|  | Batı Cephesi Savaşları |  | 
|  08-22-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Batı Cephesi SavaşlarıBirinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu Mondros Ateşkesi'ni imzalayarak savaştan yenik çıkmıştı  Ateşkesin hükümlerine göre Türk ordusunun ***** ve cephanesi elinden alınıyor, tüm askeri kuvveti, jandarma da dahil olmak üzere 50  000 ile sınırlanıyordu  Bu durum karşısında Osmanlı Genelkurmayı ordusunun kadrolarını yeniden düzenlemek zorunda idi  İtilaf Devletleri'nin yetkilileriyle anlaşan Genelkurmay orduyu 9 Kolordu ve 20 Tümen halinde örgütlemeyi kabul ettirdi  Ateşkes'te birlik sayısı değil, insan sayısı sınırlandırılmıştı  Osmanlı Genelkurmayı bu boşluktan yararlanarak, insan sayısı az, fakat ileride mevcutlarının arttırılması ile büyüyebilecek bir iskelet kurmayı tercih etti  Böylece çok sayıda subay birliklerinin başında bulunabilecek, er sayısı çok az olmakla beraber, ordunun iskeleti bulunduğu için,gerekirse er sayısı arttırılabilecekti  16 Mart 1920'de İstanbul'un resmen işgali üzerine Ankara'da B  M  M  'nin açılması ve Türk Devleti'nin Genelkurmayı'nın kurulmasıyla bu çalışmaların önemi kalmamakla beraber, Osmanlı Genelkurmayı'nın az mevcutlu da olsa, çok sayıda kolordu ve özellikle tümen, alay ve tabur kadrolarını koruması, yani hazır bir iskelet bırakması Türk Ulusal Ordusu'nun kuruluşunda büyük yararları oldu   İzmir'in işgali ve Yunan ilerleyişine karşı ilk direniş bu zayıf askeri birliklerin bazılarından ve milis kuvvetlerinden geldi  Yunanlıların karşısındaki 17  Kolordu'nun 56  Tümeni hiç karşı koymadı  Bir kısmı Yunanlılarca esir ve bir kısmı da terhis edildi  Bu dağılma karşısında Yunan ordusuna karşı kurulan Kuva-yı Milliye ise zayıf askeri birlikler ve milislerden oluşuyordu  Kuva-yı Milliye ruhu bir süre sonra yayılmaya başladı  Müdafaa-i Hukuk örgütleri, Kuva-yı Milliye'ye asker ve para sağlamak işlerini yüklendiler  Böylece Ayvalık, Salihli, Denizli'ye kadar uzanan bir çizgi üzerinde Yunanlılara karşı Kuva-yı Milliye cephesi kuruldu  M  Kemal Paşa daha Havza'da iken Kuva-yı Milliye ile doğrudan ilgilenerek, birliklere gönderdiği emirlerde, her işgal eylemine karşı, halkın *****landırılarak karşı konulmasını bildirmişti  Kuva-yı Milliye'nin büyük kısmını efelerin ve Ethem'in emrindeki kuvvetler oluşturuyorlardı  Bunların ağır *****ları olmadığı gibi merkezi bir komuta düzeni ve disiplini de yoktu  M  Kemal Paşa Sivas Kongresi sırasında, bu kuvvetlerin örgütlenmesi gereğini göz önüne alarak 9 Eylül 1919'da Ali Fuat Paşa'ya "Batı Anadolu Genel Kuva-yı Milliye Komutanlığı" görevini verdi  Ancak Ali Fuat Paşa yeterince etkili olamadı  23 Ekim'de Albay Refet Bey yöreye gönderildi ve bir rapor hazırlayarak, daha uzun süre Batı Anadolu Cephesi'nin tek komuta altına alınamayacağını bildirdi  Bu sebeple askeri, kuvvetler Albay Refet Bey'in komutasına verildi  Milis kuvvetler ise durumlarını korudular   22 Haziran 1920'de başlayan Yunan genel saldırısı üzerine Balıkesir, Bursa düştü  B  M  M  'inde büyük tepkiler oluştu ve komutanlar sorumlu tutulup cezalandırılmaları istendi  M  Kemal Paşa komutanların kabahati olmadığını, emirlerinde yeterince asker, ***** ve malzeme bulunmadığını, oysa Yunan Ordusu'nun Avrupa Devletleri'nce *****landırılmış ve donatılmış olduğunu, milis kuvvetleriyle Yunan Ordusu'nun durdurulamayacağını belirterek, T  B  M  M  'nin gerçek anlamda bir orduya sahip olması gerektiğini söyledi  Bunun sağlanabilmesi için Kuva-yı Milliye'nin düzenli ordu haline dönüşmesi ve kısmi seferberlik yapılması gerekiyordu  Meclis'in kararı üzerine düzenli ordu kurulmasına başlandı   Batı Cephesinde düzenli ordunun kuruluşunu engelleyen iki engel vardı  Birincisi firar olayları, ikincisi Kuva-yı Milliye örgütleri ve özellikle Ethem'in kuvvetleriydi  Birinci Dünya Savaşı sonunda asker kaçağı sayısı 300  000'e ulaşmıştı  Savaşın doğurduğu bunalım, yıkım ve sefalet, yeni bir savaş başlamasında büyük engelleyici durum yaratıyordu  Buna, Padişah'ın askerliği kaldırdığı propagandaları da eklenince, Anadolu'da T  B  M  M  'nin kararlarının yürütülebilmesi çok güçleşti  Asker kaçakları yüzünden düzenli ordu kurulmasında büyük güçlüklerle karşılaşıldığı için "Firariler Hakkında Kanun"un kabulüyle İstiklal Mahkemeleri kurulmuşlardı  İkinci engel ise Kuva-yı Milliye'nin düzenli ordu şekline  dönüştürülmesi sırasında Ethem'in direnmesinden çıktı   Batı Cephesi'nin Yeniden Düzenlenmesi Ethem, kardeşleri ve yandaşları Gediz Saldırısı'nın başarısızlığını, ordu birliklerine yüklemek için, ordunun iyi savaşmadığını ileri sürerek, ordu aleyhinde propagandaya başladılar  Oysa ordu Komutanları ve subayları ise, Kuvva-yı Seyyare'nin ciddi biçimde savaşmadıklarını söylüyorlardı  Ordu ile Kuva-yı Seyyare (Gezici Kuvvetler) arasındaki gerginlik gittikçe arttı  Ethem'in yandaşları bu kadarla da kalmadılar  Eskişehir'de subaylar aleyhinde gösteriler yaptılar  Ali Fuat Paşa duruma el koyduysa da başarılı olamadı   Ali Fuat Paşa'nın cephe üzerindeki komutanlık etki ve nüfuzunun sarsılmış olduğunu gören M  Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa'yı acele Ankara'ya çağırarak, o sırada çok önemli olan Türk-Sovyet ilişkilerini geliştirmek için Moskova Elçiliği'ne atamasına karar verdi  Ali Fuat Paşa 8 Kasım'da Ankara'ya geldi  Kendisini istasyonda karşılayan M  Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa'yı Kuva-yı Milliye kıyafetinde görünce, Batı Cephesi'nin en kısa zamanda düzenlenmesi çalışmalarını hızlandırdı  Ali Fuat Paşa Moskova Elçiliği'ne atandı   Cephenin ikiye ayrılmasına karar veren M  Kemal Paşa Batı Cephesi diye isimlendirilen önemli olan Kuzey kısmını Albay İsmet Bey'in ve Güneyini de Albay Refet Bey'in emirlerine verdi  Genelkurmay Başkanlığı'na da Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa vekalet edecekti  9 Kasım 1920'de Bakanlar Kurulu bu dağılım kararını açıkladı  Böylece Batı Cephesi'nin yeniden düzenlenmesine başlandı  Batı Cephesi kuvvetlerinin yeniden düzenlenmesine en büyük engel Ethem kuvvetleri idi   Kuva-yı Milliye'nin Tasfiyesi Kuva-yı Milliye'nin ne olduğundan söz etmiştik  Yunan Ordusu'nun ilerleyişi karşısında kurulan *****lı direniş içinde, asker, efe, sivil halk, maceracı v  s  her çeşit insan vardı  Başlangıçta, gerilla savaşı için gerekli olan bu kuvvetler düşmanı oyalayabiliyordu  Fakat bunlarla kesin sonuç alınamıyordu  Fakat Ethem ve kardeşleri bunu kabul etmediler  Bu kuvvete dahil olanlar "Düşman ilerler, sen bir tepeden çıkıp bir tepeye gidersin, uğraşırsın  Bu iş böyle devam eder gider, sonunda düşman usanır ve barış yapma imkanı hasıl olur  " görüşündeydiler  16 Mayıs 1920'de çıkan bir kararla Kuva-yı Milliye 'nin, bütün yiyecek ve cephane ihtiyaçları Milli Savunma Bakanlığı'nca karşılanmak üzere, düzenli orduya bağlanması kararı alındı  22 Haziran tarihli Yunan saldırısından sonra da Kuva-yı Milliye'nin büyük bir kısmı (Çolak İbrahim Müfrezesi, 3  Süvari Tümeni'ne; Sarı Efe Müfrezesi 33  Süvari Alayı'na Gökbayrak Müfrezesi 61  Piyade Alayı'na) düzenli birlikler haline getirildi, Ordunun subay ihtiyacı için de 1 Temmuz 1920'de subay yetiştirme merkezleri kuruldu   Demirci Mehmet Efe'nin Ayaklanması (1-30 Aralık 1920) Kuva-yı Milliye'nin önemli bir kısmı düzenli ordu haline getirilirken, iki engel kaldı  Birincisi Ethem kuvvetleri, ikincisi ise Demirci Mehmet Efe kuvvetleriydi  Gediz saldırısındaki başarısızlık üzerine M  Kemal Paşa, düzenli ordunun kurulması çalışmalarını hızlandırıp, 9 Kasım'da Cephe ikiye ayrılıp, Güney kısmına Albay Refet Bey atanınca, Demirci Mehmet Efe'nin de Refet Bey'in emrine girmesi gerekiyordu  Refet Bey, 22-23 Kasım'da Isparta'da bulunan Mehmet Efe'yi merkezi Konya'da bulunan Atlı Takip Kuvvetleri Komutanlığı'na atayarak ordu birlikleri arasında hizmete girmesini istedi  Bundan sonra doğruca Güney Cephesi Komutanlığı emrine girecek olan Efe, başka makamlarla yazışamayacaktı  Emrindeki kuvvetlerden yaşları uygun olanlar ve geçmişte suç işlememiş olanlardan 300 kişilik bir süvari alayı kurularak, geri kalanlar *****larıyla birlikte ikmal eri olarak 57  Tümen emrine verilecek, çağ dışı olanlarla suç işlemiş olanlar terhis edileceklerdi  Efe başlangıçta bu emri kabul ettiyse de, sonradan Ethem'in kışkırtmalarına kapıldı  Ethem Yörük Ali ve Demirci Mehmet Efe'ye mektup göndererek, adamlarına 40'ar lira maaş vaadiyle, onları Afyon ve Konya üzerine yürümesi için tahrik etti  Isparta yöresinde keyfi bir yönetim kurmuş bulunan Mehmet Efe, bundan sonra kuvvetlerini bir araya topladı ve Güney Cephesi Komutanlığı'nın isteklerine uymadı  Refet Bey aynı tarihlerde Ethem'in de ayaklanma durumunda olması karşısında, Mehmet Efe'ye karşı ayrı bir harekat yapmayı planladı  Demirci Mehmet Efe'nin, Ethem'in M  Kemal Paşa'yı devirmek istediğini Refet Bey'e bildirmesi üzerine, ikisinin haberleştiğine kesin kanaat getiren Refet Bey, M  Kemal Paşa'nın da Demirci Mehmet Efe'nin ortadan kaldırılması için kendi görüşünü uygun bulması üzerine, Mehmet Efe üzerine kuvvet gönderdi  Efe direnmeden çekildi  18 Aralık'a kadar 700 çeteci yakalandı  Refet Bey 25 Aralık'ta bastırma harekatını bitirdi  Ethem'le birleşmesinden endişe edilen Efe, af edilerek sığınması istendi  Efe de 30 Aralık 1920'de emrindekilerle birlikte teslim oldu   Ethem'in Ayaklanması 1880'de Bandırma'da doğan Ethem, Çerkez Beylerinden Ali Bey'in oğlu idi  Ağabeyleri Tevfik ve Reşit subaydılar  Babası kendisinin asker olmasını istemediği için kaçıp orduya katıldı ve çavuş , daha sonra asteğmen oldu  Mondros Ateşkesi'nden sonra İzmir Valisi Rahmi Bey'in   oğlunu kaçırıp 50  000 lira kurtarma parası âlınca meşhur oldu  Rauf Bey'in teşvikiyle Yunanlılara karşı *****lı direnişe geçti  Salihli yöresinin hakimi durumuna geldi   Kuva-yı Milliye'ye dahil olan Ethem kuvvetleri giderek çoğaldı  Bu kuvvetler, mahpus, soyguncu, asker kaçakları, birliklere zorla yazılan, suça iştirak ettirilen, yağma hevesiyle katılanlardan oluşuyordu  Ayrıca Ethem, erlerine ve komutanlarına maaş veriyordu  Bir yerde ayaklanma bastırmaya giden Ethem buradan zorla para ve insan toplayarak kuvvetlerini çoğaltıyordu  İç ayaklanmalar karşısında B  M  M  çaresiz kalınca, Ethem, Anzavur, Düzce, Bolu, Yozgat ayaklanmalarının bastırılmasında büyük yararlılıklarda bulundu ve şöhreti yayıldı  Yozgat ayaklanmasını bastırmaya giderken, Ankara'da M  Kemal ve Fevzi Paşalara karşı sert ve saygısız bir tavır takındı  Hatta Yozgat ayaklanmasını bastırdıktan sonra, M  Kemal'e valinin teslimine engel olduğu için kızıp, "Ankara'ya geldiğimde M  Kemal'i Meclis kapısına asacağım  " diyecek kadar,kendini büyük görmeye başladı  Yozgat'tan dönüşte, Ankara istasyonundaki oturduğu yerde M  Kemal'in odasına adeta baskın biçiminde girerek, çok tehlikeli duruma yol açtı  Askeri birliklerin bina dışında önlem almaları üzerine olay çıkmadı   Ethem yandaşlarının Meclis içinde ve dışında Düzenli Ordu aleyhindeki propagandaları çoğaldı  Gediz yenilgisinden sonra M  Kemal Paşa'nın düzenli ordu kurulmasını hızlandırmak için İsmet Bey'i Cephe Komutanlığı'na ataması Ethem ve kardeşleri tarafından beğenilmedi  Ali Fuat Paşa'nın Moskova'ya elçi olarak atanması üzerine, M  Kemal'in diktatör olacağı dedikoduları yayıldı  Ethem ve kardeşleri Kuva-yı Seyyare'nin Düzenli Ordu birliklerine katılmasını kabul etmiyorlardı  Tevfik Bey, İsmet Bey'e yolladığı yazıda "Kuva-yı Seyyare ne bir tümen, ne de muntazam bir kuvvet haline getirilemez  Kuva-yi Seyyare'nin gelişi güzel idare edilmesi lazımdır  " sözleriyle açıkça belirtti  Diğer yandan M  Kemal'e çektiği telgrafla da, İsmet Bey'in Cephe Komutanlığını idare edemeyeceğini ileri sürerek, bundan böyle kendisini komutan tanımayacağını bildirdi  Ethem ve kardeşleri, Düzenli Ordu'nun değil emrine girmeyi kabul etmek, düzenli ordunun varlığına bile karşıydılar  Subay düşmanlığı propagandaları açıkça ortaya Çıkmıştı  Kaldı ki Ethem kuvvetleri Yeşil Ordu'ya katılmayı da kabul etmişlerdi  Tevfik Bey cephede gerekli kuvvet toplarken, Ethem ve Reşit Beyler de Ankara'da siyasi ortam hazırlıyorlardı  M  Kemal Paşa, Ethem ve kardeşlerini ikna etmek için bütün iyi niyetiyle çalıştı  Bakanlar Kurulu, Meclis'ten bazılarının ve Reşit Bey'in de katıldığı bir toplantı yaptı  Bu toplantıda M  Kemal, anlaşmazlığı çözmek ve düşman ordularının ülkeyi işgal ettiği bir sırada bir iç çatışmaya meydan vermemek ve uzlaşma sağlamak için şu konuşmayı yaptı: "Hakikat şudur ki, önümüzde yenilip mutlaka denize dökülmesi gereken bir Yunan Ordusu vardır  Bu büyük neticeyi alabilmek için ise, büyük, ciddi ve katı tedbirlere gereksinim vardır, benim askerliğime itimat buyurursanız ki arkadaşlarımın bu güveni saklamayacaklarını zannederim, bu büyük iş ancak muntazam, bir ucundan öbür ucuna ve en büyük kütlesinden son erine kadar disiplinli mükemmel bir ordu ile başarılabilir  Batı ordusunda bir süreden beri başlanılan çalışma, işte bizi bu gayeye götürmeyi amaç edinen gayret ve himmetlerden teşekkül ve terekküp etmiş bulunuyor  Amaç bundan ibaret olduğuna göre Kuva-yı Seyyare başında bulunan arkadaşlarımın da bu gerçeği anlamaları, onu sadece takdir ve teslim etmeleri gereklidir  Bu takdir ve teslim yapıldıktan sonra ortada hallonulmayacak sorun kalmaz  " Fakat Reşit Bey, M  Kemal'in hala düzenli ordular kurmak için boş hülyalar peşinde koşan birisi olduğunu söyledi  Tartışmalar Reşit Bey'in uyuşmaz davranışlarıyla sonuçsuz kaldı  Fakat M  Kemal yine de son sözü söylemeden önce uzlaşma yollarını zorladı  Ethem'i ikna ederek Reşit Bey ile birlikte Eskişehir'e İsmet Bey'le görüşmeye gittiler  Fakat Ethem Bey Eskişehir'de ortadan kayboldu  M  Kemal Paşa Ethem'i sorunca, Reşit Bey; "Ethem Bey bu dakikada kuvvetlerinin başındadır  " yanıtını verdi  Reşit Bey'in bu tehdit dolu sözleri karşısında M  Kemal'in tutumu değişti ve, "Bu dakikaya kadar sizinle eski bir arkadaşınız sıfatıyla ve sizin lehinizde bir sonuca ulaşmak samimi duygusuyla görüşüyordum  Bu dakikadan itibaren arkadaşlık ve özele ait durumum sona ermiştir  Şimdi karşınızda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Hükümeti'nin Reisi bulunmaktadır  Devlet Reisi sıfatıyla, Batı Cephesi Kumandanı'na durum neyi gerektiriyorsa, yetkilerini kullanmayı emrediyorum  " diyerek İsmet Bey'e gereken emri verdi   M  Kemal bu arada 5 Aralık 1920'de Bilecik İstasyonu'nda İstanbul Hükümeti'nin temsilcileri İzzet ve Salih Paşalarla buluştu  Çok resmi bir hava içinde geçen bu toplantıda, İstanbul temsilcilerinin, vatanın durumundan yeterince bilgileri olmadığını anlayınca, onları zorla Ankara'ya götürdü  Ethem ise bu sırada Padişah'a bağlılık bildiren bir telgraf çekti   Bakanlar Kurulu'nun 22 Aralık 1920 tarihli toplantısında Ethem'le anlaşabilmek için kendisine arabulucu gönderilmesine karar verildi  Fakat Ethem, kuvvetlerini düşman cephesine karşı değil, ulusal orduya karşı düzene koymaya ve saldırı hazırlıklarına başladı  Görüşmeye gelen heyete ise birçok komutanın yerlerinden alınmasını şart koştu  Artık Ethem, T  B  M  M  'nin emir ve kararlarını dinlemiyordu  Bunun üzerine 27 Aralık'ta gereken önlemler arttırıldı  M  Kemal Paşa 29 Aralık'ta Meclis'in gizli bir oturumunda Ethem'in ayaklandığını ayrıntılı bir biçimde anlattı  Ethem'in ihaneti kabul edilmekle beraber yine de kardeş kanı dökülmemesi ve düşmana fırsat yaratılmaması için bir kez daha Ethem'le anlaşma olanağı aramaya karar verildi  Fakat Ethem uzlaşmaya yanaşmadı  2 Ocak 192l tarihinde Bakanlar Kurulu, Ethem ve kardeşlerine, komutadan çekilirlerse af edileceklerini bildirdi  Fakat Ethem 3 Ocak 1921'de Yunanlılarla anlaşmak için bir adamını yolladı  Arkadan da Reşit Bey Yunan Ordusu'na gitti  7 Ocak'ta da Yunanlılarla protokol imzaladı  Artık Ethem ayaklanmıştı  Ethem olayını yakından izleyen Yunanlılar 6 Ocak 1921'de İnönü Cephesi'nden taarruza geçince İsmet Bey ve Refet Bey Yunan saldırısına karşı koymak için Ethem'e karşı 1 Ocak 1921'de başlamış olan harekata ara verdiler   Ethem kuvvetlerinin ihaneti ve Yunan saldırısı iç içe girmiş bir durum aldı  Yunan Ordusu'nun saldırısı üzerine Ethem de Ulusal Ordu'ya saldırdı  8 Ocak'ta Meclis'te savaş durumunu açıklayan M  Kemal Paşa, "Ethem, Tevfik ve Reşit Beyler  " diye konuşunca, bir milletvekili "Hain deyiniz  " uyarısında bulundu  Ethem kuvvetleri 13 Ocak'a kadar  saldırılarını sürdürdüler  17 Ocak'ta da Yunanlılara sığındılar  Emrindeki askeri birlikler Ulusal Ordu'ya sığındığı için, Yunanlıların yanına 725 kişi gitti  Ankara İstiklal Mahkemesi, Yunanlılara sığınmış bulunan Ethem ve kardeşlerini vatana ihanet suçuyla yargılayarak 9 Mayıs 1921'de gıyaplarında idama mahkum etti  Aynı kararla gizli Komünist Partisi kurup Hükümet'i devirmek suçuyla yargılanan da mahkum oldular   BİRİNCİ İNÖNÜ SAVAŞI Büyük Yunanistan'ı gerçekleştirmek amacıyla, İtilaf Devletleri'nin desteğinde İzmir ve çevresini işgal etmiş bulunan Yunan Ordusu, Uşak'ı aldıktan sonra ilerlemesini durdurmuş, Gediz Saldırısı'ndan sonra buraları da ele geçirmişti   Bu sırada Yunanistan'da iktidar değişmişti  Kral Aleksandr bir maymun tarafından ısırılmış ve 1920 Ekim sonunda ölmüşlü  Venizelos seçime gitmiş, fakat 14 Kasım 1920'de seçimleri kralcılar kazanmıştı  Tahtından resmen feragat etmemiş ve sürgünde bulunan Kral Konstantin Türk-Yunan Savaşı'nı devam ettirdiği takdirde İngiliz desteğini sağlayabileceğini bilerek 19 Aralık'ta Atina'ya geldi  Yunan halkı savaştan bıkmış ve Venizelos'un seçimi kaybetmesinde bunun da etkisi olmasına rağmen, Kral da "Megalı İdea" cılardan olduğu ve İngilizleri memnun etmek için Anadolu Savaşı'na devam etmeye karar verdi  Yunan Ordusu Komutanı Papulos da yeni Hükümete, Türk Ordusu henüz kuruluş aşamasında iken, yeterince kuvvetlenmeden bir keşif saldırısı yapılmasını teklif etti  Ethem'in ayaklanmasını yakından izleyen Yunanlılar bu fırsatı kaçırmak istemediler  Türk milislerinin en kuvvetlisi Ethem ayaklanmış ve Türkler birbirleriyle savaşa başlamışlardı  Yunan Ordusu önce Uşak Cephesi'nde şaşırtıcı hareketlerde bulunduktan sonra 6 Ocak 1921 tarihinde, Eskişehir'i işgal etmek ve demiryolunun geçtiği bu yerleri kontrol altına almak amacıyla İnönü mevkiinde taarruza başladı   *****, cephane, malzeme ve araç bakımından çok üstün bulunan Yunanlıların 20  000 tüfek, 150 ağır makineli tüfek, 50 top ve 200 süvarilerine karşılık Türk Ordusu'nun 6  000 tüfek, 50 makineli tüfek, 28 top, 300 süvarisi vardı  Ethem kuvvetleri ayaklandıkları için Türk Ordusu onunla da savaşıyordu  Bu sebeple Türk Ordusu Yunanlıları oyalayarak ve yer yer ağır kayıplar verdirerek kademe kademe çekilme taktiği uyguladı  Yunanlılar Türk Ordusu'na ancak 9 Ocak'ta yetişebildiler  Yaklaşık üç kat üstün olan Yunan Ordusu genel saldırıya geçti  Türk Ordusu'nda yer yer çözülmeler oldu  Yıpranan ve kayıplar veren Yunanlılar takviye kuvvetler alarak, saldırılarını sürdürdüler  Türk Ordusu'nun geri çekilmesi gerekiyordu  Ankara'dan gelen emirde, eğer Eskişehir'i korumak olanaksız ise, ordunun Eskişehir'in doğusuna çekilebileceği bildiriliyordu  Fakat Cephe Komutanı İsmet Paşa çekilmeye gerek görmeyerek 10 Ocak gecesi Eskişehir'in batısında savaşı kabul etti  Türk Ordusu'nun her kıtasına, bu cephede, "Her subay ve erin kudretinin çok üstünde çaba harcaması, ölümü hiçe sayarak her karış toprağı savunması ve Türk komutasının azim ve kararı karşısında düşmanın azim ve kararının kırılması  " emri verilmişti  Fakat Yunan Ordusu saldırıya devam etmeyerek geri çekildi  Türk Ordusu Yunan Ordusu'nu izleyecek güçte değildi  Bu yüzden takip harekatı yapılamadı  Batı cephesinde kurulan düzenli ordu, ilk sınavını büyük başarıyla sonuçlandırdı  T  B  M  M  'nin Orduları Yunanlıları ve Ethem'i yenerek büyük umut verdi  Yunanlılar ilk kez düzenli orduyla karşılaştılar ve ilk yenilgiyi aldılar  Bu başarı ile T  B  M  M  'nin otoritesi büyük güç kazandı  Kanun hakimiyeti ve asayiş sağlandı  İstiklal Mahkemeleri'ne ihtiyaç kalmadığı düşünülmeye başlandı  Halkın Ulusal Ordu'ya güveni arttı  Milis kuvvetler sorunu kapandı  M  Kemal Paşa, Cephe Komutanı'nı Meclis adına, bu başarıdan dolayı kutladı  ismet Bey başarısından dolayı Mirliva'lığa yükseldi   Türk Ordusu'nu mutlaka yeneceğine inanan Papulas, keşif harekatı yaptıklarını ve Türk Ordusu'nun gücünü öğrendiklerini söyleyerek yenilgiyi gizlemeye çalıştı  Oysa tarafların kayıpları kıyaslandığında bunun keşif harekatı olmadığı anlaşılır  Eskişehir'i ve demiryolunu ele geçirmek amacıyla başlamış olan bu Yunan ilerleyişi başarısızlıkla sonuçlandı  Bu yenilgi Yunan Ordusu'nda moral çöküntü yarattı   Bu savaşın dışta da büyük yankıları oldu  Avrupa basını olaya geniş yer verdi  Türk başarısının önemini ve Yunanlılar'ın Küçük Asya seferinin hayal kırıklığı yarattığını belirtti  Sovyetler Birliği bundan sonra T  B  M  M  ve onun ordularının gerçegini kabul etti   Londra Konferansı Birinci İnönü Savaşı'nın kazanılması T  B  M  M  gerçeğini İngilizlere de kabul ettirdi  İngilizler işgal ettikleri Musul-Kerkük yöresinde de yerli halkın direnişiyle karşılaştılar  Revandiz'de çıkan ayaklanma üzerine İngilizler burayı terk ettiler  Bu durum karşısında İtilaf Devletleri İstanbul, Ankara ve Atina'dan gönderilecek delegelerin katılmasıyla 21 Şubat 1921'de Londra'da bir konferans toplanmasına karar verdiler  26 Ocak'ta Sadrazam Tevfik Paşa'ya durumu bildirdiler  Tevfik Paşa 27 Ocak'ta M  Kemal'e durumu bildirdi  M  Kemal Paşa verdiği yanıtta, Türkiye'nin tek temsilcisi olarak T  B  M  M  'nin bulunduğunu ve İstanbul'un, Türk Ulusu adına karar verecek yerin B  M  M olduğunu kabul etmesi ve eğer İtilaf Devletleri hak ve adalet kurallarına göre bir çözüm arıyorlarsa T  B  M  M  'ni doğrudan çağırmaları gerektiğini bildirdi  Sadrazama yolladığı özel mektupta ise Padişah'ın T  B  M  M  'ni resmen tanıdığını ilan etmesini ve İstanbul'un Ankara'ya katılmasını istedi  Fakat Tevfik Paşa, İstanbul Hükümeti'nin devamının gerekli olduğunu ve işbirliği yapılmasını önerdi   Yazışmalar bir sonuç vermemekle beraber, Tevfik Paşa, M  Kemal'e karşı yakınlık duymaya başladı  Yunanlılar'ın 21 Şubat 1921'de 70-80 bin kişilik bir kuvvetle saldırıya geçeceğinin haber alındığını M  Kemal'e bildirdi  Ayrıca M  Kemal Paşa hakkında daha önce alınmış ölüm kararı kaldırıldı ve milliyetçiler için kullanılması yasaklanmış olan Bey ve Paşa gibi unvanların yeniden kullanılması serbest bırakıldı   M  Kemal Paşa, İtilaf Devletleri Türkiye'yi doğrudan çağırmadıkları takdirde konferansa katılmamak kararında idi  M  Kemal'in kararlı tutumu karşınsında İtilaf Devletleri, İtalya aracılığıyla T  B  M  M  'ni de konferansa çağırdılar  Bekir Sami Bey Başkanlığındaki Türk heyeti Antalya üzerinden bir İtalyan gemisiyle Brendizi'ye ve oradan da Roma'ya vardı  Heyet, Türkiye sorununda tek yetkili yerin T  B  M  M  olduğunu ve doğrudan çağırılmaları gerektiğini bildiren bir nota verdi  Bunun üzerine Lloyd George, Ankara'yı konferansa çağırdı  Türk delegeleri konferansa ancak 27 Şubat'ta katıldılar  Ve Londra Konferansı 12 Mart 1921'de son buldu  T  B  M  M  delegesi Sevr diye bir şeyi tanımadığını, dolayısıyla İtilaf Devletleri'nin Sevr'in yumuşatılması önerilerini kabul etmeyeceklerini belirtip, Misak-ı Milli esasları üzerinde görüşülebileceğini bildirdi  Fakat İtilaf Devletleri Türk gerçeğini bir türlü kabul etmek istemediler  Sevr'in yumuşatılması konusunda öneri getirdiler  Buna göre İzmir İli güya Türkiye'ye verilecek, fakat şehirde Yunan kuvveti bulunacak asayiş müttefik subaylarca sağlanacak, vali Hıristiyan olacak ve Milletler Cemiyeti tarafından atanacaktı  Türkiye bu önerileri ulusal bağımsızlık ilkesine aykırı olduğu için kabul etmedi   Londra Konferansı'na katılmayı kabul eden M  Kemal, Misak-ı Milli'nin İtilaf Devletleri'nce kabul edilmeyeceğini biliyordu  Fakat katılmakla, Türk Ulusu'nun sesini ve haklı davasını bütün dünyaya duyurmak fırsatı doğdu  İtilaf Devletleri T  B  M  M  'nin varlığını kabul ettiler  Türkler barış istemiyorlar propagandalarına fırsat verilmedi  Wilson'un 14 maddesi ilkesine uygun olarak hazırlanmış bulunan Misak-ı Mili'nin Batılı devletlere ve batı kamuoyuna duyurulması sağlandı   Londra Konferansı'ndan bir sonuç çıkmadı  Zaten Yunanlılar 23 Mart 1921'den itibaren Batı Anadolu'da yeni saldırı hazırlıklarına başlamışlardı  Yunanlılar Türk Orduları'nı yok etmeye güçlerinin yeteceğini göstermek ve Türkleri Sevr'i kabule zorlamak için saldırı kararı aldılar  Kralın, M  Kemal'in daha fazla dayanamayacağı, geniş bir orduyu besleyip, donatamayacağı iddialarını kabul eden Lloyd George Yunan saldırısını uygun buldu  Oysa Fransız ve İtalyan askeri gözlemcileri Yunan görüşünü paylaşmıyorlardı  Fakat yine de İngiliz Başbakanı'nı desteklediler  Türk delegeleri daha yolda iken Yunan saldırısı başladı   Bekir Sami Bey Londra Konferansı sürerken, İngiliz, Fransız, İtalyan temsilcileri ile ayrı ayrı görüşülerek antlaşmalar imzaladı (11-12 Mart 1921)  İngilizlerle esirlerin değiştirilmesi üzerine antlaşma yapıldı  Buna ,göre Türkler, ellerinde bulunan İngilizleri serbest bırakacak, buna karşılık İngilizler Ermenilere ve İngiliz esirlerine zulüm ve suiistimal etmemiş olan Türk esirlerini iade edeceklerdi  Fransa ile yapılan antlaşma gereğince güney cephesinde çatışmaya son verilecek, bu bölgedeki Türk kuvvetleri *****tan arındırılacak, buna karşılık bu bölgede Fransızlara bazı idari yetkiler tanınacak, Diyarbakır ve Sivas şehirlerinin iktisadi kalkınması için Fransız sermayesinden yararlanıp Fransızlara bu yöredeki iktisadi ayrıcalıklar verilecekti  Buna karşılık Sevr'de belirtilen sınırlar üzerinde Türkiye lehine bazı değişiklikler yapılacaktı  İtalya ile yapılan antlaşma ile de İtalya, İzmir ve Trakya'nın Türkiye'ye geri verilmesini Konferans'ta savunacaktı  Buna karşılık İtalya'ya İzmir dışında, batı ve güney Anadolu şehirlerinde iktisadi ayrıcalıklar verilecekti   Bekir Sami Bey bu antlaşmaları T  B  M  M  Hükümeti'nin onayını almadan imzalamıştı  Türkiye'nin çıkarlarına ters düşen ve ulusal bağımsızlığa aykırı olan bu antlaşmaları imza ettiği için Bekir Sami Bey, M  Kemal ve Meclis tarafından sert şekilde eleştirildi  Antlaşmalar Meclis tarafından onaylanmadı  Bekir Sami Bey ise barış fırsatının kaçırıldığı görüşünde idi  Londra'dan döndükten sonra, M  Kemal kendisinin Dışişleri Bakanlığı'ndan çekilmesini istedi  Yerine, o sırada Moskova'da bulunan ve Moskova Antlaşması'nı imzalayan Yusuf Kemal Bey geçti   İKİNCİ İNÖNÜ SAVAŞI Birinci İnönü Savaşın'da yenilen Yunanistan, kurulmakta olan Türk ordusunun gücünü görmüştü  Bu savaş Türklere moral ve prestij  sağlamıştı· Bu bakımdan, Türk Ordusu'nun yeterince kuvvetlenmesine fırsat vermek istemeyen Yunanistan, Londra Konferansı'nın sonucunu beklemeden, yeni bir saldırıya hazırlandı  Kral hem prestijini kurtarmayı, hem de Türk Ordusu'nu yok ederek, Türkleri Sevr'i kabule mecbur edebileceğini umuyordu  İzmir'e yeni kuvvetler çıkartıp, Trakya'daki kuvvetlerinin de bir kısmını Anadolu'ya taşıyan Yunanlılar Lloyd George'dan da politik destek aldıkları için durumu kendileri için çok elverişli görüyorlardı  Hatta Albay Sarıyanis, Samsun ve Trabzon'a da asker çıkartılarak Türk Ordusu'nun iki ateş arasına alınmasını önerdi  Fakat bir milyar drahmiye ihtiyaç duyulan bu hayalden, "Bu kadar para İngiltere de bile yoktur  " düşüncesiyle vazgeçildi  Yunanlılar lehine olan bir önemli durum, Türkiye'nin henüz iç güvenliğini sağlayamamış olması idi  Bir yandan 20-25  000 kişilik Pontus çeteleri, diğer yandan Koçkiri Aşireti'nin ayaklanması cephe gerisini tehdit ediyordu  Asker kaçakları olayları da yeniden çoğalmıştı  Salgın hastalıklar, yiyecek ve ilaç yokluğu Türk Ordusu'nu kırıyordu  Yalnızca soğuktan olan hastalıklardan 9  000'den çok asker bu kış içinde ölmüştü  Askerin sırtına giydirecek, sıcak tutacak elbise bulunamadığı için halk, evlerindeki kilimleri basit bir şekilde dikip orduya veriyordu  Bütün bu yokluklara rağmen Türk Ordusu inançla ve yılmadan hazırlanıyordu  Lloyd George, Yunanlıları uyarmak için, "Alınan önlemleri yeterli görüyorum, hiçbir şeyin talihe ve tesadüfe bırakılmaması gerekir  Çünkü yapılacak taarruz başarısızlığa uğrarsa bundan sonra Türklerle uyuşulamaz  " diyordu   Yunanlılar 23 Mart'ta Bursa, Uşak, Eskişehir ve Afyon'dan üstün kuvvetlerle taarruza geçtiler   Tarafların kuvveti şöyleydi: Tüfek Ağır Mk  Tf  Hafif Mk  Tf  Kılıç  Top Türkler 34  175  235  55  3  500  104 Yunanlılar 41  550  720  3  134  3  100  220 Buna göre Yunan ordusu yararına 7  375 tüfek, 485 ağır makineli tüfek,3079 hafif makineli tüfek, 116 top fazlalık vardı  Türk Ordusu yalnızca 400 kılıç fazlalığına sahipti  Yunan Ordusu'nun ateş gücü açıkça görünüyordu   Yunanlılar 24 Mart'ta Bilecik'i, 25 Mart'ta Pazarcık yöresini işgal edip İnönü mevzilerini sıkıştırmaya başladılar  30 Mart'a kadar süren, zaman zaman süngü savaşı halini alan savaşlar sonucu önemli stratejik bir yer olan Metris Tepe Yunanlıların eline geçti  Yunanlılar Güney Cephesi'nde de Refet Bey komutasındaki birliklere saldırmışlar ve Afyon'u işgal ederek ilerlemişlerdi  Oysa Refet Bey yenilgi durumunda olduğunu görmemiş, İsmet Bey'e yardım için Ankara'ya başvurmuştu  Bu sıkışık durumda, B  M  M Muhafız Taburu (900 tüfek, 4 makineli tüfek) cepheye gönderildi  Bu kuvvetin gelmesiyle, güçlenen Türk ordusu 31 Mart 1921'de karşı saldırıya başladı  Türk ordusunun erleri ve subayları insanüstü fedakarlıklar göstererek, komutanlar ön hatlarda çarpışarak, Yunan Ordusu'na büyük kayıplar verdirdi, Bu sırada Ankara, savaşın sorumlusu İngiltere'ye sert bir nota verdi  Fakat daha İngiltere'nin yanıtı gelmeden, Yunan ordusu 1 Nisan tarihinde yenilgiyi kabul ederek çekilmeye başladı  Türk süvarileri Yunan Ordusu'nu takip etti  Refet Bey'in emrindeki süvariler düşman çekişilişine ağır kayıplar verdirtti  Fakat Türk Ordusu'nun iki katı kuvveti olan Yunan Ordusu yeterince ezilip yok edilemedi  Savaşın geçtiği bir çok Türk şehir ve kasabası tamamen tahrip oldu  Yakılıp yıkıldı   İsmet Paşa, 1 Nisan tarihinde Metris Tepe'den Ankara'ya telgrafla Yunan Ordusu'nun yenilgisini bildirdi  M  Kemal Paşa İsmet Paşa'ya aynı gün verdiği yanıtta: "Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Savaşları'nda yüklendiğiniz görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır  Ulusumuzun bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komutan ve ***** arkadaşlarımızın duyarlılığına ve yurtseverliğine büyük güvenle dayanıyoruz  Siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun ters alın yazısını da yendiniz    " diyordu  İnönü Zaferi, 8 Nisan'da kazanılan Aslıhanlar Zaferi ile tamamlandı  Afyon yönünde ilerleyen Yunan ordusu, İnönü'deki kuvvetlerinin yenilip çekilmesi üzerine Afyon'u boşaltıp çekildiler  Yolda Aslıhanlar'da ağır bir yenilgiye daha uğradılar  Fakat Uşak'ta takviye aldıkları için Türk Ordusu ileri harekatını durdurdu   İkinci İnönü Zaferi içte ve dışta büyük etki yaptı  Türk halkının orduya güveni iyice arttı  İstanbul'da mitingler yapıldı  Kızılay'a para yardımları yapıldı  Padişah bile para verdi  Veliaht Abdülmecit Efendi'nin oğlu Anadolu Savaşı'na katılmak için İnebolu'ya geldi  Fakat isteği Ankara tarafından ret edildi   Dışta ise Yunanlılar ve İngilizler Türk Ordusu'nun gücünü kabul ettiler  Bu kadar kısa zamanda Türklerin bu derece güçlü bir ordu kurmasını mucize olarak nitelendirdiler  Alman ve Bulgar basını bu başarıya geniş yer vererek kendi halklarının moralini yükseltmeye çalıştılar  Fransız basını "Eskişehir Savaşı" adını verdiği bu savaşa geniş yer verdi  Türk başarısını övdü  Hatta bazı gazeteler, "Tek bir çözüm var: Samimiyetle Türklerin bağımsızlığını tanımak, İzmir'i Edirne'yi vermek    " diye yazarak büyük gerçeği dile getiriyordu   Türklerin bu savaşta 1  493 şehit, 2  740 yaralı ve 76 esir kayıplarına karşılık, Yunan Ordusu'nun kaybı 15  000'den çoktu  Bunların 6  000'i İnönü'de, 5  000'i Gündüzbey'de, 5  000'i de İnegöl-Pazarcık arasında öldürüldü  Ayrıca yüz kadar ağır, 200 hafif makineli tüfek ve önemli sayıda cephane, 10 otomobil, 2 uçak kaybettiler  Fakat düşman geri çekilirken, sivil halktan çok kimseyi öldürdü, köy ve kasabaları intikam için yaktı  Ankara, bu durumu tespit etmek için bir "Tahkikat Heyeti" gönderdi  Dış basından gözlemciler çağrıldı  Fakat bütün bunlar Yunan katliamını engellemedi  Hatta, Rum çeteleri ve Ermeni çeteleri, Abhazlar çok kanlı, dehşet verici kıyım yaptılar  Batı ve Doğu Trakya'da da Türklere karsı büyük baskı yapıldı  Türklere karşı Trakya'da katliam girişimleri İtilaf Devletleri'nin (İtalya ve Fransa) araya girmesiyle engellendi   Fransa, Türkiye'nin başarısı karşısında gerçekleri görerek Türkiye ile anlaşma zemini aradı  Başlayan Türk-Fransız görüşmeleri Ankara'da dostluk havasına büründü  Fakat Yunan Ordusu yeni bir saldırıya başladığı için Fransızlar görüşmeleri askıya aldılar ve saldırının sonucunu beklediler  Sakarya Savaşı sonrası anlaşma sağlanacaktır   YUNAN SALDIRISI KÜTAHYA-ESKİŞEHİR SAVAŞLARI İkinci İnönü Zaferi'nden bir süre sonra, Refet Paşa'nın, komutası altındaki birlikler üzerinde etkisinin azaldığını ve birliklerin kendisine karşı güvenlerinin sarsıldığının anlaşılması üzerine Fevzi Paşa ve İsmet Paşa Refet Paşa'nın karargahına gittiler  Mustafa Kemal Paşa da buraya geldi  Başkomutan bu cephenin birleştirilmesini belirtti  Güney Cephesi Batı Cephesi'ne bağlandı ve Komutanlığına İsmet Paşa getirildi  M  Kemal Paşa bundan sonra bir formül bularak bu işi çözmeye çalıştı  Buna göre, İsmet Paşa yalnızca Batı Cephesi Komutanı olacak, Genelkurmay Başkanlığı'nı bırakacaktı  Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanı olacak ve Milli Savunma Bakanlığı'nı bırakacaktı  Bu Bakanlığa da Refet Bey getirilecekti  Fakat Refet Bey Genelkurmay Başkanı olmayı istedi ve Bakan olmayı kabul etmedi   Yunanlılar Birinci ve İkinci İnönü Savaşları'nda uğradıkları yenilgiden sonra kaybolan prestijlerini ve daha önce de gördüğümüz, Türkleri Sevr'i kabule zorlamak için daha güçlü bir saldırıya hazırlandılar  General Papulas II  İnönü Savaşı öncesi, saldırı için elindeki kuvvetin yeterli olmadığını bildirmişti  Bu savaşlar Yunanlılara, Türk Ordusu'nun, sandıkları kadar zayıf olmadığını, disiplinli ve dirençli olduğunu ve her geçen gün daha da kuvvetlendiğini göstermişti  Ayrıca uyguladıkları strateji de yanlıştı  Yunan Genelkurmayı yeni bir strateji hazırladı  Yunan Kralı seferberlik ilan etti ve Yunanistan bütün kaynaklarını, varını yoğunu ortaya koyarak iki ay süreyle yeni saldırıya hazırlandı  Yeni saldırı planına göre Yunan ordusu, Uşak ve Bursa gruplarını, kuşatıcı bir ilerleyişle, meydan savaşı sahasında birleştirecek ve Türk Ordusu iki ateş arasına alınıp, yok edilecekti  İnönü Savaşlarında denedikleri cepheden taarruzdan vaz geçtiler  Bu yeni plânla ve seferberlik sonucu elde edilen kuvvetlerle Türk Ordusu'nu yok edeceklerine kesinlikle inanıyorlardı  Bu amaçla daha Haziran başından itibaren önlemler almaya başladılar  Bir Yunan savaş gemisi 9 Haziran'da, Türk Ordusu'un önemli bir ikmal limanı olan İnebolu'yu topa tuttu  Diğer yandan Yunan Kralı Konstantin'e, yanında prensler ve danışmanlarıyla Atina'dan hareket ederek, "Yunanlılık fikrinin yenilmez kuvvetine  " güvenerek 13 Haziran'da İzmir'e geldi  İzmir'de "Bizans'a ve Ankara'ya  " tezahüratıyla karşılandı  Bu arada İtilaf Devletleri arabuluculuk yaparak, İzmir'in Türklere verilmesini önerdiler  Fakat Yunanistan, kabul edilmiş bulunan Sevr'i savunacağını belirterek öneriyi ret etti  Genel seferberlik sonucu Yunanlıların kuvveti Anadolu'da 11 tümene ulaştı  Genel seferberlik sonucu bu büyük kuvvetle Türkleri yok edeceklerine kesinlikle inanıyorlardı  Kral bu inançla 7 Temmuz'da cepheye hareket etti   Yunanistan bu hazırlıkları yaparken Türkiye seferberlik ilan edemedi  Kısıtlı kaynakları dolayısıyla ordunun *****, cephane, giyecek, yiyecek, ilaç, taşıt gereksinimlerini karşılayamıyordu  Almanya ve İtalya'dan ***** alınması için girişimde bulunuldu, fakat parasızlık yüzünden işler gecikiyordu  Amerikalılar ise ***** satmaya yanaşmıyorlardı  Türk Ordusu dört grup halinde toplanmıştı   Yunan Ordusu'nu gücü, son duruma göre, 10 piyade tümeni, bir bağımsız tümen bir bağımsız süvari tugayı, 7 bağımsız piyade alayı ve lojistik ve muharip kuvvetlerden oluşuyordu  Bu kuvvet 136  142 insan, 66  300 tüfek, 825 makineli, 460 top ve 3  100 süvari idi  Ayrıca deniz kuvvetleri ve hava kuvvetleri de oldukça iyi durumda idi   Türk Ordusu'nun insan mevcudu 120  000 kadardı  60  103 tüfek, 423 ağır makineli tüfek, 162 top, 4 uçak vardı  Nakliye işleri kağnı arabasıyla yapılıyordu  İkinci İnönü Savaşı'nda elde edilen ***** ve cephane de Türk Ordusu tarafından kullanılıyordu  Orduyu Sevk ve idare yetkisi Genelkurmay Başkanlığı'na verilmiş idi  Meclis Başkanı M  Kemal ise, bütün *****lı kuvvetlerin başı idi   Yunan saldırısı 10 Temmuz 1921 tarihinde başladı  Türk Ordusu'nun sol kanadına yapılan bu saldırıları başarıyla genişledi  Afyon (13 Temmuz), Kütahya (17 Temmuz), Eskişehir (19 Temmuz) Yunanlıların eline geçti  Yunan Ordusu'na 2l Temmuz'da yapılan Türk karşı saldırısı ise başarısızlıkla sonuçlandı M  Kemal ordunun daha iyi şartlarda dövüşmesi için, İsmet Paşa'ya "Sakarya'nın doğusuna çekilebilineceği" tavsiyesinde bulundu  Savaş Türk Ordusu'nun aleyhine gelişiyordu  Ordunu yeniden düzenlenmesi için on günlük bir zamana gereksinim vardı  Batı Cephesi Komutanlığı Yunan Ordusu'nun *****, cephane, ateş gücü bakımından ve insanca üstün olduğunu belirterek Genelkurmay Başkanlığı'na, ordunun Sakarya'nın batısına çekilmesi gerektiğini bildirdi  17 Temmuz'da cepheye gelen Mustafa Kemal Paşa'nın direktifine uyularak, Türk Ordusu daha fazla yıpranmadan Sakarya'nın batısına çekilmeye başladı  Böylece M  Kemal'in, ordunun yeniden düzenlenmesi için on günden fazla bir zaman kazanması ve büyük toprak kayıplarına rağmen Yunan Ordusu ile aranın açılması ve Yunanlıların bu açığı kapamak için düzenlerinin bozulmasını hazırlayan düşüncesi gerçekleşti  Böylece Eskişehir-Kütahya Savaşları 15 Temmuz'da Yunan başarısıyla sonuçlandı  Fakat 14 Ağustos'ta Yunanlıların Sakarya'dan yeniden saldırıya geçtiği tarihe kadar Türk Ordusu zaman kazanmış oluyordu   Yunanlılar Türk Ordusu'nun işinin bittiğini, geriye kalan enkazının tamamen yok edilmesinin uzun sürmeyeceğini zan ediyorlardı  Yunan Kralı gerçek durumu ancak 29 Temmuz'da Kütahya'da yapılan toplantıda öğrendi  General Populos "Türkler yok edilmemiştir, yalnız kayıpları çoktur  Amacın elde edilmesi için Ankara ve Kızılırmak'a kadar ilerlemek lazımdır  Türkler Eskişehir'den çekildikten sonra barış istemediler  " diyerek gerçeği anlattı  Bir çok Yunan generali Türk Ordusu'nun bozularak kaçtığını düşünürlerken Prens Andreas, Türklerin düzenli bir şekilde çekildiklerini belirtiyordu   Türk Ordusu'nun yenilgisi ve geri çekilmesi çok pahalıya mal oldu  Yunan Ordusu yine Türk köylerini yakarak, halkı süngüleyerek, kadınlara tecavüz ederek, yaralı Türk askerlerinin karınlarını deşerek, sağlamlarını ise birbirlerine bağlayıp, yakarak, halkın elindeki yiyecek ve her şeyini alıp açlığa ve sefalete mahkum ederek ilerledi  Türk Ulusu'nu yıldıracağını sandığı bu şiddet, tam tersine Türk Ulusu'nun kin ve nefretle dolmasını hazırladı   Bu yenilgi ve geri çekilme ile büyük arazi parçasının düşmana kaybedilmesi ve Yunan Ordusu'nun burada yaptığı katliam halk ve ordu üzerinde büyük moral çöküntü yarattı  Seferberlik ve ikmal bakımından verimli topraklar elinden çıkmış oldu  Orduda asker kaçağı olayları artmaya haşladı  Ordunun savaş gücü azaldı  Artık savaşlar topyekün savaşa dönüşmüştü  Türk Ulusu ölüm kalım savaşı vermekteydi   Fakat tarihe Fevzi Paşa'nın 22 Temmuz 1921'de "İlerleyen Yunan Ordusu mezarına yaklaşıyor  " demesi bile Meclisteki heyecanı engelleyemedi  Ordunun başarılı bir savaş verdiği günlerde, Meclis'teki hava nasıl yumuşuyor, hoşgörü ve cömertlik artıyorsa, yenilgi karşısında ise sert eleştiriler, suçlamalar, komutanlar aleyhinde suçlamalar başlıyordu  Bu yenilgi İstiklal Savaşı'nın en kritik anlarından birinin yaşanmasına yol açtı  M  Kemal'in 24 Temmuz'da gizli oturumda Meclis kürsüsünden Ankara'nın gerekirse boşaltılacağından söz etmesi büyük heyecan yarattı  M  Kemal Paşa'ya karşı olanlar "Ordu nereye gidiyor, ulus nereye götürülüyor? Bu hareketin elbette bir sorumlusu vardır; o nerededir? Onu göremiyoruz  Bugünkü acı ve feci durumun gerçek sorumlusunu ordunun başında görmek isterdik  " diyorlardı  Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanı olarak tek sorumlunun kendisi ve hesap vermeye hazır olduğunu söylemesine rağmen Meclis'te ki heyecan yatışmadı   SAKARYA MEYDAN SAVAŞI Türk Ordusu'nun işinin bittiğini, kaynaklarının tükendiğini zan eden Yunanlılar, Türk Ulusu'nun Başkomutanın emirlerine inançla uyacağını, kadın ve çocukların bile ***** taşıyacaklarını düşünmemişlerdi  Yunanlılar Türk Ordusu'na son darbeyi indirmek ve yok etmek amacıyla 14 Ağustos'tan itibaren ileri harekata başladılar  17 Ağustos'ta Türk Ordusu ile temasa geldiler  Bu Türk birliklerinin görevi Yunan Ordusu'nu oyalamak ve geciktirmekti  Bu sebeple bu birlikler yavaş yavaş geri çekildiler  Kazım Karabekir Paşa, Başkomutan'a yolladığı telgrafla yapılan İstiklal Savaşı için moral verdi  Türk Ordusu arkasını Karadeniz dağlarına dayadı ve cephesi doğudan batıya doğru uzanıyordu Ankara yolu açıktı  Durumu gören Halide Edip (Onbaşı) M  Kemal'e, düşmanın Ankara'ya gideceğini endişeyle söylemesi üzerine, M  Kemal Paşa, "İyi yolculuklar dilerim  Arkalarından vurarak onları Anadolu'nun boşluğunda mahvederim  " yanıtını verdi  Yunanlılar durumu gördükleri için Ankara'ya yürümediler ve bütün güçleri ile 23 Ağustos'ta Türk Ordusu'nun sol kanadına yüklendiler  24, 25 Ağustos günleri çok kanlı çatışmalar oldu  İsmet Paşa çekilmeyi önerdiyse de Fevzi Paşa, adım adım savunma ile düşmanın yıpratılacağını ve başarılı olunacağını belirterek kabul etmedi  31 Ağustos'ta Yunan Ordusu'nun saldırısı başarılı biçimde gelişti  Türk Ordusu yer yer geri çekildi  Bu çekilişin ordu üzerinde moral çöküntü yaratmaması ve çekildikleri yerde yeniden cephe kurulmasını sağlamak için M  Kemal Paşa büyük tarihi bildirisini yayınladı: "Hatt-ı müdafaa yoktur  Sath-ı müdafaa vardır  O satıh bütün vatandır  (Savunma hattı yoktur  Savunma alanı yardır  O alan bütün yatandır  ) Yurdun her karış toprağı, yurttaşın kanıyla ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz  Onun için, küçük büyük her birlik ilk durabildiği noktada, yeniden düşmana karşı cephe kurup savaşı sürdürür  Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler ona uymaz, bulunduğu mevzide sonuna dek dayanmaya ve direnmeye mecburdur  " Türk Ordusu'nun ***** ve cephanesi tükenmişti  ***** , cephane, Erzurum, Diyarbakır gibi uzak yerlerden deve kervanları ile geliyordu  Bu cephelerden gelen takviye kuvvetleri, uzun yürüyüşten sonra, aç, yorgun, uykusuz, bitkin, hasta bir vaziyette dinlenmeye vakit bulmadan savaşa katılıyorlardı  Asker birçok yerde cephanesi tükenmiş ve süngüsü olmadığı için tüfeğinin dipçiği ile dövüştü  Bu arada M  Kemal Paşa atından düşüp kaburgalarını kırdı   Asker kaçağı sayısı 40  000'e çıkmıştı  Bütün bu olanaksızlıklara rağmen ordu direnişini yılmadan sürdürdü   Fevzi Paşa, Başkomutan'a Yunan Ordusu'nun zor duruma düştüğünü müjdeledi  Yunanlılar 4-5 Eylül günleri yeniden taarruz ettiler, fakat büyük kayıplar verdiler ve taarruzları durduruldu  Bu tarihten itibaren taarruz güçlerini kaybederek savunma durumuna geçtiler  Türk Ordusu 8 ve 10 Eylül tarihlerinde iki taarruz yaptı  12 Eylül'de Türk Ordusu'nun saldırısı karşısında Yunan Ordusu bozularak perişan bir durumda kaçmaya başladı  22 gün gece ve gündüz süren bu büyük meydan savaşını Türk Ordusu, bütün olanaksızlıklarına rağmen kazandı  13 Eylül tarihinde T  B  M  M  'ne Türk zaferini bildiren M  Kemal Paşa aynı gün genel seferberlik ilan etti  Türk Ordusu'nun bu savaşı kazanmasında en küçük erinden, Başkomutanı'na kadar inançla, yılmadan savaşması, Türk Ulusu'nun   varını yoğunu orduya vermesi, Türk Kadını'nın sırtında cepheye *****,cephane ve cephede yaralananları geriye taşımakla fedakarlık göstermesi etken oldu  Fevzi Paşa'nın ve İsmet Paşa'ların cephede, Refet Paşa'nın cephe gerisinde, ordunun gereksinimi olan malzemenin gönderilmesinde hizmetleri oldu  Subaylar ölümü hiçe sayarak, askerin ,yanında savaşa katıldılar  Yunanlılar "Büyük Yunanistan", Türkler ise "Vatan ülküsü" için dövüştüler   1683'de Viyana önlerinde başlayan Türk bozgunu, Haçlı düşüncesini, ve gücünü Sakarya'da kırdı  Sakarya Savaşı'nın kazanılması ile büyük tehlike yenildi  Ankara'nın boşaltılıp, Kayseri'ye taşınmak için başlatılmış olan çalışmalar, bir çok ailenin yollara düşmesi bu tehlikenin boyutlarını göstermektedir  Başkomutan M  Kemal, Paşa'nın iradesiyle kazanılan bu zaferden sonra, Meclis Fevzi ve İsmet Paşalar tarafından verilen önergeyi kabul ederek, kendisine l9 Eylül'de Gazilik Unvanı ve Mareşallik rütbesi verdi  Erzurum'da geri iade ettiği Osmanlı rütbe ve unvanının yerine şimdi Meclis, O'na hakkı olan unvan ve rütbeyi veriyordu   Türk Ordusu bu savaşta çok subay kaybetti  Yedi tanesi Tümen Komutanı olan şehit sayısı 3  288, yaralı 13  618, tutsak 415 idi  Yunan Ordusu, Türk Ordusu'nu yenemeyince kinini sivil halktan alıyordu  Yunan Ordusu'nun kaybı çok ağırdı, subay ve er 15  000 ölü verdiler  Yaralı sayısı 25  00O kadardı  Ordularının üçte birini yitirmişlerdi   Yunan Kralı ve Başbakanı, ordularının moralini yükseltmeye çalıştılarsa da komutanları yenilgiyi çok iyi anlamışlardı  Yunan azminin, Türk azmi karşısında yenildiğini itiraf ettiler  Yunan Ordusu geri çekilirken, Türk Ordusu düşmanı izleyebilecek durumda değildi  Yeterince *****, ve yedek kuvvetleri ve hızlı araçları yoktu  Yunan Ordusu saldırı başladığında 85  000 tüfek ve üstün top sayısına sahipti  Oysa Türk Ordusu'nun er sayısı, gelen yardımlarla 92  660'a ulaşmıştı  Ama tüfek sayısı ancak 47  342 idi  Ölen ve yaralanan askerin tüfeğini başkası alarak savaşıyordu· Sakarya Zaferi, ulusun ve ordunun sarsılmış olan moralini yükseltti   Ulusun orduya inancı ve M  Kemal Paşa'ya güveni bir daha sarsılmayacak şekilde yerleşti  Bu tarihe kadar Padişah ve İstanbul Hükümeti'nin etkisiyle oluşan karşı çıkmalar ve asker kaçağı olayları durdu  Ulus, Ulusal Mücadele ile birleşti  Firari sayısı 40  000'den 3  000 dolaylarına düştü  Saldırı üstünlüğü Türk Ordusu'nda idi  Yunan Ordusu savunma durumuna girip, bulunduğu cephede yığınak yapmaya başladı   Batılı ülkelerin Yunan Ordusu'na güveni yıkıldı  Türk Ordusu'nun er geç kazanacağı anlaşıldı  İngiliz Dışişleri Bakanı, İngiltere ile Türkiye arasında barış yapılması gerektiğini söylerken, Yunan Başbakanı'na da aynı öneriyi yapıyordu  İngiliz Başbakanı Lloyd George, Yunanistan'a para ve ekonomik yardım yapamayacağını bildirdi  Avrupa'dan yardım istemeye giden Generis, eli boş dönünce, Küçük Asya'yı terk etmeleri gerektiğini, büyük devletlerin kendilerini bir maceraya attıklarının anlaşıldığını açıklıyordu  Fransa Türkiye ile anlaştı ve İtilaf Devletleri bloğu parçalandı   Uzun zamandır Rusya'da bulunan ve bir fırsat bularak Anadolu'ya girmek ve Meclis içindeki ve Trabzon'daki İttihatçıların desteği ile M  Kemal Paşa'nın yerine geçmek isteyen Enver Paşa, M  Kemal'in başarısı üzerine Buhara taraflarına gitti  Burada Kızılordu'ya karşı savaşırken öldü   Kafkas Devletleri (Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan) Sovyetlerin teşvikiyle 13 Ekim 1921'de Türkiye ile Kars Antlaşması'nı imzaladılar  Daha sonra 2 Ocak 1922'de Ukrayna ile bir dostluk antlaşması imzalandı  Sovyet-Türk dostluğu kuvvetlendi  Bu arada Londra'da başlayan, fakat uygulanmayan esir mübadelesi konusu gündeme geldi ve İngiltere ile Türkiye arasında 22 Ekim 1921'de İstanbul'da esirlerin değiş-tokuşu antlaşması imzalandı  Malta sürgünleri serbest bırakıldılar   Kaynak Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün  Basımevi, 1986, ss  262-290 | 
|   | 
|  | 
|  |