Kalem Süresi |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kalem SüresiMekke'de nâzil olmuştur, 52 (elliiki) âyettir "Nûn" sûresi diye de anılır Adını ilk âyetindeki "kalem" kelimesinden alır Rahmân ve Rahîm (olan) ALLAH'ın adıyla 1 Nûn Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki, 2 Sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin 3 Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır 4 Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin 5 (Sen de) göreceksin, onlar da görecekler, 6 Hanginizde delilik olduğunu yakında 7 Doğrusu Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi en iyi bilendir, hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur 8 O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme! 9 Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar 10 Şunların hiçbirine itâat etme :yemin edip duran,aşağılık, 11 (Herkesi) kötüleğen,söz götürüp getiren, 12 Hayra engel olan, mütecâviz ve saldırgan günahkar, 13 Kaba ve kötülükle damgalı, 14 Mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış) 15 Ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der 16 Biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz) 17 Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi 18 Onlar istisna da etmiyorlardı 19 Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de, 20 Bahçe kapkara kesildi 21 Sabah olurken birbirlerine seslendiler 22 "Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin!" diye 23 Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı 24 "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın"diye 25 (Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler 26 Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler 27 Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız! 28 İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim? 29 Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler 30 Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar 31 (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz 32 Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir Çünkü biz (artık) Rabbimizi(O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz 33 İşte azap böyledir Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür Keşke bilselerdi! 34 Şu da muhakkak ki, takvâ sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır 35 Öyle ya, (ALLAH'a) teslimiyet gösterenleri, (o) günahkârlar gibi tutar mıyız hiç? 36 Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? 37 Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz? 38 Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır (diye mi yazılı)? 39 Yoksa, "Ne hükmederseniz mutlaka sizindir" diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var? 40 Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak? 41 Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını! 42 O gün incikten açılır ve secdeye davet edilirler; fakat güç getiremezler 43 Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde kendilerini zillet bürür Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı (fakat yine secde etmiyorlardı) 44 (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme) Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz 45 Onlara mühlet veriyorum Doğrusu benim fendim çok sağlamdır! 46 Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? 47 Yahut gaybın bilgisi onların nezdinde de, onlar mı (istedikleri gibi) yazıyorlar? 48 Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle Balık sahibi (Yunus) gibi olma Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmişti 49 Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı 50 Fakat ardından, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu sâlihlerden kıldı 51 O inkâr edenler Zikr'i (Kur'an'ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devirivereceklerdi Hâla da (kin ve hasetlerinden "Hiç şüphe yok o bir delidir" derler 52 Oysa o (Kur'an), âlemler için ancak bir öğüttür |
|