Prof. Dr. Sinsi
|
Duyumculuk (Sansüalizm) - Eleştirel Teori - Entüisyonizm - Evhemerosçuluk
Duyumculuk (Sansüalizm)
Bütün bilgilerimizin duyumlardan geldiğini ileri süren felsefe sistemi
Gerçek duyumculuk, Condillac'ın ileri sürdüğü bilgi teorisidir Bu teori, duyumların değişikliğe uğradığını ve çeşitli şekillere büründüğünü ileri sürer Bu filozofa göre, iç deneyin olguları veya düşünme, duyumlardan ve duyumların işlenmesinden doğan bir sonuçtur Nitekim, duygunluk haline gelmesi bakımından duyum, istek dediğimiz olguyu, iradeyi ve bütün iç yetilerimizi ortaya çıkarır: tasavvur haline gelmesi bakımından ise, dikkati, karşılaştırmayı, yargıyı; yani bütün fikri işlemlerimizi doğurur
Başka filozoflar da, duyumun, bütün ruhi hayatımızın ve bilgimizin temelinde yer aldığını ileri sürmüşlerdir Ama, duyumu ele almaları bakımından iki grup teşkil ederler Bu gruplardan birincisi, maddeci duyumcular adını alır Bu görüşü benimseyen Holbach, Helvetius ve Feuerbach gibi filozoflara göre, duyum, dış dünyanın duyularımız üzerindeki etkisinden doğar İkinci grupta yer alan Berkeley, Hume, Kant, Avenarius ve Mach gibi idealist duyumculara göre ise, duyum, dış dünyanın gerçekliğini göstermeyen öznel bir bilinç olgusudur
Eleştirel Teori
Max Horkheimer, Jürgen Habermas, Theodor Adorno ve Herbert Marcuse'nin en önemli temsilcileri olarak belirdiği bir 20 yüzyıl düşünce ekolü Frankfurt Okulu olarak da bilinen ve Marksist tarihi analiz metodlarına sadakat ifade ederken, Marksizmin temel öneminin tarih teorisinde veya ekonomik değerin ve üretim sürecinin izahında değil, fakat, bilincin eleştirel analizi için sağladığı yanlış bilinç, yabancılaşma gibi kavramsal aletlerde yattığını söyleyen ve yukarıda adı verilen filozoflarla birlikte anılan teorik görüş
Eleştirel teori mensupları Marx'a kısmen analizleri Hegel'in spekülatif kültürel analizinin damgasını taşıdığı için, kısmen de kapitalist üretimin içerdiğine inandıkları çatışmaları bu çatışmaların kapitalist üretime katılanların bilincindeki etkileri yoluyla gösterdiği için değer verirler "Sistem teorisi"nin veya sibernetikin (cybernetics) ve yorumsamacılığın (hermeneutics) da içinde bulunduğu daha birçok unsur (kaynak) eleştirel teoriye girer
Eleştirel teorinin temel görüşü şu şekilde ifade edilebilir: Bilinç yorumlanmak için orada durmaktadır, ve, onun yorumunda, bu bilincin içinde olduğu üretim ilişkileriyle olan ilişkisi yanında sosyal düzenlemelerin moral mahiyeti de ortaya çıkarılır Bu teşhisçi bilinç analiziyle birlikte krizi ve katastrofu (catastrophe), bütün biçimlerinde ve açığa çıkartıldıkları bütün farkına varış seviyelerinde açıklama teşebbüsü de eleştirel teoride yer almaktadır
Entüisyonizm
Bu düşünüşün en önde gelen temsilcisi Fransız düşünür Henri Bergson'dur (1859-1941) Bergson'a göre yaşam, sürekli değişim gösteren bir süreçtir Zaman da yaşamla birlikte değişim gösterir Yaşamın bu değişimi yaratıcı bir atılımdır
Yaratıcı atılım (Hayat hamlesi), bütün canlı varlıklardaki iç kuvvettir Bu kuvvet, yaratıcılık özelliğiyle sürekli yeni türler ve yeni cinsler meydana getirir Yaratıcı atılım, her canlıya sıçramalı hayat veren tanrısal güçtür Tanrı, bitip tükenmeyen bir hayattır, sonsuz eylem ve özgürlüktür
Zekâ, sürekli yaşam değişimini kavrayamaz Zekâ, duruk ve eylemsiz maddeyi kavrayıp bilebilir Sezgi, kavradığı madde bilgisinden ve pozitif bilimlerin sağladığı bilgiden farklı bir bilgidir İnsan böyle bir bilgiye, varlığın iç gelişimini, iç dinamiğini sağlayarak ulaşabilir
Bergson'un sezgici görüşü, Ortaçağ'da İslam düşünürü Gazali tarafından da benzer biçimde dile getirilmiştir Gazali'ye göre insan, "Kalp Gözü" ile her şeyi bilebilir Bu ise ancak içsel temizlenme ve arınmayla mümkün olabilir
Evhemerosçuluk
Kireneli Euhemeros'un tanrıtanımazlık öğretisi Aristippos'un hazcılık okulundan yetişen Messeneli Euhemeros, Kirene okulunun dinsel alandaki tutumunun kuramcısıdır Ona göre bilgeliğin ön koşulu, boşinançlardan sıyrılmaktır
Tanrılar, insanların yaratışıdırlar ve önçağın büyük adanılan olup kendilerine duyulan sevgi ve saygının gelişmesinden doğmuşlardır İnsanlar, büyük kişilere duydukları saygıyı giderek Tanrılık kata çıkarmışlar ve çeşitli Tanrılar uydurmuşlardır Euhemeros, bütün bunları romanımsı bir gezi yapıtında anlatır ve Hint Okyanusundaki Penkhaia adasında bir tapınakta bulduğu bir yazıtta okuduğunu söyler Romalı ozan Ennius Euhemerus adlı yapıtıyla, İ Ö 300 yıllarında yaşamış olan Hellenistik romancı Euhemeros'un bu düşüncelerini Roma'da yaymıştır
Euhemeros hazcı ve usçudur, amacı kendi çağının tanrılarıyla savaşmaktır Oysa Hıristiyanlığın ünlü kilise babası Augustinus, onun bu açık tanrıtanımazlığını, çoktanrıcılığın ve putataparlığın saçmalığını tanıtlayarak Hıristiyanlığı yüceltmek için kullanmıştır Euhemeros'un böylesine bir üne kavuşmasının nedeni de budur Euhemeros'un bu düşünceleri, çok daha sonra, İngiliz düşünürü Herbert Spencer tarafından savunulmuştur
|