Prof. Dr. Sinsi
|
İvan Seliminski
Sanatı ve Düşünceleri:
Seliminski, Kidonia ve Atina’da; Yunan filozoflarından Eflatun, Aristo, Sokrates ve Demokritos üzerinde çalışmıştır 18 yüzyıl Fransız filozoflarından Rousseau, Montesquieu, Helvetius ve Condorcet’den etkilenmiştir Ayrıca, onda, Lamarck ve Humboldt gibi, natüralistlerin etkisi de görülür Romanya’da bir göçmen olarak bulunurken, Yury Venelin’in, “Eski ve Modern Bulgarlar” adlı eserini okumuş ve 500 yıllık durağanlıktan sonra, tarih üzerinde çalışılması gerektiğini düşünmüştür
19 yüzyılın ilk yarısında, ekonomik olarak gelişen Bulgar toplumunda, Seliminski’nin sosyal görüşleri oluşmaya başlamıştır Batı ülkelerinin kültürel gelişimine tanık olması da, onu çok etkilemiştir Seliminski, “Sliven Ulusal Birliği ve Büyük 1830 Göçü” adlı broşüründe, Bulgar toplumunun oluşma aşamalarını anlatır O, Bulgar toplumunun;Yunan soylusu olduklarını söyleyen Bulgarlar ile soylu olmayıp, Torlak adıyla anılan sınıflardan oluştuğunu söylemektedir
Seliminski’ye göre, ekonomik ve ahlaki yasaya uyum, toplumun ilerlemesini garanti eder ve bu yaklaşım, sömürüye karşı yönlendirilmiştir O, baskı altındaki, sömürülen sınıfları savunur İnsanlar arasındaki eşitsizliğin ve sınıf farklarının bilincindedir Ancak, sınıf çatışmalarının, sosyal ilerlemenin kaynağı olduğu gerçeğini kavrayamamıştır
Seliminski, “Ulusal Uyanışımızı Nasıl Anlamalıyız?” adlı denemesinde; gerçeğin, tarihi olaylar ve ahlaki davranışların, göreceli bir değerlendirmesi olduğunu savunur Deneyim ve uygulama, gerçeğin tek ölçütüdür İnsan, diline ve birbirleriyle olan düşüncelerine göre, dünyayı tanımak ve yönetmek zorundadır
Seliminski, birçok eserini, dinin kökenine ve var olan dinlerin eleştirisine adamıştır O, dini, doğal bilim materyalizmi ile açıklar Ona göre, din; insanlığın aptallığının bir meyvası ve bilinmeyen doğa güçlerine karşı olan korkusudur Dinler, sadece şekilsel olarak birbirinden ayrılır; ancak, özünde, hepsi aynidir Ahlaki değerler, insanlar arasındaki, sevgi ve barış üzerine kurulur Seliminski’ye göre, din adamları ve dini organizasyonlar; dinin, ahlaki değerlerini çarpıtmışlar ve Tanrı’yı, insan özelliklerine sahip bir varlık olarak kabul etme yanlışına düşmüşlerdir Bu açıdan, gerçek Hıristiyanlığa en yakın olan kilise, Protestan kilisesidir
Seliminski, Bulgar felsefi düşüncesinde, materyalist geleneğin kurucusudur Onun felsefi görüşleri, antropolojik materyalizm olarak nitelenebilir Aykırı bir materyalist olan Seliminski, dünyanın tözünün yorumlanması konusunda; Petr Beron’un ortaya attığı, devinimin, Tanrı’dan kaynaklandığı görüşünü aşar Ona göre, madde ve onun içsel devinim özelliği, var olan dünyanın tek temelidir Madde; nesnel, insan aklının dışında ve bağımsız olarak oluşur Madde, bilginin kaynağıdır ve zihnimizdeki düşünceler, duyularımız aracılığıyla ulaşır
Seliminski’ye göre, algılama; insan zihnine yansıyan, nesnel gerçekliktir Dış dünyanın duyularımız üzerindeki etkisidir ve kurama bağlı olmayan bir temele oturur Sadece algılama değil, düşünce de, nesnel gerçeklikten doğar Ona göre, algılama, kavramanın temelidir “Doğal Bilimler ve Felsefe Üzerine Notlar” adlı denemesinde, düşüncenin; aldığı etkileri, ayna gibi yansıttığını söyler Bu, düşünmenin, duyular aracılığıyla kavramasıdır Seliminski, düşüncenin, gerçeğin genel bir yansıması olduğu savını yadsır Ona göre, düşüncenin oluşması, her şeyin genel özelliğine ve soyutlaştırılmasına bağlıdır
Akıl konusunda, Seliminski ile Kant arasında, açık bir benzerlik vardır Kant’ın savunduğu ve aydınlanma düşüncesinin simgesi olan, “Aklını kullanmada cesaretli ol!” ilkesini; Seliminski, “Akıl, kilisenin baskısı ile insan düşüncesinin özgürlüğü arasında, ayırıcı ilke olmalıdır ” şeklinde söylemiştir
Seliminski, doğal bilimler üzerine kurulmuş ve deizm izleri taşıyan bir materyalizm yanlısı felsefecidir Ona göre, organik madde, tüm materyalist dünya ve insan toplulukları; doğanın anayasası olan, gelişim yasasının güdümündedir O, “Doğa ve Varlıkların Yayılışı” ile “İnsanı Kapsamak” adlı denemelerinde; insanlığın kökeninin, kutuplardan ekvatora kadar, özgür irade ve mantıkla değil, isteyerek gelişini materyalist açıdan tartışmıştır Ona göre, insan ve hayvan arasındaki fark; öz değil, düzey farkıdır
Olasılıkla, Lamarck’ın, “Zooloji Felsefesi” adlı eserinden etkilenmiş olan Seliminski, doğanın genel yasalarını anlamaya çalışır Araştırdığı konulardan biri, doğanın gelişimi kapsamında, yasa ve toplumdur O, diyalektik ya da ansızın değişen değil, evrimsel ve doğal gelişim sürecine inanmaktadır “Evrim, Genel Bir Doğa Yasasıdır” adlı denemesinde; dünyanın, güneşten kopmasından, canlıların ortaya çıkışına kadarki değişimini anlatır ve bu değişimin, ansızın değil, aşamalı olarak gerçekleştiğini savunur
Seliminski, aşamalı evrim yasasının; organik, inorganik ve sosyal yaşam çevrelerinde sürdüğüne inanır İnsanın dünyaya bakışını, ekonomik gelişmelere bağlar Ona göre, ekonomik yasalar, toplumsal gelişmenin ilk temelidir Tüketmek için, herkesin üretim yaparak, ruhsal zenginliğe sahip olması gerekir Üretim ve tüketim, birbirinden ayrılmaz bir bütündür Toplumun gelişmesi; temelde, üretim ve tüketimin, birbirine eşit oranda bağlanmasıyla olanaklıdır Yani, üretim ve tüketim arasında, nedensellik bağlantısı vardır Hiçbir şey üretmeden, üretimden yararlananlar, sosyal yasaların temeline aykırı davranmış olurlar Adalet; tüketebilmek için, üretim yapma zorunluluğuna dayanır
Seliminski’ye göre, toplumsal gelişimin diğer temeli, ruhsal yetkinleşme yasasıdır İnsanın doğal görevi ilkesinden hareket eden Seliminski, mutluluk coşkusunun, insanlara özgü doğal bir coşku olduğu savını ileri sürer Seliminski’nin felsefe anlayışı, devrimci demokratlardan, Lyuben Karavelov ve Hristo Botev ile aydınlıkçı demokrat, Todor Ikonomov tarafından sürdürülmüştür
Kaynakça:
- History of Philosophy in Bulgaria Angel Bunkov
- The Critical Tradition in Bulgaria Dimitar Tsatsov
- Philosophical and Socioeconomic Outlook of Dr Ivan Seliminsky Krikor Berberian
- 19 ve 20 Yüzyıllarda Bulgaristan’da Felsefi Düşünce Michail Bicharov
|