Prof. Dr. Sinsi
|
Zeki Kocamemi
Zeki Kocamemi - Ressam
İlk öğrenimini Hadika-i Meşveret Mektebi'nde yapan Zeki Kocamemi, daha sonra özel öğrenim gördü 1916'da Sanayi-i Nefise Mektebi'ne (Güzel Sanatlar Akademisi) girerek, Hikmet Onat'ın atölyesinde çalıştı Bir süre sonra İbrahim Çallı atölyesine geçtiyse de 1918'de okulu bitirmeden askerlik görevine katıldı, 1919'da ye-deksubay adayı olarak terhis olunca, Akademi'de yarım bıraktığı öğrenimine döndü, bu arada Galatasaray Sergilerine ilk resimlerini verdi 1922'de Akademi'yi bitirince, aynı yıl Türkocağı tarafından resim eğitimini geliştirmek için Münih'e gönderildi (Ali Çelebi de kendisinden birkaç ay önce aynı kente gitmişti) Bir süre Heinemann'ın atölyesine gitti Ancak, Zeki Kocamemi'nin asıl isteği Münih Akademisi'ne girmekti Bu amaçla 1923'te girdiği ilk sınavı kazanamadı Bir süre de Hofmann'ın özel sanat okuluna devam etti (Saksılı Tabure, Poz Veren Çıplak, vb bu dönemin ürünleridir) 1927'de yurda döndü Aynı yıl açılan Galatasaray Sergisi'ne verdiği yedi tablosu, o zamana kadar izlenimci resmin yaygın etkisiyle koşullanmış olan sanat çevresinin tepkisini gördü Zeki Kocamemi ve arkadaşları bu anlayışı bir grup etkinliğine dönüştürmeyi daha Paris'teyken kararlaştırmışlardı 15 Temmuz 1929'da Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği kuruldu Ali Çelebi ile Zeki Kocamemi, bu grubun önde gelen yenilikçi ressamları arasında yer aldılar Bu arada Zeki Kocamemi, bir yıl kadar çalışacağı Trabzon Lisesi'ne resim öğretmeni olarak atandı Ankara Etnografya Müzesi'nde I Genç Ressamlar Sergisi adıyla açılan ilk grup sergisinde Zeki Kocamemi'nin altı yapıtı yer aldı 1930-1933 yıllan arasında Akademi'nin iç mimarlık bölümünde Profesör Günther'in asistanlığını yaptı 1933'ten sonraysa aynı bölümün "dahili mimari ve mobilya muallimi" oldu 1935'te grup sergilerinde de yer alacak olan iki tanınmış tablosunu (Mekkâre Erleri ve Oygar Portresi) gerçekleştirdi
1936'da, ölümüne kadar sürecek olan atölye öğretmenliğine atandı Bu dönemde Müstakiller'in bütün ortak sergilerine katıldı ve Mekkâre Erleri'yle 50 Yılın Türk Resim ve Heykel Sergisi'nde yer aldı 1938'de düzenlenen yurt gezileri programında Rize'ye gönderildi Bir yıl sonra, aralarında Atatürk'ün Cenaze Töreni'nin de bulunduğu sekiz tabloyla ilk devlet sergisine katıldı Bu tablo aynı sergide birincilik ödülünü kazandı (ikincilik ödülünü Turgut Zaim, üçüncülüğüyse Arif Kaptan ve Bedri Rahmi Eyüboğlu bölüşmüştü) 1937 ve 1941'de iki kez askerlik görevine çağrıldı 1944'te son yurt gezisiyle Konya'ya gitti Bir ay kaldığı bu kentte, Halkevi resim kurslarını yönetti, yurt gezileri resim sergisinin komiserliğini yaptı 1944'te devlet sergisine, Konya'dan yaptığı resimlerle katıldı, aynı yıl UNESCO' nun Paris'te düzenlediği uluslararası modern sanat sergisinde yer aldı 16 Aralık 1946'da İstanbul'da, İsmail Oygar Galerisi'nde ilk kişisel sergisini açtı Bir yıl sonra kırka yakın tab-losuyla Bedri Rahmi Galerisi'nde ikinci sergisini düzenledi D Grubu'nun açtığı 15 sergide gruba katılan son üye oldu 1951'de son kez devlet sergisine katıldı 1954'te Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsü salonunda Adnan Çoker tarafından Zeki Kocamemi Atölyesi Talebe ve Mezunları Sergisi düzenlendi
SANATI
Zeki Kocamemi'nin yakın arkadaşlarıyla birlikte oluşturduğu ve 1910 kuşağı izlenimciliğine bir tepki olarak geliştirdiği "inşacı" eğilim, rengin egemen etkisini,çizgi ve biçim yararına aşmak amacını gütmekteydi Müstakiller grubuyla ortak bir harekete dönüşen bu eğilim, 1930'ların Türkiyesi'nde yeni bir canlanmanın belirtisi sayılmış ve aynı kuşaktan başka sanatçıları, daha çok da gençleri büyük ölçüde etkilemiştir Zeki Kocamemi'nin sanatta çizgisel sağlamlılığı ve hacimsel kaygıları ön planda tutan sanat anlayışı, onun sonradan Akademi'de "marangoz" diye anılmasına yol açacak olan kişisel ilgi ve merakları için de uygun bir zemin oluşturmuştur Üç boyutlu nesnelerle uğraşmak, kitle etkisini güçlü kılacak eşyayı yüzey üstünde resimsel bir hacimle ele almak, Zeki Kocamemi'nin genç yaşlarda başlıca tutkusu gibi görünür Ona göre bir resim, yapı gibi yoktan var edilir, bir anıt gibi kurulur, bir duvar gibi örülürdü Bu nedenle resim, bir "taklit "e değil, bir "icat'a dayanmalıydı Hocası Hofmann'dan öğrendiği şeyler, aslında Cezanne sanatının da formülüydü: Gereksiz ayrıntılardan temizlenmiş bütünlük ve kitle ağırlığı Zeki Kocamemi de sanat yaşamı boyunca, bu ilkeye bağlı kaldı Çünkü yaradılışından gelen bir itki onu bu ilkeye bağlanmaya zorlamak taydı Biçimleri renkle kapatırken, onların boşluk içindeki değerlerini, hacimsel etkilerini vurgulamaktan geri kalmadı Ama bu, sözgelimi bir Lhote kübizmi değildi Kuramsal olmaktan çok, doğayı doğayla birlikte çözümleme temeline bağlıydı Zeki Kocamemi'nin kimi zaman bir koltuk üstünde, kimi zaman bir masa kenarında poz veren çıplaklarında olduğu kadar, bir tabure üstüne yerleştirilmiş saksılarında, plan düşüncesin de ısrarla direnen manzaralarında da, izleyiciyi tablonun içine çeken uzam duygusu ve boşluk izlenimidir Açık-koyu dengesi, ışık-gölge ayrımı bu duyguyu yönlendirici öğeler olaral ele alınmıştır Somut ilişkiler, nesne ile insan arasındaki mesafe duygusu Kocamemi'nin resimlerine, sağlam biı icra yeteneği kazandırmış ve sanatçıyı, bu yeteneği sürekli olarak geliştir meye yöneltmiştir
|