Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'daki Pompei
Knidosta çıkarılan kandillerin çoğunda sevişen çiftler resmedilmiş
Cinselliğin uluorta konuşulamadığı Antikçağda, insanlar özgürce fanteziler kurabilecekleri yeri, Knidos olarak belirliyorlar Öyle ki, bu cinsellik gizli, ancak çok da heyecan verici bir şekilde yaşanıyordu Genelev kalıntıları, Knidostaki cinsel yaşamı günümüze taşıyan en önemli bulgular O çağlarda genelevleriyle ün yapan kent, uzak diyarlardan gelen gemiciler ve Arap tacirlerin uğrak yerine dönüşüyor
Eski kaynaklarda, herkesin giremediği, kentin yasak bölgesi ilan edilen bir bölümden bahsediliyor Tam bir şehvet noktası kabul edilen bu alan, sokakta ve yerlerde sevişenlere, kadın kılığına girmiş erkeklere, ağır makyajlı, dönemine göre bol dekolteli kadınlara mekânlık ediyordu
Böyle bir ortam olur da bunun ticaretini yapmak için ortaya kimse çıkmaz mı? Knidoslular, gemicilere en güzel kadınları sunup, açık saçık resimlerle süslü kandiller satarak, bugünün sanal *****grafisinin yolundaki ilk adımları atmışlar O dönemlerde çok rağbet gören bu kandillere, günümüzdeki Knidos kazılarında sıkça rastlanıyor Bu kandillerin üstünü süsleyen resimler, günümüzün cüretkâr *****grafik resimlerine taş çıkartıyor
Antikçağ yazarlarının eserlerinde de bu kandil turizminden bahsediliyor Ünlü matematikçi, astronom ve filozof Eudoksos, dönemin en önemli heykeltıraşları Faroslu Skopas ile Bryaksis, İskenderiye Fenerinin mimarı Sostrates, Pers kralını amansız bir hastalıktan kurtaran hekim Ktesias, Knidosta yaşamış adlar  Homeros ve Thukydides , eserlerinde bu antik kentin yeri hakkında bilgi veren yazarlar arasında yer alıyorlar
Devekuşu ile Satyrin birleşmesi
Güzellik ve **** ilahesi olarak tarihe damgasını vurmuş Afroditin yeri ise ayrı bir özellik taşıyor Bugün Knidosta, dillere destan Afrodit heykelinin tozuna bile rastlamak mümkün değil
Zamanın ünlü yontucusu Praksitelesin beyaz, sert mermerden yaptığı eser, tanrıça Afroditin ilk çıplak heykeli Kendinden emin, hafif açık dudaklarındaki tebessümle tüm cazibesini gözler önüne seren, çıplak, güzelliğiyle insanları mest eden bir heykel  Bu şaheser, o dönemin tüccarlarının **** pazarı için de bulunmaz bir fırsata dönüşmüş
M S 2 yüzyılda yaşayan Pseudo Lukianas, Erotes adlı kitabında, bir yolculuğu sırasında dostu Kharikles ile Knidosa uğradığını, dostunun Afrodit heykelini görünce nasıl hayran kaldığını anlatıyor: Kharikles tanrıçaya doğru yürüdü ve onu ıslak dudaklarıyla öpmeye başladı Uzun süre sarıldı ve kendinden geçti Tanrıça ile adeta bütünleşmişti  
Praksiteles, yonttuğu heykelin canlı gibi algılandığını fark edince, heykeli civardaki adalarda yaşayanlara satmak istemiş Ama, heykel çıplak olduğu için kimse almaya cesaret edememiş Ancak, Knidoslular heykeli görür görmez bunun kaçırılmaz bir fırsat olduğunu anlamışlar ve **** pazarında işlerine çok yarayacağını düşünerek satın almışlar Heykeli, Afrodit Tapınağının en güzel yerine koyarak, yine ticari bir zihniyetle kullanmaya başlamışlar
Afrodit Tapınağı, heykel sayesinde öteki tapınaklardan daha çok rağbet görür hale gelmiş ve bu çırılçıplak güzelliği her cephesinden seyretme isteği, Knidosa akını bir kat daha artırmış Antikçağda, kentin ileri gelenlerinin güzel kızları, tanrı vergisi bu estetiklerine şükran duygularını sunmak için, kendilerini bir süre Afrodit Tapınağına adar ve bu süre içinde tapınağı ziyaret edenlere vücutlarını ikram ederlerdi
Zeus ile Leda
Nitekim, Afrodit Tapınağındaki ayinlerle ilgili pek çok anlatı var Pseudo Lukianas bu efsanevi öykülerden birini şöyle anlatıyor:
Afrodit Tapınağı, normal tapınaklardan farklı olup, ön ve arkada iki giriş kapısı bulunuyordu Böylece isteyen, tanrıçayı hem önden hem arkadan izleyebiliyordu Biz de tanrıçayı tüm yönleri ile izlemek için arka kapıya gittik Büyük bir hayranlıkla tanrıçayı izlemeye doymuştuk Tam oradan ayrılmak üzereyken bacağının birinde leke gördük Bu temiz bir giysinin üstündeki pis bir lekeyi anımsatıyordu Mermerin parlayan, düz, olgunlaşmış yüzeyinde bu leke çok çirkin görünüyordu İlk önce mermerin içindeki bu siyah lekenin doğal bir hata olduğunu düşündüm
Bu sırada yanımızda duran tapınağın görevli kadının dikkatini çekmiş olacak ki, bize ilginç bir olay anlattı Buna göre, kentin saygın ailelerinden birinin genç oğlu, Afrodit Tapınağını çok sık ziyaret etmeye, bazen gününü tapınakta geçirmeye başlamış Sabahları çok erken saatte tapınağa gelir, güneş battıktan sonra da istemeye istemeye eve dönermiş Sonuçta, bu genç tanrıçaya aşık olmuş Günlerini, aralıksız olarak bıkmadan usanmadan tanrıçanın karşısında oturarak, tanrıçayı hayranlıkla, aşk ateşi ve şehvetle seyrederek, bir yandan da ünlü yontucu Praksitelese hayranlık duyarak ve onu baştanrı Zeus seviyesinde onurlandırarak geçirirmiş
Bir gün tapınakta saklanmış ve kapılar görevliler tarafından kapatıldıktan sonra, tanrıça ile baş başa kalmış Arzu ve isteklerinin sınırsızlığa ulaştığı o gece, tanrıçayla şehvetli bir aşk yaşamış Şehvetin sonucunda Afroditin bacağında oluşan bu leke ertesi gün fark edilmiş Gizlice kaybolan gence ne olduğu bilinmiyor Yalnız, saygın bir aileye mensup olduğundan, adı önce gizli tutuluyor ve zamanla da unutuluyor  
Antikçağlarda adı **** merkezine çıkan Knidos, dünyanın çeşitli yerlerinden ünlülerin mesken tuttukları bir yer halini aldı Kentin büyüsüne kapılanlar ve kentte yaşanan aşk öykülerini bilenler, burayı sınırsız cinselliğin merkezi olarak kabul ediyorlar
Zaman tünelinde Knidos  Heykelin, yıllar sonra, bir Bizans imparatoru tarafından İstanbula götürüldüğü ve birçok kopyasının yapıldığı rivayet ediliyor Knidosta yapılan kazılarda, heykelden en ufak bir parça bile bulunamadı Bütün bu ihtişamdan geriye, sadece, kalp şeklinde mermer kolonlardan oluşan bir yol kalmış durumda
Knidoslu Demeterin dramatik efsanesinde de, Anadolunun Pompeisinden yansımalar görmek mümkün Tanrıların tanrısı baba Zeus, tanrılar hiyerarşisindeki rakipsiz konumuna karşın, karısı Hera ile olan evliliği dışında pek çok aşklar yaşamasıyla ünlü Ölümlülerden bile gözüne kestirdiği, canının çektiği bir kadını aklına koyunca hiçbir engel tanımaz, ona sahip olurdu
Binlerce yıl öncesinin Olympos sosyetesinde yüzyılımızın uçkur gate olaylarının bin beteri ve her türlüsü, Helen tanrıları arasında da vardı anlaşılan Kimsenin ses çıkaramadığı bu büyük **** skandallarının değişmez başrol oyuncusu da, ne ilginçtir ki, gökleri titreten, yeri göğü hallaç pamuğu gibi atan Zeustu  Sarışın örgülü saçlı, sağlıklı ve güzel bir tanrıça olan Demeterle yaşadığı macerayı ve kızı Pershephonenin doğuşunu Hesiodos şöyle anlatıyor: Demeterin de yatağına girdi Zeus, canlıları doyuran, tarlalar tanrıçasının  Ak kollu Persephoneyi doğurdu Demeter  
Heykelin, yıllar sonra, bir Bizans imparatoru tarafından İstanbula götürüldüğü ve birçok kopyasının yapıldığı rivayet ediliyor Knidosta yapılan kazılarda, heykelden en ufak bir parça bile bulunamadı Bütün bu ihtişamdan geriye, sadece, kalp şeklinde mermer kolonlardan oluşan bir yol kalmış durumda
Knidoslu Demeterin dramatik efsanesinde de, Anadolunun Pompeisinden yansımalar görmek mümkün Tanrıların tanrısı baba Zeus, tanrılar hiyerarşisindeki rakipsiz konumuna karşın, karısı Hera ile olan evliliği dışında pek çok aşklar yaşamasıyla ünlü Ölümlülerden bile gözüne kestirdiği, canının çektiği bir kadını aklına koyunca hiçbir engel tanımaz, ona sahip olurdu
Binlerce yıl öncesinin Olympos sosyetesinde yüzyılımızın uçkur gate olaylarının bin beteri ve her türlüsü, Helen tanrıları arasında da vardı anlaşılan Kimsenin ses çıkaramadığı bu büyük **** skandallarının değişmez başrol oyuncusu da, ne ilginçtir ki, gökleri titreten, yeri göğü hallaç pamuğu gibi atan Zeustu  Sarışın örgülü saçlı, sağlıklı ve güzel bir tanrıça olan Demeterle yaşadığı macerayı ve kızı Pershephonenin doğuşunu Hesiodos şöyle anlatıyor: Demeterin de yatağına girdi Zeus, canlıları doyuran, tarlalar tanrıçasının  Ak kollu Persephoneyi doğurdu Demeter  
Antikçağlarda adı **** merkezine çıkan Knidos, dünyanın çeşitli yerlerinden ünlülerin mesken tuttukları bir yer halini aldı Kentin büyüsüne kapılanlar ve kentte yaşanan aşk öykülerini bilenler, burayı sınırsız cinselliğin merkezi olarak kabul ediyorlar
Kaynak: focusdergisi com tr
|