Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ekrem, zeki

Ekrem Zeki Ün

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ekrem Zeki Ün




Türkiye'nin ilk orkestra yönetmeni ve İstiklalMarşı'nın bestecisi Osman Ze­ki Üngör'ün (1880-1958) oğlu olan Ek­rem Zeki Ün, ilk keman derslerini dört yaşındayken babasından aldı İlk ve ortaöğrenimini İstanbul'daki Fransız okullarında tamamlayarak 1924'te Maarif Vekâleti'nin bursuyla Paris'e gitti Ecole Normale de Musique'te altı yıl süren öğrenimi boyunca dönemin ünlü hocalarından keman, armoni, beste dersleri aldv Öğrencilik yılların­da La flüte dejâde (1928) ve Bilitis 'in Şarkıları (1928) gibi ses ve piyano için küçük yapıtlar gerçekleştirdi 1930'da yurda dönen Ekrem Zeki Ün babasının müdürlük yaptığı Musiki Muallim Mektebi'ne keman öğretme­ni olarak atandı Aynı zamanda Riyaset-i Cumhur Orkestrası'na ke­mancı olarak katıldı 1934'e kadar Ankara'da çalışan Ekrem Zeki Ün bu süre içinde keman için gerçekleştiril­miş ünlü yapıtları Türkiye'de ilk kez seslendiren konserler verdi Bu ara­da Anadolu halk ezgilerine ilgi duy­maya ve bunlardan kaynaklanan par­çalar yazmaya başladı: 1932'de bes­telediği KeL Emin Türküsü, Yosmanın Türküsü ile 1933'te bestelediği Yu­nus'un Mezarında ve Zile Türküsü, bestecinin bu döneminin örnek göste­rilecek yapıtlarıdır 1934'te İstanbul'a Musiki Muallim Mektebi'ne kendi isteğiyle atandı Öğ­retmenliğin yanı sıra Ferdi Ştatzer ve piyano sanatçısı Verda Kâzım eşliğin­de pek çok resital verdi 1934'te "Türk Dördülü" adını verdiği Birinci Yaylı Dördülü 'nü yazdı 1938'de Ver­da Kâzım ile evlendi Bu arada gele­neksel Türk müziğiyle de ilgilenerek Mehmet Suphi Ezgi'den yararlandı ve İkinci Yaylı Dördülü'nü makam ve usullere göre yazdı (1935) 1945'te İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda keman öğretmenliğine baş­ladı Aynı yıllar konservatuvar öğren­ci orkestrasını kurarak İstanbul'daki lise ve yüksekokullarla kültür merkez­lerinde konserler düzenledi Bu ara­da İstanbul Şehir Orkestrası konserlerine de konuk yönetmen olarak ka­tıldı 1951'de Tahir Sevenay ile birlik­te Okullarda Güzel Müzik kitabını ya­yımladı 1952'de Yaylı Üçül'ü, 1954'te Obualı Dördül'ü yazdı Bestecinin senfonik orkestra için ya­pıtları 1955'ten sonra ortaya çıkma­ya başladı İlk konçerto çalışması, Korangle Konçertosu 'dur (1956) Solo korangle ile arp, yaylı ve vurma çalgı­ları kapsar; tek bölümlüdür Bunu eşine sunduğu Piyano, Timpani ve Yaylı Çalgılar İçin Konçerto'su (1956) izle­di 1956'da Yurdum başlıklı senfonik şiiri yazdı

1958'de gene Tahir Sevenay ile birlik­te Ortaokullarda Müzik adlı ikinci ki­tabı yayımladı (bu kitap Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortaokullara ders kitabı olarak kabul edildi) 1960'ta koro için çokseslendirdiği türkülerle, ses ve piyano için yazdığı marşları bir araya getirerek Marşlar-Türküler başlığı altında yayımladı

Piyano İçin Küçük Parçalar (1960) ile Çocuklar İçin (1970) adlı piyano yapıt­ları, eğitsel amaç güttüğünden yalın, ezgisel ve kolay anlaşılır bir müzik dili içerir 1961'de, sonradan ele alıp ye­niden düzenleyeceği (1982) Keman Konçertosu'nı yazmaya başladı 1962'de piyano için Doğaç, Güzelle­me, Yiğitleme ve Köçekçe gibi parça­lar yazdı Aynı yıl Milli Eğitim Bakan­lığı onayıyla ilkokullarda okutulmak üzere İlkokullarda Müzik kitabını ya­yımladı 1965'te Gençlik İçin Çokses­li Türküler ile Liselerde Müzik başlıklı ders kitabı gene Milli Eğitim Bakanlığı'nın onayıyla yayımlandı 1969'da İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü'ne atandı 1971'de karma koro için Asya 'dan Geliş-Aydm Türküsü ve Yunus Emre'nin sözlerine dayalı Ölüm İçin Ağıt'ı besteledi Aynı yıl flüt ve piyano için Sonat yazarak flütçü Nazım Acar'a sundu 1972'de Ortaokul ve Liseler İçin Piyano Eşliğinde Türküler başlıklı kitabı­nı yayımladı Aynı yıl İstanbul Bele­diye Konservatuvarı'ndan emekli ol­du 1973'te yazdığı Eğitim Senfonisi, konservatuvar öğrencilerinden kuru­lu orkestraları eğitmek amacıyla, zor bölümler içeren bir yapıttır 1975'te de yaş sınırı nedeniyle Atatürk Eğitim Enstitüsü'ndeki görevinden ayrıldı 1976'da İkinci Piyano Konçertosu 'nu besteledi Özgür çağrışımlarla, doğaç­tan çalınıyormuş izlenimini bırakan bu tek bölümlük konçerto, kornoların sunduğu bir tema ile başlar Bu bir halk türküsüdür Piyano ile orkestra söyleşiye başlar ve piyano bir vurma çalgı gibi horon ritmini yineler durur Öbür vurma çalgıların sürdürdüğü ağır bir orta kısımdan sonra piyano tek başına uzun bir bitiş cümlesi su­nar ve tüm orkestra aynı cümleyi yi­neleyerek yapıtı bitirir Bestecinin 1961'de başlayıp 1982'de yeniden düzenlediği keman konçerto­su, 1986'da İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası tarafından çalınmış ve Ergun Tekinson'un solosuyla seslendiril­miştir İki bölümü bir kadansın birleştirdiği bu yapıt, alışılagelmiş klasik bi­çim anlayışından uzaktır Solo klarinetin küçük bir cümlesinden sonra üf­leme çalgıların, ardından da yaylıla­rın katılmasıyla bir ön-giriş oluşur Keman yavaş yavaş bir uyanışı duyururcasına orkestraya katılır ve hemen ön plana geçer İkinci Piyano Konçer­tosu gibi doğaçtan yazılmış izlenimi­ni bırakan bu yapıtta keman zaman zaman duygusal ya da kararlı cümlelerle orkestra ile söyleşi içindedir Timpaninin ortaya çıkışıyla yapıt ye­ni bir kişilik kazanır Kemanın sergi­lediği kadanstan sonra gitgide bir oyun havası niteliğine bürünen kon­çerto, çelloların ve kemamn ele aldı­ğı bir duygusal ara fikri görkemli bir "koda" ile sona erdirir

SANAT ANLAYIŞI

Ekrem Zeki Ün'ün çalışmaları üç ev­rede incelenebilir: 1924-1934 yılları arasındaki birinci döneminde Fransız izlenimciliği etkisiyle yazdığı kısa şan parçaları; 1934-1954 yıllan arasında yer yer makamsal müzikten, yer yer Anadolu türkülerinden kaynaklanan ve kendi müzik dilini arayan çalışma­ları (bu dönemde oda müziği toplulu­ğu için yazdığı yapıtlar, büyük orkes­traya doğru yönelmiştir); 1955'ten sonra, kendine özgü bir dil bulduğu, hiçbir halk motifi kullanmaksızm Do­ğu gizemciliğinin ve tasavvufun da et­kin olduğu, Piyano, Timpani ve Yaylı Çalgılar İçin Konçerto 'suyla başlayan ve günümüze dek süren olgunluk dö­nemi

Ekrem Zeki Ün, her yeni yazdığı ya­pıtta kendini yenilemeyi öngörmüş, yeni renkler aramıştır Tek sesli mü­ziğin zamanını doldurduğunu, bundan böyle Osmanlı devamı olan klasik Türk müziğinin ancak korunması ge­rektiğini, bu yolda yeni beste yapıla­mayacağım savunur Halkın da ken­dini eğitmesi, yeni yapılan çoksesli bestelere karşı ilgi göstermesi gereği üstünde durur
Yapıtları modal, çokritimli (poliritmik) bir doku içinde olan Ekrem Zeki Ün, Türk Beşleri ile aynı dönemi paylaş­mış olduğu halde, kendi kişiliği içinde bir bağımsız olarak düşünülebilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.