Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık > Genel Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dostları, engelliler

Engelliler Ve Dostları

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Engelliler Ve Dostları




Engelsiz yaşam engelsiz mutluluk

Hayatın atesböcekleri

Yaşamlarının bir döneminde engellilikle tanışan Yavuz Kocaömer, Hakan Dülger, Berna Belgin, tüm zorluklara göğüs gerdi Ateşböcekleri gibi kendilerine ışık olan üç cesur yürek, hayata dört elle sarıldı

'Almanya'dan geldiğimde uzun süre lüks bir otelde kaldım Burada görev yapan Alman müdürü, havuz şemsiyelerinin altına sağlam bir ağırlık koysun, kimse yaralanmasın diye defalarca uyardım Bir gün havuz kenarında otururken, şemsiye uçtu, demiri kulağımın arkasına girdi Geçici bir duyma kaybı geçirdim Dava açtım Aradan bir zaman geçince, müdür benimle anlaşmak istedi Bir sene boyunca günlüğü 22 bin dolar olan kral dairesinde ücretsiz kalmamı teklif etti Bunun yerine 750 kişilik balo salonunda engelliler yararına bir gece düzenlemesini istedim Bu arada deprem oldu, gece 2000 senesine ertelendi

O gece, herkesi ücretsiz davet ettim Bütün iş ve siyaset dünyası bizimle beraber oldu Amacım yalnızca oradaki insanların bir kez olsun engelliliği düşünmesiydi Ertesi gün ilk arayan KVK Genel Müdürü Murat Vargı oldu Bu geceden sonra Murat Vargı'nın talimatı ile KVK, bize 22 tane bilgisayar verdi Şu anda 150 tane mezunumuz var Turkcell'le ise yakında uygulamaya geçecek bir projemiz var Bilgisayar kurslarından mezun olan 16 bedensel engelli genci Turkcell, işe alacak'

Frankfurt'ta 25 senedir yaşayan bir savaşçı Yavuz Kocaömer Spastik bir ağabeye sahip olmak, ona yaşadığı sürece engelliler için savaşma misyonunu yüklemiş Ağabeyi ile olan ilişkilerini anlatırken, ölümün ardından konuşan insanlar yerine dostunu özleyen bir kardeş gibi başlıyor konuşmaya: 'Ben ağabeyimi hiçbir zaman sakat görmedim Onunla hep hayatı paylaştık Bir gün oturamadığı için tekerlekli bir araba ile onu gezdiriyordum Gerek araba gerekse ağabeyim herkesin ilgisini çekiyordu O gün bir sürü çocuğu, ağabeyime bakıyorlar diye dövdüm Eve gelince benimle konuşmak istediğini söyledi 'Sen yolda benim gibi birini görsen gidip bakmaz mısın? Yazık değil mi o çocuklara' dedi ve bir müddet bizimle sokağa çıkmadı

'Cesur Yürek'

Yavuz Kocaömer, elinde tekerlekli sandalyeler, il il gezip, engellilere yardımcı oluyor Engellilerle ilgili yazılar yazıyor ve yine engelliler için 'Cesur Yürek' adında bir program yapıyor Yavuz Bey adanmışlığını;' Nasıl bir insan kendini futbola verir, kumarhaneye verir ben de engelli insanlara kendimi adadım Devletle anlaşamadım diye de engelli insanlara ortada bırakamazdım Sonunda da TESEV'i kurdum TESEV, Türkiye'nin tam bir mozaiği Bu vakıfla biz, engelli insanları evlerinden çıkarmaya çalışıyoruz' diye anlatıyor Yavuz Bey, engelliler için çalışmaya başladığında Türkiye'de 18 tane bedensel engelliler için spor kulübü varmış, şimdi ise 56 tane

'Almanya'da 8 milyon 3 yüz 75 bin engelli var Bizdeki rakam tahmini 7,5 milyon OİCD ülkelerinin yaptığı araştırmalara göre % 12 engelli var Batıdaki engel tanımı ile bizdeki engelli tanımı farklı Almanya'daki engelli tanımına göre kalp krizi geçiren bir insan 2 yıl süreyle ağır engelli sayılıyor Dolayısıyla o da bu rakamın içine giriyor Almanya, engelliler konusunda dünyanın sayılı gelişmiş ülkelerinden biri Almanya anayasasında bir madde diyor ki: 'Hiçbir insan engelinden dolayı mağdur edilemez' Bu madde Almanlar'a yetmedi çünkü eşitlik içermediğini düşündüler Sivil Toplum örgütleri yedi senelik bir mücadele sonunda Eşitlik Yasasını çıkardılar Önümüzdeki eylül ayında Almanya'daki genel seçimlerde ilk kez görme engelliler için bir yenilik yapılacak Bugüne kadar gören biri eşliğinde oy kullanan körler, körler alfabesi ile basılan oy pusulaları sayesinde yalnız başlarına oy kullanabilecekler Tekerlekli sandalyede yaşayan bir kişi eğer bir yerde çalışıyorsa, evi ve iş yeri arasında kendisinin rahatça gidebileceği bir ortam sağlanmamışsa Alman devleti, o kişinin evi ve işi arasındaki ulaşımını ücretsiz sağlamak mecburiyetinde'

Eğitimin önemi

'Bizde engelsiz çocukların aileleri engelli çocukları, bulaşıcı hastalık gibi görüyor Kendi çocuklarını onlarla görüştürmüyor Almanya'da ise engellilerin engelsizlere yardım etmesi için bir program uygulanıyor Engelli çocuklarla engelsiz çocuklar bir süre aynı sınıflarda eğitim görüyor Daha sonra engelsiz çocuklar kendi sınıflarına döndüğü zaman oradaki tecrübelerini diğer arkadaşları ile paylaşıyorlar Bu çocukların öğrendiği en önemli

şey 'hayatın zorlukları karşısında pes etmemek'

Alıntı Yaparak Cevapla

Engelliler Ve Dostları

Eski 08-23-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Engelliler Ve Dostları




Lokman Ayva “Körlüğümle hayallerim kaybolmuştu”

Milletvekiliği dışında Lokman Ayva’yı bize biraz anlatır mısınız?
Hayatında hiç bir zaman cam görmemiş bir insanı düşünün Bu kişi bir cam kavanozun içinde Kendisini nasıl hissedecektir? Aradaki camın farkına varmayacak ve cama bitişik fakat öbür tarafındaki cisimlere elini uzatsa tutacakmış gibi görecektir İşte benim böyle bir insandan zerre miktar farkım yok Elim camın çeperine dokundukça acziyetimi, güçsüzlüğümü, zayıflığımı görüyorum Bu özelliklerimi veya bir başka deyişle özelliksizliğimi fark etmemin beni güçlendirdiğini hissediyorum Kendimi tanıyorum Kendimde başkalarını, başkalarında kendimi görüyorum

İlk kör oluşunuzla birlikte sizde hangi duygular oluştu?

Yeni kör olduğumda öyle duygular yaşamıştım ki Allah kimseye yaşatmasın 11 yaşında kör oldum İlkokulu bitirmek üzereydim ve ilkokul sonrası hayallerim vardı Ya ortaokula devam edecektim veya bir ustanın yanında çırak olacaktım Askere gidecek, evlenip yuva kuracaktım Bu hayallerim körlüğümle birlikte yok oldu, yıkıldı
Mahallemizdeki bir kızı sevdim fakat, öyle bir duyguya hakkım olmadığını düşündüm Benim gibi bir insanın öyle duygular hissetmesi, hissedilen kişiyi kirletirmiş gibi geliyordu İşte ben ilk etapta bu tür duygular içerisindeydim

Siz Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip bir özürlünün yapamayacağı şeyleri ortaya koydunuz Bu durum ailelere ve topluma nasıl yansıdı?

Herkes özürlü milletvekiline gıptayla bakıyor Onların çekindikleri insanlar, o özürlüye saygı duyuyorlar Bürokratlar konuşma yaparlarken hitaplarında özürlü bir milletvekilini zikrediyorlar Bu durum özürlü çocukları olan annelere bir umut olarak yansıyor Belki de ben onların ümitsizliklerinin bitişi, hayallerinin dirilişi, yavrularıyla beraber onların mutluluklarının sembolüyüm

Siz milletvekili olmakla diğer özürlülerin de siyasette aktif rol oynamasının önünü açtınız Bugün pek çok özürlü özellikle yerel yönetimlerde söz sahibi Özürlünün siyaset yapmasının ne gibi faydaları oluyor ve neler değişmeye başladı?
Olması gerekenler oldu Çünkü, bizler de herhangi bir insan gibi veya diğer insanlar gibi bu işi yapabiliriz Partimizin Genel Başkanının da söyleminde ilke haline getirdiği gibi “Türkiye’yi beraber yöneteceğiz
Bu, dünyada alışılmamış bir şey 8-9 Kasımda AB bakanlar toplantısına katıldım Orada da maalesef şaşırarak müşahede ettim ki, AB ülkeleri ve siyasetçileri bile bizim geldiğimiz noktaya gelememişler
Bizim karar mekanizmasında olmamız şu demek: Dünya artık hepimize göre düzenlenecek Ona göre şekil alacak, birilerimiz için suni engeller olmayacak İnsanlığın da siyasette aradığı budur

Siz bir ilki gerçekleştirerek Türk tarihine isminizi yazdırdınız Bu anlamda körlerin tarihsel sürecinden bahseder misiniz?
Körlerin tarihsel süreci ilginçtir Körler, Yunanlılar, Çinliler döneminde çok olumsuz şartlarda yaşarlarmış Romalılar döneminde kör erkekler gemilerde kürek çeker, kadınlar da fuhuş sektöründe imiş Ispartalılar döneminde özürlüler öldürülürmüş
İslâmiyet döneminde körlerin haysiyet ve şerefi insanlık mânâsında doruk noktaya yükselmiş Kur’ân-ı Kerim’de “Abese Sûresi”nde özürlülere, özelinde körlere, çok önemli mesajlar veriliyor Ben kendimin değerinin burada ilan edildiğini düşünüyorum Tarih sürecinde çok büyük insanlar yetişmiş, insanlığa çok büyük katkılarda bulunmuşlar İnşallah, bizler de onların tırnağı kadar oluruz Ben de yakın zamanda 1914 yılında Nobel ödülü almış bir körün şu an kullanılan traktörün mucidi olduğunu öğrendim

Körlere hafız denmesinin nedeni nedir?
İslâmiyet döneminde gerçek şerefe ulaşan körler, ilim ile iştigal etmeye başlamışlar Hafızlık mesleğini de iyi becermişler O yüzden bu şekilde çok kör hafız ortaya çıkınca körlerin de genel ismi hafız olmuş

Görme engellilerin tiraji komik diyebileceğimiz enteresan hikayeleri var Bunlardan aklınıza ilk gelenleri anlatabilir misiniz?
Ben bir tanesini anlatayım Bir keresinde İstanbul Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen durağında akşam on civarında otobüse binmek için bekliyordum Rumeli Hisarüstü’ne gidecektim Gece vakti olduğu için otobüs bulma şansımı yükseltmek için Beşiktaş’tan gelenlere de binerim diye önce Zincirlikuyu’ya gitmek istedim O vakitte de kimse yok Orada beklemek çok iyi bir durum değildi Durağa biri geldi ve ondan rica ettim, “Zincirlikuyu tarafına giden otobüsler gelince bana söyler misiniz?” diye “Peki” dedi Birkaç dakika içinde bir otobüs geldi Otobüs çok kalabalık, bana yardımcı olan kişi içeri bağırdı, “Hafızı Zincirlikuyu’da indirin” diye Binince, otobüsün Hisarüstü’ne gittiğini öğrendim Şoför ve öndekiler beni Zincirlikuyu’da apar topar indirdi Halbuki o otobüs benim asıl beklediğim otobüstü Herkes kör olduğum için benim değil, diğer kişinin sözüne itibar etti Taksi tutmak için param da yoktu Bir saat de Zincirlikuyu’da bekledim

Son olarak ailelere ve engellilere neler söylersiniz?
Öncelikle kendimizi olumlu vasıflarla değiştireceğiz Çevremizdeki insanları ikna ederek özürlüler hakkında bilgilendireceğiz Sonra da şartlar ne olursa olsun, yağmur çamur demeden, fakirlik açlık demeden hedefimize gitmek için mücadele edeceğiz Hiç kimse unutmasın, yarın bugünden daha güzel olacak

Alıntı Yaparak Cevapla

Engelliler Ve Dostları

Eski 08-23-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Engelliler Ve Dostları




BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL KURULU'NUN 9 ARALIK 1975'DEKİ TOPLANTISINDA KABUL EDİLEN 3447 SAYILI ENGELLİ KİŞİLERİN HAKLARI BEYANNAMESİ

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Üye ülkelerin vaatlerine uyarak, Birleşmiş Milletler Beyannamesi hükümleri altında gerekli işbirliği tedbirlerini almak için ve sakat kişilerin hayat standartlarını yükseltmek amacıyla;
İnsan hak ve özgürlüklerinde, Evrensel Beyanname ilan edilen barış esasları çerçevesinde kişinin insan haysiyetine ve sosyal adalete inancını tekrar ederek;
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde, İnsan Hakları Uluslar arası Antlaşmasında, Çocuk Hakları Beyannamesinde, Akıl Hakları bildirisinde olduğu gibi Uluslar arası Çalışma Teşkilatı (ILO), Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO), Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO), Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) ve diğer organizasyonların yönetmeliklerinde, tavsiye ve tekliflerinde belirtilen prensipleri hatırlayarak;
Keza Ekonomik ve Sosyal Konseyin 6 Mayıs 1975'teki "Sakatlığın önlenmesi ve Sakatların Rehabilitasyonu" ile ilgili kararını hatırlayarak;
Sosyal Kalkınma ve Gelişme Beyannamesinde belirtilen, fiziksel ve zihinsel bozuklukları olan kişilerin bakım ve rehabilitasyonunu güvence altına alan ve hakların korunması lüzum belirtilen hususlara önemle işaret ederek;
Fiziksel ve zihinsel sakatlıkların önlenmesi, sakat kişilerin çeşitli faaliyet alanlarındaki yeteneklerini geliştirmelerine yardım edilmesi ve normal hayattaki beraberliklerinin geliştirilmesi gereğini daima hatırda tutarak;
Ve belirli ülkelerin kalkınma çabaları içinde bu konuda çok sınırlı çalışmalarla katkıda bulunabileceklerini bilerek;
Sakat kişilerin hakları beyannamesini ilan etmekte ve aşağıda belirtilen bu hakların korunması için hem ulusal hem de uluslar arası tedbirlerin alınmasını istemektedir
1- "Sakat Kişi" normal bir ferdi , kişisel veya sosyal yaşayışında kendi kendine yapması gereken işleri bedensel veya zihinsel kabiliyetlerinde, kalıtımsal veya sonradan meydana gelen herhangi bir noksanlık sonucu yapamayan kişidir
2- Sakat kişiler bu beyannamede belirtilen haklardan tam olarak yararlanacaklardır Bu haklar, sakat kişinin veya ailesinin sahip olduğu ırk, renk, cinsiyet, lisan, din, siyasal ve diğer fikirler, milliyet veya sosyal orijin, servet ve doğum gibi konularda hiçbir ayrıcalık gözetilmeden dünyadaki bütün sakat kişilere tanınmıştır
3- Sakat kişinin insan haysiyetine saygı gösterilmesi onun en doğal hakkıdır Fakat kişilerin,sakatlık veya noksanlıklarının sebebi ne olursa olsun sahip oldukları düzgün yaşama şartlarına mümkün olduğu kadar normal ölçüde ve çok sahip olmak haklarıdır
4- Sakat kişiler de, diğer insanların sahip oldukları medeni ve siyasi haklara sahiptirlerAkıl Hastalarının Hakları Beyannamesinin 7 maddesinde bu hakların sınırlandırılması ya da kaldırılması ile ilgili hükümler belirtilmiştir
5- Sakat kişilerin mümkün olduğu kadar kendilerine güvenmelerini sağlayacak tedbirler alınmalıdır
6- Sakat kişiler tıbbi, psikolojik ve fonksiyonel tedavi haklarına sahiptirler Protez ve ortopedik uygulamalar, tıbbi ve sosyal rehabilitasyon çalışmaları, eğitim, mesleki eğitim, staj ve rehabilitasyon, yardım, istişare, plasman hizmetleri, sakat kişinin kabiliyet ve maharetlerini en yüksek düzeye çıkaracak ve onların sosyal beraberliğini hızlandıracak diğer bütün faaliyetler bu maddenin kapsamına girmektedir
7- Sakat kişiler ekonomik ve sosyal güvenlik, düzgün hayat standardı haklarına sahiptirler
8- Sakat kişilerin özel ihtiyaçları, ekonomik ve sosyal planlamanın her safhasında nazarı dikkate alınmalıdır
9- Sakat kişiler aileleriyle veya yakınlarıyla birlikte yaşama ve her türlü sosyal, yaratıcı ve eğlendirici faaliyete katılma haklarına sahiptirler Hiçbir sakat kişi ikamet ettiği çevre nedeniyle, durumu veya gelişmesi için gerekli isteklerinde ayrıcalığa tabi tutulamaz
Eğer bir sakatın muhakkak özel bir müessesede veya çevrede kalması gerekiyorsa o zaman bu çevrenin, kendi normal yaşıtlarının kaldığı ve yaşadığı çevreye mümkün olduğu kadar yakın olması gereklidir
10- Sakat kişiler her türlü istismara, ayrılma, kötüye kullanılabilir ve haysiyet kırıcı yasa ve muamelelere karşı korunmalıdır
11- Sakat kişiler, şahıslarının ve mallarının korunması elzem olduğu hallerde, yeterli yasal yardımı sağlamaya muktedir olabilmelidirler Eğer adli durum kendi gelişirse o zaman bu kişinin beden veya zeka durumu tümüyle dikkate alınmalıdır
12- Sakat kişiler, haklarıyla ilgili her hususta kendilerine ait kuruluşlarla her zaman istişarede bulunabilmelidirler
13- Bu beyannamede yazılı olan haklar, mümkün olan her türlü uygun vasıtayla sakat kişilere ve ailelerine tam olarak duyurulmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Engelliler Ve Dostları

Eski 08-23-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Engelliler Ve Dostları




Amyotrophic Lateral Sclerosis (ALS) Hastalığı

[Lou Gehrig olarak da biliniyor] Türkiye’de Fenerbahçeli Sedat Balkanlı’nın hastalanmasıyla daha fazla bilinir hale gelen ALS, Steven Hawking’in de uzun yıllardır mücadele ettiği bir hastalık

ALS yani Amyotrophic Lateral Sclerosis, ilk kez 1874 yılında tanımlandı İlerleyici bir sinir sistemi hastalığı olan ALS motor sinirleri etkileyerek felce neden oluyor

ALS NEDIR?
Amyotrophic Lateral Sclerosis (ALS) aynı zamanda Motor Nöron Hastalığı olarak anılıyor Hastalık, merkez sinir sisteminde medulla spinalis ve beyin sapı adı verilen bölgede motor hücrelerin (nöronlar) kaybından ileri geliyor Bu hücrelerin kaybı kaslarda zaaf ve erimeye yol açıyor Ayrıca erken ya da geç hareketin birinci nöronu (piramidal yol) da hastalanıyor Zihinsel fonksiyonlar ve bellek ise bozulmuyor
Kaslardaki zayıflık ellerde ya da bacaklarda ağız yutak bölgesinde ya da dilde başlayabiliyor ve sürekli ilerleyerek yayılıyor Bu yayılma bülber alandaki kasları da tutabileceği için konuşma ve yutma güçlüğüne neden olabiliyor İleri devrelerinde solunum yetersizliğine de yol açabiliyor Genellikle erişkin yaşlarda (40-50) ve erkeklerde kadınlara göre biraz daha fazla görülüyor Sıklığı 100000 de 1-1,5 civarında (İnsidans) Daha genç ve daha ileri yaşlarda da ortaya çıkabiliyor ve genellikle zayıf insanlarda görüldüğü dikkat çekiyor

SORULARLA ALS HASTALIĞI

NTV’nin sağlık raporu programına konuk olan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve ALS Çalışma Grubu Başkanı Prof Dr Ersin Tan, Sibel Güneş’in sorularını yanıtladı

Hastalığın oluşum sıklığı açısından bir bilgi verir misiniz? Hem dünya için hem Türkiye için hasta sayısıyla ilgili kesin veriler var mı?
Prof Dr Ersin Tan: Türkiye için böyle bir kesin veri yok Ama dünya geneline baktığımız zaman yüzbinde 8 ila 10 düzeyinde olduğu görülüyor Bu oranı Türkiye’ye yansıtabilirsek, Türkiye’de yaklaşık 6 ila 7 bin arasında bir hasta olduğu düşünülmüştü

Neden olan faktörler dikkate alındığında saptanmış genler söz konusu mu? Hep gen mutasyonunun bu tip dejeneratif hastalıklarda etkili olduğu ileri sürülür Burada kesin bir genden söz edebiliyor muyuz? Ve bunun dışında çevresel faktörler böyle bir hastalıkta ne kadar etkili?
Prof Dr Ersin Tan: ALS oluşmasında bir gen bozukluğu faktör olarak kabul ediliyor Özellikle 20 kromozomda bulunan süperoksit dismutaz tip 1 genindeki bir mutasyon Ama bu mutasyon ailevi ALS vakalarının yaklaşık yüzde 20’sinde bulunabiliyor Bunun dışında da muhtemelen bildiğimiz ve bilmediğimiz çeşitli faktörler var Bahsettiğiniz gibi çevresel faktörler olabiliyor Bağışıklık sistemiyle ilgili bazı faktörler olabiliyor Bazı glutamat eksitotoksisitesi, özellikle kurşun veya cıva, alüminyum zehirlenmelerinde ALS oluşumunda katkısı olduğu kabul edilmekte

Hastalığın oluşum mekanizmasından söz eder misiniz? Hastalığa neden olan faktör ortaya çıktıktan sonra omurilik ve sinir hücreleri bundan nasıl etkileniyor?
Prof Dr Ersin Tan: Glutamat eksitotoksisitesi, bugün için gösterilmiş en etkin yolu, glutamat dediğimiz bir uyarıcı aminoasidin sinir sisteminde fazla salgılanması Bu, aminoasit normalde vücudumuzdaki sinir sisteminin çalışması için gerekli bir aminoasit Ama bir laf vardır, azı karar çoğu zarar bunun için geçerli bir laf Çünkü aşırı miktarda salınması veya yıkılmasının gecikmesi sonucunda glutamat eksitotoksisitesi oluyor Çok fazla birikiyor Ve sinir hücrelerinin ölümüne neden oluyor Özellikle omurilikteki sinir hücrelerinin ölümü hastalığın oluşmasına katkıda bulunuyor

Belirtilerine gelirsek, bu oluşum mekanizması öncelikle hangi kasları etkiliyor, hastalığın ilerleme süreci dikkate alındığında?
Prof Dr Ersin Tan: ALS’nin klinik belirtileri bazen sırf konuşma bozukluğu veya yutma bozukluğuyla başlayabileceği gibi ellerde ve ayaklarda kas gücünün kaybıyla da ortaya çıkabilir Asimetrik başlangıçlı bir hastalık Genellikle elde beceriksizlik, anahtar çevirmede zorluk, konserve açmada zorluk gibi şikayetlerle ortaya çıkabilir Zamanla bacağa yayılabilir Ve zamanla yutma ve konuşma fonksiyonlarının da kaybı söz konusu

Tanı koyduğunuz zaman hastalık açısından ne kadar bir süre geçmiş oluyor? Türkiye’deki sağlık sisteminin kendi handikapları içerisinde çok bilinen sorunlar bile zamanında tanı konulamadan atlanıyor Bu hastalıkta da böyle bir problem söz konusu mu?
Prof Dr Ersin Tan: Maalesef bu hastalık Sedat’ın hastalığı olarak bilininceye kadar halk arasında pek kabul edilmeyen veya bilinmeyen bir hastalıktı Fakat Sedat’ın hastalığı medyada yeraldıktan sonra hastalar daha dikkatli olmaya ve doktorlar daha dikkatli olmaya başladılar Genellikle Türkiye’deki en büyük sağlık problemi semptomlar ortaya çıktıktan ve geciktikten sonra hastaya başvurmaktadır Burada biraz önce söylediğim gibi vücutta ortaya çıkabilecek seğirmeler, kas güçsüzlükleri, yutma ve solunum bozuklukları ilk belirti olarak ortaya çıkabiliyor Ve hasta, bazen göğüs hastalıkları uzmanına gidebiliyor Sağlık ocağı hekimlerine gidebiliyor ve sonunda direk olarak bu hastalığın nörolojik bir hastalık olduğu bilinerek nöroloğa başvuruyorlar

Tanısında kullandığınız yöntemler neler? Sedat Balkanlı’ın tanısı da burada konuldu Kesin tanıda hangi yöntemler etkili?
Prof Dr Ersin Tan: Özellikle nörolojik muayene çok önemli Hastanın nörolojik muayenesi zaten ALS olup olmadığı konusunda bize yardımcı oluyor Onun dışında yardımcı tanı metotları içerisinde de uyguladığımız elektrofizyolojik çalışmalar, elekronöromiyografi bizim için çok önemli Onun yardımıyla ve bazı laboratuvar testleriyle de bu teşhisi koymamız mümkün Burada belirtmek istediğim bir şey var Yurtdışında da çare aranıyor, sonuçta ALS’li hastaların tedavisi yurtdışında neyse Türkiye’de de aynı

Tedavideki yaklaşım nedir? Hastalığın oldukça hızlı bir seyri söz konusu? Bu süreci etkileyen hangi tip ilaçlardan veya yöntemlerden yararlanıyorsunuz?
Prof Dr Ersin Tan: Hastalık, çok kısa seyirli de gidebiliyor Veya Steven Hawking’in vakasında olduğu gibi çok uzun yıllar da gidebiliyor Bu nedenle, bu hastalarımıza ömür biçmek doğru değil Bazen hastalığın özelliği başlar ve bir yerde durur Ve artık onun dışında ilerleme göstermeyebilir Veya çok hızlı bir şekilde seyredebilir O nedenle hastayı hasta bazında kişi olarak değerlendirmemiz lazım Bu hastalarımızın ne çok umutlu ne çok umutsuz olması gerekiyor Bu hastalıkta başlangıçtan sonraki yaşam süresi değişebiliyor Bunları engelleyebilmek ve süreyi uzatabilmek için çeşitli tedavi metotları var Bu tedavi metotlarının psikolojik rehabilitasyondan tutunuz, ilaç tedavisine ve fizik tedaviye kadar değişik boyutlarda incelemek gerekir İlaç tedavisi içinde bugün için geçerli olan tek bir tedavi var Biraz önce söylemiş olduğumuz uyarıcı glutamat birikmesini önleyen bir ilaç kullanılıyor ALS hastalığının sıkıntılarının ilerlemesini durduran ve yavaşlatan tek ilaç bugün için bu

Sürece katkısından söz eder misiniz? Kullanan hastalarla kullanmayan hastalar arasında yapılmış çalışmalardan?
Prof Dr Ersin Tan: Çok çeşitli çalışmalar var Ama bugün için toplanan çalışmalarda analiz sonuçlarına göre riluzol tedavisiyle bu hastaların yaşam sürelerinin iki yıla kadar uzatıldığı gösterildi Ama yaşam sürelerini uzatan bir diğer faktör de solunumun çok iyi kontrol edilmesi, solunum egzersizlerinin yapılması Hastanın sigara içiyorsa bırakması ve enfeksiyondan uzak durması

Bu hastaların hastalık hakkında bilgilendirilmesi, hasta yakınlarının hastalık hakkında bilgilendirilmesi de herhalde tedavi kadar önemli Çünkü çok iyi bilinen bir hastalık değil İnsanların rahatlıkla paniğe kapılabileceği bir sağlık sorunu Türkiye’de de bu konuda kurulmuş bir dernek var Sizlerin de katkısının olduğu bir dernek Bu çalışmaların öneminden söz eder misiniz?
Prof Dr Ersin Tan: Kamuoyunu bu konu hakkında uyarmak, aynı zamanda meslektaşlarımıza bu konudaki güncel bilgileri iletmek üzere bir dernek kuruldu Daha doğrusu bir çalışma grubu kuruldu ALS çalışma grubunun en önemli görevi, aynı zamanda motor nöron hastalığı ve ALS Derneği’ndeki hasta ve hasta yakınlarıyla birlikte bu hastalığı tüm Türkiye’ye tanıtabilmek Ve bu hastaların sorunlarına çözüm üretebilmek Bu konuyla ilgili olarak çeşitli toplantılar düzenliyoruz, yurt genelinde çeşitli yerlerde konuşmalar yapıyoruz Dernek toplantıları yapılıyor Yeni bir web sayfası oluşturduk Bu web sayfası hem hasta ve hasta yakınları hem de meslektaşlarımıza yönelik iki ayrı web sayfamız var Bir diğer hastalarımızın sorularına ve sorunlarına çare bulabilmek için bu internet sayfamızdan bize e-mail yoluyla ulaşabilecekleri gibi ücretsiz bir telefon hattıyla da bizlere ulaşabilecekler

Hasta ve hasta yakınlarından size en fazla hangi konularda soru geliyor?
Prof Dr Ersin Tan: Bize en fazla gelen soru hastalığın yaşamıyla ilgili olarak Onu bir kez daha vurgulamak istiyorum Bu hastaların yaşam sürelerini şimdiden bilmek mümkün değil Çok kısa sürebilen de var, çok uzun yıllar da yaşayabilenler var İkinci soru, genetik olup olmadığı konusunda Yüzde 10 vakada bu hastalığın genetik özellik taşıdığını zaten biliyoruz Ama genetik özellik için ailede bir kişinin olması yeterli bir bilgi değil Ailede çeşitli nesillerde genetik geçiş için hastalığın bulunması lazım O nedenle hastalar, çok panikliyorlar Biraz zor bir hasta, bakımı zor bir hastalık O açıdan hasta yakınlarının en fazla sordukları yaşam süreleri ve genetik geçiş gösterip gösteremeyeceği

İlaçtan sözettiniz Türkiye’de bu tip sağlık sorunlarında bazen sosyal güvenlik şemsiyesine alınmasıyla ilgili sorunlar olabiliyor Hastaların hem solunum cihazının hem de sözünü ettiğiniz ilacın karşılanmasında sosyal güvenlik kurumlarının desteği var mı?
Prof Dr Ersin Tan: Evet, var Herhangi bir problemle karşılaşmıyoruz

Hastalarda solunum ve yutma güçlüğü söz konusu olduğunda neler öneriyorsunuz?
Prof Dr Ersin Tan: Hastada yutma ve solunum güçlüğü olduğu zaman bir an önce doktorlarına haber vermeleri gerekiyor Çünkü solunum sıkıntısını giderebilmek için yardımcı solunum cihazlarına ve beslenme içinde gastronomi dediğimiz bazı müdahalelere gerek duyuyorlar Onun dışında hastada yemek yememe ve soluk alamama problemleri hayatı sonlandırmaya yeterli oluyor

Körfez savaşından sonra savaştan dönen Amerikalı askerlerde ALS hastalığının görülme sıklığında bir artış olduğu iddiası söz konusuydu? Bu konuda bilimsel bir gerçek söz konusu mu? İkinci bir savaş kapıda
Prof Dr Ersin Tan: Bilimsel bir gerçek söz konusu değil Ama bu şekilde anektodal söylentiler var Şöyle söyleyelim Körfez savaşı sırasında kullanılan cephanelerin ve çevre kirliliğinin de belki bu hastalığın görülme sıklığını arttırdığını kabul etmemiz mümkün olabilir

Elimizdeki bilgiler çok yeterli değil ama kullanılmasını önereceğiniz herhangi bir vitamin veya mineral var mı? E vitamini Q enzim gibi vitaminlerin etkili olduğu konusunda iddialar var
Prof Dr Ersin Tan: Kreatin ve özellikle bu hastalarda vitamin E’nin yüksek dozlarda alınmasının hastalığın seyrini yavaşlatıyor şeklinde yayınlar var ama tam olarak bilimsel gerçek değil

Alıntı Yaparak Cevapla

Engelliler Ve Dostları

Eski 08-23-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Engelliler Ve Dostları




Down Sendromu

Down sendromu her ırktan, yaştan ve ekonomik seviyeden insanı etkilemektedir Başlıca ortaya çıkış nedeni kromozom anormalitesidir ve yaklaşık olarak her 800 ila 1000 doğumdan 1 inde görülebilmektedir Amerika Birleşik Devletlerinde 350,000 in üzerinde insan Down Sendromludur

Down Sendromu İlk Ne zaman Adlandırıldı?

Yüzyıllardır Down sendromlu insanlar gerek sanatta gerek edebiyatta tasvir edilmiş ve kullanılmıştır 19yüzyılda İngiliz doktor John Langdon Down, Down Sendromlu insanlar için ayrıntılı bir tanımlamayı yayınlamıştır Bu akademik çalışma 1866 yılında basılmıştır Ve Down bu çalışma ile bu sendromun babası olarak tanınmış ve daha sonraları onun adı ile anılmıştır Down'dan önce de bazı bilim adamları bu sendromun karakteristikleri hakkında çalışmalar yaptılarsa da ilk kez Down bu sendromun kesin tanılarını ve farklılıklarını ortaya koyan kişi olmuştur20yy boyunca tıp ve bilimde ilerlemeler araştırmacıları Down sendromlu insanların karakteristikleri üzerinde daha ileri araştırmalar yapmalarını sağlamıştır 1959 yılında Fransız doktor, Jerome Lejuene, Down Sendromunun kromozom anormalliğinden ileri geldiğini belirlemiştir Her hücrede olması gereken 46 kromozom yerine Down Sendromlu kişilerde 47 kromozom gözlemiştir Daha sonraları ise ekstra bir bölünme veya tamamlanmış 21kromozom ile Down karakteristikleri arasında bir ilişki kurulmuştur

Neden Down sendromu "genetik durum" olarak tanımlanmaktadır?

İnsan vücudunun yapı taşı hücrelerdir ve her hücrenin bir merkezi vardır ve bu merkez hücre çekirdeği olarak bilinir ve burada genetik bilgiler depolanmaktadır Bunlarda genlerdir ki ve kalıtımsal özelliklerimizi içeren bilgileri taşımaktadırlar Genler birarada grup oluşturarak çubuk şekilli bir yapı oluşturur buna Kromozom denir her hücre çekirdeği 23 çift kromozom içerir bunların her bir yarısı anne ve babadan gelen kalıtımsal özellikleri içerir Down Sendromunda 46 kromozom yerine 47 kromozom vardır, bu ekstra kromozom 21 numaralıdır Bu fazlalık genetik materyal de Down Sendromu ile sonuçlanmaktadır %95 Down Sendromu vakasında 21ci kromozomun 3 kopyası vardır buna "trisomy 21" denir Kromozomlar kan ve doku örnekleri üzerinde çalışılarak test edilir Her bir kromozom belirlenir ve işaretlenerek büyükten küçüğe doğru numaralandırılır Kromozomların bu görüntüsüne Karyotip denir

Down Sendromuna Ne Sebep Olmaktadır?

Down sendromu genellikle hücre bölünmesindeki bir hatadan kaynaklanmaktadır Bununla beraber, diğer iki tip kromozom anormallikleri olan Mosaisicism ve Translocation da daha az dereceli olmalarına rağmen Down sendromu ile ilişkilendirilmektedir Hatalı hücre bölünmesi ile embriyoda sayısı 2 olması gerekirken, 3 tane 21 numaralı kromozomdan bulunur
Gebe kalmadan önce yada sonrasında 21 numaralı kromozom çifti ya spermde yada yumurtada hatalı bölünme oluşturur Embriyo gelişirken bu ekstra kromozom vücuttaki her hücrede kopyalanır İste bu hatalı bölünme olayı Down Sendromu vakalarının %95 inden sorumludur

Down Sendromlu doğan çocukların %85 inin 35 yaş altı kadınların çocuklarında görülmüştür bunun nedeni olarak da genç kadınların doğurganlık yüzdelerinin daha yüksek olması olarak gösterilmektedir Fakat yinede anne yaşının artması ile Down Sendromlu çocuk doğumunun arttığı da diğer bir bilgidir
Bu hatalı kromozomal olayın baba tarafından aktarılma olasılığı olmasına rağmen, kadın yumurtasında daha gebe kalma öncesinde hatalı hücre bölünmesi olabileceği yada tüm bunların dışında bazı çevresel faktörlerin de konu ile ilişkili olabilecekleri araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır
Bununla beraber yıllardır süren araştırmalar bize sendromun tam nedenini açıklayamamaktadır Ebeveynlerin hamilelik öncesinde veya sonrasındaki aktiviteleri ile Down Sendromunun hiç bir tipinde bağlantı bulunmamaktadır Mosaicisim de yumurtlama sonrasında başlangıçta bölünen hücrelerden birinde 21 kromozomun hatalı olmasından kaynaklanır Bu iki tip hücrenin bir mix’i şeklindedir, bazıları 46 bazıları da 47 kromozom taşır Bu 47 kromozom taşıyan hücrelerde ekstra bir 21 kromozom vardır Bu oluşan mozaik desen nedeni ile de mosaicism terminolojisi kullanılarak tanımlanmıştır Bu tip Down sendromuna daha az rastlanır ve sadece %1 veya %2 lik kısmı oluşturur Translokasyon ise diğer bir kromozomal problemdir

Down Sendromunu Belirlemeye Yardımcı Doğum Öncesinde Yapılacak Bir Test Var mı?

Evet, hamile bayanlarda iki tip prosedür vardır: screening (eleme) testleri ve diagnostic (teşhis) testleri İlk test fetus un Down Sendromlu olma olasılığını tahmin eder İkincisi ise fetus un gerçekte sendroma sahip olup olmadığını teşhis eder
En çok kullanılan testler Triple Screen ve Alfa-fetoprotein Plus yöntemleridir Bu testlerde kandaki belli maddelerin (alfa-fetoprotein, human korionik gonadropin, estriol) değerleri ölçülür ve annenin yaşı da göz önüne alınır Bu testlerin hamileliğin 15 ve 20 haftalarında uygulanması tavsiye edilir Bu testler ayrıntılı bir sonogram ile birlikte yapılırsa daha hassas olabilir, çünkü bu testlerin hassasiyeti sadece %60 dır

Yeni Doğanlarda Down Sendromu Nasıl Anlaşılır?

Bu teşhiste öncelikle bebeğin görünüşü ile ilgili bulgular ve Down Sendromunu belirleyen bazı fiziksel karakteristikler vardır Düz bir yüz profili, basık nasal köprü, küçük burun, kulak şeklinde anormallik, avuç içinde gözlenen tek ve derin bir çizgi, birinci ve ikinci ayak parmağı arasında normal dışı boşluk, dilin ağız büyüklüğüne oranla daha geniş olması gibi

Down Sendromlu Bebeklerde Ne Tip Medikal Problemler Görülebilir?

Down Sendromlu çocuklarda bazı sağlık problemlerine daha sıklıkla rastlanmaktadır Doğuştan kalp problemleri, enfeksiyonlara karşı hassasiyet, nefes alma ile ilgili bazı problemler, çocukluk lösemisi de daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır Bugün artık gelişen tıp dünyası ile buradaki bir çok sağlık problemi tedavi edilebilmektedir Down Sendromu ile doğan bir insanın tahmini yaşam süresi de yaklaşık 55 yıldır Down Sendromlu yetişkinlerde ise Alzheimer hastalığına yakalanma riski daha fazladır

Alıntı Yaparak Cevapla

Engelliler Ve Dostları

Eski 08-23-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Engelliler Ve Dostları




Küçük mucizeler:PREMATÜRE BEBEKLER


Bundan 6 yıl önce bir bebek doğuyor Sadece 1200 gr ve 38 cm O zamanın yaşatılma kriterlerine göre tam sınırda değerler… Bu ani gerçekleşen erken doğum karşısında ben ve ailem çok zor zamanlar yaşadık Prematüre bebekler hakkında Türkçe içerikli, tıp terimlerinden maksimum düzeyde arınmış, ailelerin anlayabileceği bir kaynak bulamadık Bu zorluklar da bizi bazı çalışmalar yapmaya sevketti



Bu yazıyı hazırlamamdaki amacım, ailelerin erken doğan bebeklerinin takibi konusunda dikkatli olmaları “Nasılsa erken doğdu geç oturur, geç yürür, geç konuşur” gibi bazı tehlikeli bahanelerin arkasında, mevcut sorunları gözmezden gelmemeleri Elbette pek çok prematüre bebeğin gelişimi yaşıtlarına oranla geç olabilir Ancak her gecikmenin de bir sınırı vardır Bu gecikme süresi doktor gözetiminde olmalı ve aile bebeğini iyi gözlemlemelidir

Bebeğim Ne Kadar Prematüre?

Normal bir gebelik 40 hafta ya da 280 gün sürer Eğer 37 haftadan önce doğum gerçekleşirse bebek prematüre kabul edilir
Prematüre bebekler gebelik yaşına göre 3 gruba ayrılmaktadır:
1 Grup : İleri derecede (24-31 hafta)
2 Grup : Orta derecede (32-35 hafta)
3 Grup : Sınırda (36-37 hafta)

Prematüreliği tahmin etmenin diğer bir yolu da doğum ağırlığıdır Genel kaide; “ne kadar prematüre ise o bebek o kadar hafiftir” şeklindedir Bunun için kullanılan çeşitli terimler vardır

Düşük Doğum Ağırlığı(LBW) : Bebeğin doğumda 2500 gramdan az olması
Çok Düşük Doğum Ağırlığı(VLBW): Bebeğin doğumda 1500 gramdan az olması
İleri Derecede Düşük Doğum Ağırlığı(ELBW): Bebeğin doğumda 1000 grdan az olması

Acaba ülkemizde prematüre doğan bebeklerin ne kadarı engelli kalıyor?



Prematüre bebeklerdeki pek çok rahatsızlık erken teşhis edildiğinde, doğru tedavi ile iyileştirilebilmekte ya da maksimum fayda elde edilebilmektedir Burada söz konusu rahatsızlığın türü, evresi, ne kadar erken teşhis edilip ne kadar doğru tedaviyle iyileştirilmeye çalışıldığı da önemli faktörlerdir

Bu rahatsızlıklar erken teşhis edilmez ya da tedavisiz kalırsa ne olur? O zaman bebek yaşamının geri kalan kısmını o soruna ait ENGEL ile yaşar, ya da o soruna ait sağlık problemleriyle sıkça karşılaşır Bu bağlamda “acaba ülkemizde prematüre doğan bebeklerin ne kadarı engelli kalıyor?” sorusu aklıma geldiğinde araştırmaya başladım Bu konuda bana yardımcı olan ProfDrZeynep İnce şunları ifade etti:

"Preterm bebeklerin engelli kalma oranları ile ilgili Türkiye geneline ait detaylı veriler yok, ancak çeşitli merkezlerin kendi izledikleri bebeklere ait verileri var Bu konudaki çalışmalar da devam ediyor, yakın bir gelecekte Türkiye’ye ait veriler de ortaya çıkabilecek

Dünyadaki sonuçlarla ilgili fikir vermesi acısından 2 önemli çalışmanın sonuçları aşağıda, ikisi de ABD'den:

1 Doğum ağırlıkları 400-1000 gram arasında olan ve 1993-94 yılları arasında doğan 1151 preterm bebek izlenmiş Bu bebeklerin ortalama doğum ağırlıkları 796 g, gebelik yaşları 26 hafta Bebekler düzeltilmiş yaşları 18-22 ay olduğunda yapılan değerlendirmede:
Nörolojik anormallik % 25
Görme bozukluğu % 9
İşitme bozukluğu % 11
Bayley II zeka gelişim indeksi düşüklüğü %37
Bayley II psikomotor gelişim indeksi düşüklüğü %29 olarak bulunmuş

Sonuç olarak doğum ağırlıkları 1000 gramın altındaki bebekler 18-22 aylık olduklarında nörolojik anormallik, gelişimsel ve işlevsel bozukluklar acısından ciddi risk taşıyor

Kaynak: Vohr BR, Wright LL, Dusick AM, et al Neurodevelopmental and functional outcomes of extremely low birth weight infants in the National Institute of Child Health and Human Development Neonatal Research Network, 1993-1994 Pediatrics 2000;105:1216-26

2 1977-1979 yılları arasında doğan ve doğum ağırlıkları 1500 gramın altında olan 242 bebek (ortalama doğum ağırlıkları 1179 g, gebelik yaşları 297 hafta) 20 yaşına geldiklerinde değerlendirilmiş ve sonuçlar 233 normal doğan bebekle karşılaştırılmış Buna göre preterm doğan grupta lise mezuniyet oranı daha düşük (%83'e karşılık %74), ortalama IQ ve akademik basari puanı daha düşük, norosensoriyel bozukluklar ve boy kısalığı oranı daha fazla bulunmuş Sonuç olarak düşük doğum tartısının eğitim üzerine etkilerinin erken erişkin yasa kadar devam ettiği belirtilmiş

Alıntı Yaparak Cevapla

Engelliler Ve Dostları

Eski 08-23-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Engelliler Ve Dostları




"Yaşam; önce sınava sokar, sonra dersini verir"

Sınavları geçer miyiz? Belli değil Ders alır mıyız? O da belli değil

Durduğumuz yere, baktığımız yöne göre değişebilir cevaplar Başkalarına anlattıkça da değişir, tekrar hatırladıkça, yeni sınav için eski dersleri kullandıkça, uyku öncesi rahatlıkta, asla hatırlanmamak üzere ilgili rafa yerleştirmeden önce, aşık olmak üzereyken, fal baktırırken, vatan kurtarırken
Anlamı ve önemi değişse de her zaman sınavlar ve alınan dersler vardır



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.