|  | Kurtuluş Savaşı Ve Dış İlişkiler |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Kurtuluş Savaşı Ve Dış İlişkilerOsmanlı İmparatorluğu'nun Osmanlı Devleti, 13  yüzyıl sonlarından 20  yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti  Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır  19  yüzyıl boyunca izlediği dış politika, genellikle büyük devletler arasındaki çıkar çatışmalarından ve dengelerden yararlanmak esasına dayanıyordu  Büyük devletlerin Osmanlı İmparatorluğu üzerinde çok sıkı kontrol etkileri vardı  Ekonomik ve mali yönden Batılıların kontrolunda olan imparatorluk, siyasi yönden de onların etkileri altında idi  Bir yabancı devletin, elçisinin Osmanlı Devlet adamlarını azarladığı, hatta Dışişleri gibi önemli bakanların atanması ve görevlerinden alınmasında söz sahibi oldukları sık sık görülen bir durumdu  Uzun bir süre İngiliz himayesinde varlığını sürdüren ve dış politikasını da buna göre ayarlayan Osmanlı Devleti, İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğü politikasından ayrılması üzerine, Alman himayesine ve etkisine girdi  Alman etkisi Osmanlı Devleti'nin dış politikasını da değiştirdi  Birinci Dünya Savaşı'na da bu etkiy]e girildi  Hatta Türk Orduları'nın önemli kısmının komutası Alman subaylara bırakıldı  Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan hristiyan azınlıklar ise ayrı bir konu idi  Büyük Avrupa devletleri bu konuda Osmanlı İmparatorluğu'nun sık sık içişlerine karışıyorlardı  Azınlıkların bu sebeple Türklerden ayrıcalıklı hakları bulunuyordu   19  yüzyıl olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler Osmanlı Devleti, devlet ideolojisi olarak, Osmanlı Devleti, 13  yüzyıl sonlarından 20  yüzyılın ilk çeyreğine değin varlığını sürdüren Türk devleti  Anadolu'da kurulmuş, sınırları tarihi boyunca çok değişmekle birlikte en geniş döneminde bugünkü Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ye Akdeniz'in doğusundaki adaları, Macaristan ve Rusya'nın bazı kesimlerini, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'ı, Cezayir'e kadar tüm Kuzey Afrika'yı ve Arabistan'ın bir bölümünü kapsamıştır  İslamcılık, Osmanlıcılık, Türkçülük (Turancılık) gibi programları uygulamış, sonunda her üçü de etkisiz olmuştu  Yalnız Türkçülük akımı  Birinci Dünya Savaşı sonunda Turancılık etkisinden kurtulabilmişti  Birinci Dünya Savaşı'na, bağımsızlık isteği ile giren İmparatorluk savaşta yenilip Mondros Ateşkesi ile teslim oldu  Padişah ve Hükümet tam anlamıyla teslimiyetçi ve özellikle İngiliz isteklerine uygun bir politika izlemeye başladılar  Ulusal olmayan bu politika ümmi ve Hanedan çıkarlarına dönüktü  Oysa İtilâf Devletleri Ocak 1919'dan itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nu nasıl paylaşacaklarını görüşmeye başlamışlardı  Mayıs 1919'dan itibaren de paylaşma, yağmaya dönüştü  Buna karşılık Osmanlı Devlet adamları ve Padişah, her isteneni yerine getiren, kaderini İngiltere'nin eline terk eden bir politika içinde idi  Osmanlı Devleti'nin bu politikasının dışında, ülkenin kurtuluşu için başka politikalar da oluşmuştu  Amerikan mandası isteyenler ve yöresel kurtuluş çaresi arayanlar  Bunların izlediği politikanın esasını da yine Osmanlı İmparatorluğu ve Padişah kavramları oluşturuyordu   Bu durum karşısında M  Kemal Paşa Anadolu'ya çıktığında bütün bu politikaların dışında, yeni inanç ve programa dayanan bir politikanın esaslarını ortaya koydu  M  Kemal bu politikanın esaslarını "Hakikat-ı halde, içinde bulunduğumuz tarihte, Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu    Osmanlı Devleti onun bağımsızlığı, Padişahı, Halife, hükümet, bunlar hepsi kavramı kalmamış bir takım anlamsız sözlerden ibaretti    O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı  O da ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak  " sözleriyle ortaya açıkça koydu  Görülüyor ki Atatürk'ün politikasının esasını tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak düşünce ve eylemi oluşturuyordu  Amasya Genelgesi ile ulusal bağımsızlık ve ulusal egemenlik düşünceleri açıklanmış, Erzurum, Sivas Kongreleri ile ilan edilmiş ve B  M  M  'nin açılışı ile meşru bir temelde somutlaştı  Yeni Turk Devleti tam bağımsızlık ilkesini esas alırken, Misak-ı Milli ile de sınırlarını gerçekçi bir biçimde çizdi  Ulusal sınırlar içinde tam bağımsız bir devlet kurulması için, ulusal ilkelerden ödün vermeden savaşa başlandı ve dış ilişkiler kuruldu   1921 yılı Türkiye'nin cephelerde ve dış politikada büyük başarılar elde ettiği bir yıl oldu  I  ve II  İnönü Savaşları ve Sakarya Savaşı'nın kazanılması dış politikada çok olumlu sonuçlar verdi  Sovyetler Türkiye ile Moskova Antlaşması'nı, Fransa da Ankara Antlaşması'nı imzalayarak Türkiye'yi resmen tanıdılar  Türkiye'nin dış ilişkilerinde izlediği politika tam ulusal bağımsızlık idi  Bu politikanın esaslarını Atatürk şu sözleri ile açıklıyordu: "Biz hayat ve bağımsızlık isteyen ulusuz ve yalnız bunun için canımızı veririz  " "Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı sürdürmek ulusun ve ülkenin gerçek mutluluğuna, kalkınmasına çalışmak    Gelişigüzel büyük hayaller peşinde ulusu uğraştırmamak, harcamamak    Uygarlık dünyasından insanca karşılık ve dostluk görmeyi beklemek    " Atatürk'ün İstiklal Savaşı'nda kurduğu bu ulusal politika bencil değildir  Bütün mazlum uluslar için idi  Atatürk'ün Erzurum Kongresi sırasındaki "Anadolu bu savunmasıyla yalnız kendi hayatına ait görevi yerine getirmiyor, belki bütün doğuya yönelik saldırılara set çekiyor    "sözleri bunu belirtmektedir   Türkiye'nin dış ilişkileri de tam bağımsızlık, karşılıklı haklara saygı,iç işlerine karışmamak ve karıştırmamak, bu esaslar içinde komşularıyla ve bütün dünya ile iyi ilişkiler kurmak esasları ile belirlendi   T  B  M  M-SOVYET RUSYA İLİŞKİLERİ Sovyetler Birliği'nin Türkiye'ye ilgisi, T  B  M  M  'nin kurulmasından çok daha önce başlamıştı  Sovyetler gizli anlaşmaları ilan ederek Türkiye konusunda Çarlık Rusya'sının politikasını gütmediklerini belirtmek istemişlerdi  Anadolu'da M  Kemal Paşa önderliğinde başlayan Ulusal Mücadele Sovyetler tarafından iyi karşılanmıştı  Türkiye, emperyalizme karşı Ulusal Bağımsızlık Savaşı verirken, Sovyetler de İtilaf Devletleri'nce desteklenen karşı devrimci güçlerle ve Polonya ile savaşıyordu  Bu bakımdan her iki ülke de aynı düşmana karşı savaştıkları için birbirlerini doğal müttefiki olarak görüyorlardı  Türkiye'nin bağımsızlık savaşının Sovyetler Birliği'nin kendi çıkarları açısından çok büyük önemi vardı  Çünkü Mondros Ateşkesi'nden sonra İngiltere İstanbul'a, Boğazlara, Kafkasya'ya, Afganistan'a egemen olarak Sovyetleri güneyden kuşatmıştı  Ayrıca İngilre Batı Anadolu'yu Yunanistan'a vererek, Ege Denizi'ne egemen güçlü bir Yunanistan ve Doğu Anadolu'da da İngiltere'nin güdümünde bir Ermenistan ve Kürdistan kurmak, böylece Sovyetleri sıkıştırmak istiyordu  Aynca Kafkasya'da İngiltere'nin kurduğu bağımsız devletler (Ermenistan, Gürcistan, Azerbeycan) aracılığı ile Sovyetler Bakü petrollerinden de yoksun bırakılmıştı  İşte Sovyetler Boğazlar ve Anadolu'ya sahip dost veya hiç değilse kendisine düşman olmayan bir Türkiye'nin varlığını kendi çıkarları açısından yararlı görüyordu  Kafkasya'da kurulan baraj ancak Türkiye ile işbirliği yapılarak yıkılabilirdi  Ayrıca Sovyetler Birliği, Türkiye'nin emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı yapmasının, Türkiye'nin Sovyetleşebileceğini, böylece bütün islam dünyasının da kazanılabileceğini düşünerek umutlanıyorlar ve Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nı sevinçle karşılıyorlardı  Bakü de yapılan III  Enternasyonal'in kararları da Sovyetler'in bütün Müslüman uluslar üzerinde etkili olması için Türkiye'yi desteklemesine başka bir nedendi  Sovyetler Birliği, Türkiye'nin emperyalizme karşı bağımsızlık savaşını kazanmasının, bütün sömürgelere örnek olabileceğini ve sömürgelerin de ayaklanması sonucu, buraları sömüren Avrupa ülkelerinin fakirleşerek, kapitalizmin çökeceğini düşünüyorlardı  Görülüyor ki Sovyetler Birliği'nin Turkiye'yi desteklemesi için kendisi açısından büyük çıkarları bulunuyordu   Türkiye, İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya, A  B  D  ) ile savaş durumunda idi  Toprakları İtilaf Devletleri'nin orduları ve Yunan Orduları tarafından işgal edilmişti  Bu bakımdan Türkiye'nin Avrupa'dan yardım alması söz konusu olmadığı gibi, onlarla savaş durumundaydı   Dışişleri Bakanı Muhtar Bey Meclis'te yaptığı konuşmada, "Ankara Ulusal Hükümeti'nin, gereksinim duyduğu dış dayanağı, batıda bulmasının olanağı yoktur  Hariciye Vekili olmak sıfatı ile resmen ve alenen beyan ediyorum ki, şimdiye kadar batıda bize sağlam bir dayanak olacak ve ümit verecek hiçbir kesin değişiklik vaki değildir  Buna rağmen, Hükümetimiz mutlaka ve mutlaka bu büyük mücadelede kendisine yardımcı olarak büyük bir dış kuvvete dayanmak zorundadır  ", sözleriyle Türkiye'nin doğal olarak Sovyetler Birliği ile anlaşması gereğini belirtiyordu  Ancak bir yardım söz konusu ise bunun ilkeleri de açıkça belirtilmeliydi  M  Kemal, Meclis'te Sovyet yardımı sözkonusu olduğunda, dış yardımın ulusal bağımsızlık ilkelerimize aykırı olmaması gerektiğini ortaya koymuştu  Ulusal geleneklerimizden ve bağımsızlığımızdan ödün vermemek koşuluyla dıştan gelen her yardımın kabul edileceğini belirten M  Kemal'in tezi hiç kuşkusuz Sovyetlerin niyetine ters düşüyordu  M  Kemal daha Amasya Genelgesi'nin ilan edildiği tarihte Sovyetlerle iyi ilişkiler kurulmasının önemini görmüş, fakat Sovyetler'in Türkiye'yi Bolşevikleştirmek isteklerini sezdiği için, ulusal bağımsızlık ilkesine ters düşen bu istekleri çok dikkatli bir şekilde engellemişti  Erzurum, Sivas, Kongreleri ve Misak-ı Milli kararları ile Türkiye'nin tezi açıkça belirince Sovyetler bundan hoşlanmadılar   T  B  M  M  'nin kurulduğu tarihte Türkiye, büyük tehdike içinde idi  Özellikle dış yardım konusu ağırlık kazanmıştı  Yukarda belirttiğimiz gibi M  Kemal dış yardım konusunda ulusal bağımsızlık ilkesinin dışına kesinlikle çıkılmamasını ortaya koydu  Meclis'in açılmasından üç gün sonra 26 Nisan 1920'de M  Kemal, Lenin'e bir mektup yazarak, asker ve siyasi bir ittifak yapılarak batı emperyalizmine karşı, birlikte mücadele edilmesini, ayrıca "Bolşevikler" Gürcistan'a askeri harekat yaparak İngilizleri buradan çıkarmaya çalışırlarsa, Türkiye Hükümeti'nin de emperyalist Ermeni Hükümeti üzerine askeri harekat yapmayı kabul ettiğini, başlangıç olarak 5  000  000 altın ve askeri *****, cephane, malzemenin gönderilmesini istedi  1920 yılı başında Sovyetler ile yardım antlaşması için "Türkiye Ulusal Kuvvetleri'nin Temsilcisi" olarak gönderilen Halil Paşa'ya Sovyetler Birliği, yardım karşılığında "Bitlis, Van, Muş vilayetlerinin Ermenistan'a verilmesini" şart koşmuşlardı  Bu arada, yazılan mektubun yanıtı beklenmeden Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet 11 Mayıs 1920'de Sovyetler Birliği'ne gitmek üzere hareket etti  Fakat Sovyetlerdeki iç savaS ve ulaşım güçlükleri yüzünden heyet Moskova'ya ancak 19 Temmuz'da varabildi  Bu heyetin 11 Mayıs'ta hareket ettiği gün B  M  M  'nde Lenin'in bir mektubu okundu  Lenin mektubunda Ermeni haklarından söz ediyordu  M  Kemal'in 26 Nisan tarihli mektutuna ise Sovyetler'in Çiçerin imzası ile (tarih 2 Haziran) yanıtl ancak 15 Haziran'da geldi  Çiçerin mektubunda Ermenilerin yerlerine dönmesi ve bundan sonra "Türk Ermanistan'ında, Kürdistan'da, Lazistan'da, Batum'da plebisit (halk oylaması) yapılmasını" istiyor ve yardımı bu şarta bağlıyordu  Garülüyor ki dostluk ilişkileri ve yardım isteği ile başvurulan Sovyetlerin, Türkiye'yi Sovyetleştirmek isteklerinden başka, Ermenilerin geri dönmesini sağlayıp, Doğu Anadolu'yu Ermenistan'a vermek, Türkiye'yi parçalamak ve bunları kolayca yutmak niyetleri vardı  Sovyetler bu görüşlerinde ısrar ettikleri için de Türk-Sovyet ilişkileri gecikti  Türk Heyeti Lenin ve Çiçerin ile Ağustos 1920'de görüştüklerinde Sovyetler isteklerinde ısrar ettiler  24 Ağustos'ta`bir antlaşma tasarlsı hazırlandıysa da Sovyetlerin Ermeniler konusundaki ısrarları yüzünden etkili olmadı  Türk Heyeti, Türkiye batıda Yunanistan'a ve doğuda Ermenilere toprak vermemek için savaştığı yanıtını vererek bu istekleri red etti  Türkiye Sovyetler ile iyi ilişkiler kurulması için, Haziran ayında başlaması gereken Doğu Cephesi'ndeki Ermeni harekatını da bu yüzden ertelemişti  Fakat Sovyetlerin bu tutumu ve Kızılordu'nun Kafkasya'ya girmesi üzerine Türk Ordusu ileri harekata geçti  1 Eylü! 1920'de Bakü'da toplanan "Şark Milletleri Kurultayı"nda Zinovyev açış konuşmasında Türkiye'ye değinerek "Başında M  Kemal bulunan hareketin komünist harekatı olmadığını bir dakika bile unutmuyoruz  ", "Fakat İngiliz Hükümeti'nin aleyhine yüriyen her devrim mücadelesine yardım etmeye hazır olduklarını  " söyledi  M  Kemal Paşa Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkilerinin, Türkiye'nin tezi çerçevesinde sağlanması için Ali Fuat Paşa'yı Moskova Elçiliği'ne atadı  16 Ekim 1920'de Moskova'da bulunan Türk heyetine de Ruslar'ın, Misak-ı Milli'ye aykırı isteklerinin kesinlikle red edilmesini ve emperyalizme karşı birlikte mücadele etme konusunda da Ruslardan şüphelenildiğinn kendilerine bildirilmesi emrini verdi  Türk Ordusu'nun Ermenileri yenip barışa zorlaması Sovyetleri rahatsız etti  Ermenistan'ı Sovyetleştiren Sovyetler Birliği, Ermenilerle Türkiye arasındaki anlaşmayı beğenmediklerini belirtip değiştirilmesini istediler  Türkiye bu istekleri de red etti  Sovyetlerin Kafkasya'yı ve Doğu Anadolu'yu bu şekilde ele geçirmek istedikleri çok açıktı  Bir yandan da, Türkiye'yi oyalamışlardı  Azerbeycan ve Ermenistan'da birer Bolşevik Hükümeti kurmayı başaran Sovyetler, Gürcistan'ı ele geçirmeye çalışıyorlardı  Sovyetler Birliği bu sırada İngiltere ile ticaret antlaşması imzalamak üzere olduklarından Türkiye ile antlaşmayı, İngilizleri kızdırmamak için de geciktiriyorlardı  Fakat İngiltere'nin Sovyetlerden istediği, Türk İstiklal Savaşı'na yardım etmemeleri şartını red ettiler  Yine bu sırada Türkiye'nin Londra Konferansı'na (Şubat 1921) katılması Sovyetler'i, Türkiye'nin İngiltere ile anlaşmak üzere olduğu endişesine düşürdü  Bir yandan bu ilişkiler sürerken, diğer yandan Sovyetler Kafkasya'yı ele geçirmek için ilerliyorlardı  Gürcistan 1921 yılı başında Türkiye ile ilişki kurup, Ankara'ya bir elçi gönderdi  Elçi M  Kemal ile görüşerek, Gürcistan'ın Sovyet tehdidi altında bulunduğunu, Gürcistan'ı Sovyet işgalinden kurtarmak için Türk kuvvetlerinin Gürcistan'ın bazı bölgelerini geçici olarak işgal etmesini istedi  20 Şubat 1921 tarihinde Sovyet Orduları Gürcistan'ı işgale başladılar  Türkiye de 22 Şubat'ta Gürcistan'a bir nota vererek, Brest-Litowsk Antlaşması gereğince Ardahan ve Artvin'in iadesini istedi  Gürcü Hükümeti bu isteği kabul edince, bu bölgeler Türkiye'ye devredildi  Kazım Karabekir Paşa da Sovyetler Batum'a yaklaşmadan 11 Mart'ta Batum'u kayıtsız şartsız işgal etti  Fakat aynı sırada Gürcü Hükümeti Sovyetlerle bir antlaşma imza ederek (17 Mart), Batum'un Sovyetler tarafından işşalini kabul etmek zorunda kalmışlardı  Bu durumda Batum'da bulunan Türk kuvvetleri ile Kızılordu arasında çatışma tehlikesi belirmişti  Bu tehlikeli durum 16 Mart 1921 tarihinde imzalanan Moskova AntlaŞması ile ortadan kalktı  Batum Gürcistan'a (dolayısıyle Sovyetlere) bırakıldı  Fakat bunun dışında, Sovyetler Birliği M  Kemal Paşa'nın bütün tezini kabul etti  Sovyetler Birliği Sakarya Savaşı sonuna kadar yeterli yardımda bulunmadılar  Bu tarihten sonra başlayan Sovyet yardımı konusunda ayrıca durulacaktır   T  B  M  M  -FRANSA İLİŞKİLERİ Türk-Fransız ilişkilerinin tarihi oldukça eskidir  Kanuni Devri'ne kadar uzanır  Napolyon'un 1798'de Mısır'a seler yapması dışında genelde iyi bir gelişme göstermiştir  19  y  y  da da bütün Avrupa Osmanlı İmparatorluğu'nun içişlerine karışmaya ve hasta adamın mirasına sahip çıkmaya çalışınca, Fransa uzun süre İngiltere'nin yanında yer alıp, Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya'ya karşı toprak bütünlüğünü korumaya çalıştı  Fakat bu arada Osmanlı İmparatorluğu'na ait birçok Kuzey Afrika toprağını da ele geçirdi  Diğer yandan da Osmanlı Devleti'ne borç vererek, onu ekonomik ve mali denetim altına almada İngiltere ile birlikte hareket etti  Almanya'nın güçlenmesi üzerine İngiltere'ye daha çok yanaşan Fransa, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu'ndan büyük parçalar koparmak için gözünü Suriye, Lübnan, Adana, Mersin, İskenderun topraklarına dikti  Birinci Dünya Savaşı içinde de İngiltere ile bu konuda anlaştı  Rusya'nın doyurulması için Boğazlar'ın ve Doğu Anadolu'nun Rusya'ya verilmesine razı oldu  Birinci Dünya Savaşı sonunda Rusya savaş dışı kaldığından İngiltere ile Orta Doğu'yu istedikleri gibi paylaşma fırsatını buldu   Fransa Birinci Dünya Savaşı'nda bütün gücünü Avrupa'da Almanya'ya karşı kullandı  Bu sebeple İngiltere'nin tek başına Orta Doğu'ya egemen olmaması için Türkiye konusundaki görüşme ve işlemleri geciktirmek istiyordu  Savaş sonunda Fransa'nın en büyük sorunu Almanya barışı idi  Fransa Almanya'nın iyice ezilmesini ve bir daha kendini toplayamayacağı ağır yükümlülükler altına sokulmasını ve Fransa'da yapılan yıkım için Almanya'nın Fransa'ya büyük bir tazminat ödemesini istiyordu  Bu sebeple de Clemancau, Lloyd George'un dümen suyunda bir politika izleyerek, Paris Barış Konferansı'nda, İngiltere'nin Orta Doğu ile ilgili hemen bütün isteklerini onayladı  Kendi çıkarlarına aykırı olmasına rağmen Yunanistan'ın Anadolu'ya çıkmasına ve büyümesine razı oldu  Orta Doğu'da İngiltere'nin en büyük güç olmasına yardımcı oldu  Fakat İngiltere Fransa'nın Almanya konusundaki isteklerine yardımcı olmadı  Almanya'nın bütünüyle çökmesinin, Fransa'nın güçlenmesine yarayacağı ve Avrupa'da üstün duruma gelip, Avrupa dengesini bozacağı için Fransa'ya karşı Almanya'yı korudu  Alman donanması imha edilip, ordusu dağıtılmış ve ekonomisi büyük borç altına sokulmuştu  Bu da İngiltere için yeterliydi  Bu sebepten dolayı Fransız kamuoyu İngiltere'ye karşı`çıkmaya başladı ve Fransa giderek İngiltere'den koptu   Diğer yandan Türkiye'nin Güney Doğu topraklarını ele geçiren Fransa burada çok sert bir Türk direnişiyle karşılaştı  Ermenileri Türkler'e karşı destekledi ve Ermeni politikasına sahip çıktı  Bu cephedeki Türk direnişinin Fransızlara çok ağır kayıplar verdirtmesi ve Suriye mandasını tehlikeye sokması, Fransız kamuoyunda İngiltere'yi suçlu bulma eğilimini güçlendirdi  Fransız basını kendilerinden önce burayı elinde bulunduran İngiliz Ordusu'nu, Türkleri *****sızlandırmamakla suçluyor ve Türk direnişi konusunda İngiltere'yi suçluyordu  Fransa'da Clemenceau Başbakanlıktan ayrılıp Ocak 1920'de barış yanlısı bir insan olan Briand'ın Başbakan oluşu da Fransız politikası üzerinde etkili oldu  Kilikya, Antep-Urfa, Maraş, direnmeleri üzerine buraları kaybedeceğini anlayan Fransa, Batı Anadolu'da, İngiltere'nin desteğinde kuvvetli bir Yunanistan'ın bulunmasını da kendi çıkarlarina aykırı bulmaya ve Türkiye'nin varlığını sürdürmesinin kendisi için daha yararlı olduğunu görmeye başladı  Çünkü Türkiye'nin dış borçlarının % 60'ı ve Türkiye'deki yatırımların % 50'si Fransa'ya aitti  Ayrıca Türkiye Fransız ekonomisi için önemli bir hammadde kaynağı ve pazar idi  1921 Şubat-Mart ayında Londra'da Bekir Sami Bey ile imzaladıkları ekonomik anlaşmada Fransa'nın isteklerini gösteriyordu  Bu antlaşma bilindiği gibi M  Kemal tarafından red edildi   Türk Kurtuluş Savaşı'nın Fransa'yı en çok ilgilendiren yönü, Türkiye'nin Kapütilasyonları kaldıracaklarını söylemeleri ve tam bağımsızlık istekleri idi  Bu sebeple Fransa Türkiye konusunda, 1921 yılından itibaren bir yandan iyi niyetli bir politika izlerken, diger yandan endişe de duyuyordu  Yeni Fransız Hükümeti İskenderun Körfezi'ne büyük önem verdiğinden, oraya sahip olmanın Fransa için şart olduğunu belirtti  Öyle görülüyor ki Fransa İskenderun dışında Türkiye topraklarını boşaltmaya razı olacaktı   Fransa'nın 1920 yılı ilk baharından itibaren Türkiye konusundaki politikası değişmeye başladı  Türk direnişinin gücü Fransa'yı yıpratmıştı  İngilte,re Almanya konusunda Fransa'ya oyun oynamıştı ve Fransa da doğuda İngiltere'ye Yunanistan'a karşı Türkiye lehine politika izlemekle oyununu oynayabilecekti  Türklerin İngilizlerin dostu Yunanlılara iyi bir ders vermesi isteği Fransız kamuoyunda bu sebeple yaygınlaşıyordu  Türk Orduları'nın Yunan Orduları'n I  ve II  İnönü Savaşları'nda yenmesi de Fransa üzerinde Türkiye lehine büyük etki yaptı  1921 Haziran ayından itibaren İtalya'nın Güney Batı Anadolu'yu sessiz sedasız boşaltması da Türkler'e *****la isteklerinin kabul ettirilmesinin mümkün olmadığı konusunda Fransa'yı uyardı  Bütün bu gelişmeler sonunda, Mayıs 1921'de başlamış olan Türk-Fransız yakınlaşması, Haziran'da Ankara'da başlayan görüşmelerle gelişti  Fakat Yunan Ordusu'nun Eskişehir-Kütahya saldırısı yüzünden görüşmeler askıya alındı  Sakarya Savaşı'nda Yunan Ordusu'nun bozuluşu Fransa'nın Türkiye'ye yaklaşmasını çabuklaştırdı  Türkiye'nin komünist olmayacağına da kanaat getiren Fransa, Türkiye ile 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara Antlaşmasını imza etti  Böylece Türkiye karşısındaki İngiliz-Fransız bloku parçalanırken, Fransa İngiltere'den de intikam alıyordu  İngiltere bu yakınlaşmayı hiç hoş karşılamayıp, karşı çıktıysa da etkili olamadı   Ermeni ve Rum propogandaları ve basının uzun bir süre bu propogandaların etkisi altında kalması sebebiyle Fransız kamuoyu başlangıçta Türk Kurtuluş Savaşı'na karşıydı  Fakat Kongreler ve B  M  M  'nin açılması etkisini yavaş yavaş gösterdi  Türk direnişinin ulusal bir savaş olduğu anlaşıldı  Başlangıçta M  Kemal hareketini eşkiya gibi yorumlayan Hükümet, basın ve muhalefet partilerinin "Hükümeti eleştirirken sizin eşkiya dediğiniz bu hareketi Fransız kamuoyu vatanseverlik olarak kabul etmektedir  " diye karşı çıkmaya başladı  Milliyetçilik fikirlerinin beşiği olan Fransa'da kamuoyu giderek Türkler lehine döndü  Bunda kuşkusuz İngilİere'nin Fransa'yı kandırmış olmasının da büyük etkisi vardı   T  B  M  M  -İTALYA İLİŞKİLERİ 19  y  y  ın ikinci yarısında siyasal birliğini kurabilen İtalya, sömürgecilik hareketlerine ancak 20  y  y  ın başlarında başlayabildi  İtalya uzak kıtalarda ve okyanuslarda sömürgecilik yarışına girebilecek kuvvette değildi  Bu sebeple yakın alanlara göz dikti  En elverişli topraklar ise Kuzey Afrika, yani Osmanlı İmparatorlugu toprakları idi  Fakat Cezayir ve Tunus'u Fransa, Mısır'ı da İngiltere ele geçirmişti  Bu sebeple İtalya'ya yalnızca Trablusgarp (Libya) kalmıştı  Üçlü İttifaka katılmış bulunan İtalya, diğer yandan Fransa ile gizli bir anlaşma yapmıştı  İngilere ve Almanya'nın arasındaki rekabetten yararlanan İtalya 1912'de Trablusgarb'a saldırdı ve ele geçirdi  İtalya daima ikili bir politika izliyor, rekabetlerden yararlanarak, kim kendisine daha fazla pay verirse onun yanında yer alıyordu  Birinci Dünya Savaşı'na da bu politika ile katıldı  Buna karşılık kendisine gizli anlaşmalarla İzmir, Antalya arasındaki bütün Güney Batı Anadolu vaad edildi  Birinci Dünya Savaşı'na bu vaadlerle katılan İtalya Paris Barış Konferansı'nda İngiltere, Fransa ve A  B  D  'ni karşısında buldu  Müttefikleri, İzmir'i kendisine vermeyip, Yunanistan'a veriyorlardı  Venizelos'un Paris Barış Konferansı'na sunduğu, Batı Anadolu ile ilgili nüfus ve tarihi iddiaları ise İtalyan delegesi çürüttü  Oysa hem İzmir'in elden gidişi hem de Batı Anadolu'yu ele geçirecek bir Yunanistan'ın büyümesi ve kuvvetlenmesi İtalyan çıkarlarına aykırı idi  Paris'teki görüşmelerde Müttefikleri ile çatışan İtalya, görüşmeleri terk etti ve 1919 Mayıs'ının başında, Kuşadası-Antalya arasına asker çıkararak işgal etti  Müttefikleri ise Yunan Ordusu'nu İzmir'e çıkarttılar  İtalya'nın bu yüzden müttefikleriyle arası iyice açıldı   Güney Batı Anadolu'yu işgal eden İtalyanlar, yumuşak bir işgal politikası izlediler  Bu politikayı şöyle özetleyebiliriz: Türkler'e, Yunan ve İngiliz düşmanlığı telkin etmek ve İtalya'nın Türkler'e dost olduğuna güven uyandırmak Köylülere iyi davranmak Alışveriş yaparken fazla para vermek Dispanserler açıp, hastalara parasız bakmak ve ilaç vermek (özellikle, verem, sıtma uyuz gibi hastalıklarla mücadele edildi) Çocuklara şefkat gösterip, hediye vermek Yunan işgalinden kaçan göçmenlere yardım etmek Posta teşkilatı kurmak Okul açmak Türk kuvvetlerine yardımcı olmak Bozuk yolları onarmak vs   İtalyanlar bunların hepsini tamamen yerine getirmemekle beraber Türkiye'ye karşı başından beri yardımcı oldular  İzmir'in işgalini, 20 gün önce haber verdiler  M  Kemal İstanbul'da iken İtalyan Yüksek Komiseri ile iyi ilişki kurmuş ve onun yardımı ile İngiliz baskısından kurtulmuştu  İtalyan temsilcileri, İzmir'in işgalini takiben Anadolu'da başlayan Ulusal Mücadele'nin M  Kemal Paşa gibi bir lider tarafından yürütülmesini sevinçle karşıladılar  Birçok önemli bilgiyi Anadolu'ya gönderdiler  Kendi işgalleri altında bulunan yerlerde T  B  M  M  'nin otoritesinin kurulmasına, buralara İstiklal Mahkemeleri'nin girip asker kaçaklarını ve suçluları yakalatmasına karışmadılar  Antalya Limanı'ndan her zaman yararlanılmasına izin verdiler  T  B  M  M  temsilcilerinin Londra Konferansı'na çağrılmasına ve onların Londra'ya götürülmesine yardımcı oldular  Özellikle Kont Sforza gibi ileri görüşlü birisinin Haziran 1920'de İtalyan Dışişleri Bakanı olması da Türkiye için çok yararlı oldu  Onun Bakan oluşu Llyd George'u endişelendirmişti  "Uluslar artık uyanmaktadır  Tahmin ediyorum ki, yirmi sene sonra Afrikalılar hepimizi kapı dışarı edecektir  " diyen Kont Sforza 10 Ocak 1921'de Roma'da görüştüğü Yunanistan Başbakanı'na "Yunanistan'ın iddialarından büyük ölçüde vazgeçmesi gerekir  Çünkü, büyük devletlerden hiçbirisi Türkiye'ye barrışı kabul ettirecek bir iktidarda olmadıklarını  " belirterek büyük bir gerçeği söyledi   Kuşkusuz, İtalya'yı Türkiye yanlısı bir tutum izlemeye iten Türk sevgisi değildi  İtalya Paris'te, müttefiklerinin ihanetine uğramıştı, İngiltere'den intikam almak istiyordu  Türklerin Yunanlıları yenmesi ile hem Yunanistan zayıflayacak, hem de İtalya İngiltere'den intikamını almış olacaktı  Ayrıca Türk Ulusu'na iyi davranarak, İtalya'nın ekonomik çıkarlarını sürdürmeyi düşünüyordu  İtalya Türkiye'ye (Milliyetçilere) *****la isteklerini kabul ettirilemiyeceğini gören ilk ülke idi   Diğer yandan İtalya'nın iç durumu da çok kötü idi  Savaş, ekonomiyi ve sosyal yapıyı sarsmıştı  A  B  D  Avrupa'dan gelen göçleri sınırladığı için İtalyanların göç yolları da tıkanmıştı  İtalya artan nüfusunu besliyemiyordu  İşsizlik ekonomik boyutları aşmış, sosyal patlamalara yol açmıştı  İşçi hareketleri, grevler yaygınlaşınca 1919'dan itibaren Faşist hareketler de güçlendiler  1919-1921 yılları arasında İtalya'nın iç durumu karışıktı  Faşist hareket bundan yararlanarak her geçen gün kuvvetlendi  İtalya adeta bir iç savaş yaşıyordu  Bu sebeple Anadolu'da yeterli bir askeri kuvvet bulundurabilecek durumda değildi   İşte bu sebeplerden dolayı İtalya 1921 Haziranı'nda Anadolu'yu sessiz sedazsız terk etti  Türkiye'den ekonomik ayrıcalıklar istedilerse de M  Kemal bu istekleri red etti   T  B  M  M  -A  B  D  İLİŞKİLERİ 19  y  y  da ekonomik bakımdan ilerlemeye başlayan A  B  D  nin Türkiye ile ilişkisi 1819'dan itibaren Türkiye'ye gönderdiği misyonerler ile başladı  Protestanlık propogandası yapmak için başlayan bu ilişki ile 1830'da ticari ilişkilere dönüştü  1834'de Türkiye'nin başta İzmir olmak üzere, Bursa, Trabzon'da şubelerini açan misyoner okulları kısa zamanda yayıldılar  1866'da Robert Kolej, 1890'da Amerikan Kız Koleji açıldı  Bunu Anadolu'nun birçok şehrinde kolejler izledi  Bu misyoner okulları, Ermeni konusunda da Türkiye aleyhine büyük faaliyetlerde bulundular  Amerika'da Ermeniler lehine Kilise tarafından desteklenen kampanyalar büyük ilgi gördü  Birinci Dünya Savaşı içinde Türkiye'deki faaliyetler durdu, fakat Mondros Ateşkesin'den sonra tekrar canlandı  Ermenilere ve Rumlara destek oldukları için Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Amerikan Kolejlerine (örneğin Merzifon Amerikan Koleji Pontus merkezi idi) casus gözüyle bakıldı   Amerika'nın Türkiye ile olan ilişkileri daha çok kültürel idi  1917 yılında Birinci Dünya Savaşı'na giren A  B  D  Türkiye'ye savaş ilan etmeyip, yalnızca ilişkilerini kesti  Amerika'nın Türkiye ile siyasi konularda ilgilenmesi Wilson İlkeleri ile başladı  Wilson İlkeleri'nde Türkiye'ye ayrı bir yer verilmişti  Türklerin çoğunlukta bulunduğu yerlerde bir Türk Devleti kurulacağı belirtilmişti  Boğazların ise bütün ticaret gemilerine açık olması kabul edilecekti  Böylece Türkiye ve Boğazlar konusu birlikte ortaya çıkıyordu   Fakat Başkan Wilson, Paris Barış Konferansı'nda ilkelerini unuttu ve Türkiye'nin yağmalanmasına yardımcı oldu  Orta Doğu'da Amerika için ekonomik bir kapı bırakılması karşılığında İngiltere'nin ve Fransa'nın peşinden gitti  "Cemiyet-i Akvam" (Milletler Cemiyeti) çalışmalarına da kapılan Wilson Avrupa diplomasisi karşısında çabuk yenildi  A  B  D  Dışişleri ise Trakya ve Sakarya'ya kadar Boğazları içine alan bir bölgede, uluslararası statüde bir devlet ve Doğu Anadolu'da, büyük bir devletin himayesinde bir Ermeni Devleti ve iç Anadolu'da bir Türk Devleti kurulmasını istiyordu  A  B  D  adına Amerikan'ın Yakın Doğu Yüksek Temsilcisi Charles R  Crane'nin de katıldığı King-Crane Komisyonu ise Boğazlar bölgesi, Ermenistan dahil bütün Turkiye'nin Amerikan Mandası altına alınmasını istedi  Amiral Bristol ise Ege bölgesinde yaptığı incelemede, burada çıkan bütün olayların sorumlusu olarak Yunanistan'ı görmüştü ve bunu raporla bildirmişti  Türkiye konusunda en ayrıntılı araştırmayı ise General Harbord yaptı  Ermeni ve Türkiye mandalarının çok pahalı olacağını, yüzbinlerce asker beslemek zorunda kalınacağını, bu kadar çok askerin masrafının Amerika ekonomisine çok pahalı geleceğini, yerli kaynakların ise bunu karşılayamayacağını belirlti  A  B  D  'nin Türkiye mandası ile ilgilenmesi Türkiye'deki Amerika yanlılarını umutlandırdı ve M  Kemal'e baskı yaparak, Amerikan mandasının (Bunu büyük bir lütuf ve tarihi fırsat sayıyorlardı) bir an önce kabul edilmesini istediler  Sivas Kongresi'nde konu gündeme getirildi ve A  B  D  'ne mektup yazıldı  Sivas'ta Harbord ile görüşen M  Kemal, Türkiye'nin tam bağımsızlık esasına dayanan ulusal politikasını ve bu konudaki inancını açıkladı  Amerikan Kongresi de bu sırada "Monreo Doktrini"ne dönerek Avrupa işlerinden çekildi  Amerika tekrar yalnızlık politikasına döndü   Gerek Amerika'nın Orta Doğu ilişkilerine karıştığı tarihlerde, gerekse kendi kıtasına çekildikten sonra da Amerikan basını Türkiye konusunda önemle eğildi  Manda konusuna ayrıntılı yer veren basın, 1920 yılında, milliyetçilerin Anadolu'da bütün Türk Ulusu'nu temsil eden tek güç olduğunu, milliyetçilerin, islamiyete başvurmayı en son çare olarak düşündüklerini yazıyordu  Türkiye ile ticari ilişkilere de önemli yer veriliyordu  Fakat Avrupa'nın etkisinde kalan basın, Yunanlıların kazanacağını zannediyor, Yunan saldırılarına büyük yer ayrılarak, 1920 yılındaki Yunan başarılarına çok önem veriliyordu  Türkiye'nin düzenli ordu kurma ve I  İnönü Savaşı'nın kazanılmasından sonra Sovyetlerle Moskova Antlaşması'nın imzalanması, Ermenilerin etkisiyle Türkiye'nin Bolşevikleştiği ve Ermenistan'ın Komünistlerle Müslüman Türkler arasında paylaşıldığı şeklinde propogandalara yol açtı T  B  M  M  -İNGİLTERE İLİŞKİLERİ Osmanlı İmparatorluğu'nun 19  y  y  'da yok hızlı bir çöküntü içinde olduğu sırada, İngiltere, onun toprak bütünlüğünü korumak için çalıştı  Birçok olaya doğrudan karışarak, özellikle,Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkıp, mirasını ele geçirmesine karşı çıktı  Doğu Akdeniz ve İngiliz sömürge yollarının güvenliği için bu politikayı izleyen İngiltere, diğer yandan 1838 Ticaret Anlaşması, Tazminat ve Islahat Fermanları'nın hazırlanışlarındaki rolü ile giderek Osmanlı Devleti'ni mali, ekonomik ve siyasi etkisi altına aldı  Rusya'nın ortaya attığı "Avrupa'nın Hasta Adamı"nın mirasını paylaşma önerilerini de red etti  Fakat 1878'den sonra İngiliz politikası degişti  Hasta Adam'ın ölmek üzere olduğunu görerek, büyük hisseler koparmaya başladı  1878'de Kıbrıs'ı ve 1882'de Mısır'ı ele geçirdi  Ermeniler konusunda Osmanlı Devleti'ne baskı yapmaya başladı  Osmanlı Devleti bu durum karşısında Almanya'ya yanaştı  Osmanlı-Alman yakınlaşması ve Almanya'nın 20  y  y  başında Orta Doğu'yu ele geçirme stratejisi İngiliz-Alman rekabetini kuvvetlendirdikçe İngiliz-Rus-Fransız yakınlaşmasına yol açtı  Bu ayrılmada Osmanlı İmparatorlugu'nun Almanya yanında yer alması, daha önce Birinci Dünya Savaşı'nda ayrıntlı olarak belirttiğimiz gibi, İngiltere'nin işine geldi  Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki tarihi ihtiraslarını tahrik edip, Almanya'ya karşı Rusya'yı kullandı  Birinci Dünya Savaşı içinde, Fransa, Rusya, İtalya ile yaptığı gizli antlaşmalarla Osmanlı İmparatorluğunu paylaştı  Yunanistan'a da büyük lokmalar vaad etti   Rusya'nın mağlup olarak savaştan çekilmesinden sonra Rusya'ya vaad edilmiş olan Boğazlar ve Dogu Anadolu'nun durumu İngiltere'nin istediği biçimde değerlendirilebilecekti  Fransa'yı hemen her istediğine razı ederek, Doğu Sorunu'nu tek başına çözmek şansına sahip olan İngiltere, 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti ile müttefikleri adına tek başına ateşkes imzaladı  Bütün isteklerini dikte ettirdi  Osmanlı İmparatorluğu'nu bir sömürge gibi parçalamaya başladı  Doğu'da bir Ermenistan ve İngiltere güdümünde bir Kürdistan ve gerekirse bir Pontus Devleti kurmak, batıda da Trakya ve Batı Anadolu'yu Yunanistan'a katarak Yunanistan'ı güçlendirmek ve Orta Doğu'da böylece egemenliğini sürdurme politikası izledi  Lloyd George bir Türk düşmanı olduğu kadar bir Yunan hayranı idi  Venizelos'u Perikles devrinden beri Yunanistan'ın yetiştirdiği en büyük devlet adamı olarak görüyordu  Bu sebeple Paris Barış Konferansı'nda Fransa ve A  B  D  'yi razı ederek Yunan Ordusu'nun İzmir'e asker çıkartmasını sağladı  Bundan sonra Yunanistan'ı l921 yılı sonuna değin ekonomik ve askeri yönden destekledi  Kabinede bazı bakanların (Churchill) ve Genelkurmay'ın Yunan Ordusu'nun Anadolu'ya çıkmasının Türk milliyetçiliğini tahrik ve *****lı direnişe yol açacağını bildirmelerine rağmen, Lloyd George politikasını bırakmadı  Yunanlılar Anadolu'ya çıkana kadar İngiliz subayları Anadolu'da isteklerini yaptırabiliyorlardı  Fakat İzmir'in işgalinden sonra İngilizlerle bazı yerlerde çatışmalar ve daha sonra İngilizler'in tutuklanmaları başladı   M  Kemal'in başlattığı Ulusal Mücadeleyi boğmak için her yola başvuran İngiltere, İstanbul Hükümeti ve Padişah üzerinde mutlak bir denetim kurarak, Anadolu'da her türlü kışkırtıcılığı hazırladı  İngiliz entrikaları, Sivas Kongresi'ni, Ali Galip'e dağıttırmak, Amasya Görüşmeleri sırasında Sivas'da ayaklanma çıkartmak biçiminde çalıştı  Başarılı olamayınca Meclis-i Mebusan'ın toplanmasını kabul edip, Kuva-yı Milliye'yi ve Heyet-i Temsiliyeyi pasif duruma sokmak isteyen İngiltere, Misak-ı Milli'nin ilanı üzerine Meclis'i basıp, milliyetçi milletvekillerini tutukladı ve 16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal etti  Oysa Amiral Robeck buna gerek olmadığını bildirdi  Amiral Robeck, daha Sivas Kongresi sırasında, Türkiye'de Cumhuriyet'e doğru bir gidiş olduğunu, yeni bir devlet kurulduğunu Londra'ya bildirmiş, Amiral Webb, müttefikler yeterince kuvvetle Türkiye'ye saldırmadıkça milliyetçilere istenilen şartların kabul eltirilemiyeceğini belirtmişti  Lloyd George bütün uyarılara ve Misak-ı Milli sınırları içinde kurulacak bir Türkiye'nin İngiltere için daha yararlı olacağının bildirilmesine rağmen Türkiye politikasını değiştirmedi  Lloyd George, Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere'yi çok yıprattığını, eşit koşullarda yendiğini, Türkler'i ancak çok üstün kuvvetlerle yenmeyi başarabileceklerini hatırlatıp, Türk başarısının başta bütün Müslüman halklar olmak üzere İngiliz sömürgelerinde kötu etki yapacağını ileri sürüyor ve Türkiye'nin mutlaka yenilmesini ve Halife'nin İngiliz denetiminde olmasını istiyordu  Fakat Birinci Dünya Savaşı'nda İngiltere de çok yıprandığı için, Türkiye'de İngiliz askerini Türklerle savaştırmaya cesaret edemiyordu  Kamuoyunun tepkisinden korktuğu için, Türkiye'ye Yunanistan'ı saldırtarak, ateşi maşa ile tutmaya çalışıyordu  Sakarya Savaşı sonuna kadar Yunanistan'ı destekleyen Lloyd George, Yunan bozgunundan sonra, gerek İngiliz Genelkurmayı'nın, gerekse kendi kamuoyunun baskısı ve Yunanistan'ı desteklemenin İngiliz ekonomisine verdiği zarar yüzünden Yunanistan'ı kaderine terk etti   T  B  M  M  -YUNANİSTAN İLİŞKİLERİ Türk-Yunan ilişkilerini ve Yunanistan'ı Anadolu'da bir maceraya iten sebepleri anlayahilmek için Yunanistan'ın geçmişine bakmak gerekir   Fatih Sultan Mehmet zamanında Bizans'ın yıkılışı ve Mora'nın fethi ile bu bölgeler Türk yönetimine geçti  Fatih, Rumları Fener Patrikhanesi'ne tanıdığı haklarla cemaat işlerinde serbest bıraktı  Ticaretle uğraşan Rumlar Osmanlı İmparatorluğu'nun kuvvetli olduğu dönemlerde rahat bir hayat sürdüler  Fakat 18  y  y  Osmanlı İmparatorluğu'nun hızlı bir çöküntüye girmesiyle düzeni ve adil yönetimi de bozuldu  İmparatorluğun her yanında olduğu gibi Mora'da da olaylar patlak verdi  Balkan topraklarının devamlı savaş alanı olması ve devletin giderleri için yeni vergiler çıkarması (bu vergiler Müslümanlardan da alınıyordu)  Balkan halkını sıkıntıya soktu  II  Katerina'nın "Grek Projesi" (Yunanistan'ı yeniden kurmak) ve hemen arkasından patlayan 1789 Fransız Devrimi'nin ortaya koyduğu ulusal bağımsızlık fikirleri de Osmanlı İmparatorluğu'nun özellikle Balkanlar'da yaşayan hristiyan azınlıklarını etkiledi  Bir yandan Ruslar diğer yandan Napolyon Yunan milliyetçiliğini kışkırttılar  1806'da Sırp İsyanı'nın çıkması ve Sırbistan'a özerklik verilmesi de Rumları umutlandırdı  1814 yılında "Etniki Eterya" adında bir dernek kuruldu  Zengin Yunanlıların Odesa'da kurdukları bu dernek Yunan Devleti kurmak için çalışmaya başladı  Yunanlıların korkulu rüyası Tepedelenli Ali Paşa'nın Osmanlı Devleti'ne isyanı ve ortadan kaldırılması da Yunanlılar'a rahat nefes aldırdı  Rus Çarı'nın desteğini alan Fenerli bir Rum olan Aleksandr İpsilanti 1821'de Eflak-Boğdan'da ayaklanma çıkardı  Ayaklanma çabuk bastırıldı  Fakat bu sırada Mora'da ayaklanma çıktı  Yunan nüfusu Mora'da çOk olduğu için ayaklanma çabuk yayıldı ve büyüdü Osmanlı Devleti ayaklanmayı bastıramayınca Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'dan yardım istedi  Mehmet Ali'nin oğlu İbrahim Paşa bir donanma ile Mora'ya gelerek 1825'de ayaklanmayı bastırdı  Yunanlıların ayaklanıp, Türkleri öldürmelerine hiç ses çıkarmayan Avrupa, Osmanlı Devleti'nin resmi kuvvetleri ayaklanmayı bastırınca "insanlık" adına bağırmaya başladılar· Avusturya (Katolik), Rusya (Ortodosks) Prusya (Protestan) arasında imzalanan "Kutsal İttifak" a rağmen Rusya Yunanlılar'ı destekledi  ingiltere ve Rusya Nisan 1927'de Yunanistan'a özerklik verilmesi için, 6 Temmuz 1827'de de İngiltere, Fransa, Rusya, Yunan sorununu çözmek için anlaştılar  20 Ekim'de üç devletin donanması Osmanlı-Mısır donanmasını Navarin'de batırdılar  Ruslar 1828'de Osmanlı İmparatorluğu ile savaşa girdi ve 1829 yılında Osmanlı İmparatorluğu yenilerek Edirne Antlaşması ile bağımsız Yunanistan Krallığı'nın kuruluşunu kabul etti  Görülüyor ki Yunanistan bağımsızlığını, Hristiyan Avrupa'nın, Müslüman Türklerin yönetiminde yaşayan ve eski Yunan'ın devamı saydıkları Hristiyan Yunanlıları kurtarmak için olaya "Haçlı" düşüncesi ile karışmasıyla kazandı   Yunanistan bundan sonra sistemli bir biçimde Osmanlı İmparatorluğu aleyhine genişlme pollikası izledi  Türklere karşı kurulan her birlikten yararlandı  1853-1856 Kırım Savaşı sırasında Rusya yanında yer almak istedi ise de İngiltere ve Fransa'nın tehdidi ile tarafsız kaldı  1865'de Yedi Adayı ele geçirdi  1865 'den sonra Girit ve diğer Ege Adaları'nı ele geçirmek için çalıştı  1897 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile tek başına savaşmak hatasını yaptı ve ağır bir yenilgi aldı  Fakat bu durumda kendisini (Avrupa'nın şımarık çocuğu) yine Avrupa devletleri kurtardılar  Girit'e özerklik verdirdiler  Balkan birliğine girerek 1912'de Osmanlı Devleti'ne karşı Sırbistan, Bulgaristan ve Karadağ ile birlikte saldırdı  Balkan Savaşı'nda en büyük kazancı Yunanistan elde etti  Girit başta olmak üzere hemen bütün Ege Adaları'nı (Oniki Ada ve İmroz, Bozcaada hariç) ele geçirdi Makedonya'nın büyük bölümü Meriç'e kadar Yunanistan'ın oldu   Toprakları iki misli büyüyerek 125  000 km2 oldu  Bundan sonra Kıbrıs, Batı Anadolu, Trakya ve İstanbul'u ele geçirip "Büyük Yunanistan"ı gerçekleştirmek için daha da aktif bir duruma geldi  Birinci Dünya Savaşı çıktığında Yunanistan için büyük umut doğdu  Yunan davasını başından beri savunmuş olan Rusya, İngiltere ve Fransa ile anlaşarak, Batı Anadolu (İzmir dahil) toprakları karşılığında savaşa girdi  Lloyd George Yunanistan'a "Türkler çökmekte olan bir ırka mensuplar, Yunanlılar ise dostumuzdur    " sözleriyle gereken cesareti de verdi; Yunanistan küçük Asya topraklarından 125  000 km2 toprak elde ederek iki kat büyümeyi düşünüyordu  Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisi Yunanistan'a istediği fırsatı verdi  Paris Barış Konferansı'nda İngiltere'nin desteği ile Batı Anadolu'yu ele geçirme iznini alan Venizelos 15 Mayıs 1919'da Yunan Ordusu'nu İzmir'e çıkarttı  İstanbul'da Mavri Mira Derneği ve Pontus Derneği, Yunan davası için çalışıyorlardı   Türk-Yunan ilişkileri Kurtuluş Savaşı boyunca Türk-Yunan Savaşı oldu  Yunanlılar Türkler'in bir daha kendilerini toplayamayacaklarını, tarihten silindiklerini zannettiler  Birinci Dünya Savaşı'nda dünyanın en büyük devletlerine karşı (İngiltere, Rusya, Fransa) dört yıl savaşan ve milyonlarca insan yitiren, bitkin, perişan Turk Ulusu'nu en zayıf anında yakalayarak, Türkiye'ye saldırdı  Bu saldırının Yunan felaketi olacağı uyarılarını bile dikkate almadı  Türkiye'nin daima karşısında olma politikası ile daima kazançlı, çıktığı için yine İngiltere'nin himayesinde başarılı olacağına inandı   Bu yazı Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı serisinin bir parçasıdır: Türk Kurtuluş Savaşı serisi aşağıdaki aşamalardan / başlıklardan oluşmaktadır: İngiliz işgalleri Fransız işgalleri İtalyan işgalleri Yunan işgalleri İzmir'in işgal edilmesi İzmir'in işgaline tepkiler Ermeni ve Gürcü işgalleri Mustafa Kemal'in İstanbul'a gelmesi Mustafa Kemal'in Anadolu'ya gönderilmesi Amasya Genelgesi Erzurum Kongresi Balıkesir Kongresi Alaşehir Kongresi Sivas Kongresi Amasya Protokolü Kuvay-i Milliye Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti Ankara'da Son Osmanlı Meclisi İstanbul'un işgali TBMM'nin kuruluşu Düzenli ordunun kurulması İlk anayasanın kabulü İstiklâl Marşı'nın kabulü Cephelerin kurulması İç Cephe - Ayaklanmalar Doğu Cephesi Trakya Cephesi Güney Cephesi Batı Cephesi Ordunun teşkilatlandırılması I  İnönü Savaşı   II  İnönü Savaşı   Kütahya - Eskişehir Savaşı   Sakarya Meydan Muhaberesi   Büyük Taarruza hazırlık   Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi   Paris Konferansı   Gümrü Barış Anlaşması   Londra Konferansı   Moskova Antlaşması   Kars Antlaşması   Ankara Antlaşması   Mudanya Ateşkes Antlaşması   Lozan Barış Antlaşması   Kurtuluş Savaşı'nın yöntemi   Kurtuluş Savaşı'nın kaynakları   Başkomutanlık Kanunu   Büyük Millet Meclisinin yapısı   Tekalif-i Milliye Emirleri  Kurtuluş Savaşı ve dış ilişkiler   İstiklal Mahkemeleri   Azınlık Dernekleri   Zararlı Dernekler   Yararlı Dernekler   Misak-ı Milli   İstanbul Hükümeti'nin Mustafa Kemal'e karşı mücadele kararı | 
|   | 
|  | 
|  |