Prof. Dr. Sinsi
|
Seyfi Teoman'la 'Tatil Kitabı' Üzerine
Berlin Film Festivali'ndeki dünya prömiyerinden beri Seyfi Teoman'ın ilk uzun metrajı 'Tatil Kitabı' için beklemedeydik Seyfi'nin röportaj sonrası için tatil planları hazırdı ama ikinci filmi de yolda  
Nisanda İstanbul Film Festivalinde şanslı azınlık Tatil Kitabını izledi, darısı iyi film izlemek isteyen sinemaseverlerin başına Yurt dışında bir dolu ödül kaptı, daha nicelerini kapacağına eminiz, Tatil Kitabı Eylülün en iyilerinden  
Tatil Kitabı yurtdışında festivallerde oldukça ses getirdi Artık daha ünlü oyuncularla çalışıp daha büyük prodüksiyonlar yapma zamanı mı?
Tatil Kitabının bütçesi az gibi gözüküyor ama kamera önünde harcanan miktar çok daha fazla Bir evde iki oyuncu arasında geçen bir film değil sonuçta Bir sürü çocuk oyuncu kullandık; yol ve hastane gibi kamusal alan çekimleri yaptık Bunların hepsi para demek Bir de çok hızlı çekmek zorunda kaldık filmi Bundan sonra umduğum tek şey daha rahat koşullarda, daha uzun bir süre zarfında çalışmak olur Oyuncular açısından ise çok memnunum Taner Birsel ile çalıştım Tatil Kitabında ve kendisi çalışılabilecek en büyük oyunculardan bir tanesi Yine en iyi oyuncularla çalışmak isterim Ama bunun maddi açıdan sorun olacağını sanmıyorum çünkü oyuncuların çoğu senaryoyu beğenirse, projeye inanırsa para almıyor
İlk filmi yapmanın zorlukları neydi? Ufak bir bütçeyle çalışmak zorluklardan biriydi herhalde
On yıldır sektördeyim, birçok iş yaptım ama Tatil Kitabında on senede öğrendiklerimden çok daha fazlasını öğrendim En büyük sorun deneyimsizlikti Bütçe kısıtlı olduğu ve her şeyi destekle yaptığımız için çok kısa sürede çekmek zorunda kaldık filmi İlk filmi yapan biri için bu çok zor, çünkü hız deneyimle kazanılan bir şey Benim asistanlıktan gelmem, görüntü yönetmenimin daha önce uzun metrajlarda çalışmış olması ve ekibimin çok hızlı, pratik olması durumu kolaylaştırdı İkinci zorluğu ise oyuncularla olan iletişimde yaşadım, çünkü o da deneyim gerektiren bir şey yönetmen açısından Oyuncunun yönetmene güvenmesi gerekiyor Genç yönetmene oyuncunun çok fazla toleransı olmayabiliyor Falsonu aramıyorlar ama çekim takviminin bir gün bile gerisine düşünce oyuncunun güveni hemen kırılıyor Ben bu sorunu yaşamadım ama ilk filmini yönetenler bunu yaşar genelde Yapımcılarla sette ne yapılması gerektiği dersini iyi çalışmıştık, takvimin hiç gerisinde kalmadık, ileriye bile düştük
Tüm olayları seyircinin gözüne sokmayan, belli kilit olayları göstermekle yetinip izleyiciyi düşünmeye davet eden bir sinema diliniz var Bu durumda belli bir entelektüel seviyenin üstündeki kitleye mi hitap edecek filmin?
Kimi hedef aldığım konusu çok problemli Hedef kitle belirlemek ve ona göre film yapmak dürüst ve gerçekçi değil O hesaplar çoğu zaman tutmaz zaten İzlediğim zaman seyirci olarak beni duygusal anlamda etkileyecek filmler yapmak istiyorum Kendim için sinema yapıyorum Ama kendim için derken, filmi alıp rafa koymayı kastetmiyorum Tabii ki insanlar seyretmeli
Genel kitleye kolay hitap etmez sanırım Tatil Kitabı
Evet çünkü izlemesi biraz zor Anlatımı yavaş ama kendini kaptırdın mı izliyorsun Seyirci için izlemeyi kolaylaştıran unsurlardan biraz kaçındık örneğin müzik yok Bunu konuya mesafeli durmak, objektif yaklaşmak istediğimiz için yaptık
Senaryoda klasik dramatik bir yapı yok
Doğru Klasik dramanın genel kurallarına olan uyan özdeşleşme, çözünme, çatışma gibi unsurları kullanmadık Onun yerine genelde Uzakdoğu sinemasında görülen, Türk sinemasında da örneklerine rastladığımız ufak aile içi gerilimler var Rastgele seçilmiş gibi gözüken ama aslında hayatın gevşekliğini, şiirini yansıtan bilinçli seçilmiş anlar var
Bu bahsettiğin anları somutlaştırabilir misin? Günlük hayattan verebileceğin bir örnek var mı bu kategoriye giren?
Normal ve sıradanmış gibi gözüken, günlük hayatın bir parçası olan durumların aslında özünde dramatik ve derin tarafları var örneğin filmde kadın, dolaptan yorganları çıkarıyor havalandırmak için Sonra yorganın içindeki pamukları çıkarıp dövüyor havalanması için İlk bakışta günlük hayatın parçası bir olay Ama kadın onu döverken belli bir oyunculuk sergiliyor Hızlanıyor giderek ve hıncını almaya çalışır gibi oluyor Kadın o şekilde deşarj oluyor Tüm bağlamın ve filmin içinde bu sahne kadının psikolojisine dair bir şeyler söylüyor Bunun gibi belli bir durum gösterip, ordaki potansiyeli filmin içine yedirmeye çalıştım
Bulut Filmin kurucularındansın Şimdilik sadece Tatil Kitabının ve kısa filmin Apartmanın (2004) yapımcılığını üstlendi Bulut Film Kendi işinizi kendiniz yapmak için mi kurdunuz Bulut Filmi yoksa genç yönetmenlerin de elinden tutup işi büyütecek misiniz?
Kurucu demeyelim ama beraber hareket ediyoruz Nadir öperli ve Yamaç Okur ile Ortaklık diye bir şey yok arkadaşız hepimiz Apartman filminde onların da desteği oldu ama henüz Bulut Film yoktu o zaman Ben kendim yaptım Bulut Filmin amacı belli bir profilde ve belli bir bütçede yönetmen filmleri yapmak Onun için Theron Pattersonun filmini yapıyoruz mesela Elinden tutmaktan ziyade amacımız belli bir line-up oluşturmak Beğendiğimiz projeleri yapmak istiyoruz Yapımcı da yaratıcı biri olmalı ve yönetmen ile ortak bir bakış açısına sahip olmalı
Ekonomi okumuş olmak sinemaya birkaç adım geriden başlamayı da beraberinde getirdi mi?
çok değil çünkü her şeyi sektörde öğreniyorsun, kimse okulda bir şey öğrenmiyor özellikle Türkiyede
Ekonomi okurken bir yandan kendini sinema adına nasıl geliştirdin? çok film izleyerek veya kurslara katılarak mı?
Zaten çok iyi bir ekonomi öğrencisi değildim Okul bitmeden Polonyaya gittim sinema okumaya Diplomamı dönünce aldım Boğaziçinde sinema bölümü yoktur ama çok yönetmen çıkar Ben de üniversitedeyken festivale gidiyordum, film yapmak istiyordum Okurken aynı zamanda sektörde çalışmaya başladım Alman televizyonunda çalıştım, kamera asistanlığı yaptım Fotoğrafa da ilgim vardı
Sinema aşkı ne zaman başladı sende? çocukken mi yoksa üniversitede Boğaziçindeki yoğun sinema kültürüyle tanışınca mı?
çocukken oluşmadı pek sinema sevgim Ben televizyon izlemeyi ve çizgi roman okumayı çok severdim Aklına gelebilecek her diziyi, TRTnin her yayınladığını izlerdim çocukluğum Türk sinemasının krizde olduğu döneme denk geldi Yazlık sinemalar kapanmıştı, her şey videodan izlenirdi ve **** sinemaları vardı sadece 1990ların başında yabancı dağıtımcılar girmeye başladı sektöre O zamanlar film izlemeye başladım ben de İlk izlediğim Ghost sanırım Bir de edebiyata ve roman okumaya çok meraklıydım üniversitedeyken İstanbul Festivaline gitmeye başladım Alternatif filmler çok heyecanlandırdı beni Yılmaz Güneyin Duvar filmi çok ilham verici oldu Onun dışında Boğaziçinde altı-yedi tane sinema dersi almışımdır
Tayvan Yeni Dalga sinemasından etkilendin, Tatil Kitabında da bu dalgaya ait minimalist bir dil kullandın Ama genel izleyici kitlesi için bu tarz yönetmenlerin filmlerinin altmetnini okuyabilmek zor Tayvan Yeni Dalgasında hem izleyici, hem yönetmen olarak sana çekici gelen ne var? Uzakdoğu sinemasından özellikle sevdiğin yönetmenler kim?
Bu tip yönetmenlerin filmlerini festivallerde göre göre ilgimi çekmeye başladı İlk tanıştığım Tsai Ming Liang ve Hou Hsiao Hsiendi Sonra Edward Yangi keşfettim Yi Yi filmiyle Bunları izledim ama Tayvan Yeni Dalga diye adlandırıldığını sonradan öğrendim Aslında çin sinemasının bir parçası bu saydıklarımız Uzakdoğu sineması aslında Yasujiro Ozu ile başlar Uzakdoğuluların bir duruşu ve anlatım yöntemi var En hası Tayvanlı yönetmenlerde Benim en çok sevdiğim, Ozu da da olan anlatmak istediğini mümkün olduğu kadar eksilterek anlatmak Klasik anlatıma prim vermemek, küçük hayatlardan, hayatın kendisinden bir şeyler anlatmak Ama natüralist anlatım değil, bahsettiğim kendine göre bir yapısı olan bir anlatım tarzı Ayrıca Tayvan sinemasının özellikle Japonlardan farkı, kendi ülkelerinin ekonomik, sosyo-kültürel tarihini bireyler üzerinden başarıyla anlatmaları Bize de çok benziyor aslında politik sorunları örneğin Liangın Brighter Summer filminde ulusal marş çalar, herkes ayakta durur birkaç kişi haricinde Durmayanları döverler Böyle bir sahne başka hangi filmde olur bilmiyorum Tam bir mücevher Tayvan sineması 90larda ve 2000lerin başında taze filmler yapan sadece Tayvanlılar ve İranlılar Bunlar bana çok ilham veriyor Sadelikten çok büyük bir güç ve anlatım çıkabileceğine dair fikir veriyorlar Bence Avrupa ve Amerika filmlerinden ziyade Japon, çin, Tayvan, Rus ve İran filmleri bize daha yakın çünkü kültürel olarak benzeşiyoruz Ayrıca Amerikan bağımsız öncülerni de en çok etkileyen de Ozudur
Le Voyage Du Ballon Rougeu nasıl buldun?
çok beğendim Hsien kendi sinemasında yeni bir döneme girdi zaten Avrupada çekmesi fark etmemiş direk Hsien filmi olmuş Haneke de Pariste film yapıyor ama çok iyi yakalıyor
Başka hangi akımlar ve yönetmenler etkiledi seni bugüne kadar?
Yeşilçamdan da çok isim var aslında Metin Erksan, Lütfi Akad, Yılmaz Güney gibi isimleri sinema yapan herkes sever zaten Yönetmen gözüyle baktığım zaman çok hayranlık duyuyorum yaptıklarına artistik olarak
Türk sinemasının sorunlarından biri yönetmenlerin hasılata çok takılıp risk almaktan kaçınmaları olabilir mi?
Yok Türk sineması 90larda çok zor bir dönem geçirdi Finansal anlamda hiçbir şey yoktu Reha Erdem, ümit ünal, Derviş Zaim, Semih Kaplanoğlu gibi isimler film çekerken büyük zorluklar yaşıyordu Herkes cebinden koyup veya evini ipotekleyip film yapıyordu Bu saydığım isimler bizim önümüzü açtı Bu dönemi aşmayı başarabildiği için Türk sinemasının asla kaybolmayacağını düşünüyorum O kadar zorluğa rağmen çok iyi filmler yapılabildi o dönemde Kültür Bakanlığının desteğinin çıkması bayağı ivme kazandırdı son yıllarda Bir sürü insan bu destekle film yapıyor şimdi Berline gelerek ve diplomatik işlerde destek oldular bize de
Film izlerken kurguya, senaryoya vs takılmaktan duyguyu yakalayamadığın veya karakterle özdeşledemediğin için hayıflandığın olur mu?
Yok, normal seyirci gibi izleyebiliyorum filmleri Standart olmayan, özel bir anlatım biçimi varsa fark ediyorum tabii ki Onu yakalayınca ayrı bir coşku duyuyorum
Filmi bir kere izlemek yeter mi sana?
Yeter ama bazı filmleri defalarca izleniyor, hala taze kalanlar olabiliyor Edebiyatta da öyledir, bazı kitaplar tekrar tekrar okununca değer kazanır
Diyalogları önceden mi yazdın yoksa doğaçlamaya gittin mi sette?
Filmin çok disiplinli ve yapısal bir anlatımı olduğu için doğaçlamaya gitmedik Ama on yaşındaki çocuk oyuncuya hiç tekst vermedik mesela Oyuncu olanlar ise çalışıp, ezber yapıp geldiler sete Bir tane amatör oyuncumuz var baba rolünde Ona ilk başta vermedim tekst ama sonra hata olduğunu anladık Başta oyunculuğu taze kalsın diye böyle bir yöntemle yaklaştık ama doğru değilmiş Tekst vermediğimiz zaman çok daha fazla zorlandı, çalışıp geldiği zaman çok daha başarılıydı Birkaç sahne çektikten sonra fark ettik bunu ve diyalogları vermeye başladık çocuğa ise sadece sahneye geldiği zaman Bu senin annen o da baban şeklinde direktif verdik çok yetenekli olduğu için hiç zorlanmadık çocuğu Silifkeden bulduk, daha önce oyunculuk yapmamış
Yeni projen Barış Bıçakçının Bizim Büyük çaresizliğimiz adlı romanını sinemaya uyarlamak Bu proje nasıl ortaya çıktı ve şu an ne aşamada?
Barışı yazar olarak çok beğenirim Şimdi daha çok tanınıyor ama benim keşfettiğim dönemde pek bilinmiyordu Sinemada benim yapmaya çalıştığım şeyi edebiyatta çok iyi yapıyor Onun çok sevdiğim öykülerinden biri sakız satmakla ilgiliydi çocukken benim de sakız satmakla ilgili bir deneyimim oldu O nedenle öyküyü geliştirdim ve Tatil Kitabının içine koydum Sonra Barışla öyküyle ilgili izin alırken tanıştık Tatil Kitabının senaryosuna da baktı Bize çok iyi birkaç fikir verdi Ben Bizim Büyük çaresizliğimiz romanını da çok sevdiğim için Yamaç Okur filmini yapmayı teklif etti Sonra senaryo üzerinde birlikte çalışmaya başladık Barışla O Ankarada yaşıyor ama internet üzerinden hallediyoruz
|