Filistin Tarihçe |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Filistin TarihçeTarihçe Taş ve Bakır Çağı Natufi kültürünün yayılışı Arkeolojik bulgular, Yontma Taş Devri'nde Filistin bölgesinde yaşayan insanların aynı dönemde Avrupa'da yaşayan Neandertal'lar ile aynı gruptan olduğunu ve kültürlerinin de benzer olduğunu göstermektedir Orta Taş Devri'nde bölgede Natufi kültürü hakim oldu Natufiler mağaralarda yaşıyor, muhtemelen ziraatle uğraşıyorlardı Cilalı Taş Devri'nde hayvanları evcilleştirmeye, tahıl yetiştirmeye, kilden kap-kacak yapmaya ve kasabalar kurmaya başladılar Örneğin Jericho yöresinde MÖ 7000 yıllarına ait, bu durumu ispatlayan kalıntılar vardır Bölgede Taş Devri'nden Bakır Çağı'na geçiş MÖ 5 ila 4 binyıllarda gerçekleşti Muhtemelen MÖ 4 binyılda Gassuliler bölgeye göç ettiler Gassulilerin kökeni belirsizdir Gassuli ismi günümüzde, Ürdün Vadisi'ndeki TulaylÄt al-GhassÅ«l kazı alanına atfen verilmiştir Gassulilere ait kalıntılar çoğunlukla güney Filistin'de bulunmaktadır Muhtemelen MÖ 4 binyılın sonuna doğru kuzeyden güneye yeni halklar göçetti MÖ 3 binyılda, Bronz Çağı'nın başlarında Filistin'de çok çeşitli halklar yaşıyordu ve bunlar zamanla kaynaşarak yerleşik bir şehir toplumunu oluşturdular Filistin halkı, bölgede İbrani krallıkları kurulana kadar Antik Mısır tarih sistemini kullandı Bronz Çağı İlk Bronz Çağı Antik Mezopotamya Filistin'de bilinen tarihi kasabaların çoğu Bronz Çağı'nda kuruldu Bu kasabaların gelişimi, Antik Mısır'daki Eski Krallık dönemine denk gelir ve 1 hanedan döneminden kalma MÖ 2925 yılına ait kalıntılar bu çaprazlama tarih tespitinde kullanılmıştır Filistin'deki Bronz Çağı'na ait kalıntılar ise Megiddo, Jericho, Tall al-Farah, Tel Bet She'an, Khirbat al-Karak ve Ai (Khribat 'Ayy)'da çıkarılmıştır Bu sitelerin hepsi orta ya da kuzey Filistin'dedir ve Bronz Çağı'nın başlarına aittir Güneyde Tel Lakhish, Kiriath-sepher ve Tel Hasi'de bulunan kalıntılar ise Üçüncü Bronz Çağı'na aittir Bu dönemdeki Sami Filistin halkına günümüzde tanımlama kolaylığı açısından zaman zaman Kenanlılar denmekle birlikte "Kenan" terimi MÖ 2000 yıllarına kadar kullanılmamıştır MÖ 3 binyılda Filistin'de surlarla çevrilmiş kasabalar ortaya çıktı Bu kasabaların Mısır ve Mezopotamya örneklerinde olduğu gibi tek bir bayrak altında toplandığına dair kanıt yoktur Filistin'deki kasabalar muhtemelen bağımsız şehir devletleri olarak kaldılar ancak gevşek şekilde Antik Mısır'ın siyasi kontrolü altındaydılar MÖ 23 yüzyıl civarında Filistin'de şehir hayatı azaldı ve pastoral bir döneme girildi Bunda muhtemelen Şeria Nehri'nin doğusundan gelen göçebelerin büyük etkisi oldu Göçebelerin büyük bir kısmının Suriye Çölü'nden gelen Amoritler olduğu düşünülmektedir Bu dönemde Suriye'deki Ebla ve Mezopotamya'daki Akadların Filistin üzerindeki hegemonyasına dair net bir bilgi yoktur Ancak Filistin'e doğudan gelen göçebeler, Mısır'ın Asyalılar tarafından işgali ve MÖ 20 yüzyılda Eski Krallık döneminin tamamen sona erişi arasında bir ilişki olduğu düşünülmektedir Bu dönemde Filistin halkı hem benzer hem farklı yönleri olan müttefik kabilelerden oluşuyordu Bu kabilelerin çoğu yarıgöçebe ve pastoral bir yapıya sahipti Kabileler arasında şehir hayatına en az katkı sağlayanlar kuzeylilerdi Bu konudaki arkeolojik bulgular Kitabı Mukadddes ile uyum içerisindedir Zira Joshua'nın Kitabı'nda tepelerde yaşayan Amoritlerin aksine Kenanlıların düzlüklerde ve tarıma elverişli sahillerde yaşadıkları anlatılır Orta Bronz Çağı İsrailoğulları'nın Filistin'e girişi Orta Bronz Çağı'nda gerçekleşti Orta Bronz Çağı (yaklaşık MÖ 2000 ila MÖ 1550) Eski Ahit ve Tanah'taki öykülerin arka planını oluşturur Bu çağda yeni kap-kacak türleri, yeni *****lar üretildi, ölü gömme adetlerinde değişiklikler meydana geldi Filistin'de bir kez daha tarıma dayalı şehir hayatı ön plana çıktı MÖ 20 yüzyıldan itibaren Filistin'de kurulmaya başlanan, Suriye ve Mezopotamya benzeri hanedanlıkların, yerleşik hayata alışan yerel halkların mı yoksa yeni göçmen akımlarının mı eseri olduğu net olarak bilinmemektedir Bu yeni medeniyet, Fenike-Kenan sahil şeridindeki kasabalarla çok sıkı ilişkiler içindeydi Antik Mısır dökümanları 12 Hanedan dönemindeki (MÖ 1938 - MÖ 1756) Filistin'e dair önemli bilgiler içerir Bu belgelerde Mısır'ın Filistin'e gösterdiği alaka ve bölgedeki etkisi görülmektedir Bu dönemdeki Filistin kültürü ile MÖ 14 ve 13 yüzyıllarda bölgeye göçen İsrailoğulları'nın karşılaştığı kültür aynıdır MÖ 19 yüzyıldan itibaren Filistin'de şehir hayatı oldukça gelişti Bazı kasabalar üzerinde yürünebilen taştan korkuluklu surlarla çevrildiler Bu durum bölgede yabancı unsurların, muhtemelen Asyatik Hyksos'ların etkisinin görülmeye başladığının kanıtıdır Hyksoslar muhtemelen Amoritler ile aynı soydandılar ve MÖ 1630 civarında kuzey Mısır'da hüküm sürdüler Hyksoslar, Habiru (Mısırca: Apiru) denen Sami halktan unsurlar taşıyorlardı Habiru sözcüğü "yabancı" anlamına geliyordu ve bu gruba göçebeler, kaçaklar, haydutlar ve alt tabakadan işçiler dahildi Oldukça tartışmalı olmakla birlikte Habiru sözcüğü, İbrani (İngilizce: Hebrew) sözcüğü ile etimolojik olarak akrabadır Hyksoslar, MÖ yaklaşık 1550 yıllarında Mısırlılar tarafından Filistin'e sürüldüler Megiddo, Jericho ve Kiriath-sepher şehirlerindeki yıkımdan kaçan Habirular da, Filistin'de askeri bir aristokrasi oluşturdular ve kasabaların savunmalarını güçlendirmenin yanı sıra yerel dokuyu bozmadan Filistin'e zenginlik ve Mısır kültüründen unsurlar getirdiler Son Bronz Çağı Yeni Krallığın tek yerli firavunu olan I Ahmose'nin MÖ 1514'teki ölümünden sonra Mısırlılar Filistin'i işgal etmeye başladılar Kraliçe Hatshepsut döneminde (MÖ 1479-58) Filistinliler, Mısır hakimiyetine karşı başkaldırmaya başladılar Bu isyan dalgası bir sonraki firavun III Thutmose tarafından güç kullanarak bastırıldı Thutmose istikrarlı bir yönetim kurdu ve bu durum ondan sonrakiler tarafından da uzun süre devam ettirildi Amarna olarak bilinen bu döneme ait arkelojik bulgular oldukça detaylıdır Örneğin Retenu bölgesi (Suriye-Filistin), üç idari bölgeye bölünmüştü ve Mısırlı valiler tarafından yönetiliyordu Bunlardan üçüncüsü (Kenan), Mısır sınırından Biblos'a kadar olan Filistin'i kapsıyordu Mısır Firavunlarının Filistin'e özel bir ilgi göstermesinin nedeni MÖ 1375 kadar Mitanniler, daha sonra da Hititler tarafından rahatsız edilen Fenike ve Güney Suriye'nin güvenliğini sağlamaktı MÖ 1292'den sonra, 18 hanedanın sonlardaki güçsüz firavunlar gidip yerine 19 hanedanın I Seti ve II Ramses (MÖ 1279-13) gibi güçlü kralları geldi Bu krallar Hititlerin güneye akınlarını körelttiler ve çatırdamakta olan Mısır İmparatorluğu'nu güçlendirdiler MÖ 13 yüzyılın sonlarında Filistin'deki Kenanlı vassal prenslikler, yabancı bürokratlara yapılan ödemeler ve yolsuzluklar nedeniyle oldukça zayıflamıştı Bu dönemde İsrailoğulları, Şeria Nehri'nin doğusundaki dağlık bölgenin büyük kısmını ve Batı filistini ele geçirdiler Arkeolojik bulgular, Filistin'deki İsrailoğulları yerleşiminin, Kitabı Mukaddes'tekinden çok daha farklı ve karmaşık olduğunu göstermektedir 19 hanedanın sonlarında Filistin'deki Mısır hakimiyeti son buldu MÖ 12 yüzyılda Mısır, Filistin tarihini çok az etkiledi Filistin'in bundan sonraki tarihi incelenirken sıklıkla Kitabı Mukaddes'e başvurulur Kitabı Mukaddes'teki bilgilerin doğruluğu oldukça tartışmalı olmakla birlikte arkelojik bulguların ya da diğer belgelerin yetersiz olduğu durumlarda başlıca kaynaktır Demir Çağı İsrailoğulları ve Antik Filistinliler İsrailoğulları Filistin'e ilk kez Son Bronz Çağı'nda gelmeye başlamakla beraber MÖ 12 yüzyıla kadar bölgeye tam olarak yerleşmemişlerdir Yarıgöçebe İbrani kavimlerin Kenan'a yerleşmesi ile bölgede İsrailoğulları'nın nüfusu büyük miktarda arttı Gibeoniteler gibi yerleşik Kenanlılar da komşu yerleşik kabileler yerine işgalcilerin yanında yer aldılar İsrailoğulları kısa zamanda yıkıntıların arasında yeni kentler kurdular Olayların akışı tarihin normal seyrini izleseydi, Esdraelon denen sahil boyundaki bölgede yaşayan Kenanlılar, bölük pörçük durumdaki İsrailoğullarını muhtemelen hakimiyetleri altına alabilirlerdi Ancak III Ramses döneminde (MÖ 12 yy başları) yaşanan Denizci Halklar istilası bu durumu engelledi Bu Denizci Halklar arasında Ege (muhtemelen Girit) kökenli Filistinliler (İng: Philistines) güney sahiline yerleştiler ve yaklaşık birbuçuk asır zarfında Filistin'in çoğunu ele geçirdiler Bu dönemde III Ramses tarafından paralı asker ve kale muhafızı olarak kullanılan ve Mısır'da Peleset olarak bilinen kişilerin de Filistinli olduğu kabul edilir Aynı esnada Şeria Nehri'nin doğusuna yeni halklar yerleşiyordu: Güneyde Edomitler, Ölü Deniz'in doğusunda Moabitler ve Suriye Çölü kıyısında, Gilead'ın hemen doğusunda Amonitler İsrailoğulları tarafından kendileri gibi İbrani kabul edilen bu halklar, İsrailoğullarının işgalinden önce bölgeye yerleşmişlerdi Edomitler, Moabitler ve Amonitler, Eski Ahit döneminin sonuna kadar çoktanrılı inançlarını muhafaza ettiler Tektanrılı inançlarındaki güçlü merkeziyetçi yapı ve çok ciddi etik disiplini, İsrailoğulları'nı tüm komşularından farklı kılıyordu Yehova ile İsrailoğulları arasındaki Musevi ahit geleneği, çok güçlü Mişkan ritüeli, farklı boyları sonraki dönem Yunan amfiktyonları gibi birbirine bağlıyordu Boylar arasındaki bu dini bağı aşındıran yıkıcı kabilecilik geleneği ise gevşek bir ittifak bağı ile dizginlenebiliyordu ancak yine de sıklıkla iç savaşa dönüşüyordu İsraioğulları, komşularının aralıksız saldırılarına maruz kalmasa, muhtemelen hiçbir zaman siyasi bir birliktelik oluşturmazdı Karşıt girişimlere rağmen Şaul, yaklaşık olarak MÖ 1020'de tüm İsrail'in kralı oldu Davud ve Süleyman Şaul, Amonitleri ve Filistinlileri yenilgiye uğrattı ancak Filistinlilerle yaptığı bir savaşta hayatını kaybetti Şaul'un yerine geçen Davud Filistinlileri ağır bir yenilgiye uğrattı ve Şeria Nehri doğusundaki üç İbrani eyaletini fethetti Suriye'den gelen Aram halkının akınları Davud'u Aram eyaletlerini kuzeyde Orontes Nehri üzerindeki Hamas sınırına kadar ele geçirmek zorunda bıraktı Doğu'da Fırat Nehri'ne kadar olan Suriye Çölü'ndeki göçmen halklar üzerinde gevşek bir hakimiyet kurdu Davud, krallığında Mısır benzeri bir idari yapı kurdu ve nüfus sayımı yaptırdı Planlarını gerçekleştiremeden öldü ancak yerine geçen Süleyman bunları tamamladı Süleyman'ın iktidarı (MÖ 10 yüzyıl ortaları) İsrailoğulları'nın siyasi tarihinin zirvesini oluşturur Süleyman, Davud tarafından fethedilmiş, ülkenin dışına taşan toprakların kontrolünü kaybetmesine rağmen ekonomik düzenlemeler açısından inanılmaz bir başarı gösterdi Akdeniz ticaretinin can damarını kontrol eden Fenike'deki Hiram ve Sur şehirleri ile birlikte uzak diyarlara ekonomik seferler düzenledi Muhtemelen bir doğu Afrika ya da Hindistan şehri olan Ophir'den altın, tavuskuşu, sandal ağacı gibi değerli malları Filistin'e getirdi Güney'de Saba'ya (Yemen) kadar ulaştı ve buradaki Araplarla ticaret yaptı Bu ticari gelişmeler, gemi teknolojisindeki yenilikler ve Arap devesinin evcilleştirilerek kervanlarda kullanılması ile mümkün oldu Süleyman Akaba Körfezi yakınında büyük bir kale ya da depo inşa ettirdi Bu dönemde zarif ve detaylı bir mimari örneği sergilenmiştir Süleyman gösterişli bir kraliyet sarayı ve Kudüs Tapınağı'nı inşa ettirdi Birçok kasabayı surlarla çevirdi En çok bilinenleri Megiddo, Hazor ve Gezer'dir Süleyman dönemindeki mimari harcamalar ekonomiyi oldukça zorluyordu Ticaret gelirleri ve vassal eyaletlerin haraçları masrafları karşılamıyordu İsrailoğulları hem zorunlu işçi ordularında kullanılıyor hem de çeşitli vergilerin altında eziliyorlardı Bu şartlar göz önüne alındığında, Büyük Kral'ın ölümünden sonra kuzeydeki İsrailoğulları'nın isyan etmesi ve Birleşik İsrail Krallığının parçalanması hiç de şaşırtıcı değildir İsrail Krallığı'nın kalıntıları iki yüzyıl daha ayakta kaldı Bu arada yine İsrail Krallığı gibi Yehova'ya inanan ve Musevi geleneğinden gelen güneydeki küçük Yehuda Krallığı ile dönem dönem savaşlar gerçekleşti Yehuda Kralı Asa, büyüyen Şam Krallığı ile ittifaka girdi Bu durum Yehuda üzerindeki İsrail baskısını azalttı Şam, İsrail'e saldırdı ve Şeria Nehri doğusu ile Yarmuk Nehri kuzeyindeki toprakları ele geçirdi Şam ile İsrail arasındaki uzun süren savaşlar, Asurluların MÖ 732'de Şam'ı ele geçirmesine kadar devam etti İlyas ve Elyasa İsrailoğulları hakkında en çok bilgiye sahip olunan dönem MÖ 9 yüzyılda, İlyas ve Elyesa peygamberlerin yaşadığı dönemdir Bu dönemde İsrailoğulları Amrid hanedanı tarafından yönetiliyordu Hanedanın kurucusu Kral Amri, Samaria'yı başkent ilan etti Burada kraliyet binaları inşa etti ve şehri gösterişli surlarla çevirdi Günümüzde bu döneme ait birçok arkeolojik kalıntıya ulaşılmıştır Amri'nin oğlu Ahab, dini hikayelerde bazen kahraman, bazen kötü adam olarak resmedilir Ahab çok karmaşık uluslararası ilişkiler kurdu ve bunun bedelini Ramoth-Gilead'da hayatıyla ödedi Amrid hanedanı, MÖ 841 civarında kanlı bir şekilde sona erdi Başa geçen Yehu hanedanı, yaklaşık bir asır hüküm sürdü MÖ 740 yılında Kuzey Suriye'deki Arpad, Asur kralı III Tiglath-pileser tarafından ele geçirildi MÖ 738'de İsrail ve Yehuda krallıkları Asurlulara tarihlerinde ilk defa haraç vermeye başladılar MÖ 733'de Asurlular Gilead ve Celile'yi ele geçirdiler ve Manasseh ile Ephrahim kabileleri haricinde tüm bölgeyi Asur hakimiyetine aldılar MÖ 732'de Şam'ı ele geçirdiler ve Aram Devleti'ne son verdiler Son olarak MÖ 722'de Samaria'yı ele geçirdiler ve İsrail Krallığı'na son verdiler Asur ve Babil hakimiyeti Asur ordularının salgın bir hastalık nedeniyle kırılması, Davud ve Süleyman geleneğinin son temsilcisi olan Yehuda Krallığı'nın sonunu geciktirdi MÖ 612 yılında iyice zayıflamış olan Asurluların başkenti Nineveh Medeler tarafından ele geçirildi Yehuda kralı Josiah Mısırlı Necho ile yaptığı bir savaşta hayatını kaybetti Bu arada Babillilerin Kasdu (Chaldean) kralları oldukça güçlenmişlerdi Babilli Nabopolassar ve Medialı Cyaxares Asur krallığını bölüştüler Cyaxares'in oğlu II Nebukadnezar Suriye ve Filistin'i ele geçirdi Mağlup Mısırlılar ise Filistin'le ilgilenmeye devam ettiler Filistinliler de Babil karşıtı her türlü koalisyona dahil oldular Bu koalisyonların hiçbiri başarılı olmadı ve çoğu Kasdu orduları tarafından bastırıldı MÖ 587/586 yıllarında Kudüs yerle bir oldu Halkını, ateşle oynadıklarını söyleyerek çok önceden uyaran İbrani peygamber Jeremiah Mısır'da öldü Yehuda Krallığı yerle bir oldu ve toprakları neredeyse tamamen terkedildi Pers hakimiyeti MÖ 539'da Pers Kralı II Cyrus, Media'daki zaferinin ardından Lidya ve Babil'i de alarak o güne kadar görülen en büyük imparatorluğu kurdu I Darius döneminde (MÖ 522-486) uygulanan idari reformlarla Fenike, Filistin-Suriye ve Kıbrıs, Pers İmparatorluğunun 5 eyaleti (satraplık) oldular II Cyrus'un ilk icraatlarından biri yayınladığı bir fermanla (yak MÖ 538) Yehuda topraklarının ve yıkılan Kudüs Tapınağı'nın yeniden inşasını emretmek oldu Babil'de sürgünde olan Yahudiler Kudüs'e geri döndüler ve İkinci Tapınağın inşası başladı Roma Filistini Arap hakimiyeti İslamiyet'in ortaya çıkışı Emeviler Abbasiler Fatımiler Haçlı Seferleri Bu bölgeye,özellikle Kudüs'ü geri almak için 8 tane Haçlı Seferi yapılmıştır IHaçlı Seferi'nde kurulan Kudüs Krallığı Memlük Devleti tarafından 1299 yılında yıkılmıştır Osmanlı hakimiyeti Filistin bölgesi, Haçlı Seferlerinin ardından yaklaşık iki asır boyunca Memlük hakimiyetinde kaldı Yavuz Sultan Selim döneminde, Mercidabık Savaşı'ndaki Osmanlı galibiyeti sonucu 24 Ağustos 1516'da bir kısmı Osmanlı topraklarına katıldı Bölgenin tamamı ise Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı hakimiyetine geçti Kanuni döneminde İbrahimi dinlerce önemli olan "Harem" kısmının bakımı yapılarak etrafındaki duvarlar yeniden inşa edildi Osmanlı Devleti, Filistin'i Suriye sınırları içinde Şam'a bağlı Kudüs, Gazze, Nablus ve Safed olmak üzere dört sancağa ayırdı Daha sonra bu sancaklar Kudüs'e bağlı birer eyalet oldu Filistin emirlerlerinden Cezzar Ahmet Paşa döneminde Mısır'ı ele geçiren Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart, Filistin'in Yafa şehrini aldı Cezzar Ahmet Paşa yönetimindeki Osmanlı ordusu 1798'de Akka Kalesi civarında Napolyon'u geri çekilmek zorunda bıraktı Osmanlının gerileme döneminde, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, Filistin'in tamamını ele geçirdi Filistin 1840 yılına kadar Mısır'ın yönetimi altında kaldı Ancak daha sonra tekrar Osmanlı idaresine geçti 1877 tarihinde Kudüs Osmanlı merkezine bağlı bir Mutasarrıflık oldu Bir yıl sonra ise Nablus ve Akka Kudüs Mutasarrıflığı'na bağlandı Böylece Filistin'in kuzeyi Beyrut Valiliği'ne güneyi ise Kudüs Mutasarrıflığı idaresine bırakıldı I Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu Filistin'deki 402 yıllık hakimiyetini kaybetti Bugünkü Birleşmiş Milletler'in temelini oluşturan Milletler Cemiyeti (İng: League of Nations) Filistin'i İngiliz himayesine (manda) verdi Kaynak : Wikipedia |
|