırlatmaktadır Fakat bizler Ramazanın eğlence boyutuna takılıp onun ruhani kısmını ihmal etmemeliyiz Bizler için Ramazanın tadına ulaşmanın asıl sırrı Kuran’a sarılmaktan ve paylaşmaktan geçiyor Dostlarımızla, akrabalarımızla, talebelerle, fakir ve gariplerle birlikte iftar edip evlerimizi ve ellerimizi açık tutarsak, iftarlarımızı ya misafirlikte ya da misafirlerimizle birlikte evimizde açarsak, işte o zaman gerçek Ramazanlara ulaşabiliriz
Hamit Haksever





Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.