Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
geçmişi, istanbul

İstanbul (İl) Geçmişi

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul (İl) Geçmişi





Geçmişi

Ana madde: İstanbul'un tarihiİstanbul'un tarihi


Byzantion


Byzantium


Augusta Antonina


Nova Roma


Konstantinopolis


Konstantiniyye


İstanbul


İstanbul'un fethi


İstanbul'un işgali


Yapılan arkeolojik kazılar ve bunlara bağlı araştırmalar sonucunda İstanbul ilinin kapsadığı topraklarda ilk insan izlerinin günümüzden 300000-400000 yıl öncesine tarihlendiği ortaya çıkmıştır Binlerce yıllık geçmişinde pek çok insan topluluğuna yurt olan İstanbul topraklarında tarım ve hayvancılığa dayalı ilk yerleşik düzense İÖ 5500'lerde olmuştur Kent türü ilk yerleşim Megaralılar tarafından İÖ 7'nci yüzyılda Anadolu Yakası'nda antik Kalkedon kentinin kurulmasıyla başlamış; Avrupa Yakası'nda ise yine başka bir Megaralı topluluk tarafından birkaç yıl sonra antik Byzantion kenti kurulmuştur Özellikle Byzantion kenti stratejik konumu ve jeopolitik önemi nedeniyle tarih boyunca egemenlik savaşlarına sahne olmuş; İstanbul ve çevresi tarihin değişik dönemlerinde Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarının yönetimi altına girmiştir Son olarak Türkiye Cumhuriyeti topraklar içinde kalan İstanbul, halen ülke tarihine yön verecek olaylara sahne olmaktadır
Tarihöncesi ve antik dönem


Daha çok bilgi için: Yarımburgaz Mağarası, Fikirtepe Kültürü, Kalkedon, Byzantion ve Roma İmparatorluğu


İstanbul'da en eski insan izleri Yarımburgaz Mağarası'nda bulunmuştur[18] Mağaradaki bulgular Paleolitik, Neolitik, ve K*****itik dönemlere aittir[18] Bugün İstanbul kent merkeziyle hemen hemen birleşmiş olan mağara Küçükçekmece Gölü kıyılarına oldukça yakın bir konumda; Marmara Denizi'ne ise 12 km uzaklıkta bulunmaktadır Mağaranın bilimsel açıdan keşfi 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşmiş ve ilk kapsamlı araştırma kazısı 1986 yılında başlatılmıştır Büyük ölçüde bozulmaya uğrayan mağarada, mağara insanlarının kullanmış olduğu taşıllaşmış araç-gereçler bulunmuştur[10] Bu alan yalnızca İstanbul'da değil, Avrupa'da da insan izlerinin görüldüğü en eski yerlerdendir[18] Mağara tarihin belirli dönemlerinde terk edilmiş olsa da, Helenistik dönem ve Bizans döneminde bile çeşitli amaçlarla kullanılmayı sürdürmüştür Bunun dışında Pendik ve Göksu Deresi kıyılarında da daha yeni tarihli olmakla birlikte benzer sitlere rastlanmıştır[18]
İstanbul ili sınırları içinde ve hatta tüm Marmara Bölgesi'nde yerleşik yaşamın en eski bulgularıysa Fikirtepe Kültürü'ne aittir[19] Kökenleri hakkında yeterli bilgiye sahip olunmadığı için, yerleşme alanı ve topluluğun kültürü, bölgenin çağdaş adıyla anılmaktadır Bu kültüre ait kalıntılar, 1907 yılında İstanbul-Bağdat demiryolu hattının yapımı sırasında tesadüfen bulunmuştur[11] Pendik'in Kaynarca mahallesinde de Fikirtepe Kültürü'nü yaşayan başka bir yerleşke ortaya çıkarılmıştır Cumhuriyet döneminde çeşitli arkeolojik kazı çalışmaları yürütüldüyse de, bölge hızla kentleştiği için her iki yerleşkenin de üstü apartmanlarla kapanmıştır Kazılarda elde edilen bulgulara göre Fikirtepe Kültürü son neolitik çağda ortaya çıkmıştır Fikirtepe kültürü yalnızca İstanbul'a değil, tüm Trakya ve Anadolu'da Eskişehir'e kadar yayılma göstermişir[11] Fikirtepe yerleşkesinde evler yuvarlak ya da söbe biçimlidir Ahşap direkler, kuru dallar ve sazlar kullanılarak duvarlar oluşturulmuş; bu perde çamurla sıvanmıştır Kemik, boynuz ve çakmaktaşından yapılan araçlar, hayvan beslemenin yanı sıra avcılığın da halen var olduğunu göstermektedir[11]
Marmaray çalışmaları kapsamında yine tesadüfen karşılaşılan insan izleri, şehrin bilinen tarihini binlerce yıl eskiye taşımıştır 8500 yıl öncesine tarihlenen mezarların yanı sıra yakılmış ölülerin küllerinin saklandığı çömlekler günyüzüne çıkartılmıştır[20][21] İstanbul ilinde daha yeni tarihli yerleşmelere bakıldığında, İÖ 1200'lerde Trak, Frig ve Bitin kavimlerinin, günümüzde var olmayan Bayrampaşa Deresi çevresinde yerleşmiş oldukları görülmektedir[18] Ancak bu kavimlerin henüz yazılı tarihe geçmemiş olmalarından ötürü haklarında bilinenler çok azdır
İÖ 1 yy'dan kalma bir mezartaşı, Kalkedon


İstanbul ili sınırları içinde ilk kent türü yerleşke, İÖ 680'li yıllarda Megara'dan gelen Yunan kolonistler tarafından kurulmuştur[19] Çamlıca Tepesi'nin eteklerinde kurulan kent, Kalkedon adını almıştı[22][23] (Yunanca: ΧαλκηδÏ?ν) Günümüzde bu kent, Kadıköy ilçesi ile ilişkilendirilse de aslında ilk kent Haydarpaşa ile Doğancılar Parkı arasında bulunyordu Günümüze ulaşamayan ve doğal bir yapı olan Üsküdar limanın kıyılarında kuruluydu[19] Üsküdar'da Kalkedon'a komşu Skutari ya da Hrisopolis kenti ve Silivri'deki antik Selymbria kenti hemen hemen aynı yüzyıl içinde Yunan kolonistlerin İstanbul'da kurduğu diğer şehirlerdir[24][25]
Yunan kolonistlerin İstanbul'da kurduğu en önemli kentse, bugün ilin merkezi olan İstanbul kentini nüvesini oluşturan Byzantion'dur (Yunanca: ÎÏ?ζάνÏ?ιον) Kentin kuruluşu ile ilgili bilgiler mitolojik söylencelerle karışmış olsa da, Antik Yunan ve Roma kaynaklarının birleştiği görüş, kentin İÖ 660-657 yıllarında Komutan Byzas önderliğinde Megaralı kolonistlerce kurulduğudur[19] Kent adını kurucusu Byzas'tan almaktadır İlk kent günümüzde Sarayburnu olarak anılan, tarih yarımadanın en doğu ucunda kurulmuştu Su kaynaklarının yetersizliğine karşın, Haliç gibi büyük bir doğal limanın varlığı sayesinde bu kent hızla büyümüş ve bugün il topraklarının bulunduğu bölgenin tarihine yön vermiştir[19] Bağımsız bir şehir devleti olarak hızla gelişen Byzantion ve çevresinin egemenliği için çetin mücadeler yapıldığı görülmektedir Kenti belirli dönemlerde egemenliği altına alan güçler arasında Persler, İskitler ve Makedonlar vardır[26]
Byzantion kenti uzun süren çalkantılı bağımsızlık ve boyunduruk dönemlerinin ardından, İS 196 yılında Roma İmparatoru Septimus Severus tarafından imparatorluğa ilhak edilmiştir Roma döneminde günümüz İstanbul'unun Avrupa Yakası'nı oluşturan bölüm Trakya olarak geçmekteydi İlin, Anadolu Yakası'ndaki toprakları ise Bitinya eyaleti sınırlarındaydı Aynı dönemde kentin adı da Latinleştirilerek Byzantium olarak anılmaya başlamıştı[16]
Stratejik konumu nedeniyle Roma İmparatorluğu'nun başkentinin İstanbul'a taşınmasıyla şehir hızla bir değişim ve gelişim süreci içine girdi Başkenti Roma'dan İstanbul'a taşıyan imparator I Konstantin, kentte kapsamlı bir imar hareketi başlattığı için şehir Konstanin'in kenti anlamına gelen Konstantinopolis olarak anılmaya başlandı[27] (Yunanca: Î?Ï?νÏ?Ï?ανÏ?ινούÏ?ο λη, Konstantinupoli)
Bizans dönemi


Daha çok bilgi için: Doğu Roma İmparatorluğu, Konstantinopolis kuşatmaları ve Latin İmparatorluğu


Konstantinopolis kentinin faraz görünümü


Roma İmparatorluğu'nun 395 yılında Doğu Roma ve Batı Roma olarak ikiye bölünmesiyle il toprakları Doğu Roma egemenliğine girdi[28] Doğu Roma adı tarih kaynaklarda sık sık görece yeni bir kullanım olan Bizans İmparatorluğu adıyla anılmaktadır Büyük imparatorluğun ikiye ayrılmasının ardından, Bizans İmparatorluğu 1000 yılı aşkın süreyle bölgenin en etkin güçlerinden biri olmayı sürdürdü Özellikle son dönemlerinde yaşanan güç ve toprak kayıplarına karşın şehir Byzantion adıyla kurulmasından günümüze dek hiç terk edilmeden gelmiştir Kent surlarının nüfun artmasına paralel olarak 4 kez batıya kaydırılması suretiyle kent büyütülmüştür[13] Tarih yarımada olarak adlandırılan Suriçi'ndeki bu yerleşim günümüz İstanbul ilinin de merkezi konumundadır
Bizans egemenliğinde İstanbul toprakları onlarca istilaya ve kuşatmaya maruz kalmıştır Tarih boyunca kente akınlar düzenleyen ya da kenti kuşatan kavimler arasında İskitler, Türkler, Bulgarlar, Macarlar, Ruslar, Araplar, Sasaniler ve Katolik Hristiyanlar vardır[26] Bunlar içinde başarıya ulaşan ilki, Avrupalı Katolik devletlerin oluşturduğu Haçlı ordusunun beklenmedik istilasıdır[26] Haçlı Ordusu olarak anılan bu karma ordu, dördüncü seferinde Konstantinopolis üzerine yürümüş ve şehri yağmalayarak Ortodoks kültürüne ait pek çok yapıtı yıkmışlardır[29] 1204 yılında gerçekleşen bu olay sonucunda İstanbul çevresindeki topraklar Latin İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiştir Sözkonusu topraklar 21 Temmuz 1261 yılında, Bizans İmparatoru VIII Mikhail Palaiologos tarafından yeniden ele geçirilince Latin İmparatorluğu tarihe karışmış ve bölge, imparatorluğun son dönemlerinde yoğunlaşan Türk akınlarına değin Bizans yönetiminde kalmıştır[29] İmparatorluğun son zamanlarında Türklerin Suriçi dışında İstanbul ili sınırları içinde kalan hemen hemen her yeri topraklarına katmasıyla Bizans İmparatorluğu yalnızca Suriçi'ne sıkışmış halde kalmıştır
Osmanlı dönemi


Daha çok bilgi için: Konstantinopolis Kuşatması (1422), İstanbul'un fethi ve İstanbul'un işgali


Osmanlıların, Konstantinopolis şehirini ilk kuşatmaları 11'üncü yüzyılın sonlarına rastlamaktadır[26] Ancak bu yüzyıl boyunca pek çok kez, çeşiti nedenlerle Osmanlılar İstanbul topraklarına akınlar düzenlemişlerdir Bu akınlar sonucunda İstanbul'daki toprakları birkaç şehirden ibaret kalan Bizans'ın bu şehirleri, Osmanlılar tarafından haraca bağlanmıştır Ancak Osmanlıların şehre ilk sistemli ve organize seferi, II Murad döneminde gerçekleştirilen 1422 kuşatmasıdır[26][30] Başarıya ulaşamayan bu kuşatma öncesinde ve sonrasında İstanbul topraklarındaki Bizans şehirlerini çevreleyen tüm topraklar alınmış, Bizans'ın karadan bağlantısı kesilmiştir II Murad'ın hükümdarlığı süresince sonuç alınamayan kuşatmalar; I Bayezid döneminde de sürmüş; II Mehmed döneminde başarıya ulaşmıştır[30] Kuşatmaya hazırlık olarak, daha önce I Bayezid tarafından yaptırılan Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı yaptırılmıştır[31] Böylece tüm İstanbul topraklarında egemenlik kurulmuş; büyük bir donanma ve etkili *****ların da yardımıyla 53 gün süren kuşatma sonucu 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul topraklarının tamamı, Osmanlı yönetimi altına girmiştir
İstanbul topraklarında yer alan en büyük şehir olan Konstantinopolis'in Müslüman Türklerin eline geçmesiyle, bölgenin kültüründe ve nüfus profilinde de değişiklikler olmuştur Suriçi başta olmak üzere İstanbul genelindeki tüm şehir ve köylere Türkler yerleştirilmiş; bir süre Konstantinopolis'in Arapça uyarlaması olan Konstantiniyye kullanılsa da, bu ad terk edilerek şehre İstanbul denmeye başlanmıştır[16] Birtakım idari düzenlemeker sonucunda İstanbul ve çevresindeki tüm köyler ile sancaklar; oluşturulan İstanbul Vilayeti'ne bağlanmıştır[32] Günümüzde İstanbul ilinin idari sınırları, bu dönem İstanbul Vilayeti'nin nispeten daralmış halidir
Şehrin 1453 yılında Türklerce ele geçirilmesinin ardından 1900'lü yıllara değin şehre karşı herhangi bir saldırı ya da akın gerçekleşmemiştir 20'nci yüzyılın başlarında eski gücünü giderek yitirmeye başlayan ve giderek dışa daha bağımlı hale gelen Osmanlı İmparatorluğu'nun I Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğraması ise şehrin itilaf devletlerince işgal edilmesine neden olmuştur[33] 13 Kasım 1918 tarihinden başlayarak dönemin İstanbul Vilayeti'ndeki tüm önemli merkezlere ve İstanbul Boğazı'na asker birimler konuşlandırılmış, şehrin hakimiyeti Avrupalı itilaf devletlerine geçmiştir[33]
Cumhuriyet dönemi
İstanbul'da 5 yıl süren işgalin ardından İtilaf Devletleri, 2 Ekim 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması uyarınca İstanbul'u terk ettiler Böylece bölgenin egemenliği kısa süre sonra kurulduğu ilan edilen Türkiye Cumhuuriyeti'ne geçmiş oldu Ancak Çanakkale Boğazı ile birlikte İstanbul Boğazı'nın yönetimi uluslararası bir komisyona bağlandı Boğazlar, 20 Temmuz 1936 tarihine dek bu şekilde yönetildi İkinci Dünya Savaşı öncesinde gerilmeye başlayan siyasi ortamda, Türkiye güvenlik kaygıları olduğunu dile getirerek Boğazlar üzerinde yetkisini arttırmak için harekete geçti[34] Konuya hakim bir heyet tarafından bir taslak hazırlandı ve Türk tarafının bastırması sonucu İsviçre'nin Montrö kentinde Boğazların durumu için Karadeniz'e kıyıdaş olan ya da Boğazlarla ilgili olan devletler arasında görüşmeler başlatıldı[34] İmzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye güvenlik konularında Boğaz üzerinde tam yetkili oldu[34]
Cumhuriyet'le birlikte iki binyıla yakın süredir kesintisiz başkentlik yapan İstanbul'dan bu niteliği 13 Ekim 1923 tarihinde kaldırılmış ve yeni ülkenin başkenti Ankara iline taşınmıştır Ancak buna karşın İstanbul ülkenin ticaret, sanayi, ulaşım, turizm, eğitim, kültür ve sanat merkezi olma özelliğini sürdürmüştür[12] İstanbul özellikle 1950'li yıllardan başlayarak sanayileşmenin sonucu olarak yoğun iç göçe maruz kalmıştır İlin, o tarihe değin, küçük köyler olan pek çok ilçesi bu göç dalgarıyla hızla düzensiz büyümüş ve şehrin merkeziyle birleşmiştir İstanbul ilinde şehir merkezi batıda Büyükçekmece'den doğuda Tuzla'ya kadar kesintisiz uzanmaktadır

Kaynak : Wikipedia

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.