Evrengzib |
08-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
EvrengzibEvrengzib (Birinci Âlemgîr Şah) Bâbürlü hükümdarı, Şah Cihanın Mümtaz Mahalden doğan üçüncü oğlu 1618de Malva Duhadda doğdu Muhyiddîn Muhammed Birinci Âlemgîr Şah olarak da bilinir İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin oğlu Muhammed Mâsum Fârûkînin terbiyesinde yetişti İyi bir tahsil gördü Din ve fen ilimlerinde ilerledi Askerlik ve idârecilikte ustalaştı Dekken vâliliği esnâsında (1634-1644) idâresinin ve ahlâkının güzelliği ile kendisini halka ve çevresine sevdirdi Safevîlere karşı yapılan seferlere komutan olarak katıldı ve başarılı savaşlar yaptı (1646-1647) İkinci defâ Dekken vâliliğine tâyin edildi (1654) Yaklaşık dört sene bu vazîfede kalıp başarılı hizmetlerde bulundu Şah Cihan, daha çok Hindulara yakınlığı ile tanınan oğlu Dara Şükuhu veliaht tâyin etmişti 1657 yılında Şah Cihanın ciddî bir şekilde rahatsızlanması Evrengzib ile Dara Şükuhu taht mücâdelesinde karşı karşıya getirdi Evrengzib, ağabeyi Dara Şükuhu, Samugarhda kesin bir mağlûbiyete uğrattı Bu arada rahatsızlığı geçen babası Şah Cihanı da Agradaki sarayında göz hapsine aldı İki sene süren iktidar mücâdelesini 1659 da bitirerek hâkimiyeti sağladı Muhyiddîn Birinci Âlemgîr unvânıyla tahta çıktı Âlemgîr Şah, tahta geçtikten kısa bir müddet sonra memlekette sulh ve sükûnu sağladı Müslim ve gayrimüslim herkesin, huzur içinde yaşamasını temin etti Zulüm ve kötülüklere, bidat ve sapıklıklara son verdi Ayak altına düşme ihtimâlini göz önüne alarak, paralardaki Kelime-i şehâdet yazılarını kaldırdı Ateşe tapan Mecûsilerin dînî bayramı olan Nevrûz (21 Mart) ve Mihrican günlerinin resmî bayram olarak kutlanmasını yasakladı Allahü teâlânın emir ve yasaklarının memleketin her tarafında tatbikinin kontrolü için, Molla İvaz Vecih isimli âlimi vazîfelendirip emrine müfettişler verdi Molla İvazın emirlerine aynen kendi emirleri gibi itâat edilmesini, memleketin her köşesindeki idârî âmirlere fermanlarla bildirdi İslâmiyetin emretmediği ****en çeşit vergiyi halktan kaldırdı Müslüman ve kâfir herkesin gönlünü aldı Bu uygulamalardan sonra hazîne zayıflaması gerekirken, zenginleşti Agra başta olmak üzere ülkenin her yerinde imâret vazîfesini gören bulgurhâneler açtırdı Yolcu ve misâfirler için han ve kervansaraylar yaptırdı İlim ve ilim ehline çok kıymet verip, talebelerin ve müderrislerin vazîfelerini râhat yapmaları için maaş verdi İlmî yayın faaliyetlerini teşvik ederek eser takdim eden âlimleri mükâfatlandırdı Din ve fen ilimlerinin herkes tarafından öğrenilmesine büyük gayret sarf etti Âlemgîr Şah, memleketin ileri gelen ulemâsından meydana getirdiği kalabalık bir heyete her türlü imkânları verip büyük bir kütüphâne kurarak Fetâvâ-yı Âlemgiriyye ve Fetâvâ-yı Hindiyye adları verilen kânun kitabını ve devletin anayasasını, Hanefî mezhebi hükümlerine göre hazırlattı Bu hükümler, yetişen âdil kâdılar tarafından memleketin her tarafında tatbik edildi Daha sonra aynı şey Mecelle ile Osmanlı Devletinde de yapıldı Âlemgîr Şahın âdil idâresine hayran kalan Hindûlar, böyle bir sultanın dînine girmek için âdetâ yarışıyorlardı Böylece binlerce Hindunun bâtıl dinlerini bırakıp hak din olan İslâmiyeti seçmelerine sebep oldu Âlemgîrin ilk fetihleri Hind-Pakistan Yarımadasının doğu ucunda cereyân etti Kuç-Bihar ve Assamın Hindû idârecileri, taht mücâdelesi sırasında devletin zayıf durumundan faydalanarak buraları istilâ etmişlerdi Âlemgîr buraları geri aldı Şah Cihan zamânından beri Müslümanların alâkasını cezbeden Bengal topraklarını fethetti Bu zengin memleketin gelirleri daha sonra Âlemgîr Şahın ordularının ana mâlî kaynağı oldu Bugün Bangladeş olarak bilinen bölgenin dünyâya açılması ve iskânı da büyük ölçüde Âlemgîr Şah tarafından gerçekleştirildi Daha önceleri bölge kapalı bir hayat sürmekteydi Dışardan gelen tesirler kendilerini ancak büyük yerleşim merkezleri ve zengin manastırlarda gösterebiliyordu Hindûlar ve Hıristiyanlar, Doğu Bengal insanının şahsı ve dili ile alay ediyorlardı Diğer insanların kötülükleri, Müslümanların bölgedeki çalışmasını kolaylaştırdı İslâm medeniyetini Doğu Bengale yerleştirerek ülkenin çehresini değiştirdiler Bu sırada Batıda Peşâver civârında oturan Afgan kabilesi Yusufzâîlerin lideri Baku başkaldırdı Âlemgîrin komutanlarını mağlûp etti Âlemgîr, bizzat müdâhale edinceye kadar da mücâdelesini devâm ettirdi Ancak Âlemgîrin uzun iktidârı boyunca tâkip ettiği usta siyâset, Afganlılarla münâsebetlerinin iyiye dönüşmesini temin etti 1675lerde ortaya çıkan Sih isyanlarını bastırdı Evrengzib döneminde Safevîlerle olan dostluk devâm ettirildi Mekke şerifine elçiler yollanarak büyük maddî yardımda bulunuldu Osmanlı Gürgâniyye münâsebetleri ileri bir safhaya ulaştı İkinci Süleymân Han zamânında Hindistan elçiliği ile Bâbür ülkesine gelen Ahmed Ağa büyük bir merâsimle karşılandı ve Anadolunun temsilcisi olarak kabul edildi (1690) Batılı devletlerden İtalya, Fransa ve İngiltere ile temaslarda bulunuldu Bâbürlüler Devletini yönetmeye başladığı ilk günden îtibâren, Allahü teâlânın rızâsı için çalışmayı elden bırakmayan Âlemgîr Şah, vefât edeceği zaman bile, Marata denilen isyânkâr Hindûlarla savaşıyordu 3 Mart 1707 târihinde Bombayın kuzey doğusuna düşen Evrengâbâd yakınlarında, Ahmednagarda vefât etti ve Huldâbâd (Ravza) denilen yerde defnedildi Âlemgîr Şahın dört oğlu, üç kızı vardı Târihlerde Âlemgîr Şahın en müşahhas özelliklerinin, eksiksiz bir cesâret ile gâyesine erişmekte gösterdiği azim ve sebat olduğu yazılmıştır Askerî harekâtları, cesâretinin seviyesini yeteri kadar ortaya koymaktadır Düşmanlarını saf dışı etme veyâ kendine bağlamada gösterdiği mahâret onun diplomasi ve devlet adamlığındaki ihtisâsını göstermiştir Çok iyi bir hâfızaya sâhip olan Âlemgîr, aynı zamanda yorulmaz bir liderdi İktidârı zamânında kendisiyle görüşebilme fırsatını bulan İtalyan doktor Gemalli Careri, Âlemgîrin kendisine yapılan mürâcaatları tek tek okuduğunu, bunları cevapladığını ve bu işten büyük haz duyduğunu kaydetmiştir Devletinin bütün ihtişamına karşılık Âlemgîrin sâde bir hayâtı vardı Giyim-kuşamı, yeme-içmesi ve diğer her türlü faâliyeti sâdelik sınırlarını geçmezdi Çok düzenli bir hayâtı vardı Doksan yaşında vefât ettiğinde, işitme hâriç bedenî faaliyetlerinde hiçbir bozukluk yoktu Okumayı çok severdi, bu sevgisini vefâtına kadar devâm ettirdi Kendisi de yazardı Fârisî nesirleri çok beğenilmektedir Mektuplarını ihtivâ eden, Rukat-i Âlemgîrî kitabı, uzun zaman, basit fakat güzel nesir yazma umûmi ders kitabı olarak kaldı Şiir söylemede de kâbiliyetliydi Hemen hemen bütün Hint-İslâm liderlerine ağır bir dille saldıran Will Durant, Âlemgîr Şah için şu îtirâfı yapmaktan kendini alıkoyamamıştır: "Suç ve suçlunun üzerine gitmede hemen hiç cezâi metodlar kullanmadı Dîni tarafından yasaklanan bütün yiyecek, içecek ve şatafattan uzak durdu" Tasavvufta Muhammed Mâsum-i Fârûkî gibi bir zâta talebe ve halîfe olmakla şereflenen bu büyük hükümdâr, İslâm hukûkuna büyük hizmet etmiş, hadis ilminde pek kıymetli bir eser kaleme almış, aynı eseri şerh ettikten sonra yine kendisi Farsça'ya çevirmişti Ayrıca belâgat yönü çok üstündü Bu sebeple, belâgat şâheserleri denilebilecek pek kıymetli risâleler de kaleme almıştırKaynak dallogcomAyrıca Bakınız Türk Boyları Türk Hükümdarları Müslüman Türk devletleri |
|