Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Şaşırtıcı / Ürpertici Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gerçek, hikayesi, korkunç, mevlananın, mezar, odasının

Mevlananın Mezar Odasının Gerçek Ve Korkunç Hikayesi

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mevlananın Mezar Odasının Gerçek Ve Korkunç Hikayesi



O müzenin kapısından içeri girerken, karşıma 'Da Vinci şifresi' gibi esrarengiz bir hikáyenin çıkacağını bilmiyordum


Bu, bir sanduka ve onun altındaki mezarın hikáyesi


Ama öyle basit bir hikáye değil


Hikáye 13'üncü yüzyılda başlıyor ve 1930'da esrarengiz bir aile trajedisine kadar uzanıyor


Hikáye beni çok etkiledi


Sizi de etkileyeceğini tahmin ediyorum


SAF TUTMUŞ SANDUKALAR ARASINDA


Geçen salı günüydü


Hayatımda ilk defa Konya'ya gitmiştim


Konya'da Mevlana Müzesi'nin kapısından ilk adımımı attığımda, belki de sadece benim hissettiğim mistik bir rüzgár esti ve beni içine alıp ???ürdü


Hayatımda hiçbir mekán daha ilk anda beni bu kadar etkilememişti


İçerden çok hafif bir ney müziği geliyordu


Sağ tarafta, sanki saf tutmuş sandukaları görüyordum


Yanımda Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı Dr Naci Bakırcı vardı


Mevlana'nın sandukasının önüne gelinceye kadar, mistik bir turistten farklı değildim


Ancak o sandukanın önünde Dr Bakırcı'nın anlattığı o müthiş hikáye başladı


Daha doğrusu, o sandukanın altındaki 'mezar odasının sırrı'


500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE


Nefesimi kestim ve onu dinledim


İşte ondan dinlediklerim


Anlatıldığına göre her şey 1273'te Konya'da kaldırılan bir cenazeden sonra başladı


Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat ediyor


Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış Naaşı, İplikçi Camii'nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte getirilebilmiş


Müslümanlar Mevlana'nın naaşını defnedebilmek için gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş Ancak onlar, 'Bize İsa'yı da Musa'yı da Mevlana öğretti' diyerek bunu reddetmişler


Mevlana'nın kabrinin altına bir 'mezar odası' bulunuyor


MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ


Eski Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı' denilen bir mezar odası yapılırmış


Mevlana'nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş


Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş


Sadece bir kişi hariç


Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş


Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler


Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış


Veya düşürmüş


Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş


Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş


Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş


Dr Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor


KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ


İşte bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye başlanmış


Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu?


Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu


Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu


Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış


Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu


Kız çocuğu orada yatan Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi


Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor


O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı


Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü


1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA


Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor


Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı


Bu olayın iki tanığı vardı


Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri


Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca


1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir


İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir


Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır


O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ


Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer


Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir


Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler:


'Sakın oraya inmeyi düşünmeyin'


Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir


Halıyı kaldırır Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer:


'Müdür bey, yetiş evin yanıyor'


Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur


İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur


Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir


KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA


Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdı


Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştı


Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu


Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı


Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur


Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir


Çocuk öteki dünyaya göçmüştür


Çocuğun başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır


O adam, Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt'tur


Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir


MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER


Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar:


'Yetmedi mi? Affet artık'


Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi?


Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı?


Bunların cevabı yok


Ben bunları anlatan insanlardan dinledim


Bildiğimiz tek şey var Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor


Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder


Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak


Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var


Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar

__________________

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.