Prof. Dr. Sinsi
|
Güngören
İlk bakışta Latin alfabesiyle ulaşılabilecek kaynaklarla Güngörenin tarihini yazmaya kalkışmak bizi şu bilgilerle karşılaştırır Çırpıcı Deresi bir zamanlar "Vitoz" adıyla anılan Güngören Köyünün tarihinde önemli bir yer tutar Diğer bir önemi ise yaya ordularının görev yaptığı dönemde Avrupaya çıkışta ilk mola yeri olmasıdır Bu dere ve iki yakasındaki Çırpıcı Çayırı bir vakitler İstanbulun en namlı mesire yerlerinden birisi idi Halk Hıdrellezin ilk haftalarından itibaren kışa kadar her Cuma akın akın Kağıthaneye, Göksuya gittiği gibi buraya gelirdi Çırpıcı Deresinin iki yakasını da yakın zamana kadar var olan köprüler içinde Davutpaşa fırınının önünde bugün dahi kullanılan Genç Osman Köprüsü çok ünlüydü Bu köprünün bir başka özelliği Avrupayı İstanbula, İstanbulu da İstanbul, Marmara Bölgesi'nde il ve Türkiye'nin en büyük kenti Tarih boyunca çeşitli imparatorluklara başkentlik yapan, 133 milyar dolarlık yıllık üretimiyle Dünyada 34 sırada yer alır Türkiye'nin kültür ve finans merkezidir İstanbul, 41° K, 29° D koordinatlarında yer alır Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı (Boğaziçi) boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur
Avrupaya bağlayan Avrasya olarak bilinen eski dünya kıtasının batısındaki büyük yarımada olan Avrupa, Sami dillerde Erep (yahut Irib) Güneşin Battığı taraf anlamına gelir Fenikelilerden Yunanlılara geçen bu ad, Yunanca'da Europa olmuş ve Ege Denizi'ne göre batıda bulunan ülkelere bu ad verilmiştir
Topkapı Yolunun üzerinde olmasıydı Köprünün kitabesi 1960lara kadar yerinde durmaktaydı Bu kitabe bir kamyonun çarpması sonucu parçalanıp dereye düştü ve imha oldu
Çırpıcı Deresi üzerinde büyük anıt çınarlar bulunmaktaydı Bu anıt çınarlardan da bugün bir tek iz kalmamıştır Köprünün yanı sıra Topkapı, Fatih
Genç Osmandan kalan bir başka anı ise Sultan İkinci Osman (Genç Osman - (1604 - 1622) Osmanlı sultanlarının on altıncısı ve İslâm halîfelerinin ****en birincisidir Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahfiruz Hadîce Sultandır 1604 senesinde İstanbul'da doğdu İyi bir eğitimle yetiştirildi Arapça, Farsça, Latince, Yunanca, İtalyanca gibi doğu ve batı dillerini öğrendi 26 Şubat 1618 günü babasının yerine tahta geçen amcası birinci Mustafa'nın rahatsızlığı yüzünden tahtı bırakmaya mecbur olması üzerine Osmanlı sultanı oldu
Lehistan Seferine gidilirken Güngörene yaptırılan camidir Genç Osman Camii halen mevcut olup günümüzde genişletilmiştir Alemdar Mustafa Paşanın III Selimi kurtarmak üzere Rusçuk Orduları ile İstanbula geldiği zaman şehre girmeden önce ordugahı Çırpıcı Çayırında ve Güngörende kurmuştu Bu çayırda, İmparatorluk döneminde bir geleneksel oyun oynanırdı ki buna "Arapların Düğünü" denilirdi Bu düğün İstanbulda yaşayan zencilerin kendilerine mahsus oyunlarından oluşurdu Oyunları seyretmek için İstanbulun her bir yanından insanlar gelirdi Oyunları duyurmak için gazetelere çeşitli ilanlar da verilirdi Çırpıcı çayırının daha öncesine ilişkin değişik kaynaklar arasında şöyle bilgilere rastlamak mümkündür: Langa, Samatya, Yenikapı yemenici esnafı dokudukları yemenileri daha iyi yıkamak için suyu bol olan Güngörende çalışmak için padişahtan izin istemişlerdir Padişah da bunlara 1768den itibaren bu izni vermiştir Böylece Güngören bugünkü Merter Tekstil ve Konfeksiyon Sanayiine yataklık etmesinden çok önce Osmanlı Yemenicileri için de iş alanı olmuştur Basmacı esnafının bu izinden sonra Çırpıcıda 5x5 ebadında yaptırdıkları 40 cm derinliğindeki 4 havuz ve muhtelif yalaklar ve çeşmelerle bölgede uzun süre çalışmışlardır Çırpıcı ve Haznedar Derelerinin iki yamacında bir çok bağ vardı Bu bağlar hicri 1310 yılında yaşanan bir hastalıkla birer birer yok oldular Bağı ile ünlü semtler bugünde aynı adla anılmaktadır Tepebağ, Cevizlibağ, Çukurbağ, Dutlubağ, Kazıklıbağ, Rıfat Paşa, Valide Sultan, Merter Çiftlikleri Çırpıcı Deresi ve Çayırı ile Haznedar Dereleri, tarihin her döneminde su sorunu çeken İstanbula su temin etme yolunda bir umut olmuşlardır
Özellikle Osmanlının son dönemi ile Cumhuriyetin ilk yıllarında bu yeşil, suyu bol ve tarlalarla kaplı İstanbulun arka bahçesi ve mesire yeri olan bölgedeki yer altı su kaynakları susuzluk için çözüm olmuştur Bugün Istranca Dereleri, yağmur bombası gibi umutlara benzer bir umutla, bu iki derenin yatağında 1934 ile 1947 yılları arasında pek çok artezyen kuyusu açılmıştır Abdülaziz döneminde başlayan Güngören topraklarında su bulma çalışmaları II Dünya Savaşı öncesinde, sırasında ve sonrasında da devam etmiştir Bugünkü gibi yer altı sularının kirlenme tehlikesinin bulunmadığı dönemlerde Güngörendeki bu artezyen kuyuları gerçekçi bir çözüm de olmuştur İlk çabalarla 15-16 metreden, daha sonra 60-90 metreden en sonunda da 137 metre derinlikten su sağlayan pek çok artezyen açılmıştır 1960 yıllarında bu kuyulardan yılda 3 5 milyon ton su elde edilmekteydi Elde edilen sular, Edirnekapıda Terkos suyu ile birleştirilerek, şehre verilirdi Bu gün artık bu olanak kirlenme sebebiyle kalmamıştır Güngörenin idari tarihi Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıyla birlikte yeniden önem kazandı ve şekillendi Vitoz köyünün hemen karşı yamacındaki 70 metrelik tepe üzerinde hem şehri Avrupaya bağlayan yolun güvenliğini sağlamak, hem de, ocağın kaldırılma kararına karşı direnecek olan Yeniçerileri çepeçevre sarmak amacıyla İstanbula yapılan 9 büyük kışladan biri Vitoza, bu günkü adıyla Davutpaşaya yapıldı Rami, Selimiye, Kasımpaşa, Tophane, Taksim, Orhaniye, Levent, Kuleli kışlaları ile birlikte 1826da kışla hizmete açıldı Böylece, daha önce kendi adına sarayı bulunan Davutpaşanın çiftliği içinde binlerce asker Güngörenlilerle komşu olarak yaşamaya başladı Bu kışla 19 yy başında harap vaziyetteydi
Güngören
Balkan harbinde göçmenlere yurt oldu Cumhuriyet döneminde restore edilerek tekrar askeri amaçla hizmete sokuldu Davutpaşa Kışlasının yapımına neden olan çitliğin içinde bazı kaynaklara göre Davutpaşa Kasrı, bazılarına göre Davutpaşa Bahçesi adıyla da anılan, bu günde kalıntıları ayakta olan bir saray bulunmakta idi Çırpıcı çayırı mesire yerlerine tepeden bakan Davutpaşa Sahrası ile de anılan bu çiftlik 1482- 1497 yılları arasında II Beyazıda vezirlik yapan Davutpaşa ya ait Osmanlı ordusu yıllarca bu çiftlik içinde Vitoz Köyü arasında sefere ilk çıkışın ardından ilk molayı yapardı Davutpaşa Sarayını ikinci kez yaptıran, I Sultan Ahmetdir Mimarı da Sedefkar Mehmet Ağadır Davutpaşa Sarayının gerçek tarihi aslında Vitozun bu günkü adıyla Güngörenin de tarihidir Çünkü bu kışla ile Güngören Köyü ve iki derenin iki yakasında ki mesire yerleri bu günkü bilgilerimizle idari bir birlik açısından Güngörene ve onun sınırlarının içinde ki toprakları ilgilendiren bilgilerdir Davutpaşa Sarayının ekmeğini, suyunu , yiyeceğini sağlayan da bu Güngören Köyü toprakları olmuştur
GÜNGÖRENİN İDARİ TARİHİ Cumhuriyet dönemi açısından Güngörenin idari tarihi incelendiğinde 1966ya kadar Mahmutbey Bucağına bağlı bir köy olarak varlığını sürdürmüştür 1950lerden sonra İstanbula göçün başlaması ile birlikte Güngören Köyü önce büyüyen İstanbulun tarlaları, bahçesi ve ardından da varoşu olmuştur Daha sonra 1966da bağımsız bir belediye örgütünün kurulmasıyla İstanbuldaki şehirleşme hızına ayak uydurmaya çalışmıştır Bu bağımsız belediye 1981de İstanbul Belediyesinin mücavir alanına dahil edilmiş ve bağımsız bir şube müdürlüğü kurulmuştur 1984te Büyükşehir Belediyesi statüsü içinde idari bir yapılanma oluşturulduğunda Güngören Şube Müdürlüğü Bakırköy Belediyesine bağlanmıştır Bakırköyün bir mahallesi olarak hızla gelişen Güngören, 1992de Bakırköyün bölünmesiyle birlikte kendisine 23 mahalle bağlayarak bağımsız bir ilçe haline gelmiştir 1993te, hızlı gelişme ve toplu konuta uygun alanlar açısından büyüklüğü sebebiyle, Güngören İlçesinin kuzey sınırlarında yer alan Esenler ayrı bir ilçe olarak Güngöreni bölmüştür Böylece 11 mahallesi ile Güngörenin yeni yapısı ortaya çıkmıştır (Merkez, Güneştepe, Gençosman, Sanayi, Akıncılar, Mareşal Çakmak, Haznedar, Tozkoparan, A Nafiz Gürman ve M Nezihi Özmen Mahalleleri )
GÜNGÖRENİN SOSYO-EKONOMİK YAPISI Güngörenin nüfusu son sayımda 271 853 olarak belirlenmiştir 1935te 259 olarak tesbit edilen nüfusa kıyas yapıldığında Güngörenin büyük bir hızla büyüdüğü görülmektedir Gündüzleri, İstanbulun sanayi ve hizmet bölgelerine işgücü ihraç etmekte, akşamları ise bu nüfus evlerine dönmek için Güngörene gelmektedirler Bu durumun Güngören sınırları içinde bir tek istisnası vardır: Merter Tekstil Sitesi Bu site Güngörende değişik sektörlerde faaliyet gösteren ve Belediyeden ruhsat alan 1000den fazla firmanın yüzde yüze yakın kısmının yoğunlaşma bölgesidir Güngören, İstanbulun Avrupaya bağlantısında bugün de önemini korumakta ve bir yandan da sanayi ve hizmet kenti olma yolunda hızla ilerlemektedir
|