Prof. Dr. Sinsi
|
John Dewey Eğitimde Demokratik İdealler
Eğitimde demokratik idealler
Genbilim editor
John Dewey (1859-1952) ve Eğitimde demokratik idealler; John Dewey 20 yüzyılın ilk yarısının en önemli Amerikalı felsefecisi olarak tanınır 1859'da Vermont, Burlington'da dünyaya gelmiştir Kısa bir öğretmenlik kariyerinin ardından felsefe alanında doktora yapmış ve 1889'dan sonra University of Michigan'da felsefe bölümünün başkanlığını üstlenmiştir Daha sonraları University of Chicago'daki görevi esnasında kamu eğitimiyle aktif olarak ilgilenmeye başlamış ve burada 1896-1904 yılları arasında, çocuk eğitimi üzerindeki gözlemlerini derinleştirdiği meşhur "laboratuar okul"u kurmuştur Akademik kariyerinin geriye kalan uzun bölümünde Columbia Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmıştır1 Dewey'in demokratik idealini ve bu ideale ulaşmakta eğitime biçtiği rolü iyi anlayabilmek için onun içinde yaşadığı dönemi kaba hatlarıyla tarif etmek gerekir Dewey bir kriz, belirsizlik ve imkanlar çağının filozofuydu Dewey'in Amerikası'nda, 1890'larda Chicago halkının yaklaşık yüzde yirmisi evsizdi; her dört kişiden biri işsizdi; hastalıklar kol geziyordu ve sağlık hizmetleri nüfusun büyük bir kesimine ulaşmıyordu Toplumsal ihtilaflar her yerdeydi: bugün görülmemiş ölçülerde şiddet içeren grevler yaygındı; toplumun zengin ve yoksul katmanları arasında derin bir uçurum vardı; siyasi partiler güç sahiplerinin elindeydi ve yerel yönetimler yolsuzluk batağına saplanmıştı Kargaşanın hakim olduğu bu ortama her gün, yalnızca kendi dilini konuşan yeni göçmenler ekleniyordu İngilizce Chicago'da henüz yaygın bir dil değildi ve her dört kişiden yalnızca birinin ebeveynleri Amerika'da doğmuştu
Fakat bu kriz ve belirsizlik ortamı Dewey ideallerinin gerçekleşebileceği imkanlar da içeriyordu Ücretli ve mekanik iş düzeni işçi sınıfı tarafından tümüyle kabul gören bir norm haline gelmemişti; işçi sınıfı henüz tüketim toplumunun ihtiyaçlarına hizmet edecek şekilde örgütlenmemişti; yüksek siyaset büyük şirketlerin tekelinde olsa bile halk yığınlarının bunun dışında tutulması gerektiği bugün olduğu gibi meşru bir bakış açısı haline gelmemişti 19 yüzyılın sonlarından bakıldığında, otuz-kırk yıl sonrasının Amerikası'nın halkın toplumsal yaşam ve siyasete katılımı anlamında hangi yönde evrimleşeceği belirsiz görünüyordu Noam Chomsky, eğitim ve demokrasi hakkındaki bir konuşmasında John Dewey'i klasik liberalizmin özgürlükçü değerlerinden beslenen ve erken eğitimde gerçekleştirilecek reformların toplumsal değişim için büyük imkanlar sağlayacağına inanan bir düşünür olarak tanıtır Dewey'e göre "üretimin nihai hedefi üretimi değil, birbirleriyle eşitlik temelinde ilşikilenen özgür insanların üretimi olmalıdır" "Eğitim bir vazoyu suyla doldurmak değil, bir çiçeğe kendi tarzında büyüyebilmesi için yardımcı olmaktır " Chomsky'e göre, Dewey'in savunduğu özgürlükçü değerler, içinde yaşadığı erken 20 yüzyılın yükselen değer ve yapılarıyla uzlaşmaz bir çelişki taşımaktadır Bir tarafta Leninist ve Stalinst komuta ekonomileri, diğer tarafta, ABD ve Batı'da inşa edilmekte olan devletçi kapitalist endüstriyel ekonomiler, her ikisi de köklü otoriter değerleri savunmakta, bireylerden itaat talep etmekte, eşitlik temelinde dayanışmacı insani ilişkileri değil, vahşi ve rekabetçi, tahakküm arayışındaki ilişkileri desteklemektedir 20 yüzyılda gelişen egemen siyaset ve yönetim teorilerine göre halk, Walter Lipmann'ın sözcükleriyle "sorumlu insanların vahşi bir sürünün gürültü patırtısından azad olabileceği" bir konumda yer almalıdır; bir demokraside "bilgisiz ve başkasının işine burnunu sokanların, yani dışarıdakilerin bir işlevi vardır " Onların işlevi "eylemin meraklı bir izleyicisi olmaktır, fakat katılımcısı değil"
20 yüzyılda devletler, şirketler, politik sistem, medya ve okullar bu arzu ve öngörüyü gerçekleştirecek şekilde yapılanmıştır Dewey'e göre ise "siyaset büyük şirketlerin toplum üzerindeki bir gölgesidir" ve bu böyle olduğu müddetçe "gölgenin zayıflaması maddenin kendisinin değiştiği anlamına gelmeyecektir" Yani reformların faydası çok sınırlıdır Dewey 1920'lerde şunları ifade etmektedir: "Günümüzde iktidar üretim araçlarının, malların mübadelesinin, reklamcılığın, taşımacılığın ve iletişimin kontrolündedir Bankacılığı, arazileri, sanayii özel denetim altında tutan, bu denetimi basın, basın kuruluşları ve diğer reklam ve propaganda araçları üzerindeki komutaları ile güçlendiren özel kar amaçlı işletmeler varoldukça, yani, gerçek iktidar sistemi, baskı ve kontrolün gerçek kaynağı yerli yerinde durduğu müddetçe, demokrasi ve özgürlükden sözedilemez " Serbest ve demokratik bir toplumda işçiler kendi kendilerinin efendisi olmalıdırlar O halde "çocukları özgür ve zekice çalışamayacakları, sadece verilen iş uğruna çalışacakları şekilde eğitmek dar görüşlü ve gayrı ahlaki bir yaklaşımdır"
Dewey'in demokratik idealini, yüksek siyaset çerçevesinde tanımlanmış bir demokratik toplum tasarımından kesin bir şekilde ayırt etmek gerekir Dewey'e göre demokratik toplumun temel kriteri bireyin kendi yaratıcı potansiyelini toplumsal yaşama gönüllü katılımı suretiyle ve toplumun iyiliği için çalışarak açığa çıkarabilmesidir İnsan doğasının yaratıcı potansiyeline ve bireyde tesis edilmesi gereken katılımcı bir karaktere dayalı, aşağıdan yukarıya bir demokrasi ideali söz konusudur İnsanın bireysel-psikolojik temelinden hareketle geliştirilen bu ideal bireyi toplumun iyiliği adına toplumsal bir çalışmaya davet etmek suretiyle birey ve toplum arasında bir denge arayışındadır
Dewey'in eğitim reformuna olan ilgisi ABD ile sınırlı kalmamıştır 1920'lerde Çin, Meksika, Japonya, Türkiye ve Rusya gibi modernleşen ve eğitim altyapılarını oluşturmaya çalışan ülkeleri ziyaret etmiş ve reform çabalarına destek vermiştir Dewey 1924 yazında, iki ay gibi sınırlı bir zaman aralığında Atatürk'ün davetiyle Türkiye'ye gelmiştir Bu ziyaretin hemen ardından yazdığı rapor on beş sene boyunca, 1939'a kadar Türkçe'de yayımlanmamış ve İngilizce orijinali ölümünün ardından, toplu çalışmalarının yayımlanması esnasında gün yüzüne çıkmıştır Dewey'in İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankara'da, okulların kapalı olduğu yaz aylarında yaptığı incelemelerin sonucunda Türkiye'nin eğitimde reform çabalarına sıcak yaklaştığı, Ankara'da mahrumiyet koşulları altında altyapısı kurulan cumhuriyet idealinden etkilendiği ve bu ideale sempatiyle baktığı görülmektedir Yazdığı raporda, Türkiye'yi eğitimde "aşırı merkezileşme" çabalarına karşı uyardığı, maarif vekaletini "çeşitliliğin" esas alınması yönünde uyardığı dikkati çekmektedir Ayrıca, köy enstitüleri fikri konusunda da Dewey'in esin verici olduğu ifade edilmektedir
Pragmatizm ve enstrümantalizm
Dewey, Batı felsefesini 17 yüzyıldan beri etkisi altına alan zihin ve dünya, düşünce ve eylem ikiliğine karşıt bir bilgi felsefesi geliştirmeye çalışmıştır Dewey'e göre düşünce insan yaşamının devamına ve insanın refahına hizmet edecek şekilde evrimleşmiş bir fonksiyondur Düşüncenin bilgiye dönüşebilmesi için eylemle sınanması gerekir Dewey'e göre çocuklar formel eğitimlerine başladıklarında dört "doğuştan itici kuvveti" (native impulse) birlikte getirirler Bunlar, iletişim (communication), inşa etme (construction), sorgulama (inquiry) ve ifade etme (fine articulation) güdüleridir Bu güdüler "üzerine hiç yatırım yapılmamış olan doğal sermayelerdir" Çocuk ayrıca ev yaşantısından edindiği ilgi ve aktiviteleri de birlikte getirir ki bunların tümü birlikte öğretmenin değerli sonuçlar üretmek üzere işleyeceği hammaddeyi oluşturur Deweyci pedagoji öğretmenleri müfredat konularının tümünü "deneyim içine yerleştirmek" gibi çetin bir göreve çağırır Zira müfredat konularının tümü, tıpkı tüm insan bilgisi gibi insan deneyimi sonucunda, belirli problemleri çözebilmek çabası içinde öğrenilmiş olan şeylerdir, fakat daha sonraları bu bağlamından soyutlanarak müfredata yerleştirilmişlerdir Dewey eğitim hakkındaki görüşlerini 1897'de yayınlanan "Pedagojik Amentüm" adındaki bildirgesinde özetlemektedir7 Aşağıdaki beş bölüm bu bildirgenin kısa bir özetidir
Kaynak : Wikipedia
|