Prof. Dr. Sinsi
|
Sirius Gözlem Tarihçesi
Gözlem tarihçesi
Sirius'un üçgen, yarım daire ve beş uçlu
yıldız gliflerinden oluşan hiyeroglifi
Çeşitli uygarlıklara ait en eski astronomik kayıtlarda adı geçen Sirius, eski Mısır'da Sopdet (Grekçe'ye uyarlanmış haliyle Sothis, yıldızın Grekçe'deki adı ise Seirios'dur) olarak bilinirdi Eski Mısır'da "Orta Krallık" döneminde, Mısırlılar takvimlerini Sirius'un helyak doğuşuna göre düzenlemişlerdi Bu takvimde esas alınan gün ise, Sirius'un doğuşunun Güneş'in ışığından yeterince uzaklaşmış olmasından sonra, Güneş'in doğuşundan hemen önce açıkça görülür hale geldiği gündü Bir başka deyişle bu, Sirius'un Mısır göklerinde 70 günlük yokluğundan sonra belirdiği gündü ve Nil Nehri'nin her yılki taşmasından hemen öncesine ve yaz gündönümüne denk gelirdi Sirius'u (Sothis) ifade eden hiyeroglifin glifleri üçgen, beş uçlu yıldız ve yarım dairedir Sirius-A eski Mısır panteonunda İsis ilahesi ile özdeşleştirilirdi ki, İsis, eşi Osiris ve oğlu Horus ile bir üçlem oluştururdu Sirius'un gökyüzünde görülmediği sözkonu 70 gün, İsis ve Osiris'in duat denilen öte-alemde seyrettikleri dönemi simgelerdi
Pek çok eski Mısır tapınağı, iç odaları Sirius'u görecek biçimde inşa edilmişti Örneğin, Keops Piramidi'nin Kraliçe Odası'nın duvarında açılan bir kanal yalnızca Sirius'u görmek üzere yapılmıştı
Eski Yunanlılar, Sirius'un bu kaybolduğu dönemden sonra tekrar gökyüzünde belirmesinin sıcak ve kurak yazı haber verdiğine inanırlar ve ayrıca bunun canlılar üzerinde bitkileri solduran, erkekleri güçsüzleştiren, kadınları tahrik eden birtakım etkileri olduğunu sanarak kaygılanırlardı
Eski kayıtlarda, yaz başlangıcındaki hava koşullarının bozulduğu hallerde Sirius'un daha fazla parladığının gözlemlendiği kaydedilmiştir ki, eski Yunanlı gözlemcilere göre bu, sözkonusu yıldızdan olumsuz etkiler yaratan birtakım tesirler yayıldığı anlamını taşıyordu İnsanların bu tesirlere maruz kalması olayına Grekçe'de "yıldızca çarpılmış olmak" anlamında "astroboletos /i±Ï?Ï?Ïi¿i²i¿i»i·Ï?i¿Ï? olmak" deniyordu Böylece Sirius Batı edebiyatında "yakan" ya da "alevler saçan" olarak betimlendi Bu yıldızın belirmesinin ardından gelen mevsim dönemi de "yaz köpeğinin günleri" olarak bilinir Vaktiyle Ege Denizi'ndeki Ceos (Kea) Adası'nda yaşayanlar, soğukların azalması için Sirius ve Zeus'a kurban keserler ve yaz mevsimindeki temel rolünü oynamak üzere tekrar belirmesini beklerlerdi Yıldızın parlaklık haline bakarak kendilerini iyi bir talihin bekleyip beklemediğine karar verirlerdi; örneğin yıldızın sisli, puslu halde veya ışığı zayıf biçimde görünmesi vebayı haber veriyor anlamında yorumlanıyordu Bu adada bulunan M Ö 3 yüzyıla ait paralarda ışınlar yayan köpek ve yıldız tasvirlerinin bulunması Sirius'un bu adadaki önemini vurgulamaktadır Güneş ve Ay'ın çekim kuvvetlerinin etkisiyle, Dünya'nın ekvator bölgesindeki şişkinlik, gezegenin eksensel hareketinde bir tereddüte (titreme) yol açmaktadır Buna bağlı olarak 26 000 yılda bir oluşan yörüngesel salınım (precession), yıldızların gökyüzündeki konumlarını da yavaş yavaş değiştirmektedir Bu nedenle Sirius, geçmişe göre daha geç doğmakta ve artık yıldızın şafak vakti yükselişi, eskiden olduğu gibi yaz mevsiminin en sıcak günlerine denk gelmemektedir
Büyük Köpek, Küçük Köpek ve Tavşan takımyıldızları
Romalılar Sirius'un helyak doğuşunu 25 Nisan civarındaki bir günde kutlardı Bu kutlamada bir köpek kurban ederler, buhur ve şarap kullanırlar ve o yılki buğday ürününün yıldızdan yayılan tesirlerin buğdaypası hastalığına yol açmadan alınabilmesi için bir de Robigo ilahesine koyun kurban ederlerdi [10]
İskenderiye'li Batlamyus yıldızların haritasını çıkardığı, Almagest (al-kitabu-l-mijisti) çalışmasının 6 ve 7 Kitabında Sirius'u gökkürenin merkezi boylamınının yerini belirlemek üzere kullanmıştır Çalışmasında Sirius'u kırmızı renkte boyayarak, onu 6 kızıl yıldızdan biri olarak göstermiştir (Bkz Kırmızılığı hakkındaki tartışma) Bu kızıl yıldızlardan diğer beşi gerçekten de M ve K sınıfındadır (Arcturus, Betelgeuse vs ) [11] [12]
Eski Polinezyalılar'da parlak yıldızlar, özellikle Pasifik Okyanusu'ndaki adalar ve atoller arasındaki gemicilik bakımından önem taşıyordu Denizcilere yardım amacıyla özel seferler için, yıldız pusulası yardımıyla bir yön haritası geliştirdiler Bu çalışmada yıldızlardan enlem işaretleri olarak da yararlandılar; örneğin Sirius'un yükselimi 17 Derece S olarak Fiji Adası'nın enlemine denk düşüyor, böylece her gece tam olarak adanın üzerinden geçiyordu [13] Onlara göre, Sirius, Canopus ve Procyon ile birlikte, bir "Büyük Kuş" bedenine benzetilen Manu adındaki Takımyıldız'ı oluşturuyordu Kuşun kanadının güney ucunu Canopus, kuzey ucunu Procyon oluşturuyordu ki bu doğrultu aynı zamanda Polinezya'nın gece gökkubbesini iki yarıküreye ayırıyordu [14] Sirius'un eski Yunan'da sabah göğünde belirmesi (doğuşu) nasıl tam olarak yaz mevsiminin habercisi oluyorsa, Maoriler için de, tam olarak kış mevsiminin serin başlangıcının habercisi oluyordu Bu doğuşa hem "mevsim", hem de "yıldız" anlamına gelen Takurua adını vermişlerdi
Sirius'un, "Cennet'in Kraliçesi" (Ka'ulua) olarak betimlendiği Hawaii'de kış gündönümündeki en yüksek noktasına gelmesi törenle kutlanırdı Polinezya'da Sirius'le ilgili daha birçok ad saptanmıştır; bunlardan bazıları Tau-ua (Markiz Adaları'nda) Rehua ( Yeni Zelanda'da) ve Aa ve Hoku-Kauopae'dir (Hawaii'de) [15] 1676'da Edmond Halley güney yarıküre yıldızlarını gözlemleyebilmek için, Güney Atlantik'teki Saint Helena Adası'nda bir yıl kalmıştı Halley, 40 yıldan fazla bir zaman sonra sonra, 1718'de astronomik ölçümlerini Batlamyus'un Almagest'indeki verilerle karşılaştırdıktan sonra o zamana dek sabit varsayılan yıldızların özdevimini keşfetti Arcturus ve Sirius'un her ikisi de anlamlı bir şekilde hareket etmekteydiler Sirius 1800'lü yıllarda güney yönünde 60 dakika (açı dakikası) ilerlemişti [16]
Kaynak : Wikipedia
|