Prof. Dr. Sinsi
|
Kuran-İ Kerim Deki Mucizeler..
SÜREKLİ GENİŞLEYEN BİR EVRENDE YAŞIYORUZ
Ve Evren'i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz (Zariyat Suresi 47)
Ayette "Evren, gök" diye çevirdiğimiz kelime Arapça "sema" kelimesidir Bu kelime aynı Türkçe'deki "gök" kelimesi gibi hem Evren'i, hem Dünya'nın tavanını ifade eder Yeryüzünün üstünün tümü "sema" diye adlandırılır
Evren sonsuz mudur? Yoksa Evren sınırlarla çevrili, durağan,sonlu bir yapıda mıdır ? İşte size insanlığın büyük dehalarının tarihin en başından beri en hararetli tartıştıkları konulardan biri
Diyebiliriz ki insanlık tarihinde çok az konu bu kadar hararetle tartışılmış ve tüm uğraşlara rağmen bu konuda işin içinden çıkılamamıştır İlk önce felsefenin içinde, daha sonra ise felsefeden bağımsızlığını ilan eden fizikte, Evren'in sınırlarının sonsuz olup olmadığı tartışılmıştır Tarihin en parlak simalarının bir kısmı Evren'in sonsuz olduğunu, buna karşın birçok ünlü düşünür de Evren'in sınırlarla çevrili bir şekilde sonlu olduğunu söylemiştir Oysa Kuran-ı Kerim bu iki görüşün dışında sürekli genişleyen dinamik bir Evren modeli çizmiştir Kuran-ı Kerim'in çizdiği model, Evren'in her an bir sonu olmakla sonsuz Evren modelinden, sürekli genişlemekle ise durağan sınırlı Evren modelinden ayrılmaktadır Böylece insanlığın bu en büyük tartışmasında Kuran-ı Kerim tüm düşünürlerin dışında üçüncü bir modeli tarif etmiştir
İşte Kuran'ın Allah (C C) tarafından indirilip indirilmediğini anlamak isteyenler için bir test imkanı Bir tarafta ne felsefe, ne fizikle uğraşmış ümmi bir peygamber olan Hz Muhammed (S A V) Diğer tarafta felsefenin, fiziğin ünlü düşünürlerinin iddiaları İşte Aristo, işte Ptolemy, işte Giordano Bruno, işte Telesio Patrizzi, işte Galieo Galilei, işte Isaac Newton  Dünya tarihinin bu en büyük dehaları gözlemleriyle, formülsel uğraşlarıyla Evren'in sınırlı, sonlu veya sonsuz olduğunu iddia etmişler, fakat hiçbiri genişleyen dinamik Evren modelini çizememişlerdir Ancak 20 yüzyılda Edwin Hubble'ın gelişmiş teleskobuyla gözlemleri, tüm yıldız kümelerinin hızla birbirlerinden uzaklaştığını tespit etmiş, böylece genişleyen dinamik Evren modeli doğrulanmıştır
Evren'in genişlediği ilk kez 1900'lü yıllarda ortaya atılmıştır 1900'lü yıllardan önce Kuran-ı Kerim dışında bu iddiayı ortaya koyan tek bir kaynak bile yoktur Tek bir kaynak bile! Çünkü yaratılanı en iyi bilen yaratandır
Kuran-ı Kerim'in Allah (C C) tarafından indirildiğini inkâr edenler, Hz Muhammed'in (S A V) Kuran-ı Kerim'i uydurduğunu söylemektedirler Peki bunu söyleyenler Hz Muhammed'in (S A V) Evren'in genişlediğini, 1900'lü yıllardan önce bilen Dünya tarihindeki tek kişi olmasını nasıl açıklayacaklar? Acaba Hz Muhammed (S A V) 1900'lü yıllarda yapılmış olan teleskobun bir benzerini 600'lü yıllarda icat etmişti de, bu teleskobu kumlar altında mı gizliyordu? Acaba Hz Muhammed (S A V) teleskobu kullanmayı, yıldızların hareketlerini yorumlayacak astrolojik bilgiyi biliyordu da, bunu insanlardan mı saklıyordu? Eğer Hz Muhammed (S A V) deli olduğu için Peygamber olduğunu iddia etti denirse; bu nasıl bir deliliktir ki kendi döneminin insanlarının hiçbirinin bilmediği ve bilmesine imkan olmayan, kendisinden 1300 yıl sonra ancak anlaşılacak olan bir gerçeği biliyordu? Eğer Hz Muhammed (S A V) kendi menfaatleri için dini uydurdu denirse; bu nasıl bir menfaat uydurmadır ki bu kişinin uydurdukları ancak 1300 yıl sonra tam anlaşılıyor; fakat kendi döneminde bu ayeti söylemesi kendisine hiçbir menfaat sağlamıyor, hatta gözleriyle Evren'in genişlediğini fark edemeyen düşmanlarına belki koz bile vermiş oluyordu Menfaat için hareket eden kişi, kendi yaşarken kendisine faydası olmayan, hatta kendi döneminde anlaşılmadığı için eleştirilmesine yol açacak bir şeyi söyler mi? Eğer tüm bu gerçeklere karşın hâlâ bir kişi "Hz Muhammed (S A V) kendi aklıyla bunu bildi" derse; bu nasıl bir akıldır ki kimsenin bilemediğini biliyor fakat bunları kendi bildiğini kabul edeceğine, Allah bana bildirdi diye yalan söylüyor!(haşa) Toplu iğneyi bulan bir kişi bile bu buluşuyla övünme eğilimindeyken, Hz Muhammed (S A V) niye aklıyla övünmüyor da "Bu (Kuran-ı Kerim) benden değildir, bu Allah'tandır " diyor Tevazudan mı? Bir yandan Peygamber olduğunu söylerken inanılamayan, yalancılıkla itham edilen, böylece ahlâken düşük bir mertebede gösterilen kişiyi, tevazu sahibi diye mi yüceltecekler? Evet inkâr etmekte ısrar edenlere bir soru da biz soralım: “Siz neyi savunduğunuzun, ne dediğinizin farkında mısınız?”
EVRENİN GENİŞLEDİĞİ NASIL ANLAŞILDI?
Büyük deha Newton'un fiziğinde bir eksik vardı Newton, sonsuz genişlikte ve değişmeyen bir Evren modeline inanıyordu Newton'un yerçekimi yasaları bir sorunla karşılaşıyordu Nasıl oluyordu da Evren'in başlangıcından beri geçen çok uzun zaman sürecinde tüm madde birbirini çekip tek bir bileşime dönüşmüyordu? Oysa Einstein'ın Newton'dan sonra ortaya koyduğu formüllerde kütlenin varlığıyla zaman ve mekan değişiyordu
Bilimsel platformda Evren'in genişlediğini ilk kez Lemaitre ortaya attı
Einstein'ın formüllerinden yola çıkan Rus fizikçi Alexander Friedmann en ufak bir etkide Evren'in genişleyeceğini veya daralacağını keşfetti Bu keşfin değerini anlayıp Evren'in genişlemekte olduğunu ise açıkça, iddialı bir şekilde ilk savunan, Belçikalı papaz ve bilim adamı Georges Lemaitre oldu Lemaitre, Evren'in genişlemesini geri sardığımızda Evren'in tek bir birleşimden patlayarak oluştuğunu, daha sonra Evren'in genişlediğini; bir meşe palamadundan bir meşe ağacının büyümesi gibi Evren'in bu tek atomdan ortaya çıktığını söyledi Bu o kadar inanılmaz gözüküyordu ki, başta bu iddiaya kendi formüllerinden ulaşılan Einstein bile inanamadı Lemaitre'nin fizikten pek anlamadığını söyleyerek, Evren'in sonsuz genişlikte ve değişmez olduğunu söyledi
İlk başta, Evren'in genişlediği kuramsal olarak ortaya konmuştu Hiçbir felsefecinin tarihin uzun zaman diliminde ortaya koyamadığı bir açıklama, Kant gibi bir felsefecinin "Saf Aklın Eleştirisi" eserinde, zihinsel çatışkılardan (zihnin çözemeyeceği sorunlardan) biri olarak gördüğü ve "Zihin bu sorunu çözemez" dediği konuda ortaya konmuştu Bu kuram her şeye uyuyor ve Evren'in neden yerçekimine rağmen çökmediğini açıklayarak Newton ve Einstein formüllerinin bir birleşimini veriyordu Alternatifi yoktu Doğru anahtarın kendi kilidine uyması gibi, doğru açıklama Evrensel tabloya uymuştu Fakat bilim dünyasında ilk defa duyulan bu açıklama klasik tepkiyle karşılaşmıştı: Hayır, olamaz!
Aynı yıllarda Amerikalı astronom Hubble, tüm bu kuramsal tartışmaların dışında, Mount Wilson gözlemevinde son derece gelişmiş teleskobu ile gözlemler yapıyordu Hubble tüm galaksilerin birbirinden uzaklaştığını, böylece Evren'in genişlediğini gözlemsel olarak buldu Böylece görmediğimize inanamayız diyenlere Hubble; "Gördüğünüze inanmalısınız" dercesine genişlemeyi ispatladı (Hubble bu tespitini Doppler etkisiyle yaptı Buna göre uzaklaşan cisimlerin dalga boyları ışık dalgalarının spektrumunda uzar; böylece kırmızıya kayar, cisimler yaklaşıyor ise dalga boyu kısalır, böylece maviye kayar ) Tüm galaksilerden gelen ışığın, spektrumda kırmızıya kayması, tüm galaksilerin uzaklaştığını gösteriyordu Hubble bu gözlemiyle beraber çarpıcı bir yasa da buldu, galaksilerin uzaklaşma hızları, galaksiler arasındaki uzaklıkla doğru orantılıydı Galaksi ne kadar uzakta ise, o kadar hızlı uzaklaşıyordu Bu sonuç tekrar tekrar test edildi 1950'de ABD'de Mount Palamar'da Dünya'nın en büyük teleskobu inşa edildi Tüm testler, yeniden kontroller hep bu gözlemi doğruladı Hatta ölçümler yapılıp Evren'in ilk yaratılış anının yaklaşık 10-15 milyar yıl önce olduğu iddia edildi Hubble'ın çalışmalarıyla Einstein da, Lemaitre de ilgileniyordu Daha önce Lemaitre'ın görüşlerine katılmayan Einstein, bir konferansta Lemaitre'e haklı olduğunu beyan etti Bu düşünceye inanmamasına yol açan görüşlerinin hayatının en büyük hatası olduğunu itiraf etti Böylece Evren'in dinamik, sürekli genişleyen yapısı gözlemlerle doğrulanmış bir şekilde anlaşıldı, dönemin en büyük fizikçisi Einstein da bu sonucu kabul etti
Hubble'ın ve Lemaitre'ın örneklerinde bir fizikçinin gerek kuramsal, gerek gözlemsel yolla bir sonuca ulaştıklarında o sonucu nasıl sunduklarını görüyoruz Lemaitre kuramsal olarak ulaştığı sonuca dayanak olarak Einstein'ın formüllerinden nasıl çıkarım yaptığını gösterirken, Hubble yaptığı gözlemlerin verilerini ve sonuçlarını sunmaktadır Böylece fizikçilerin vardığı sonuç bir kitap dolusu altyapıyla bir arada ortaya konmaktadır Fizik kurallarının Yaratıcısı Yüce Allah (C C) tarihteki en büyük tartışmalarından birinin cevabını Kuran-ı Kerim'de vermektedir Kuran-ı Kerim, bilim adamlarından farklı olarak doğrudan sonucu verir, bu sonuca gidiş yolları, bu sonuca nasıl ulaşıldığı önemli değildir Çünkü bu bilgiyi veren bu araçları kullanmadan bu bilgiyi bilmektedir Evet, Kuran-ı Kerim doğrudan sonucu verir Çok emin, çok kısa, çok net, çok açık bir şekilde
Herhangi birimiz Evren'e üstten bakma şansına sahip olsaydık ve biri bize "Evren'i tarif et" deseydi, herhalde ilk söyleyeceğimiz şeylerden biri Evren'in genişlediği olurdu Ancak bilimsel birikim ve gelişmiş teleskoplarla farkedebildiğimiz bu gerçeği, Kuran-ı Kerim'in 1400 yıl önce söylemesi ne müthiş bir olaydır Bazıları "Hz İsa körleri iyileştirecek şekilde mucizeler gösterdiyse, niye çevresindeki herkes iman etmedi?" diye sormaktadır İşte dine bilimle karşı çıkılmaya çalışıldığı bir ortamda, Kuran-ı Kerim, bilimin en zor birkaç sorusundan birine cevap vermekte ve tarihte bu cevabın aynısına rastlanmamaktadır Gelişmiş teleskopların icadıyla yapılan gözlemler Kuran-ı Kerim'i doğrulamakta, Kuran-ı Kerim'in bu mucizesinin benzerini hiç kimse gösterememekte, fakat inanmaya niyetli olmayanlar yine inanmamaktadır Zaten Kuran-ı Kerim bazı insanların hangi mucizeyi görürlerse görsünler inanmayacaklarını belirterek insan psikolojisinin bu yönünü açıklamada da mucize göstermiştir Sanırız bu örneği gören kişi, Hz İsa'nın ve diğer Peygamberlerin gösterdiği mucizelere karşı kendilerine niye inanılmadığını anlayacaktır Mucizelerin şekli, zamana göre değişmekte, fakat, hep açık arayan, gerçeği bulmaya çalışmak yerine, ben nasıl inkâr ederim diye düşünen bazı insan tipleri hiç değişmemektedir
MADDENİN KÖKENİNDE KUVVET OLMASI
Evren'in genişlediğini söyleyen ayetin başında Evren'in kuvvetle yaratıldığı açıklanmaktadır Bu ayette "kuvvet" diye çevirdiğimiz kelime "Eyd" kelimesi olup "yed" kökünden gelir ve "el" anlamına geldiği gibi, Kuran-ı Kerim'in birçok yerinde "kuvvet" anlamında da kullanılır Örneğin aynı kelime Sad Suresi 17 ayette geçer ve "  Davud'u, kuvvet verdiğimiz kulumuzu hatırla  " diye bu ayet tercüme edilir Ayetin kuvvete dikkat çekmesinin önemli bir noktayı vurgulama olasılığı vardır (Kuran'daki bilimsel mucizelerin bazısı açıkça söylenerek gerçekleşmektedir Evren'in genişlediğinin söylenmesi gibi  Bazı bilimsel mucizeler ise işaretle belirtilmişlerdir ki, bu mucizelere ancak yorumla varılabilir Bu "kuvvet" bir atomun çekirdeğine kuvvet veya gücün yığıldığı veya çekirdeğin bu güç ve kuvvetin üzerine inşa edildiği gerçeğine denk gelmektedir Einstein'ın E=mc2 şeklinde formüle ettiği denklem, tüm Evren'in kuvvet üzerine bina edildiğini göstermektedir (Enerji = Kütle x Işık Hızının karesi) Bu formül belki de fiziğin en önemli formulüdür Stephen Hawking satış rekorları kıran kitabı "Zamanın Kısa Tarihi"nde matematiksel denklemler kullanmaktan kaçınmış fakat bir tek Einstein'ın bu formulünü kullanmıştır Bu formülle kütle veya maddenin, enerjinin bir biçimi olduğu, maddenin enerjiye dönüşebilirliği ortaya konmuştur Böylece madde ile kuvvetin ayrımı yerine, maddenin kuvvet olarak tarifi mümkün olmaktadır Buradan da Evren'deki maddenin kuvvet ile yaratıldığının söylenmesinin ne kadar önemli fiziksel bir gerçekliğe işaret ettiği anlaşılabilir Güneş'ten sayısız galaksilere, süpernovalara kadar her şey aslında kuvvetten oluşmuştur
Büyük Patlamadan sonra bu kadar çok maddenin, yerçekimi kuvvetinin etkisiyle birbirinin üzerine kapanmadan, bu kadar geniş bir alanda, bu kadar büyük bir hızla birbirinden uzaklaşması, Büyük Patlama'da uygulanan kuvvetin olağanüstülüğünü göstermektedir Bu kuvvet sayesinde Evren genişlemekte ve madde birbirini çekip yeniden kapanmaktan kurtulmaktadır Bu kuvvet hem çok büyüktür, hem de Allah'ın (C C) üstün bilgisiyle çok ince bir şekilde ayarlanmıştır Bu kuvvet eğer daha zayıf olsaydı gezegenler oluşmadan madde birbirini çekerek kapanacak ve ne galaksiler, ne dünyamız, ne de hayat oluşacaktı Eğer patlamada uygulanan kuvvet daha şiddetli olsaydı; madde o kadar büyük bir alana yayılacaktı ki, yine ne galaksiler, ne dünyamız, ne de hayat olacaktı Bir fizikçinin çok güzel bir benzetmesine göre; bu patlamanın galaksilerin, dünyamızın, hayatın oluşacağı şekilde ayarlanmasının olasılığı; bir kurşun kalemi havaya attığımızda, sivri ucu üzerinde durması kadar bile değildir Allah (C C), bu patlamayla hem kudretinin büyüklüğünü, hem kendisinin bilinçli olarak ilk andan itibaren nasıl her şeyi ayarladığını göstermekte, ayrıca mesajı Kuran-ı Kerim'de bu oluşumları anlatarak Kuran-ı Kerim'in kendi mesajı olduğunu da ispat etmektedir
Böylece Kuran-ı Kerim tek bir ayette, 1900'lü yıllardan önce Evren'in genişlediğini söyleyen tek kitap olma mucizesini göstermekte, aynı zamanda aynı ayetle maddenin kuvvetle yaratıldığına da işaret ederek büyük mucizesini daha da güçlendirmektedir
E=mc2 formülünden, ışığın hızının büyüklüğünden dolayı atomun içinde depolanmış olağanüstü enerjinin varlığı anlaşılmış ve atom santrallerinden, atom bombalarına kadar yeni buluşlar bu formulün mantığına dayanılarak yapılmıştır Einstein'a kadar düşünürler maddeyi hareketsiz ve hareketi ise bu hareketsiz maddenin bir tür itme sağlayarak neden olduğu bir etkinlik olarak görmüşlerdir Leibniz (1646-1716), Allah'ın (C C) hareketi maddeye içkin yarattığını (hareketin maddenin iç yapısından kaynaklandığını) söyleyerek maddenin enerjiye indirgenebilir olduğu fikrine yaklaşmıştır; ama bilim dünyasında bu buluşun tam anlamıyla ortaya konuşu formulüyle Einstein'a aittir
İbret almak isteyenler için örnekler çoktur Etrafımıza bakmak yeterlidir
|