|  | Mekke Dönemi |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Mekke DönemiMekke Cahiliye ortamında Hz  İbrahim'in soyundan gelen ve onun Hanif dinini takip eden bir aileden doğan Hz  Muhammed'in, kırk yaşında putperest toplumu gerçek dine davet etmesi için peygamberlikle görevlendirilmesiyle birlikte ona inanan ve inanmayan insanların 13 yıl boyunca kendi dinlerinin savaşımını verdikleri ve nihayet azınlık-güçsüz müslümanların kendi yurtları olan Mekke'den Medine'ye hicret etmeleriyle kapanan bir dönemin adı; Miladî 610-623 yılları arasında geçen İslâmî tebliğin ilk dönemi  Mekke döneminin sonu, aynı zamanda Hicrî yılın başlangıcıdır   Hz  Muhammed'in peygamberlikten önceki hayatı Mekke Dönemi içerisinde değerlendirilmez; Mekke Dönemi Hz  Peygamber'in peygamberliğiyle başlar  Toplumunun cahilî yaşantısından uzak kalmak ve gerçeği düşünmek için yılın belli dönemlerinde şehirden uzaklaşan peygamberimiz yine böyle bir durumda Hıra Mağarasında iken Cebrail (a  s  )'ın okuduğu, "Oku, Rabbinin adıyla oku  O, insanı bir kan pıhtısından yarattı    " diye başlayan Alâk suresinin ilk ayetlerini dinledi ve peygamberlikle görevlendirildi  Daha önce bir kitap verilmemiş putperest bir topluma kendisine gelen bu gerçeği anlatma görevi ile görevlendirildi  Kendisi o toplumda sevilen, güvenilen, asil ve emin biriydi  Ona, "güvenilen Muhammed" anlamına gelen "Muhammedül Emin" deniyordu  En değerli emanetler başkasına değil ona bırakılıyordu  Eşi Hz  Hatice Hz  Peygamber'in karşılaştığı bu durumu amcası Varaka b  Nevfel'e anlattı  İlâhî kitaplardan haberdar olan Varaka; "Ona gelen, daha önceki peygamberlere gelen Cibril-i Emindir, O peygamberdir  Keşke kavmi onu bu şehirden çıkardığı zaman hayatta olsam da ona yardım etsem" dedi  Varaka'nın söylediği aynen gerçekleşti   Daha sonra peygamberimiz (s  a  s), Mekke'den çıkarıldı  "Ey örtüsüne bürünen! Kalk (toplumunu) korkut; Rabbini büyük bil, elbiseni de temiz tut" (el-Müddessir, 74/14) ayetleriyle birlikte Hz  Muhammed'in zorlu "Mekke Dönemi" başladı  Hz  Peygamber önce en yakın çevresini uyardı  Kendisine ilk inananlar; hanımı Hatice, kendi evinde kalan yeğeni Ali, azadlısı Zeyd, yakın arkadaşları Ebû Bekir, Osman, Talha     oldu  Çevresinde toplanan bu müslümanlar da ona yardımcı olarak, herkes kendi güvendiği yakın çevresini yeni dinle tanıştırdı  Kendisine dinin ulaştırıldığı insanlardan temiz yaratılışlılar, zulme, haksızlığa, ahlâksızlığa karşı olanlar bu dine inanıyor; yerleşik düzenin nimetlerinden aşırı yararlanan hırslı, zalim, merhametsiz, ahlâken zayıf Mekke ileri gelenleri bu dine düşman oluyorlardı  Çünkü bu yeni din onların düzenini temelden değiştirmek için gelmişti  Onlar, dua etmek istedikleri zaman hiçbir şey duymayan, görmeyen, kendisine bile yararı dokunmayan, elleriyle yonttukları putlara, heykellere el açarken; yeni gelen din şunu söylüyordu: "Her şeyi yaratan, işiten, gören, dua ettiğiniz zaman size yardım edecek olan tek Allah'a yönelin; o putları terkedin  " Onlar insanları efendi-köle, zengin-fakir, yöneten-yönetilen, soylu-soysuz, sosyete-normal vatandaş, siyah-beyaz kadın-erkek şeklinde gruplara bölüp bir kısmım diğerlerine üstün tutarken; yeni din, bütün insanların tek bir candan yaratıldığını, üstünlüğün ancak kalplerdeki iyilik duygusu ve Allah korkusuyla elde edilebileceğini ilân ediyordu  Onlar, kız çocuklarını utanç verici bir leke olarak görürken, yeni din; kadınlara iyi davranılmasını emrediyordu  Onlar zayıf insanları köleleştirip pazarlarda satarken, kölesini bir hayvan gibi görür zevki için ona işkence yaparken, yeni din; "köleleriniz kardeşlerinizdir, kendi yediğinizden onlara da yedirin, giydiğinizden onlara da giydirin; başınıza bir siyah köle bile emir seçilirse ona itaat edin" diyordu  Kısaca yeni din toplumu her türlü bağdan kurtarıp, inananlara Allah'ın önünde kardeş olarak secde etmelerini emrediyordu   GİZLİ TEBLİĞ DÖNEMİ İslâm Mekke'de önceleri gizlice yayıldı  Güvenilir dostlar arasında konuşuldu ve kendisine bir taban oluşturdu  Bu dönem üç yıl sürdü  Davet gizli olmasına rağmen bu yeni dinin haberi kulaktan kulağa öyle yayıldı ki Mekke'de İslâm'ın konuşulmadığı tek ev kalmadı  Hatta Mekke dışına da taştı ve civar köylerden birinde oturan Ebû Zer el Gıfarî de bu yeni dini duydu ve hemen Mekke'ye gelerek Hz  Peygamber'i bulup müslüman oldu   TEBLİĞİN AÇIKTAN YAPILMASI "Yakın akrabanı uyar, müminlerin sana tâbi olanlarına himaye kanatlarını indir  Şayet sana karşı çıkarlarsa onlara şöyle de: Ben sizin yaptıklarınızdan tamamen uzağım  " (eş-Şuarâ, 26/214-216) ayetleriyle birlikte açık davet dönemi başladı  Hz  Peygamber ailesi olan Haşimoğullarını bir yemeye davet etti ve kendisine gelen gerçeği onlara açıkladı  Ancak müşrikler alay ederek dağılıp gittiler  Hz  Peygamber, başka bir gün Safâ tepesine çıkarak bütün Mekkelilere toplanmaları için çağrı yaptı  Toplandıklarında onlara şöyle sordu: "Ey Kureyş! Size; Şu tepenin arkasında bir düşman ordusu var ve hemen üzerinize saldıracak' desem inanır mısınız?" Verdikleri cevap: "Evet inanırız, çünkü senin yalanını duymadık" oldu "O halde haberiniz olsun ki, ileride büyük bir azap günü var    " Topluluktan bir ses yükseldi: "Günümüzü zehir ettin! Bizi bunun için mi çağırdın?    " Ve toplantı yine dağıldı   Yeni dinle eski din arasında şiddetli bir mücadele başladı  Artık Mekke'de Lâ ilâhe illallah demek büyük bir suçtu  Aileler parçalandı  Bu mücadele sadece şehirde değil evlerde de vardı  Baba müşrik, çocuk müslüman; koca müslüman, eş müşrik  Ardından, evden kovulmalar, boşanmalar, evlâtlıktan reddedilmeler, hapsetmeler, baskılar, dayak, işkenceler başladı  Bu ortamda Peygamber'in önderliğindeki müslümanlar, Erkam b  Ebil-Erkam'ın evini kendilerine merkez yaptılar ve geceleri orada buluşmaya başladılar  Orada yeni din öğreniliyor; yeni gelen ayetler ezberleniyor; namaz kılınıyor; evinden kovulan, aç kalan, işkenceye uğrayan müslümanlara kanat geriliyordu  Ama en çok da sabır öğretiliyordu  Çünkü bir günlük değildi işkence   Yeni dinin egemen olması halinde eski konumlarını yitireceklerini iyi bilen Mekke eşrafı bu gidişe dur demek için yeni taktikler geliştiriyordu  Önce alay ettiler; "Bizim gibi soylu, zengin kişiler varken Allan buna mı vahiy verdi" dediler  Ardından, alay ve eğlenceye rağmen müslümanların sayısında artış olduğunu görünce iftiraya başladılar: "Bunun söylediği şiirdir, bu adam şâirdir, kâhinlik yapıyor  Buna bir şeyler öğreten vardır; ondan aldığı bilgileri bize aktarıyor; Aslında bunun söyledikleri Yahudi ve Hristiyan din adamlarından öğrenilmiş bilgilerdir  " İftiralarına aslında kendileri de inanmıyorlardı  Çünkü onlar, Muhammed'i çok iyi tanıyor ve onun şâir, kâhin, nakilci olmadığını biliyorlardı  Bunu herkes bildiği için de İslâm'ın yayılışı devam etti ve kendi adamlarından bir kısmı daha müslümanların safına katıldı  Mekke'nin parlamento binası durumundaki Darün Nedve'de toplanan Mekke büyükleri yeni politikalar ürettiler ve Hz  Peygamber'e geldiler  Barış görüşmeleri yapmak için teklifleri kendilerince cazipti: "Ya Muhammed, senin derdin ne? Toplumumuzu darmadağın ettin  Eğer zenginlik istiyorsan, sana istediğin kadar mal toplayalım  Amacın yönetici olmaksa, seni kendimize önder yapalım, kral seçelim  Kadın istersen Mekke'nin en güzel kızlarını sana verelim  Bu işten vazgeç, istediğini verelim  Ama Hz  Peygamber onlara karşı net bir tavırla şöyle buyurdu: Değil onları, bir elime ay'ı diğer elime güneşi verseniz ben bu davadan asla vazgeçmem  Çünkü ben bunu kendi isteğimle, arzuma göre yapmıyorum  Bunu Allah isliyor" Müşrikler yeğenini ikna etsin diye araya amcası Ebû Tâlib'i koydular  O da aynı teklifle geldi; ama karar kesindi  Mekke yöneticileri Ebû Tâlib'e bir uyarı yaptılar: "Bundan sonra Muhammed'i himaye etmekten vazgeç, onunla aramızdan çekil  " Ama Ebû Tâlib akrabalık bağlarını korumakta kararlı idi: "Sen işine bak oğlum  Ben hayatta olduğum sürece sana kimse hiç bir zarar veremez  " Ebû Tâlib iyi niyetli idi, ama müslümanların tamamını korumaya onun gücü yetmiyordu  Üstelik müslüman da olmamıştı  Müslümanlar, Peygamberimizin amcası Hz  Hamza ve bir müddet sonra da Hz  Ömer'in müslüman olmasıyla biraz daha güçlendiler  Ancak işkence sürüyordu  Kabilesi veya kendisi güçlü olan müslümanların dışında herkes eziliyordu  Özellikle : köleler; bunlardan bir aile, Yâsir ailesi İslâm'ın ilk şehitleri oluyordu  Hz  Peygamber müslümanların bu işkencelerden kurtulabilmesi için Mekke'yi terketmelerine izin verdi ve onları "Orada bir hükümdar var, kimseye haksızlık ettirmez; orası emin bir yerdir  Allah başka bir kapı açıncaya kadar oraya gidin" diyerek Habeşistan'a gönderdi  Ve, 11 erkek dört kadın Habeşistan'a göç ettiler  Ancak göçe katılanlar daha ziyade güçlü müslümanlardı  Amaç, müslümanlara iyi bir üs hazırlamak ve İslâm'ı yaymaktı  Habeşistan'a hicret edenlerin orada iyi karşılandıkları haberi Mekke'ye ulaştığında Mekkeliler telâşlandılar  Bu arada bir söylenti çıkarıldı: "Bütün Mekke müslüman oldu  " Bu haber Habeşistan'a ulaşınca muhacir müslümanlar geri döndü; ancak Mekke yakınında gerçeği öğrendiklerinde bir kısmı tekrar Habeşistan'a dönerken bir kısmı da gizlice Mekke'ye girdi   Bir süre sonra Mekke'den daha büyük bir kafile İkinci Habeşistan hicretine katıldı  Bunlar yetmiş üç kişi idiler  Mekke müşrikleri İslâm'ın orada güçlenmesinden endişelenerek gidenleri geri getirmek için hazırladıkları değerli hediyelerle birlikte iki elçilerini Habeşistan Necaşisine gönderdiler  Elçiler Necaşinin huzuruna çıktıklarında önce hediyeleri verdiler  Sonra da isteklerini açıkladılar: "Şehrimizden ülkene kaçan bir grup insan var; onları bize geri vermeni istiyoruz  " Necaşi kendisine sığınan insanların görüşünü almadan evet diyemeyeceğini söyledi ve müslüman muhacirler saraya çağrıldı  ' Orada bir konuşma yapan Hz  Peygamber'in amcasının oğlu Cafer; kendilerinin köle olmadıklarını, suçlu olmadıklarını, özgür birer insan olarak buraya geldiklerini söyledi ve bu elçilerin hangi hakla kendilerini geri götürmek istediğini sordu  Cafer şöyle konuştu: "Biz, cehalet içinde yüzen, putlara tapan, güçlünün zayıfı ezdiği bir topluluktuk  Cenab-ı Allah aramızda kendisine güvendiğimiz bir peygamber gönderdi  O bizi tek Allah'a ibadet etmeye çağırdı  Doğru söylemeyi, verdiğimiz sözü tutmayı, akrabalık bağlarına ve komşuluk haklarına saygı göstermeyi, kötülükten ve kan dökmekten sakınmayı emretti  Biz de ona ve getirdiklerine inandık  Bu yüzden halkımız bize düşman oldu; dinimizden döndürmek için işkence yaptı  Biz de senin ülkene sığındık  " Necâşi'nin, Hz  İsa hakkında ne düşündüklerini sorması üzerine Meryem Suresinden bir bölüm okudu  Necâşi okunan ayetlerin ilâhî bir kaynaktan geldiğini anladı ve şöyle dedi: "Bu, İsa'nın getirdiği ile aynı kaynaktan geliyor  " Kureyşli elçilere de; "Gidebilirsiniz  Çünkü, Allah'a yemin ederim ki onları size teslim etmeyeceğim" dedi  Mekkeli elçiler hediyeleri de kabul edilmeyerek gerisin geriye gönderildi  Habeşistan'a hicret eden bu müslümanların bir kısmı Medine'ye hicret'e kadar orada kaldı ve daha sonra Medine'de kurulan İslâm devletine hicret ederek Medine'ye geldiler   Mekke yöneticileri uyguladıkları yaptırımlardan sonuç alamadılar  Üstelik Hz  Hamza, Hz  Ömer gibi güçlü müslümanlar putları hiçe sayarak açıktan açığa Kâbe'de namaz kılmaya da başlamışlardı  Nihayet en önemli kararı aldılar: "Bundan sonra Muhammed'in kabilesi Haşimoğulları ile tüm ilişkiler kesilecek, onlarla alışveriş yapılmayacak, kız alınıp verilmeyecekti  Bu uygulama Haşimoğulları Muhammed'i reddetsin veya Muhammed bu peygamberlik iddiasından vazgeçsin diye başlatılmıştı  " Bu sözleşmeyi her kabîlenin reisi imzaladı ve Kâbe'nin duvarına astılar  Ancak ayrı gibi görünen kabîleler arasında kız alıp vermelerle yeni akrabalıklar oluştuğu için Haşimoğulları kabîlesi yalnız kalmadı ve boykotçu kabîlelerin bazı üyeleri gizliden gizliye yardımlarını sürdürdüler  Boykot tam olarak uygulanamadı ama müslümanlar çok zor anlar da yaşadılar  Öyle ki kurumuş deri parçalarını, ot ve ağaç kabuklarını yemek zorunda kaldılar  Akrabalık bağlarına çok önem veren Mekkeliler için bu boykot kararı yüz kızartıcıydı; ama bu bir din savaşıydı ve üst düzey yetkililere göre yapılmalıydı  Ancak, üç yıl süren bu boykotun müslümanlarda bir gevşeme meydana getiremediğini gören müşriklerin bir kısmı zaten istemeyerek katıldıkları bu boykotun kaldırılmasını istediler ve Kâbe'ye astıkları anlaşma metnini oradan kaldırttılar  Müşrikler aynı zamanda bir mucizeye de tanık oldular: "Allahım senin adınla" yazısı dışında bütün kâğıt, kurtlar güveler tarafından yenmişti  Bu mucize üzerinde olumlu bir etki yapmadı  Boykotun kaldırılmasıyla birlikte müslümanlar biraz rahatladılar  Ancak Peygamberimizin hanımı Hz  Hatice ve amcası Ebû Tâlib'in ardarda gelen vefâtları, müslümanları hüzne boğdu  Bu yıla daha sonra "Hüzün Yılı" adı verildi  Peygamber de artık müşriklerin fiili saldırılarına uğruyordu: Başına toz toprak attılar, Mescitte namaz kılarken üzerine işkembe koydular, dövdüler   HZ PEYGAMBER YANINA EVLÂTLIĞI ZEYD'I ALARAK KOMŞU ŞEHIR TAIF'E GITMESI Hz Peygamber yanına evlâtlığı Zeyd'i alarak komşu şehir Taif'e gitti  İslâm'ı onlara da duyurmak istedi  Çünkü o sadece Mekkelilere değil âlemlere rahmet olarak gönderilmişti  Ama orada da aynı karakterde insanları buldu  Kendilerine gelen bu misafiri alaya aldılar; ayak takımını kışkırtarak onu şehirden çıkana kadar taşlattılar  Kan içinde geri döndü  Ancak, kendi şehrini bir defa terkeden kişi bir başkasının himayesinde olmaksızın geri dönemezdi  Bu yüzden Hz  Peygamber de Mekke'ye müşrik Mut'im'in himâyesinde girdi   Mekke'de zulüm dinmemişti, Resulullah, İslâm'ı civar kabîlelere de anlatıyor ve her geçen gün müslümanların sayısı artıyordu  Hıra'da Cebrail'in "Oku  " emrinden bu güne on yıl geçti  Ve bir gece Hz  Peygamber Allah tarafından Mekke'den alınıp Kudüs'e, oradan da göklere çıkarıldı  "Kulu Muhammed'i geceleyin Mescidi Haram'dan alarak, ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir  Allah işitendir, görendir" (el-İsrâ, 17/1)  Mirac, denilen bu olayda, Hz  Peygamber, anlamakta zorluk çekeceğimiz ama Allah'ın bildirmesiyle iman ettiğimiz bir çok mucizelerle karşılaştı  Sidretül Münteha (göklerin en uç noktasına)'ya kadar yükseldi  Kendisine Cennet ve Cehennem gösterildi ve bazı emirler ve İslâm'ın bir kısım kuralları verildi  Beş vakit namaz da bu gece farz kılındı   Peygamberimiz sabahleyin bu olayı anlattığında Mekkeliler, onun delirdiğine hükmederek sevinç haberini birbirlerine yaydılar  Bazıları da müslümanlara koştu bu müjdeyle; "Sizinki göğe çıkmış" demek için  Hz  Ebû Bekir'e de geldiler, ama o beklemedikleri bir cevapla karşılaştılar: "Bunu o söylediyse doğrudur"   BİRİNCİ VE İKİNCİ AKABE BİATI Cahiliye Arapları her yıl hac mevsiminde Kâbe'de toplanır haccederlerdi  Bu mevsimde Mekke'de ticaret için panayır da kurulurdu  Yine böyle bir hac mevsiminde Hz  Peygamber Mekke dışından gelen insanları tek tek dolaşarak İslâm'ı anlatıyordu  Medine'den gelen bir grup insana da anlattı ve onlar müslüman oldular  Bunlar Medine'ye altı müslüman kardeş olarak döndüler   Kısa sürede Medine'de İslâm duyuldu ve her evde konuşulmaya başlandı  Medine'de iki büyük kabile yaşıyordu; Evs ve Hazrec Medine'de ayrıca Yahudiler de vardı  Medineliler Yahudilerle temasta olduklarından, yakında bir peygamberin çıkacağını biliyorlardı  Bu yüzden İslâm'ın yayılması Medine'de daha hızlı oldu ve Medine'li müslümanlar bir yıl sonra Mekke'ye on iki kişi olarak tekrar geldiler  Bu defa aralarında Evs ve Hazreç'in her ikisinden de müslüman vardı  İki düşman kabîle İslâm sayesinde kardeş olabilecek, düşmanlıklar ortadan kalkacaktı  Bu on iki müslüman Mekke dışında Akabe denilen yerde geceleyin Hz  Peygamber'le bir görüşme yaptılar ve Peygamber'e söz verdiler: "Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayacaklar; hırsızlık yapmayacaklar, zina etmeyecekler, ırza geçmeyecekler, çocukları öldürmeyecekler, iftira etmeyecekler, haktan ayrılmadığı sürece Peygamber'e itaat edeceklerdi  Bunların karşılığında onlara Cennet vardı  Bu Birinci Akabe Bey'atına katılanlar Medine'ye dönerken Hz  Peygamber Habeşistan'dan yeni dönen Mus'ab b  Umeyr'i de onlarla birlikte gönderdi  Mus'ab'ın görevi, Medineli müslümanlara dinlerini öğretmek ve İslâm'ı diğer Medinelilere ulaştırmaktı  Mus'ab, Medine'de 11 ay kaldı ve hac mevsimi öncesinde Mekke'ye döndü  Resulullah'a bir yıllık raporu şu cümleyle özetledi: "Medine'de İslâm'ın konuşulmadığı tek ev kalmadı ya Resulullah" Bir ay sonra da Medine'den yetmiş üç erkek sekiz kadından oluşan bir heyet hac münasebetiyle Mekke'ye geldi ve İkinci Akabe bey'atı gerçekleştirildi  Medine'ye döndüklerinde müslüman bir topluluk olarak sorumlulukları büyük olacağından Hz  Peygamber onları grup grup örgütledi  On iki lider seçildi; dokuzu Hazreç'li üçü Evs'li  Bu bey'atın ne anlama geldiğini içlerinden biri diğerlerine şöyle izah etti: "Siz, siyah, kırmızı tüm insanlara savaş açmayı göze alıyorsunuz  Bu yüzden eğer mallarınız eksildiğinde ve bazılarınız öldürüldüğünde onu terkedeceğinizi düşünüyorsanız onu şimdi bırakın  Çünkü onu o zaman terkederseniz; bu, dünyada da ahirette de utanç duymanıza sebep olur  Fakat eğer sözünüzden dönmeyeceğinizi düşünüyorsanız onu alın; çünkü Allah'a andolsun bu, hem dünya hem de âhiret için kurtuluştur  " Onların bu derece tehlikeli sonuçlar doğuracak biatı ise şuydu: Peygamber ve müminler Medine'ye hicret edecekler, onlar da kendilerine gelen bu kardeşlerini sonuna kadar savunacaklardı  Hz  Peygamber'in isteği netti: "Beni, eşlerinizi ve çocuklarınızı koruduğunuz gibi koruyacaksınız  Ben sizdenim siz de bendensiniz  Sizin savaştığınızla savaşır, barıştığınızla barışırım  " Bütün bunların karşılığında Medineli müslümanların mükâfatı Cennet olacaktı   Bu görüşme ve biattan sonra Mekkeli müslümanlar birer-ikişer, gizli-açık Medine'ye göçmeye başladılar  İslâm'ın Medine'de güçlenip kendi kontrolleri dışında daha da gelişeceğinden korkan Mekkeli müşrikler bu göçü durdurmaya karar verdiler  Ancak bunu başaramadılar  Artık Mekke'de Hz  Peygamber (s  a  s), Ebû Bekir ve Ali dışında pek müslüman kalmamıştı  Müşrikler son kozlarını oynamaya karar verdiler  "Muhammed de Medine'ye gidip adamlarının başına geçerse vay başımıza geleceklere! Ona bu fırsatı vermeden yok etmeliyiz" deyip Hz  Peygamber'i öldürmeye karar verdiler  Ancak Cebrail (a  s)'ın bu komployu haber vermesiyle Resulullah önlemini aldı ve evini kuşatmış olan saldırganların arasından Yâsin suresini okuyarak çıktı  Allah'ın bir mucizesi olarak aralarından geçen Peygamber'i göremediler  Hz  Peygamber Mekke'deki son işleri tamamlamak üzere Hz  Ali'yi geride bırakarak yakın arkadaşı Ebû Bekir'le birlikte Mekke'yi terketti  Ancak Mekkeliler, kaçırdıkları bu adamı öldürene ya da getirene ödüller koyarak etrafa haber saldılar  Peygamberimiz ve arkadaşı Ebû Bekir üç gün Mekke yakınındaki bir mağarada gizlendi ve müşriklerin bulmaktan ümit kestikleri bir anda mağaradan çıkarak Medine'ye yöneldi  Kendisini Medine'de bekleyen müslümanlara bir takım zorluklara rağmen ulaştı ve İslâm'ın "Mekke Dönemi" kapandı  "Medine Dönemi" başladı   MEKKE DÖNEMI İSLÂMI TEBLIĞIN ILK VE ZORLU DÖNEMIYDI   Bu tebliğin yöntemini bizzat Allah Teâlâ koyuyor, Hz  Peygamber de Allah'ın gözetimi ile aşama aşama bu görevi yürütüyordu  Dolayısıyla Allah Resulunun bu yönteminden alınacak önemli dersler vardır: 1) Hz  Peygamber müşrikleri öncelikle tek Allah'a kulluğa çağırıyor Hz  Peygamber müşrikleri öncelikle tek Allah'a kulluğa çağırıyor; onun dışındaki bütün bağlardan kurtulmalarını söylüyordu  Allah'a tam bir teslimiyet olduktan sonra Allah'tan gelecek olan emirleri kabul etmek zor olmazdı  Bu yüzden Hz  Peygamber "Lâ ilâhe illallah" mesajını öne çıkardı  Çünkü toplumun en büyük sapkınlığı birden fazla ilâha tapma idi  Birçok ilâha ibadet eden topluma İslâm'ın getirdiği mesaj şuydu: "Sizin dediğiniz gibi birden çok ilâh yoktur; tek bir ilâh vardır, o da Allah Teâlâ'dır  " Buradan hareketle diyebiliriz ki, bir davetçi davet edeceği toplumun en önemli hastalığını tespit edip yoğunluğu/önceliği o hastalığa vermelidir   2) Resulullah'a indirilen ayetler kâfirlerin en zayıf noktalarını yakalıyor Resulullah'a indirilen ayetler kâfirlerin en zayıf noktalarını yakalıyor, ellerini kollarını bağlıyor, inatçı olmayanların inanmaları için ona da hiç bir neden bırakmıyordu  Meselâ, kâinat olaylarını örnek veriyor ve yontulmuş taşlara ibadet edenlere; "Her gün görüp durduğunuz bu kadar olağanüstü olayları yaratan Allah'a boyun eğin" diyordu  Bu, müslümanların her dönemde kullanmaları gereken bir usuldür   3) Hz  Peygamberin getirdiği mesaj toplumda kabul edilen en güzel, en çekici bir mesajdı Hz  Peygamberin getirdiği mesaj toplumda kabul edilen en güzel, en çekici bir şekilde sunuluyordu  Kur'an-ı Kerim şiirin revaçta olduğu bu topluma insan yeteneğini geride bırakan bir şiir üslûbuyla indirildi   4) Davet, öncelikle yakınlardan, güvenilir ,insanlardan başlanarak açıklandı   Davet, öncelikle yakınlardan, güvenilir temiz insanlardan başlanarak açıklandı  İlk anda bütün bir topluma sunulmadı  Bu da bir davanın yayılabilmesi için öncelikle kendisine sağlam bir zemin hazırlaması, öncü elemanlarını hazırlaması gerektiğini öğretiyor  Hz  Peygamber, Mekke'de fıtratı bozulmamış insanları diğerlerinden ayrı tutarak davette önceliği onlara verdi  Davetçi, tanıdığı ve güvendiği insanlara gitmeli, uzun vadeli yola güvenilir olamayan tanımadığı insanlarla çıkmamalı   5) Müslümanlar zayıf oldukları dönemlerde kâfirlerin tüm baskılarına sabrettiler   Müslümanlar zayıf oldukları dönemlerde kâfirlerin tüm baskılarına sabrettiler  Allah onlara bir müddet savaşma izni vermedi  Medine'de sağlam bir zemin hazırlandıktan sonra onlara savaş izni verildi  Gerçi müslümanlar Medine'de azınlıktılar ama artık bir cephede toplanabilmişlerdi  Mekke'de ise darmadağın ve güçsüzdüler  Savaş imkânları yoktu  Bir davanın hazırlık ve örgütlenme safhasında düşmanla fiilî çatışmaya girmeyip her türlü hazırlığını tamamlamak gerektiği sonucunu Resulullahın bu uygulamasından çıkarabiliriz   6) Resulullah gizli davet döneminde dirençli elemanları çevresinde topladıktan sonra açık davet dönemini başlattı   Resulullah gizli davet döneminde dirençli elemanları çevresinde topladıktan sonra açık davet dönemini başlattı  Bu dönemde karşı tarafın bütün baskı ve işkencelerine rağmen inancından taviz vermedi  Zira bu dönem açık davet, gizli örgütlenme dönemiydi  Gündüz kâfirlerin karşısına çıkıp; "Sizin taptıklarınız kendilerine bile fayda veremez  Gelin bu yanlış yoldan vazgeçin" diye onların yanlışlığını yüzlerine vuruyor; geceleyin Erkam'ın evinde gizlice toplanıp çalışma programı hazırlıyor, davetin elemanlarına taktikler veriyordu  Bu uygulama bize, İslâm dâvetinin temel özelliklerinden birini öğretiyor: Davet açık, örgütlenme gizli yapılır  Davet için de örgütlenme için de kâfirlerden izin alınmaz   7) Müşrikler parlemantoları durumunda olan Darün-Nedve'de toplanırlar karar alırlardı Müşrikler parlemantoları durumunda olan Darün-Nedve'de toplanırlar karar alırlardı  Peygamberimize yaptıkları tekliflerin biri şuydu: "Bu davadan vazgeç, seni "Reis yapalım  " Resulullah taktik gereği bunu yapabilir, gücü elinde topladıktan sonra da getirdiği dini benimsetebilirdi  Ama İslâm açık bir din olduğu için Resulullah bu yola başvurmadı; işkencelere rağmen hakkı söyledi  Daru'n Nedve'de bir yer kapma yerine Darul-Erkam'da kendi meclisini oluşturdu  O halde İslâm davetçileri kâfirlerin kontrolündeki bir harekete katılmamalı, kendi hareketlerinin programını kendileri oluşturmalıdırlar   8) Müslümanların güçlü olanları Mekke'de güçsüzlerle tam bir dayanışma ortaya koymuş malını-mülkünü ortaya dökmüştü Müslümanların güçlü olanları Mekke'de güçsüzlerle tam bir dayanışma ortaya koymuş malını-mülkünü ortaya dökmüştü  İslâm'a inananlar kardeş oldular; dünya nimetleri, zenginlikler belli ellerde, kasalarda toplanmadı  Tek gaye vardı; Allah'ın dini egemen olsun  O halde her dönemde bir davaya iman edenler kardeş olduklarının bilincinde olmalı, varlıkta ve yoklukta eşit olabilmeliler  Hedefe ulaşılana kadar dünyalıklardan vazgeçilebilmelidir   9) Hz  Peygamber, Mekke'de hiç bir insana konumundan dolayı öncelik vermedi   Hz  Peygamber, Mekke'de hiç bir insana konumundan dolayı öncelik vermedi Köleleri de zengin efendileri de yanına aldı; çocukları da kadınları da  Ancak İslâm'ın güçlenmesi için ileri gelen eşrafın müslüman olması için de uğraştı, hatta dua etti  Peygamberimizin bu davranışından yola çıkarak şu hükme varılabilir: Davetçi toplumunun yetenekli, üst düzey insanlarını kendi davasına kazandırmak için öncelikler verebilir  Bu da onun müstekbirlere meylettiği anlamına gelmez   10) Hz  Peygamber'e inanan müslümanlarla aileleri arasında büyük çatışmalar meydana geldi Hz  Peygamber'e inanan müslümanlarla aileleri arasında büyük çatışmalar meydana geldi  Aile bağları yerine inanç bağı gözönünde bulunduruldu  Bu örneği benimseyen müslümanlar her zaman ve her yerde, inanç bağıyla asabiyet karşı karşıya kaldığı zaman tercihini inançtan yana koymalı varlıklı ailenin çocuğu olan Mus'ab b  Umeyr gibi gerektiğinde ailesini terkedebilmelidir   Müslümanların bir kısmının işkence ortamından kurtulup daha iyi bir ortamda bulunmak için Habeşistan'a hicret etmesinden şu sonuç çıkarılabilir: Müslümanlar, gerektiğinde müslüman olmasa dahi adâletli, haksızlık yapmayan insan haklarına saygı duyan bir ülkeye iltica edebilirler  Bunu yapmaları o ülkeyi dost edindikleri anlamına gelmez   11) Hz  Peygamber, Taif seferi dönüşünde Mekke'ye müşrik olan Mut'im'in himayesinde girdi   Hz  Peygamber, Taif seferi dönüşünde Mekke'ye müşrik olan Mut'im'in himayesinde girdi  Bu da Hz  Peygamber'in müşriklerin emrine girdiğini göstermez  Hz  Peygamber, dininden hiç bir taviz vermediği halde Mut'im ona bir insan olarak sahip çıkmış, Peygamber'den dini ile ilgili bedel istememiştir  Bu sadece karşılıksız yapılan bir yardımdır  Bunun yanında Hz  Ebû Bekir'in benzer bir olayı vardır  İbn Daine Hz  Ebû Bekir'i himayesine alır  Ancak gizliden gizliye ibadetinde serbest olduğunu, ama açıktan açığa Kur'an okuyamayacağını söyler  O zaman Hz  Ebû Bekir onun himayesine ihtiyacı olmadığını, kendisine Allah'ın yeteceğini bildirir  Eğer Hz  Ebû Bekir olayında olduğu gibi müşrikler himaye karşılığında müslümanın inancından, ibadetlerinden vazgeçmesini isterlerse o zaman onların himayesi reddedilir  Günümüzde de kapalı yerlerde (mescitlerde, evlerde) Allah'a ibadeti serbest bırakan kâfirler İslâm'ın toplum hayatına girmesini engelliyorlar  Bunu yaptıklarından dolayı müslümanlarla onların arasında bir düşmanlığın olması gerekir   MEKKE DÖNEMI, GÜNÜMÜZ MÜSLÜMANLARININ DERS ALACAKLARI BIRÇOK ÖRNEKLE DOLUDUR   Mekke döneminde inen Kur'an ayetleri daha ziyade inanç temellerini konu edinir  Mekke döneminde kâfirlerin baskısı altında ezilen, hiç bir güvencesi olmayan insanlara hukukî emirler verilmedi  Meselâ bir tesettür ayeti yoktu o dönemde  Çünkü müşriklerin insafına kalan zayıf müslüman hanımların tesettürleri çekip çıkarılabilir ve müslümanlar buna karşı birşey yapamazlardı  Allah müslümanlara uygulanma imkânı olan emirleri veriyordu  Namazı bile gizlice kılan müslümanlara Allah ezan okumalarını emretmedi  Mekke, imanın olgunlaşması, gerçekten inanan insanların ortaya çıkması için bir imtihan dönemiydi  Ama artık İslâm tamamlandı  Günümüzde de müslümanların baskı altında olduğu yerleri Mekke Dönemi ile kıyaslayarak İslâm'ın hukuki emirlerini yok saymak mümkün değildir  İslâm'ın ilk geliş dönemiyle bu dönem bir tutulmaz  Kur'an tamamlanmıştır; müslümanlara farz kılınan yükümlülükler kıyamete kadar geçerliliğini sürdürecektir  Müslümanlara düşen, baskı altında ezildikleri Mekke Dönemini andıran zemin ve zamanlarda bütün güçleriyle İslâmı yaşamaya çalışmak ve bir an önce Medine Dönemini hazırlamaya çalışmaktır  Nefsine uyup, "Mekke döneminde yaşıyoruz" diyerek İslâmî yükümlülüklerden kaçmak çözüm değildir  | 
|   | 
|  | 
|  |