08-23-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İbn Haldûn
İbn Haldûn
İbn Haldûn (1332-1406) Hadramut'tan Endülüs'e göç edip daha sonra Tunus'a yerleşen asil bir aileye mensuptur Maceralı bir hayat sürmüş, hem memleketinde hem de Endülüs'te bulunan küçük sultanlıklarda vezirlik de dahil olmak üzere çok önemli idarî görevlerde bulunmuştur Bu sırada muhtelif toplulukları yakından gözleme olanağını elde etmiş ve Berberî tarihini konu edinen yedi ciltlik meşhur yapıtı Kitâbu'l-'İber'i 1380 tarihinde tamamlayarak ilk nüshasını Tunus sultanına sunmuştur
Bir süre sonra, hacca gitmek niyetiyle Tunus'tan ayrılan İbn Haldûn, Kâhire'ye ulaştığında Memlûk sultanı el-Melikü'z-Zâhir Berkûk tarafından Ezher Medresesi'nde görevlendirilmiş ve 1384 yazında Mâlikî Başkadılığı'na atanmıştır Akdeniz yoluyla Mısır'a gelmekte olan ailesini bir deniz kazasında kaybetmesi üzerine, görevinden ayrılarak bir çiftliğe çekilmiş ve Kitâbü'l-'İber'i yeniden gözden geçirip eksiklerini gidermiştir (1394)
Timur'un Şâm'ı kuşatması sırasında, Memlûkların sefâret heyetine başkanlık ederek Timur'la görüşmüş ve Şâmlıların teslim olmak için ileri sürdükleri koşulları Timur'a benimsetmeye çalışmıştır
İbn Haldûn, Kitâbu'l-İber'in meşhur Mukaddime'sinde, yani girişinde, tarih disiplinini bilimleştirmeye çalışır Bilindiği gibi, Aristoteles tarihî araştırmayı bilimin dışında bırakmış ve bilimlerin, insanların neden oldukları değişken olaylarla değil, değişken olmayan olaylarla ilgilenmesi gerektiğini söylemişti İbn Haldûn öncelikle bu görüşe karşı çıkarak tarihin bilimleştirilebileceğini savunmuştur
İbn Haldûn'a göre, tarih Yunan tarihçileri ile bunlardan sonra gelen Müslüman tarihçilerinin düşündükleri gibi, bir takım dinî, siyasî ve askerî olayları, oluş anlarına göre arka arkaya sıralamaktan veya peygamberlerin ve hükümdarların hayatlarını anlatmaktan ibaret değildir Bir tarihçinin, öncelikle tarihî olaylardaki benzerlikleri ve farklılıkları saptayarak, bunlar arasındaki zaman ve mekan dışı nedensel ilişkileri belirlemesi gerekir; tarih, ancak bu düzeye ulaştırıldığında bilimleşebilir
İbn Haldûn'un, Kitâbü'l-'İber'i uzun bir süre tarihçilerin ilgisini çekmemiştir; değeri ilk defa Türk tarihçileri tarafından anlaşılmış ve 16 yüzyıl Osmanlı bilginlerinden Muhammed ibn Ahmed Hâfızüddin 'Acemî (öl 1550) Medînetü'l-'İlm (Bilim Kenti) adlı yapıtında İbn Haldûn ile yapıtlarından söz etmiştir Daha sonra, Mukaddime'nin bir kısmı, Şeyhülislâm Pirîzâde Mehmed Sâhib Efendi tarafından 1749'da Türkçe'ye çevrilmiş ve 1858'de iki cilt halinde İstanbul'da basılmıştır Geriye kalan kısmı ise Ahmed Cevdet Paşa çevirerek 1860 yılında İstanbul'da yayınlamıştır Ancak bu tercümeler oldukça serbest bir anlayışla yapıldığı ve mütercimlerin görüşlerini de kapsadığı için, bir telif olarak da kabul edilebilir
|
|
|