Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dini, kayıp, uygarlığı

Kayıp Mu Uygarlığı Ve Dini

Eski 08-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayıp Mu Uygarlığı Ve Dini




wwwdunyadinlericom/ dan alıntıdır


Batık Mu kıtası ve Mu uygarlığı hakkındaki bilgilerin çok büyük bir bölümü, 19 yüzyılda yaşamış olan İngiliz araştırmacı James Churchward'ın incelemeleri neticesinde gün yüzüne çıkmıştır İngiliz silahlı kuvvetlerinde albay olan Churchward, 1880'li yıllarda Hindistan ve Tibet'te görevle bulunduğu sıralarda bu kıta hakındaki ilk bilgileri edinmiş, emekliliğinden sonra da Orta Amerika'da araştırmalarını tamamlayarak bu batık uygariık hakkında beş eser yazmıştır


Churcward'ın kaynakları, Batı Tibet'te bir mabette, bu mabedin başrahibi tarafından kendisine verilen "Naacal Tabletleri" ile, Amerikalı Jeolog William Niven'in 1921-23 yılları arasında Meksika'da ortaya çıkardığı tabletler olmuştur


Bilim dünyası, gerek Churchward'ın ortaya çıkardığı Mu uygarlığının, gerekse bir diğer batık kıta olan Atlantis'in varlıklarını kuşkuyla karşılamaktadır Ancak yine bilim dünyası, bu iki kıtanın battığı öne sürülen tarih olan 12 bin yıl önce dünyada büyük bir jeolojik olayın yaşandığını onaylamaktadır Kaldı ki, dünyanın hemen her yerindeki kavim ve milletlerin tufan efsaneleri de, büyük bir felaketin yaşandığını doğrulamaktadır ve bilim dünyası ister kabul etsin, ister etmesin, Mısır, Maya kalıntıları, Paskalya adası uygarlığı gibi ~ugün nasıl ortaya çıktıkları izah edilemeyen birçok eser bu batık kıta uygarlıklarının varlığı ile mantıklı izahlara kavuşabilmektedir




Evrim kuramları ve genel bulgulara göre, günümüzden 200 ile 500 bin yıl önce iki ayağı üzerinde dik olarak durabilen "Homo Erectus" yerini, düşünebilen insan "Homo Sapiens"e bırakmıştır Homo Sapiens'in ortaya çıkış tarihini 200 bin yıl önce olarak kabul etsek dahi, o günden bu güne kadar insanoğlunun sadece günümüz uygarlığını yaratmış olduğunu düşünmek, insanlık adına büyük bir bencilliktir 200 bin yıl önce dünyaya gelen ve uzmanlarca beyin ağırlığı ve düşünme kapasitesi günümüz insanı ile aynı olarak kabui edilen Homo Sapiens, ne olmuştur da, 194 bin yıl bekledikten sonra, günümüzden 6 bin yıl önce birden bire dev adımlar atmaya karar vernıiştir? Nitekim, günümüz bilim çevreleri, tekerleğin ve yazının ancak MÖ 4 binlerde bulunduğunu öne sürnıektedir


Ancak, dünyanın geçirdiği tufan felaketi nedeniyle çok az belge ve bulgunun kalmış olmasına rağmen, bu belge ve bulgular, insanoğlunun dünya üzerindeki uzun geçmişinde, günümüz uygarlığının dışında en az bir büyük uygarlık daha yaratmış olduğunu ve hatta bugünkü uygarlığın temellerinin de bu eski uygarlıkta atıldığını ortaya koymaktadır


James Churchward 1883'de, Batı Tibet'te bir manastırda bu belgelerin en önemlilerini gün yüzüne çıkarttı Tibet'te görevli olarak bulunan Churchward, eski dinlerin kökenleri hakkındaki araştırmaları doğruitusunda Tibet'teki manastırları dolaşırken, yolu Batı Tibet'te bir manastıra düştü Bu manastırın, "Büyük Rahipler Kardeşliğinin" önde gelen üyelerinden olan baş rahibi Rishi, Churchward'a, günümüzden 15 bin yıl önce yazılmış "Naacal Tabletleri"ni gösterdi




Rishi'nin Churchward'a, binlerce yıldır sır olarak saklanan tabletleri niçin gösterdiği bilinmiyor Ancak, kendisi de bir inisiye olan Rishi'nin, başka kanallardan da olsa Ezoterik doktrini bünyesinde yaşatan bir diğer kardeşlik örgütüne, Masonluğa üye olan Churchward'ı kendisine yakın bulduğu ve bazı sırların batı dünyasına açıklanması zamanının geldiğine inandığı tahmin ediliyor


Rishi, bu düşüncelerle Churchward'a iki yıl boyurıca üstadlık yaptı ve sadece büyük rahiplerin bildiği, Naacal Tabletlerinin yazıldığı ölü dili kendisine öğretti


Naacal dilini öğrenen ve tabletleri inceleyen Churchward, bu tabletlerin ışığı doğultusunda batık kıta Mu ve uygarlığııtın izlerine rastlamak umuduyla 50 yıl süren araştırnıa gezilerine başladı




Pasifik okyanusundaki hemen bütün adalarda, Sibirya ve Orta Asya'da, Avusturalya'da, Mısır'da incelemeler yapan Churchward'a yeni nur kaynağı Meksika'da parladı Amerikalı Jeolog William Niven, 1921-23 yılları arasında Meksika'da yaptığı kazılarda, 11500-12000 yıl önce yazıldıkları saptanan 2600 dolayında tablet buldu Bu tabletlerdeki yazılar ne Niven tarafından, ne de tabletler üzerinde uzun bir inceleme yapan Carnegie Enstitüsü uzmanlarından Dr Morley tarafından okunamadı Tabletlerin varlığını duyan Churchward Meksika'ya gitti ve Tibet'te öğrenmiş olduğu Naacal diliyle yazılı olduklarını ispatladığı Meksika tabletlerini çözmeyi başardı Tibet tabletlerinde eksik kalan bilgilerini Meksika tabletleri ile tamamlayan Churchward, batık uygarlık Mu hakkında büyük'yankılar getiren eserlerirıi yazdı




Churchward ve Niven'in bulguları, Mu kıtasının bugünkü Pasifik okyanusunun oldukça büyük bir bölümünü kapladığını, Hawaii, Haiti, Fiji, Paskalya adaları ile diğer Polonezya adalarının bu batık kıtadan artakalan parçalar olduklarını ortaya koydu Danimarkalı araştırnıacı ve yazar Eric Von Daniken de, birbirlerinden binlerce kilometre uzakta olan bu adalar kültürlerinin şaşılacak derecede benzediğine işaret ediyor Churchward'a göre Mu kıtası, doğudan batıya 8 bin kilometre, kuzeyden güneye de 5 bin kilometre uzunluğunda dev bir ada kıtaydı Naacal tabletleri bu kıtanın, uygarlığın beşiği olduğunu öne sürnıektedir Yaklaşık 70000 yıllık bir uygarlık geçmişine sahip olan Mu; zaman içerisinde tüm dünyada birçok koloniler ve büyük imparatorluklar oluţturmuţtur


Mu uygalığının kolonileştirdiği ve daha sonra bağımsızlaşarak birer imparatorluğa dönüşen en önemli iki devlet, Atlantis ve Uygur İmparatorluklarıdır (8) Ayrıca, bugün Antik Mısır, Çin, Hint ve Maya uygarlıkları diye bilinen uygarlıkların kökeninde de Mu uygarlığı yatmaktadır


Mu uygarlığının ne zaman başladığı bilinmiyor Naacal Tabletleri ve Meksika'da bulunanlar bu konuda aydınlatıcı olamadı Ancak tabletler, Mu'nun kolonileşme ve uygarlığinın temelini oluşturan dinini yayma aşamasına 70 bin yıl önce geçtiğini gösteriyorlar


15 bin yaşında oldukları belirlenen Naacal Tabletleri evrenin başlangıcı ve ortaya çıkışı konusunda ayrıntılı öngörüler kapsamakta Bu tabletlere göre, evrenin başlangıcında sadece ruh vardı Daha sonra bu ruhtan, bir kaosun hakim olduğu uzay var oldu Zamanla kaos yerini giderek düzene bırakmaya başladı ve uzaydaki şekilsiz ve dağınık gazlar biraraya geldi Bu gazlar, güneş sistemlerini ve gezegenleri oluşturmak için katılaştı Katılaşma sırasında önce hava, sonra su oluştu Sular dünyayı kapladı Güneş ışıkları tıavayı ve suyu ısıttı Bu ışıklar ve toprak altındaki ateş, üzerinde su bulunan toprakları yiikseltti ve bunlar açık toprak oldu Güneş ışıkları suyun içinde ve balçıkta kozmik hayat yumurtalarını (Rna-Dna) oluşturdu İlk hayat sudan ç~ktı ve tüm yeryüzüne yayıldı


Günümüzde geçerli evren ve yaşamın oluşumu teorilerine bu denli benzerlik tesadüf olamaz Zaten, en az 70 bin yaşında olan bir uygarlıktan daha farklı bilgiler ummak da saçmalık olur Mu uygarlığının ulaştığı seviyeyi gösternıe açısından bir başka kaynaktan yararlanalım Günümüzden 3 bin yıl önce yazılmış Mahabharata'da, uzak geçmişte insanoğlunun kullandığı bir silah tarif ediliyor: "Dumansız bir ateşin ışıltısına sahip olan ve alevler saçan bir mermi atıldı Birden heryer karanlığa gömüldü Daha sonra, gözleri kör eden bir ışık ve kulaklan sağır ederı bir gürültü çıktı Ardından meydana gelen büyük ısıda sular buharlaştı Filler, atlar, insanlar bir anda kavruldn Ağaçlar tamamerı yandı Heryer yeniden aydınlandığında koca ordudan geriye sadece bir avuç kül kalmıştı"


Bu efsane, atalarımızın ulaştığı uygarlık düzeyinin yanısıra, onların dünyasının da bugün olduğu gibi, barıştan yana pek nasibini almadığını gösteriyor


Mahabharata efsanesi ve Sodom ve Gomora'nın yokoluşu gibi diğer bazı efsaneler, Atlantis ve Mu kıtalarının batışı teorilerinden birisini destekler niteliktedir Ancak bu konuya daha sonra değinileceği için şimdi, Mu uygarlığının yönetiliş biçimine ve bunun aracı olan ilk tek Tanrılı dine, "Mu Dini"ne göz atalım


Mu uygarlığı bir imparatorluktu ve imparatorlann ünvanı, güneşin oğlu da denilen "Ra Mu" idi Mu imparatorluğunun bir diğer adı da "Güneş İriıparatorluğu"ydu Mu dilinde "Ra" kelimesi, giineş anlamına geliyordu Mu'nun kolonisi olan Mısıi da da güneş tanrıya "Ra" adı verilmiştir Ayrıca, kökleri Mu uygarlığına kadar uzandığı sanılan Japonya'da da imparatorun ünvanı "Güneşin Oğlu" dur Bunun yansıra eski Maya ve İnka uygarlıklarında da krallar aynı ünvanı kullanmışlardır İmparatorun altında, hem bilim adamı hem de rahip olan "Naacaller" bulunuyordu ve burılar yönetici sınıfı teşkil ediyordu "Kutsal Sırlar Kardeşliği"nin üyesi olan Naacaller'in tüm dünyaya yaymış oldukları "Mu Dini", belki de insanlığın tanıdığı ilk tek Tanrılı dindi Naacaller bu dini, sıradan insanlara, anavatan ve koloniler halklarına anlatırken, anlaşılması daha kolay olan semboller dilini kullanmayı tercih ediyoriardı Bu sembollerin Ezoterik anlamlannı sadece inisiye edilmiş kardeşler ve imparator Ra-Mu bilmekteydi




Naacaller'in sembolleri daha çok geometrik şekilleri kapsıyordu Alaacal öğretisi, evrenin ortaya çıkışında en önemli görevin Tannnın geometri ve mimarlık vasıflarına düştüğünü öngörmektcydi Mu dinine göre Tann o kadar kutsal bir varlıktı ki, doğrudan ağıza alınamazdı Bir sembol vasıtasıyla ifade edilmezse, sıradan insanlar tarafından idrak edilemezdi İşte bu Yüce Varlığın sembolü, Güneş yani "Ra" idi Tanrının güneş olduğu iddiasındaki tüm saptırıimış iddialann ve güneş kültü diye nitelendirilen inamşların kökeninde yatan olgu budur


Naacal öğretisinde Güneş doğrudan Tann değil, onun birliğinin ve tekliğinin kitleler tarafından daha iyi anlaşılması için seçilmiş olan bir semboldü Sembollerin kullanılmasındaki bir diğer amaç da, belirli ifade tarzlannın kalıplaşmasını önlemek ve gelişmeler doğrultusunda sembollere yeni anlamlar yükleyerek, dinin bağnazlıktan ve doğmalardan kurtulmasını sağlamaktı Ancak, uygarlık çöküp, ana kaynak yok olunca, zaman içinde bu sembollerin kendileri putlaştı ve çok tanrılı dinlerin doğmasına neden oldu


Semboller vasıtasıyla tek Tanrıya tapınımı öğreten dinin büyük rahibi, dolayısıyla kutsal kardeşlik örgütünün de başı, Ra Mu'nun kendisiydi Ancak imparatorun hiçbir Tanrısal kişiliği yoktu ve sadece konumu nedeniyle, sembolik olarak "Güneşin Oğlu" ünvanını taşıyordu


Naacal kardeşlerinin, öğretilerini yaydıkları ve yeni üyeleri inisiye ettikleri mabetler, kıtanın her yerine ve kolonilere dağılmış vaziyetteydi Dev blok taşlardan yapılan bu mabetlerin damları yoktu ve bunlara "şeffaf mabetler" deniliyordu Güneş ışıklarının inisiyeler üzerine doğrudan ulaşması için mabetlere dam yapılmıyordu Bu da bir tür semboldü ve Ezoterik anlamı, Tanrı ile insan arasında hiçbir engel olamayacağı şeklindeydi Günümüz Masonluğunda da aynı sembol kullanılmakta ve Mason mabetlerinin tavanları, sanki üstü açıkmış gibi, gökyüzünü sembolize eder biçimde düzenlenmektedir


Mu dini sembollerinin en önde geleni, "Mu Kozmik Diyagramı"dır Bu diyagramda, tam merkezde bulunan daire Güneşin, "Ra"nın, yani tek Tanrının kollektif simgesidir Üçgen içindeki daire, tanrının gözünün daima insanların üzerinde olduğunun, içiçe geçmiş iki üçgen, iyiliğin ve kötülüğün birarada bulunduğunun simgesidir Bu üçgenlerden yukarı dönük olanı iyiye, yani Tanriya ulaşmayı, aşağı bakanı ise yeniden doğuş yasası uyarınca geriye dönüşü remzeder Her ikisinin birarada oluşturduğu altı köşeli yıldız, adaletin sembolüdür Ayrıca bu yıldızın herbir ucu bir fazileti remzeder ve insan ancak bu faziletlere sahip olunca Tanrıya ulaşabilecektir Altı köşeli yıldızın dışındaki çember, dünyadan başka alemierin de bulunduğunu, bunun dışındaki 12 fisto ise, insanın uzak durnıası gereken 12 kötü eğilimi simgeler İnsan ruhu, diğer alemlere geçmeden önce, bu 12 dünyasal kötü eğilimden kurtulmak zorundadır


Aşağı doğru inen sekiz şeritli yol ise, ruhun Tanrıya ulaşması için tırrrıanması gereken aşamaların ifadesidir Ruh, en alt kademeden, cansız varlıktan mükemmele, yani Kamil İnsan'a ulaşmak zorundadır


Naacal mabetlerinde ay, bir sembol olarak güneşin hemen yanında yer alır Hem baba, hem ana olan Tanrının eril sembolü güneş ise, dişil sembolü de ay'dır Kozmik diyagram üzerinde de görüleceği gibi üçgerıin ve üç sayısının Naacal öğretisindeki yeri büyüktür Üç sayısına verilen önem Mu kıtasının kendisinden kaynaklanmaktadır Mu kıtası üç parçadan oluşmuş, ve aralarında ~lar boğazların bulunduğu adalar topluluğudur Bu nedenle üçgen, hem Mu kıtasını, hem de, Tanrının eril ve dişil yönleri ile onlardan südur eden İlahi Kelamı, yani evreni simgeler Üçgen içindeki göz, ana kaynağın, yani Tanrının, varlığını insan üzerinde daima hissetfirdiğini, bir biçimde onu gözlediğini remzeder Bu sembol, Osiris iIe önce Atlantis'e buradan Hermes ile Mısır'a, Mısır'dan Yunanistan'a ve nihayet günümüzde Masonluğa kadar ulaşmıştır




Birçok sembol gibi, Ezoterik Sırlar Öğretisinin üyelerini kabul ettiği inisiasyon törenlerinin kökeni de, Mu Naacal okulundadır Değişik örgütlenmeler vasıtasıyla 'günümüze kadar ulaşmış bu inisiasyon töreninde aday, uzun bir hazırlık ve soruşturma döneminden sonra, layık görülmesi halinde kardeşliğe kabul edilirdi Naacal kardeşlik örgütüne üyelerin seçilerek âlındıkları dışında, kabul töreni ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamakta Ancak, Naacal kardeşliğinin son durağı olarak da kabul edilebilecek Mısır'ın Hermetik kardeşliğine kabul töreninin Naacaller'in uyguladıkları törenden daha farklı olduğunu varsaymak için hiçbir neden yok Bu törenin ayrıntılarına Mısır uygarlığını incelerken dönüleceği için, şimdi Naacal öğretisinin diğer kavramlarına geri dönelim


Mu dininin dört temel kavramı vardır:




1-Tanrı tektir Herşey ondan varolmuştur ve ona dönecektir

2-Ruh ile beden birbirinden ayrıdır Beden ölür ve ayrışırken ruh ölmez

3- Ruh, mükemmeliğe ulaşmak için değişik bedenlerde yeniden doğar

4- Mükemmeliğe ulaşan ruh Tanrıya döner ve onunla birleşir



Naacal öğretisine göre, Tanrı, sevginin ta kendisidir ve tüm evreni de sevgi üzerine kurrrıuştur Ancak bu evrensel sevgiyi kavrayabilecek vasıfta olan ruhlar ona geri dönebilecek yeterliliktedir Bu vasıflara sahip bir insan olabilmek ancak Naacal kardeşi olmakla ve kardeşlerin de öğretiyi derece derece sindirmeleri ile mümkündür Naacaller, yalnızca üstad rahiplerin bu aţamaya ulaţabileceklerini kabul ederler


Naacal öğretisinin bir diğer temel dayanağı, Tanrısal Nurdan çıkmış olan dört temel gücün kainatı kaosdan düzene geçirmiş oldukları teorisidir Tanrının kendi asli nitelikleri olarak kabul edilen bu dört temel güç, "dört büyük inşaatçı", "dört büyük mimar", "dört büyük geometri üstadı" olarak adlandırılır Bu dört temel eleman, ateş, yel, su ve toprak'dır



Semavi dinlerin doğuşu ile bu dört temel eleman, "dört baş melek" olarak adlandırılmışlardır Naacaller bu dört temel gücü gamalı haç ile sembolize etmişlerdir Jeolog Niven'in bulduğu tabletler üzerinde rastlanan bu haçlardan, kollanının dördü de aynı uzunlukta olanının dört gücün eşitliğini, uçları kıvrık gamalı haçlardan ağızlarr sola dönük olanların iyiliği, sağa dönüklerin ise kötülüğü simbelediklerini görüyoruz Bu konular üzerinde derin araştırmalar yapmış olan Hitler'in, imparatorluğuna sembol olarak ucu sağa dönük gamalı haçı seçmiş olması bir tesadüf değildir İsa'nın da öğretisinde kullandığı haç sembolü aynı kaynaktan, Mu'dan gelmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kayıp Mu Uygarlığı Ve Dini

Eski 08-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kayıp Mu Uygarlığı Ve Dini




Bu kavmin çok önemli ve çok büyük olduğunu, Bu ruhsal ve evrensen alemde aşmış olduklarını, Bizim şimdi yanından bile geçemediğimiz ışınlanmalar, beyin okumalar, ruhsal güçler vs ve vb daha ileri olayları bu kavimdeki insanların yapabildiklerini, Atatürk'ün de bu kavmi araştırması için gizli olarak bilim adamları görevlendirdiğini ancak sonuç alamadıklarını ve bu kavmin ulaştıkları o muhteşem ileri düzey güçlerinden ötürü Yaratana (kendi inançlarında da var olan Allah' a (cc) ) şirk koşmaya başlayıp yoldan çıktıkları için tamamen yok edildiğini duymuş ve okumuştum Doğruluğunu kesinliğini bilmiyorum

Ama Bu sebeplerden ötürü bu kavim hep ilgimi çeker Emeğine sağlık Bilgiler ve paylaşım için teşekkürler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.