|  | Etrüsk İmparatorluğu |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Etrüsk İmparatorluğuRoma tarihinin en gizemli halklı hiç kuşkusuz Etrüsklerdi  Etrüsklerin tarihi ile ilgili onlar tarafından yazılan metinlerin olmayışı ve Roma döneminde yazılanların da çoğunun kaybolmuş olması  Etrüskler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı engellemektir   Aslında Etrüsklerle ilgili gizem daha Etrüsklerin adından başlıyor  Etrüsklerin kendilerine "Rasena " demelerine rağmen Romalılar onları " Tusci " ya da "Etrusci", Grekler de " Tyrhennes " diye adlandırıyorlar   Etrüsklerin yaşadığı ve Etruria adı verilen bölge Orta İtalyada Romalılardan önce yaşamış bir kavim  Romalılar bunlara Etrüskler veya Tuskiler derken, onlar kendilerine Rasena derlerdi  İtalya Yarımadasına göç ederek Arno ve Tiberis ırmakları arasında yerleştiler  Buraya nereden göç ettikleri, ırkî husûsiyetleri ve dilleri hâlâ tartışma konusu olan Etrüskler; merkeziyetçi büyük bir devlet kurup, medeniyet ve güzel sanatlarda kendi asrındaki kavimlerden çok ileriydiler  İtalya'da kuzeyden güneye 250 km  , Doğuda batıya da 150 km tutan bir yerdi   Etrüsklerin buraya nereden gelip yerleştikleri bilinmiyor  Bu konuda değişik varsayımlar var   Bunlardan birincisi Etrüsklerin İtalya kökenli ve Villanova kültürünün devamı oldukları  Bu tezin savunucuları, haklı olarak, Etrüsk kültürünün erken dönemleri ile Villanova kültürünün son dönemleri arasındaki benzerliğe dikkat çekiyorlar   Fakat burada dikkat çekici olan Etrüsk uygarlığının gelişim evrelerini çok hızlı yaşayıp bir anda ortaya çıkması   En çok kabul gören görüş Etrüsklerin buraya sonradan yerleştikleri  Fakat Etrüsklerin nereden geldikleri konusunda bugüne kadar fikir birliğine varılabilmiş değil  Bu konuda ilk fikir beyan edenlerden biri de Herodotos'tur ve Etrüsklerin aslında kıtlıktan kaçıp yeni yerler bulmak üzere Etruria'ya göç eden Lydia'lılar olduklarını söyler : " Kendileri anlatırlar ki, bugün gerek kendi ülkelerinde, gerekse de Yunanlılarda oynanan oyunları türetenler de kendileridir ve bu Etruria'nın koloni haline getirildiği zamana rastlar ; bakınız ne anlatıyorlar bu konuda  Manes oğlu Atys zamanında kıyıcı bir kıtlık sarmıştı bütün Lydia'yı  Bir süre dişlerini sıktılar Lydia'lılar, sonra kıtlık sürüp gittiği için, çareler aradılar, her biri kendince bir çare sürdüler ileriye  Bu oyunlar, zar, aşık (kemiği) ve top oyunları,tavladan gayri, hepsi o zaman ortaya çıkmıştır; zira Lydia'lılar tavlayı biz bulduk demiyorlar  Bunları bulduktan sonra bakınız ne yapıyorlardı açlıklarını bastırmak için ; yiyecek peşinde koşmayı unutmak için, iki günün birini oyuna veriyorlardı; ertesi gün oyunu bırakıp yemek yiyorlardı  On sekiz yıl boyunca böyle yaşadılar  Ama kötülük, azalacağı yerde kırımını büsbütün arttırınca kral Lydia'lıları ikiye ayırdı, ? Kim kalacak, kim gidecek kur'a çekilsin' dedi, kaderin kalmak üzere ayırdıkları gene kendi hükmü altında bulunacaktı  göç edecek olanlara da oğlunu veriyordu kral olarak, ki adı Tyrsenos'du  Böylece ülkeden çıkmak için üzere ayrılmış olanlar İzmir'e indiler, orada gemiler edindiler, işlerine yarayacak şeyleri yüklediler, bir yurt ve yaşama çaresi peşinde kıyı kıyı dolanıp sonunda Umbria'ya yanaştıkları güne kadar denizlerde gezdiler ; orada kentler kurdular ve torunları bugün de orada oturmaktadırlar  Lydia'lı adını değiştirdiler, kendilerini yola çıkaran kral adını aldılar ; yeni adları olan Tyrsen'ler sözünü onun adına göre üretmişlerdir  " ( I, 94 ) Herodotos bunları MÖ beşinci yüzyılda yazmıştır  Ondan sonra gelenler için de de bu görüşü benimseyenler çoğunluktadır  Aslında günümüzde de Etrüskler'in Anadolu'dan göçtükleri tezi çok yandaş toplamaktadır   Etrüsklerin İtalya Cumhuriyeti ya da kısaca İtalya (İtalyanca:Repubblica Italiana) Avrupa'nın güneyinde, çizme biçimli bir yarımadanın ve Akdeniz'de Sicilya ve Sardinya adalarının üzerine kurulmuş bir ülkedir  Kuzeyinde Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya ile komşudur  San Marino ve Vatikan şehir-devletleri de bütünüyle İtalyan topraklarıyla çevrilidir  İtalya devleti vatandaşı olanlar ya da soyu İtalya ile bağlantılı olan kişilere İtalyan denir  Anadolu'dan göçtükleri tezini savunanların gösterdikleri en önemli kanıt Lemnos ( Limni ) mezar stelidir  Etrüsklerin göçünün Herodotos'un anlattığı gibi olduğunu kabul edersek, aynı kavimden başka toplulukların da Anadolu'da kaldığını da kabul etmemiz gerekir  ( Bunların mutlaka Lydia'lılar olması gerekmez  ) Antik kaynaklarda adı geçen Tyrrhen'lerin bu geride kalan topluluk olduğu düşünülmektedir  Tyrrhen'ler Lemnos Adası'nı da zaptetmişlerdir  1885 yılında Limni adasında, Kaminia köyünde bulunan bir mezar steli bir anda dikkatleri bu teoriye çekmiştir  Stelin üzerinde bir savaşçı resmi ile Etrüsk yazısına çok benzeyen bir yazı bulunuyordu  Bu stel MÖ yedinci yüzyıla tarihleniyordu ve adanın Atina'lılar tarafından MÖ 510 senesindeki zaptından çok önce idi  Bunun dışında Etrüskler'in ölü gömme adetleri (Örneğin ahşap odalar), toplumsal hayatları (Örneğin kadına verdikleri önem) ve sanatları Anadolu'daki başka toplulukları hatırlatmaktadır   Etrüsklerin Kuzey'den geldikleri, Hint-Avrupa'lı bir kavim oldukları yolunda teoriler de olmasına rağmen çok fazla yandaş bulamamışlardır   Etrüskler hakkında bir ilginç tez de Etrüsklerin Türk oldukları yolundadır  Atatürk'ün tarih tezi doğrultusunda Etrüsklerin de Etiler ve Sümerler gibi Türk kökenli olduklarına inanılmıştır  Atatürk'ün nezaretinde yazılan "Türk Tarihinin Ana Hatları " adlı kitapta bu konuya da değinilir : " Özet şudur : Etrüskler, Türsenler, Türkalar Ege adalarında, Anadolu'da önceden oturmuş kavimlerdir  Bunlara Akalar, Ekeler, Etiler denildiğini biliyoruz  " Bu kavimlerin Türk kökenli oldukları ise daha önceden belirtilmiştir   Adile Ayda da babası, Atatürk ?ün yakın çevresinden Sadri Maksudî 'nin yolundan giderek Etrüskler'in Türk oldukları yolunda pek de yabana atılmayacak deliller sunar  (  Kaynakça ) Buna göre Latin dilinde etimolojisi açıklanamayan bir çok sözcük de Türkçe'den gelmektedir   Bu arada Tyrrhen sözcüğü Yunanca'da Turrhnoi şeklinde yazılır ve h' nın eskiden "a" sesi verdiğini hesaba katarak Turan adı ile bir ilişki düşünebiliriz   ETRÜSK TARİHİNİN KAYNAKLARI Etrüsk Tarihi ile uğraşacakların önündeki en büyük zorluk Etrüskler'den bize kalan belgelerin yok denecek kadar az olmasıdır  Bu yüzden Etrüskleri ilişkili oldukları halklarla, Yunanlılarla, Kartacalılarla ve Romalılarla olan ilişkileri çerçevesinde Grek ve Romalı yazarların gözü ile tanıyabiliyoruz  İlk Çağ'da Etrüskler için yazılmış kitapların bir çoğunun da günümüze ulaşmadığı hesaba katılınca iş daha da zorlaşmaktadır   Etrüskler hakkında elimizdeki ilk kaynaklardan biri yukarıda da aktardığımız bölüm ile ünlü tarihçi Herodotos'tur  Daha önce de gördüğümüz gibi Herodotos Etrüskler'in kökenini Lydia'lılara bağlamaktadır  Herodotos'tan sonra gelen antik yazarların hemen hemen hepsi de Herodotos'un tezini desteklemişlerdir   Herodotos'tan hemen hemen beş yüzyıl sonra, Halikarnassos'lu Dionisios bu teze karşı çıkar ve Lydia dili ile Toscan dili arasında benzerlik olmadığını ve Etrüsklerin buranın yerli halkı olduğunu iddia eder   Roma Döneminde Etrüskler konusu ile ilgilenenlerin arasında Nigidius Figidus'u, Varron'u ve Çiçero'yu görebiliyoruz  Roma İmparatorluğu döneminde bu konu ile layığı ile ilgilenen ve büyük bir eser veren ise ünlü imparator Claudius'tur  İmparator olmadan önce yirmi beş ciltlik Tyrrhenika adlı eseri Etrüsk tarihi üstünedir  Claudius'un çeşitli kaynaklara ilk elden ulaştığını ve onun döneminde Etrüsk dilinin hala konuşulduğunu düşünürsek bu eser kaybolmasa idi elimizdeki en önemli kaynak olacağından kuşku yoktur   Orta Çağ boyunca bu konuda çalışmalar yok denecek kadar azdır  Orta Çağın sonunda, 1498 de bir Dominiken olan Annio de Viterbe tarafından yazılan Antiquitatum Variarum Volumina XVII ?de Etrüskler ve kitabeleri hakkında bilgi verilmektedir  De Viterbe burada Etrüsk yazılarını İbrani'ce yardımı ile okumaya çalışmıştır   Rönesans aydınları Etrüskler hakkında bilgi sahibi olmuş olsalar da ( Örneğin Michael Angelo Etrüsk tümülüslerini ziyaret etmiş ve buradaki figürlerden etkilenerek eserlerinde kullanmıştır  ) bu konu üzerine eğilmemişlerdir  Etrüskler hakkında elimizdeki ilk ciddi araştırma, on yedinci yüzyılda bir İskoç baron olan Thomas Dempster tarafından De Etruria Regali Libri Septem'dir  1616 - 1619 yılları arasında yazılan bu eser ancak yazarının ölümünden bir asır sonra basılabilmiştir   Etruria'da ilk sistemli kazıların yapılmaya başladığı 1828 yılına kadar sürede Etrüskler hakkında coşkulu fakat dağınık çalışmalar yapılmıştır   1830 - 1870 yılları arasında yapılan kazılarda ise bugün mevcut koleksiyonlarda bulunan bir çok eser gün ışığına çıkmıştır  1870 - 1880 yılları arasında çalışmalar daha teknik bir hal almış ve modern Etrüsk arkeolojisinin doğuşu gerçekleşmiştir   Bugün Etrüskler hakkında en büyük bilgi kaynağımız modern arkeolojinin verileridir  Toscana bölgesi hava arkeolojisinin en iyi uygulandığı yerlerden biri olarak geçer  Yapılan kazıların yakın gelecekte Etrüsk dili ve Etrüsklerin kökeni hakkında bir çok soruyu yanıtlayacağı umulmaktadır   ETRÜSK TARİHİNİN ANA HATLARI Etrüskler'in tarihine başlarken ilk söylenecek kuşkusuz Etrüskler'in Roma'dan dört asır önce İtalya birliğini sağlamaya çalıştıklarıdır   MÖ  Sekizinci yüzyılda İtalya'nın güney kıyıları Grek tüccarlar tarafından iskan edilmişti  Grekler MÖ 750'de Cumae ?yi kurarak kolonileşmeye buradan başlamışlardı  İtalya'nın kalan kısımlarında ise daha ilkel bir kültür vardı ve halk tarım ve hayvancılıkla geçiniyordu  Etruria diye anılacak topraklar üzerinde ise Villanova kültürü sürmekteydi   MÖ 700 yılı civarında Etruria şaşılacak bir gelişme göstermiş ve yüksek bir uygarlık düzeyine varmıştır  Etrüskler bu devirde Doğu ülkeleri ve Yunanistan ile büyük bir ticaret hacmine ulaşmışlardı  Etruria hammadde ve gıda maddesi ihraç edip işlenmiş ürünler ve lüks eşyaları alıyordu  Yapılan kazılarda da Etruria'da Yunan ve Doğu kökenli bir çok eşya bulunmuştur  Grek kolonileri ile ticaretin büyük bölümü deniz yolundan oluyordu, çünkü kara yolu Latin kabileleri tarafından kapatılmıştı  Bunun sonucu olarak Etrüskler denizde oldukça kuvvetlenmişlerdi   MÖ Yedinci yüzyıla tarihlenen tümülüslerden çıkan eserler Etrüsklerin bu çağda büyük bir zenginlik içinde olduklarını ve uygarlık ve sanatta ilerlediklerini göstermektedir  Ayrıca buralarda Suriye, Urartu, Kıbrıs ve Grek kökenli eşyalar bulunması da Etrüsklerin bu devirlerde diğer ülkelerle olan ilişkilerini göstermektedir   Etrüskler artık İtalya'da yayılma siyasetine de girişmişlerdi  Etrüskler ilk önceleri on iki şehir devletinden oluşan bir konfederasyon oluşturarak birleşmişlerdi  Adı geçen bu ilk şehir devletleri Arretium, Caere, Clusium, Cortona, Perusia, Populonio, Rusellae, Tarquinii, Vetulonia, Volaterra, Volcii ve Valsinii ?dir  Daha önceleri Falerii ve Veii şehirlerinin de bu birliğe dahil oldukları tahmin edilmektedir   MÖ Yedinci yüzyılın ikinci yarısında ise Etrüskler bölgede birlik sağlayıp Roma'ya kadar ulaşmışlardı  MÖ 616 yılında ise Etrüsk kökenli Tarquin sülalesi Roma'da yönetimi ele geçirmişti  Bu durum Roma'da Cumhuriyet'in kuruluşuna, yani MÖ 510 senesine kadar devam edecekti   MÖ  Altıncı yüzyılda ise Etrüskler bölgede büyük bir güç oluşturmuşlardı  Roma yazarları da Etrüsklerin parlak zamanlarını tanırlar  Titus Livius Etruria için " Tanta opibus Etruria erat ut jam non terras solum sed mare etiam per totam Italiæ longitidunem ab Alpibus ad fretum siculum fama nominis sui implisset / Etruria o kadar kudretli idi ki, yalnız karada değil denizde de, Alpler'den Messina Boğazına kadar, bütün İtalya boyunca şöhreti yayılmıştı  " diye yazmıştır  ( Ab Urbe Condita I, 2) Bu dönemler İtalya'da ve Roma'da Grek etkisinin en yoğun olduğu dönemlerdir  İşte bu dönemde Grek kültürü bölgeye tam olarak nüfuz edebilmiştir   MÖ 550 yılı civarında Roma büyük bir Etrüsk şehri görünümünü almıştı  Arkeolojik veriler de bunu desteklemektedir  Bu dönem Roma sanatı Toscanyalı bir karakter almıştı ve yazıtlardan anlaşıldığı kadarı ile Latince'nin yanında Etrüsk dili de konuşuluyordu  Capitol'deki tapınak ise Etrüsk karakterinde idi  Şehir büyük bir refaha kavuşmuştu  Mezarlardan çıkan altın, gümüş, fildişi eserler, bulunan Grek eserleri, şehirciliğin, özellikle de lağım sisteminin gelişmiş olması bunun göstergelerindendir   Etrüsklerin bu yayılma siyaseti kaçınılmaz olarak Grekler'le karşı karşıya gelmelerine neden oldu  Aslında Etrüskler daha önce Korsika kıyılarında Grekler'le çatışmışlardı ve yeni bir savaş kaçınılmazdı   MÖ 565 senesinde, Korsika'nın doğusunda, Etruria'nın tam karşısında Alalia şehri kurulmuştu  MÖ 545 senesinde ise Pers akınlarına dayanamayarak buraya kaçan Foçalılar Etruria için tehlike oluşturuyordu  Etrüskler bunun üzerine Grek yayılmasından endişe duyan Kartaca ile ittifak kurdular  Aristo Politika adlı eserinde buna değinmektedir  ( III, 9, 36 ) : " Devlet, bir karşılıklı koruma sözleşmesinden ya da mal ve hizmetleri değiş tokuş etmek için yapılan bir anlaşmadan da fazla bir şeydir ; çünkü öyle olsaydı, Etrüskler, Kartacalılar ve birbirlerine sözleşmeden kaynak olan yükümlülüklerle bağlı bulunan ötekileri tek bir devletin yurttaşlar saymak gerekirdi  Elbette bunların arasında ticaret anlaşmaları, saldırmazlık sözleşmeleri, ve bağlaşmalarını tanımlayan yazılı belgeler vardır  Fakat bu tek bir devlet, tek bir yurttaşlıktan çok farklıdır  " Kaçınılmaz savaş MÖ 540 senesinde Alaia'da patlak verdi  Herodotos bu savaşı ve öncesini şöyle anlatır : "[ Phokaia'lılar ] ( Foça'lılar ) Kyrnos'a ( Korsika'ya ) vardıkları zaman beş yıl, oraya ilk olarak yerleşmiş olan kolonlarla ortak yaşadılar, tapınaklar kurdular  Bütün çevrede çapul yaptıkları için, Etrüsk'ler ve Kartaca'lılar aralarında anlaşarak, bunlara karşı yürüdüler  Bir deniz savaşı oldu; bu Phokaia'lılar için bir çeşit Kadmos yenilgisiydi, zira gemilerinin kırk tanesi batmış, kalan yirmisinin de mahmuzları kırılmış, işe yarar hali kalmamıştı  Alalia'ya dönerek kadınlarını ve çocuklarını aldılar, eşyalarından gemiye yüklenecek ne varsa hepsini yüklediler, sonra Kyrnos'u bırakarak Rhegium'a gittiler  " ( I, 166 ) Savaş Etruria - Kartaca ittifakının zaferi ile bitmişti  Fakat Etruria bu zaferden Kartaca kadar yararlanmasını bilemedi, bundan yararlanan Kartaca oldu  Böylece Etrüsler'in denizdeki hareket sahaları güneyde Yunanlılar doğuda Kartacalılar tarafından kısıtlanmış oldu   MÖ Altıncı yüzyıl boyunca Etrüsk yayılması kuzeye doğru da gerçekleşti  Kuzeyde daha Villanova kültürünü yaşayan halklar bulunmaktaydı  Buralarda yapılan kazılar, bu yayılmadan sonraki Etrüsk etkisini açıkça göstermektedir  Bunun sonuçlarından biri de kuzeydeki verimli topraklar sayesinde Etruria tarım ürünleri deposu haline geldi  Kuzeye doğru ticarette çok gelişmişti  Kelt ülkelerinde yapılan kazılarda Etrüsk ve İtalya kökenli eşyaların çıkması bu ticaretin ne kadar geliştiğini göstermektedir   Bu yüzyılın sonunda Etruria gücünün doruğuna ulaşmıştı  Etrüsk hanedanının Roma'dan kovulması da bu zamana rastlar  Titus Livius bu olayı şöyle anlatır : Roma Etrüsk hanedanından kurtulduktan sonra saldırıya da geçmeye başlar  MÖ 496 da Latium bölgesinde hegemonya sağladıktan sonra MÖ 485 - 474 seneleri arasında Veies ile savaşır  MÖ 474 ?te üstünlük Roma'ya geçmiştir   Aynı yıl Etrüsk donanması Cumae'de büyük bir bozguna uğrar  Sicilya'lıların da yardımı ile Cumae'liler Etrüsk donanmasını yok ederler  Roma'nın kaybı ile karayolunu kaybeden Etrüskler'in donmanın kaybı ile de güneye ulaşmaları iyice olanaksızlaşır  Bu arada Pers baskısı İtalya'daki Grek ticaretinin gerilemesine de yol açmaya başlamıştır  Bunun sonucu olarak bu döneme ait mezarlarda Grek eserleri oldukça azalmıştır  Etruria artık giderek fakirleşerek içine kapanmaya başlamıştır  Samnitler'in istilaları ise Etrüskler'i iyice zayıflatır   Roma - Veies savaşı MÖ 438'de yeniden başlar ve MÖ 395 de Roma'nın kesin Zaferi ile noktalanır  Bundan sonra Roma Etruria topraklarında ilerlemeye başlayacaktır   Bu arada Etrüskler için yeni bir tehlike doğmuştur ; bu Kuzeyden gelen Keltlerdir   Keltler'in savaş biçimlerine alışkın olmayan Etrüskler topraklarını Keltler'e kaptırmaya başlarlar  MÖ 350'de Mediolanum ( Milano ) bir Kelt şehri olarak kurulur   Keltler MÖ 390'da Capitol'e kadar ulaşmışlardır  Kuzeyde Keltler, güneyde de Romalılar arasında kalan Etrüskler, Roma'nın Kelt istilaları altında zayıflamasını fırsat bilerek son bir çaba da bulundularsa da başarılı olamazlar   MÖ dördüncü yüzyılın ortalarında Etrüsk İmparatorluğu artık bir hatıra olmuştur  Etrüskler iyice sıkışıp güçlerini kaybetmişlerdir   MÖ 293 yılında Keltler'in Roma tarafından bozguna uğrayıp İtalya'yı terketmesi ile bölge Roma'ya kalmıştır  Bir birlik sağlayamayan Etrüsk toplulukları ise Roma önünde düşmeye başlar  MÖ 280'de son Etrüsk toplulukları olan Vulci ve Volsini'lerin bozgunu ile Etruria tarihten silinir  Buna rağmen Etrüsk halkı varlığını daha uzun seneler sürdürecektir   Romalılar Etrüsk halkını da Romalılaştırmaya başlar  Eski Etruria'dan Via Aurelia, Via Clodia, Via Cassia gibi önemli yollar geçmeye başlar  Etrüskler Roma hakimiyeti altında sakin yaşamaya başlarlar   MÖ 91 senesinde Roma lejyonları yanında yer alan Toscanlar Lex Julia ile şehir olma hakkını kazanırlar  Marius ile Sylla arasındakiş iç savaşta ise Etrüsk şehirleri Marius'un tarafını tutarlar  Sylla'nın kazanması ile Etrüsk şehirleri şiddetli bir şekilde cezalandırılırlar   Artık Etrüsk kültürü de silinmeye başlamıştır  Hristiyanlığın ilk zamanlarında bölgede Etrüsk dili yerini tamamen Latince'ye bırakmıştır  Ve böylece Etrüskler tarih sahnesinden çekilirler   ETRÜSK YAZISI VE DİLİ Etrüsk dili kuşkusuz Roma İmparatorluğu'nun ilk zamanlarına kadar bölgede konuşulmuştu  Romalılar arasında, kendi dillerinden çok farklı olan bu dille ilgilenenler vardı  Fakat İlk Çağın sonlarından itibaren bu dil unutulmuş ve günümüze bir kaç anıt ve Latin yazarları tarafından yapılan alıntılar dışında yazılı metin kalmamıştır  Yazıtlar ise çok kısa olup çok az sayıda kelime geçmektedir  İlginçtir, elimizdeki tek Etrüsk el yazması On dokuzuncu yüzyılın ortasına İskenderiye'de bir Hırvat tarafından bulunan bir Mısır mumyasının üzerindeki sargılardaki yazılardır  Zagreb Müzesi'ne götürülen bu yazılar geç dönem alfabesi ile yazılmış olup Hellenistik dönem öncesine tarihlenmektedir   Günümüzde Etrüsk dili, son gelişmelere rağmen daha tam olarak çözülebilmiş değildir  Eğer çok önemli arkeolojik keşifler yapılmazsa daha da sırrını koruyacağa benzemektedir   Bunun yanında Etrüsk yazısı büyük ölçüde okunabilmiştir  Etrüsk alfabesi Grek alfabesi ile yakınlık göstermekte olup tıpkı Grek alfabesinde olduğu gibi her ses bir işaretle gösterilmektedir   Elimizdeki en eski örnek Marsiliana'dan çıkan bir fildişi tabletteki yazıdır ve MÖ 700 yıllarına tarihlenmektedir  Bu alfabede 26 harf vardır  Bunlardan yirmi ikisi Fenike alfabesinden gelme olup, diğer dördü Grekler tarafından eklenen harflerdir   Cumae ve Etrüsk alfabesinin birbirlerine çok benzemeleri Etrüsklerin alfabeyi buradan aldığını düşündürtmüştür  Fakat Etrüsk alfabesinde Grek alfabesinde olmayan ve eski zamanlarda kaybolmuş Fenike harflerinin bulunması Etrüskler'in alfabeyi İtalya'nın Grek kolonizasyonu öncesinde aldığını düşündürtmektedir   Alfabeyi çözerken karşılaşılan kolaylıklar, Etrüsk dilini çözerken yardımcı olamamaktadır ; çünkü Etrüsk dilini karşılaştırabilecek bir başka dil yoktur  Türk araştırmacılar bu dilin Türkçe ile akraba olduğunu ve Türkçe yardımı ile çözülebileceğini öne sürmüşlerse de Dünya'daki önemli Etrüskologlar arasında yandaş bulamamışlardır   Eski yazıların çözülmesinde en çok kullanılan yöntem çift dilli yazıtların çözülmesidir  Ne yazık ki Etrüsk dili için bu durum söz konusu değildir  Bu yüzden Etrüskologlar başka bir yöntem geliştirmişlerdir  Etrüskler başka halklarla, Yunanlılarla, İtaliklerle, Latinlerle yakın ilişkilerde bulundukları için bazı dini formüller ve mezar yazıtları ortak olabilirdi  Buradan yola çıkarak bazı mezar yazıtları okunabildi fakat bunlar hem çok kısa oldukları hem de bir takım kalıpları kullandıkları için Etrüsk dili hakkında beklenen bilgileri vermedi   Etrüskologlar, Etrüsk dilinin tam olarak çözümü için arkeologların çift dilli bir yazıt çıkartmalarını beklemekteler   ETRÜSKLERİN İNANÇLARI Din Etrüskler'in hayatında büyük bir yer tutmakta idi  Titus Livius onlar için "Gens eo magis dedita religionibus quod excelleret arte colendi eas " demektedir   Etrüsklerin inançları, doğal olarak dillerine oranla daha iyi bilinmektedir  Latin yazarları onların dini hakkında yeterli olmasa da bilgi aktarmışlardır  Etrüsklerin dini "vahiy edilmiş" bir din idi  Latin yazarları bu yönde bilgiler vermişlerdir   De Divinatione adlı eserinde Çiçero bunu ilginç bir şekilde anlatır : Çok eski zamanlarda ( Diğer yazarlar Tarquinia'nın kurucusu Tarchon zamanı diye belirtirler  ) bir köylü ( belki de Tarchon'un kendisi ) toprağı sürerken topraktan bir çocuk fırlar  Tages adındaki bu yaratık çocuk görüntüsünde olmasına rağmen kendinde bir yaşlı adama yakışan bir bilgelik vardır  Etruria'nın her yerinden toplanırlar ve Tages de Etrüskler'e Haruspici ( Kurbanın karaciğerine bakarak fal ) sanatını ve dinin esaslarını açıklar  ( Tages quidam dicitur in agro Tarquiniensi cum terra araretur et sulcus altius erat impressus, exstitisse repente et eum affratus esse qui arabat  Is autem Tages, ut in libris est Etruscorum, puerili specie dicitur visus sed senili fuisse prudentia ? Tum illum plura locutum multis audientibus qui omnia ejus verba exceperint litterisque mandaverint?De Divinatione II,23 ) Bu efsanede dikkat çekici yönlerden biri de Tages'in anlattıklarını dinlemek için Etruria'nın her yerinden gelip toplanmalarıdır  Burada bu dinin Etrüskler arasında bağlayıcı olduğunu ve " milli " bir din olduğunu görüyoruz   Başka yazarlar göre bu "vahiy"in bir bölümü bir peri olan Vegoia ( ya da Begoe ) tarafından Etrüskler'e bildirilmiştir  Bu peri ayrıca yıldırımları de yorumlamayı öğretmiştir  Bu bilgileri kapsayan Libri Vegonici Augustus zamanından itibaren Palatin'deki Apollon tapınağında saklanmıştır   Etrüskler'in kutsal kitapları bunlarla da bitmemektedir  Etrüskler'in din esaslarını içeren kitapları üç başlık altındadır : Libri Haruspicini kurbanın ciğerine bakarak kehanette bulunma sanatını anlatır   Libri Fulgurales yıldırımları yorumlamayı öğretir  Etrüskler'de on bir çeşit yıldırım vardır ve sadece dokuz tanrı yıldırım atabilir  Bunlardan sadece Jupiter-Tania üç çeşit yıldırım gönderebilirdi  Etrüskler yıldırımları inceleyebilmek için gökyüzünü on altı bölüme ayırmışlardı ve gözlemlerini buna göre yapıyorlardı  Her bölüm bir ya da bir kaç tanrıya aitti  Böylece yıldırımı hangi tanrının gönderdiğini anlayabiliyorlardı  ( Aynı şekilde Babilliler de gökyüzünü dört bölüme ayırmışlardı  ) Libri Rituales ise çok daha geniş kapsamlı idi  dini esasların yanında devletlerin bireyler gibi yaşamı, şehirlerin ve tapınakların kurulması, ordu ve devlet düzeni gibi konuları da içeriyordu  Ritüel kitapları arasına Mısır'ın Ölüler Kitabı'na benzeyen Libri Acheruntici'yi ve mucizelerden söz eden Ostentaria ?yı da katabiliriz   Etrüsk dininin özelliklerinden biri de sadece rahiplerin tekelinde olması idi  Rahipler soylu ailelerden seçilir ve toplumda etkili olurlardı  Bütün bu kitaplara rağmen unutulmaması gereken bir nokta da Etrüsk dininin sözlü olarak aktarılması ve inisyatik bir karakteri olmasıdır  Bu kitapların MÖ  1inci yüzyılda yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir  Nigidius Figulus ve Tarquitus bunları Latince'ye tercüme etmişlerdir   Etrüsk tanrıları da Roma inançlarına geçmişlerdir  Ancak belge eksikliğini ve Grek etkisini de hesaba katarsak Etrüsk panteonunu tam olarak belirlemek çok zordur   Panteonda en önemli yerlerden biri Tinia'ya aittir  Tinia, Roma'lıların Jupiter'i (Bir çok kaynakta Jupiter-Tinia diye geçer) ya da Grekler'in Zeus'u ile bir tutulur  Ancak onlardan farklı olduğu bellidir  Roma Junon'u ile bir tutulan Uni ve Menerva ile bir üçlü meydana getirir  Etrüsk krallar zamanında bu üçlü Roma'ya da girmiştir  Roma'da da diğer kültürlerde olduğu gibi üç tanrı için kurulmuş tapınaklar vardı  Etrüskler'e göre bir şehir kurulduğunda bu üçlüye tapınak yapılmamışsa, o şehir dini kurallara uygun olarak kurulmamış demektir   Panteondaki önemli tanrılardan biri de Vertumnus'tur  Köken olarak Volsinii kökenli olup sonradan Romalılara da geçmiştir  Ünlü Latin şairi Propertius Vicus Tuscus yakınlarında heykelini gördüğünü belirtir  Propertius'a göre Bahçe ve ürün tanrısı idi  Propertius ona Volsinii'yi terkettiğini fakat üzülmediğini söyletir : Tuscus ego, Tuscis orior nec pænitet inter pr?lia Volsinios desruisse focos? ( IV  Kitap ) Etrüsk tanrılarından biri de Fufluns idi  Etrüsler'in şarap tanrısı olan Fufluns zamanla Grekler'in Dionisos'unun karakterini almıştır  Diğer bazı tanrılarda olduğu gibi başlangıçta Etrüsk kökenli olan bu tanrı grekler ile olan ilişkiler sonucunda, özellikle de Dionisos törenlerinin buralarda yayılmasını takip ederek Dionisos'un özelliklerine de sahip olmuştur  Etrüskler'de, özellikle törenleri ile popüler olan bu tanrı için yapılan ayinler zamanla **** alemlerine dönmüştür  Titus Livius bu adetlerin zamanla Roma'ya da geçtiğini söyler : Hujus mali labes ex Etruria Roman veluti contagitione morbi penetravit  / Bu bela Etruria'dan Roma'ya bir salgın gibi geçti  ( XXXIX, 9, 1) Etrüskler'in ateş tanrısı ise Sethlans idi  Bazı yerlerde Grekler'in Hermes'ine benzer bir tanrı olan, tüccarların koruyucusu, ölülere yol gösteren Turms'a benzer bir tapımı vardı  Bir başka ateş tanrısı ise Romalılar'ın Vulcanus'una benzeyen Velchans idi  Velchans daha korkulan bir tanrı idi   Etrüskler'in savaş tanrısı ise yıldırım atan tanrılardan Maris idi  Ares'in hikayesi Etruria'da yayıldıktan sonra Maris Turan'ın aşığı oldu  Turan Roma'nın Venus'üne benzeyen aşk tanrıçası idi  Etimolojik olarak Grekçe turannoV (tiran, kral, kraliçe anlamında ) ile aynı kökten geldiği düşünülmektedir  Gösterimleri Afrodit'e benzemektedir   Grekler'in Apollon ve Artemis'i ise Etrüsk panteonunda Aplu, Apulu, Aplum, Artemes, Aritimi, Artumi, Artimnes adları ile bulunmaktadır   Diğer tanrılar arasında Saturnus'a eşdeğer Satre de vardı  Satre için yapılan vahşice kurban törenleri tapımının en belirgin özelliği idi   Dikkat çeken Etrüsk adetlerinden biri de, Titus Livius'un yazdığına göre, Etrüskler'in her geçen sene için Nortia tapınağına bir çivi çakmaları idi  Bu adet daha sonra Romalılar'a da geçmiştir  Roma'da da her sene Eylül ayında praetor maximus Capitol Jupiter'inin bölmesinin duvarına çivi çakardı   Etrüsk inançlarında yarı tanrılar ve doğa ruhları da önemli bir yer tutardı  Aynalarda ve bronz tabletlerde Turan'a eşlik eden çıplak perilere rastlanmıştır  Lases adı verilen bu perilerin bazen Tinia ve Minerva'ya da eşlik ettikleri de görülmüştür   Etrüskler'in öteki dünya hakkında da inançlar geliştirmişlerdir  Sanat eserlerinin büyük bir bölümü öteki dünya kültünün bir parçası olarak oluşturulmuştur  Elimizde yazılı metinler olmasa da ölülerle beraber konulan eşyalardan, yapılan resimlerden, kabartmalardan öteki dünya inançları hakkında bir fikir sahibi olabiliyoruz  Etrüsk inançlarına göre ölen kişinin ruhu kanatlı cinler tarafından öteli dünyaya götürülürdü  Bu tema bir çok mezar odasındaki resimlerde işlenmiştir  Burada oyunlar oynanıp ziyafetler veriliyordu  Burada Etrüskler'e özgü bir çok cin vardı  ( Bazen kader kitabını açan Culsu ve Vanth gibi  ) MÖ dördüncü yüzyıldan itibaren ise bu resimlerde öteki dünyanın efendileri de gösterilmeye başlanmıştır  Bunlar Greklerden alınan Eita ( Hades ) ve Phersipnai ( Persefone ) dir  Bu yüzyıldan itibaren öteki dünyanın tasvirleri de değişmeye başlamıştır  Burası artık eziyet çekilen korkunç bir yer olmaya başlar  Charus ve Tuchulcha adında iki korkunç cin de tasvirlerde yer alır  Etrüsk Krallığı çökmeye yaklaştıkça tasvirler daha da korkunçlaşır   Romalılar Etrüskler'in inançlarından mundus kavramını da almışlardır  Mundus öteki dünya ile bu dünya arasında geçişi sağlayan bir çukurdur  Mundus sözcüğünün de Etrüsk dilinden geldiği düşünülmektedir  Etrüsk aynalarında görüntü tanrıçası Munqu'nun adı geçer  Zaten Latince'de de mundus sözcüğünün ilk anlamı kadın görüntüsü demektir ( Diğer anlamları da Gökyüzü ve Dünya)  Roma inançlarına göre religiosi denilen günlerde Mundus açılıyordu ve ruhlar buradan bu dünyaya geliyorlardı  Anadolu kelimesi Yunanca güneşin doğduğu yer anlamına gelen "Anatoli"dan doğmuştur  Romalılar, kendi topraklarına göre doğuda kaldığından buraya doğu toprağı anlamında Thema Anadolia demişlerdir  Anadolu isminin bir bölge adı olması ise Selçukluların Anadoluya gelmesiyle başladı  | 
|   | 
|  | 
|  |